17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 18 ŞUBAT 2019 PAZARTESİ ‘Hayata düşman’ şeyler Haberin video kaydını izleyince, Nâzım’ın ünlü dizelerini hatırladım birden: “Onlar ümidin düşmanıdır, sevgilim, akar suyun meyve çağında ağacın, serpilip gelişen hayatın düşmanı. Çünkü ölüm vurdu damgasını alınlarına……” Şu, Bursa’da geçen olayı kastediyorum. Hani, “Reis”in konvoyu geçecek diye hemen her gün başka bir yerde yaşanan manzarayı. Trafikte durdurulmuş binlerce aracın arkasında bas bas bağıran ambulans hatırlatıldığında, görevli trafik polisinin “Ne yapayım kardeşim? Ben emir aldım. Burayı keseceğim. Bir şey yapamam…” diye tepki verdiği insanlık dışı sahneyi. Hayata düşman olunca, gözü bir şey görmez insanın. Sadece kendi hayatı umurundadır. Kendi var olma savaşıdır birinci (ve aslında tek) önceliği. Cumhurbaşkanı’nı dinliyorum dün haberlerde: “Bu seçimler sadece belediye başkanı ve meclis üyeleri seçimi değil, daha hayati bir önem taşıyor…” Burada da, kendi siyasi hayatını öne alan bir anlayışın tüm izleri yok mu? Hani şu koalisyon ortağı ile birlikte “beka sorunu” diye tabir ettikleri şey var ya… Haberlerde, partisinden ayrılıp iktidar partisinden aday olmak üzere bizzat “En tepeyi” arayıp kendini yerlere seren ucuz bir siyasetçiye (hangisi diye sorabilirsiniz? O kadar çoklar ki…) rastlıyorum: “Baş tacısınız Reis’im.. Elinizi öpmeye gelmek istiyorum..” diye yılışan. Bir ara istem dışı cebine soktuğu elini, “Aman bir gören olur sonra” gibilerden korku ile aniden çıkaran zavallı siyasetçiyi kastediyorum. Kuyrukları gösteriyor başka bir haber kanalı. Orada harcanan hayatlara gidiyor gözüm. Yoksul vatandaşımın, nasıl 2 kilo hıyarı 2 TL ucuza aldığını zannederek “sevindirik” edildiğini izliyorum. Ama bunun maliyetinin üç vakte kadar artırılacak vergilerle nasıl kendisine ödetileceğinin farkında olmadan, üstelik de hâlâ cahil cahil “Ecevit’in kuyrukları daha fenaydı. Bunlar varlık kuyruğu” yalanına inandırıldığına tanık oluyorum. Twitter’da bir annenin acı dolu yıldönümü hatırlatmasına (nasıl da unutuyoruz) tanık oluyorum: “Oğlum Ahmet Atakan’ı, (Gezi Direnişi’nde katledilen) katiller hep 23 yaşında bıraktılar. Oğlumun doğum gününde gözyaşı ve kanayan bir yara var. Vurulduk, unutma bizi eyyy halkım!..”  diyor, Emsal Hanım. Yasal bir siyasi partinin milletvekilinin (amacına katılırsınız katılmazsınız) yaptığı açlık grevi nedeni ile ölüm sınırında gezinmesine karşın, ona destek veren “seçilmişlerin” nasıl sokak ortalarında sopa yediklerine, itilip kakıldıklarına, kimsenin umurunda olmadıklarına, terörist muamelesi gördüklerine tanık oluyorum. İçişleri Bakanı’nın, “Sizi yürütürsem adam değilim…” nobranlığını, anayasa tanımazlığını izliyor, üzülüyorum. Memleketin bunca yıkılmışlığı, ekonominin bunca çöküntüsü dururken, “Ben aday değilsem batsın bu parti, batsın bu dünya. Ben de gider öteki dükkâna tezgâhtar olurum.. ” seviyesine düşmüş siyasetçilerin koltuğa yapışmalarına takılıyor zihnim. Tiksiniyorum bu tür siyasetten. Üç kuruşluk (biliyorum kuruş değil milyon dolar ama ne fark eder) rant kapılarının anahtarını teslim etmemek uğruna düşülebilecek acınası durumları, çoğunluğun ne zaman göreceğini merak ediyorum. Hayatın üzerinde tepinenlerin hoyratlığını izliyorum TV’de bir “korku filmi” gibi. Göreme’de kültür hazinesinin dibine yapılan gecekonduları, birer birer çöken o hırsız müteahhitlerin betondan tabutlarını görüp, “Kim bilir yarın sabah hangisi çökecek gözümüzün önünde, kim bilir kaç can yitecek, Hasan Kaçan’ın kim bilir kaç yüz bin dolara oynadığı kamu spotunun konusu olan o ucube çok katlı gecekondular” diye iç geçiriyorum.  Nâzım’ın dizelerine dönüyorum yeniden: “…..bir daha geri dönmemek üzere yıkılıp gidecekler, Ve elbette ki, sevgilim, elbet, dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya, dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle: işçi tulumuyla bu güzelim memlekette hürriyet…” diye bir daha okuyup, biraz umutlanıyorum. Acaba? YÖK’ten ‘Dijital Dönüşüm’ YÖK, “Yükseköğretimde Dijital Dönüşüm Projesi’’ başlatıyor. Proje için ‘’pilot üniversite’’ olarak seçilen Ağrı İbrahim Çeçen, Bayburt, Bingöl, Iğdır, Munzur, Muş Alparslan, Siirt, Şırnak üniversitelerinde, YÖK’ün koordinasyonunda ve Anadolu Üniversitesi’nin yürütücülüğünde “Dijital Çağda Öğrenme ve Öğretme” dersi çevrimiçi olarak öğretim elemanlarına verildi. Derslere, 3 bin 112 öğretim elemanı katıldı. Bu üniversitelerde ayrıca ikinci dönem tüm öğrencilere yönelik 3 kredili “Dijital Okuryazarlık” dersi açılacak. [email protected] EDİTÖR: FİGEN ATALAY TASARIM: EMİNE BİLGET Çocuklarla yapılan felsefe atölyeleri Çocuklarmitolojiden bir eğitim da hikâyeyle başlıyor ocuklar da felsefe yapar. Hem de 5 yaşından itibaren. Yeter Çki çocuklara, onları sıkmaya felsefecak, meraklandıracak, eğ yapar lendirecek doğru yöntem lerle yaklaşılsın. Boğazi çi Üniversitesi Felsefe Bö lümü mezunu Dr. Öz ge Özdemir, 912 yaş arası çocuklarla “Ço cuklar için Felsefe” atölyeleri yürütü yor. Özdemir’in bu atölyelerdeki tartış malardan yola çıkarak kaleme aldığı dört kitaplık “Çocuk lar için Felsefe” serisinin ilk iki ki tabı, Redhouse Kidz tarafından ya yımlandı. Çocukların sanıldığının aksine felsefeden sıkılmadığını, 56 yaştan itibaren çocuklarla felsefe yapılabileceğini söyleyen Dr. Özde mir, çocuklara felsefeyi sevdirme nin yollarını anlattı: Momus hep eleştirir n Çocuklar için felsefe ne demek? Atölye çalışmalarında neler yapıyorsunuz? “Çocuklar için Felsefe” bir öğre tim yöntemi. Çocuklar bir hikâye etrafında ortaya çıkan soruları birlikte tartışıyor, fikirlerini söylüyor, farklı fikirleri dinliyorlar. Örneğin, “En İyisini Yapmak Mümkün mü?” adlı kitapta mitolojiden Çocuklarla felsefe yapmak zor değil. Ama annebabaların da öğretmenlerin de öncelikle öğretme ve cevap verme kaygısını bir kenara bırakmaları şart. la uygulanabilir. Benim en çok çalıştığım ve verimli bulduğum yaş grubu, ilkokul öğrencisi çocuklar. Tartışmak gerek bir hikâyeyle başlıyoruz. Momus her şeyi eleştiren bir tanrı. “Neden böyle davranıyor sizce” diye soruyor İpek Hanım ve çocuklar tartışmaya başlıyor. İpek Hanım burada bir kolaylaştırıcı, yani cevap vermekle değil, yeni kapılar açan sorular sormakla yükümlü. “Çünkü kıskanç!” diyor çocuklardan biri ve ardından kıskançlık, haset, öykünme, rekabet, iyi eleştiri, kötü eleştiri gibi bir dolu kavram açığa çıkıyor. Başlangıçta az da olsa bilgimiz olan bu kavramları aslında hiç sorgulamamış olduğumuzu görüyoruz. Sorgulayınca kavramlar inceliyor, düşünme gelişiyor. Nihai cevapla değil ama daha derin ve doğrudan bir kavrayışla ayrılıyoruz sınıftan. Her oturumda sorgulanan soru ya da kavrama dair bir şeyler öğreniyoruz tabii, ama bu ikincil kazanım. Aslında birincil hedef, her hafta düzenli olarak yapılan soruşturan topluluk çalışmasıyla, ço cukları eleştirel ve yaratıcı düşünmeye alıştırmak. Ya da zaten sahip oldukları bu özelliği kaybetmemelerini, daha da geliştirmelerini sağlamak. Çocuk merak duyar n Çocuklar felsefeyi seviyor mu? Çocuklarla birlikte yapılan tüm işlerde, yetişkin sahici bir merak duyuyorsa, çocuk zaten merak duyuyor. Yeni düşüncelere ilgiyle, tam bir mevcudiyetle orada olduğunuzda çocuklar felsefe yapmayı çok seviyorlar. Hatta yavaş ve sakin giden bir etkinlikte sıkılırlar mı diye düşünürken, süre bitmesine rağmen ayrılmadıkları oluyor. n Felsefenin çocuklara yararları nedir? Felsefe yapmak, öncelikle eleştirel ve yaratıcı düşünmenin gelişimini destekliyor. Bir konu hakkında bir hipotez öne sürmek, bunu destekleyen gerekçeler sunmak, çıkarımlar yapmak, örnekler karşıörnekler bulmak, ilk düşüncemizi yeniden düzenlemek ya da değiştirmek, tüm bunlar eleştirel düşünme dediğimiz becerinin adımları. Buna bu kadar doğrudan etki eden başka yöntemler ve çalışmalar da vardır elbette. Ama “Çocuklar için Felsefe” yönteminin bu konuda başarısı birçok araştırma raporuyla ispatlanmış durumda. Bunun yanında, bir topluluk çalışması yapılıyor. Amacın tartışmayı kazanmak değil tartışılan soruyu daha iyi kavramak olduğu, kendi fikirlerimizi cesurca dile getirebildiğimiz ve farklı fikirleri saygıyla dinleyebildiğimiz bir çalışma. n Felsefe eğitimi kaç yaşında başlamalı? Anasınıfından itibaren başlayabilir. Yani 56 yaş çocuklardan başlayarak ileri yaşlara kadar her çocuk n Çocukları felsefeye nasıl teşvik edebiliriz? Okullara, öğretmenlere düşen görevler neler? Bu yöntemin kazanımlarına ilişkin farkındalığı olan okullar, öğretmenlerinin eğitim alması yönünde karar alıyor, çünkü çocuklara öğretmenler aracılığıyla ulaşabiliyoruz. Felsefi düşünme ve merak uyandıran sorular sorma becerisi öncelikle öğretmenlerde gelişmeli ki, çocukları felsefi soruşturmaya çekebilelim. Çocuklara yönelik yazılmış felsefe kitaplarını okumakla iş bitmiyor maalesef. Oradaki soruları bulmak, tartışmak gerekiyor. n Aileler bu konuda evde neler yapabilir? Bazı çocuk kitaplarının felsefi içeriği oluyor. Ya da tamamen çocuklar için yazılmış felsefe kitapları var. Bu kitapları okuduktan sonra tartışabilirler. Yine cevap verme ve öğretme kaygısını bir kenara bırakıp, merakla sorular sorabilirler. Mühendis Kızlar İstanbul’da Gençlere ilk fırsat Diplomalı işsiz oranı yüzde 34.5 Limak Vakfı, Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ile birlikte yürütülen Türkiye’nin Mühendis Kızları Projesi’nde yer alan bursiyerler, İstanbul’da bir araya geldi. Limak Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Özdemir’in ev sahipliğinde gerçekleşen ve 3 gün boyunca devam eden programda, 25 ildeki 35 devlet üniversitesinde mühendislik eğitimi alan 110 öğrenci ile deneyimli kadın mühendislerden oluşan mentorlar buluştu. Bursiyerler, toplantıda yükümlü oldukları sosyal sorumluluk faaliyetlerini anlattı, projeye dahil olma hikâyelerini paylaştı. Toplantının açılışında konuşan Ebru Özdemir dördüncü yılına giren Türkiye’nin Mühendis Kızları projesinin lider kadın mühendis adayları yetiştir me konusunda öncülük ettiğini belirterek, “İlk yıl 40 öğrenciyle başladığımız bu serüvende ikinci yılımızda 65, üçüncü yılımızda 100 derken, bu sene 110 öğrenciye ulaştık. Mentor havuzumuz genişledi. Aramıza koçlarımız ve programdan mezun öğrencilerimiz katıldı’’ dedi. 20 bin liseli Türkiye’nin Mühendis Kızları projesiyle 2015’ten bu yana toplam 310 öğrenciye yükseköğrenim bursu ve 80 öğrenciye staj imkânı sağlandı. Projede aktif olarak şu anda 35 farklı üniversiteden 110 öğrenci bulunuyor. Programın lise bölümünde ise 2018’de farkındalık yaratıcı oyun ve sanal gerçeklik uygulamaları ve her bir okulda gerçekleştirilen rol model buluşmaları ile 10 ilde 20 bin öğrenciye ulaşıldı. GAZETECİLER, ÇOCUKLARI SEVİNDİRDİ Medyatrek üyesi 20 gazeteci, Türkiye Haber Kameramanları Derneği’nin temin ettiği, bot, mont ve kırtasiye ürünlerinden oluşan yardım malzemesini Kars’ın Çıldır ilçesine bağlı Gölebakan Köyü’nde öğrenim gören çocuklara ulaştırdı. Yardım malzemeleri, 40 ilkokul, 38 ilköğretim ve 60 ortaöğretim öğrencisine tek tek teslim edilirken, çocuklar gazetecilere gelecek hayallerini anlattı. Kimisi doktor olmak istediğini, kimisi bilim insanı olmak istediğini söylerken tüm çocukların ortak hayali, başarılı bir eğitim hayatı geçirip iyi birer meslek sahibi olmak. l NECATİ SAVAŞ Esas Sosyal’in ilk sosyal yatırımı olan İlk Fırsat Programı’nda 2019 yılında 35 genç sivil toplum kuruluşlarında çalışacak. Gençler, 12 ay boyunca 2 bin 350 lira maaş alacak. Üniversiteden yeni mezun gençlerin ilk işbaşı deneyimlerini, STK’lerde 12 ay boyunca tam zamanlı olarak çalışmalarını destekleyerek sağlayan İlk Fırsat Programı’nın yıllık buluşması Conrad Oteli’nde yapıldı. Fırsat eşitsizliği var Esas Sosyal Kurucular Kurulu Başkanı Emine Sabancı Kamışlı, son 15 yılda 100’den fazla üniversite açıldığına dikkat çekerek şunları söyledi: “Diplomalı işsiz oranı yüzde 34.5 kadınlarda yüzde 40. Üniversite mezunları, lise ve ilkokul mezunlarına göre daha uzun süre işsiz kalıyorlar. Diplomalı gençler fırsat eşitsizliği ile karşı karşıya. Bazı üniversitelerin mezunları mülakata bile çağrılmıyor. Şirketler de aynı dar havuzdan eleman seçmek zorunda kalıyor. Bir de iş deneyimi istenince olay bitiyor. İlk fırsat programında Anadolu’nun daha az bilinen üniversitelerini bitiren gençlere fırsat eşitliği veriliyor. İş teklifi alıyorlar Şu ana kadar İlk Fırsat’ı tamamlayan gençlerin yüzde 80’i, henüz programı tamamlamadan iş teklifi aldı. Gençlerin yüzde 40’ı özel sektöre geçti yüzde 60’ı STK tercih etti.’’ 3 yılda binlerce başvuru aldıklarını ve 95 gence ‘’ilk fırsat’’ şansı verildiğini belirten Kamışlı, programın bundan böyle ‘Şevket Sabancı’ adıyla anılacağını da söyledi. İlk Fırsat Programı’ndan bu yıl yararlanacak gençler, bir yıl boyunca STK’lerde çalışarak para kazanacak. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle