28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKONOMİ ekonomi@cumhuriyet.com.tr TASARIM: BAHADIR AKTAŞ 115 Aralık 2019 PERŞEMBE İşsizlik ve borç uyarısıTÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi, dünyanın ve Türkiye’nin güncel gündemini tartıştı TÜSİAD Başkanı Kaslowski, işsizliğin tarihi yüksek seviyelerde olduğunu belirtirken, TÜSİAD YİK Başkanı Özilhan, refah kaybına dikkat çekti. TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) toplantısına işsizlik, yapısal reform ve demokrasi sorunları ile dünyadaki sokak eylemleri damgasını vurdu. Ankara’da yapılan YİK’in önceki akşamki kokteyline ve dünkü toplantısına hükümetten hiçbir bakanın katılmaması ise dikkat çekti. Toplantıda konuşan TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski, yeni açıklanan büyüme rakamlarının, ekonominin yıllık olarak pozitif büyümeye geçtiğini gösterdiğini vurgularken, “Ancak işsizlik oranlarımız hâlâ tarihi olarak yüksek seviyelerde seyrediyor” dedi. Yaptıkları hesaba göre, yüzde 5’in altında bir büyümenin işsizliği daha da yükseltme etkisi olacağını ifade eden, bu nedenle yeniden büyümeye geçişin çok kritik önemde olduğunu anlatan Kaslowski şöyle devam etti: Hukuk devleti önemli “Büyümeye dönülmesine rağmen bugün yatırım ortamının iyileştiğini, kırılganlıkların sona erdiğini söylemek henüz mümkün değil. Güven ortamını yeniden tesis etmeliyiz, bunu yapma nın yolu hukuk devleti ilkelerini gerçek anlamda uygulamaktan, rekabetçi piyasa ekonomisi ilkelerinden taviz vermemekten, para ve maliye politikalarında tutarlı ve öngörülebilir hareket etmekten geçiyor.” Vergi eleştirisi sürdü Türkiye’nin borç stokuyla ilgili de değerlendirme yapan Kaslowski, bu yükü son dönemde hafifleten dışsal gelişmelerin uzun vadede ortada olmayacağını belirterek, şu uyarıyı yaptı: “Ekonomimizde yeniden dengelenme olduğundan bahsedilirken, dış borç oranımızın milli gelirin yüzde 62’si gibi daha önce hiç karşılaşmadığımız bir seviyede olduğunun bilincinde olmamız gerekiyor. Özel sektör bir miktar döviz borcu geri ödemesi yaparken, bu kez kamunun döviz ağırlıklı borçlandığını görüyoruz. Bütçe açığı bir seferlik gelirler hariç bırakıldığında yüzde 5’in üzerine çıkıyor. Herhalde bu nedenledir ki iktisadi kesimlerde tedirginlik yaratan düzenlemeler içeren yeni vergi tasarısı yeterince istişare edilmeden Meclis’ten geçirildi.” l ANKARA TÜSİAD Başkanı Kaslowski, “İstanbul Sözleşmesi’nin önleme, koruma, kovuşturma ve destek hükümlerinin en etkili şekilde uy gulanmasını yetkililerden bekliyoruz” dedi. ‘Laiklik ülkenin çimentosu’ Türkiye’deki siyasal ve sosyal olayları değerlendiren YİK Başkanı Tuncay Özilhan şunlara dikkat çekti: n Parlamenter sistemden Cumhurbaşkanlığı sistemine geçildikten sonra yeni sistemin kurumsal yapısının henüz oturtulamamış olması yapısal sorunların çözümünde bizi yavaşlatıyor. n Uzun vadede vatandaşımızın huzur ve refahı, demokrasi, insan hakları, hukuk devleti, yargı bağımsızlığı, kadınerkek eşitliği, sosyal adalet, adaletli gelir dağılımı, tüm bireyler için kaliteli eğitim, ifade özgürlüğü, doğal ve kültürel mirası koruma hedefleri doğrultusunda kat ettiğimiz mesafeye bağlı olacak. Bu hedefler doğrultusunda ilerlerken asla vazgeçemeyeceğimiz ilke ise laiklik. Laiklik bu ülkenin çapası ve çimentosudur. n Eğitim performansımız ulusal araştırmalarda da uluslararası karşılaştırmalarda da tatmin edici çıkmıyor. Sosyal devlet olmanın gereği toplanan ilave vergilerin eğitim ve diğer sosyal harcamalara ayrılmasıdır. n Harcamalar şeffaf olsun ki, paranın doğru kullanıldığı ve kayırmacılık yapılmadığı konusunda kimsenin şüphesi olmasın. Tuncay Özilhan 1968’i hatırlattı TÜSİAD YİK Başkanı Tuncay Özilhan, dünyanın şiddetli toplumsal hareketlerden Brexit sürecine, ekonomik yavaşlamadan küresel iklim krizine, sosyoekonomik dengesizliklerden teknolojik dönüşümün etkilerine uzanan çok geniş bir yelpazedeki sorunlar yumağıyla uğraştığını belirtti. Özilhan’ın vurguları şöyle: n Belli ki, bu sorunlara bulunan çözümler yeterli ya da uygun olmuyor. Bu nedenle birçok ülkede sokak siyaseti 1968’den bu yana ilk kez parlamenter siyaseti gölgede bırakarak belirleyici dinamik haline geliyor. n Gündemimizi işgal eden bütün bu sorunlar bugün dünyanın çoklu bir kriz durumuyla karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Ülkemiz de bu krizlerden muaf değil. n Enflasyonun düştüğünü görüyoruz ama bu hayat pahalılığının olmadığı anlamına gelmiyor. Sadece fiyatların artış hızı azalmış durumda. n Son yıllarda, düşük büyüme, yüksek enflasyon ve yüksek işsizlik, dar gelirli kesimlerde refah kaybına yol açtı. Ekonomideki sıkıntılar en çok toplumun en yoksul kesimlerini etkiledi. ‘Bütçe yurttaşın en temel hakkı’ Sendika, meslek örgütleri ve bireylerden oluşturulan Demokrasi İçin Birlik Platformu, dün “Bütçe hakkı yurttaşların en temel hakkıdır” başlıklı bir toplantı düzenledi. Platform adına konuşan Ayşegül Devecioğlu, halkın katılmadığı bir bütçe sürecinden sonuç çıkmayacağını vurgulayarak “Halkın, demokratik toplum kuruluşlarının, sendikaların, yurttaşların ödedikleri vergilerle yaratılan kamu kaynaklarının hangi amaçla kullanılacağını belirleyemediği, denetleyemediği, katılımcılıktan uzak, şeffaf olmayan bir bütçe süreciyle karşı karşıyayız” dedi. 2020 bütçesinde, üretken ekonomiden, işsizliğin giderilmesinden, yoksulluğun önlenmesinden, eğitim, sağlık, barınma hizmetlerinin geliştirilmesinden, toplumsal cinsiyet eşitliğinden eser olmadığını belirten Devecioğlu şöyle devam etti: “Çalışanlar ve yoksullar üzerindeki vergi yükü artırılırken, kamu kaynakları öncelikle ve esas olarak, askeri harcamalar ve sermaye kesiminin çıkarları için harcanıyor.” l İSTANBUL/Cumhuriyet Metalde greve doğru İşçiye sendika baskısı DİSK Birleşik Metalİş Sendikası’nın örgütlendiği ve çoğunluk sağladığı Ankara merkezli Bozankaya AŞ’de, bu nedenle işçilere dönük baskılar devam ediyor. Dün Kazan’daki fabrika önünde toplanan işçiler, sendikadan istifaya zorlanmalarını protesto ettiler. Ancak polis fabrika önünde bekleyen sendikacı ve işçilere, sendika yeleklerini çıkarmaları ve işyeri önünden ayrılmaları çağrısı yaparak müdahale etti. Gözaltına alınanlar oldu. Sendika yetkililerinin yaptığı açıklamaya göre, bugüne kadar 30 işçi sendika üyeliği nedeniyle işten çıkarıldı. Yetkililer, “İşçiler T.C. Kimlik ve edevlet şifreleri alınarak baskı ile hukuksuzluğun diz boyu olduğu bir ortamda sendikadan istifa ettiriliyor. Sendikadan istifa etmeyenler çıkışla tehdit ediliyor” dedi. l Ekonomi Servisi Türk Metal ile MESS arasındaki grup toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamadı. MUSTAFA ÇAKIR Türk Metal Sendikası ile Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) arasındaki grup toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin beşinci oturumunda, özellikle ücret anlaşmazlığı nedeniyle uyuşmazlık tutanağı tutuldu. Dünkü görüşmelerde MESS, Türk Metal Sendikası’nın yüzde 26.28’lik ücret artışı önerisine karşılık ilk 6 ay için 1 Mart 201931 Ağustos 2019 tarihleri arasındaki gerçekleşen enflasyon oranında yani yüzde 6.05 oranında artış önerdi. Diğer altı aylarda ve sosyal haklarda ise yıllık enflasyon oranında artış teklif etti. Ücret ve sosyal haklara ilişkin bu teklifler Türk Metal Sendikası tarafından reddedildi. ‘3 yıllık’ta ısrar MESS, Türk Metal’in gece çalışma tazminatının yüzde 15’e yükseltilmesi talebini de kabul etmedi. MESS, bu oranın yüzde 10’da kalmasını istedi. Türk Metal, yüzde 15’lik talepte ısrar etti. MESS, ayrıca sözleşmenin 3 yıllık olması önerisinde de ısrar etti. Türk Metal bir kez daha reddetti. Türk Metal, “ülkenin içinde bulunduğu ekonomik koşullarda MESS’in çalışanları ‘bir lokma, bir hırkaya’ mahkum eden tavrını” kabul etmeyeceğini belirterek masaya terk etti ve uyuşmazlık tutanağını tutarak arabulucu sürecini başlattı. Ayrıca, MESS’in tutum ve yaklaşımına karşı, yasal ve meşru eylemleri ortaya koymaktan çekinmeyeceğini de bildirdi. 7 Ekim’de başlayan sözleşme görüşmelerinde, bugüne kadar yapılan 5 oturumda, 44 madde kabul edilirken, 64 maddede ve sözleşmenin eki niteliğindeki 2 yönetmelikte ise anlaşma sağlanamadı. l ANKARA DUYURU ÇED Sürecine Halkın Katılımı Toplantısı Toros Kömür Enerji Üretim İnş. Mad. Hazır Beton Çimento Nak. San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından Karaman İli, Ermenek İlçesi, Meydan Mahallesi ve Güneyyurt Beldesi Aralık Mahallesi Mevkiinde S:200905150 Ruhsat Numaralı ve ER:3236160 Erişim Numaralı sahada “Kalker Ocağı ve KırmaEleme Tesisi Kapasite Artışı ve Alan Genişletilmesi” faaliyeti planlanmaktadır. Söz konusu proje için Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Yönetmeliğinin 9. Maddesi gereğince aşağıda belirtilen tarih ve saatte faaliyetle ilgili halkı bilgilendirmek, görüş ve önerilerini almak için “Halkın Katılımı Toplantısı” yapılacaktır. Halkımıza saygı ile duyurulur. Toplantı Yeri : Ahmet Keleşoğlu Kültür Merkezi Toplantı Yerinin Adresi: Susaklı Mah. Halk Eğitim Merkezi, Ermenek/KARAMAN Toplantı Tarihi : 17/12/2019 Toplantı Saati : 11.00 Proje Sahibi : Toros Kömür Enerji Üretim İnş. Mad. Hazır Beton Çimento Nak. San. ve Tic. Ltd. Şti. Tel : 0532 401 50 99 Faks : ÇED Raporunu Hazırlayan Kuruluş : M.O.S.K. Çevre Ar. Sis. Ürt. İnş. Madencilik İş Sağlığı ve Güvenliği Müh. Müş. Tic. ve San. Ltd. Şti. Tel : (0312) 213 02 92 Faks : (0312) 213 02 93 ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞIN’DAN DUYURU ÇED SÜRECİNE HALKIN KATILIMI TOPLANTISI Ayhan ÖZDEMİR tarafından Ankara İli, Sincan İlçesi, Alagöz ve Hisarlıkaya Mahalleri mevkiinde S:201800633 Sicil Numaralı ve ER:3344722 Erişim Numaralı sahada “S:201800633 Sicil Numaralı Andezit Mermer Ocağı ve KırmaEleme Tesisi” faaliyeti planlanmaktadır. Söz konusu proje için Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Yönetmeliğinin 9. Maddesi gereğince aşağıda belirtilen tarih ve saatte faaliyetle ilgili halkı bilgilendirmek, görüş ve önerilerini almak için “Halkın Katılımı Toplantısı” yapılacaktır. Halkımıza saygı ile duyurulur. Toplantı Yeri : Alagöz Mahallesi Kültür Merkezi Toplantı Yerinin Adresi : Alagöz Mah., Sincan/ANKARA Toplantı Tarihi : 17/12/2019 Toplantı Saati : 10:30 Proje Sahibi : Ayhan ÖZDEMİR Tel : 0530 694 00 06 Faks : 0312 213 02 93 ÇED Raporunu Hazırlayan Kuruluş: M.O.S.K. Çevre Ar. Sis. Ürt. İnş. Madencilik İş Sağlığı ve Güvenliği Müh. Müş. Tic. ve San. Ltd. Şti. Tel: 0312 213 02 92 Faks: 0312 213 02 93 KISA... KISA.. l Kasım ayı enflasyonunu değerlendiren Merkez Bankası, “Gıda enflasyonu temelde işlenmemiş gıda grubu kaynaklı olarak bir miktar yükselmiştir” dedi. Bankaya göre, enerji enflasyonu petrol kaynaklı arttı. l TÜİK’in “Motorlu Kara Taşıtları, Ekim 2019” raporuna göre ekim ayı sonu itibarıyla trafiğe kayıtlı toplam 23 milyon 153 bin 556 adet taşıt var. Bunların yüzde 54.1’ini otomobiller oluşturuyor. l DHL Global Ticaret Barometresi (GTB), önümüzdeki üç ayda dünya ticaretinde bir miktar daha daralma olacağına işaret ediyor. Toplam ticari görünüm endeksi 2 puan gerilemeyle 45 puana düştü. 1930’lara mı dönüyoruz? Kapitalizmin tarihindeki üç kritik dönemini birden yaşıyoruz. Bu üç dönemin içinde en belirgin olan bence 1930’lar. Bir şeylerin sonu İngiliz hegemonyası altında gelişen liberal (serbest piyasacı) küreselleşme, 1929 finansal krizini izleyen “Büyük Depresyon” döneminde çöktü. Finansal kriz, depresyon, “serbest piyasa” fantezilerine son verdi. Yeni hegemonya merkezi olarak yükselen ABD’de 193339 döneminde uygulanan, ekonomiksosyal programla (“New Deal”) birlikte liberal/serbest piyasa dönemi kapandı. Bu program, devletin (yatırımlarıyla, sosyal harcamalarıyla, tüketimiyle yarattığı taleple, koyduğu kurallarla) kapitalist ekonominin, düzenleyici ve kurtarıcı bir parçası olduğunu kabul ediyordu. Bu, aynı zamanda, dış ticarette korumacılık eğilimlerinin hızla yükseldiği, dünya ekonomisinin (küreselleşmenin) parçalanmaya başladığı bir dönemdi. Çünkü, devlet, ekonomiyi kurtarmak için, harcama yapmaya, kimi sanayileri ve hizmetleri desteklemeye başladığında, kaynakların ülke içinde kalmasını sağlamalıydı. Devlet, ekonomide yaratığı yeni tüketim ve yatırım talebinin, ithalat üzerinden başka ülkelerin ekonomilerini desteklemesini engellemeliydi. Böylece 1930’larda kriz yönetim modeli değişti. Devletin yeni ekonomik etkinlikleri, sanayi politikaları, yeni teknolojik atılımları, 1920’lerde, otomotiv sanayiinin emek süreçlerinde başlayan gelişmelerin, yeni bir sermaye birikim rejiminde (“Fordizm”de) sentez olmasını kolaylaştırdı. 1930’lara dönüş mü? Son haftalarda, Financial Times, Wall Street Journal, Handelsblatt, gibi ekonomifinans gazetelerindeki yorumlara bakınca, “1930’lara mı dönüyoruz?” diye düşünmemek elde değil. ABD ticaret bakanlığı, “ulusal güvenlik alanında tehlikeli” teknolojilerin ithalatını yasaklamaya hazırlanıyor. Bu yalnızca Çin’i değil, Çin ile yakın teknolojik bağları olan AB şirketlerin de etkileyecek. Neoliberal düşünceleriyle bilinen Council of Foreign Relations, “İnovasyon ve Ulusal Güvenlik” başlıklı bir raporla adeta bir “sanayi politikası” öneriyor. “Müreffeh Amerika” isimli bir grup “ABD’nin sanayi altyapısını yeniden inşa etmeyi, tedarik zincirlerini güvenlik altına almayı”, Çin’e karşı kalıcı gümrük vergileri öneriyor; önerisi, İş İdaresi (Business) Ekonomistleri Birliği’nden ödül alıyor. Trump, ABD’nin çelik endüstrisini canlandırmak istiyor, Çin’in etki alanına girmeye başlayan, Arjantin ve Brezilya’dan çelik, alüminyum ithalatına vergi getiriyor. Fransa’nın Apple, Google, Facebook gibi şirketlere getirdiği dijital vergiye misilleme olarak ABD, şampanya, peynir, çanta gibi ürünlere yüzde 100 vergi getirmeye, Almanya, İspanya, İngiltere’yi de hedef almaya hazırlanıyor. Avrupa’da, Almanya ve Fransa, otomotiv endüstrisinin, elektrikli taşıtların geleceği açısından büyük öneme sahip pillerin geliştirilmesi, ABD ve Çin’e bağımlılığın azaltılması amacıyla, şirket gruplarından kurulmuş iki konsorsiyuma kaynak aktarmaya başlıyor. AB yönetimi de mikroelektronik alanında AB içinde “kapalı tedarik zincirleri” oluşturmak için 1.75 milyar dolar yatırım yapmaya karar veriyor. Özetle, 1930’lardaki gibi, bir finansal krizin ardından durgunluk döneminde, liberalizm gözden düştü, terk ediliyor. Buna karşılık, devlet müdahalesi, sanayi politikası talepleri, büyük güçler arası rekabet ve korumacılık eğilimleri yükseliyor. IMF ekonomistlerinin, gelişmekte olan ülkeleri, sermaye hareketlerinin zararlı etkilerinden (dövizborç krizlerinden) korumak amacıyla sermaye kontrollerini gündeme getiren çalışmaları da bu resmi tamamlıyor. 1930’larda, faşizm yükseldi, korumacılık ve rekabet krizi derinleştirdi, uluslararası kurumlar işlemedi. Sonra, II. Dünya Savaşı, Avrupa ve Japonya ekonomilerini yıkarak kapasite fazlasını yok etti; yeni teknolojilerin gelişmesini hızlandırdı. ABD yeni hegemonya merkezi olarak yükseldi. Bugün, bu hegemonya merkezi, kendini Çin’in ekonomik modeline, teknolojik atılımlarına, siyasi etkilerine, Avrupa’nın ekonomik gücüne karşı korumaya çalışıyor; Avrupa da bu ikisine karşı korunmaya… BM ve NATO gibi uluslararası kurumlar yaşamsal krizlerle boğuşuyor… ‘1 milyonu aşacağız’ Kot ve hazır giyim markası Mavi’nin, 1 Şu bat31 Ekim arasını kapsayan ilk 9 aylık sonuçlarına göre, şirket konsolide gelir lerini yüzde 21 artışla 2.1 milyar liraya çı kardı. 330 milyon lira FAVÖK elde eden şirket, 35 ülkede 435 mağaza ve 5 bin 500’ün üzerinde satış noktasına ulaş tı. Üst Yönetici Cüneyt Yavuz, “5.7 milyonu son 2 yılda aktif olmak üzere toplam 8 milyon müşteriye ulaştık. 3. çeyrek sonu itibarıy la 983 bin yeni müşteri kazanımı sağladık. Her yıl 1 milyonun üzerinde yeni müşteri ka zanma hedefini 2019’da aşacağız” dedi. l Ekonomi Servisi Cüneyt Yavuz
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle