Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 21 NİSAN 2019 PAZAR TASARIM: SERPİL ÜNAY yorum Neden kaybettiniz? Şimdi merak bu ya, acaba Cumhurbaşkanı ve çevresindekiler ‘neden büyük kentleri kaybettik,’ diye, kendi aralarında bir özeleştiri yapıyorlar mı? Sanmıyorum, böyle bir işe girişemezler, çünkü hep birlikte istifa edip, köşelerine (tabii yolsuzlukları, adam kayırmaları, ülkenin en değerli topraklarını satmanın, en değerli fabrikalarını kapatmanın, tarımı yok etmenin hukuk açısından getirdiği sonuçlarına katlanarak) çekilmeleri gerekecek! Yapamazlar, şimdi birbirlerini suçlayarak bu büyük yenilgiyi hazmetmeye çalışacaklar. Öyleyse biz biraz neden kaybettiklerini satır satır yazalım, belki bir babayiğit çıkıp “doğru söylüyorlar!” diye başkaldırır. Başlayalım: 1Bu seçimlerde AKP’nin bel bağladığı ajanslar, reklam şirketleri (bence yabancı şirketler) bu ülkeyi hiç bilmediklerini yaptıkları reklam kampanyalarıyla hepimize gösterdiler. Şimdi Ortadoğu ile ilgili bir fıkrayı Türkiye’ye uygulayıp hep birlikte gülelim: Kediyi gören fare hemen deliğine girmiş ve kedinin oradan gitmesini beklemeye başlamış, bir süre sonra bir havlama sesi duymuş ve kedi gitti köpek geldi diyerek gönül rahatlığıyla deliğinden çıkmış, hop deliğin önünde bekleyen kedi fareyi kapmış. Fare sormuş “ama köpek havlaması duydum”, kedi “burası Türkiye, demiş birkaç dil birden bileceksin” demiş ve fareyi yutmuş. Milyonlarca para ödenen bu şirketler de bu ülkede pek çok dil konuşulduğunu şimdi belki öğrenmişlerdir. 2Gelelim yargıya, tek adam tarafından yönetilen, iktidarın bir numaralı bileşeni yargı öylesine fütursuz davranmaya başladı ki, insanlar “yeter artık!” dediler, yeni havaalanında yüzlerce işçi öldü, kimse suçlanmadı, bir kız yurdu yandı gencecik kızlar öldü, kimse sorumlu tutulmadı, polis Berkin’i, Dilek’i, Ethem’i öldürdü kimse suçlanmadı, kızerkek çocuklara tecavüz eden koca koca adamlar hâkim indiriminden faydalanıp ellerini kollarını sallayarak içimizde dolaşmaya başladılar. Kızının ölümünü soruşturan babayı akıl hastanesine yatırmaya kalktılar, doğuda insanlar ölülerini bile gömemediler. Siyasi cinayetler, sürekli yokuşa sürüldü. Hrant Dink ve Tahir Elçi’yi anımsayın. Binlerce öğrenci ne ile suçlandıklarını bilmeden hapiste çürüyor. Birçok sivil örgütün yaşamasına, yoksullardan yana iş görmesine neden olan Osman Kavala’nın tutukluluğu neredeyse iki yıl geçmiş, Soma’da 301 madencinin ölümüne neden olan maden sahibi serbest bırakıldı, üstelik yeniden maden işletme ruhsatı verildi. Yargının gerçek görevinden uzaklaştığının öyle çok örneği var ki, sayfalar yetmez! Sadece hepinize, evini delik deşik ettiğiniz Türkiye’nin en değerli insanlarından Türkan Saylan’ı anımsatmak istiyorum. Oyların son sayımı Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde yapıldı, gel de karmaya inanma! 3Yandaş medyanız baştan sona bir fiyaskoydu. Size kendilerini nasıl sunuyorlar bilmiyorum ama şunu söylemek isterim, örneğin ben gerçekten ilk başlarda çok umutsuzdum. Hatta oy vermeyi bile düşünmüyordum ama Kanal D’nin Kemal Kılıçdaroğlu ile yaptığı programda yönetici kadın elemanın, Kılıçdaroğlu, “evet İstanbul’u da, Ankara’yı da, Antalya’yı da, Adana’yı da, Ankara’yı da alacağız,” dediğinde kahkahalarla gülmesini unutamam. Pek çok kişi de unutmadı, beğen beğenme karşındaki kişi en büyük muhalefet partisi başkanı! O gün karar verdim, oy vereceğim ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun sözlerine inanıp bahse girdim. İki ayakkabı kazandım. AKP bu yandaş medyaya öylesine muhtaç hale gelmiş ki, onlardaki bu şımarıklık bundan olsa gerek. Sizi kandırıyorlar, benden söylemesi. Hiçbir etkileri yok! Gerçek tirajlarını kontrol edin, yaptıkları programları kaç kişi izliyor bir zahmet bakın! 4Açıkça söylemem gerekiyorsa bu seçimlerden aklımda tek bir fotoğraf kaldı, Cumhurbaşkanı tek başına bir seçim arabasının üstünde, insanların alanı doldurmasını bekliyor. Öyle yalnız, öyle yorgun ki, diyeceksiniz kendisi seçimlerde tek adam olmayı istedi, doğrudur ama bu kadar da yalnız bırakılmaz. Bilmeniz gereken o ki, dünyada artık tek adamlık diye bir şey yok. Ekipler var. Sizler bence ev ev dolaşıp kahve dağıtmayı, mitinglere parayla, devlet baskısıyla, döner ekmek dağıtarak adam getirmeyi örgüt çalışması sandınız. Alternatif etki yollarını özellikle de sosyal medyayı yok saydınız. Kindar ve dindar bir nesil yetiştirmek amacıyla yola çıkmıştınız ama kindar ve dindar olduğunu sandığınız yeni kuşaklar size oy vermedi. Çünkü sizinle bir geleceklerinin olmadığını gördüler. Evet şimdi gençleşme ve değişim zamanıdır, bu da önlenemez bir yaşam gerçeğidir. Kaybetmenizin o kadar çok nedeni var ki, yazıma ancak bu kadarı sığdı. Son söz: Cumhurbaşkanı’nın danışman kadrosunda kaç kişi çalışıyor bilmiyorum ama hemen hepsi boş çalışıyor. 21 NİSAN 2019 SAYI: 34164 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya Yazıişleri Müdürleri Serkan Ozan / Olcay Büyüktaş Akça Sorumlu Müdür Ozan Alper Yurtoğlu Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Şehriban Kıraç l İç Politika: Ali Açar l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Fotoğraf: Uğur Demir l Kültür Sanat: Emrah Kolukısa l Düzeltme: Mustafa Çolak Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l İzmir Temsilcisi: Hakan Dirik Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer l Satış Dağıtım Müdürü: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 04:36 04:24 04:52 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 06:10 13:08 16:54 05:56 12:52 16:37 06:21 13:15 16:59 Akşam 19:56 19:39 20:00 Yatsı 21:24 21:04 21:22 Bir kentin ne denli bayındır olduğu ve uygarlık düzeyi, aşağıdan değil yukardan, yerden değil gökyüzünden görünür. Uçaktan ya da kuşbakışıyla. Ama uçakların kent merkezleri üzerinde alçaktan uçması yasaktır. Kuşların umurunda olan da üzerinde uçtukları yerin bayındırlık manzarası değildir... Bir kente tepeden bakmak, ona zaten tepeden bakan yüceliklere tırmanmayı gerektirir. İşte ben böyle bir yüceliğin tepesinden, Notre Dame’ın sağ kulesinden seyrettiğim Paris’in önce damlarına vuruldum; sonra tepesinden tırnağına âşık oldum. Yıllar önceydi. Fransa’ya ilk kez geliyordum. Gençtim. Tek başımda kavak yelleri... Mevsim yaz. Dilini Türkiye’de öğrendiğim ülkeyi güneyden kuzeye katettim. Son durak Paris’ti. Çok okumuştum hakkında, her şeyini biliyordum. Tabii ki ilk görmek istediğim, başkentin koruyucu azizesi, kutsal Meryem Ana’ya adanmış baş yapıt, Notre Dame de Paris’ydi. O zamanlar şimdiki turist yoğunluğu yoktu, üç saat kuyrukta beklemek gerekmiyordu, katedrale girmek için. Ama kuleye çıkan, her biri yarım metrelik 422 basamağı yine tırmanmak gerekiyordu! Dilim bir karış dışarda, kan ter içinde kalsam da başardım. Ve Paris, önüme uzanıverdi. Sacre Coeur’den Eyfel Kulesi’ne bütün anıtlar belli bir geometriye göre sıralanmıştı. Ömrümde böyle bir mimari bütünlük görmemiştim. Hiç kiremit ve eternit kaplı ya da özensiz çatı yoktu. Bütün damlar arduvaz (kayağantaş) ve sonradan Gülün yangını, Notre Dame çinko olduğunu öğrendiğim gri renkli metal levhalar döşeli, bakımlıydı. Bazı damların ortasında havuz bile vardı, bazılarında bahçe, şezlong, şemsiye... Bir dua değildi, dilek bile değildi; apansız “Ben burada yaşamak istiyorum!” diye geçirdim içimden. Belki de dua ya da dilek olmadığı için, Notre Dame’ın kulesinden evrene gönderdiğim istek; hiç beklemediğim yollardan 20 yıl sonra gerçekleşti. Ve Paris* kitabımda, hayatımı değiştiren mabet de yer aldı elbet: HHH Hiç büyümemek için mumlar yakıyorum Notre Dame’a. Ozan Anatole France’ın “Bir fil gibi ağır ve bir böcek gibi ince”, diye tanımladığı görkemli kilise. Notre Dame’a havale edilen dileklerin gerçekleşmemesi olası değil. İlk temelleri 1160 yılında atılmış bu güzel anıtın. İsyanlar ve krallar geçmiş içinden. Talan edilmiş, devrim görmüş, yıkık mihrabına Meryem yerine “Mantık Tanrıçası”nın adı verilmiş. Sonra aslına dönmüş, 1802 yılında. 2 Ocak 1804’te, Napolyon Bonaparte’ın imparatorluk tacını kendi kendine giydirmesini seyretmiş, 800 küsur yaşında temellerinin üstünden. Kısacık ömürlü minicik adamların büyüklük meraklarına bakarak, epeyce eğlenmiş. Ama aynı tarihlerde, hayli yıpranmış kendisi de. O koca katedralin iskeleti dışında, her şeyi talan edilmiş. Sonunda upuzun ömürlü, dev bir yazarın incecik uçlu kalemi kurtarmış, Notre Dame’ı. Victor Hugo, 1831 yılında Notre Dame’ın Kamburu’nu yazınca, romanda anlattığı Gotik katedralin acıklı durumu, Kral Louis Philippe’i 1844 yılında özel onarım fermanı çıkarmaya zorlayan bir protesto hareketi başlatmış. Kral’ın görevlendirdiği iki dahi mimar, Lassus ile ViolletleDuc, özellikle de ikincisi, Notre Dame’a yeniden hayat ve bugünkü biçimini vermişler. HHH Notre Dame, artık bir gülün hayali. Daha doğrusu, kurumuş bir gül hayaleti. Geçen pazartesi çatısını çökerten, gökyüzüne uzanan okunu göçerten yangın kasıtlı mıydı, kaza mıydı, henüz bilinmiyor. Polis çemberine alınan yaralı katedrale bir kilometreden fazla yaklaşılmıyor. Uzaktan görünüşü daha da hüzünlü... Pek çok kişi gibi ben de kasıtlı çıkarıldığını düşünüyorum Notre Dame’ı yarıya yarıya yok eden yangının. Gerçek bir gün ortaya çıkar mı, o da meçhul... Sevindirici haber, katedralin onarımı açılan bağış kampanyasında, sadece dört günde 1 milyar Avro toplandığı ve onarımı için gereken tutarın bile aşıldığı... İkinci güzel haber ise, Ekrem İmamoğlu’nun artık İstanbul’un “mazbatalı” belediye başkanı olması. Ne demişler? Dört nikâh, bir cenaze. Şimdi YSK’nin parmağına takılacak yüzüğü bekliyoruz. Gerisi de gelir elbet. * Kırmızı Kedi Yayınevi, 2017 Rabia Naz’ın üzerinde bulunan bulgularla metruk evdekiler uyuştu Olayı aydınlatacak metruk ev yıkılmış Giresun’un Eynesil ilçesinde, evlerinin önünde yaralı halde bulunan ve kaldırıldığı hastanede hayatını kaybeden Rabia Naz Vatan’ın (11) ölümünü araştıran müfettiş ve cinayet masası ekipleri, hastane, adli tıp ve olay yeri keşif raporları ile dinlediği tanıklar üzerinden ilginç bir ayrıntıya ulaştı. Olay sonrası Rabia Naz’ın üzerindeki okul üniformasında tespit edilen talaş ve saman parçalarının polisin 27 Eylül’de olay yeri incelemesi yaptığı okul yolu üzerindeki metruk bir evdeki talaş ve saman parçaları ile örtüştüğünü belirledi. Otomobil çarptığı ve sürücünün Rabia Naz’ı önce metruk eve götürdüğü, ardından evlerinin önüne bırakarak kaçtığı iddia edildi. Küçük kızın ölümündeki sır perdesini aralayacak metruk evin ise olay yeri keşfi sonrası yıkıldığı ortaya çıktı. Bir görgü tanığı ifadesinde, Rabia Naz’ın son olarak okul yolundaki metruk bina çevresinde görüldüğünü belirtti. Baba Şaban Vatan da incelediğini belirttiği evde fark ettiği talaş ve saman parçalarının olay günü kızının üzerinde olduğunu söyledi. Soruşturmada önemli bir delil olan ve Rabia Naz’ın ölümündeki sır perdesini aralayacak metruk evin ise 27 Eylül’de polisin yaptığı olay yeri keşfinden hemen sonra yıkıldığı ortaya çıktı. Binanın belediye ekiplerince tehlike oluşturduğu gerekçesiyle yıkıldığı iddia edildi. ‘Savcılık olayı kapatma niyetindeydi’ Vatan ailesinin avukatı Emel Bodur Kılıç, Rabia Naz’ın evinin önünde adeta sihirli el tarafından bırakılmışçasına bulunduğunu belirterek tek isteklerinin kıza ne olduğunun ortaya çıkarılması ve 12 Nİsan 2018 günü Giresun Eynesil ilçesindeki evlerinin önünde yaralı halde bulunan ve hastaneye kaldırılan Rabia Naz, yaşamını yitirmişti. Rabia Naz’ın ailesi kızlarının araba çarpması sonucu yaşamını yitirdiğini belirterek, hukuk ve adalet mücadelesi başlatmıştı. evin önüne kim tarafından getirildiğinin tespit edilmesi olduğunu söyledi. Küçük kızın düştüğü iddia edilen yerde ve vücudunda bir sürtünme ve kan lekesi olduğuna dikkat çeken Kılıç, “Sadece kan biraz ayakkabısının içinde vardı. Boşalmış olan kandan hiçbir iz yoktu. Zaten ilk etapta bu durum kayıtlara trafik kazası olarak geçti ve akabinde gece saatlerinde Rabia’nın intihar edebileceği ihtimali üzerinde duruldu. Savcılık intihar diyerek dosyayı kapatma niyetindeydi” dedi. l İSTANBUL/Cumhuriyet KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr Yazarımız rahatsızlığı nedeniyle yazısını yazamamıştır. Okurlarımızdan özür dileriz. Çocuklarını sordular Buluşma mekânları olan Galatasaray Meydanı’nda toplanmalarına izin verilmeyen Cumartesi Anneleri’nin 734. eylemi, İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi önünde polis ablukasında gerçekleştirildi. Eylemde 23 Nisan dolayısıyla gözaltına alınarak işkence ile katledilen çocuklar ile 24 Nisan 1915 olaylarının yıldönümü anıldı. Polis kalkanları ve yağmur altında yapılan açıklamaya HDP Milletvekili Garo Paylan ve CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, kayıp yakınları ve çok sayıda yurttaş katıldı. Gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun’un kızı Besna Tosun’un okuduğu açıklamada, “23 Nisan vesilesiyle bir kez daha devleti ve toplumu gözaltında kaybedilen çocuklar gerçeği ile yüzleşmeye çağırıyoruz. Bu topraklarda yaşam hakları devletin güvencesinde olan çocuklar, yaşam hakkının en vahşi ihlali olan gözaltında kaybetme fiiline maruz kaldılar” dedi. 369. F oturumu gerçekleşti İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Hapishane Komisyonu, 369. F Oturumu’nda hasta mahpus Ehmede Xemi’nin durumuna dikkat çekti. İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi önünde gerçekleşen eylemde yapılan açıklamada, biran önce mahpusların yaşam hakkının korunmasını, tedavi haklarının sağlanmasını, tecridin kaldırılmasını ve keyfi uygulamaların son bulması talep edildi. l İSTANBUL ‘O’ müdahaleye soruşturma Gebze Cezaevi önünde açlık grevlerine dikkat çekmek amacıyla nöbet tutan tutuklu ailelerine yönelik polis müdahalesine soruşturma başlatıldı. Büyük tepkiye neden olan müdahaleye ilişkin açıklama yapan Valilik, polislerin maksadını aştığını belirtti. Kocaeli Valiliği’nden yapılan açıklamada, müdahaleye ilişkin, yetki ve maksadını aşan güvenlik görevlileri hakkında gerekli soruşturmanın başlatıldığını ifade etti. Valilik açıklamasında, “Müdahale sırasında yetki ve maksadını aşan güvenlik görevlileri hakkında gerekli inceleme ve soruşturma işlemi başlatılmıştır. Kamuoyuna saygıyla duyurulur” denildi. Gebze’den sonra Kızıltepe Mardin Kızıltepe’de açlık grevi eylemlerine dikkat çekmek için açıklama yapmak isteyen Barış Anneleri, polis şiddetine maruz kaldı. Annelerin polislerce yerde sürüklendiği müdahalede 5 kişi gözaltına alındı. l Haber Merkezi ‘Somut adımlar atılsın yeni ölümler olmasın’ Ankara Tabib Odası (ATO) Başkanı Vedat Bulut, cezaevlerinde 5 bini aşkın tutuklu ve hükümlünün açlık grevi yaptığını söyleyerek “Açlık grevcilerinin politik ve yaşamsal taleplerinden bağımsız olarak tüm mahkumları da içeren bir şekilde vatandaşlarımızın yaşam haklarının ve sağlıklarının korunmasını önemsiyoruz. Yetkilileri, Türk Tabipleri Birliği ve ATO ile işbirliğine davet ediyoruz” dedi. Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı Şebnem Korur Fincancı da, “Biz bugün hâlâ 2000’deki Hayata Dönüş adı altındaki katliamların acısını sırtımızda taşıyoruz. Yeni ölümler olmasın, somut adımlar atılsın ve taleplere cevap verilsin” dedi. “Ölümlere seyirci kalmayalım, hukuku ve yaşamı savunalım” başlıklı bildiri yayımlayan, aralarında Ayşenur Aslan, Bahri Bayram Belen, Baskın Oran, Cihangir İslam, Gençay Gürsoy, Mehmet Bekaroğlu, Rıza Türmen, Sezgin Tanrıkulu ve Suavi’nin bulunduğu 61 aydın “Devletin acilen adım atmasını istiyoruz” dedi. l Haber Merkezi Ayşe Öğretmen’e imza kampanyası 2015 yılında, Diyarbakır’daki sokağa çıkma yasakları sırasında, Beyaz Show’a telefonla bağlanarak “çocuklar ölmesin” dediği için 15 ay hapis cezasına mahkum olan ve kalan cezasının infazı için tekrar cezaevine giren öğretmen Ayşe Çelik’in serbest bırakılması için imza kampanyası başlatıldı. Change.org’da başlatılan kampanyada “Ayşe Öğretmen aslında hepimiz adına cezaevine girdi. Çünkü Ayşe Öğretmen şahsında ‘barış’ yargılandı, ifade özgürlüğü ayaklar altına alındı. Başından sonuna dek bir hukuk katliamı olan bu sürecin sonunda Ayşe Öğretmen özgürlüğünden, kızı da annesinden mahrum artık. Çelik hapis altındayken de ülkede hiçbirimiz özgür değiliz” denilerek Anayasa Mahkemesi’ne Ayşe Çelik’in itirazını bir an önce karara bağlama çağrısı yapıldı. l İSTANBUL