24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR EDİTÖR: ORHUN ATMIŞ TASARIM: BAHADIR AKTAŞ 136 TEMMUZ 2019 CUMARTESİ SABITFIKIR’IN ILK KADROSUNDAKI YAZARLAR, YAZILARININ KALDIRILMASINI ISTEDI Yazarların küçük İskender tepkisi Edebiyat dergisi SabitFikir, derginin Genel Yayın Yönetmeni (GYY) Mustafa Akar’ın sosyal medya hesabından yaptığı açıklamalar nedeniyle gündemde. Der ginin yazarları, Akar’ın, çarşamba günü hayatını kaybeden şair küçük İskender’le ilgili açıklamalarına tepki göstererek AYÇA dergideki yazılarının kalHAN dırılmasını istedi. Turkuvaz Dergi Grubu’na ait SabitFikir dergisinin Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Akar, küçük İskender’in ölümünün ardından Twitter hesabında yazdıkları sebebiyle, derginin yazarlarından ve okuyuculardan tepki alıyor. küçük İskender’in ölüm haberine dair taziye mesajı yayımlamayan, “Rahmetlinin şiirini beğenmek gibi bir zorunluluğum mu var?” diyen Akar, bir süre sonra paylaşımlarını kaldırdı. SabitFikir’in kurucu kadrosunda yer alan ve yazarlarından olan küçük İskender’le ilgili paylaşımlara, derginin önceki yazarlarından Irmak Zileli, Sibel Oral, Elif Bereketli, Altay Öktem, Mahir Ünsal Eriş, Oylum Yılmaz, Murat Gülsoy ve Hakan Bıçakçı Twitter hesaplarından yaptıkları açıklamalarla tepki gösterdiler. Yazarlar, şu an yazmadıkları fakat yazılarının ve yazar profillerinin hâlâ bulunduğu dergi arşivinden çekilmek istediklerini söylediler. ‘Türkiye’nin edebiyat birikimine saygısızlık’ n Irmak Zileli: “Bireysel olarak kimsenin bir yazarı/şairi beğenme zorunluluğu yoktur elbette. Ancak bir edebiyat dergisinin yayın yönetmeni güncel edebiyat haberciliği yapma id diasındaki internet sitesinde küçük İskender’in ardından tek satırın yer almamasına kendi beğenisini gerekçe gösteriyorsa, okur ve yazarların tepkisine de hazırlıklı olmalıdır. Mustafa Akar’ın küçük İskender’in anısına gösterdiği saygısızlık sadece küçük İskender’e değil, Türkiye’nin edebiyat birikimine de gösterilmiştir. İmzamı ve yazılarımı çekme tavrım, edebiyat yayıncılığının özgürlükçü, çoksesli, tüm renkleri kucaklayan bir yapıya sahip çıkması gereğine inanıyor olmamdan kaynaklanıyor. Bu ilkeye yönelik her türlü darbeye bir itiraz olarak yazılarımı çektim. Ayrıca SabitFikir’in geldiği bu noktada küçük İskender’le simgeleşen ve çok değerli edebiyatçıların emekleriyle oluşmuş o birikime yaslanmayı hak etmediğine inanıyorum.” ‘Düşünce işi yapıyorsanız sorumlusunuz’ n Sibel Oral: “Açıkçası SabitFikir düzenli takip ettiğim bir dergi değil, web sitesine arada bakıyorum, yeni yönetimin de yolu açık olsun ama şunu söylemek istiyorum: kültür işi yapıyorsanız, düşünce işi yapıyorsanız sorum lusunuz. O alandaki herkese; okura, yazara, redaktöre, eleştirmene, editöre karşı sorumlusunuz. Yayıncı olarak da hem sizden sonra gelecek kuşaklara hem de okurlara sorumlusunuz. Edebiyat dergisi, edebiyat dünyasına karşı sorumludur. Bu ülkede herkesi birbirinden ayırdılar, bir diğer kişiyi ötekileştirdiler, yalnızlaştırdılar, bu yıllardır böyle ama edebiyata yapamazlar. Yapılırsa edebiyatın sesi daha da yükselecektir. Bugün sizin bu haberi yapıp bizlere soru sormanız da bu sesin daha da yükselebileceğinin kanıtı.” ‘İkiyüzlülük var’ n Altay Öktem: “küçük İskender, ben ve daha birçok yazar derginin ilk kadrosunda yer alıyorduk. 20092010 yıllarında yazılarım yayımlandı SabitFikir’de. Dergi, bir süre önce Turkuvaz Medya Grubu’na geçti. Sanırım o dönemde derginin başına getirilen biri Mustafa Akar. Tanımam. Ayrıca, bu kişi, k. İskender’in şiirini beğenmek zorunda da değil elbette. Önemli olan, kullandığı dilin, Türkiye’de uzun zamandır yaratılmaya çalışılan kültürel erozyonun bir göstergesi olması. Dergiciliğin, yayıncılığın, yazarlığın ne kadar avamlaştırılmaya çalıştırıldığının göstergesi. Bu kişinin sosyal medyada yazdıklarını da okuyunca, yıllardır savunmaya çalıştığımız edebiyat etiğinin nasıl yerle bir edilmeye çalışıldığını gördüm. SabitFikir’de yazdığım son yazı 2010 tarihli. Ama her nedense, ben de dahil, k. İskender de dahil, derginin ilk kadrosunda yer alan yazarların adları hâlâ sitenin “Yazarlar” bölümünde duruyor. Bizim kadar onlar açısından da sorunlu bir durum bu. Solcu diye, eşcinsel diye saldırmaya çalıştıkları, hatta hakaret etmekten çekinmedikleri yazarları, dergilerinin yazar kadrosu olarak lanse etmekte sakınca görmüyorlar. Burada bir ikiyüzlülük var.” ‘Bu mirasın mimarlarından’ n Elif Bereketli: “küçük İskender bence çok iyi, çok yetenekli, çok cesur bir şair. Fakat eğri oturup doğru konuşalım, kimsenin kimsenin şiirini beğenmek gibi bir zorunluluğu yok. Gel gelelim bu yayına yıllarca emek veren, bu derginin çizgisinin oluşmasında önemli katkısı olan bir insanın ölümünün SabitFikir tarafından daha hakkaniyetli bir biçimde görülmesini dilerdim. Birincisi, küçük İskender önemli bir sair olduğu için. İkincisi ve daha önemlisi, bugün üzerine bir şeyler inşa edilmeye çalışılan mirasın mimarlarından olduğu için. Derginin mirasının asıl sahiplerinin öfkesine saygı duyuyorum. Ama bütün o üretimlerin arşiv değeri de var. Bugünün ateşiyle tavır almak bir olasılık, fakat yıllar sonra her şeye dönüp baktığımızda bence o arşivin orada olmasının çok güzel bir değeri, anlamı olacaktır.” Tiyatro Festivali’nin ilk sürprizleri Çocuklara özel caz... ‘TrapTown’ 13 Kasım’da perdelerini açacak 23. İstanbul Tiyatro Festivali’nde İstanbul seyircisiyle buluşacak iki yapım açıklandı. Alexandr Puşkin’in, Maksim Gorki tarafından “başlangıçların başlangıcı” sözleriyle övülen ünlü romanı “Yevgeni Onegin”, Vakhtangov Tiyatrosu’nun güncel yorumuyla festivale konuk olacak yapımlardan biri. Festival aynı zamanda, dünyanın en iyi dans topluluklarından Ultima Vez’in etkileyici gösterisi “TrapTown” ile sahne sanatlarının geniş yelpazesinden örnekler sunacak. “Yevgeni Onegin”, ENKA Vakfı gösteri sponsorluğunda, Golden Mask Sahne Sanatları Festivali’nin işbirliğiyle, 2122 Kasım tarihlerinde festivalin “yüksek katkıda bulunan mekân sponsoru” Zorlu PSM’nin Turkcell Sahnesi’nde. “TrapTown” ise Flaman Kültür Bakanlığı’nın işbirliğiyle 161718 Kasım tarihlerinde UNIQ Hall’de. l Kültür Servisi İstanbul Caz Festivali’nin son dört yıldır, çocuklara özel düzenlediği günübirlik “Çocukça Bir Gün” 13 Temmuz Cumartesi günü Feriye’de yapılacak. 512 yaş arasındaki çocuklar için tasarlanmış, gün boyunca devam eden konserler, atölyeler ve performanslarla dolu dolu geçen “Çocukça Bir Gün”, bu yıl, “Yürüyen Merdiven” ve Tülay Günal ile “Masalların Masalı” performansıyla başlayacak. ‘Yevgeni Onegin’ Gün boyunca çizgi film gösterimleri, canlı müzik ve çeşitli sürprizlerle, çocuklar müzik ve sanatla iç içe, dopdolu bir gün geçirecek. Etkinlik için bilet alanların rezervasyonla katılabileceği yaratıcı atölyelerin yanı sıra çeşitli ücretsiz atölye ve performanslar da yapılacak. l Kültür Servisi TEKFEN BURSU SAHIPLERINI BULDU Tekfen Vakfı, kuruluşunun 20. yıldönümünde başlattığı müzik bursunu kazananlar belli oldu. Lisans eğitimini yurtdışında klasik batı müziği çalgısı dalında yapacak öğrencilere sağlanacak bursa elliye yakın öğrenci başvurdu. Lise eğitimini Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda tamamlayıp eğitimine Berlin’de devam etme hakkını kazanan Yunus Altıkanat (viyolonsel) ve lise eğitimini Mersin Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Müzik ve Sahne Sanatları Lisesi’nde tamamlayıp yine Berlin’de devam edecek Seyfi Can Dağlar (fagot) müzik bursunu aldılar. l Kültür Servisi MÜZIK KEYFI TRAKYA’DA Bu yıl 3’üncüsü düzenlenen “Trakya Fest”, “Tüm Renkleri Buluşturan Festival’’ sloganıyla 1821 Temmuz arasında yapılacak. Uzunkum’daki festivalde Yüzyüzeyken Konuşuruz, Aslı Gökyokuş, Büyük Ev Ablukada, Can Bonomo, Cihan Mürtezaoğlu, Dolu Kadehi Ters Tut, Ezhel, Gaye Su Akyol, Melek Mosso, Mor ve Ötesi, Nova Norda, Yüksek Sadakat gibi isimler sahne alacak. l Kültür Servisi Hadi Asitanelioğlu Tangoları (Ahenk Müzik) Gerçek bir İstanbul beyefendisi, centilmen bir Cumhuriyet çocuğu... Şimdi 89 yaşında olan Hadi Asitanelioğlu, kıymeti gereği kadar bilinmemiş, gereken ehemmiyeti görememiş değerli bir müzik adamı. Müzik uğruna çalışmakla geçen yaşamını klasik, opera ve tango müziğine adamış. Çocuk yaşlarda Necip Celâl Andel ve Seyyan Hanım dinleyerek müziğe sevdalanan Hadi Bey, ilerleyen zamanlarda keman çalmaya başlamış. Dört sesli üniversite korosu çalışmasından sonra Arjantin tangolarına yönelmiş. 1955’te İstanbul Devlet Operası’nın açtığı sınavı kazanmış, İstanbul Filarmoni Derneği tarafından onursal üye olarak ödüllendirilmiş. Tüm bu faaliyetlerin arasında da beste çalışmalarını elden bırakmamış. Ahenk Müzik’in sahipleri Sercan ve İsmail Kardeşler, Hadi Bey’i tanıyınca eserlerini kayıt altına almayı istemişler. Tüm söz ve müziği Hadi Bey’e ait olan 10 eseri bir albümde toplamışlar. Düzenlemeleri piyanolarını da çalan Ozan Sarıboğa üstlenirken, kemanda Hüseyin Kemancı, basta Neyzen Özsarı, bandoneonda Ortaç Aydınoğlu yer almış. Biri enstrümantal olan on şarkıyı dokuz ayrı solist seslendirmiş. Takdimi Hadi Bey’in cümlesiyle bitirelim: “Tangolarıma gösterdiğiniz ilgi için teşekkürlerimi sunuyorum.” (muratbeser@muratbeser.com) 21. Peron ‘Sanki Hep Buradaydık’ (OnAir) 47yıl önce bir otobüs durağında buluşmalarının sonucunda kurulmuş 21. Peron. 11 Temmuz 1973 günü, saat 11, İzmirKonak 11 numaralı otobüs durağında... İlk albümü 1977, ikincisini 1979 yılında kaydetmişler, ama aynı yıl çoğu tıp mensubu olan elemanlar mesleklerine eğilerek topluluğu dağıtmışlardı. 1980 darbesinde basılan firmada kayıtları imha edilmişti. Uzun yıllar sonra restore edilmiş eski kayıtları Arkaplan Müzik, 1974 tarihli demoları ise Arşivplak tarafından yayımlanmıştı. Üyeler yaş kemale erdiğinde yeniden müziğe dönmüş, 2013 yazında kaydedilen “Tapon” adlı albümle piyasadan bilinçli olarak uzak kaldıkları nı ve türlerinden taviz vermediklerini göstermişlerdi. 21. Peron dört yılın ardından bir albüm daha gerçekleştirdi: “Sanki Hep Buradaydık.” Vokalde Ahmet Safa İkiz, kemanda Alp Gültekin, klavyede Andreas Wildermann, davulda Erden Erdem, basta Gökhan Akçay, gitarda Haluk Öztekin’in yer aldığı albüm, progresif, saykodelik, klasik rock ve Anadolu rock kaleydoskopu. Bir Uriah Heep gücü, Curved Air estetiği, King Crimson zarafetiyle çalıyorlar, bir MFÖ vokaliyle söylüyorlar. Bu albüm iyi çalınmak kaydıyla bu türün demode olmayacağının, her dönem her kuşağa sevdirilebileceğinin canlı kanıtı. Ütopya Dayatılan yaşam biçiminde insanlığın yüzyıllardır süren özgürlük, eşitlik, adalet, kardeşlik arayışının birikimi, kazanımı çağdaş emperyalizmin eliyle azgınca yok ediliyor. Gorki’nin deyişiyle “onurlu sözcük insan” kendisinden utanır hale getiriliyor. Tevfik Fikret’in “Kanun kanun diye kanun tepelendi” dizelerindeki gibi, “demokrasi” diye diye insanın tepelendiği bir gerçeklik egemen oluyor. Bu gerçekliğin yaşamı tutsak alması, insanın kendisinin icat ettiği nesnelerin elinde oyuncaklaşması, geleceğinin çalınmasına boyun eğdirilmesi, yani ütopyasız bırakılması, “ideolojiler bitti” yanılsamasının bir sonucudur, ki bu “ulusların, ulus devletlerin sonu geldi” önermesini de içeren küresel emperyalizmin ideolojisidir. Ütopya nerede? İnsanlığın “ütopyasızlık çağı”na girdiği yanılsamasına karşı, “her ilerlemenin ilkesi” olan, Anatole France’ın “eskinin ütopyacıları olmasaydı insanlar bugün de mağaralarda sefil ve çıplak yaşıyor olacaklardı” dediği, insanın yüzyıllardır sürdürdüğü savaşımının bugününde “ütopya”sı nerede? İnsanın ütopyasının yok edilmeye çalışıldığı bugünün dünyası her bakımdan değersizleştirildi. İnsan, insanı insan yapan erdem, vicdan, dayanışma, yaşamın her anı, sanatın her dalı değersizleştirildi.  Ütopyalarla arayış Adına “imparatorluk” denilen oluşumların, dünyanın tamamına egemen olma tutkusuyla mücadelesi tarih boyunca sürdü. İnsan, yaşadığı her dönemde, her yerde böyle bir gidişi engellemek için yaptığı savaşımlarla yazdı tarihini. Bu tarihte çeşit çeşit direniş örnekleri, örgütlenme yöntemleri, ideolojik önermeler, önderler, kahramanlar görüldü. Mitolojik çağlardaki Prometheus’un insanlığa öğrettiği “ateşi çalma”sıyla başlayan bir savaşım süreciyle destanlaşan bir insanlık sevdasıydı özgürlük. Ölümsüzlük ve aydınlanma arayışının temeli olan bu sevda, her dönemde yarattığı ütopyalarla güç verdi, yollar önerdi insana. Tıp biliminin ömür uzatmayı başarması, ölümsüzlük arayışının yalnızca somut yanıdır. Gılgameş’ten beri gelen Asıl olarak sanatla ölümsüzlüğe ulaşmayı denedi insanlık. Yüzyılları aşıp dünden bugüne ulaşmayı başaran sanat yapıtlarını, yaratıcılarını insanın büyük ütopyası açısından değerlendirmek gerekir. Ölümsüzlük peşindeki Gılgameş, Lokman Hekim, gökleri fethetme ütopyası, ilkçağlardan, İkarus’tan beri gelir. Spartaküs’te simgeleşen köleliğe karşı savaşın ulaştığı boyut, yüzyıllar sonra Nâzım Hikmet’in “yok edin insanın insana kulluğunu” çığlığıyla klasik ve şık bir söyleme ulaşan çağrı, büyük bir ütopyaydı. Edebiyatta geldiği yerde Montaigne’in “deneme”siyle aydınlanan insan ütopyasının güçlendiği görülüyor. Adım adım gerçekleşen Jules Verne’in yazdıkları “bilimkurgu” denilen arayışların ve sorgulamanın da ütopyalarla iç içe olduğunu, onu beslediğini düşündürüyor. İnsanlık, ütopyalarla sömürüden, ezilmekten, mutsuzluktan kurtulmanın yollarını, eşitliği aradı, köleleştirilmeyi engellemek istedi. Kısacası insanı insan yapan arayışlar ütopyalarla zenginleşir, anlam kazanır. Köroğlu’nun “Tüfek icat oldu mertlik bozuldu” sözü, kapitalizmin dünyayı lağıma çeviren kirletmesine karşı bir uyarıdır da. Teknolojinin getirdiği yeniliklerin kullanılma biçiminin güzellik ya da çirkinlik getirebileceğinin öngörülmesidir. İnternetle gelen sanal dünya da böyle yorumlanabilir. Günümüz insanlığının ütopya arayışındaki yenilgisinin de anlatımıdır aynı zamanda. Ama Simurg, “Anka Kuşu”nun küllerinden doğdu, unutamayız. Cumhuriyet’in “tehlikenin farkında mısınız?” çığlığı ütopyamızdı! H Asi çocuk küçük İskender, şiirimizin büyük kaybıdır. Türkçe Rap’in ‘geldiği yer’ Dijital müzik platformu Fizy, Onedio ve Sony Music Türkiye & Basemode Records işbirliği ile hazırlanan otobiyografik belgesel serisi “Geldiğim Yer”in sponsorlarından biri oldu. 11 rap sanatçısının (Allame, Ados, Ayben, Khontkar, Tankurt Manas, Baneva, Da Poet, Kayra, Kezzo, Kamufle, Hayki) kendi ağızlarından hikâyelerini anlattığı projede 11 adet belgesel ve her sanatçının bu projeye özel eserlerinden oluşan bir de rap albümü bulunuyor. Belgesel ve klipler, 15 gün boyunca yalnızca Fizy’de izlenebilecek. Albümü ise tüm dijital platformlardan dinlenebiliyor. l Kültür Servisi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle