23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 23 EKİM 2020 CUMA gorus@cumhuriyet.com.tr OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ‘YENI’ BIYOPSIKOSOSYAL SORUNLARLA YAŞAM KALITEMIZ BOZULUYOR Yeni dünya yeni sorun DR. BORA KÜÇÜKYAZICI AILE DANIŞMANI & EĞITIM DANIŞMANI 1978 yılında gönderilen ilk elektronik postadan 12 yıl sonra, dünyanın ilk web sitesi www.info.cern.ch 1990’da yayına başlamıştı. İlk sosyal ağ platformları Theglobe.com (1995), Geocities (1994), Tripod.com (1995), PlanetAll (1996) yayına başladılar. 2004 yılında Facebook ve sosyal medya ile dünyanın yeni yapısı şekillendi. İlk olarak Harvard Üniversitesi öğrencileri arasında kullanıma sunulan Facebook, 2009 yılından itibaren bugüne dünyanın en geniş sosyal paylaşım platformudur. 2020 yılında yeni yaşam standartlarımızı, 120 nanometre büyüklüğündeki koronavirüs belirliyor. Pandemi ile tüm dünyada kısmi ve tam karantina uygulandı. Bugüne kadar pek bilmediğimiz ve hazırlıklı olmadığımız, evden çalışma ve evden eğitim süreçleri ile karşılaştık. İş, eğitim ve sosyalleşme aracı olarak sosyal medya platformları yükselen bir hızla yaşamımıza girdiler. Ağustos 2020 verilerine göz atalım: 2015 yılında 2.1 milyar kişinin sosyal medya hesabı vardı. 2020 yılında ise 3.8 milyar insan sosyal medyayı kullanıyor. Dünyada 24 saat içinde internette geçirilen süreler ve kullanılan uygulamalar şunlardır: (Kaynaklar: statisca.com, smartinsights.com ve hootsuit.com) n Elektronik posta: 215 milyar gönderi n WhatsApp: 27 milyar gönderi n YouTube: 7 milyar görüntülenme n Google: 6 milyar arama n Pinterest: 5 milyar paylaşım n Facebook: 4 milyar paylaşım n Tinder: 3 milyar swipe n Netflix: 840 milyon dakika izlenme n Twitter: 730 milyon paylaşım n Instagram: 2 milyar beğeni n Snapchats: 500 milyon izleme n Reddit: 430 milyon yeni paylaşım 2012’de bir yetişkin günde 90 dakikasını sosyal medyada geçiyordu. Bu süre 2016'da 120 dakika, 2019'da 150 saat ve 2020'de 180 saate çıktı. Her gün 3 saatten fazla dijitalize oluyoruz, ekran başında etrafımızdaki dünyadan uzaklaşıyoruz. Yaşam kalitemiz bozulurken, belki de ilk defa duyacağınız şu yeni sorunlar hayatımıza eklenmektedir: ‘Yeni’ bir davranış bozukluğu: Phubbing (*) Phone(telefon) ve snobbing(ukalalık) kelimelerinin birleşmesinden bir durum tespitidir. Yanımızdakilere dikkatimizi vermek yerine ukala bir tavır ile telefon aplikasyonları ile ilgilenme durumunu tarif etmektedir. Bir toplantıda siz bir şeyler anYemek yerken birlikte sohbet etmeyen, birbirinin yüzüne bakmayan, gün içinde yaşadıklarını paylaşmak yerine, elindeki telefon ekranında bir yukarı bir aşağı gezinen bireylere dönüşüyoruz. latırken hani telefon ekranında gezinenler var ya işte onların yaptığı eyleme phubbing deniyor. Henüz Türkçesi yok bu eylemin. Yemek yerken birlikte sohbet etmeyen, birbirinin yüzüne bakmayan, gün içinde yaşadıklarını paylaşmak yerine, elindeki telefon ekranında bir yukarı bir aşağı gezinen bireylere dönüşüyoruz. Telefonda gezinirken aynı zamanda iş arkadaşı dinlenemez, değer verdiğin kişinin gözlerinin içine bakılamaz, sevgi ve olumlu destek sunulamaz. Kimse kendisini kandırmasın. Phubber (*) (Bahsedilen eylemi yapan kişi) olanlar, karşısındakine küstahça bir tavır ile “Anlat anlat, ben buradayım! Lakin sen çok da umurumda değilsin!” mesajını veriyorlar. Bir uygulamadan diğerine gezinip durmamız, çok ilkel bir dürtüye hizmet ediyor: Merak ve beğenilme ihtiyacı. İnsan olarak hepimiz eksikleri olan ve ömür boyunca tamamlanma ihtiyacı ile yanıp tutuşan canlılarız. Beğenilme ihtiyacımız, kabul görme ve bir gruba dahil olma arzumuzdan kaynaklanıyor. Bu duyguları doğru yönetmek, kişinin kendisi ile ne kadar barışık olduğu ile bağlantılıdır. İçinde bulunduğumuz zamanı ve ortamı doğru yönetmeliyiz. İşyerinde toplantıya başlarken, arkadaşlarla toplanınca ya da evde akşam yemeğine oturmadan önce, herkes akıllı telefonlarını bir sepete koyup, sessize alabilir. 30 dakika dijital arınma bile çok keyifli gelecektir. ‘Nomofobi’ No mobile phone, kelimelerinden türetilen bu terim, telefondan uzak kalma ya da bağlantı sorunu yaşandığında artan kaygı durumu için kullanılmaktadır. Telefonu evde unutulduğunda, internet çekmediğinde ya da batarya biterken kişinin ne yapacağını bilememesi halidir. Artan telaş ile hızla telefona ulaşma arzusu tüm benliği kaplar. Kaygı duygusu kontrolden çıkarsa, kişi panikler. Yalnızlık hissi, yoğun depresif ruh hali ve ilgi azalması semptomları gözlenir. Bu kişiler, duygu ve düşünceleri meşgul edebilmek için mobil cihaza ihtiyaç duyarlar. Telefonları olmadığında, özgüven eksikliği ve içe dönük duygu yükü artar. Telefonunun geceleri dahi kapanmasına tahammülleri yoktur ve uyku zamanı geldiğinde yatakta dahi telefonunu açıp, bildiri kontrolü yaparlar. Uyku kalitesi bozuktur ve gündüz uyku hali gözlenir. Çözüm adımları için kısa aralıklarla telefondan uzak durma alıştırmaları faydalıdır. Sosyal medya kullanımı kısıtlamasını düzenleyen aplikasyonlar vardır. Uyurken telefonun odanın dışında bırakılması ilk gelişim adımı olabilir. Ben doktor Bora Küçükyazıcı, Gölköy Köy Enstitüsü muallimi Müştak Küçükyazıcı’nın torunu. Baby boomer öncesi kuşak, bugünleri görse acaba ne söylerdi? Akşam baba eve gelmeden sofraya oturmayan aile yapısından, masada birbirinin gözüne bakmadan konuşan yapıya dönüştük. Ve bu dönüşüm öyle hızlı oluyor ki buna hazır olmayan anne babalar ve çocuklar yeni düzene uyum konusunda zorlanıyorlar. Zaman mı bizi yönetiyor, biz mi zamanı? Bu soruya vereceğimiz cevap, geleceğimizi şekillendirecek. Sağlıklı günler dilerim. (*) Bu kelimelerin henüz Türkçe karşılığı bulunmamaktadır. Fikri hür, vicdanı hür nesiller mi? Dindar ve kindar nesiller mi? Sevgili okurlarım, eğitim, bilgi aktarımı demek değildir. “Eğitim, kişide olumlu tutum ve davranış değişiklikleri yaratmaktır!” Politikacıların, liderlerin, eğitime dönük beklentileri, talimatları, birbirlerine karşı olan görüşleri hep bu “olumlu” sıfatı üzerinde yoğunlaşır: Politikacılara veya liderlere göre, bireyin “Olumlu tutum ve davranışları” nelerdir? Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ve bugünkü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu konuda birbiriyle çelişen görüşlerine bakalım! HHH Atatürk, 26 Ağustos 1924 tarihinde, Muallimler Birliği Kongresi üyelerine şöyle seslendi: “Yeni nesli, Cumhuriyetin özverili öğretmen ve eğitmenleri, sizler yetiştireceksiniz; yeni nesil, sizin eseriniz olacaktır.” “...Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister. Yeni nesli, bu kalite ve yetenekte yetiştirmek sizin elinizdedir.” “...Milli ahlakımız, uygar ilkelerle ve hür düşüncelerle artırılmalıdır. Bu çok önemlidir, özellikle dikkatinizi çekerim. Göz korkutma ilkesine dayanan ahlak, bir erdem olmadığı gibi güvene de uygun değildir.” “...Sizin başarınız, cumhuriyetin başarısı olacaktır.” “...Hiçbir zaman hatırlarınızdan çıkmasın ki Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister”. HHH Erdoğan, 19 Şubat 2012 Pazar günü AKP Gençlik Kolları Kongresi’nde şöyle seslendi: “Altını çiziyorum; modern, dindar bir gençlikten bahsediyorum. Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin davacısı bir gençlikten bahsediyorum.” HHH Bu, iki çelişik görüşün bugünkü sonuçlarını ise 19 Ekim 2020 tarihinde İbn Haldun Üniversitesi’ndeki konuşmasında Erdoğan, kendi iktidarı açısından, şöyle aktardı: “Aklı hür, fikri hür, vicdanı hür nesiller yetiştirilmek üzere çıkılan yolun Batı taklitçiliğine dönüşmüş olması en büyük kayıptır.” “...Gerçek iktidarın fikri iktidar olduğunu da iyi biliyoruz.” “...Ancak eğitim ve kültürde arzu ettiğimiz ilerlemeyi sağlayamadığımızı düşünüyorum.” “...Medyamız bizim sesimizi ve nefesimizi yansıtmıyor. “İlimde, sanatta, kültürde benzer sıkıntılarla karşı karşıyayız.” “...Fikri iktidarımızı da hâlâ tesis edemediğimiz kanaatindeyim.” HHH Erdoğan medyanın seslerini ve nefeslerini yansıtmadığından, ayrıca kültür ve eğitim politikalarının başarısız olduğundan yakınıyor. Haklıdır. Medyanın yüzde 98’ine yakın bölümünü kontrol edebilir ve emirle haber yazdırıp, başlık attırabilirsiniz... Ama emirle yapılan gazetecilik, gerçeklerden kopuk olduğu için kimseyi, hiçbir şeye, hiçbir görüşe inandıramaz... Çünkü kaba propaganda halkı ancak korkutur ama ikna edemez! Kültür ve eğitimde başarı ise ancak: “Dogmatizme karşı”, “sorgulayıcı”, “araştırıcı”, tutum ve davranışlar öğretilerek... “Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller” yaratılarak sağlanır. Erdoğan/AKP iktidarının niçin kültür ve eğitimde başarısız olduğunu Atatürk daha 1924’te söylemiş: “...Milli ahlakımız, uygar ilkelerle ve hür düşüncelerle artırılmalıdır. Bu çok önemlidir, özellikle dikkatinizi çekerim. Göz korkutma ilkesine dayanan ahlak, bir erdem olmadığı gibi güvene de uygun değildir” demiş! ERDOĞAN, ATATÜRK’E BİRAZ KULAK VERSE, BAŞARISIZLIKLARININ NEDENLERİNİ ÇOK DAHA İYİ GÖRÜR SANIYORUM. CUMHURİYET KİTAPLARI’NDA 25 TL 15 TL 25 TL 15 TL 30 TL 18 TL 9 15 TL TL 9 15 TL TL 30 TL 12 TL 30 TL 18 TL 45 TL 27 TL 25 TL 15 TL 19 32 TL .2T0L
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle