18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 19 MART 2019 SALI EDİTÖR: ELİF TOKBAY / MÜNEVVER OSKAY TASARIM: EMİNE BİLGET HABER Bolu Valisi’nden ilginç talimatlar: Telefonlar 24 saat açık kalacak, hastalık da izinle Peki ya tuvalet molası OZAN ÇEPNİ Bolu Valisi Ahmet Ümit’in, il genelinde kamu görevlilerinin uyacağı esasları belirlediği ve memurların özel hayatlarına varan talimatların yer aldığı skandal genelgeye Cumhuriyet ulaştı. 39 maddelik genelgede memurlara mesai içi ve dışında 24 saat telefonlarının açık tutulması, tanınan ve tanınmayan numara ayrımı yapılmaksızın anında cevap verilmesi talimatı verildi. Memurlarına güvenmeyen vali ayrıca, “Üst makamlara ve toplantılara girilirken cep telefonları kapatılacak veya ‘sessiz’ servisine alınarak telefon görüşmesi yapılmayacaktır” talimatını da ekledi. Memurların haftalık ve resmi izinleri, sağlık raporları, toplantıya katılımları, performans ‘Zulüm fetvası’ Valinin memurlara yönelik genelgesini değerlendiren Eğitim İş Genel ÖzlükHukuk ve TİS Sekreteri Maksut Balmuk, “Vali bey personele zulüm fetvası yayımlamıştır. Genelgenin maddelerinin birçoğu mevzuata aykırı iken insan haklarına, özel hayata da müdahale niteliğinde. Genelgenin dilinde de çalışanları rencide edecek bir tarz kullanılmıştır” dedi. Balmuk, “Vali, memurların il dışında çıkışında aldıkları izin 2010 referandumu sonrasında 6111 sayılı yasa ile kaldırılmıştır” diye konuştu. Sağlık raporuna ilişkin talimatı da Balmuk, “Sağlık raporu memur tarafından alınmaz, muayenedeki bulgulara göre doktor tarafından verilir. Raporun amirine bildirmesi yeterli” ifadeleri ile değerlendirdi. Balmuk, “Emirleriniz OHAL döneminde bile bu denli mevzuata aykırı olamaz. Bolu Beyi’ni hatırlatan yaklaşımı bırakın” dedi. ları hakkındaki koşullar da valilik talimatları ile belirlenir duruma geldi. Genelgede birçok bakanlığın vazgeçtiği performans sistemi de yer aldı. Vali, idari amirlerin kendilerine bağlı kurum, birim ve personelini ayda bir denetleyerek raporlar hazırlamasını istedi. Memurların “gereksiz” yere rapor alabileceğini, bir doktorun da “gereksiz” rapor verebileceğini düşünen vali, “Sağlık yönünden gerekli ve zorunlu olmadıkça sağlık raporu alınmamasına ve yazılmamasına özen gösterilecektir” dedi. Doktorların raporlarına rağmen ancak “zorunlu” durumda izin alabileceğini belirten vali, “Tabiplerce istirahati zorunlu görülen personel de, sağlık yönünden zorunluluk olmadıkça hastalık raporunu sağlık iznine çevirmeden görev mahallini terk etmeyecektir. Hastalık raporları sağlık iznine çevrilirken izin dosyasında raporun aslı mutlaka bulundurulacaktır” talimatı verdi. Genelgede ayrıca tüm kamu personeline, “Hizmetlerin yürütülmesinde, Sayın Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere, tüm kamu görevlileriyle ‘bir takım ruhu’, ‘birlik ve beraberlik anlayışı’ ve bunun gerektirdiği karşılıklı sevgi, saygı ve nezaket anlayışı içinde hareket edilecektir” talebinde bulundu. Valinin talimatlarında ek olarak, mevzuattan kaldırılan mesai saati haricinde il dışına çıkışlar da izne bağlandı. l ANKARA Ata’dan ÇanakkaleliÇanakkale Deniz Zaferi’nin 104. yılı kutlandı Mustafa Kemal Atatürk’ü tarih sahnesine çıkaran, yurt savunmasının ve özgürlük mücadelesinin simgelerinden olan Çanakkale Deniz Zaferi’nin 104. yılı törenlerle kutlandı Çanakkale Deniz Zaferi’nin 104. yıldönümü etkinliklerle kutlandı. Törenler, Cumhuriyet Alanı’ndaki Atatürk Anıtı’na, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Türk Silahlı Kuvvetlerini temsilen Çanakkale Boğaz ve Garnizon Komutanı Tuğamiral Levent Kerim Uça, Çanakkale Valisi Orhan Tavlı ve Belediye Başkanı Ülgür Gökhan tarafından çelenk sunulmasıyla başlandı. Bu sırada “TCG Burgazada” gemisinden top atışı yapıldı. Törene, Avustralya’nın Ankara Büyükelçisi Marc İnnesBrown, Avrupa Askeri Sorumlusu Tuğamiral Guy Howtorn ve Hükümet Askeri Ataşesi Albay Richard Campbell, Yeni Zelanda’nın Ankara Büyükelçisi Wendy Hinton, Hükümet Askeri Ataşesi Yarbay Emma Tomas ile askeri ve sivil yetkililer de katıldı. Atatürk vurgusu Çanakkale Belediyesi Başkanı Ülgür Gökhan, 18 Mart Stadyumu’nda devam eden törenlerde kendisine getirilen konuşma yasağını, geçen yıl olduğu gibi yine sosyal medyadan yayımladığı videoyla deldi. Gökhan’ın konuşturulmaması talimatı, 2 yıl önce AKP’li Meclis Üyesi Tülay Ömercioğlu ile yaşadığı tartışmanın ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından verilmişti. Gökhan konuşmasında, Çanakkale’nin, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde binlerce Mehmetçiğin canıyla korunmuş, atılan her bir adımda yürekleri titreten bir kent olduğunu vurgulayarak “Tüm bu nedenlerle Anadolu coğrafyasında yaşayan herkes Ata’dan Çanakkalelidir... Her geçen yıl önemi giderek artan bu anlamlı günde; demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, özgür ve bağımsız bir vatan için canlarını veren tüm şehitlerimizi rahmet, gazilerimizi minnetle anıyor, anıları önünde saygıyla eğiliyorum” dedi. ‘Yeni Zelanda’ siyaseti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da, resmi törenler kapsamında ilk konuşmasını Çanakkale 18 Mart Stadyumu’nda yaptı. Müslümanların katledildiği Yeni Zelanda’daki terör saldırısına değinen Erdoğan, özetle şunları söyledi: “Bu bireysel bir olay değildir, örgütlüdür. Biz buradayız, biz Çanakkale’deyiz. İstanbul’u Konstantinapol yapamayacaksınız. Dedeleriniz geldi kimileri tabutla döndü. Siz de gelirseniz dedeleriniz gibi uğurlayacağımızdan şüpheniz olmasın.” Resmi törenlere daha sonra Şehitler Abidesi’nde devam edildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, buradaki törenin ardından Troya Müzesi’nin açılışını gerçekleştirdi ve yapımı süren 1915 Çanakkale Köprüsü’nde incelemelerde bulundu. MSB’den video Milli Savunma Bakanlığı, 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi’nin 104. yıldönümü dolayısıyla bir video hazırladı. Bakanlığın sosyal medya hesabında yayımlanan videoda Çanakkale Savaşı’nda çekilen görüntüler, Mustafa Kemal Atatürk’ün cephedeki fotoğraflarının yanı sıra Türk askerlerinin katıldığı farklı zamanlardaki operasyonlardan görüntülere yer verildi. l İZMİR / Cumhuriyet Kılıçdaroğlu: Şehitler arasında ayrımcılık yapılıyor Bağımsızlığı perçinledi Törende gerginlik 18Mart 1915 Çanakkale Zaferi’nin 104. yıl dönümü nedeniyle, Avcılar Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi’nin, Barış Manço Kültür Merkezi’nde düzenlediği anma programında gerginlik yaşandığı iddia edildi. Avcılar Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi okulunun meslek öğretmeni M.T’nin, şehitler adına okuduğu dua sırasında Atatürk’ün adını hiç anmaması üzerine protokolde yer alan Avcılar Askerlik Şubesi Başkanı Albay Önder İrevül’ün, öğretmenin yanına gidip tepkisini gösterdiği ve salonu terkettiği belirtildi. Avcılar Belediye Başkanı Dr. Handan Toprak Benli ile birlikte DSP ilçe Başkanı, DSP Meclis Üyesi adayları ve Muharip Gaziler durumu protesto edip salonu terk etti. Tipi izin vermedi Erzurum Atatürk Üniversitesi Spor Külübü tarafından Çanakkale Deniz Zaferi’nin 104’üncü yıldönümü ve 18 Mart Şehitleri Anma Günü dolayısıyla Palandöken’in 3 bin 176 metredeki zirvesine tırmanış gerçekleştirildi. Zirveye yaklaşırken tipiye tutulan ve zor anlar yaşayan kafile dönmek zorunda kaldı. l DHA CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara’da düzenlenen “Çanakkale Şehitlerini Anma Toplantısı”nda, şehit ve gazi aileleri ile demokratik kitle örgütlerinin temsilcileriyle bir araya geldi. Bir ulusun ayakta kalma, yedi düvele karşı mücadele etme zaferi olan Çanakkale muharebesinin bağımsızlığı da perçinlediğini belirten Kılıçdaroğlu, Çanakkale Zaferi’nin bir başka anlamının daha olduğunu, bu zaferden 3 yıl sonra aynı düşman kuvvetlerinin Çanakkale Boğazı’nı hiçbir direniş olmadan geçerek İstanbul’u işgal ettiklerini anımsattı. Kılıçdaroğlu, “3 yıl sonra bir kişinin bir imzasıyla aynı gemiler tek kurşun atmadan gelip İstanbul’u işgal etmişlerdir. Bir kişinin iradesinin bir devlete egemen olmasının tehlikesi nedir, buna dikkatinizi çekmek isterim. Bir kişinin iradesiyle devlet, başkent işgal ediliyorsa neden Mustafa Kemal’in cumhuriyeti, TBMM’yi kurduğunu hep beraber düşünmek zorundayız” diye konuştu. Ayrımcılık kalksın 15 Temmuz şehitleri ve gazileri ile terörle mücadele operasyonlarında şehit düşenler ve gazi olanlar arasında “ayrım yapıldığını” belirterek “Niye ayrım yapıyorsunuz? Birisine diyoruz ki ‘15 Temmuz’da tırnağın yaralanırsa seni gazi sayacağız.’ Öbürü gitti eksi 3540 derecede mücadele etti, vücudunda mermi var, parmakları yok. Niye onu gazi saymıyorsunuz? Bu ayrımcılık benim vicdanımda derin yaralar açıyor. Asla kabul etmiyorum. Bu konuda en ciddi mücadeleyi yaptık, yapmaya da devam edeceğiz” dedi. l ANKARA / Cumhuriyet ‘Gazeteciliği, gazeteleri öldürün!’ Evet, iktidar tarafından medyanın kuşatılması ile gazete satışlarının düşmesi arasında paralellik var. Hürriyet’in 2016 2017 başında görünen satışı 320’ydi. 60 bin toplu alım yapılıyor ve satış 320 civarında tutuluyordu. Yani bayi net satışı, bireysel alıcı olarak, 260 bindi (özel bilgi). Bir yıl sonra yani 2017 2018’i izleyen dönemde, bayi net satışı kendini korumuş, 250 270 bin arası gerçekleşmişti. Hürriyet’in satılacağı haberinin duyulmasıyla net satış 210 bine kadar düştü (60 bin blok düşüş). 2018 Nisanı’ndan sonra net satışta blok düşüşler sürdü. Bugün tiraj raporlarında görünen satış 248 bin, ama büyük ölçekli toplu alımların yapıldığı bilgisi geliyor. Kaynağına güveneceğim duyuma göre net satış 80 binin altında. Yani 2.5 yıl öncesine kıyasla, nette 140 bin gibi bir düşüşten bahsediyoruz. Gazetelerin pazarlama stratejileri reklam, itibar vb. açılarından, baskı ve toplu alımlarla satış göstergelerini ayarlama politikası izlerler. Toplu alımlarda gazetelerin kayıpları sadece dağıtıma ödedikleri yüzde 10 gibi bir farktır. Toplu alımların bedelini gazete, dağıtım şirketinden, komisyonu kesilerek geri alır. Gazeteleri öldürme mekanizması Yani, Hürriyet grubunun satılmasıyla büyük bir kan kaybı gerçekleşti. Bu sermaye, daha önce de, 2011’de Milliyet ve Vatan’ı satın almıştı. Abdi İpekçi’nin evrensel gazetecilik niteliklerine uygun yayımladığı ve bir ekol olan Milliyet 20 binin altında net satıyor. Vatan’ı, 10 bin satarken 2018 Ekimi’nde kapattılar. Şimdi sahip olduğu 3 gazetenin durumuna bakarak söyleyebiliriz ki, bu sermaye sahipleri gazete kapatma ve satışlarını azaltma mekanizması gibi çalışıyor. Demirören Grubu’nun gazetelerin tiraj kaybı veya kapanmasından üzüntü duyduklarını söyleyebilir miyiz? İktidar yandaşlığı yaparak da para kazanabilselerdi, şüphesiz ki çok iyi olurdu. Ama bu olmuyor, gazeteciliğin doğasına aykırı. Siyasi kamplaşmanın son derece keskin ve medya üzerinde siyasi baskıların ve medyayı yandaşlamanın gündemde olduğu, bir havuz medyasının oluştuğunun bilindiği ülkede, Hürriyet’in el değiştirmesiyle önemli düşüşler yaşanacağı kesindi. Hürriyet grubunu satın alırken, satışların düşeceğini bilmiyor olmaları mümkün değil. Çünkü arkalarında Vatan ve Milliyet örnekleri var. Hürriyet ve diğer gazete alanlar, genellikle doğru haber isteyen demokrat, laik, eğitimli, çevresinde şu veya bu biçimde toplum lideri ve kanaati olan insanlardır. Bu insanlar bırakırlar. Dolayısıyla ortalıkta gazete okurlarını yok etme, kesip biçme eylemi var. Siyasi program yürürlükte Bu siyasi bir olaydır.. Yoksa siyasi cinayet mi deseydim?! Gazeteciliği, gazeteleri öldürün programı yürürlüktedir. Süreç 2008 gibi başlamıştır, adım adım geldiği noktadayız. Otoriter rejimlerin tüm dünyada başlıca işlerinden biridir medyayı kontrol. Medyayı kontrol etmeye başladığınızda, onu bitirme sürecini başlatıyorsunuz. Onların gazete satılsın diye bir derdi yok. Patrona verdirir parasını kapattırır. Tersine, gazete satılmasın, ben kontrol edeyim, istemediğim yorum ve haberleri yayımlamasın der. Yeter ki kamuoyu manipüle edilsin... Pembe haberler yayımlansın. Seçimlerde özellikle toplumun doğru haber alması engellensin, dahası açıklamalar tahrif edilsin, yalan haberler yaysın.. Büyük okur kaybı Son iki yıl içinde 250 bine yakın net gazete okuru kaybı var. Şüphesiz ki daha öncesinden havuzlanan medyayla birlikte ortalıktan çekilen yüz binlerce okur var. Habertürk 65 bin gibi satarken kapatıldı, Ciner grubu dijital gazeteciliğe geleceğe çok erken sıçradı! Bu okurlar diğer gazetelere gitmediler. Ama varlar, alternatif kaynaklara yöneldiler. İktidarın “Gazeteciliği, gazeteleri öldürün!” politikasının geldiği nokta bizler için içler acısı. Eminim Hürriyet’teki (ve diğer) gazeteciler ruhlarını yaralanmış hissediyorlardır. Kahramanı unuttu: Neydi o çavuşun adı? Cumhur İttifakı’nın AKP’li Hatay Büyükşehir Belediyesi başkan adayı İbrahim Güler, Çanakkale Savaşı kahramanı Seyit Onbaşı’nın adını unuttu. Yerel seçim çalışmaları kapsamında yurttaşlara seslenen İbrahim Güler, şehitlerin isimlerini saymaya başlayarak, 15 Temmuz’da şehit olan Ömer Halisdemir’den bahsetti. Ardından Çanakkale Savaşı kahramanı Seyit Onbaşı’nın adını unutarak yardımcısına, “Çavuşun adı neydi yav” diye sordu. Güler, yardımcısının hatırlatması üzerine “Tarihte Seyit Çavuş’lar var” diyerek devam etti. l İç Politika C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle