28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 21 AĞUSTOS 2019 ÇARŞAMBA EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN HABER ‘Karar gücü’ Türkiye’yi bir koalisyon yönetiyor. Bu koalisyon, görünen ve görünmeyen aktörleriyle birlikte asıl “karar gücü”nü elinde tuttuğunu kritik dönemeçlerde görünür kılarak iktidarını sürdürüyor. Bu “karar gücü” yeri geliyor Meclis’e yani yasama organına karşı, yeri geliyor yargı hükümlerine karşı, yeri geliyor halkın kararına ya da çıkarına karşı işliyor. Ancak hukuka ve demokrasiye karşıtlık temelinde büyüyen bu “karar gücü”nün devamlılığı için toplumsal meşruluğun sürdürülmesi gerektiği de biliniyor. Bu nedenle “karar gücü”nün sarsıldığı zamanlarda toplumun farklı siyasal, sosyal kesimlerinin aktif ya da pasif olarak onay verebilecekleri bir hamle devreye sokuluyor. Bu hamle antidemokratik karakterli, devleti hukuk temelli işlemekten alıkoyan her işleyişi, “güvenlik” kaygısı etrafında milliyetçilik kılıfına sokarak “beka” vaadi ile birlikte sunuyor. Diğer yandan, Türkiye’yi yöneten ve birbirine benzemezlerden oluşan koalisyonun kendi iç birliğini sağlaması için de bir harç gerekiyor. İşte bu güvenlik ve “beka” merkezli “milliyetçi” harç, koalisyonun iç birliğini sağladığı gibi, farklı aktörlerin temsil ettikleri yapıları bu koalisyona teslim etme heveslerinin de mazeretini veriyor. Bu sayede işçi sendikası başkanı, işçinin pahalılığa ezdirilmesini “S400 alımı” ile meşrulaştırabiliyor ya da Barolar Birliği başkanı, Saray’da yargı yılı açılışı etkinliğine katılmasına karşı çıkanlara “tuzu kurular” diyebiliyor. Öyleyse hem devletin güvenlik aygıtları ve siyasal aktörler hem de bunlarla “sivil toplum” arasındaki sınırlar bulanıklaşıyor. Size hangi rejimi hatırlatıyor? Ve burada hukuk her durumda ya da herkes için geçerli ilke olmaktan çıkarılıyor. Anayasa istendiğinde uygulanıyor; uygulanması istenmediğindeyse en üst mahkeme kararına alt mahkemelerin uymayabileceği vurgusu kolaylıkla yapılabiliyor. Terör örgütü liderinin mektubu seçime üç gün kala “milli çıkarlar” gereği bizzat koalisyon aktörleri tarafından yaygınlaştırılırken suçun ve suçlunun tanımı hukuk yerine iktidarın kurduğu ittifaklara ve bu ittifaklara karşı tutum alanlara göre yenileniyor, şahsileşiyor. Koalisyon tarafından içi doldurulan “milli çıkar”a uygunsa bir eylemin suç niteliği de kalmıyor özetle. Oysa devlet demek herkes için geçerli, eşit hukuk demektir bir yanıyla. Bu tabloda yargının Saray’da simgeleşen yeni devlet koalisyonuna tam bağımlılığını ilan etmek için baroları Saray’a davet etmesi de, daha 5 ay önce adaylıklarına ve mazbata almalarına bizzat yüksek yargı tarafından izin verilmiş belediye başkanlarının haklarındaki soruşturma süreçleri ya da davalar sonuçlandırılmadan görevden alınmaları da yürütme ile yargı ilişkisi açısından aynı sonuçları doğuruyor. Yürütme, yargıyı hem kendisine bağımlı hem de kendisini yargının karar süreçlerinden bağımsız kılabilecek bir kuvvet tekelleşmesini böyle sağlıyor. Kayyım kararı Kayyım kararı da bu açıdan önemli. Seçimden önce hükümet yetkililerinin “seçilseler de görevde kalabilecekler mi” dedikleri biliniyor. Bir yandan yargının kararına rağmen yürütmenin elde ettiği nihai “karar gücü”ne duyulan özgüvenin; diğer yandan da belediyelere kayyım atanması kararının 5 aylık performansla ya da işlenen suçlarla ilgili olmayabileceğinin kanıtı bu cümleler. Hüküm önden verilmiş. İnandırıcılık sorunu tam da burada başlıyor. Kuşkusuz terörle mücadele ve tek kişinin burnunun bile kanamaması önemli; ancak halkın daha birkaç ay önce seçtiği ve seçilmelerine de göreve başlamalarına da izin verilen kişilerin yargı süreçleri tamamlanmadan apar topar görevden alınması ve Kürt seçmene “sen kimi seçersen seç, son kararı ben veririm” mesajının verilmesi gerçekten başarılı bir “terörle mücadele” stratejisi midir, zaman gösterecek. Öte yandan son kayyım kararının, özellikle 23 Haziran hezimeti sonrasında sarsılan koalisyonu ve kitle desteğini yeniden toparlama; koalisyonu yeniden “karar gücü” bakımından nihai iktidar görüntüsüne kavuşturma, karşıt siyasal güçler yani muhalefet içindeki çelişkili birliği çatlatma ve bu açılan gedikten hareketle yeniden her türlü muhalif tutuma karşı bir baskı dönemi başlatma hedefinden bağımsız olduğu da düşünülemez. Neyi savunmak gerekir? Hukuku, demokrasiyi, halkın egemenliğini. Neye karşı çıkmak gerekir? Teröre, şiddete ve terörle mücadelenin otoriter rejim inşası için mazerete dönüştürülmesine. Türkiye’nin başka bir yola, güvenlikle demokrasiyi, gerçek hukukla ekmeğin adilce bölüşümünü bağdaştıracak bir yenilenmiş kuruluş sözleşmesine ihtiyacı var. Gidilen yol, yol değil.     Gül ve Davutoğlu Yalçın’ın hedefinde Diyarbakır, Van ve Mardin büyükşehir belediyelerine kayyım atanması kararını eleştiren eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’na, MHP’den sert yanıt geldi. MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın yaptığı yazılı açıklamada, Gül ve Davutoğlu’nu “PKK’ye zımni destek vermekle” itham ederek, “Sinsi bir siyasi gelecek planlaması adına yapıldığına şüphe bulunmayan bu sözde demokrat ve çıkarcı açıklama, devletin hayati güvenlik hedeflerine zarar verecektir” dedi. l ANKARA / Cumhuriyet CHP Sözcüsü Faik Öztrak, MHP Sözcüsü Semih Yalçın’ı isim vermeden hedef aldı: Adam yerine koyup cevap vermeyeceğim CHP Sözcüsü Faik Öztrak, yasalara aykırı olarak yapıldığı yüksek mahkeme tarafından tescil ve tespit edilmiş Saray’ın salonlarında adli yılın açılış töreninin yapılacağına işaret ederek, “Kanunu uygulamakla yükümlü koca koca yargıçlar, cübbeleriyle ‘kanunsuz’ dedikleri o salonda adli yılın açılışını nasıl kutlayacaklar? Hukuk insanlarının hukuksuzluğa çanak tutması gerçekten vahim” diye konuştu. CHP Sözcüsü Faik Öztrak, önceki gün gerçekleştirilen MYK toplantısına ilişkin, dün, genel merkezde açıklamalarda bulundu. Öztrak, özetle şunları söyledi: Ağaçlandırma seferberliği başlatılmalı: İzmir’de çıkan yangınlarda ormanla birlikte içimiz yanıyor. Bakanlıkla kurum arasındaki inatlaşma sonucunda THK uçakları, helikopterleri havaalanında beklerken İzmir yanıyor. İktidar, büyükşehir belediye başkanımızın çağrısına uymalı ve derhal bölgede bir ağaçlandırma seferberliği başlatmalıdır. Kanunsuz salonda adli yıl açılışı yapılacak: Adli yıl açılışının “kaçak Saray’da” yapılmasına değinmeden geçmemiz mümkün değil. Bugün Türkiye’de Beştepe’deki Saray kanunsuzluğun simgesi olmuştur. Bunu ben demiyorum; bunu Danıştay aldığı kararla diyor. Saray’ın kaçak olarak inşa edildiğini Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu oybirliğiyle kabul etti. Yeni adli yıl açılışının yüksek yargı tarafından kaçak olduğuna karar verilen Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda yapılmasını eleştiren Öztrak, MHP’li Yalçın’ın kayyım atamaları konusunda CHP’yi hedef alan sözlerine karşılık “Üslubu beyan ayniyle insandır” dedi. Kanunlara aykırı olarak yapıldığı yüksek mahkeme tarafından tescil ve tespit edilmiş bir yapının salonlarında adli yılın açılışı nasıl yapılacak? Kanunu uygulamakla yükümlü koca koca yargıçlar cübbeleriyle kanunsuz dedikleri o salonda adli yılın açılışını nasıl kutlayacaklar? Hukuk insanlarının hukuksuzluğa çanak tutması gerçekten vahim. Bunun olmaması gerektiğinin bir kez daha altını çiziyorum. MHP’ye sert tepki: (MHP’nin kayyım atamaları konusunda CHP’ye yönelik eleştirilerinin anımsatılması üzerine) MHP’nin sözcüsü olarak açıklama yapan zatın gerçekten edepten yoksun olan sözlerine adam yerine koyup da cevap vermek istemiyorum. Hep söylüyorum: Üslubu beyan ayniyle insandır. Çok ilginç bir oyun sergileniyor. Bu belediye başkanları 5 ay önce adli sicil kontrolünden geçtiler. YSK’den de geçer not aldılar. Aday olmalarında bir sakınca yoktur denildi. 5 ay sonra ne oldu da el çektiriyorsunuz? Bu tür olayları yaparken sonuç itibarıyla sandıktan çıkmış olan insanlara el çektiriyorsunuz. Bunun kesinleşmiş yargı kararlarıyla yapılıyor olması, demokratik bir ülkeye, bir hukuk devletine yakışandır. Ama ortada böyle bir şey yok. Bunların hiçbirini yapmayacaksınız, o var, şu var deyip terörle mücadeleyi gerekçe göstermek suretiyle bu iş hakkında konuşanları terörize edeceksiniz... Bu şekildeki bir yaklaşımı kabul etmek mümkün değildir. AKP Genel Başkanı 2013’te “Demokraside bu işin namusu sandıktır. Sandık sonucuna saygı duymak her siyasi parti için zorunluluktur. Bu işin güvencesi AKP’dir” diyor. Gördük güvenceyi... Terörle mücadele böyle yapılır: (İçişleri Bakanı Soylu’nun açıklamaları üzerine) Terörün nasıl meşrulaştırılabileceğini anlattım. Bizim yaptığımız demokrasiye sahip çıkmaktır. Sandığa sahip çıkmaktır. Terörle etkili mücadele bu şekilde yapılır. İmkânlar kullanılmalı: (THK’nin uçaklarının kullanılmaması konusunda) Burada 700 hektar alan yanmış. Bu kadar büyük bir afet olduğu zaman sözleşmeye bakılmaz, tüm imkânlar kullanılır. Sözleşme gerekçesiyle bu imkânların kullanılmaması bu ülkenin yönetilmediğini, savrulduğunu gösterir. l ANKARA / Cumhuriyet CHP’den önerge CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Diyarbakır, Van ve Mardin büyükşehir belediye başkanlarının görevlerinden alınarak, yerlerine kayyım atanmasıyla ilgili Meclis araştırması açılması talebiyle önerge verdi. TBMM Başkanlığı’na sunulan önergenin gerekçesinde, 31 Mart yerel seçimlerinden önce bölgede görev yapan belediye başkanlarının görevden alınarak, yaklaşık 90 kayyım atanmasının “AKP’nin siyasi darbeci zihniyetini gösterdiğini” belirtildi. Önergenin gerekçesinde şu ifadeler yer aldı: “Dört ay önce seçilmiş belediye başkanlarının hukuki hiçbir gerekçe ve kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı olmadan görevlerine son verilmesinin demokratik meşrutiyete aykırı olduğu unutulmamalıdır. Kayyım atanarak halk iradesinin gasp edilmesinin önüne geçilmesi, hukuka uygun olmayan gerekçeler ile görevden alınan belediye başkanlarının görevden alındıklarındaki belediye bilançosu ile yerlerine atanan kayyımların görevlerinin sonunda bıraktıkları bilançoların incelenerek, kayyım atandıktan sonra belediye hizmetlerinden memnuniyet, halk desteği ve belediye mal varlıklarındaki değişimin araştırılması amacıyla Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.” İMAMOĞLU’NDAN KAYYIM TEPKİSİ: Herkes haddini bilecek İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, dün Sarıyer’de çökme tehlikesi olan binada incelemelerde bulundu. Gazetecilerin HDP’li belediyelere atanan kayyımları anımsatarak, “Kayyım operasyonlarında gözler İstanbul’da mı” diye sorması üzerine İmamoğlu, “Kimin gözü çevrildi buraya? Biz işimizin başındayız, herkes haddini bilecek” yanıtını verdi. İmamoğlu, 3 büyükşehir belediye başkanın İçişleri Bakanlı ğı kararıyla görevden alınmasını da değerlendirerek, “Kimsenin sınırsız yetkisi yoktur. Ülkeye çok şey kaybettirirler. Kendileri zaten kaybediyorlar. Milletin iradesinin yok saymak çok büyük bir hatadır. Bu sefer insanlar milli iradeye dönük güveni kaybederler, o zaman başka bir ortam yaratırsınız. Çok üzücü, şiddetle kınıyorum. Karşısındayım. Umarım seçilmiş belediye başkanları tekrar görevlerine dönerler” diye konuştu. l İç Politika Bazı AKP’liler, kayyım kararının halka iyi anlatılamaması durumunda partinin zarar göreceğini düşünüyor AKP’de ‘kayyım’ endişesi SOYLU SAVUNDU: Devlete kafa tutuyorlar İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, HDP’li belediye başkanlarının yerlerine kayyım atanmasına ilişkin, “Bizim teröre müsamaha göstermemizi bekleyenler yanılır. Hem demokrasiye hem hukuka halel getirmek isteyenler, devlete kafa tutmaktadırlar” dedi. Soylu “Devlet, hukuk, demokrasi işliyor. Terörle demokrasi arasına meşru kanal açmaya çalışanlar sorumsuzluk işlemektedirler. Büyük laflar söyleyenlere şunu söylemek gerekir: Demokrasiyi ve seçilmişliği terörün muafiyet alanına sokmak isteyenler, elbette ki büyük bir hata işlemektedir. Terörü ve terörizmi özellikle halkın helal oylarıyla belediyelerde merkez haline getirmeye çalışanlara da devletin, hukukun sessiz kalmasını beklemek son derece yanlıştır" diye konuştu. ‘ABD’liler MLKP ile görüştü’ Soylu dün akşam katıldığı televizyon programında ise “14 gün önce Suriye’nin bir tarafında, bizim kırsalda bitirdiğimiz MLKP ile Amerikalılar görüştü” açıklamasını yaptı. Soylu ayrıca, dün Şanlıurfa ve Kızıltepe’de bomba yakalandığını duyurdu. Soylu “Önemli bir ilimize gidiyordu. İyi de bir patlayıcı” dedi. l ANKARA / Cumhuriyet ESKİ BAKAN AĞAR: Siyasi değil hukuki bir karar Eski İçişleri ve Adalet Bakanı Mehmet Ağar, Elazığ’da katıldığı bir programda HDP’li belediye başkanlarının görevden alınarak, yerlerine kayyım atanmasıyla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Yapılanın hukuki bir gerekçesi olduğunu söyleyen Ağar, “Orada operasyonlarda insanlar canları pahasına mücadele ederken, sen burada belediyelerde şehit yakınlarını görevden atmayı bir mesele zannedersen, güvenlik görevlileriyle çatışmada ölen teröristlerin adını, devlete ve millete hizmet etmiş kahramanların yerine koyarsan bu göreve devam edemezsin. Bu siyasi bir karar değil hukuki bir karardır” dedi. l İç Politika Mansur Yavaş, Ahmet Sarıduman hakkında soruşturma başlatmıştı Halk Ekmek Genel Müdürü istifa etti Sarıduman Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin hakkında soruşturma başlattığı Halk Ekmek AŞ Genel Müdürü Ahmet Sarıduman görevindeni istifa etti. Sarıduman, istifa haberini sosyal medya hesabından açıklama yaparak duyurdu. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, geçen aylarda genel müdür Ahmet Sarıduman ve genel müdür yardımcısı Volkan Yüksel hakkında; parti kongrelerine, gençlik kolları toplantılarına ve seçim merkezlerine faturasız “Şampiyon Ekmek” gönderildiği için soruşturma başlatmıştı. Sarıduman ve Yüksel hakkında sorumluluk davası da açılmıştı. Sarıduman bir süre önce eski dönemde aldığı 35 bin liraya yakın maaş ile gündeme gelmişti. l ANKARA / Cumhuriyet EMİNE KAPLAN HDP’li Diyarbakır, Van ve Mardin büyükşehir belediye başkanlarının görevden alınarak, yerlerine kayyım atanmasının yansımaları AKP içinde de değerlendiriliyor. Partide bu kararın yerinde ve kamu vicdanına uygun olduğu yönünde açıklamalar yapılsa da 31 Mart seçimleri öncesinde de tartışma ve eleştiri konusu olan kayyım uygulamasının devam ettirilmesinin olumlu ve olumsuz etkileri kestirilmeye çalışılıyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 31 Mart öncesinde “Seçilseler de görevden alırız” açıklamalarına karşın yerel seçim sonrasında gündeme getirdiği “Türkiye İttifakı” söylemiyle kayyım uygulamasına yeniden başvurulmayabileceği beklentisi dile getiriliyordu. AKP’den resmi olarak yapılan açıklamalarda “Kayyım atanmasının hukuki ve kamu vicdanına uygun” olduğu söylense de parti içinde gayri resmi olarak farklı görüşler de dile getiriliyor. Seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyım atanmasının seçmende olumsuz etki yaptığı, kayyımların HDP’li belediye başkanlarına göre çok daha iyi hizmet getirdiği söylense de bunun parti lehine oya dönüşmediği eleştirilerini gündeme getiren bazı AKP’liler, terör örgütüyle bağlantıları nedeniyle kayyım atanmasında haklılık payı olsa bile bunun halka iyi anlatılması gerektiğini belirtiyor. Belediye başkanlarıyla ilgili devletin elinde bazı istihbarat bilgilerinin olabileceğini, hukuki olarak görevden almanın bir çerçeveye oturtulabileceğini, ancak halkın psikolojisinin iyi değerlendirilmesi gerektiğini kaydeden partililer, şu görüşleri dile getiriyor: “Büyükşehirlerde seçilmemiş kişilerden oluşan komisyonlar var. Bölgede bu komisyonlar terör örgütünün belirlediği kişiler arasından oluşturuluyor. Tüm kararları bu elemanlar belirliyor. Devletin istihbarat birimlerinin kendi raporlarıyla bunları bilmesi yetmiyor. Hukuki olarak bunlar yetebilir, terörist cenazesine katılım ya da benzeri eylemler yeterli görülebilir. Ancak ortada yapılmış bir de seçim ve demokrasi var. Asıl halkın bunu görmesi gerekiyor, halkın ikna edilmesi lazım. Halkın psikolojisinin gözardı edilmesi hem partiye hem bölge siyasetine zarar verir.” Kayyım uygulamasına 3 büyükşehirle yeniden başlanmasının parasal kaynak açısından önemli olduğuna dikkat çekilirken, “Diyarbakır, Van ve Mardin büyükşehir oldukları için bütçesi diğer belediyelere göre çok fazla. İlk olarak bu belediyelere kayyım atanarak belediyelerin bütçeleri kontrol altına alınmak isteniyor” görüşü dile getiriliyor. l ANKARA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle