Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 31 AĞUSTOS 2019 CUMARTESİ EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: İLKNUR FİLİZ HABER 9 Cumhurbaşkanı Erdoğan, Beştepe’deki resepsiyona katılan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ile sohbet etti. Erdoğan: Gecikme olsa da 2023 hedefine ulaşacağız Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 30 Ağustos Zafer Bayramı dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda verilen resepsiyonda konuştu. “Birkaç yıllık gecikmeyle de olsa 2023 hedeflerimize ulaşacağız” diyen Erdoğan, “Sınırlarımız ötesinde milyonlarca insanın hayatı tehlike altındaysa bizim huzur içinde yaşamamız mümkün değildir” dedi. Erdoğan’ın konuşmasından satırbaşları şöyle: Uzanan ellere tahammülümüz yok: Kahraman güvenlik güçlerimiz, ülkemiz içindeki sarp dağlardan şehirlerin karanlık dehlizlerine, yurtdışında teröristlerin yuvalandığı inlere kadar bölgemizin tamamını adeta hallaç pamuğu gibi atıyor. Kimsenin tek karış toprağında gözümüz yoktur ama topraklarımıza dikilen gözlere, egemenlik haklarımıza uzanan ellere tahammülümüz olamaz. Tek gaye Türkiye Cumhuriyeti’ni savunmak: Bugün Irak’ta, Suriye’de, Doğu Akdeniz’de ve coğrafyamızın dört bir yanında verdiğimiz mücadelenin tek bir gayesi öncelikle Türkiye Cumhuriyeti’nin haklarını savunmak, bunun yanında dost ve kardeş halkların güvenliklerini de temin etmektir. Türkiye sınırları boyunca kahramanca mücadele veriyor, birileri teröristlerin ve arkalarındaki güçlerin ağzıyla gölge düşürmeye çalışıyor. Türkiye kuşatılmaya çalışılı yor: Türkiye 82 milyon nüfusunun çok ötesinde bir etki alanına sahip olmuştur. Hedeflerimize birer birer ulaşacak, yeni zaferleri hep birlikte milletimize armağan edeceğiz. Türkiye ekonomik ve siyasi olarak kuşatılmaya çalışıyor. Bazıları pastalarını büyütmek için hasımlarının değirmenine su taşıyor. Ne mandacılar na çapulcular kazanmıştır. Kazanan milletimizin İstiklal Mücadelesi olmuştur. Bugün de kim nerede saf tutarsa tutsun kazanan milletimiz olacaktır. Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın “havuzlu bahçe” olarak adlandırılan bölümünde düzenlenen resepsiyona Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, eski Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan, eski başbakanlar Tansu Çiller ve Yıldırım Akbulut, siyasi parti temsilcileri, bakanlar, bürokratlar, milletvekilleri, TSK’nin komuta kademesi ile yıl içinde madalya alan milli sporcular, şehit yakınları ve gaziler, basın yayın kuruluşlarının temsilcileri, yazarlar, bazı ülkelerin Ankara büyükelçileri ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri de hazır bulundu. l ANKARA/Cumhuriyet Ankara’da ‘30 Ağustos Zafer Parkı’ açıldı Ankara’nın Yenimahalle ilçesinde yer alan ve atıl durumda olan 160 dönümlük alan Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) tarafından yenilendi ve “30 Ağustos Zafer Parkı” adıyla açıldı. Parkın açılışını yapan ABB Başkanı Mansur Yavaş, açılış konuşmasında “Alanı, çok az bir masrafla herkesin kullanabileceği bir hale getirdik. Burada ticari alan yok, beton yok. Sadece bir buçuk kilometrelik asfaltlı yürüyüş alanı ve bisiklet yolu var. Bu asfalt alanı da ileride kaldırılacak. Parkta yapay ve plastik madde kullanılmadı. Halkımızın kendi malzemelerini getirerek kullanabileceği bir park burası” dedi. Parkın açılışında kent orkestrası, mehter takımı ve FOMGET Halk Oyunları da yer aldı. l ANKARA/Cumhuriyet ÇANAKKALE Yurtta büyük coşku YALOVA: Yalova Belediyesi 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 97. yılı sebebiyle Paşakent Mahallesi içerisinde yer alan boş alana 97 ağaç dikti. Yalova Belediye Başkanı Vefa Salman, “Sevgi ile ekilen fidanlarımız kahramanlık destanımız gibi kök salacak” dedi. TOKAT: Kutlamalar Atatürk Anıtı’na çelenk konulmasıyla başlarken AKP il başkanı Metin Polat’ın Atatürk’ten bahsetmemesine CHP merkez ilçe başkanı Ender Ergün sosyal medya hesabın dan “Şaşırdık mı? Kabul etseniz de etmeseniz de bu ülkenin kurucu tek lideri Atatürk’tür” dedi. ÇANAKKALE: Törenler Cumhuriyet Meydanı’nda gerçekleştirildi. Etkinlikler kapsamında bu yıl 33’üncüsü düzenlenen Çanakkale Boğazı Yüzme Yarışması Eceabat kumsalı ile Çimenlik Kalesi arasında 3,5 millik parkurda yapıldı. 170’i yurt dışından olmak üzere 682 yüzücünün katıldığı yarışmada birinciliği Oğuz Çam elde etti. l Haber Merkezi Hür doğduk hür yaşarızKurtuluşu ve modern Türkiye’nin kuruluşunu sağlayan ulu önder Atatürk’ün başkomutanlığını yaptığı büyük taarruzun 97. yıldönümü coşkuyla kutlandı Milli Mücadele’yi zaferle taçlandıran, özgürlük ve devrimlerin önünü açan 30 Ağustos zaferi coşkuyla kutlandı. Yurdun dört bir yanında düzenlenen renkli kutlamalara binlerce yurttaş katıldı. Başkentteki tören devlet erkânının Aslanlı Yol’da yürüyüşüyle başladı. Ankara’da resmi törenin ardından binlerce yurttaş Anıtkabir’e akın etti. İstanbul’da resmi tören Taksim Atatürk Anıtı ve Vatan Caddesi’nde gerçekleştirildi. İzmir’de yurttaşlar Cumhuriyet Meydanı’na koştu. Büyük zaferin 97. yılı kutlamaları kap samında ilk tören Anıtkabir’de gerçekleşti. Tören, dev OZAN ÇEPNİ let erkânının As lanlı Yol’da yürüyüşüyle başla dı. Cumhurbaşkanı Tayyip Er doğan başkanlığındaki kortejde, TBMM Başkanı Mustafa Şen top, Cumhurbaşkanı Yardımcı sı Fuat Oktay, CHP Genel Baş kanı Kemal Kılıçdaroğlu, Genel kurmay Başkanı Orgeneral Ya şar Güler, kabine üyeleri, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, yüksek yargı organla rının başkanları, kuvvet komu tanları, siyasi partilerin temsil cileri, bürokratlar ve diğer dev let erkânı yer aldı. Erdoğan’ın Atatürk’ün mozolesine çelenk bırakmasının ardından Misakı Milli Kulesi’ne geçildi. Erdoğan, Anıtkabir Özel Defteri’ne “Aziz Atatürk, bugün büyük zaferin 97’nci yıldönümüne ulaşmanın gururunu yaşıyoruz. Tarihimizin altın halkalarından biri olan büyük zaferin kazanılmasında emeği geçen başta zatı âliniz olmak üzere tüm komutanlarımızı, subaylarımızı, askerlerimizi, milletimizin her bir ferdini minnet le anıyoruz. Aziz şehitlerimizin fedakârlıkları üzerinde yükselen ve bize emanetiniz olan Cumhuriyeti canımız pahasına korumakta kararlıyız. Milli bekamızı hedef alan tehditlere karşı yurtiçinde ve sınırlarımız dışında yürüttüğümüz amansız mücadele bu kararlılığımızın ispatıdır. Türkiye’yi 2023 hedef lerine ulaşmaktan hiçbir güç alıkoyamayacaktır. Ruhun şad olsun” ifadelerini not etti. 5 yıl sonra ilk Devlet törenine yıllar sonra Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu da katıldı. Saray’da 2 Eylül’de düzenlenecek ve 41 baronun katılmayacağını açıkladığı Adli Yıl Açılış Töreni’nde hazır bulunacağını söyleyen Feyzioğlu, dünkü törende de yer aldı. Feyzioğlu, 2014’te Danıştay’ın 146. yıldönümü töreninde yaptığı konuşma sırasında Erdoğan’ın salonu terk etmesinin ardından ilk kez Anıtkabir’deki törene Erdoğan’la katılmış oldu. Feyzioğlu’nun törenin Misakı Milli Kulesi’ndeki kısmı olan ve Erdoğan’ın Anıtkabir Özel Defteri’ni imzaladığı bölümdeki protokolde isminin bulunmamasına karşın yer alması da dikkat çekti. Bir kısım yurttaş Anıtkabir’deki törene özel olarak getirildi Anıtkabir’de slogan Anıtkabir’de tören alanında askerlerin yanı sıra az sayıda yurttaş da yer aldı. Anıtkabir’in yurttaşların ziyaretine 11.00’de açılacağının belirtilmesine karşın bir kısım yurttaşın özel olarak törene getirilmesi dikkat çekti. Erdoğan’ın törende Aslanlı Yol’dan Anıtkabir merdivenlerine ve Misakı Milli Kulesi’ne geçtiği sırada “RecepTayyipErdoğan”, “Dik dur eğilme”, “Reis yanındayız” sloganları atıldı. Törenin ardından Atatürk’ün mozolesini ziyaret etmeyerek geri dönüş yoluna geçen yurttaşlar, Sincan, Akyurt, Mamak, Keçiören gibi AKP’nin kazandığı belediye bölgelerinden isim isim davet edildiklerini aktardı. Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin yerel seçimlerde el değiştirmesinin ardından Anıtkabir törenine özel olarak getirilen yurttaşlar için ilk kez Büyükşehir Belediyesi kontrolündeki EGO otobüsleri kullanılmadı. Törene katılım için getirilen yurttaşların geri dönüş için özel okul servislerinin kullanıldığı görüldü. Resmi törenin tamamlanmasının ardından on binlerce yurttaş ellerinde Türk bayrakları ile Anıtkabir’e akın etti. Anıtkabir’deki törenin ar dından Erdoğan, 30 Ağustos Zafer Bayramı ve Türk Silahlı Kuvvetleri Günü tebriklerini Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda kabul etti. Ana bina girişinde gerçekleştirilen törende, TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, Danıştay Başkanı Zerrin Güngör, Sayıştay Başkanı Seyit Ahmet Baş, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ümit Dündar, kabine üyeleri, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM üyeleri, yüksek yargı organlarının üyeleri, Emniyet Genel Mu¨du¨ru¨ Mustafa Aktaş, Ankara Valisi Vasip Şahin, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, TBB Başkanı Feyzioğlu, korgeneral ve koramiraller, tümgeneral ve tümamiraller, tuğgeneral ve tuğamiraller ile bürokratlar tebriklerini iletti. Erdoğan’ı yabancı misyon şefleri ile Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Aleksey Yerhov, ABD’nin Ankara Büyükelçisi David Michael Satterfield’ın da aralarında yer aldığı bazı ülkelerin büyükelçileri 30 Ağustos Zafer Bayramı dolayısıyla kutladı. ASKERLERDEN ULUS’A Kortej yürüyüşü Büyük zaferin 97. yılında ayrıca TBMM tören alanından eski Ulus TBMM Binası’na kadar 30 Ağustos Kortej Yürüyüşü düzenlendi. Kara, Hava, Deniz Kuvvetleri’nden yüzlerce asker ile gazi, AFAD ve Kızılay TBMM önünden başlayan yürüyüşe katıldı. Kortejin en önünde bayraklı ve Atatürk’ün büyük boy posterini taşıyan askerler yer aldı. Yürüyüş sırasın da Osmanlı’dan başlayarak Türk ordusunun tarihi üniformalarını taşıyan askerler de büyük ilgi topladı. 4 kilometrelik yol boyunca devam eden yürüyüş sırasında binlerce yurttaş ellerindeki bayraklar ile yol kenarından 30 Ağustos yürüyüşüne alkışlarla destek verdi. Askerlerin bol bol fotoğraflarını çeken yurttaşların, “Aslanlarımız”, “Kahraman askerlerimiz” diyerek askerlere selenmesi de dikkat çekti. l ANKARA Bayram için 7’den 70’e kutlamalara koştular, Başkan Soyer törene bisikletle geldi İzmir’de çiçekler açtı Diyanet Atatürk diyemedi Şeriye ve Evkaf Vekâleti’nin 3 Mart 1924 yılında kaldırılmasının ardından kurulan ve bütçeden her yıl milyarlarca lira pay alan Diyanet İşleri Başkanlığı, 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın cuma gününe denk gelmesi nedeniyle yayımladığı hutbede “vatan” ve “kahramanlık” kavramlarının üzerinde durdu. Vatanın, toprak parçasından daha fazla anlam taşıdığının altının çazildiği hutbede, ağustos ayının eşsiz kahramanlıkların gösterildiği ay olduğu ifade edildi. Kahramanlıklara ise Malazgirt, Kosova, Mohaç ve Büyük Taarruz örnek gösterildi. Birlik ve beraberlik mesajının verildiği hutbe “Tarih boyunca İslamın bayraktarlığını yapan, bu cennet vatanı bizlere emanet eden aziz şehitlerimizi ve kahraman gazilerimizi bir kere daha rahmet, minnet ve şükranla yâd ediyoruz” sözleri ile bitirilirken, Büyük Taarruz’un başkomutanı ve Cumhuriyetimizin kurucusu ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün adının yer almaması dikkat çekti. l ANKARA/Cumhuriyet Müftü Atatürk’Ü İSTEMEDİ Trabzon’un Ortahisar il çesi Yenimahalle İncirlik Camisi’ne, cami derneği başkanı Ali Sait Yılmaz tarafından 30 Ağustos Zafer Bayramı nedeniyle dev Türk bayrağı ve Atatürk posteri asıldı. Sosyal medyada yayılan bu fotoğrafın ardından müftü yardımcısı tarafından arandığını belirten cami derneği başkanı Ali Sait Yılmaz, müftülükten kendisine, “Bayrak kalsın o resim insin” dendiğini söyledi. Kendisini arayan il müftü yardımcısına tepki gösterdiğini belirten Yılmaz, “Bayram bitince kaldırırım. Ben her 30 Ağustos’ta bunu yapıyorum” dendiğini söyledi. Trabzon Ortahisar İlçe Müftülüğü Şube Müdürü İhsan Subaş, Trabzon İl Müftü Vekili Hadi Keskin ile birlikte cami dernek başkanının arandığını ve yalnızca söz konusu Atatürk posterinin yamuk ve düzensiz gözüktüğü için posterin düzeltilmesinin istendiğini söylediklerini iddia etti. l Haber Merkezi KURTULUŞ ARI İzmir’deki 30 Ağustos Zafer Bayramı, Cumhuriyet Meydanı’ndaki Atatürk Anıtı’na çelenk sunumu ile başladı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı eşliğinde bayrakların göndere çekilmesinin ardından valilik makamında saat 10.15’te tebrik töreni düzenlendi. Cumhuriyet Meydanı’nda kutlama ve geçit töreni gerçekleştirildi. Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, buradaki törene bisikletle geldi. Tören Vali Erol Ayyıldız, Ege Garnizon Komutanı Ali Sivri ve Tunç Soyer’in, üstü açık askeri araçla halkın bayramını kutlamasıyla başladı. Kutlamalara CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, AKP İzmir Milletvekilleri Cemal Bekle, Alpay Özalan ile çok sayıda siyasi parti ve sivil toplum kuruluşu temsilcisi eşlik etti. Cumhuriyet Meydanı’na gelen her yaştan İzmirli, kurulan tribünlerin altında ve gölge yerlerde töreni izledi. Çocuklar ellerinde Türk bayrakları ile coşkuya renk kattı. Konuşmadan sonra geçit töre ni başladı. Geçit törenine katılan kentteki çeşitli birliklere bağlı askerlere yurttaşlar sevgi gösterilerinde bulundu. Askerlerin elinde taşıdıkları dev Türk bayrağı ve Atatürk posteri büyük alkış aldı. Töreni izleyenlerden kimi yöresel kıyafetler giyerken kimi de “Atam İzindeyiz” ve “Kemal Atatürk” yazılı bandanalar taktı. l İZMİR /Cumhuriyet ‘Milli birliğimizTaksim’deki törenlere katılan İBB Başkanı İmamoğlu’ndan barış mesajı hep büyüsün’ İstanbul’da 30 Ağustos kutlamaları kapsamında ilk tören Taksim’deki Cumhuriyet Anıtı’nda gerçekleştirildi. İstanbul Valisi Ali Yerlikaya, 1. Ordu ve İstanbul Garnizon Komutanı Orgeneral Musa Avsever ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun sırayla Cumhuriyet Anıtı’na çelenk koymasıyla başlayan tören, şehitler için saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından sona erdi. Yerlikaya, Avsever ve İmamoğlu, Taksim’deki törenin ardından İstanbul Valiliği’ne geçerek bayramlaşmaya katıldı. Valilikteki bayramlaşmanın ardından resmi tören için Vatan Caddesi’ne geçildi. Tören arabasına binen Vali, Garnizon Komutanı ve İBB Başkanı, bando eşliğinde halkı selamladı. Törene yoğun katılım gösteren yurttaşlar, Türk bayrakları ve alkışlar eşliğinde geçit törenine renk kattı. Selamlamanın ardından Yerlikaya, BEŞİKTAŞ Avsever ve İmamoğlu, protokoldeki yerlerini aldı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla devam eden törende, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 30 Ağustos mesajı okundu. Gençlik Spor İl Müdürlüğü Halk Oyunları toplulukları, törene katılan protokole ve vatandaşlara farklı yörelerden folklor gösterileri sundu. Törende, İBB Şehir Tiyatroları sanatçıları, usta şair Nâzım İSTANBUL Hikmet’in, “Kuvayı Milliye Destanı” ve “Davet” şiirlerini okudu. Tören, askeri birliklerin geçit merasimiyle sona erdi. Törenin ardından konuşan Ekrem İmamoğlu, “Cumhuriyeti çok önemsiyorum. Milli birlik ve beraberliğimiz hiç eksilmesin, hep büyüsün. Her zaman ülkemizde ve dünyada barış prensibi dünyaya hâkim olsun. Dileğim ve temennim budur” dedi. l İç Politika ÜSKÜDAR İstanbul’da gün boyu etkinlik 30Ağustos Zafer Bayramı İstanbul’un ilçelerinde çeşitli etkinliklerle coşku içinde kutlandı. BEŞİKTAŞ: Balmumcu’da toplanan yurttaşlar, saat 19.00’da yürüyüşe geçti. Barbaros Meydanı’nda son bulan yürüyüşte konuşan Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat, “Geldikleri gibi giderler sözü ile Samsun’a çıkan ulu önder Atatürk önderliğinde kazanılan zaferin 97. yılı kutlu olsun” ifadelerini kullandı. MALTEPE: İstanbul Klasik Otomobilciler Derneği’nin (İKOD) organize ettiği gelenekselleşmiş etkinlikte, 100 klasik araç Zafer Bayramı kon voyunda bir araya geldi. Maltepe sahilinde buluşan dernek üyeleri araçlarıyla Dolmabahçe Sarayı’na geçti. Büyükçekmece: Cumhuriyet Meydanı’nda düzenlenen törene, Büyükçekmece Kaymakamı Dr. Mehmet Özel, Büyükçekmece Belediye Başkanı Dr. Hasan Akgün, Büyükçekmece Garnizon Komutanı Albay Caner Demirkol, belediye meclis üyeleri, mahalle muhtarları ve çok sayıda yurttaş katıldı. Avcılar: Dün görevine başlayan Kaymakam Kemal İnan, Garnizon Komutanlık Vekili Emre Avcı, Belediye Başkanı Turan Hançerli ile birlikte Atatürk Anıtı’na çelenk koydu. SİLİVRİ: Zafer Bayramı dolayısıy la düzenlenen törende “Şeker Nine” olarak tanınan 115 yaşındaki Zeliha Çetiner’in okuduğu Hasan Âli Yücel’in Atatürk şiiri büyük alkış aldı. ÜSKÜDAR: Üsküdar’daki 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamaları, sanatçı Candan Erçetin’in konseriyle geç saatlere kadar sürdü. Kutlamalara katılan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, “30 Ağustos benim için, bir ağaç gibi tek ve hür, bir orman gibi kardeşçesine yaşamı ifade ediyor! İyi ki varsınız, her şey çok güzel olacak” dedi. l Haber Merkezi Edebiyatçılardan Kılıçdaroğlu’na alkış ve övgü CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun 30 Ağustos zaferinin 97. yıl ‘Sözler ve dizeleri kardeş kılıyor’ dönümü dolayısıyla gazetemi ARİFE KALENDER ze yazdığı ve dün yayımlanan “Bugünkü Cumhuriyet’te yazısında, Mustafa Kemal Atatürk ile Nâzım Hikmet arasındaki ilişkiyi, yakınlığı vurguladı. GAMZE AKDEMİR Kemal Kılıçdaroğlu imzasını görünce şaşırdım ve sevindim. Yıllardır bir iki siyaset Ülkemizin önde gelen edebiyatçıları çinin dışında edebiyatla kimsenin il Kılıçdaroğlu’nun yazısını, bakış açısı gilendiğini görüp duymamıştık. Şiir nı ve yazısında dile getirdiği tezi de ler çoğunlukla, meydan konuşmala ğerlendirdi... rında konuşmaya heyecan katsın di ‘Bir ‘bayram armağanı’dır o yazı’ NECATİ TOSUNER Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir “bayram armağanı”dır o yazı. Umutsuzluğa kapıldığımız içtenliksiz kutlamaların karşısında, dimdik bir duruştur. Kartallı Kâzım olmaya can atanlar için bir gelecek beklentisidir. Gönlü emekten ve bölüşümden yana olanlar için yeni umutlar yaratmaya bir yüreklendirmedir. Bir değil, birlik olma coşkusudur. İnsanca bir dünya tanımıdır. Kardeşlik çağrısıdır. Düşmana bile düşman demez. Allah’tan korkar gibi korkar böbürlenmekten. Benmerkezci olmaktan sakınan bir politikacı örneği sunar bize. Bu da bir bayram sevincidir okuyana... ‘Nâzım’ın dramı, Cumhu ye aralara sıkıştırılır, şair adları kültür göstergesi olarak kullanılırdı. Oysa Kılıçdaroğlu, Nazım Hikmet şiirlerindeki özgürlük, Kuvayı Milliye ruhu, barış özlemi ve bir halkın emperyalizme karşı verdiği kurtuluş mücadelesinin Mustafa Kemal Atatürk’ün görüşleriyle örtüştüğünü bölüm bölüm alıntılarla karşılaştırarak veriyor. Yazının başında: “Atatürk’ün varlığını her zaman omuz başımda hissediyorum, aldığım her kararı bir iç sesle kendisiyle de tartışıyorum” derken de Atatürk sevgisini içtenlikle ortaya koyuyor. Yazıda “Ulu Önder”in mecliste yaptığı konuşmalarda “Ben” değil, “Biz” bakış açısıyla zaferi kendisine değil, bir ulusa mal ettiği vurgulanıyor. “Çocuklarımızın kanıyla sulanmış olan yurdumuzun ufkunda artık sulhun tatlı güneşi gecikmeyecektir.” diyen Atatürk’ün sözleriy riyetin dramıdır’ ERENDİZ ATASÜ Öncelikle günümüzde bir politikacının, tarihimizin büyük zaferini, boş ve kaba hamasi laflarla değil, edebi tatlar da içeren bir düşünce yazısıyla anmasının ruhuma ilaç gibi geldiğini belirtmek ve Sayın Kılıçdaroğlu’na teşekkür etmek isterim. Atatürk tarihimizin sadece en büyük kahramanı değil, en büyük aydınlanmacısı da. Nâzım Hikmet Cumhuriyet tarihinin belki en büyük şairi. Kılıçdaroğlu’nun değindiği konuşmalarında, Musta le; “Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine” dizelerinin aynı olduğunu söylüyor. Bilimsel bir çalışmadan alıntılar yaparak kaleme alınan bu yazı edebiyat ve siyaset kavramlarının ortaklığı ya da etkileşimini göstermesi açısından da ilginç bir örnek. Atatürk ve Nâzım’a bir de bu açıdan bakılarak çok şeyler yazılabilir. Ayrıca siyasetçiler biraz daha böyle derinlemesine okusalar yazsalar... Sanata, sanatçıya bakış da değişir belki… ‘Aynı düzlemde sahip fa Kemal’in “insan”a saygı duyan, değer veren, böbürlenmeden uzak, çıkılması çok sevindirici’ zarif karakteri beliriyor. Yöneticiler AHMET ÜMİT de hasret kaldığımız insani özellikler Nâzım Hikmet, Cumhuriyet döne bunlar. Nâzım da böyleydi, alçak gö mi boyunca büyük mağduriyete uğ nüllü ve insana saygılı. Nâzım’ın şii ramış bir şairdir. 15 yıla yakın ha riyle, Atatürk’ün konuşmaları arasın pis yatmıştır. Öldürülmekten kork da Kılıçdaroğlu’nun kurduğu köprü tuğu ve başka çaresi kalmadığı için leri inandırıcı buldum, dahası bu iki ülkesinden ayrılmak zorunda kal büyük insanın kuşkusuz çok farklı mıştır. Şimdi bir siyasi parti lideri olan kişilik yapıları arasındaki örtüş nin Nâzım’a, ülkenin kurucu lideriy meleri düşündüm. Nâzım’ın dramı, le aynı düzlemde sahip çıkıyor olma Cumhuriyetin dramı sı çok sevindiricidir. Ülkemizde yıl nın simgesi gibidir: Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür insanı önce yetiştirmek, son HABER EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: SERPİL ÜNAY 1130 AĞUSTOS 2019 CUMA Mustafa KeMal’den nâzıM HiKMet’e: Kuvayi Milliye Destanı’na konu olmuş cümleler... lardır sadece Nâzım Hikmet değil pek çok sanatçı devletin zulmüne uğramıştır. Sa ra hırpalamak! Bugün topraklarımız yabancı üniformaların işgalinde değil ama toprağımızın üstü de altı da B üyük Şair Attilâ İlhan, bazı şiirleri hakkında okuruna “Meraklısı İçin Notlar” bırakmıştır. Ben, Attilâ İlhan’ın okuruna iyi gelen bu yönteminden ilhamla, “Meraklısı İçin Not”u yazımın başına koyuyorum. Bu yazı, bir edebiyat tarihi incelemesi değildir, bu yazı Türkiye Cumhuriyeti Tarihi’ne ilişkin bir yazı da değildir. B u yazı sadece ve sadece, genel başkanlığını yaptığım Cumhuriyet Halk Partisi’nin kurucu Genel Başkanı Mustafa Kemal Atatürk ile Nâzım Hikmet arasındaki ilişkiye dair, haddini aşmamaya çalışan, son derece kişisel bir değerlendirmeyi, bu değerlendirmeye bağlı olarak da Nâzım Hikmet’in dizeleriyle ilgili mütevazı bir tezi içermektedir. Kemal KIlIÇDaROĞlU CHP GeNel BaŞKaNI Cumhuriyetimizin ve partimin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün varlığını her zaman omuz başımda hissediyorum, aldığım her kararı bir iç sesle kendisiyle de tartışıyorum. Genel merkez binamızdaki odamı da Atatürk’ten bize emanet kalan bir makam olarak kabul ediyorum. Odamın girişinde bir yağlıboya tablo bulunuyor. Tablo, Nâzım Hikmet’in imzasını taşıyor; tuvale yansıyan suret ise “Kartallı Kazım” olarak bilinen İbrahim Göleber’e ait. Nâzım Hikmet, koğuş arkadaşı Kartallı Kazım’ın portresini Bursa Hapishanesi’ndeki mahpusluğu sırasında yapmış. Köylerde teşkilat kurup, Kuvayi Milliyecileri satan tercüman tü çekecek kadar da namuslu bir yüreği vardı. Nâzım Hikmet’in dizeleriyle devam etmek gerekirse “...kavga bittiği zaman/ ne çiftlik sahibi oldu, ne apartman/ kavgadan önce Kartal’da bahçıvandı/ kavgadan sonra Kartal’da bahçıvan...” kalacak kadar namuslu bir yürek. Konuklarımı, Kartallı Kazım’ın bakışlarının altında karşılıyorum ve uğurluyorum. Onun namuslu yüreğine teslim oldum. Ben onun şahitliğinde doğru duruyorum, eğrinin belasını bulacağına inanıyorum.(1) Peki, nedir bana bu satırları yazdıran? Ulu Önder Atatürk’ün, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak basarak başlattığı “Milli Mücadele”mizin 100. yılındayız. Önümüzdeki dört yıl boyunca da yeni 100. yıllar kutlayacağız; 2023’te Cumhuriye D olayısıyla, yazımın özellikle edebiyat tarihçilerimiz açısından bir hükmünün olmayabileceğini saygıyla kabul ediyor ve daha önce işlenmiş bir konuyu içeriyor olması halinde, siz okurlardan içtenlikle özür diliyorum. Ancak biliyorum ki bazı sözler yeniden ve yeniden söylenmek için, yeniden ve yeniden keşfedilmek için de vardır. yın Kılıçdaroğlu’nun Cumhuriyet’te yayımlanan yazısındaki ifadelerinin artık devletin kendi sanatçılarıy ve insanlarımızın en büyük kısmı sömürücü şirketlerin ve onların yerli işbirlikçilerinin tasallutunda. Mustafa Kemal’in kurduğu partinin Cumhuriyetimizin dramının bilinciyle, günümüz mücadelelerine lokomotif lerim. Mansur’u, mehtaplı bir gecede vurdu Kartallı Kazım. Böyle bir adamı öldürüp, yıllarca sonra mehtaba baktığı vakit üzün timizin 100. yılına ulaşacağız. Bu satırları bana yazdıran 100. yılların coşkusu olsa gerek. Başlayalım... I. Eksiksiz bir övgü ve hürmetle Atatürk, uzun bir mücadelenin sonunda Anadolu’yu düşman (Sürekli alkışlar)” TBMM’nin emrinde bir asker; gö IyIa. pÖmylaekşiösthiyreotrlidiuşlkeir... la barışma, onlardan korkmama, onların lardan kurtarmış olmaktan mesut, İzmir Denizi’ni karşıdan gören bir mekânda, Akşam Gazetesi’nin yazarı Falih Rıfkı Atay’a “Zafer Menkıbelerini” anlatmaktadır, tarih 21 Eylül 1922. Söyleşinin bir yerinde, şöyle diyor revini yerine getirmiş olmaktan, insan kalbinin nadiren duyabileceği bir memnuniyet hali... Tebrik edilen, edilmek istenen değil, tebrik eden bir lider... “Ben” demeyen ve hatta “Biz” bile demeyen, “Siz başardınız ve ben sizin emrinizdeydim” di Öğretim Görevlisi Erkan Irmak, “Kayıp Destan’ın İzinde Kuvayi Milliye ve Memleketimden İnsan Manzaraları’nda Milliyetçilik, Propaganda ve İdeoloji” adıyla İletişim Yayınları tarafından basılan yüksek lisans tezi, Nâzım Hikmet’in her iki destanına son derece kapsamlı ve özgün rinden biri, neden Nâzım’ın dizelerinde “Bir hamlede büyük ve şöhretli işler yapmak isteyen” Topçu Evvel Mülazım Hasan’a dönüşmüş olmasın. Bence öyledir ve böyle olmasını düşlemenin bir mahsuru ol kanaat önderleri ola Atatürk: “...Yunanlılar yalnız mak yen bir dâhi... bir bakış getiriyor. duğunu da düşünmüyorum. tul (öldürülmüş) olarak yüz bin neferden fazla zayiata uğramışlardır. Bugün yüz binden pek çok fazla Yunanistan çocuğu, Venizelos’un hatalarını ödemek için Garbi Anadolu’nun topraklarının altında yatıyor...” Yazının bu noktasında, Atatürk’ün, yaşamını kaybetmiş “...yüz binden fazla Yunanistan çocuğu” için yaptığı değerlendirmeyi “Birinci Bab” olarak kabul edelim, Nâzım Hikmet’ten esinlenerek. Atatürk, kısa bir süre sonra Ankara’ya döner ve 4 Ekim 1922’de Atatürk, sık sık alkışlarla kesilen konuşmasının, Büyük Taarruz’un başlangıç anını anlattığı bölümüne geldiğinde şu vurguyu yapma ihtiyacı hisseder, “...Kemali takdirat ve hürmetle buradan zikretmek isterim ki...” Atatürk, Büyük Taarruz’u başlatan topçularımız için yapmaktadır bu vurguyu: “... Eksiksiz bir övgü ve hürmetle buradan zikretmek isterim ki...” der ve şöyle devam eder: “...Topçularımızın o gün göstermiş olduğu maharet ve vukuf, bütün dünya topçuları için misal ola Benim de yazıma kaynak olarak kullandığım çalışmadan şu satırları aktarmak istiyorum: “...Metnin sonuna Nâzım Hikmet tarafından düşülen imzada, Kuvayi Milliye’nin ‘939 İstanbul Tevkifhanesi, 940 Çankırı Hapishanesi, 941 Bursa Hapishanesi’nde kaleme alındığı’ yazmaktadır. Ne var ki, Kuvayi Milliye’nin omurgası bu tarihlerde yazılmış olsa da metinde yer alan dizelerin oluşturulması 1938 ila 1950 arasındaki bir zaman dilimini kapsar.” Yaklaşık 12 yıla yayılan ve neredeyse tamamı hapishanede gerçekleşen yazım sürecinin sonunda, 9 Ağustos 1950’de Nâzım Hikmet, destan dosyasını 3 bin 500 Atatürk’ün sözlerinin ve Nâzım Hikmet’in dizelerinin bilincimdeki buluşmasına ilişkin üçüncü örnekle bitirebiliriz. Atatürk, ülkesini düşmanlardan kurtarmış ve kurtardığı anda savaş düşüncesini geride bırakmış, bilinci Anadolu’nun cumhuriyetle taçlandırılmış yepyeni geleceğinin planlamasını yaparken ağızından dökülenleri anımsayalım: “...Artık Misakı Millinin çizdiği hudutlar dâhilinde, mesut, müreffeh ve hür yaşamak için, her ne lazımsa, rak toplumdaki önemli yerlerini kabul etme Türkiye Büyük Millet Meclisi kür cak mahiyette idi. (Sürekli alkış lira karşılığında İnkılap Kitapevi sahibi Gar bunların hepsini istihsal ede süsüne çıkar. Yaptığı konuşma lar) Hayatı askeriyemde bu kadar bis Fikri’ye teslim eder. ceğiz... Yurdumuzun ufkun nın, Meclis zabıtlarına geçen başlı mükemmel bir topçu ve bu kadar Nâzım’ın Kuvayi Milliye Destanı’nı han da artık sulhun tatlı güneşi olmasını di ki tüm siyasiğı,“BaşkumandanGaziMustafa Kemal Paşa Hazretlerinin son harbin tafsilâtına dair beyanatı” şeklindedir. 23 Nisan 1920’de bizzat kendi iradesiyle açılan, TBMM kürsüsüne “Umumi sürekli alkışlar arasında” gelen Atatürk’ün ilk cümlesi: “Arkadaşlar, kalbimde derin bir tahassür (hasret) doğuran ayrılıktan sonra, tekrar size mülâki olduğumdan (kavuştuğumdan) dolayı pek mesudum.” Bir başkomutan düşünün ki, aylar sonra döndüğü TBMM’deki konuşmasının ilk cümlesinde, Milli Mücadeleyi birlikte verdiği milletvekili arkadaşlarına duyduğu özlemi ifade ediyor. Bu özlem sadece arkadaşlarına verdiği değerden kaynaklanmıyor, aynı zamanda Mustafa Kemal’in, Gazi Meclis’e atfettiği öneme ilişkin de eşsiz bir anlam taşıyor. Kürsüde, zaferin kahramanı var ancak zaferi tek başına sahiplenmeyecek kadar mütevazı bir kahraman; kendisine atfettiği tanım şöyle: “... Meclisimizin civanmert ve kahraman ordularının başında, bir asker sadakat ve itaatiyle emirlerinizi yerine getirmiş olduğumdan dolayı, bir insan kalbinin nadiren duyabileceği bir memnuniyet içindeyim. (Sürekli alkışlar) Kalbim bu sevinçle dolu olarak, pek aziz ve muhterem arkadaşlarımı, bütün dünyaya karşı temsil eyledikleri hürriyet ve istiklâl fikrinin zaferinden dolayı tebrik ediyorum. mükemmel idare edilmiş bir topçu ateşi nadiren gördüm...” Atatürk’ün topçularımıza dair övgüsünü içeren bu bölümü “İkinci Bab” kabul edelim; savaşın safhalarını anlatmaya devam ediyor ve konuşmasının sonuna geliyor. Bolu Mebusu Tunalı Hilmi Bey’in “Halkçı Fatih” olarak nitelendirdiği Atatürk, “Şiddetli Alkışlar” eşliğinde bitirdiği konuşmasının son bölümünde şunları söylüyor: “...Arkadaşlar, bu Anadolu zaferi tarih arasında, bir millet tarafından tamamen benimsenen bir fikrin ne kadar kadir ve ne muhyi (hayat veren) bir kuvvet olduğunun en güzel misali olarak, kalacaktır. (Şiddetli alkışlar) Önümüze dikilen bütün engelleri birer birer yıkıp aştıktan sonra, bugün artık Misakı Millinin çizdiği hudutlar dâhilinde, mesut, müreffeh ve hür yaşamak için, her ne lazımsa, bunların hepsini istihsal edeceğiz. (Alkışlar) TUNALI HİLMİ B. (Bolu) Yaşa Halkçı Fâtih! GAZİ MUSTAFA KEMAL PAŞA HAZRETLERİ (Devamla) Düşman elleriyle viran olmuş ve milletimiz tarafından her köşesini kurtarmak için seve seve can verilmiş ve çocuklarımızın kanı ile sulanmış olan yurdumuzun ufkunda artık sulhun tatlı güneşi gecikmeyecektir... (İnşallah sadaları) Bu bölüm, yazımızda “Üçüncü Bab” olsun. gi gerekçelerle yazmış olabileceğine dair değerlendirmeleri de içeren Sayın Irmak’ın çalışmasını, Nâzım Hikmet’i seven, anlamak isteyen herkesin, okuması gereken bir çalışma olarak gördüğümü belirterek yeni bir alıntı yapmak istiyorum. Alıntıladığım bölüm öncesinde ilgili bölümleri yorumlarıyla birlikte aktaran Sayın Irmak, “...Kuvayi Milliye’nin birinci kaynağı, Atatürk’ün yazdığı ve ülkenin döneme ilişkin resmi tarih anlayışını şekillendiren Nutuk’tur ve Nutuk’un etkisi metnin tümüne yayılmış durumdadır...” diyor. Ben Sayın Irmak’ın bu değerlendirmesine ek olarak, Nâzım Hikmet’in sadece Nutuk’tan değil, aynı zamanda Atatürk’ün burada alıntıladığım iki ayrı konuşmasından da doğrudan esinlenmiş olabileceğini düşünüyorum. Nâzım’ın, mahpusluğunu da kapsayan onlarca yıllık siyasi ve edebi mücadelesinde, birincil elden kaynakları hangi titizlikle ve ilhamla ele aldığını keşfediyorum. Bir bakıma, gerekçesi ne olursa olsun, okurları ve edebiyat tarihçileri tarafından sonraki yıllarda nasıl anlamlandırılmış olursa olsun bu dizeler bana, Nâzım Hikmet’in kendisini büyük bir şair yapan becerisini de gösteriyor. Israrla vurguladığım gibi yeni bir söz söylemiyor olabilirim ve fakat Sayın Irmak’ın çalışmasıyla, Aylık Edebiyat Dergisi Hece’nin 2007 yılında yayımladığı “Nâzım Hikmet Özel Sayısı” dosyasını birlikte okuduğumda, yazımın yeni bir bakış açısını barındırdığını vurgulayabilirim. Atatürk, Falih Rıfkı Atay’a “...Yunanlılar yalnız maktul olarak yüz bin neferden fazla zayiata uğramışlardır. Bugün yüz binden pek çok fazla Yunanistan çocuğu, Venizelos‘un hatalarını ödemek için Garbi Anadolu‘nun topraklarının altında yatıyor...” dediğini aktarmıştım. gecikmeyecektir...” Tüm mü cadeleni “Mutlu, rahat ve hür yaşamak için” verildiğini ve “Barışın tatlı güneşinin” ya Bursa Cezaevi 1941 Nâzım Hikmet ve İbrahim Göleber (Kartallı Kazım en önde solda) kın olduğunu müjdeliyor. Nâzım Hikmet destanında, Ali Onbaşı’nın ağzından şunları söylemişti: “...Kapansın el kapıları, bir Bu sözlerin karşılığını Nâzım Hikmet’in dizelerinde bulduğumu düşünüyorum: “...Yaralı bir düşman ölüsüne takıldı Nureddin Eşfak’ın ayağı/Nureddin dedi ki: Teselyalı Çoban Mihail,/ Nureddin dedi ki: Seni biz değil, buraya gönderenler öldürdü seni...” Venizelos’un hatalarını ödemek için Batı Anadolu’nun topraklarının altında yatan yüz binden fazla Yunanistan çocuğundan birinin “Teselyalı Çoban Mihail” olduğunu kabul etmek mümkün değil midir, bence mümkündür... Atatürk’ün 4 Ekim 1922 tarihli TBMM konuşmasından devam edelim, “İkinci Bab” olarak adlandırdığım alıntının kısa bir bölümünü yeniden aktarmak istiyorum: “...Topçularımızın o gün göstermiş olduğu daha açılmasın/ yok edin insanın insana kulluğunu, bu davet bizim/ Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür/ Ve bir orman gibi kardeşçesine bu hasret bizim...” Atatürk’ün “Mutlu, rahat ve hür yaşamak” ve “Barışın tatlı güneşi” ifadeleri, Nâzım’ın davetiyle birlikte düşünüldüğünde “...Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür/ Ve bir orman gibi kardeşçesine bu hasret bizim...” dizelerinin öncüsü olamaz mı? Tekrara düşeyim, bence olur... Uzatmadan... Bu satırlar, Atatürk’ün konuşmalarının Nâzım Hikmet’in dizelerinde bulduğum karşılıklarına dair, kişisel bir iç döküştür. Bir siyasetçinin, ülkesinin ve partisinin kurucu lideri Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ile ülkesinin mağdur edilmiş bir şairi arasında kurduğu samimi bir köprüdür. Dolayı maharet ve vukuf, bütün dünya topçuları için sıyla yazımı, içinden geçtiğimiz 100. yıllarda, ya misal olacak mahiyette idi...” kın tarihimize “...Böyle de bakmak mümkündür” Destanda ise şu dizeler mevcut: çabası olarak değerlendirin. “...Topçu evvel mülazımı Hasan’ın yaşı yirmi Son söz Ece Ayhan’ın... Ece Ayhan, “...Nâzım birdi/Kumral başını gökyüzüne çevirdi, kalk Hikmet olayı Türklerin gündeminde her zaman tı ayağa/ Baktı, yıldızları ağaran muazzam ka zor bir soru olarak kalacaktır. (Sorun, değil, so ranlığa/Şimdi bir hamlede o kadar büyük/ Öy ru olarak) Evet, Nâzım Hikmet olayı yeri geldi le şöhretli işler yapmak istiyordu ki bütün öm ğinde bulunduğu konumdan konuşmamasını rünü/ ve hâtırasını ve yedi buçukluk bataryası da bilen ve vicdanı olan hemen herkes için ger nı/ ağlanacak kadar küçük buluyordu...” çekten de el yakan bir sorudur” der. El yakan Atatürk’ün “Bütün dünya topçuları için misal tüm sorularımıza, vicdanlı yanıtlar bulmak umu olacak mahiyette bir iş” başarmış olan askerle duyla. 100. yıllarımız kutlu olsun... (1) 1941 yılında Nâzım Hikmet’in Bursa Cezaevi’nde tutuklu bulunduğu sırada yaptığı “Kartallı Kazım” portresi, 30 Mart 2013’te Göleber Ailesi tarafından partimiz demirbaşına kaydedilmek üzere bana hediye edildi. Aynı zamanda İbrahim Göleber’in heykelinin de bulunduğu Kartallı Kazım Meydanı’nı İstanbullulara kazandıran dönemin Kartal Belediye Başkanı Altınok Öz’ü de anmak gerekir. sürecinin bir başlangıcı olmasını diliyorum. Sadece CHP ve Kılıçdaroğlu değil ülkedepartilerin ve tüm devlet yöneticilerinin sanatçıların özel ve et ‘Onları buluşturan kili gücünü fark etmelerini; ülkemizin özgürleşmesi, demokratikleşmesi ve devrim ateşidir’ FERİDUN ANDAÇ Mustafa Kemal’in Fransız Devrimi’nden etkilendiği tartışılmaz. Hele onun bu esinle yurt/ulus bilinci düşüncesini kavrayıcı bir ba bağımsızlaşması yolunda sanatçıları engellemelerini değil teşvik etmelerini diliyorum. ‘Bu değerlendirmeden alınacak çok ders var’ kışla bütün zamanlarına yansıtması FEYZA HEPÇİLİNGİRLER Cumhuriyetin kuruluş sürecinin her “Nâzım Hikmet’in şiirinden Kur aşamasında kendini gösterir. Özel tuluş Savaşı’na ilişkin yaşan likle de Milli Mücadele döneminin mış gerçekleri bulmak ya da Kur bütün aşamalarına yansıyan o bi tuluş Savaşı’nı gün gün anlatan linçtir ki yeni bir devletin kurtuluş Atatürk’ün anılarından ve anlattık tan kuruluşa yönelen seyrini de an larından Nâzım Hikmet’e Kuvayı latır bize. İşte bu kesişme nokta Milliye destanını yazdıran ipuçları sı Nâzım Hikmet’le Mustafa Kemal’i nı keşfetmek, üstelik bunu bir ede tam da devrimler kavşağında bu biyat tarihçisi titizliğiyle yapmak, bir luşturur. Ötede oluşan iki devrimin, siyasetçiden beklediğimiz bir çalış Fransız ve Rus devriminin etkile ma değilken Sayın Kılıçdaroğlu’nun ri/yansıları Osmanlı ve Cumhuriyet bunu son derece başarılı bir biçim aydınları üzerinde ilk etkilerini kendi de gerçekleştirdiğini görüyoruz. Bil uluslarının var oluş mücadelelerini gisizliğin özellikle de siyasiler ara kavrayış bilinciyle oluşur. İki eylem sında en çok prim yapan bir ”me insanını buluşturan o devrim ateşi ziyet” sayıldığı günümüzde Sa dir. Biri Milli Kurtuluş Mücadelesi’ni yın Kılıçdaroğlu’nun gösterdiği bu ateşleyen bir birikimin öncüsüdür. araştırmacı titizliğini saygıyla karşı Diğeri de bu sürecin bir tanığı/yan lıyorum. Düşman olmak için seçtik sıtıcısı olarak kendi dilinin, Türkçe leri adlara gözü kapalı nefret kusan nin en güzel destanını, Kuvayı Milli kimilerinin varlığına inat, edebiyat ye destanını yazarak bu tarihsel sü ile siyasetin nasıl da at başı gidebi reci ölümsüzleştirir. leceğini gösteren bir örnek olarak Bir ulusun diriliş ve var oluş öy da bakılmalı Kılıçdaroğlu’nun çalış küsü onları bu büyük dönüşüm ça masına. Düşman olmak için üç kişi, ğının meşalesini tutuşturmada yan hayran olmak için iki kişi seçenle yana getirmiştir. Kim ne derse de rin bu değerlendirmeden alacakla sin Mustafa Kemal ve Nâzım Hikmet rı çok ders, öğrenecekleri pek çok Anadolu toprağının sönmeyen ışıltı şey var. Keşke bu dersleri alıp öğ sı olarak dilimizin ve kültürümüzün renmeleri gerekenleri öğrenseler... her bir filizinde yeniden yeniden ye Ama genel olarak gösterilecek tavrı şerme bilincini bize taşıyan iki eylem göreceğiz yine: Küçümseme ya da insanıdır. İki kültür çınarı. Tarih bilin çamur atarak değersizleştirmeye ciyle geleceğe bakmak için geçmi çalışma! Ülkemizin kurucusu, ön şin birikimini değerlendirmenin ka deri, lideri Atatürk ile şiirimizin yol çınılmazlığını bana hatırlattı Kemal açıcı, dâhi şairi Nâzım Hikmet’in ül Kılıçdaroğlu’nun yazısı. Bu küresel kenin en önemli savaşı ve bu sava çağda yeni bir siyaset rotası çizil şın kazanılmasıyla kurulan Cumhu mek isteniyorsa bunun uluslaşma bi riyet söz konusu olduğunda birbiri lincinden yurttaş olma düşüncesi lerinin sözlerini tamamlıyor olmaları ne erişen bir bakışla kurulabileceği şaşılacak değil, doğal karşılanacak, ni de imleyen Kılıçdaroğlu’nun iki ey alkışlanacak, örnek alınacak bir du lem insanının, devrimci kimliğin bu rumdur. Sayın Kılıçdaroğlu’nu bu luşma noktalarının altını çizmesini de önemli çalışması dolayısıyla içten önemli bulduğumu söylemeliyim. likle kutluyorum.