17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN 139 MAYIS 2019 PERŞEMBE seçilme hakkına, hu kuka, demokrasi ye sahip çıkmaya; bu yolda birlik ve daya nışma sağlamaya, bu amaçla çalışmaya, İstanbul’un seçimi mücadele etmeye kararlıyız. 23 Haziran için bin kat daha çok çalı Ben inanmıyordum. Bunca hoyratlık, bunca hukuksuzluk olmaz diyordum. Pamuk ipliğiyle tutunduğumuz demokratik ilkelere bunca karşı çıkmazlar diyordum... Millet iradesini böylesine yok sayamazlar diyordum. Yapamazlar, iptal edemezler diyordum... Hadi hak, hukuk yok ama ahlak var, vicdan var diyordum... Son ana dek bu düşüncelerimi savundum. 6 Mayıs akşamı YSK kararını açıkladıktan sonra bile hukuksal bir gerekçe, geçerli bir gerekçe bekleyip durdum... Anayasaya, kanuna uygun olmasa da ahlaka, vicdana uygun bir gerekçe bekledim... Yanılmışım. Bütün arkadaşlarım, saflığımla, naifliğimle alay etti... Hâlâ nasıl bu kadar kör olduğuma, iyi niyetime şaştılar... Bundan önce yapılan katakullileri hatırlattılar. Atı kapanların Üsküdar’a geçişlerini an şacağız. 23 Haziran, dostlarla çıkacağım mavi yolculuğun tam ortasına rastlıyor. Derhal uçak biletimi aldım o gün İstanbul’a döneceğim. Hiç kuşkum yok Halikarnas Balıkçısı, Azra Erhad, Bedri Rahmi de mavi yolculuğu kısa kesmeme çok sevinirdi. İstanbul’daki tüm seçmenlerin yeniden plan program yapacaklarından hiç kuşkum yok. Baksanıza sosyal medyada muhteşem bir dayanışma başladı. Ege belediyeleri şimdiden İstanbul’a seçmenleri taşımaya gönüllü oldu. Ayvalık, Cunda, Sarımsaklı, Çeşme, Urla ve Ege’nin tüm sahilleri, 23 Haziran’da “kapalıyız” diyor. Çünkü millet biliyor: İstanbul’un seçimi Türkiye’nin seçimi olacak. Rejim seçimi, ahlak ve vicdan seçimi, çocuklarımızın, geleceğimizin seçimi olacak. lattılar... Sonunda anladım ki, bu ülke de hak ve hukuktan, demokrasi ya da güçler ayrılığından falan söz edemeyiz... Ama yine de bu iktidardan demokrasiye, anayasaya saygı beklemesek bile insandan, milletin iradesinden, vicdandan, ahlaktan umut kesemeyiz! Pes etmek, demokrasi tutkusundan vazgeçmek yok! Her şey güzel olacak Mücadele yolunu, evet Ekrem İmamoğlu gösterdi. Kavga, nefret, kin, intikamla işimiz yok. Kavga ve şiddet, baskı ve zulüm, yargıyı tehdit edenlerin olsun! Hak hukuk tanımayanların olsun! Onları Ekrem Başkan gibi Allah’a havale edelim. Ama unutmayın, Ekrem Başkan demokrasi mücadelesini ve ken Yılmak yok, mücadeleye devam dini bizlere emanet etti... Sonuna dek direneceğiz. “Sanatçıymış, konuşamaz Ne diyordu şair: mış, konuşacak. İş insanıymış, “Dünyadan memleketinden konuşamazmış, konuşacak. Ar insandan / umudun kesik değil tık konuşma vakti.” diye / ipe çekilmeyip de atılır “Biz özgürlüğüne düşkün bir san içeriye / yatarsan on yıl on milletiz. İş insanı konuşacak. beş yıl, daha da yatacağından Ülkenin ekonomisi çok kötüye başka / sallansaydım ipin ucun gidiyor.. Görevini yapamıyor da / bir bayrak gibi keşke / de sa haddini bilecek olan siyasi meyeceksin / yaşamakta ayak lerdir.” direyeceksin.// “Bu şehir için ittifak yaptığı Belki bahtiyarlık değildir ar mız İYİ Partililerin de oyunu is tık / boynunun borcudur fakat / tiyorum ben. Saadet Partilile düşmana inat / bir gün fazla ya rin de, AK Partili, MHP’li hem şamak.” şerilerimin de oyunu istiyorum, Bizler de demokrasi düş HDP’li kardeşlerimin de oyunu manlarına inat mücadeleye de istiyorum.” vam edeceğiz. “Artık kişilere, gruplara, par Ekrem İmamoğlu 6 Mayıs tilere, derneklere, vakıflara, ce akşamı yaptığı o tarihi konuş maatlere yer yok, millet var mil mada mücadelenin ipuçlarını let.” verdi. Yolu gösterdi. “Güzel kardeşim her şey çok “Bu millete, özgürlüklerine, güzel olacak. Çok güzel olacak. demokrasisine kimse ama kim Sakın, güler yüzümüzü kay se engel olamaz. Bu ülkede ka betmeyin, sakın yüreğimizdeki rar vericiler, gaflet, dalalet, hat umudu kaybetmeyin, umut bu ta ihanet içinde olabilirler ama rada.” biz asla vazgeçmeyeceğiz.”  Umut, Ekrem İmamoğlu’nda! Millet iradesine, seçme ve Umut vicdanda, umut adalette! Sanatçı Ali Şentürk, Türkiye’ninTürkiye’de saldırıya uğrayan heykellerin karanlık yüzüizinisürüyor... Sanatçı Ali Şentürk’ün, heykellerin maruz kaldığı saldırıları fotoğraflar ve haber örnekleri üzerinden anlattığı ki tabı “Operasyon Kamusal Alan”, Türkiye tarihine not düşülen karanlık anların bir belAYÇA gesi niteliğinde. Ali HAN Şentürk’le ve projenin danışmanı mimar Nevzat Sayın’la, kitabın oluşum sürecini ve Türkiye’de bir nevi gelenekselleşmiş olan heykel saldırılarını konuştuk. Sanatçı Ali Şentürk’ün ilk kez 2013 yılında ortaya çıkardığı aynı isimli enstalasyonunun kitaba dönüştürülmüş hali “Operasyon Kamusal Alan”; sanatçının 2000 2018 yılları arasında radarına takılmış, kamusal alandaki heykellerin başına gelenleri anlatıyor. Kitabın sunuş yazısını da yazmış olan, proje danışmanı mimar Nevzat Sayın, heykellerin başına gelenleri bir tür harita ile araştıran ve anlatan Şentrük’ü “faili meçhul seri cinayetleri araştıran bir dedektif” olarak tanımlıyor. ‘İnsanlık Anıtı’yla başladı Şentürk, kişisel bir merak olarak başlayan projeyi ilk hangi ‘heykel cinayeti’yle detaylandırmaya başladığını şöyle anlatıyor: “‘Operasyon Kamusal Alan’ beni sanatçı, fotoğrafçı, gazeteci ya da dedektif gibi farklı karakterlere büründüren bir süreç oldu. Başlangıç haberim Mehmet Aksoy’un Kars’ta kaldırılan “İnsanlık Anıtı”dır. Türkiye en çok bu haberle bir heykelin kaldırılma sürecine tanıklık etti. Uzun süre gazeteler de, sosyal medyada yer bulan bu haber ile Türkiye bir sanat eserinin siyasi propagandalardan, partilerin kavgalarından nasibini aldı ve sonuç olarak heykel imha edildi. Bu benim için ilk haberdi, sonrasında belirli bir tarih aralığında araştırmalara başladım.” Türkiye’de politik olarak heykele saldırı Cumhuriyet’in ilanından bu yana devam ediyor. 19381951 tarihleri arasında dokuz Atatürk büstü ve heykeli tahrip edilmiş; 1947’de Malatya’da yapılan “Atatürk ve Gençlik” heykelindeki çıplak genç detayı halkın gazabından, kasık bölgesine yaprak monte edilerek korunabilmiş; ezanın Türkçe okunması kararı alındığı gün meclis önünde eylem yapan Ticaniler tarikatı Atatürk heykelini çekiçle kırmaya çalışmışlar... Kadın heykelleri Saldırı gerekçelerinden bir diğeri ise çıplaklık. Edremit’in “Sarıkız” heykelinin göğüsleri; Gelas Kessidis’in Edirne’de yer alan “İnce Vücutlu Kadın” hey kelinin müstehcen bulunması; müstehcen bulunduğu için Yıldız Parkı’na sürülen “Güzel İstanbul” heykelinin etrafına dikilen bitkilerle kapatılmaya çalışılması... Şentürk, özellikle çıplak kadın heykellerinin bu kadar saldırıya maruz bırakılmasını şöyle değerlendiriyor: “Kadına yönelik, toplumda olduğu kadar, heykele saldırı da çok fazla. Maalesef kötü bir paralellik bu. Çok gariptir ki söylediğiniz heykeller gibi, kitapta bulunan birçok heykel 2000’li yıllara kadar müstehcen ya da rahatsız edici değil. Uzun zamandır yerinde duran rahatsız etmeyen bir heykel, bir anda müstehcen ve toplum ahlakını bozan heykele dönüşüyor insanlarında gözünde” Tüy heykeli... Çalışmanın proje danışmanlığını üstlenen ve kitabın “Faili Meçhul Seri Cinayetler Çetelesi” başlıklı sunuş yazısını yazmış olan mimar Nevzat Sayın ise, heykellerin maruz kaldığı şiddete dair şunları söylüyor: “Heykel hiç bir zaman kamusal olarak benimsenmiş birşey olmamış. Saldırılmadığında da bu böyle... İyisinin az olduğu bir sanat üretimi, iyisinin az olduğu bir anıt üretimi var. Bence bu da benimsenmemesini destekle miş. Krippel’in İstanbul, Sarayburnu’ndaki Atatürk heykeli dışında neredeyse iyi bir Atatürk heykeli bile yok. Saldırıların nedeni iyi bir heykel olmamaları değil şüphesiz. Putlaştırmayla ilgili bir tepkiselliği araç olarak kullanıyorlar. Gericile rin üzerinde anlaşmaya vardıkları konulardan biri bu.” Kırkağaç’taki kavun heykeli, Kaman’daki ceviz heykeli, Tavşanlı’daki leblebi heykeli, Erzurum’daki oltu taşından tespih heykeli, İnegöl’deki köfte heykeli, KonyaAfyonkarahisar yolundaki Nasreddin Hoca heykeli, Kızılcahamam’daki bazlama ‘heykel’i... Nevzat Sayın, son yıllarda şehir meydanlarına yerleştirilen bu objelerin dönüşümünü ise şu sözlerle değerlendiriyor: “İyileri yapılabilseydi bir yöreyi heykelle ifade etmek hiç fena olmazdı ama bu da iyisi olmayan bir konu. Çünkü sanatın dolayımlayarak anlatması ve kendi dilinde ifade etmesi yerine doğrudan ve abartılı bir anlatımla yapıldığında kaba saba, gülünç nesneler çıkıyor ortaya. Bulundukları şehrin anlamlı geçmişini korumayı beceremeyenlerden ne beklenebilir ki? Şehirleri anlamsız bir gecekondu yığınına dönüştürenler elbirliğiyle bu kötülüğün üzerine bir de tüy dikmeden duramazlar elbette...bence bütün şehirler için bir tüy heykeli çok anlamlı olabilirdi...” Son Ses’te finalistler belirlendi Türkiye’nin yeni genç sesini belirlemek üze re bu yıl ikincisi düzenlenen “Vodafone FreeZone Son Ses Online Müzik Yarışması”nda finalistler belli oldu. Türkiye’nin dört bir yanından on binlerce oy toplayarak finale yükselen 6 yarışmacı, 20 Mayıs’ta Vodafone FreeZone Stüdyo’da Simge ve Buray’ın jüri koltuğunda oturacağı büyük finalde performanslarını sergileyecek. Türkiye’nin yeni genç sesi, Vodafone FreeZone YouTube ve TV8,5 kanallarından yapılacak canlı yayında, halk oylamasıyla belirlenecek. Yarışmanın birincisi, single çıkarma şansı yakalayacak. Sihirli Flüt Çin turnesinde Sihirli Flüt unvanlı uluslararası flüt sanatçımız Şefika Kutluer, aldığı davetler üzerine 3 konser vermek üzere Çin’e gidiyor. Kutluer önce Çin’in başkenti Beijing’de (Pekin) düzenlenecek “Asya Medeniyetler Kongresi”nin açılış galasında Asya Senfoni Orkestrası ile 15 Mayıs Çarşamba günü bir konser verecek. Konserde orkestrayı ünlü şef Zubin Mehta yönetecek. Kutluer daha sonra, 17 Mayıs’ta Çin’in eski başkenti Nanjing’de “Nanjing Chinese Orchestra” eşliğinde “Nanjing Jinglin Festivali” çerçevesinde konser verecek. Konserde Çinli müzisyenler eşliğinde Türk eserlerini ve Mozart’ın Türk Marşı’nı da içeren bir repertuar seslendirilecek. 19 Mayıs’ta ise Lianyungang şehrindeki “Jiangsu Women’s Traditional Chinese Music Orchestra” eşliğinde sahnede olacak Kutluer’e, tamamı kadınlardan oluşan ve Çin’in geleneksel enstrümanlarını çalan orkestra eşlik edecek. ‘High Voltage’ Babylon’da Elektroakustik müzik performans gecesi “High Voltage”, 9 Mayıs Perşembe günü bugün Babylon’da müzikseverlerle buluşuyor. “High Voltage” performans gecesi, Uğur Can Akkaya, Aslı Balâ Aşkan, Onur Dağdeviren, Melis Keskin, Emre Öztürk, Seza Yüzbaşı ve Naci Tepedelen’in; çok kanallı ses sistemlerini kullanarak sabit ortam kompozisyonları paylaşacağı konser ile başlayacak. Gece; Üstün Lütfi Yıldırım’ın elektroakustik müzik projesi “Akkor”un çok kanallı müzik performansı, ışık ve video yerleştirmeleri içeren yeni görselişitsel projesi “Quadradesic” ile devam edecek. Algorave müzisyenleri; ses ve görüntüleri eş zamanlı olarak kodlayarak, müzikseverlere postdijital müzik türleri arasında gezinen algoritmik bir doğaçlama deneyimi sundukları “Algorave Party” ile “High Voltage” gecesinin kapanışını yapacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle