24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 20 NİSAN 2019 CUMARTESİ TASARIM: SERPİL ÜNAY Herkese Bilim Teknoloji Dergisi’nin katkılarıyla hazırlanmıştır. bilim ve teknoloji Sağlıksız beslenme koşulları ve sigara kullanımı önemli tetikleyici Gençlerde kalp krizi oranı hızla artıyor Batuhan Sarıcan Yeni veriler gençlerde kalp krizi oranın arttığını ortaya koyuyor. Araştırma ABD’de Boston’da yapıldı. Brigham and Women’s Hastanesi’nin kardiyologlarından Dr. Ron Blankstein ve ekibi 20002016 yılları arasında iki büyük hastaneden birine başvuran 50 yaş ve altındaki yaklaşık 2 bin 100 kalp krizi hastasına ait verileri incelediler. Genel olarak, 5 hastanın yaklaşık 1’i (veya yüzde 20’si) 40 yaşında veya daha gençti. Araştırmacılar, 40 yaş ve altındaki hasta oranının her yıl yaklaşık yüzde 2 oranında arttığını belirlediler. Blankstein, 40 yaşın altındaki kişilerin kalp krizi geçirdiğini görmenin, eskiden son derece nadir olduğunu ancak son zamanlarda işlerin biraz değişmeye başladığını söylüyor. Ve “20’li veya 30’lu yaşlarda olsanız bile bir kere kalp krizi geçirdikten sonra daha fazla kardiyovasküler sorun riski altındasınız ve sizden yaş olarak daha büyük olabilecek biri kadar da riskiniz var” diyerek genç yetişkinleri uyarıyor. Geleneksel riskler Çalışmaya katılan hem genç hem de yaşlı gruplar; diyabet, yüksek tansiyon, sigara ve ailede kalp krizi öyküsü dahil olmak üzere kalp hastalığı için yaklaşık olarak aynı geleneksel risk faktörleri oranına sahipti. Gençlerde kalp krizlerinin neden arttığını daha iyi anlamak için daha fazla çalışmaya lerde kalp ve damar hastalık larının görülmesinin yaşlılara göre daha riskli olabileceğini de sözlerine ekledi: “Gençler de meydana gelen kalp krizle ri genelde, kalp damar darlı ğı geçmişi olmadan meydana gelen ani kalp krizleri oluyor. Hal böyle olunca da stres gi bi bir faktörle damar çatlıyor ve tam tıkanıklığa yol açıyor. Bu da kalp krizine ya da ki şinin ölümüne yol açabiliyor. Bu yüzden de yaşlı hastalar da olduğu gibi kollateral geli şim dediğimiz yan damarların açılması gerçekleşmemiş olu yor. Mesela daha önceden ger çekleşen bir darlığınız varsa Kalp krizi can almaya devam ediyor. Son ve bunun üzerine bir kalp krizi geçiriyorsanız, bu sefer kollateral damar oluşumuna meyilli oluyor. Acil durumlarda ihtiyaç var. Ancak kalp hastalıklarının önlenmesi konusunda geleneksel tavsiyeler yıllardaki veriler, genç yetişkinlerde kalp krizi riskinin arttığını bu damarlar açılıp işlevsellik kazanabiliyor; krizi azaltabiliyor veya ciddi sonuçların önüne geçmiş oluyor.” Genç halen tüm yaş grupları için gösteriyor. Üstelik yetişkinlerde durumun geçerli. Türkiye’de durum ne? Türkiye’deki durumu ise gençlerin geçirdiği kalp krizleri, yaşlılara göre daha riskli. Uzmanlar, sağlıksız farklı olduğunu ifade eden Değirmencioğlu, “Onlar biraz daha hazırlıksız yakalanıyorlar. Ama her kalp krizi işin uzmanlarına sorduk. Acıbadem Üniversitesi’nden kardiyolog Doç. Dr. Aleks Değirmencioğlu, 40 yaş altı koro beslenme ile sigara kullanımının yanı sıra şehir hayatı ve geçiren genç hasta ölür diye de bir şey yok tabii” dedi. 2 milyon hasta ner kalp hastalıklarının artma strese dikkat Türkiye’deki durumu yansı sına sebep olarak sigara kullanımının yükseliş göstermesi çekiyor. tan HAPPY çalışmasına göre ülkemizde 2 milyonun üzerin ve sağlıksız beslenme alışkan de insan kalp yetersizliği ile lıklarını gösterdi. Bunun yanı yaşıyor. Verilere baktığımızda sıra obezitenin yaygınlaşması sin de kalp ve damar hastalık Türkiye’de 35 yaş üzeri eriş ve onun tetiklediği diyabet ve larının tetiğini çektiğini söy kin popülasyonunda kalp yet kolesterol yüksekliği gibi has ledi. mezliği sıklığının yüzde 2.9 ol talıkların artmasının, diğer ne Kalp hastalığına genç yaş duğunu görülüyor. Bu rakam, denlerle kombinasyon oluştur ta yakalananlarda sayı ola daha genç bir nüfusa sahip ol duğunu düşünüyor. Şehir ha rak artış da gözlemlediğini ifa mamıza karşın, Batı toplumla yatı ve beraberinde gelen stre de eden Değirmencioğlu, genç rından yüksek. Erimiş ve katı tabakaların atomik seviyede iç içe geçtiği çığır açıcı bir keşif yapıldı Aynı anda hem katı hem sıvı Hastalıkların tanısına yapay zekâ Guangzhou Tıp Üniversitesi’nden Kang Zhang yönetiminde çalışan Çinli ve Amerikalı bilim insanları, hastalık tanısı yapabilen bir yapay zeka geliştirdiler. Yeni program, büyük veri yığınlarını aşarak hangi hastaların öncelikli olarak tedavi edilmesi gerektiği konusunda yardımcı olabilecek. Programın ender görülen hastalıkların teşhisinde de kullanılabileceği söyleniyor, çünkü bu hastalıklar hakkında doktorların pek fazla bilgileri yok. Araştırmacılar yeni sistemi büyük bir veri yığınıyla test ettiler. Aralarında daha çok okul öncesi çocukların olduğu 1,3 milyonu aşan kişiye ait 100 milyon veri, 2016 2017 yılları arasında Guangzhou Kadın ve Çocuk Tıp Merkezi’nde toplandı. Hastalık semptomları ve teşhisler dışındaki diğer bazı bilgileri alan yapay zeka bu verilerle hastalıklara tanılar koydu. Bu tanı verileri daha sonra doktorların verileriyle karşılaştırılarak sistemin güvenirliği belirlendi. Karşılaştırma 20 doktorla yapıldı ve doktorlar yetki sınırları ve deneyimlerine göre beş gruba ayrıldı. Sonuçlara göre yapay zeka sistemi genç doktorların bulunduğu ilk 2 grupta 0,885 puanla daha başarılı oldu. Fakat daha deneyimli olan üç grupta aynı başarıyı gösteremedi. Derleyen: Nilgün Özbaşaran Dede Evaluation and acuurate diagnoses of pediatric diseases using artificial intelligence, Nature Medicine, 11.02.2019. Identifying facial phenotypes of genetic disorders using deep learning, Nature Medicine, 7.01.2019. Potasyum atomlarını aşırı basınç ve yüksek sıcaklığa maruz bırakan bilim insanları, maddenin aynı anda hem katı hem sıvı olabilen yeni bir halini keşfetti. Fen bilgisi derslerinde bize maddenin üç hali olduğu söylenmişti; katı, sıvı ve gaz. Birbirleri arasında geçiş olabilse de bir madde aynı anda iki halde bulunamazdı. Ancak yeni çalışmalar, fiziğin bu temel kuralına çığır açıcı bir yorum getiriyor. Araştırmacılar, bilgisayar simülasyonlarını kullanarak metali aşırı sıcaklık ve basınç koşullarına maruz bırakarak sanal potasyumu “erimiş zincir” adı verilen bir duruma getirdiler. Bir başka deyişle, maddenin her iki hali bir arada bulundurduğu yeni bir hali tanımladılar: Erimiş zincir halini. Bu olguya göre madde aynı anda hem katı hem de sıvı olabiliyor. Teknik bir ifadeyle, erimiş ve katı tabakalar atomik seviyede iç içe geçiyor. Dahası, bu ikili durum, simülasyondaki farklı deney koşullarında da tutarlılık gösterdi. Bu fenomen, erimiş zincir durumunun sabit bir madde türü olduğunu ve katı ile sıvı arasında bir geçişin söz konusu olmadığını gösteriyor. Bu, fiziğin çözülemeyen büyük gizemlerinden birisine yeni bir yorumdu. Edinburgh Üniversitesi Fizik ve Astronomi bölümünden Andreas Hermann, “Bu madde katı gibi görünüp hissediliyor ancak içinde sıvı bir kısım da var” diyor. “Bu durumu içinden su damlayan bir sünger gibi düşünebilirsiniz. Tek fark sünger de sudan yapılmış” Hermann, maddedeki sıvı kaybolduğunda, katı kısmın bir bölümü o boşluğu doldurmak için eridiğini söylüyor. Bilgisayar simülasyonu Önceki deneylerde potasyum atomlarına yüksek basınç uygulanmış ve atomların karmaşık diziler halinde yeniden düzenlendiği görülmüştü. Potasyum atomları; aşırı basınç ve aşırı sıcaklığa maruz bırakıldığında hem katı hem sıvı olan bir potasyum yığını elde ediliyor. Uygulanan sıcaklık 500 santigrat derecelere kadar yükseltildi, basınç ise 24 gigapaskal (gigapaskal 1 milyar paskallık basınç birimi) arasındaydı. Sonuçlar incelendiğinde aynı anda hem katı hem sıvı olabilen bir madde hali ile karşılaştılar. Yüksek basınç altında potasyum atomları karmaşık bir şekil alıyorlardı. Sıcağın etkisiyle de atomları bir arada tutan bağlar eriyor ve potasyum sıvı hale geliyordu. Bu yeni madde haline ChainMelted faz (erimiş zincir hali) adı verildi. Bilim insanları, sodyum ve bizmut gibi atomların da bu yeni madde haline geçiş yapabileceğini düşünüyor. Ancak bu durumun gerçekleşebilmesi için potasyuma uygulanan koşullardan daha farklı koşullar gerekebilir.  Bulgular, Ulusal Bilim Akademileri Bildiriler dergisinin gelecek sayısında yayımlanacak. Derleyen: Batuhan Sarıcan https://www.livescience.com/65212elementsolidandliquid.html?utmsource=lsnewsletter&utmmedium=email&utm campaign=20190412ls Kediler isimlerini öğrenebiliyor Dünya genelinde 600 milyon kadar kedi insanlarla bir arada yaşıyor. Peki, kediler onlara seslendiğimizde nasıl tepki veriyor? Kediler sesimizi sadece mama vereceğimiz zaman mı tanıyor? Yoksa gerçekten de kendi isimlerini öğrenebiliyorlar mı? Konuyu incelemeye alan Tokyo Üniversitesi’nden Atsuko Saito ve ekibi bu soruların yanıtını bulabilmek için bazı testler yaptı. İlk testte araştırmacılar kedi beslenen 11 evi ziyaret ederek sahiplerinden kedilerine beş keli meyle seslenmelerini istedi. Kelimelerin uzunluğu ve ritmi kedinin ismine benziyordu ve beşinci kelime ise kedinin adıydı. Ve 11 kediden 9’u adını duyduğu zaman kafasını çevirerek kulaklarını dikti. İkinci test 20 ev kedisiyle tekrarlandı ama bu sefer kelimeleri yabancılar telaffuz etti. 20 kediden 11’i sadece kendi ismine tepki verdi. Son deneyde ise en az 5 kedinin bulunduğu evler ziyaret edidi. Bu sefer önce diğer kedilerin isimleri, son olarak da test edilen kedinin ismi söy lendi. Sonuç olarak 24 kediden sadece 6 tanesi ismini duyduğunda tepki verdi. Anlaşıldığı üzere kediler isimlerini belli başlı deneyimlerle bağlantı kurarak öğrenebiliyor. Kedilerin de en az köpekler kadar iyi öğrendiğini ancak kedilerin bu bilgiyi göstermeye pek de gönüllü olmadığını gösteriyor. Yani bizi pekâlâ anlıyor fakat her seslendiğimizde yanıt vermek istemiyorlar. 1 DAKİKADA İNTERNET (2019) 1. Google’da 3.8 milyon arama yapılıyor. 2. Facebook’a 1 milyon kişi giriyor. 3. 18.1 milyon SMS gönderiliyor. 4. YouTube’da 4.5 milyon video iz leniyor. 5. Instagram’da 347 bin görüntüle me yapılıyor. 6. Twitter’a 87 bin 500 kişi giriyor. 7. 188 milyon eposta gönderiliyor. 8. 41.6 milyon WhatsApp+Messenger mesajı gönderiliyor. 9. Neredeyse bir milyon dolarlık eticaret yapılıyor. 10. Netflix’te neredeyse 700 bin sa atlik izleme yapılıyor. Kaynak: www.visualcapitalist.com, 2019 En eski etçil dinozor, kuş evriminin önemli halkası Kuzey İtalya’da yırtıcı dinozorların en eski temsilcisi bulundu. Erken Jura Dönemi’nin en büyük etçili kabul edilen Saltriovenator zanellai isimli dinozorun boyu neredeyse 8 metre ve paleontologlar, hayvanın canlıyken 1 ton ağırlığında olduğunu tahmin ediyorlar. Yırtıcı sürüngenlerin beden boylarına yeni bir bakış açısı sunan yeni fosil, öte yandan kuş evriminin de önemli bir halkası. İster Tyrannosaurus rex, Allosaurus veyahut da Megalosaurus olsun, bu iki ayak üzerinde yürüyen yırtıcı dinozorlar, etçil ilkel sürüngenlerin en büyük temsilcileri. 15 metreye kadar büyüyen bu canlılar bir tondan daha ağırlar. Bu yüzden bu yırtıcı sürüngenler Brachiosaurus veya Brontosaurus gibi dev otçullar açısından ciddi tehdit oluşturuyordu. Fakat bugüne dek etçil Theropodların ne zaman “devleştikleri” kesin olarak bilinmiyordu. Kuzey İtalya’nın Lombardiya bölgesinde bulunan fosil, büyük yırtıcı dinozorların evrimine yeni bir bakış açısı sundu. 200 milyon yıl yaşındaki kalıntı aslında 1996 yılında Milano’nun kuzeyindeki bir taşocağında bulunmuştu. Ancak fosil kayacın içine hapsolduğu için yıllarca Milano Doğa Tarihi Müzesi’nin deposunda incelenmeyi beklemişti. Araştırmacılar 1999 yılında dinozor kemiklerini kimyasallarla kayaçtan çıkarmaya başladılar. Fakat fosil çok fazla parçalandığı için bunları yeniden bir araya getirmek 8 yıl sürdü. Ve ancak son incelemeler le Saltriovenator zanellai’ın önemi anlaşıldı. ‘Saltriovenator erken Jura Dönemi’nin en büyük ve en ağır Theropod’u diyor Milano Doğa Tarihi Müzesi’nden Cristiano Dal Sasso. “Çünkü 7.50 m uzunluğundaki hayvan henüz büyümekte olan bir yavru ve bu büyüklükte olması çok şaşırtıcı.” Paleontologlar hayvanın hayatta iken 1.2 ila 1.6 ton ağırlığında olduğunu tahmin ediyorlar. Bu da bu ağırlıktaki Theropod’un ilk ortaya çıkış tarihini 25 milyon yıl kadar öne alıyor. Bilim insanları bu dönemde bu canlıların bu kadar çok büyümüş olmasını otçullar ve etçiller arasındaki rekabete bağlıyorlar. İlginç olan diğer bir nokta da şu: Geç tarihlere ait yırtıcı dinozorlar ön ayaklarında sadece üç parmağa sahipken, Saltriovenator’un dört parmağı var. Ancak bunlardan sadece üç tanesi gelişmiş ve uzun pençelere sahip. Dördüncü parmak ise kısalmış. Bu nedenle İtalyan Alpleri’nde bulunan bu fosil hem Theropod hem de kuşların evriminde önemli bir halkayı temsil ediyor. Saltriovenator’un kavrayıcı eli Therapod’ların soyağacındaki önemli bir boşluğu dolduruyor. Nitekim yırtıcı dinozorlar ilk önce küçük parmaklarını daha sonra ise yüzük parmaklarını kaybettiler. Geriye kalanlardan ise üç parmaklı el gelişti. Bu el ise daha sonra kuşkanadı olarak evrildi. The oldest largesized predatory dinosaur comes from the Italian Alps, Science, 19.12.2018. Arılar da hesap yapabiliyor Balarıları böcekler arasında en akıllı olanları. En bol nektarlı çiçeklere giden yolu buluyor ve hemcinsleriyle en karmaşık bir şekilde iletişim kuruyorlar. Dahası matematik mantığına bile sahipler. Hem kümeler arasındaki farklılıkları algılayabiliyor hem de sıfır sayısını boş küme olarak kavrayabiliyorlar. Bu yetenek çocuklarda dört yaşından itibaren gelişmekte. Peki balarıları hesap da yapabilir mi? Örneğin 2+1 veya 42 gibi problemleri çözebilirler mi? Toplama ve çıkarma gibi aritmetik işlemler iki bilgi işlem düzlemi gerektirir. Bu hesaplamaları yapmak için küme kavramına sahip olmak gerekiyor ve bu da arılarda var. Ayrıca hem matematiğin kurallarını akılda tutmak hem de kısa vadeli bellek yardımıyla her matematik işlemindeki sayıları hatırlamak gerekli. Bu tür yetenekler bugüne dek şempanze, orangutan, Rhesus maymunu, karga, gri papağan ve güvercinlerde görülmüştü. Arılardaki durumu görmek isteyen araştırmacılar, ilk önce arılara belli renkleri belli işlemlerle eşitlemeyi öğrettiler. Bir oda nın girişinde çok sayıda sarı kareler gördüklerinde bu kümeden bir elementi çıkarmak zorundaydılar. Kareler mavi olduklarında ise görevleri bir kare eklemekti. Objelerin sayıları bir ila dört arasında değişiyordu. Balarıları içeri girdikten sonra iki çıkışlı bir odaya ulaşıyorlardı. Bunlardan birinde doğru diğerinde yanlış cevap bulunuyordu. Arı doğru cevaba doğru uçtuğunda ödül olarak şekerli su alıyordu. Yüz uçuştan sonra önemli teste geçildi. Arıların karşısına bu sefer üç çıkış seçeneği verildi. Arıların yüzde 60 ila 70’inin doğru sonuca doğru uçtukları görüldü. Bu sonuçtan yola çıkan araştırmacılar balarılarının hesap yapabildiklerini söylüyorlar. Arılar kurallara göre basit toplama ve çıkarma işlemi yapabildikleri gibi bunları yeni kümelere ve yeni biçimlere de aktarabiliyorlar. Arıların küçük beyinleriyle bu kadar karmaşık işlemleri nasıl yerine getirebildikleri henüz bilinmiyor. Derleyen: Nilgün Özbaşaran Dede Numerical cognition in honeybees enables addition and subtraction, Science Advances, 6.02.2019.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle