22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
bilim ve teknoloji TASARIM: İLKNUR FİLİZ Herkese Bilim Teknoloji Dergisi’nin katkılarıyla hazırlanmıştır. 930 Mart 2019 CUMARTESİ Ortadoğu’nun CERN’i Prof. Zehra Sayers’e ‘Bilim diplomasi Ödülü’nü kazandırdı Ortadoğu’yu birleştirdi ödülü aldı Biyofizikçi Sayers’e Amerikan Bilim İlerleme Derneği’nin bu ödülü Ortadoğu’da CERN benzeri ‘SESAME’ adlı laboratuvarın kurulmasındaki rolü ve İsrailİran, TürkiyeGüney Kıbrıs gibi ülkeleri bir araya getiren yönlendirici çalışmaları nedeniyle verildi. Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi’nin kurucu öğretim üyelerinden Zehra Sayers ve çalışma arkadaşları, Ortadoğu bölgesinde ilk senkrotron ışınımı laboratuvarının kurulmasındaki rolü ve yönlendirici çalışmaları sebebiyle “Bilim Diplomasi Ödülü” kazandı. Yapısal biyolog olan Zehra Sayers, 2001 yılından bu yana Ürdün’deki Ortadoğu Senkrotron Işınımı Deneysel Bilim ve Uygulamaları (SESAME) Laboratuvarı’nın Bilimsel Danışmanlık Komitesi Başkanlığı’nı yapıyordu. Bölgede türünün ilk örneği olan laboratuvar Mayıs 2017’de Allan, Ürdün’de açılmıştı. Sayers, bu laboratuvarın tasarım aşamasından çalışmaya başlamasına kadar bütün süreçte yönlendirici rol oynadı. Sayers ve dört meslektaşı, projedeki öncü çalışmaları sebebiyle Amerikan Bilim İlerleme Derneği’nin (AAAS) bilim diplomasisi ödülüne layık görüldü. Ortadoğu’da bir ilk Nature’a konuşan Sayers, SESAME’deki çalışmalardan bahsetti. Lefkoşa’daki Kıbrıs Enstitüsü’nden bazı bilim insanlarının diş ve kemik gibi insan kalıntılarını analiz ettiklerini ve başka bir grup bilim insanının ise bölgedeki toprak ile hava Ömrünü bilime adamış bir kadın 2010 yılından bu yana Sabancı Üniversitesi Temel Geliştirme Direktörlüğü görevini de yürüten Sayers, lisans derecesini fizik dalında Boğaziçi Üniversitesi’nde, doktorasını ise Londra Üniversitesi’nde Biyofizik alanında tamamladı. Daha sonra Açık Üniversite, Oxford’da ve Uppsala Üniversitesi’nde dok tora sonrası araştırmacı olarak çalışan Sayers, 1985 yılında Almanya’da Avrupa Moleküler Biyoloji Laboratuvarı’nın (EMBL) Hamburg’daki laboratuvarına ilk kadın kadrolu araştırmacı olarak katılarak senkrotron Xışınımının biyolojik moleküllerin yapı çalışmalarında kullanımının öncüleri arasına girdi. Geçmişte Sabancı Üniversitesi’nde rektörlük de yapan Sayers ayrıca, Stanford Senkrotron Işınımı Laboratuvarı (SSRL), Fransız ve Belçika Ulusal Bilimsel Araştırma Kurumları için hakemlik yapıyor. Türk Hızlandırıcı Merkezi Projesi (THM) Uluslararası Bilimsel Danışmanlık Komitesi ve EMBL Hamburg Proje Değerlendirme Paneli üyeliği gibi çeşitli uluslararası oluşumlarda da görev alıyor.Sabancı Üniversitesi’nde 2000 yılında başlattığı çalışmalarla Türkiye’de rekombinant protein üretimi, protein kimyası analizleri ve proteinlerde üç boyutlu yapı deneysel çalışmalarına da öncülük eden ve bu alanlarda çok sayıda öğrenci yetiştiren Sayers’in bilimsel çalışmaları, İsveç Doğa Bilimleri Araştırma Konseyi, TÜBİTAK, Avrupa Moleküler Biyoloji Organizasyonu (EMBO), UNESCO, Jülich Araştırma Merkezi gibi kurumlarca destekleniyor. kalitesini ölçüp kurşun ve arsenik gibi ağır toksik metallere baktıklarını söyledi. ‘100 bin kişi eğittik’ SESAME’nin bilim insanları arasında bir iletişim yolu açtığını belirten Sayers, “Bu Ortadoğu’da önemli. 2000’den bu yana yapılan SESAME toplantılarımızda farklı ülkelerden, kültürel geçmişlerden, inançlardan ve siyasi görüşlerden insanların birbirleriyle konuştuğunu fark ettik” dedi. Projenin başında bazı maddi engeller olduğunu ifade eden Sayers; Ürdün, Türkiye, İsrail, İran ve Mısır’dan oluşan üye ülkelerden 1’er milyon dolar gönüllü katkı payı alma fikriyle bu engeli aşmaya çalıştıklarını, ancak Arap Baharı ve yaptırımlar sebebiyle Mısır ile İran’dan bu katkının alınamadığını, yine de diğer iki ülkeyle birlikte bu engeli aştıklarını ifade etti. SESAME ile bölgede 100’den fazla kişiyi eğittiklerini de sözlerine ekleyen Sayers, “En yüksek bilimsel hedeflere ulaşmamış olsaydık, insanlar bu laboratuvara veya ortaya çıkan çalışmalara saygı duymazdı” ifadelerini kullandı. Türkiye’de kariyerinin başında bulunan bilim insanlarına da tavsiyeler veren Sayers, “Sakin olun, denemeye devam edin ve çalışma standartlarınızı yüksek tutun. Aklınızda bir hedef varsa, sizi her zaman düz bir yol beklemez. Kendinize sorun: Kimse seni izlemese bile maraton koşar mıydın?” 90 yaşına kadar beyin kendisini yeniliyor Nöroloji uzmanları on yıllardır beyindeki hücre üretimi konusunda ikiye bölünmüş durumda. Bazıları insanların yetişkinliğe eriştiğinde beyin hücresi “kotasını” doldurduğunu, bazıları da yaşlılığa kadar beynin yeni nöronlar ürettiğini öne sürüyor. Yeni bir araştırma ibreyi yeni nöronlara yöneltti. İspanya’da yapılan bir araştırmaya göre beynin hafıza ve ruh halini yöneten kısmı olan hipokampüs, yaşlılıkta dahi taze hücre üretebiliyor. Ancak Alzheimer hastalığının baş göstermesiyle, beyindeki yeni hücre sayısı azalıyor. Yeni bulgular, Alzheimer’ın erken teşhisine de yardım edebilir. Nature Medicine tıp dergisinde yayımlanan araştırma kapsamında, önce 4387 yaş aralığında hayatını kaybetmiş olan 13 kişinin bağışlamış olduğu sağlıklı beyin dokuları incelendi. Madrid Özerk Üniversitesi’nden María LlorensMartín ve ekibi yaptıkları incelemelerde sağlıklı beyinlerde yeni nöronlara rastladıklarını ancak bu nöronların sayısının yaş ilerledikçe azaldığını söylediler. 40 ve 70 yaşları arasında beyindeki yeni hücreler 40 bin milimetreküpten 30 bin milimetreküpe kadar düşmüş. İkinci araştırmada ise, ölmeden önce Alzheimer teşhisi konduğu bilinen 52 ile 97 yaş aralığında deneklerin beyin dokuları incelendi. Bu Alzheimer hastalarında da yeni beyin hücrelerinin oluştuğuna dair izler vardı ama sağlıklı beyinlere oranla yeni hücre sayısı çok daha azdı. Alzheimer’ın daha ilk safhalarında olan beyinlerde, sağlıklı beyinlerdeki yeni hücrelerin yarısı ya da daha azı kadar yeni hücreye rastlandı. Yapay zekâ, atomDijital dünyanın öncüsü Bill Gates uyarıyor bombası gibi tehlikeli Microsoft’un kurucusu Bill Gates yapay zekâyı iki tarafı keskin kılıca benzetti ve “özellikle tıp ve eğitim alanında önemli dönüşüme ve gelişime yol açacak ama insan soyuna zararlar verebileceğine ilişkin uyarılar da göz ardı edilmemeli” dedi. Stanford Üniversitesi’nin yeni kurulan İnsan Merkezli Yapay Zekâ Enstitüsü’nun açılış konuşmasını yapan dijital dünyanın öncülerinden Microsoft’un kurucusu Bill Gates, yapay zekânın tıp ve eğitim gibi alanlarda çok önemli ve gerekli dönüşümlere yol açtığını ve açacağını belirtirken “ama önemli riskleri tehlikeleri de var” uyarısı yaptı ve özellikle bugünkü insan soyuna zararlar verebileceğine ilişkin uzmanların ciddi uyarıları olduğuna dikkat çekti. Son yıllarda yapay zekâ ile ilgili hem korku hem umutların arttığını belirten Gates, hem gelecek vaat eden hem de tehlikeli olan çok fazla teknoloji yoktur, mesela nükleer silahın enerji olarak da kullanılması buna bir örnektir. Bugün yapay zekâ oyunlar geliştirmek, reklam göstermek, fotoğraf tekniklerini geliştirmek, hikâyeler yazmakta kullanılıyor. Ama burada bir risk var, çünkü güçlü yapay zekâ sistemleri istemediğimiz davranışlarda bulunabilir, kendi türümüzün de yok oluşuna doğru yönlendirilebilir, dü şüncelerine yer verdi. Gates şu çerçevede konuştu: “Ama bu risklere rağmen araştırmacılar büyük iştahla yapay zekâ sistemlerinin tüm yetenek ve becerilerini son derece hızlı geliştiriyorlar. Son birkaç ayda bile çok ciddi ileri adımlar elde edildi. Niçin bu yapılıyor? Muhtemelen pek çok nedeni var, kâr etmek, şöhret elde etmek, uluslararası rekabet gibi.. ama şu unutulmamalıdır ki getireceği yararlar yerine pek çok risk de barındırıyor içinde.” Gates, şimdiye kadar dünya toplumu için güzel şeyleri olduğunu, sağlıkta, eğitimde, küresel yoksulluğu önlemede önemli yararlar elde edildiğini belirtti, mesela yapay zekânın ilaç geliştirme süreçlerini hızlandıracağını ve sağlığa daha büyük katkılar yapacağını düşünüyorum, bazı ülkelerde çocuklara yılda bir kez azitromisin adı verilen ve iki sente mal olan bir antibiyotik verirseniz, yüz bin hayat kurtarıyor; bu makine öğrenme teknikleri olmasaydı böyle çözümler bulmak zor olacaktı veya olmayacaktı, dedi. Eğitime değinen Gates, yapay zekâ eğitim alanını dönüştürüyor, YZ asistanları öğretmenlere yardımcı oluyor ve öğrenciler daha eğlenceli eğitiliyorlar.. Bill Gates şu noktalara değinerek konuşmasını bitirdi: “Potansiyel yararlarını düşündüğümüzde, yapay zekâ çalışmaları şüphesiz ki durmayacaktır, daha ileri yapay zekâ sistemlerine doğru çalışmalar sürecektir, ama potansiyel riskleri açısından baktığımızda bu çalışmaları dikkatli ve sorumlu bir şekilde yapmalıyız; mesela uluslararası koordinasyonlar olmalı; yasalara ihtiyaç var bu konuda, ayrıca yapay zekânın insanların tümüne güvenli ve yararlı olmasını sağlayacak politikalar yasalar geliştirmek zorundayız.. Stanford Üniversitesi’nin, YZ’nin getirdiği zorlukları aşmak için multidisipliner uzmanlık getirmeyi amaçlayan yeni İnsan Odaklı Yapay Zekâ Enstitüsü’nün misyonu, bu bakış açısına uygun. YZ’nin insani etkisini araştırmalı ve tahmin etmeliyiz ve bu etki ışığında gelişimini yönlendirmeliyiz.” Büyük beyinli canlılar daha uzun esniyor Esneme, maymundan kuşlara kadar birçok canlıyla paylaştığımız bir davranış. İnsanların ve birçok diğer canlının bazen derin soluk alabilmek için niçin esnemek zorunda kaldığı konusunda biyologlar arasında görüş ayrılığı var. Esneme genelde yorgunluğun veya can sıkıntısının işareti. Bir teze göre esneme sayesinde kan dolaşımına daha fazla oksijen pompalanır. Yeni bir teze göreyse esnemek beynin kan dolaşımını iyileştirdiği gibi aynı zamanda serinleti yor da. Andrew C. Gallup ile çalışan ekip 2011’de bu tahminle ilgili kanıtlar sunmuştu. Araştırmada, tüm hayvan türlerinin aynı uzunlukta ve aynı yoğunlukta esnemediği gözlemlendi. Büyük beyinli hayvanlar aynı etkiyi elde edebilmek için daha uzun esnemek zorunda. Buna göre esneme süresi ve nöron sayısı arasında bir bağlantı olması gerekiyor. Ekip bunu kontrol edebilmek için aralarında fare, kedi, tilki, kirpi, mors, fil ve insanların da dahil olduğu 29 farklı türün videosunu in celedi. Sonuç ilginç: Küçük beyinli ve beyin kabuğunda daha az nörona sahip hayvan türleri daha kısa esniyor. Ortalama 6 saniyenin üzerindeki esneme süresiyle insan, en uzun esneyen canlıların başında. İnsanı 6 saniyeyle fil takip ediyor. Farelerin esneme süresi ise 1.5 saniyeden kısa. Araştırmacılara göre beden boyu ve anatominin, ölçülen farklılıklarla bir ilgisi bulunuyor. Kaynak: http://rsbl.royalsocietypublishing.org/ content/12/10/20160545#ref7 EN POPÜLER WEB TARAYICI YAZILIMLARI 1) Google Chrome (%63.3) 2) Apple Safari (%14) 3) Microsoft IE & Edge %6.9) 4) Mozilla Firefox (%6.1) 5) Opera (%2.9) 6) UC (%2.37) Kaynak: w3.counter.com, Ocak 2019 Sabri Ülker Bilim Ödülü Başvuruları 31 Mart’Ta son Genç bilim insanlarına çağrı! Sabri Ülker Vakfı’nın genç bilim insanlarını teşvik etme ve araştırmaların toplum faydasına sunulmasına destek olma misyonu çerçevesinde gerçekleştirdiği “Sabri Ülker Bilim Ödülü 2019” yarışmasının başvuruları devam ediyor. Sadece Türkiye’den değil tüm dünyadan 45 yaş altı genç bilim insanlarına açık olan yarışmanın teması “Beslenme, Metabolizma ve Toplum Sağlığı”. Başvurular 31 Mart’a kadar sürecek. Yarışmaya, tamamlanmış orijinal projelerle sadece İngilizce başvuru yapılabiliyor. Kazanan bilimsel projenin 100 bin TL ile ödüllendirileceği yarışmanın jürisinde bu yıl, uluslararası bilim insanlarının yanı sıra geçtiğimiz yıllarda bilim ödülü kazanan isimler de yer alıyor. Sabri Ülker Bilim Ödülü’nün kazanını 2 Mayıs tarihinde açıklanacak. Başvurular https:// scienceaward.sabriulkerfoundation. org adresinden yapılabilir. Vücut ısısından elektrik enerjisi Giysiler artık sadece kıyafet olmaktan çıkalı çok oldu. Akıllı kumaşlar vb. malzemeler sayesinde tişörtler, pantolonlar vb. giysiler günümüzde akıllı telefon, kondisyon bilekliği veya tıp ürünleri için kullanım yüzeyi görevini görüyorlar ve içlerine yerleştirilen elektronik de gitgide küçülüyor. Ama tekniğin kumaş içinde tamamen kaybolması mümkün değil. Çünkü giysinin herhangi bir şekilde elektrikle beslenmesi gerekiyor. Bunun için de ilave cihazlar genelde mıknatıs, çıtçıt veya cırt cırt ile kumaşa iliştirilmekte. Bilim insanları şık çözümler üzerinde çalışıyorlar, örneğin ileride giysilerin üzerine “basılabilecek” ultra incelikte güneş hücreleri gibi. Massachusetts Üniversitesi’nden Trisha Andrews, tamamen farklı bir çözüm getirdi. Araştırmacının geliştirdiği kumaşın taşınabilir elektroniği, enerjisini beden sıcaklığından alıyor. Beden sıcaklığı ve serin çevre arasındaki farkla bile termoelektrik malzemeler enerji üretebiliyor. Elektrik yükü sıcak bölgeden soğuk bölgeye naklediliyor ve çok az da olsa kullanılabilir elektrik enerjisi akıyor. Ancak bu yöntemin pratikte kullanılabilmesi için pahalı olmayan, etkili çalışabilecek ve sağlığa zarar vermeyecek malzemeler bulunmuyordu. Araştırmacılar şimdi yeterli termoelektrik özelliklere sahip hesaplı ve biyouyumlu bir dokuma ürettiler. Söz konusu malzeme üzerinde PEDOTCI isimli, iletken bir polimerin yerleştirildiği pamuklu bir kumaştan oluşuyor. Bant şekli verildiğinde bu malzeme örneğin bilek, ayak veya üst kol gibi bedenin daha sıcak olduğu bölgelerde taşınabilecek. Testlerde elde taşınan bu bandın 20 milivoltun üzerinde bir sıcaklık akımı oluşturduğu görüldü. Üstelik bu malzeme yıkanmaya ve sürtünmeye karşı da dayanıklı. Uzmanlar bu yüzden yeni malzemenin akıllı giysilerde veya kol saati ve kondisyon bilekliklerinde kullanılabileceğini düşünüyorlar. A Wearable AllFabric Thermoelectric Generator, Advanced Materials Technologies, 22.01.2019. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle