11 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 14 OCAK 2020 SALI [email protected] EDİTÖR: ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Gönüllü kuşatma altındaki MEB kvMauEkşBaıft;mvDeaiydsaıennrdneate,nkdlienriin memnun gözüküyor. PROF. DR. NECLA ARAT KADIN ARAŞTIRMALARI DERNEĞI BAŞKANI 2019, imam hatiplerin, Diyanet’in ve dinci vakıf ve derneklerin yılı oldu. 2019, aynı zamanda Milli Eğitim Bakanlığı’nın adı geçen kuruluşlara teslimiyet yılıydı da. Bu dönemde imam hatip ortaokul ve liseleri her açıdan kayırıldı. Bu okulların tüm masrafları devletçe karşılandı. Buna ek olarak, TÜRGEV, ENSAR, TÜGVA vb gibi vakıfların bakım, onarım ve donanımlarına yaklaşık 14 milyon lira harcandı. Bu arada Milli Eğitim Bakanlığı, imam hatip okullarını “dindar nesli” yetiştiren “Türk tipi eğitim modeli” olarak kabul edip bütün dünyaya örnek olacaklarını dile getirdi. Bakanlık, öğrencileri camilere taşımak için, hem Diyanet İşleri Başkanlığı ile hem de dinci kuruluşlarla protokoller yaptı. Çocukları tatillerde de tarikat ve cemaatlere emanet etmekten çekinmedi. Örneğin Server Gençlik ve Spor Kulübü Derneği ile yapılan işbirliği protokolünde 613 yaş arası çocukların 5 vakit camiye götürüleceği, projenin 81 ilde 2 bin 500 camide gerçekleştirileceği ve hedefin 50 bin çocuğa ulaşmak olduğu öğrenildi. Dinci müfredat Bir başka örnek, Yozgat’ın Sorgun ilçesinden.. Müftülük ve halk eğitim merkezi işbirliğinde, Salih Paşa Camii’nin bodrum katında açılan Güreş kursuna 1012 yaş gurubundaki çocuklar katıldı. Çocuklar hafta içinde 5 gün okul çıkışında, hafta sonunda ise öğleden sonraları olmak üzere her gün kursa geldikleri gibi ders bitiminde de camide cemaatle namaz kıldılar. İskenderun’da da gençlik ve spor müdürlüğüne bağlı gençlik merkezi tarafından “Namazda bereket, sporda hareket var” adlı proje başlatıldı. Diyanet İşleri Başkanlığı, Dini Yayınlar Döner Sermaye İşletmesi, 2019 yılında Diyanet Aylık Dergi, Diyanet Çocuk Dergisi ve Diyanet Aile Dergisi’nin basım hizmeti için ihale açtı. Aylık dergi ve çocuk dergisi için 3 milyon 877 bin lira, aile dergisi için de 1 milyon 116 bin liralık sözleşme imzalandı. Diyanet, 2013’ten başlayarak yürüttüğü 56 yaş gurubu çocuklara yönelik Kuran kursu projesini 2019’da da sürdürdü. Zorunlu din eğitimi 4. sınıfta başladığı halde, 48 ve 72 aylık çocukları camilere taşıdı. Çocuk eğitimi(!) Öte yandan Diyanet’in Kuran öğreticilerine uzaktan kumandalı “çocuk eğitimi” dersleri verilmekte. Bazı üniversiteler, imamlar ve özel (!) kreşlerde görevli personel için “sertifika programları” başlattı. Örneğin, Selçuk Üniversitesi “Okulöncesi Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Sertifika Programı” adı altında uzaktan eğitim modeliyle özel kreşlerde görevli personele ve Diyanet’in 46 yaş gurubu Kuran kursu öğreticilerine sertifika verdi. Diyarbakır, Yenişehir İlçe Müftülüğü, 46 yaş arası çocuklara akran (kendi yaşıtları olan) imamlar ile namaz kıldırıyor. Yaygın eğitimde çocuklar için yaş sınırı “5 yaşını doldurmuş olmak” koşuluna bağlandığı halde, 46 yaş Kuran kurslarında ısrarcı olan Diyanet, “dindar nesil” için “Çocuk İmam” gibi yeni projelere imza atıyor. Milli Eğitim Bakanlığı, İnsan Vakfı’nın “Mescitsiz Okul Kalmasın” kampanyasını da onayladı. Bakanlık, Anadolu Gençlik Derneği’ne de resmi ve özel tüm ortaokul öğrencilerine “sınav düzenleme” izni vererek “sınav giriş belgesi” ile öğrenciyi dernek lere taşımanın yolunu açtı. Derneğin hazırladığı “Değerler Eğitimi” kapsamındaki kitabın okullarda dağıtılması ve kitap üzerinden sınav yapılması planlandı. “sınav giriş belgeleri” dernek şubelerinden alınacak, böylece öğrenci derneğe gitmek zorunda kalacaktı. Bazı illerde valilikler tarafından yasaklanmasına karşın, örneğin Peygamber Sevdalıları Vakfı ’na Türkiye genelinde okullarda “Din içerikli sınav düzenletildiği” de basında yer aldı. Bakanlık, 2019’da proje okulla “hafız” yetiştirmek için Diyanet İşleri Başkanlığı, İstanbul Bağcılar Belediyesi, Asım’ın Nesli Vakfı ve Asım’ın Nesli Kuran Kursu ortaklığıyla “Küçük Hafızlar Projesi” adı altında çocukları vakıflara teslim etti. 4 yaşında türban! Kütahya’nın Altıntaş ilçesinde müftülük tarafından 46 yaş öğrencilere yönelik “Camiyi Seviyorum, Namaza Başlıyorum” etkinliği düzenlendi. 4 yaş, türbanla camiye girdi.. İnsani Yardım Vakfı’nın (İHH) binlerce okul ve sınıftan para toplamasına ilişkin şikâyetleri görmezden gelen Milli Eğitim Bakanlığı, vakıfla çalışmaya devam kararı aldı. İHH, 2020’de de öğrencilerden para toplayabilecek. MEB Din Öğretimi Genel Müdürlüğü, ÖNDER ve Deniz Feneri Derneği arasında imzalanan protokol kapsamında bir “İyilik Okulu Projesi” de hayata geçirildi. Deniz Feneri Derneği, gittikleri okullarda öğrencilere “İyi lik Kumbarası” ve “İyilik Günlüğü” dağıttıklarını, kumbaralarda toplanan bağışlarla açlık ve susuzluk çeken coğrafyalarda açtıkları 300’e yakın kuyuyla yüz binlerce Afrikalı’nın yüzünü güldürdüklerini, proje kapsamında 2019’da 35 okulda 5 bin öğrenciye “iyilik” kavramını anlattıklarını açıkladı. Milli Eğitim Bakanlığı, yurt dışındaki FETÖ okullarının devredildiği Türkiye Maarif Vakfı’nın elinde bulunan 197’si FETÖ eğilimli 267 okulda 28 bin 970 öğrenci bulunduğunu açıkladı. Geniş yetkilere sahip ve AKP’li isimlerin yönettiği Maarif Vakfı’na aktarılan bütçe, milyar lirayı aşıyor. Cemaat desteği devam Bu arada, daha önce FETÖ okullarına verilen devlet desteği, 2019’da İstanbul Fatih’te İsmail Ağa cemaatine verildi. Fatih ilçe Milli Eğitim Müdürlüğü, ilk, orta, lise öğrencilerini İsmail Ağa cemaatine ait kurslara yönlendirmek için talimat verdi. 2019’da çoğunluğu Nakşilerin kontrolünde olan medreselerin mezunları da devlete yerleşmeye başladı. Yasal dayanaktan yoksun medreseler, Diyanet çatısı altında faaliyet gösteriyor. Resmi geçerliliği olmayan “icazetnameler” alan medrese mezunlarının kamuda istihdam edilmelerinin önü imam hatip liseleri ve ilahiyat fakültesi “lisans tamamlama programı” ile açılıyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın 20 bin yeni sözleşmeli öğretmene ilişkin branş dağılımı ise, bakanlığın önceliğinin “din” olduğunu, fizik, kimya, biyoloji derslerinin toplam atama sayısı ile sanat, spor, kültür dersleri kontenjanlarının toplamının din dersi öğretmeni kontenjanının yanına bile yaklaşamadığını açıkça gösteriyor. Kısacası, yüzlercesi arasından seçtiğim yukarıdaki örnekler, Milli Eğitim Bakanlığı’nın Diyanet, Dini Vakıf ve derneklerin kuşatmasını gönüllü olarak benimsediğini ve çocuklarımızın 2020 yılına da gittikçe daralan bu dinsel eğitim kıskacında girdiklerini belgeliyor. Devletler ve laik kalabilmek Zoraki kahramanlar, toplumsal bunalım ve değişme Dünkü Cumhuriyet’te Genel Yayın Yönetmenimiz Aykut Küçükkaya’nın yazısı aslında bir gazetenin değil, bir toplumun trajedisini dile getiriyordu: “Hukuk servisimiz rakamsal verileri önüme şöyle sıraladı: * İstanbul merkezli 69 tazminat, 33 ceza davası... * Ankara merkezli 21 tazminat, 4 ceza davası... * Toplam 28 erişim engeli kararı... * 4 tane tekzip davasından, iki tane Basın İlan Kurumu’ndan, 6 ceza... (Toplam 90 tazminat, 37 ceza davası, 28 erişim engelleme ve 6 ceza. E.K.) Sayılar ‘basın özgürlüğünün’ üzerinde havada uçuşurken hiç kuşkunuz olmasın Cumhuriyet muhabirleri özel haberleriyle, yazarlarının yorumlarıyla kamuoyundan gizlenen gerçekleri ortaya çıkarmaya devam edecek...” HHH Düşünün, gazetecisiniz: Muhabir, yazar veya yöneticisiniz... Bir mesleğiniz var... Gazetecilik yapıyorsunuz... Haber veriyor, yorum yapıyor, gazete çıkarıyorsunuz... Ama gerçeklere uygun doğru haberler verdiğiniz, bu haberlere ilişkin doğru yorumlar yaptığınız, bunları bastığınız ve yayımladığınız için aleyhinize açılan ceza ve tazminat davalarıyla bunalmış durumdasınız... Ama kişiliğinizin bir parçasını oluşturan, işiniz, mesleğiniz bu... Kendinizi, ailenizi böyle var ediyor, böyle geçindiriyorsunuz... Genel ahlakınız ve meslek ahlakınız tutum ve davranışlarınızdan ödün vermenizi engelliyor. Bu koşullar altında gerçekleri yazmak, yorumlamak, basmak ve yaymak kahra manlık sayılıyor... Ve siz zoraki kahraman oluyorsunuz! HHH Düşünün hukukçusunuz: Avukat, savcı veya yargıçsınız... Adaleti gerçekleştirmek için çalışıyorsunuz... Anayasaya, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne, yasalara, içtihatlara, vicdana, temel hak ve özgürlüklere, “Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti”ne uygun davranıyorsunuz.. Ama böyle davrandığınızda, böyle kararları savunduğunuzda sizin de aleyhinize müvekkilinizin yargılandığı suçtan davalar açılabiliyor... Böyle davrandığınızda, böyle kararları önerdiğinizde veya böyle kararlar verdiğinizde, görev yeriniz değiştiriliyor; tayin yoluyla veya başka yollarla cezalandırılıyorsunuz. Anayasaya, yasalara, içtihatlara, vicdana, temel hak ve özgürlüklere, “Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti”ne, genel ahlaka ve meslek ahlakına uygun davranmak kahramanlık sayılıyor... Ve siz zoraki kahraman oluyorsunuz! HHH Bir toplumda gazeteciler ve hukukçular meslek ahlaklarına uygun davranabilmek için kahraman olmak zorundaysalar o toplum bunalımda demektir! Bir toplum bunalıma girmişse o toplumda değişme kaçınılmaz olur... Ve değişme elbette siyasal iktidardan başlar! Hiç kuşkunuz olmasın, İstanbul ve Ankara’da belediye başkanlığı seçimlerine yansıyan değişim rüzgârı, ilk genel seçimde bütün ülkede esecektir! YAŞASIN DEMOKRATİK, LAİK VE SOSYAL HUKUK DEVLETİNE DAYALI ATATÜRK CUMHURİYETİ! REMZI ÇETİN AKADEMISYEN Türkiye Cumhuriyeti, birdenbire ya da tesadüf eseri ortaya çıkan bir devlet olmadığı gibi, sonradan ya da masa başında yaratılan suni bir devlet hiç değildir. Zorlu ve zahmetli bir savaşım sonunda kurulan ve bunu takiben Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde gerçekleştirilen devrimler neticesinde modern dünyada yerini alan laik bir ulus devlettir. Son Türk devletinin kurulduğu Anadolu coğrafyası incelendiğinde, burada kurulan devletlerin hem şanslı hem de riskli olduğu söylenebilir. Şanslılar; çünkü Anadolu Yarımadası gibi verimli ve jeopolitikjeostratejik açıdan zenginlik ve çeşitlilik gösteren bir arazi üzerinde var olmak için ekonomik güç ve kaynak bolluğu söz konusudur. Risklidir; çünkü bu topraklarda, devletin devamını ve bağımsızlığını sağlamak için milletinizle tam bir uyum içinde askeri gücünüzü de pekiştirerek yaşamanız gerekir. Öyle ki Türkiye Cumhuriyetine Kanada kıyıları ne de Benelüks coğrafyası gibi sorunsuz bir coğrafyada yer almaktadır. Yüzlerce yıldır, sorunlar yumağı haline gelen ihtilaflı bir coğrafyada bulunmasının yanında, çatışma potansiyeli yüksek bölgelerin, birbirlerine en çok yaklaştığı kesişim noktalarında (Ortadoğu, Doğu Akdeniz ve Kafkaslar) yer almaktadır. Geçmişten ders almak Türkiye Cumhuriyeti, binlerce yıllık zenginliğin ve yüzlerce devletin kurulduğu bir “devletler mezarlığı”nın üzerine inşa edilmiş 1923’te Cumhuriyet’i kuran kadrolar, daha önce bu topraklarda kurulan devletlerin nitelikleri, dönemleri ve yıkılış süreçlerini çok iyi okudukları için, 20. yüzyılın ilk yarısına uygun bir modern ulusdevlet ortaya çıkarmışlardır. tir. Bu topraklar, Hattilerin, Hititlerin, Roma’nın, Bizans’ın, Selçukluların, Osmanlıların ve adlarını buraya yazamayacağımız yüzlercesinin kurulup yıkıldıkları bir coğrafyadır. 1923’te Cumhuriyeti kuran kadrolar, daha önce bu topraklarda kurulan devletlerin nitelikleri, dönemleri ve yıkılış süreçlerini çok iyi okudukları için, 20. yüzyılın ilkyarısına uygun ki tarım toplumlarının çöküşünün tescillendiği yüzyıldır bir modern ulus devlet ortaya çıkarmışlardır. Cumhuriyeti kuran kadrolar, hem de okumayazma oranının en iyimser haliyleyüzde 20 olduğu bir topluma; kadın hakları, modern eğitim anlayışı gibi birçok alanda gerçekleştirilen laik değerler temelindeki yenilik ve devrimleri sunarak bunu başardılar. Gazetemiz Cumhuriyet’te, 13 Haziran 2019 tarihli laiklikle ilgili yazımda vurguladığım gibi, Atatürk’ün sadece çağcıl değil; çağının ilerisini de çok iyi okuyabilen bir lider olduğunun kanıtlarından biri de laiklik ise eğer, ülkemizi çevreleyen coğrafyanın geçmişten günümüze, içerisinde bulunduğu duruma tanık oldukça laikliğin sadece dindevlet işlerini birbirinden ayırma gibi basit bir tanımla açıklanamayacağı, laikliği bir yaşam biçimi haline getiren ve aynı doğrultuda demokratik değerler etrafında olgunlaşan bir toplumun; “hoşgörü”, “adalet”, “özgürlük”, “bir arada yaşama” gibi ko şullarının, söz konusu toplumun ve onu oluşturan laik devlet anlayışının öncülleri olduğu unutulmamalıdır. Bu coğrafyada “devlet olabilmek” zordur. Bu devleti, bölgedeki diğer devletlerden farklı gösteren ve onu özgün bir niteliğe bürüyen laik devlet yapısına karşı girişilecek herhangi bir hareketin, toplumun tümünü olumsuz etkileyebileceği akıldan çıkarılmamalıdır. Cumhuriyet tarihimiz bunun sayısız örnekleriyle doludur. Tarihi uyarı Atatürk ve arkadaşları, Cumhuriyeti öyle sağlam temellere inşa etmişler ki içeriden ve dışarıdan onca saldırıya maruz kalsa da Cumhuriyet ve Cumhuriyetin kurumları, ona gönül veren evlatları sayesinde dimdik ayaktadır. 15 Temmuz darbe kalkışması sonrasında, laik Cumhuriyet’in özellikle kurumları ve Ergenekon ve Balyoz gibi hukuk dışılığı bizzat adalet tarafından da tescillenen kumpaslarla savrulan bu ülkenin gerçek yurtseverleri, yıllardır Cumhuriyetin kurumlarını ele geçirmek isteyen hiziplere karşı takdir edilecek boyutta direnç göstermiş ve laikliğin önemini, cesur bir duruşla laiklik karşıtı kesimlere de hatırlatmışlardır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin laik niteliğinden rahatsızlık duyan kesimlerin akıllarından çıkarmamaları gereken yegâne nokta; bu ülkenin genlerine dek işlemiş, top lumun her yurttaşı ve özellikle kadınların lehine olacak biçimde laik değerlerin kabul gördüğü ve bu ülkenin başat değerleri arasında yer alan laiklikle barışılmadıkça kendi çocuklarımızın, geleceğimizin ve güvenliğimizin tam olarak sağlanamayacağıdır. Laiklikten taraf olanların bilmesi gereken; Atatürk, “kişi kültü”ne dayanan bir devlet ve toplum değil; “kurumlar” üzerine inşa ettiği laik bir Cumhuriyet kurmuştur. Laikliği, öyle söküp atmak ve toplumun önüne “oldu bitti”yle getirmek kolay olmadığı gibi, devletler mezarlığındaki birçok “tarikatmedrese kafası” anlayışının nelere mal olduğunu da bu ülkenin yurttaşlarının ayırt etme yetisine ve vicdanlarına bırakıyoruz. Laiklik, devlet ve toplum karakterlerinin her ikisinde “aynı anda” geriye gidişle “tehlikeye” girer. Bugün, Türkiye toplumunda “laikliği yok edelim” gibi bir amacın, 21. yüzyıla ayak uydurmaya çalışan Türkiye için bir intihar olacağını anımsatmamıza gerek yok sanırım. Laikliği, öncelikle, tüzel bir kişilik olan devlet ve devlet aygıtları değil, toplumun ta kendisi güçlü bir şekilde koruduğu sürece tehlike en aza indirilebilir, ancak yaşadığımız devletler mezarlığında laiklik söz konusu olduğunda, “tehlikenin çanları ve sınırları”nı, yani iki kırmızı çizgimiz olan bölünmezlik ve laikliği, aklımıza getirdiğimizde, eski Amerikan başkanlarından Abraham Lincoln’ün, “Hiçbir tehlikenin olmayacağını düşünmek, gerçekten çok tehlikelidir” sözünü, yine de, zihnimizin bir ucunda tutmayı unutmayalım ve bu devletler mezarlığında laikliğe bugün daha sıkıca sarılalım. öZel tas ım c Kupal ı ve F e Altlığı www.cumhuriyetkitap.com.tr ‘ de ve diğer satış noktalarında! Satış Noktaları 2020 Masa Takvimi hediye! İstanbul Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 Şişli 0212 343 72 74 Ankara Güvenevler Mah. Güneş Cad. No:8/1 Kavaklıdere 0312 442 30 50
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle