28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: İLKNUR FİLİz Hülya Aksular Sanat Atölyesi Kaş’ta, bale ışığıKaşYazKampı 2. Etap Bale Eğitimi ve gösterisi de sona erdi. sönmüyorÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK Hülya Aksular Sanat Atölyesi Kaş Yaz Kampı 2. Etap Bale Eğitimi sona erdi. Düşler Akademisi Kaş yerleşkesinde yaşları 911 arası olan bale öğrencilerinin Kaş’ta her yıl düzenlenen bale kampı çerçevesinde aldıkları eğitimin final gösterisi önceki akşam yapıldı. Gösteride öğrenciler, “Escalate”, “Requem” ve “Hasret” adlı koreografiler sundular baleseverlere... Mutlu, gururlu ve umutlu... Ülkemizde bale denilince akla gelen ilk isim Hülya Aksular... Ailesinden kalma evinde bale kampı düzenleyen sanatçı, çok kısa sürelerde harikalar yaratıyor. Yaklaşık bir haftalık kampta öğrencileriyle hazırladıkları bale gösterileriyle Antalya’nın Kaş ilçesinde de adından söz ettiren sanatçı mutluluğumu kelimelerle ifade etmek zor diyor. 2. etabı tamamlayan çocuklar mutlu, aileler gururlu, Aksular ise her daim umutlu... Sıra şimdi “3. Etap Yaz Bale Kampı”nda... Öğrenimini Mimar Sinan Üniversitesi ve Music and Arts Private University of ViennaMUK’ta tamamlayan çağdaş dansçı Sude Meriç Kolozina tarafından kurulan Hülya Aksular Sanat Atölyesi; engelli bireyler başta olmak üzere toplumsal dışlanma ya maruz kalan tüm bireylerin sanat ve spor yoluyla entegrasyonunu sağlamak amacıyla kurulan Düşler Akademisi Kaş yerleşkesinde düşlerin gerçekleştiği yerin ev sahipliğinde gösteriyi sergiledi. Kaş’ın Çukurbağ köyünde eski ilkokul ve çevresindeki 14 dönümlük araziyi yeniden yapılandırarak Haziran 2014’ten beri hizmet veren aka deminin amfitiyatrosunda yapılan bale gösterisi büyük ilgi gördü. Sanat Atölyesi Kurucusu Sude Meriç Kolozina gelecekte günümüz demokratik sistemleri için de esin kaynağı olan medeniyetin beşiği antik Likya toprağı Kaş’ta doğmasını istediği “Uluslararası Klasik Bale” ve “Çağdaş Dans” yarışmaları için çalışmalarının devam ettiğini söyledi. Polisiye edebiyat festivali ‘Kara Hafta İstanbul’, beşinci yılına özel genç yazarlar için yarışma düzenliyor ‘Polisiye Öykü Yarışması’ Türkiye’nin tek polisiye edebiyat festivali “Kara Hafta İstanbul”, beşinci yılına özel, genç yazarlar için bir öykü yarışması düzenliyor. Gençlerin ilgisini polisiye edebiyatına çekmek amacıyla düzenlenen “Kara Hafta İstanbul Polisiye Öykü Yarışması”na 30 yaş ve altı gençler katılabilecek. Başvuru için son tarih 1 Eylül 2019. Seçici kurulunda Ahmet Ümit, Algan Sezgintüredi, Elçin Poyrazlar, Ayşe Erbulak ve Adnan Özer’in bulunduğu yarışmada ödüllendirilecek dokuz öykü, Vapur Kitap Yayınları tarafından kitaplaştırılarak polisiye okurlarının beğenisine sunulacak. Yarışmanın birincisi Kara Hafta İstanbul’un davetlisi olarak Pera Palace’ta ağırlanacak ve festivali izleme, festival kapsamında düzenlenen yazarlar yemeğine katılma olanağı bulacak. “Kara Hafta İstanbul Polisiye Öykü Yarışması”nın ödu¨l töreni, Pera Palace Hotel’de du¨zenlenecek Kara Hafta İstanbul açılış töreni kapsamında 21 Kasım Perşembe akşamı gerc¸ekles¸ecek. Pera Palace Hotel’in DenizBank işbirliği ve Storytel desteğiyle bu yıl 2123 Kasım tarihlerinde gerçekleştirilecek ve yurtiçi ve yurtdışından önemli yazarların katılacağı festival; yolu yine bir dönem Pera Palace Hotel’den geçen Alfred Hitchcock temasıyla gerçekleştirilecek. Yarışmanın şartları: n Yarışmaya 30 yaş ve altı (1989 ve daha genç doğumlu) tüm gençler katılabilir. n Eser gönderimi açık ad ve soyadı ile yapılacaktır. Takma isim ya da rumuzla yapılan başvurular yarışmaya kabul edilmeyecektir. n Yarışmaya katılacak öyküler Türkçe olmalıdır. n Katılımcılar “Times New Roman” yazı karakteriyle 12 punto yazılmış 10 A4 sayfasını geçmeyen bir (1) öyküyle yarışmaya katılabilirler. Birden fazla öykü ile katılanların diğer öyküleri yarışmaya dahil edilmez. n Katılımcılar öyküleri ile birlikte ad, soyad, açık adres ve telefon numaralarını içeren kimlik bilgilerini de yollamalıdır. n Yarışmaya son katılım tarihi 1 Eylül 2019’dur. n Katılımcılar öykülerini eposta ekinde Word dosyası olarak [email protected] adresine göndereceklerdir. n Yarışmaya katılan öyküler ön elemeden geçirildikten sonra jüriye sunulacaktır. Yarışma jürisi ekim ayının ilk haftası toplanıp ödüle değer bulunan 9 eseri ve yarışma birincisini saptayacak, yarışmayı kazananlar ekim ayının ikinci haftası blog.perapalace.com adresinden ve festivalin sosyal medya hesaplarından duyurulacaktır. n Ödülü alan öyküler Vapur Kitap Yayınları’nca kitaplaştırılacaktır. Ödül kazananlara yayınevince telif haklarının karşılığı olarak 10’ar kitap hediye edilecektir. l Kültür Servisi Elektronik müziğin fantastik ikilisi Türkiye’de... Elektronik müzik ikilisi Polo&Pan 4 Ekim Cuma İzmir Arena’da; 5 Ekim Cumartesi İstanbul Volkswagen Arena’da konser vermek üzere Türkiye’ye geliyor. Paul Armand – Delile // POLO ve Alexander Grynszpan // Peter PAN’ın yollarının Paris’in meşhur kulubü Le Baron’un Dj kabininde kesişmesi ile doğan Polo&Pan, fantastik unsurların öne çıktığı çalışmalarıyla tanınıyor. l Kültür Servisi Kayıkhane’de ‘Arabesque’ gecesi Istanbul Arabesque Project (IAP), 3 Ağustos Cumartesi gecesi Moda Kayıkhane Sahnesi’nde müzikseverlerle buluşacak. Bu sene 10. yılını kutlayan ekip, 1 hafta içinde çıkacak Burhan Bayar Şakir Askan şarkılarından oluşan “Sende Kalmış” isimli özel albümü ile arabesk severlere bir armağan vermeye hazırlanıyor. Repertuvarında arabesk müziğin yanı sıra türkülere de yer veren IAP, 23.00’te sahnede olacak. l Kültür Servisi ‘Kadın Direnişi’ Berlin’de Bu yıl 9’uncusu düzenlenecek “Berlin Kürt Film Festivali”, 17 Ağustos tarihlerinde yapılacak. “Kadın Direnişi” temasıyla gerçekleşecek festival, Kürt filmlerindeki kadın bakış açılarını görünür kılmayı amaç ediniyor. Uluslararası film yapımcılarının yeni üretimlerini sunacağı festival 38 uzun metraj, belgesel ve kısa filme ev sahipliği yapacak. Festival, Kürt ve Ezidi kadınların IŞİD’e karşı mücadelesini anlatan Eva Husson imzalı “Güneşin Kızları” filmiyle açılışını yapacak. Başrollerini Golshifteh Farahani ile Emmanuelle Bercot’un paylaştığı 2018 yapımı film, Altın Palmiye’ye aday gösterilmişti. İranlı Kürt yönetmen Alireza Mohamadian’ın İran’da hapsedilen hamile bir kadının hikâyesini anlattığı 2018 yapımı “Kurtuluşa Doğru” ve Alexandria Bombach’ın Nobel Barış ödüllü Nadia Murad’a adağı 2018 yapımı “On Her Schoulders” filmleri de festival kapsamında gösterilecek. Film gösterimlerinin yanı sıra söyleşiler, okumalar ve müzik etkinliklerinin de gerçekleşeceği festivalde yazarlar ve sanatçılar güncel eserlerini Ulme35 adlı mekânda sunacak. Festival ise Berlin Mitte’deki Babylon ve Kreuzberg’deki Moviemento’da gerçekleşecek. Başkanlığını Mehmet Aktaş’ın yaptığı Mîtos Film tarafından düzenlenen festival bu yılı Berlin Kültür Senatosu ve Goethe Enstitü Irak tarafından destekleniyor. l Kültür Servisi Tuğçe Tuna’yla ‘Yoğun Dans Günleri’ MSGSÜ Çağdaş Dans Ana Sanat Dalı’nda eğitim veren Prof. Tuğçe Tuna’nın danışmanlığında hazırlanan “Yoğun Dans Günleri” bu sene 2631 Ağustos tarihleri arasında Beykoz Kundura’da gerçekleşiyor. Altı gün sürecek atölyede; çağdaş dans tekniği, doğaçlama, beden farkındalığı, esnetme, kondisyon ve kompozisyon çalışmaları yer alıyor. Her gün 6 saat sürecek atölyenin eğitmenleri arasında Hilal Sibel Pekel, Melih Kıraç, Aslı Öztürk ve Tuğçe Tuna bulunuyor. 17 yaş ve üstü herkesin başvurabileceği atölyeye 2 Ağustos Cuma gününe kadar başvuru yapılabilecek. Başvuru için [email protected] adresine “Yoğun Dans Atölyesi” adı altında belirterek kısa özgeçmişinizi göndermeniz ve başvuru formunu doldurmanız gerekmektedir. Kazanan adayların 9 Ağustos’ta açıklanacağı atölyeye başvuru için: beykozkundura.com l Kültür Servisi 1330 TEMMUZ 2019 SALI SSM’de ‘Müzede Sahne: Gösteri Sanatları Günleri’ Bu yıl 24 – 28 Temmuz tarihleri arasında Sakıp Sabancı Müzesi’nde yapılan “Müzede Sahne: Gösteri Sanatları Günleri” Genco Erkal ve Tülay Günal’ın müzik eşliğinde Fıstıklı Teras’ta sunduğu “Yaşamaya Dair, Bursa Cezaevinden Mektuplar”la başladı. Hem Nâzım Hikmet’e bir selamdı bu oyun Boğaz sularından, hem de bu yıl sahnede 60. yılını kutlayan Genco Erkal’a ve 50. yılını kutlayan Dostlar Tiyatrosu’na... Bu tür buluşmaları, etkinlikleri mümkün kılan Sabancı ailesi ve de Sakıp Sabancı Müzesi, Sabancı Vakfı İstanbul’un ruhuna çok şeyler katıyor. İlk yapıldığı 2017 yılından bu yana “Müzede Sahne” etkinliğinin Sanat Yönetmeni Emre Koyuncuoğlu. Koyuncuoğlu ve ekibi başarıyla götürüyor çalışmalarını... Şiirselleşmiş Beden “Müzede Sahne”nin bu yılki teması “Şiirselleşmiş Beden”. Bu tema çevresinde sunulan seçkilerin ötesinde yeni üretimler de desteklenerek bedenin şiirle, sanatla ilişkisi çeşitli perspektiflerden ele alınmış. Koyuncuoğlu, “İstanbul’u da bir beden olarak görmememiz imkânsız” diyor. Gerçekten de öyle... Buradan hareketle, ben de “Kent / Sanat / Kültürel Kimlik” başlıklı açılış konuşmamda yüzümü İstanbul’a dönüyorum. Konuşmamdan bölümler, düşünceler paylaşıyorum... Bir anlamda günümüze göndermeler... Kentler ortak yaşam alanları Evliya Çelebi Boğaz’ın iki yakasında, keyifle salınan bir İstanbul’dan söz etmiş... Bugün de o denli keyifli mi salınıyor bilemiyorum... Yıllar içinde, hele de son yıllarda hoyratlıklardan nasibini fazlasıyla almış. Dikey yapılaşmaların, kentsel dönüşümlerin, yok edilen yeşil alanların, iç ve dış göçlerin yorgun düşürdüğü bir şehir. İlber Ortaylı Hocamızın “İstanbul’dan Sayfalar” kitabında dediği gibi “başka İstanbul yok!” Ama bu gerçeğin farkında mıyız? Kentler, içinde yaşayanların ortak alanları. Sosyal değişimler, kültür ve sanat alanında yaşanan güzellikler ve çirkinlikler / yapımlar ve yıkımlar kentli olma bilincine sahip bireyin, özellikle de sanatçının belleğini, bedenini zorladığı sürece yeni boyutlar kazanacaktır. Özgür düşünceye alan açan kentler Sanatçı, kentin ve kendi kişisel tarihinin bilincinde olduğu sürece yaşamlar zenginleşecek, ilişkiler güçlenecektir. Değerli eğitim bilimci ve tiyatro insanımız İsmail Hakkı Baltacıoğlu, daha 1940’lı yıllarda “Sanat her hangi bir ıstırap, şuursuz bir duygu gibi benliğimizin sadece heyecan ve ihtiras bölgelerini tutup fikir ve düşünce âlemimizi alakasız bırakmaz” demişti. Amsterdam Üniversitesi’nden Steve Austen da, “Kent” başlıklı yazısında; sosyal, politik ve dini baskıların yaşanmadığı, tutuculuğa prim vermeyen, özgür düşünceye alan açan kentlerin, sanat söz konusu olduğunda da evrensel ölçütlerle çevrelendiğini söyler. Şu halde, kentte nefret söylemine yer vermeden birlikte yaşamak, birlikte var olmak, hem birey hem toplum olarak birlikte üretmek... Önemli olan budur. Sanatsal üretimle çoğalmak...Ve bunu çağdaşlığa giden yolda değerlendirmek... Ve yine Steve Austin diyor ki: “Müzeler, tiyatrolar, büyük ve küçük topluluklar, konser salonları, sokak tiyatroları, performans sanatçıları, atölyeler, sergiler, galeriler hepsi bir var oluş ve ölüm sürecidir. Ölüm olmadan yaşam olmaz. Sanatta yeni gelişmeler olmadan dengeler bozulur. Bu da tek yönlü olarak, geri dönülmez bir biçimde bir katılaşmaya yol açar. Gözler ve kulaklar her daim açık tutulmak zorundadır. Yoksa, her şey fosile döner ve kentin yaşam soluğu tükenir.” İstanbul, her şeye karşın, yaşam soluğu tükenmeyecek kentlerin başında geliyor kuşkusuz... Ancak her solukta tazelenecek bir İstanbul için, şiirselliğini, belleğini, kültürel kimliğini yeniden yenilenerek inşa edecek bir kent için sanat temel bir gereklilik olarak, çeşitli hallerde ve biçimlerde bir kez daha koyuyor kendini ortaya... “Müzede Sahne: Gösteri Sanatları Günleri”nde olduğu gibi... Vefatının 5. yılında sevgili ve kıymetli hocam, değerli dostum Prof. Dr. Sevda Şener’i saygıyla, sevgiyle anıyorum. Türk Tiyatrosuna oyunlarıyla katkıda bulunmuş, yazdığı eserler sıklıkla sahnelenmiş, 30’dan çok dile çevrilmiş olan Tuncer Cücenoğlu çok zamansız ayrıldı aramızdan. Üzüntümü saygıyla paylaşıyorum...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle