18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 5 ARALIK 2019 PERŞEMBE EDİTÖR: CAFER KURT TASARIM: BAHADIR AKTAŞ HABER/YORUM Siyasal İslamcılığın Amerikancı karakteri Erdoğan’ın “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti” diyen Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’a verdiği yanıt ilginç: “Önce sen kendi beyin ölümünü bir kontrol ettir!” Aynı günlerde Saray’ın sözcüsü ve iletişim başkanı da NATO’ya ne derece bağlı olduklarını ve ittifaka ne kadar katkı yaptıklarını üst üste mesajlarla anlatıyorlardı.  İşte bu, “Soğuk Savaş doğumlu siyasal İslamcılığın genetik kodlarındaki o Amerikancı karakter”dir!  Zayıflayan ABD hegemonyası Oysa tersine, NATO bugünlerde o kadar da önem atfetmeleri gereken bir durumda değil… ABD Başkanı Donald Trump bile NATO’yu gereksiz gördüğünü dile getiriyor, “bu modası geçmiş yapının ABD’ye boşuna zaman ve para harcattığını” söylüyor.  Kuşkusuz o kadar da değil, ABD Avrupa’yı yanında tutacaksa ve onları Çin ve Rusya’ya karşı kendi çıkarlarına uygun pozisyon almaya zorlayacaksa, NATO gibi siyasi ve askeri bir örgüte ihtiyacı sürecek elbette!  Ancak ABD hegemonyasının zayıflamasına bağlı olarak NATO’nun öneminin azalmaya başladığı da bir gerçek.  Fakat işte o “Amerikancı karakter”, şu şartlarda ve en kritik zamanlarda bile Fransa’dan çok NATO’culuk yapılmasını sağlayabiliyor! Türkiye’ye tehditlerin kaynağı Üstelik bugün Amerikancılık ve NATO’culuk yapmak, düne göre Türkiye’yi yönetenler için daha da zor. Bugün somut tehditler tam da oradan geliyor çünkü…  Türkiye’nin önünde iki büyük tehdit/sorun var: PKK/Suriye ve Doğu Akdeniz/Kıbrıs…  Peki, bu tehditlere/sorunlara göre kim nasıl konumlanıyor? ABD ve AB, Suriye’de PKK’nin yanında ve Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin karşısında. Fakat bu gerçeğe rağmen “yerli ve milli” görünümlü “siyasal İslamcı” iktidar, NATO zirvesi öncesi NATO’ya bağlılık yemini ediyor!  Ve Erdoğan zirveye giderken şöyle diyor: “Rusya’yla olan ilişkilerimiz müttefiklerimizle (ABD, AB) olan ilişkilerimizin alternatifi değil.” NeoAbdülhamitçilik İktidarın “yerli ve milli” görünümüne aldananların anlamadığı işte tam da bu. Erdoğanların Suriye düzleminde Rusya’yla Astana Süreci’ne girmesi ya da konu ekonomi olduğunda Çin’e açılım yapması bir eksen kayması ya da Avrasyacılık değildir.  İktidar yararcı ve gerçekçidir; Suriye’de kendisine alan açabilmek için Rusya’ya yanaşması gerektiğini görmüştür; dünyanın ekonomik merkezinin Atlantik’ten AsyaPasifik’e kaydığı şartlarda da yönünü yeni merkeze dönmüştür.  Fakat bu, siyasal İslamcı iktidarın Amerikancı karakterini kökten değiştirmemiştir elbette. İktidar o karakteri güncellemiş ve ideolojik köklerindeki Abdülhamitçilik ile harmanlayarak bir dış politik hat inşa etmeye çalışmıştır: NeoAbdülhamitçilik! Yani Rusya’yla kendisine alan açan ve bunu ABD’yle pazarlığında kullanan, bu iki kuvveti dengelemek için de AB’yle müzakere yapan anlayış…  Çok taraflılık değil, çok tarafa taviz  İşte NATO’nun Londra zirvesinin öncesinde Türkiye, İngiltere, Almanya ve Fransa liderleri arasında yapılan Suriye konulu dörtlü zirve, bu bahsettiğimiz hattın bir yansımasıdır.  Londra’daki bu dörtlü zirveden çıkan şu sonuç aslında ne demek istediğimizi çok somut anlatıyor: “İdlib dahil Suriye’deki tüm sivillere yönelik saldırıların durdurulmasında uzlaşıldı.” Yani Rusya’yla anlaşarak Suriye’ye giren ve bu ilişkiyi ABD’den taviz kopartmakta kullanan iktidar, Moskova’dan gelen İdlib konusundaki baskıyı da AB’ye dayanarak hafifletmeye çalışıyor!  Ve buna “çok taraflılık” diyor! Fakat mesele şu ki, netice “çok tarafa” tavize dönüşüyor! Baksanıza, mevcut tablodan ne kadar da mutlu ABD Başkanı Trump: “Erdoğan’la iyi anlaşıyorum. Türkiye ile iyi ilişkilerimiz var. Türkiye’nin Suriye sınırı yakınından çekildik. Orada iyi iş çıkarıyorlar. Sınırda yeterince bulunduk, petrolün kontrolü bizde.” Not: Biz makalemizi yazıişlerine teslim ettiğimizde NATO’nun Londra zirvesi başlamamıştı. Zirveyi sonraki makalemizde inceleyeceğiz. Sergim için Amerika’da, Los Angeles’tayım. Arada ülkemdeki haberlere bakıp hasret gideriyorum. Sonuç mu? “Günün önemli haberi ne?” diye elinize tableti alıyorsunuz, oku duğunuz haberler tiksinç şekil Kadın cinayetleride tanıdık geliyor. Ordu’da genç balerin Ceren Özdemir, evinin önünde bıçaklanmış. Kaldırıldığı hastanede ölmüş. Yok olan gelecekler, yuvaları sönen aileler... ve sabote edilenAramızda gezen katiller! “Efendim, Amerika’ya gelip, devrimlerimizburadan da Türkiye’de ardı arka sı kesilmeyen kadın cinayetlerini mi yazacaksın Bedri? Zaten daha geçenlerde yine yazmamış mıydın?” Evet, yine yazacağım. Yine yazacağız. Bıkmadan, sıkılmadan. Bu ülke eşindir, ister sever ister döver” dediği müddetçe, komşular çığlıklar yükselen yandaki dairelere karşı ayağa kalkmadıkça, daha çok kadın ölür. de kızını, karısını, ablasını, kız kardeşini, sevgilisini veya askıntı olduğu kızı dövmeye meraklı alçaklar olduk Şort ve mini etek mi dediniz? ça, biz de elimizden ne geliyorsa ya Kadınlara yapılan saldırılar arasında pacağız. Yazıysa yazı, yürüyüşse yü bildiğimiz gibi, otobüste, metroda tek rüyüş, yasaysa yasa... Komşu daire me sallayanlar, hakaret edenler, ta de yaşanan erkek şiddetine kulak tı ciz edenler gırla gidiyor. Genç kadın kamayıp müdahale etmekten, sokak lar her an her yerde “bir durum”la kar ta açıkça şiddet uygulayan şeytanla şı karşıya kalıyorlar. Cinsel gerekçeler, ra karşı koymaya kadar, elimizden ne kıskançlık, açlık, asalak aşklar, hep geliyorsa yapacağız. Yapmazsak, biz sine bir gerekçe buluyorlar! Bu du ler de kanıksamamız istenen bu adi rumlar nedeniyle son yıllarda çevre liğe göz yummuş oluruz. Genç kızlar mizde yer alan genç kızlarımız, kadın birbiri ardına yok olup gidiyorlar. Şu larımız artık mini etek veya şort giy le Çet, Güleda Cankel, Berivan Mi meye çekindiklerini, kentin birçok ye naz hangisini sayalım, liste maalesef rinde ancak uzun etek veya pantalon korkunç. Birçok kadın ise, 3. sayfa giydiklerini söylüyorlar. İçinde yaşadı ya bile düşmeden bu dünyadan ay ğımız Atatürk Cumhuriyeti’nde, ger rılıyor. Geriye bir istatistik haline dö çekten çok üzücü ve kabul edilemez nüşen isimleri ve şayet biliniyorsa, bir durum. Bakın yukarıdaki cinayetler “cinayet gerekçeleri” kalıyor! Onla ve dayaklar konusu ile, bu bölümde rın katilleri, dayakçıları, adi suçlular ele aldığım konu birbirinden çok fark ise onlara hafifletici nedenler bulan lı görünse de aslında birbiriyle doğru avukatlar peşinde, adaletin açıkları dan ilişkili: Kadınlarımız, kazanımların nı, zaaf noktalarını arıyorlar! dan tek bir adım geri gidemezler. Ne Bu ülkede polisler, dövülüp kara meslek hayatlarında, ne bağımsızlık kola sığınan kadınlara “Kocana dön, savaşlarında, ne etek boylarında. Ata türk devrimleri, getirdiği her kazanımıyla bir bütündür. Yobaz, eril baskılarla, ortaçağ kafası dayatmalarla bir ucundan kırpılmaya başlanacak “tadilata açık alanlar” değildir onlar! İnadına saldırganların üzerine gidilerek korunacak en önemli değerlerimizdendir bu devrimler. Kadınların seçme ve seçilme hakları ne kadar değerliyse, yalnız yaşama hakları, özgürlükleri, özel hayatlarının dokunulmazlığı, mini etekleri, şortları, makyaj yapma keyfiyetleri de bir o kadar tartışılmaz derecede değerlidir. Kadınlarımız, bu coğrafyada mini etek ve özgür yaşam haklarını korumadan, seçme seçilme haklarını koruyabileceklerini sanıyorlarsa, gerçekten çok mu çok yanılıyorlar. Bu devrimler, aynen laiklik gibi, aynen hukuk devriminin ötesinde eğitim ve sanata yaslanan aydınlanma devrimi gibi, her zerresiyle dokunulmazlığı olan bütünlerdir. Kısmi korumalara başlarsanız, bütünlük artık elinizden kayar gider. Alçak baskılar ister siyasetle, ister bürokrasiyle, ister mahalle baskısıyla, ister aile veya sokak saldırısıyla gelsin, birbirinden farkı yoktur. Yalnız kadınlarımıza değil, tüm topluma düşen bu yobaz geri dönüşle kora kor mücadele etmektir. Devrimleri korumak nedir, ne değildir? İnsan üzülüyor. Kendi topraklarında, kendi insanlarının ileriye gideceğine gerilediğini görerek üzülüyor. İnsanın aklına 1930’ların, 1940’ların 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı gösterilerindeki görüntüler geliyor... Atatürk’ün partisindeki yöneticilerin, büyük devrimci önderin “Türkçe ezan” devriminden yalnızca söz edenleri bile partiden ihraç etme talebiyle disipline gönderebildiklerini görüp, kahroluyor. Kâbus gibi bir durum. Tarihi inkâr, bir günden diğerine ortamın üzerine zift ve katran dökerek bir anda gelmez. Böyle yavaş yavaş gelir. Alıştırarak, ödünler talep ederek, cerahati yayarak, karşıdevrimcilerin nasıl yeni mevzilere yerleştiklerini görmezden gelerek... Geri adımlar böyle atılır ve insanoğlu olağandışı hamlelerle efsanevi bir devrimcinin attığı adımları, kendi evinden başlayarak sabote edebilecek kadar tarihi sorumsuzluklarla dolu kararların sahibi olabilir. Halbuki devrimler bir bütündür ve birbirlerine çelik örgülerle bağlıdırlar. Onlara “bölparçalayönet” mantığıyla bakanlar, yalnız o devrimleri yerinden sökmeye çalışanlar değil, aynı zamanda onları ayrılmaz bir bütün olarak görmeyi başaramayan bahtsızlardır. Yaşam tarzlarını, üniversitelerdeki nü modelleri, resmiyle, heykeliyle, filmiyle nü sanatı ya da içkili lokantaları savunmaya cesaret edemeyenlerdir. Bu saydıklarımıza karşı mahcup gezmeyi tercih edenlerdir. “Mütedeyyinmuhafazakârdindarkapalı” ve buna benzer tanımlamalarla tanınan kesimlerin her hakkını ölesiye savunup diğer yanda çağdaş yaşamın gereklerini korkusuzca dile getirenlere karşı sessiz kalmak veya onları uzaklaştırmaya kalkışanlardır. Onlar ne devrimlerin bütünlüğünü görebilirler ne de onları savunanlardırlar. Kadınlar bugün sözde aşk, kıskançlık veya namus cinayetlerine kurban gidiyorlarsa, bunun sebebi devrimlerin her birinde atılan geri adımların toplamına denk gelmektedir. Yoksa yobazlık da durup dururken o gençlerin beyninin içinden doğup yerleşen bir kurtçuk gibi girmez! Bugün metroda taciz edilen genç kızları görmezden gelenler, bu gerilemenin gerçek sebeplerini görmek istemeyenler, kendilerini derhal toplamazlarsa, akıl almaz bir ihanetin ortasına imza atmış olacaklardır. Canın bedeli 121 liraBağış belirsizliğinin ardından yeni bir skandal ortaya çıktı MAHMUT LICALI Beşiktaş saldırısında yaşamını yitiren genç tıp fakültesi öğrencisi Berkay Aktaş’ın anne ve babasına ayrı ayrı yalnızca 121 lira 96 kuruş tutarında aylık bağlanırken, dava açmamaları koşuluyla da 33 bin 621 lira tutarında tazminat önerildi. Tazminatı kabul etmeyen ve süreci yargıya taşıyan aile, Berkay’ın anısını yaşatmak amacıyla bağlanan aylığın üzerine para ekleyerek tıp öğrencilerine burs vermeye başladı. Baba Salim Akbaş, “121 liralık maaş belirlenirken oğlum 19 yaşında bir üniversite öğrencisi olduğu, ticari hayatı olmadığı için 1 günlük sigortalılık üzerinden hesaplanan tutar bu” dedi. Beşiktaş’ta 10 Aralık 2016 tarihinde 46 kişinin yaşamını yitirdiği terör saldırısının ardından toplanan 52 milyon TL tutarındaki bağışın; hayatını kaybeden genç tıp öğrencisi Berkay Aktaş’ın aile 19 yaşındaki Berkay, terör saldırısında yaşamını yitirdi. sinin başvurusu üzerine adresi ve yöneticileri belli olmayan Türkiye Şehit Yakınları ve Gaziler Dayanışma Vakfı’na aktarıldığı ortaya çıkmıştı. Toplanan bağışın akibetinin belli olmaması dışında Akbaş ailesine Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkındaki Kanun kapsamında yapılan işlemlerde de skandala imza atıldığı belirlendi. Akbaş ailesine, söz konusu yasa kapsamında İstanbul Valiliği bünyesinde oluşturulan Zarar Tespit Komisyonu tarafından, bundan sonra hiçbir dava açmamaları koşuluyla 33 bin 621 lira 30 kuruş tutarında tazminat ödenmesi teklifi sunuldu. Akbaş ailesi; 19 yaşındaki oğulları Berkay Aktaş için önerilen söz konusu tutarı kabul etmedi. ‘Davalar hâlâ sürüyor’ Cumhuriyet’e konuşan baba Salim Akbaş, “2 milyon liralık manevi tazminat talebimizi mahkeme 200 bin lira olarak uygun gördü. Biz düşük olduğu gerekçesiyle Danıştay’a başvurduk. İstanbul Valiliği ve İçişleri Bakanlığı ise bu tutarı yüksek bulduğu için Danıştay’a itiraz etti. Halen bu davalar sürüyor” dedi. Akbaş, verilen maaşın üzerine kendi ceplerinden katkı yaparak Berkay’ın doğum günü olan 15 Temmuz’da basketbol turnuvası düzenlediklerini ayrıca iki tıp öğrencisine burs verdiklerini belirtti. Akbaş, tazminatı kazanmaları durumunda bir kütüphane yapmak istediklerini; LÖSEV, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ve Mehmetçik Vakfı’na da bağış yapacaklarını ifade etti. l ANKARA Işıl Özgentürk’ün ilk duruşması Cumhuriyet gazetesi yazarı Işıl Özgentürk hakkında “basın yayın yoluyla terör örgütü propagandası yapmak” iddiasıyla açılan davanın ilk duruşması bugün saat 11.00’de İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüle cek. Özgentürk, hakkındaki davanın bir ihbar sonucu açıldığını belirterek “İçinde yaş günümde dans ettiğim ve 8 Mart’ta beyaz başörtülü kadınlarla halay çektiğim fotoğrafların bulunduğu dosyadan bu fotoğraflar çıkarılıp da va dosyasına konulmuş. Gazeteci olarak bulunduğum Güneydoğu’da paylaşım yaptığım iki fotoğrafta dava dosyasında. Şimdi bu nedenlerle cezalandırılmak isteniyorum” dedi. l İSTANBUL/Cumhuriyet KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Şehit ÖHzmenüzünlü veda Van’ın Çaldıran ilçesinde silah kazası sonucu yaralanan ve kaldırıldığı hastanede şehit olan Piyade Uzman Onbaşı Fırat Demir (23) Adıyaman’da, Hakkâri’de yol kontrol noktasında piyade tüfeğine monte edilen bomba atar mühimmatının patlaması sonucu göğsünden yaralanan ve kaldırıldığı hastanede şehit olan Jandarma Uzman Çavuş Recep Özmen (25) ise memleketi Konya’da gözyaşları içinde toprağa verildi. Şehit Demir’in cenazesi Siteler Mahallesi’ndeki baba evine götürülerek helalik alındı. Babası Mehmet Demir, yakınlarına Kürtçe seslenerek, “Hakkınızı helal edin” dedi. Demir, Şehitlik Mezarlığı’nda toprağa verildi. Şehit Özmen için de baba ocağı Konya Akşehir’de tören düzenlendi. Şehidin cenazesine yakınları ve yaklaşık 10 bin kişi katıldı. l Haber Merkezi BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 5 ARALIK 2019 SAYI: 34392 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya Yazıişleri Müdürleri Serkan Ozan / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Şehriban Kıraç l İç Politika: Ali Açar l Gece: Ayça Bilgin Demir l Fotoğraf: Uğur Demir l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 06:35 06:18 06:39 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 08:06 12:59 15:22 07:47 12:44 15:09 08:06 13:07 15:36 Akşam 17:43 17:31 17:58 Yatsı 19:09 18:55 19:20 ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] S1/OLADdaAnNa,SAĞA1: 1 B 2 A 3 L 4 A 5 M 6 O 7 8 Z 9 G Mersin ve Ha 2 A J U R P İ R E tay yöresine 3 G A G B E Y A N özgü bir tür 4 muhallebi. 5 2/ Sürdürme, 6 devam ettirme... Avuç içi. 3/ Püskürtü... Özellikle “Bo 7 8 9 ANA FORA O T Z AĞANOS EŞ KAT M İ L AKON İ K T LA AFAR TEREK YEL lero” adlı yapıtıy la tanınmış Fransız besteci. 4/ Çok esnek bir kumaş. 5/ Asya ile Avrupa’yı ayıran dağ sırası... Meydan. 6/ Teniste kullanılan spor aracı... Bayağı, sıradan. 7/ Dalaşı vardır... Bir şeyi çekmeye yarayan ucu demir çen gelli çubuk. 8/ Hayvan yiyeceği... Peşin pa rayla belli bir süre için bir şeye alıcı olma işi. 9/ Oruç ayı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Üzerine köpürtülmüş şerbet döküle rek fırına konan bir tür kadayıf. 2/ Kaz Dağı’nın antik dönemlerdeki adı... Yaşamını ya da kariyerini boşa harcamış kimse. 3/ Çıplak kafalı, dazlak... Tıpta en gelişmiş görüntüleme tekniğinin kısa yazılışı. 4/ Parola... İncir ağaçlarında döllenmeyi sağla yan küçük sinek. 5/ Sert, katı, sağlam... Ye mek, yiyecek. 6/ Bir etkinliğin geçici olarak durdurulduğu süre... ABD basketbol ligini simgeleyen harfler. 7/ “Değersiz, önemsiz” anlamında argo sözcük. 8/ Malik, sahip... Bir ilimiz. 9/ Herkesin gözü önünde yapı lan... Hayvanlara vurulan damga.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle