18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 7 ARALIK 2019 CUMARTESİ EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM:EMİNE BİLGET 9 l Alinur Uğurpakkan l Mehmet Selçuk l Murat Sayın l Murat Özmenek YÜKSEK YERİLİM HATTI Erdinç UTKU NATO’nun 70. yıl sloganı: Birimiz hepimiz, hepimiz ABD için! HHH Dün gece hiç tanımadığım birine sırf BANA BENZEMİYOR DİYE usulca sokulup VATAN HAİNİ dedim! HHH Sallandıracaksın 3 doları, 5 Euro’yu Taksim Meydanı’nda, bak bi daha çıkabiliyorlar mı? HHH Dur yolcu, bilmeden gelip bastığın bu toprak, daha yeni imara açıldı... HHH Emekçinin güvencesi kıdem tazminatı fona devrediliyor: “Kıdem tazminatı”, “sırra kadem” tazminatı... HHH Sonunda çokkültürlü toplumu yarattık. Çoğunluk HİNT fakiri, azınlık AMERİKALI gibi yaşıyor. HHH Daha doğmadan GEBELİK TESTİ ile başlıyor, SINAV dolu hayatımız! HHH Her zaman “Her işte bir hayır vardır” demeyin. HAYIR demeyi de deneyin! HHH Müşteri gibi takılıyoruz, serbest piyasaya düşmüş hayatlarımıza... HHH Yer demir gök bakır ama yine de madencilikte geriyiz! HHH Çevremizi TEMYİZ tutalım! HHH Hayatımızın yarısı diyet yapmakla ve “nasıl zayıfladığımızı anlatmak la”, kalanı da “verdiğimiz kiloları geri aldığımıza” hayıflanmakla geçiyor... HHH Bizim ülkemizde evlilik “resmi hezimete mahsus” ciddi bir müessesedir... Celal Atik, Kurtuluş Parkı’nda Günhan AYDIN Günlerdir musallat olan tasasız zamanlara duyduğun özlemle buz gibi aralık sabahında Kurtuluş Parkı’nda, dünyanın sonuna varmış gibi geziniyordun. Küçücük köprünün iki yakın kıyısını birleştirdiği havuzda, seni hayretler içinde bırakarak havuza attığın simit parçalarına üşüşen, kırmızı balıklar olurdu. O şaşkınlığı üzerinden atabilmiş değilsin bugün bile. Havuzun arkasındaki, küçüklüğünde yalnız başına gelip Gizli Yediler okurken şeftali suyu içtiğin çay bahçesi de yok artık. Pek inandırıcı bulmazdın arka bahçelerde hırsız kovalayan limonata düşkünü dedektiflerin maceralarını. Ama, bir kitap bulundururdun hep yanında, başkalarının bakışlarından kendini korumak, yalnızlığından mahcup olmamak için. Şimdi bomboş dikil bakalım tarihe geçmiş havuzun kenarında. Senin için yerlerden palamut toplayacak bir baban da yok artık. Az ileride yaşlı temizlik işçisi, dallardan tek tük kalmış yaprakları silkeliyor. Yanı başında kuru yapraklarla dolu bir çuval var. Buradan yola çıkıp münasebetsiz bir benzetme yapabilirdin, ama hiç o havada değilsin. Sen çocukken yetişkinler bile çocuktu. O kadar çok çocuktuk her yerde. Bütün şairler hayattaydı ve sinemaların önünde kuyruklar olurdu ve limonata içerdi afacan dedektifler. İrikıyım seyyar çiçekçi ile çok şık, çok beyefendi bir cücenin hararetli bir muhabbete daldıkları bankın önünden geçerken beyhude vehimler içindeydin. Yanlarındaki bankın ucuna da yorgunluktan değil, sohbete biraz katılmak için iliştin. “Hamzacım” diyordu cüce, “Celal Atik ile Yaşar Doğu pek geçinemezlerdi. Siyasi konular…” “Yıllarca güreştim Ragıp Bey, Antalya’da çok sevilen bir pehlivanmış dedem de” diye araya girdi çiçekçi Hamza “Ata sporumuza sizinki kadar samimi bir alakaya kimsede rastlamadım, hafızanız da çok berrak… Büyük hayranlığımız var iki hocaya da. Bir de Tevfik Kış’a… Böyle soğuk bir gündü, geçmiş zaman, karnım da aç pideciye girdim, bir çorba istedim ısınmak için. Çorbayı Tevfik Kış getirdi… Size hiç bir olimpiyat şampiyonu çorba içirdi mi Ragıp Bey?” “Anayasa hocası Mümtaz Soysal vardır, çok emek verdi memlekete kaybettik geçenlerde, o da çok överdi Tevfik Kış’ı” dedi Ragıp Bey, kaçamak bir cevapla, “Fakat konumuza dönecek olursak Celal Atik İsmet Paşa’ya yakındı, 27 Mayıs’ta evini kuşattı askerler Yaşar Doğu’nun…” Seyyar çiçekçi Antalyalı Pehlivan Hamza, yine girip araya, “Biz seninle bir güreşçi bir şair değil asla… İki balkon gibiydik zamanın iç avlusun da” dedi, “Metin Altıok’un bu şiirini hal İbrahim Tuncay tırlar mısınız Ragıp Bey,” “Tavukçu’da beraber içerlerdi Celal Atik ile Metin Altınok” dedi, İtalyan kravatlı, gözleri torba torba beyefendi cüce… “Merhaba Celal Atik, Celal Hoca merhaba…” Buz gibi aralık sabahında Kurtuluş Parkı’nda, dönüp sana hiç bakmadılar beyefendi cüce de, irikıyım seyyar çiçekçi de. Ne masalar geçti Ankara’dan. Cebinde bir Zagor cildi olsa çay bahçesine giderdin. Ama evet kapandı çoktan. Peki, size bir olimpiyat şampiyonu çorba içirdi mi hiç? l Muhittin Köroğlu l Zafer Temoçin “Damdaki Mizahçı” olarak zaman zaman damdan inip okullara gidiyor, öğrencilerle buluşuyorum… Bunu çok uzun yıllardır yapıyorum. Sanırım 25 yıl oldu bu anlamda. Başka bir ülkede 250 yılda bile olmayacak acayip bir değişimi gözlemledim bu 25 yıllık süreçte… Çocukların sürekli adı değişen ve değiştikçe içi daha da boşalan eğitim sistemi karşısındaki hüzünlü durumu anlatılır gibi değil!.. İddiayla söyleyebilirim ki, bizim kuşağın 70’lerde ilkokulu bitirirken ulaştığı bilgi düzeyi bugünün üniversitelilerinden ileridedir!.. Yani durum bu kadar vahim!.. Daha cahil kuşaklar yetiştirmek için bundan 17 yıl önce düğmeye basanlar bu anlamda gerçekten başarılı oldular. Onları kutlamak gerekiyor!.. Örneğin yıllar önce biz daha çok li DAMDAKİ MİZAHÇI Cihan DEMİRCİ Eğitim kümeye! selere, üniversitelere giderdik ama liselere artık gidemiyoruz, daha doğrusu gitmiyoruz, zira günümüz gencinin liseye gelene kadar kitapla, yazarla, çizerle, sanatla, kültürle ilişkisi pek kalmıyor!.. Apartman dairelerinde açılan Yeni Türkiye üniversitelerinin durumu ise mahalle kahvelerindeki bilgi düzeyinden bile daha kötü!.. Milli Eğitim, eylül ayı sonlarında ülke genelinde 4. sınıf öğrencileriyle yapılan bir araştırmanın sonuçlarını açıklamıştı. Bu araştırmanın sonucuna göre 112 bin 465 öğrencinin yüzde 40’ı (Bence bu da epeyce iyimser bir rakamdır!) okuduğunu anlamıyormuş! Geri kalan yüzde 60 rakamı da bana Aziz Nesin ustamı anımsattı!.. Son 25 yılda yüzlerce okulda etkinlik yapmış bir yazarçizer olarak vaziyetin bu rakamlardan daha vahim olduğunu bizzat görüyorum. Örneğin bundan 15 yıl önce çocuklara “Mizah”ın ne olduğunu sorduğumda aldığım yanıtların yerinde bugün yeller esiyor!.. Pırıl pırıl fiziklere ve zekâlara sahip, güzelim çocuklarımız ne yazık ki dünyanın en berbat eğitim sistemsizliği sayesinde orta sondan sonra heba oluyor, asıl acı olan amaç da bu zaten sanırım!.. l Saadet Demir Yalçın l Musa Toprak l Şevket Yalaz Kanun hükmünde kararname olabiliyorsa; baklava hükmünde simit, çizme hükmünde takunya, diploma hükmünde mazbata…. da olamaz mı? HHH Eskiden doğru söyleyeni dokuz CUK’LAR Günel ALTINTAŞ köyden kovarlarmış; şimdi “hakaret etti diye” tazminat davası açıyorlar! HHH En güçlü muhalefet hayat pahalılığıdır. HHH Meyhanesi olmayan kentlerin uygarlık karnesindeki “Hal ve gidiş” notları “sıfır”dır. l Oğuz Gürel l Birol Çün
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle