21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 23 EKİM 2020 CUMA HABER Bizde artık bütün seçimler böyle... KKTC’de ikinci turu 18 Ekim’de yapılan seçimler, Kıbrıs’ta kimilerinin biraz da ironiyle kullandıkları, “Türkiye’yi seven” ve de “Türkiye tarafından sevilen” aday Ersin Tatar’ın zaferiyle sonuçlandı. İkinci turda katılım oranının yükselmesi de oylamanın hemen ertesinde Türkiye ile uyum içinde çalışmaktan kıvanç duyduğunu açıklayan Ersin Tatar’a moral destek olmuştur. Seçimden yenik olarak çıkan son Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ise Ankara’nın kendisine baskı ve tehditler yönelttiğini belirterek 45 yıllık siyasi yaşamına son verdiğini açıklamıştır. Bilindiği gibi Mustafa Akıncı, seçim kampanyası sırasında da aynı baskı ve tehdit yakınmalarını dile getirmişti. Ankara’nın Tatar’a yalnız tehdit ve baskı yöntemleriyle yetinmeyip ayrıca Maraş’ın bir bölümünün yerleşmeye değil, ziyarete açılması ve Anadolu suyunu Kıbrıs’a taşıyan boru hattının onarılmasının da hemen seçim öncesine rastlatılması şeklinde somutlaşan “siyasal rüşvetleri” de Akıncı ve yandaşlarının tepkisine yol açmıştı. Kısacası, Kıbrıs’ta son cumhurbaşkanlığı seçimleri “Türkiye’de iktidarın sevdikleri ile sevmedikleri ya da başka deyişle Ankara’yı sevenler ve sevmeyenler” arasında geçmiş ve sonunda Ankara’yı seven ve onun tarafından da sevilenlerin zaferiyle sonuçlanmış ve kimilerinin bekledikleri sürpriz gerçekleşmemiştir. HHH Bu durumun şaşılacak bir yanı yok. Şaşılacak olan, Mustafa Akıncı’nın verdiği siyasal yaşamını sonlandırma kararıdır. Akıncı’nın maruz kaldığı tehdit ve baskılar yüzünden bu yolu tutmakta haklı olduğunu söyleyenlere katılmak pek mümkün görünmüyor. Bunca yılın deneyimine sahip, beş yıl Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan Mustafa Akıncı, Türkiye’deki bütün seçimlerde iktidarın kendisine yandaş olmayanlara karşı her türlü baskı, tehdit, sindirme ve çarpıtıp, saptırma yöntemini uyguladığını ve Kıbrıs’ın bir özelliğinin de adadaki her iki kesime de anayurtlarının bütün aksaklık ve çarpıklıklarının ihraç edilmesi olduğunu ve artık bizde bütün seçimlerin böyle geçtiğini bilmek durumundaydı. Mustafa Akıncı ayrıca, Kıbrıs’ta Türkiye’nin olduğu gibi Kıbrıs Türkünün de hak eşitliğine sahip olmadığı hiçbir çözüme haklı olarak, kapı açmayacağını anlamış olmalıydı. Adı, ama doğru ama yanlış olarak, Ankara tarafından sevilmeyen ve “federasyoncu”ya çıkmış olan Akıncı, salt bu nedenlerle de seçimi kaybetmiş ve Ankara’nın KKTC’nin içişlerine kaba müdahalesi Kıbrıs Türk seçmeninde tepki yaratmamıştır. Ersin Tatar’ın seçilmesinin Kıbrıs Türkünün eşit egemenlik haklarını ayaklar altına alan bir çözümün oldubittiye getirilerek dayatılması olasılığını şimdilik (AKP’nin Kıbrıs konusundaki zikzaklarını hiç unutmamak gerek) ortadan kaldırmış olması bakımından olumlu olduğunu söylemek mümkünse de bu seçimin, çözüm olasılığını güçlendirdiğini ileri sürmek o kadar kolay değildir. Kıbrıs konusunda ana sorun şudur: Kıbrıs Rumları Türklerle eşit haklara sahip olarak, eşit vatandaşlık statüsü ve güvencesi altında yaşamayı bir türlü kabul edememektedir. Büyük mücadeleler vermiş ve büyük badireler atlatmış olan Kıbrıs Türkleri ve Türkiye de Kıbrıs Türklerine azınlık statüsünün sınırlarını aşmayan haklar tanımakla yetinen ve gelecekte ucu “enosise”e açık bir çözüme razı olmamaktadır. Bu konuda 1974’ten bu yana herhangi bir gelişme olmayınca, Kıbrıs sorunu da çözümsüzlüğünü sürdürmektedir. Aslında durum başka türlü de ifade edilebilir. Tayyip Erdoğan’ın bir zamanlar bambaşka bir bağlamda ve çok yanlış bir içerikle dile getirdiği “çözümsüzlük, çözüm değildir” sözünün tersine, Kıbrıs’ın hukuken çözüme ulaştıramamış da olsa, fiilen bölünmüş iki devletli bir çözümle yaşaması her geçen gün biraz daha kanıksanmaktadır. KKTC seçimlerinin dünyaya verdiği mesaj, iki devletli çözümün de masada yer almasıdır. Böylelikle çözümsüzlük olarak nitelenen iki devletli çözüm de müzakerelere konu edilebilecektir. Yıpranma payı için temas Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) heyeti, gazetecilerin yıpranma hakkının yasal güvence altına alınması için TBMM’de temaslarda bulundu. Sendika heyeti, Meclis’teki tüm siyasi partilerin grup başkanvekilleri ile görüşerek, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’na görüşülen yasa teklifindeki, gazetecilere yönelik yıpranma hakkına ilişkin maddenin kapsamının genişletilmesini, teklifteki basın kartı ayrımının kaldırılmasını ve matbaa çalışanlarının yıpranma payından faydalanamaması ayrımının kaldırılmasını istedi. Gazetecilere çalışma koşullarının yıpratıcılığı nedeniyle erken emeklilik sağlayan ve 1977’de tanınan fiili hizmet zammı hakkı (yıpranma payı) 2008’de iptal edilmiş, 2013’te yeniden getirilmişti. Ancak Anayasa Mahkemesi (AYM) geçen şubat ayında iptal etmişti. l ANKARA/Cumhuriyet OLAYLARIN ARDINDAKİ GERÇEK n Baş tarafı birinci sayfada Antlaşması’nı “ihlal edeceğini”, bozacağını bildirdi. Böylece, AKP siyasal iktidarı da Lozan Antlaşması’nı anımsamak zorunda kalmış oluyor. Lozan Antlaşması’nı beğenmeyen siyasal iktidar, Lozan’ı hatırlıyor, Lozan’a gönderme yapıyor, Yunanistan’a da Lozan’ı hatırlatıyordu. AKP siyasal iktidarı tarafından, özellikle 20162018 yılları arasında Lozan Antlaşması’nın yoğun olarak bir dizi politik itibarsızlaştırma söylemlerine hedef olduğu unutulmamalıdır. İşte birkaç örnek: Cumhurbaşkanı Erdoğan, Saray’daki bir konuşmasında, “Birileri bize Lozan’ı zafer diye yutturdular” dedi. (27. Muhtarlar Toplantısı, 29 Eylül 2016) Bir başka toplantısında, “Ege’de şöyle bağırsan sesinin duyulacağı adalar Lozan’da verildi” dedi. (29 Eylül 2016) Erdoğan, “Lozan hezimettir”, “Muazzam bir imparatorluk mirasının hanı yağmasıdır” diyordu. (22 Kasım 2016) Bunlar yetmedi, Lozan, Yunanistan’da, Yunanistan Cumhurbaşkanı’nın yanında tartışmaya açıldı. “Lozan’da güncellemeye ihtiyaç vardır” denildi. (7 Aralık 2017) Cumhuriyet tarihinde ilk kez, Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası kuruluş belgesi, tapusu Lozan Antlaşması tartışmaya açılıyordu. Lozan çok önemli bir uluslararası anlaşmadır ve 97 yıldır yürürlüktedir. İki gün önce olduğu gibi, işte en zor zamanda yine Lozan Antlaşması yardımcı oluyor. CHP’li Sezgin Tanrıkulu’nun raporuna göre, en çok engelleme Cumhuriyet ve Sözcü’ye yapıldı 20 gazeteci tutuklandı Düşünceyi İfade Özgürlüğü İhlal Raporu’na göre yayın yasağı sayısı 2010’da 4 iken, 2015’te 37’ye, 2018’de ise rekor kırarak 164’e ulaştı. CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, hazırladığı raporda 2020’nin başından bu yana 20 gazetecinin tutuklandığını, sosyal medya paylaşımı nedeniyle 187 kişinin hakkında dava açıldığını tespit etti. Raporda erişime engellenen içerikler analizinde, 2018’de en çok engellenen haber sitelerinin sırasıyla Sözcü ve Cumhuriyet olduğu belirtildi. Tanrıkulu, hazırladığı Düşünceyi İfade Özgürlüğü İhlal Raporu’nda şunlara dikkat çekti: n 2020’nin ilk 9 ayında; 29 gazeteci, yazar ve yayıncı mahkum oldu. 20 gazeteci tutuklandı. 57 gazeteciye soruşturma açıldı. 65 gazeteci gözaltına alındı. 20 gazeteci saldırıya uğradı. 537 haber ve basılı yayın organı toplatma ve erişim engeliyle karşı karşıya kaldı. 16 kişi düşünceyi ifade nedeniyle mahkum oldu. 187 kişiye ise sosyal medya paylaşımları nedeniyle soruşturma açıldı. n Sağlık çalışanlarına yönelik saldırılar artarken, benzer olumsuzluklar birçok alanda gözlendi. n Ocak ayında 28 gazetecinin basın kartları Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından iptal edildi. Ancak tepkiler üzerine birkaç gün içinde iptal kararı kaldırıldı. Bu konuda resmi bir açıklama yapılmadığı için daha sonraki aylara ilişkin veriye ulaşılamadı. n İnternete SansürSosyal Medya Yasası’nın 1 Ekim’de yürürlüğe girmesi üzerine, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü tarafından yapılan açıklamada, son 3 ayda Türkiye’de en az 347 internet haberinin sansürlendiği belirtildi. 2018 ve 2019 yıllarında 150’ye yakın yasak getirildi, internet üzerinden engellenen ve silinen haber sayısı binlere ulaştı. Yayın yasakları rekoru n Mahkemeler aracılığıyla alınan yayın yasağı kararları, olaylar ve şahıslar hakkında yayın yapmayı engelledi. RTÜK verileri, 2010 yılından bugüne kadar geçen sürede mahkemeler aracılığıyla 600’ü aşkın yayın yasağı getirildiğini gösterdi. Yayın yasağı getirilen haber konuları arasında iş cinayetleri, yolsuzluk iddiaları, kadına şiddet davaları ile tecavüz davaları gibi olaylar yer aldı. Bu kapsamda mahkemeler aracılığıyla alınan yayın yasağı sayısı 2010’da 4 iken, 2015’te 37’ye, 2018’de ise rekor kırarak 164’e ulaştı. Sadece 2020’nin ilk dört ayında alınan ve RTÜK’ün internet sitesinde belirtilen yasaklar ise 40’ı geçti. n Erişim engeli getirilen içerikler arasında, haber sitelerinin yanı sıra haber sayfaları da yer aldı. İfade Özgürlüğü Derneği’nin (İFÖD) Engelli Web 2018 Raporu’nda erişime engellenen içerikler analizinde, 2018’de en çok engellenen haber sitelerinin sırasıyla Sözcü ve Cumhuriyet olduğu belirtildi. l ANKARA/Cumhuriyet İÇİŞLERİ BAKANI SOYLU’NUN SAMANYOLU TV’DEKİ KONUŞMALARINI ALINTILADI Mesajı paylaştı hayatı karardı İL VE YENIŞEHIR ILÇE EŞBAŞKANLARI GÖZALTINA ALINDI Zeyyat Ceylan Hülya Alökmen Uyanık Diyarbakır’da HDP binalarında arama Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nca başlatılan soruşturma kapsamında, HDP Diyarbakır İl Başkanlığı ve Yenişehir İlçe Başkanlığı’nda arama yapıldı. HDP Diyarbakır il eş başkanları ve Yenişehir ilçe eş başkanları gözaltına alındı. HDP Twitter’dan “İktidar demokratik siyasete karşı suç işlemeye devam ediyor” mesajını paylaştı. HDP Diyarbakır il ve Yenişehir ilçe binalarına “yasadışı doküman bulundurulduğu” iddiasıyla dün baskın düzenlendi. Çevrede geniş çaplı önlem alan polis, aralarında milletvekili avukatların da bulunduğu grubun il binasına girmesine izin vermedi. Soruşturma kapsamında HDP Diyarbakır İl Eş Başkanları Zeyyat Ceylan ve Hülya Alökmen Uyanık gözaltına alındı. Yenişehir ilçe binasının girişinde de polis bariyerlerle giriş çıkışları kapattı, Yenişehir ilçe eş başkanları Kasım Kaya ve Remziye Sızıcı gözaltına alındı. HDP İl Başkanlığı ile Yenişehir Başkanlığı binalarında öğle saat 12.30’da başlatılan aramalar saat 19.30’da sona erdi. l İç Politika ‘GAR KATLİAMINDA İHMAL’ HABERİNE DAVA Akça ve Uludağ yargıç karşısında Ankara Tren Garı katliamını gerçekleştiren terör örgütü IŞİD üyesi 2 kişinin katliamdan önce Nizip’te bir gübre bayiinden patlayıcının etkisini artıran amonyum nitrat almaya çalışmasının emniyet tarafından bilindiğini haberleştiren gazetemiz eski muhabiri Alican Uludağ ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürümüz Olcay Büyüktaş Akça, “terörle mücadelede görev almış kişileri hedef gösterme” suçlamasıyla dün yargıç karşısına çıktı. İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın duruşmasına Olcay Büyüktaş Akça katılırken, Alican Uludağ ise Ankara’dan Sesli Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı. Gazetemiz avukatı Turan Karakaş duruşmada hazır bulundu. Uludağ, savunmasında yaptığı haberde yüksek bir kamu yararı olduğunu anımsatarak, “Mahkeme dosyasına giren belgeler, yine İçişleri Bakanlığı’nın müfettiş raporları, zaten olayda kamu görevlilerinin ihmalini ortaya koydu. Ancak bugüne kadar katliamda ihmali olduğu belirtilen hiçbir kamu görevlisi yargı önüne çıkarılmadı. Durum böyleyken, bu yaptığım haber nedeniyle karşınızda sanık olarak yargılanıyorum. Bu davanın açılmasının asıl nedeninin olayı ihbar eden gübre bayiinin adının haberde yer alması değil, kamu görevlilerinin ihmalini yazmam olarak görüyorum. Bu durumu ise yargıçlar olarak sizlerin vicdanlarına bırakıyorum” dedi. Uludağ’ın ardından Olcay Büyüktaş Akça savunma yaptı. Basın Kanunu’nun ve Terörle İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davaya Sorumlu Yazı İşleri Müdürümüz Olcay Büyüktaş Akça katılırken, Alican Uludağ ise SEGBİS ile bağlandı. Mücadele Kanunu’nun (TMK) kendisine yüklediği sorumluluğun yayımlanacak haberlerin kapsamına, içeriğine özenle bakmak olduğunu anımsatan Akça, bu özenle sorumluluğunu yerine getirdiğini vurguladı. Haberde amacın kamuoyunu bilgilendirmek olduğunu anlatan Akça, “Amacımız böyle önemli bir davada kamuoyunu aydınlatmaktır. Haberde geçen unsurlar gar katliamı dava dosyasına girmiş dosyalardan derlenmiştir. Herhangi bir suç eylemim yoktur. Beraatımı talep ediyorum” dedi. Mahkeme heyeti, Gar katliamına ilişkin davanın görüldüğü Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yazı yazılarak iddianamenin bir örneğinin istenmesine, Nizip Emniyet Müdürlüğü’ne yazı yazılarak davaya konu olaya ilişkin müştekinin ihbar tutanağının onaylı suretinin gönderilmesine karar verdi. Duruşma 12 Ocak’a erteledi. Uludağ ve Güvenç beraat etti Öte yandan, eski muhabirleri Alican Uludağ ve Duygu Güvenç’in ABD’li Rahip Brunson’un tahliye edilmesine ilişkin yaptıkları ve gazetemizde yayımlanan “Rehine diplomasisi çökerken” ve “Tutan da bırakan da yargı mı devlet mi?” haberleri nedeniyle yargılandıkları davanın karar duruşması dün görüldü. Hâkim, Uludağ ve Güvenç’in beraatlarına karar verdi. İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davaya Duygu Güvenç ve gazetemiz avukatı Buket Yazıcı katıldı. Yazıcı, savunmasında söz konusu haberin yapılma amacının aşağılama amacı taşımadığına dikkat çekerek, “Brunson davasının pazarlık haline geldiği hususu birçok medya kuruluşunda yer almış, ülke gündemini meşgul etmiştir. Yapılan haber basın özgürlüğü kapsamındadır” dedi. l İSTANBUL/Cumhuriyet SENA YAŞAR Sosyal medyada “Maske” adlı hesabın kullanıcısı olan Erdal Yılmaz hakkında, hesabından İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu ve Sivas Valisi Salih Ayhan’ı eleştiren tweetler attığı için, “hakaretten” soruşturma açıldı. Soruşturma yürütülürken Yılmaz’ın evi, kapısı kırılarak PÖH ekiplerince “silahlı terör örgütüne üye olmaktan” gece saatlerinde basıldı. İstanbul’da ikamet eden Yılmaz’ın ifadesi, aynı gün Ankara’ya getirilerek alındı. Yurtdışı çıkış yasağıyla serbest bırakılan Yılmaz, tweet atmaya devam ettiği iddia edilerek bir ay içinde yeniden gözaltına alındı. Yılmaz’a bu kez de ev hapsi verildi. Yılmaz’ın İzmir’de polis olarak görev yapan kardeşi Ardahan’a sürülürken, ailesinin tüm kimlik bilgileri ise sosyal medyadaki “sahte” hesaplarca ifşa edildi. Ayrıca, Yılmaz’ın soruşturmasına gizlilik kararı koydurularak, hakkında terör dosyası açıldı. Yılmaz, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Bakan Soylu’nun FETÖ’nün kapatılan televizyonu Samanyolu TV’de yaptığı konuşmaları alıntılayarak paylaşımlarda bulundu. Yılmaz, Sivas Valisi Ayhan Yılmaz’ın, eşini Sancaktepe Belediyesi’nde 15 günlüğüne memur yaptırdığını, daha sonra Sivas’ta il müdür yandımcılığı görevine getirttiğini iddia ederek, güncel olaylara karşı birçok eleştirel tweet attı. Sosyal medyadaki sahte hesaplarca Yılmaz’ın ve ailesinin TC kimlik numaraları, telefon bilgisi, ev adresi, polis olan kardeşinin İzmir’deki ev adresi ve aile bilgileri, Yılmaz’ın eski eşinin bilgileri, mevcut eşinin çalıştığı işyeri gibi çok sayıda özel bilgisi ifşa edilerek hakkında “FETÖ’cü, DHKPC’li”, “Abilerin Metin Külünk, Mehmet Metiner seni kurtaramayacak” şeklinde paylaşımlar yapıldı. ‘Yapılanlar insanlık değil’ Cumhuriyet’e konuşan Yılmaz, babasının prostat kanseri olduğunu belirterek, “Babam 9 Eylül Hastanesi’nde tedavi oluyordu, kardeşimi Ardahan’a sürdükleri için hastaneye gidemiyor. Babam, tedaviyi yarıda kesip, kâğıt imzalayarak köye dönmek zorunda kaldı. Şu anda bilinci yarı açık durumda. Annemin iki gözü kornea nakilli, kendi işini yapamıyor. Ben şeker ve tansiyon hastasıyım. Evden çıkıp onlara bakmaya gidemiyorum. Sadece ifade özgürlüğü kapsamında eleştiri yaptım. Bu yapılanlar insanlık değil” dedi. Yılmaz’ın avukatı Emin Uysal, “Müvekkilimin dijital verileri üzerinde inceleme yapıldı. İmaj raporlarında zoraki yöntemlerle delil çıkartılmaya çalışılmış. Elektronik kelepçe tedbiri ölçülülük ilkesine aykırı, bununla ilgili AHİM kararları var. İtirazlarımız reddedildi. İddianame de hâlâ hazırlanmadı. Tek talebimiz, müvekkilin hukuka ve usule uygun olarak yargılanması” dedi. l ANKARA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle