28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 14 EYLÜL 2019 CUMARTESİ EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: ECE KURTULUŞ HABER Borçlu gençlik Borçluyuz. Ancak kriz dönemlerinde bu borçlar daha fazla gündem oluyor. Üniversite öğrencilerine devlet tarafından verilen öğrenim kredileri de bunlar arasında. Haberlere yansıyor. Neredeyse 300 bin mezun, borcunu yasal sürede geri ödemeye başlamadığı için takibe düşmüş. Sayı artacak gibi. 2002’de 450 bine yakın öğrenci bu krediyi alıyordu, son yıllarda ise her yıl bir milyondan fazla öğrenci devlete borçlanıyor. Üniversite sayısındaki artışın da önemli bir etken olduğu kesin. Ama asıl mesele, ekonomik kriz ve işsizlik. Öğrenim kredisinin özelliği ne? Öğrenci mezun olacak; iki yıl boyunca bu borcu ödemeyecek. İki yıl bittiğindeyse üretici fiyat endeksi artışı eklenmiş olarak borcunu ödemeye başlayacak. Kim alıyor bu krediyi? Yoksullar, ailelerinin olanakları yetmeyen öğrenciler. Böyle olunca da borçla okuyan, borçlu mezun olan; hayata borçlu başlayan toplumsal kesim hem genişliyor hem de gençleşiyor. Dikkat edilirse buradaki “iki yıl”, devletin mezun olacak öğrenciye iş bulması için verdiği süre. Ancak bu ihtimal iyice zorlaştı. Nedeni, özellikle son birkaç yıldır ülke ekonomisini etkileyen kriz koşulları. Üretimin düştüğü, işsizliğin arttığı bir dönemden geçiyoruz. Gençler arasında işsizlik oranı, 6 puan artışla yüzde 25’e ulaştı. Diyelim ki bir üniversite öğrencisi 2013’te eğitime başladı ve okumak için devletten kredi aldı. Şartların aynı gideceği düşüncesiyle, “ödenir” diyerek borçlandı. Öğrenci 2017’de mezun oldu; iki yıl ödeme şartı yok. Ancak ülkede durgunluk var; iş bulamadı. 2019 geldi ve geri ödeme süreci başladı. Ödemedin mi? Ya bir yıl faizle ertele ya da takibe düşersin. Söylenen bu. İyi ama, “geri ödeyeceğiniz dönemde işsizlik artacak, ekonomi küçülecek” dense bu yükün altına girer miydi öğrenciler? Borç ilişkisi, devletle yapılmış bir sözleşmeye dayanıyor. Devlet aslında öğrenciye mezun olunca iki yıl içinde iş bulacağı şartların olacağını; öğrenci de o şartlarda iş bulunca borcunu geri ödeyeceğini taahhüt etmiş oluyor. Yani bir “karşılıklılık” sözü var. Oysa sözleşmenin devlet tarafı, gençlere vaadini yerine getireceği bir ekonomik ortam kurmamış; aksine durumu daha da kötüye götürmüş. Kriz koşulları, bu borç sözleşmesinin tartışılmasını gerektiriyor. Mezun öğrencilere ulaştım. İş bulmaları da yetmiyor. Mesela biri geri ödeme süresi gelmesine rağmen ödemeyi başlatmamış. Diyor ki, “Piyasa kötü, çalıştığım işin garantisi yok. Bu yüzden başlatmıyorum ödemeleri”. Bir başka mezun öğrencim, İstanbul’da yaşıyor; asgari ücretle iş bulmuş. Devlete ayda 400 liradan fazla para ödemesi gerekiyor. Sözleri çarpıcı: “Ailemin gücü yok; bu işte sömürülüyorum ama işi kaybederim, borcu ödeyemem korkusuyla da hakkımı arayamıyorum. Artık eğitim aldığım alanda kariyer değil hedefim; bu işi kaybetsem borcu ödemek için kasiyerlik yaparım”. Dikkat edin; burada artık gencin yaşamını belirleyen şey aldığı eğitim ya da gelecek umudu değil, borçluluk hali. Dünyadaki borç sarmalı modeline yaklaştığımızın kanıtı. Maurizio Lazzarato, Borçla Yönetmek kitabında şöyle diyor: “Her öğrencinin borcu, gelecekteki davranışlarını, ücretlerini ve gelirlerini ipotek altına alır.” Tam da bu yaşanıyor. AKP’de ihracı istenen Davutoğlu istifa etti, yeni parti kuracakları mesajını verdi: İlkeler yok sayıldı AKP’den ihraç istemini ‘Hüzün ve utanç duyduk’ sözleriyle niteleyen Davutoğlu, partinin kuruluş ilkelerinden uzaklaştığını belirtirken ‘Yönetim aciz, gerçeklikten kopmuş’ ifadelerini kullandı. AKP’nin ihraç istemiyle disipline sevk ettiği eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, partiden istifa ettiğini, yeni bir siyasi hareket inşa edeceklerini açıkladı. Davutoğlu, dün birlikte ihraç istemiyle disipline sevk edilen eski milletvekilleri Selçuk Özdağ, Ayhan Sefer Üstün, Abdullah Başçı, eski Ankara ve İstanbul il başkanları Nedim Yamalı ve Selim Temurci ile birlikte düzenlediği basın toplantısında AKP’den istifa ettiklerini açıkladı. Zaman zaman duygulu anlar yaşayan ve sesi titreyen Davutoğlu, şu görüşleri dile getirdi: Kaderde varmış: Bir gün, hayatımıza anlam katan değerlerin bir siyasi yapı şeklinde tarihe yansıması olarak gördüğümüz ve başarısı için emeğimiz ve bütün varlığımızı ortaya koyduğumuz partimizden ihraç talebi ile huzurunuza geleceğimizi tahayyül bile edemezdik. Değerlerinden uzaklaştı: AK Parti’nin siyaset anlayışı en güçlü ifadesini 3Y formülü ile bulmuştu: Yasaklara, yolsuzluklara ve yoksulluğa karşı mücadele. Yasaklara karşı mücadele AK Parti’nin özgürlükçü felsefesini, yolsuzluklara karşı mücadele siyasi ahlak özünü, yoksulluğa karşı mücadele insan onuruna yaraşır bir hayat standardı özlemini yansıtıyordu. AK Parti bu anlayışla milletimize ve ülkemize büyük hizmetler yaptı. Ancak son yıllarda, AK Parti milletimizin gönlünde taht kurmasına vesile olan değer, söylem ve politikalardan uzaklaştı. Adaletten kalkınmaya her alanda sorunlar baş göstermeye başladı. AK Parti yönetiminin öncelikleri, söylemleri ve politikaları değişti. Dikkate alınmadık: Genel Başkanlığı bıraktığımız günden itibaren AK Parti’de ve ülke yönetiminde gözlemlediğimiz aksaklıkları, yanlışları ya NECATİ SAVAŞ pıcı eleştiri ve önerilerimizle birlikte sözlü ve yazılı olarak en yetkili makamlarla paylaştık. Bu önerilerimiz hiçbir şekilde dikkate alınmamasına rağmen üç yıl boyunca kamuoyuna dönük açıklamada bulunmadık. Dava hassasiyetimiz gereği birliğimize zarar vermemeye, gönül kırmamaya ve şahsi hukukumuzu korumaya özen gösterdik. Peki, niye 22 Nisan’dan itibaren konuşmaya ve geniş muhasebe çağrısıyla yapıcı eleştiri ve çözüm önerilerimizi daha yüksek sesle dile getirmeye başladık? 31 Mart seçimlerinde AK Parti hem ittifak yaptığı partiye hem de rekabet ettiği diğer partilere oy kaybetmişti. Hüzün ve utanç duyduk: Ne tespit ve eleştirilerimize yanlış ya da yalan denildi ne çağrılarımıza kulak verildi. Söylediklerimize yanlış diyemeyenler öfke ile bize yönelik ihraç sürecini başlattılar. Merkez disiplin kurulunun tebligatları bize ulaştığında bir kez daha derin bir hüzün ve utanç duygusu yaşadık. Bir siyasi parti için en ağır kararlardan birini içeren bu metin hiçbir somut gerekçeye dayanmıyor dahası birçok tutarsızlık, gerçekdışı ifadeler barındırıyordu ve son derece özensiz hazırlanmıştı. Bize iletilen gerekçeler, AK Parti yönetiminin yaşanan gerçeklikten ve temel ilkelerden koptuğunu, sağlıklı bir muhakeme ve delillendirme sürecini bile yürütmekten aciz olduğunu açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Yönetim partiyi tasfiye etti: AK Parti 18 yıl önce kurulduğunda Türk siyasi hayatına ortak akıl, partiiçi demokrasi, güçlü kurumsal yapı ve şeffaflık konularındaki hassasiyetiyle geçmeyi vaat etmişti. Maalesef 2 Eylül 2019, AK Parti’nin kuruluş iddialarından, değerlerinden ve ilkelerinden vazgeçtiğini ilan ettiği bir gün olarak tarihe geçti. AK Parti bizleri ihraç etme sürecini başlatarak, aslında, kuruluş ilkelerini, kuruluş gerekçesini, dayandığı siyasitoplumsal merkezi tasfiye etmiştir. Mevcut AK Parti yönetimi, aldığı kararla, 18 yıl önce kurulan AK Parti’yi tasfiye etmiştir. Dar kadronun kontrolüne girdi: Muhasebe çağrılarına, siyaset önerilerine, yapıcı eleştirilere kulaklarını tıkayan bir yapının millete fayda, çözüm ve vizyon üretmesi mümkün değildir. Bugünkü yönetim ve siyaset anlayışıyla dar bir kadronun kontrolüne girmiş olan AK Parti’nin, Türkiye’yi daha iyi bir geleceğe taşıma kapasitesi, ülkemizin ve milletimizin sorunlarına çare olma imkan ve ihtimali kalmamıştır. İstifa ediyoruz: AK Parti içerisinde iç muhasebe, ortak akıl ve istişare kanallarının tamamıyla kapalı olduğu ve içeride bir dönüşüm imkânının kalmadığı ortadadır. İşletilen sürecin tüzük kurallarının uygulandığı hukuki bir işlem değil, sonucu baştan yazılmış bir senaryo olduğu aşikârdır. Bu çerçevede, AK Parti’nin vefakar tabanını ülkenin her yanında omuz omuza iki seçim mücadelesi verdiği ve demokrasi tarihimizin en yüksek oyu ile birlikte büyük bir onur yaşadığı kendi ge ‘100’e yakın eski vekil istifa edecek’ Davutoğlu, Özdağ, Üstün, Başçı, Yamalı ve Temurci’nin istifalarının ardından eski milletvekillerinden Feramuz Üstün ve İbrahim Turan da AKP’den ayrıldı. Turan, Twitter hesabından “AK Parti yönetimi partiyi istişareye ve eleştiriye açık kurumsal bir siyasal yapı olarak değil, ancak bir nesil devam edecek aile şirketi olarak gördüğünü belli etmiş oldu” açıklamasını yaptı. Davutoğlu ekibinden bir isim, istifaların süreceğini, bu ay içinde 100’e yakın eski AKP’li milletvekilinin istifa edeceğini söyledi. Aynı isim AKP’nin 10’a yakın milletvekiliyle irtibatlarının olduğunu ancak onların istifa yerine olası bir erken seçimde kurulacak partinin seçime girebilmesi için grup kurma aşamasında partiye geleceklerini söyledi. Partileşme çalışmalarına hız vermesi beklenen Davutoğlu’nun, önümüzdeki günlerde program ve tüzüğe ağırlık vereceği kaydediliyor. nel başkanının ihraç edildiğini görme üzüntüsünden kurtarmak için yıllarca alın terimizi ve fikir emeğimizi verdiğimiz partimizden istifa ediyoruz. Ancak partinin vefalı tabanına veda etmiyoruz. Onlar vedanın değil vefanın muhataplarıdırlar. Siyasi hareketine çağrı: İnsanı merkez alan, insan onuruna ve haklarına saygılı, yasaklar, yolsuzluklar ve yoksullukla mücadele edilen, demokratik hukuk devleti kurallarının işlediği, akraba ve adam kayırmacılığın olmadığı, şeffaflığın her alanda hâkim olduğu, düyada barışçıl ve insanı diplomasiyi esas alan demokratik bir düzen kurmak istiyoruz. Bu temel ilkeler doğrultusunda yeni bir siyasi hareket inşa etmek ve yeni bir yola çıkmak hem tarihi bir sorumluluk hem de milletimize karşı yükümlülüğümüzün gereğidir. Hangi siyasi görüşe mensup olursa olsun, bu ülkenin geleceği için yüreği çarpan ve sorumluluk hisseden herkesi ve her kesimi ortak akıl çerçevesinde bir araya gelmeye ve birlikte çalışmaya davet ediyoruz. l ANKARA/Cumhuriyet Başkentgaz’ın sayaç dayatmasının perde arkası ve yasalara uymaması rapora yansıdı 500 milyonluk sayaç oyunu Çare var Cumhurbaşkanı Erdoğan kasımda yaptığı konuşmada öğrencilere, “Bedavacılığa alışmayın, burs yerine kredi alın” demişti. İş yokken, geçinemezken nasıl olacak bu? Üretim ekonomisinin olmadığı yerde, borçlanma ekonomisine esir oluyoruz. Oysa çare, gençleri borçlandırmak değil. Evet, birinci öğretimde harçların kaldırılması olumlu; ama kamu kaynaklarının geleceğe yatırım düşüncesiyle daha fazla halk için kullanılması, kredi yerine burs ve elbette iş olanaklarının artırılması gerek. Zenginin, yandaşın payına vergi affı ya da muafiyeti, gariban öğrenciye ise işsizlik veya icra düşmesin diye. Yine de kısa vadede ne yapılabilir? İlk aşamada, vadesi gelip de ödeme yapamayanların borcu iki yıl faizsiz ertelenebilir. Geri ödeme başlangıç süresi uzatılabilir. Burada alacaklı, bankalar değil devlet. Devlet kriz esnasında, vatandaştan aldığı tüketim vergilerini sürekli artırıyor. Ve kredi olarak verdiği paradan belirli oranda vergiyi öğrencilerin gıda, ulaşım türü harcamalarında anında kesti. Vergi olarak devlete dönen bölüm, örneğin KDV oranındaki miktar, toplam borçtan niye düşülmesin? Ayrıca başarı oranlarına göre, örneğin vaktinde mezun olma, devamsızlıktan kalmama, mezuniyette ilk 10’a girme gibi ölçüler konulabilir. Bu ölçülere uyan ilk 100 bin mezunun borçları hemen silinebilir. Bunun yanında krediler, zorunlu çalıştırmayla geri ödenemez. Ama ülkenin yetişmiş insan gücü, eğitim aldıkları alanlarda ya da buna yakın işlerde, haftada bir ya da iki gün gönüllü kamu hizmeti görebilir. Okumayazma kursları verme, öğrencilere etüt desteği, okul kütüphanelerinde yarı zamanlı çalışma imkânları borcun silinmesi karşılığı sağlanabilir. Çare var. Mesele; krizde kaynakların kimler yararına kullanılacağına karar veren politik mekanizmayla bağlantılı. MHP’de iki istifa MHP Söke İlçe Başkanı Veysel Öztürk ve İncirliova İlçe Başkanı Hüseyin Sağlam’ın kendi istekleri ile görevlerinden ayrıldıkları belirtildi. MHP Aydın İl Başkanı Burak Pehlivani yaptığı açıklamada, “Söke ve İncirliova teşkilatlarımız konusunda yapılacak çalışmalar siz değerli dava arkadaşlarım ve hemşerilerim ile paylaşılacaktır. MHP Aydın teşkilatlarımız hemşerilerimizin hizmetinde, yapılanların doğruluğunun ve kalitesinin takibinde, yapılmayanların nedenlerinin peşinde olacaktır” dedi. l İç Politika HDP önünde oturan ailesi sayısı 28 oldu Çocukları, terör örgütü PKK tarafından dağa kaçırılan ailelerin HDP Diyarbakır İl Başkanlığı önünde 11 gündür sürdürdüğü oturma eylemine katılan ailelerin sayısı 28’e çıktı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve bazı sanatçılar aileleri ziyaret etti. HDP Diyarbakır İl Başkanlığı önündeki oturma eylemine dağa kaçırıldığını iddia ettikleri kayıp oğulları Tuncay Bingöl’ün (19) İstanbul’dan gelen ailesi Şevket ve Fatma Bingöl, Diyarbakır’ın Hani ilçesinde 2015 yılında dağa kaçırılan oğlu Fatih Demir (24) için gelen anne Sevdet Demir (55) ve 2015 yılında Bitlis’te kaçırılan Yetiş Top’un (23) annesi Saliha Mert (42) katıldı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, HDP il binası önünde eylem yapan aileleri ziyaret etti. Soylu ailelere destek sözü verdi. Sanatçılardan destek Soylu’nun ziyaretinin ardından oturma eylemi yapan ailelere bir destek de sanatçılardan geldi. Hülya Koçyiğit, Gülben Ergen, Muazzez Er soy, Hasan Kaçan, Yavuz Bingöl ve Hazım Körmükçü’nün de aralarında bulunduğu sanatçılar ailelerle sohbet ederek oturma eylemine katıldı. Koçyiğit, “Ben buraya vicdanımın sesini dinleyerek geldim” derken, Körmükçü, “Sanatçılar olarak annelerin çekmiş olduğu hasret acısına, toplumsal olarak bir farkındalık yaratmak için buradayız. Dertlerine ne kadar derman olabiliriz bilemiyorum ama onların özlemlerine bir an önce kavuşmaları için buradayız. Acılarına ortak oluyoruz” ifadelerini kullandı. l İç Politika SENA YAŞAR Emekli Mülkiye Başmüfettişi Mahmut Esen, tümüyle özelleştirilen Başkentgaz AŞ’nin doğalgaz sayaçlarının değişimi konusundaki zorunlu uygulamasına ilişkin olarak hazırladığı raporda, şirketin yasalara uymadığını; Ankaralıların değil, kendi çıkarını nasıl gözettiğini ortaya koydu. Ankaralı yurttaşların, kartlı doğalgaz sayaçlarının değişimine zorlandığını ve bu değişim ile dağıtıcı şirkete yaklaşık 500 milyon TL civarında ek kaynak yaratıldığına dikkat çekildi. Raporun sonuç bölümünde, yaklaşık 950 bin aboneyi ilgilendirmesi nedeniyle konunun idari yargıya götürülmesi ve yargı denetiminden geçirilmesi gerektiği vurgulandı. Esen’in, “Ankara’da Doğalgaz Dağıtım Hizmetlerinden Yakınmalar ve Çözüm Önerilerimiz” adlı raropu Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) resmi internet sitesinde de yayımlandı. Raporda Ankara’da doğalgaz dağıtım işleminin 2013 yılında tamamen özelleştirilen Başkentgaz AŞ tarafından yürütüldüğü kaydedildi. Kartlı sayaç abonelerinden geçmişte ABB tarafından “bağlantı hizmeti” adı altında 300 ABD Doları alınması, dağıtıcı şirket tarafından yıllar sonra abonelerden güvence bedeli istenmesi ve Başkentgaz’ın tamamen özelleşmesine karşın davalarda belediyenin taraf olarak gösterilmesi sorunlarına dikkat çekildi. Doğalgaz dağıtımına ilişkin sorunların ve çözümlerin sunulduğu raporda dikkat çeken başlıklar şöyle: Temsilci atanmalı: Hizmetten kaynaklanan yakınmaların büyük bölümüne ABB de muhatap olmaktadır. Bu durumu göz önünde bulunduran kanun ko yucu tarafından belediyelere dağıtıcı şirket yönetim kurulunda temsilci bulundurma olanağı getirilmiştir. Şimdiye kadar temsilci atanması olanağı kullanılmamış. Başkentgaz yönetim kuruluna belediye temsilcisi bir üyenin atanması için gereken yasal süreç başlatılmalı. Dağıtıcı şirket yararı öne alınıyor: Doğalgaz aboneleri 2014’ten önce mekanik (faturalı) sayaç yerine kartlı (ön ödemeli) sayaç kullanmaya zorlanmıştır. Özelleştirme işlemlerinden sonra da bu kez de abonelerden kartlı sayaçlarını mekanik sayaçlarla değiştirilmeleri istenmektedir. Bu tür işlemin kamu hizmetinin gerekleriyle uyuşmayacağı bellidir. Halen, yaklaşık 950 bin adet kartlı sayaç abonesi bulunmaktadır. Sayaç değişikliği konusunda dağıtıcı şirket çıkarları öne alınmakta, abonelerin hak/yararları göz ardı edilmektedir. Abone istese de kartlı sayaç yok: Yönetmelikteki “Ancak 20 yılını dolduran sayaçlar değiştirilir ve tüketici istediği sayacı taktırabilir” hükmüne uymaksızın “güvenlik sorunu” gibi ucu açık gerekçelerle, ağır kış koşulları, resmi tatil, abonenin sağlık sorunları, EPDK’nin uyarıları da dikkate alınmadan gaz kesintisi yapılmakta, abonenin malı olan ön ödemeli sayaç sökülüp götürülmekte, aboneye duyuru dahi yapılmamaktadır. Yargı yoluna başvurulmalı: Yaklaşık 950 bin aboneyi ilgilendirmesi nedeniyle konunun idari yargıya götürülmesi, yargı denetiminden geçirilmesinde yarar vardır. Bu amaçla tüketici haklarını korumak üzere kurulu STK’lerle görüşülmesi, konunun kamuoyunun bilgisine sunulması, bu suretle kamuoyu desteğinin sağlanması uygun olacaktır. l ANKARA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle