19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR TASARIM: İLKNUR FİLİZ Sahnede Rusya ile işbirliği 1321 KASIM 2019 PERŞEMBE ORHUN ATMIŞ İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın (İKSV) düzenlediği İstanbul Tiyatro Festivali, iki yıldır Golden Mask Rus Sahne Sanatları Festivali’yle işbirliği içerisinde. Golden Mask, geçen yıl sahnelenen “Hamlet | Collage” oyununun ardından bu yıl 4 farklı yapımla festivalde yer alıyor. Bu işbirliğinin Zorlu PSM’de yapılan basın toplantısına İstanbul Tiyatro Festivali direktörü Leman Yılmaz ile Golden Mask Festival direktörü Maria Revyakina katıldı. Leman Yılmaz, Rusya’yla 2006 yılına kadar olan işbirliklerinin daha sonra azaldığını ancak son iki senedir ilişkilerin yeniden canlandığını belirterek 2019 TürkiyeRusya Kültür ve Turizm Yılı sayesinde bu yıl işbirliğinin de arttığını anlattı. Maria Revyakina ise İstanbul Tiyatro Festivali’nde bulunmaktan keyif aldıklarına değinmekle birlikte hiç bilmedikle İstanbul Tiyatro Festivali’nde Rusya’nın en iyi oyuncularını Golden Mask İstanbul’da programında izlemek mümkün. ri bir tiyatro kültürü olan ülkeye geldiklerini ama geçen sene her şeyin çok güzel geçtiğini dile getirdi. Revyakina, bu yıl İstanbul’a getirdikleri yapımları tanıttı. Rus direktör, biri hariç diğer temsillerin ödüllü olduğuna vurguladı. Yılmaz da bu yıl Rusya’dan 150’ye yakın misafir ağırlandığını ve oyunlardaki tüm oyuncuların Rusya’nın yıldız isimleri olduğuna dikkat çekti. Leman Yılmaz, gelecek yıl festivalde işbirliği yapılacak ülkeyi Hollanda olarak açıkladı. İşte o oyunlar Golden Mask İstanbul’da kapsamında; çağdaş dans ve baleyi özgün sanatsal vizyonuyla harmanlayan yenilikçi dans topluluğu Moskova Balesi’nin ye di yetenekli dansçısının yorumuyla sahnelenen “Her Yol Kuzeye Çıkar” 18 ve 19 Kasım’da sahnelendi. Rusya’nın köklü tiyatrosu Theatre of Nations’ın sahne tasarımıyla dikkat çeken müzikal “Sirk” 19 Kasım’da izleyiciyle buluştu. Çağdaş Rus edebiyatının “kurucusu” kabul edilen Puşkin’in eseri “Yevgeni Onegin”, Rusya’nın adı tarihe geçen köklü tiyatrosu Vaktangov Tiyatrosu’nun usta oyuncuları ve Litvanyalı yıldız yönetmen Rimas Tuminas’ın yorumuyla bugün ve yarın saat 20.00’de Zorlu PSM Turkcell Sahnesi’nde olacak. Ivan Vyrypaev’in kalemiyle Ortadoğu’nun güncel meselelerine farklı bir bakış sunan “İran Konferansı” 23 Kasım saat 20.30’da seyirciyle buluşacak. Leman Yılmaz Maria Revyakina En büyük sergi İzmir’de Yapı Kredi, 75. kuruluş yıldönümünü etkinliklerle kutlamaya devam ediyor. Etkinlikler kapsamında bankanın sanat ürünleri koleksiyonundan değerli eserler İzmir’de sergilenmeye başlandı. Yapı Kredi’nin uzun yıllar önce kurduğu Yapı Kredi Koleksiyonları’ndan önemli seçkileri Bursa ve Ankara’nın ardından bugün İzmir’de Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde açıldı. Serginin İzmir durağı bankanın 75. yılı için düzenlediği “Yapı Kredi Koleksiyonu’ndan Renkler” sergi serisinin en büyüğü olmasıyla dikkat çekiyor. Sergi, Yapı Kredi koleksiyonundan peyzaj, natürmort, figüratif resim, istihsal, soyut, güncel sanat, Hoca Ali Rıza’nın desenleri ve suluboya resimleri, Selahattin Giz Fotoğrafları olmak üzere 8 ayrı bölümden oluşuyor. Sergide Osman Hamdi’den Atatürk fotoğraflarına toplam 120 eser bulunuyor. Yapı Kredi’nin kuruluşunun onuncu yılı şerefine düzenlediği ve kendisine “kültür sanat ödülü veren ilk banka” unvanını kazandıran “İş ve İstihsal” konulu resim yarışmasına katılan değerli eserler de sergileniyor. Sergi 19 aralık’a kadar Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde ücretsiz olarak gezilebilecek. l İZMİR / Cumhuriyet PEN Ayın Kitabı: Özyalçıner’in yapıtları Dünya Yazarlar Birliği PEN’in Türkiye Merkezi, ayın kitabı olarak Adnan Özyalçıner’in tüm yapıtlarını seçti. Dernekten yapılan açıklamada “Emek ile edebiyat birleşmiş, Adnan Özyalçıner’de kişileşmiş. Adı 1960 kuşağı ile dile getirilen, ama verimleri 2020’lere de uzanan çok yönlü bir yazar. Öykü, roman, çeviri, editörlük, gazetecilik, seçkicilik, yayıncılık ve hakçı örgütçülük alanlarında serinkanlı yoğunlaşması ile örnek bir ustamız. Türkiye Yazarlar SendikaÖzyalçıner sı Genel Başkanı olmanın yanı sıra PEN, Dil Derneği, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Nâzım Hikmet Vakfı Danışma Kurulu’na da üye. 2019 TÜYAP İstanbul Kitap Fuarı’nın Onur Yazarı seçilmesi kazandığı pek çok ödülün yanı sıra somut bir şükran ifadesi. Hayat arkadaşı sevgili şair üyemiz Sennur Sezer’in ışığı eşliğinde, bu canlı ve haklı anıtlaştırmaya yürekten katılıyoruz. Ayın Kitabı olarak Özyalçıner’in tüm yapıtlarını seçiyor, daha nice verimler diliyoruz” denildi. Ünlü arpist CRR’de Günümüzün önemli arpistlerinden Xavier de Maistre ve kastanyetin duayenlerinden Lucero Tena, Türkiye’de ilk kez 23 Kasım’da Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda bir araya gelecek. Bu özel buluşmada de Maistre ve Tena, Fransız arpistin “İspanyol Serenatları” albümünden örnekler sunacak. büyük devKaüdçaümkNyhıaladyiamötnınSüıümaleünynlamdtaeannvoi‘zNğylauoi’nmndu’anölüm Naim Süleymanoğlu ile Günaydın gazetesinde pazar röportajları yaptığım dönemde 80’li yılların sonunda tanışmıştım. Hayatımın en zor röportajlarından biriydi! Kendisiyle rahat konuşabilmek için bana önerdiği üzere Bursa’da buluşmuş ve onun kullandığı araçla İstanbul’a gelirken yolda konuşmuştuk. Ben onu konuşturabilmek için herhalde yüzden fazla soru sormuştum o da “Evet,” “Hayır” demiş, YAZGÜLÜ arada bir başını sallaALDOĞAN makla yetinmişti! Bu kadar az konuşan ve içine kapalı biriyle röportaj yapmak düşman başına. Naim hızlı araba kullanmayı seviyor ve biraz delice kullanıyor, onu konuşturmak için uğraşıyorum bir yandan, korkudan ölüyorum diğer yandan, arabada yalnızız, kime derdimi anlatsam, böyle bir anım var. Naim Süleymanoğlu’nun hayatını anlatan film, tam da onun ölüm yıldönümü olan 18 Kasım günü (yarın) vizyona giriyor. Bulgaristan Türklerinden olan Naim, çok küçük yaşta ailesinden ayrılarak zorlu bir spor yaşamının içinde yalnız büyümüş, daha sonra komünist Bulgar yönetiminin Türk azınlığa yaptığı baskılar sonucu ülkesinden soğumuş ve bunu dünyaya duyurmak için Özal hükümetinin de akıllı bir hamlesiyle Avustralya’da yarışma için bulunduğu sırada kaçarak Türkiye’ye iltica etmiş, rüyamızda görsek inanamayacağımız Olimpiyat madalyalarını, dünya şampiyonluklarını bize tattırarak uluslararası karşılaşmalarda Türk bayrağını göndere çektirmiş, milli marşımızı çaldırmıştı. Türk askerlerinin Kore Savaşı’ndaki rolünü anlatan Ayla ve ünlü arabesk şarkıcı Müslüm filmlerinin ardından Mustafa Uslu bu kez “Cep Herkülü Naim Süleymanoğlu” ile yine gişede patlayacak, herkesi ağlatacak, çok konuşturacak bir büyük prodüksiyon filme imza atıyor. Bu işi öğrendi, çok iyi yapıyor. Neden mi? Duygularımıza hitap edecek, milliyetçilik dozu da yüksek güzel bir hikâye buluyor. İyi bir ekip kuruyor, her şeyin en iyisiyle çalışıyor: Senaryoyu Barış Pirhasan yazmış, müzik Fahir Atakoğlu, Naim’i neredeyse ona bire bir benzeyen ama her şeyden önce iyi oyuncu, Onur Saylak’ın “Daha” filminde izleyip yeteneğine hayran olduğum Türk asıllı Hollandalı oyuncu Hayat Van Eck oynuyor. Ama nasıl oynamak. Naim’i tanımış olduğum için söylüyorum, sanki o! Diğer rollerde Türk sinemasının bütün baba aktörleri; özellikle babasını Yetkin Dikinciler, annesini Selen Öztürk, Bulgaristan’daki antrenörünü Gürkan Uygun canlandırıyor. Filmin diğer önemli rollerinde Mehmet Esen, Levent Ülgen, İsmail Hacıoğlu, Uğur Güneş gibi sinema ve dizi dünyasının bilinen isimleri kısa da olsa görünüyor ve filme heyecan katıyor. Anısına yakışmış Avustralya, Bulgaristan, İngiltere gibi 8 ayrı ülkede çekim yapılmış ve 20 bin oyuncu kullanılmış! Mustafa Uslu’nun kendi deyimiyle milyonlarca km. yol yapılmış. Filmin tek aksayan yanı bence uzunluğu, tam 141 dakika! Bu kadar masraf ettikleri sahneleri atmaya kıyamamışlar anlaşılan. Zevkle izleniyor ama düz sinema izleyicisi için biraz uzun kaçmış! Filmde dik Naim Süleymanoğlu’nu ona çok benzeyen Türk asıllı Hollandalı oyuncu Hayat Van Eck canlandırıyor. kat çeken diyaloglar da var; Bulgarlar Olimpiyatlara katılabilmesi için 10 yaşındaki Naim’in yaşını büyütüp 14 yapıyor, bunu daha sonra Avustralya’daki Türklerle konuşurlarken “O bir şey mi, Türkiye’de 17 yaşındaki çocuğun yaşını asmak için büyüttüler” diyor, birisi. Özal’ın kıvrak zekâsıyla olaya iltica isteğine anında müdahale edişi, uçağın Londra’dan Türkiye’ye gelirken Bulgar ve Yunan hava sahalarından, kör uçuşuyla geçmesi sahnelerinde duygusallık tavan yapıyor. Çok fazla uluslararası başarımız olmadığı için olsa gerek, boynumuz bükük, aşağılık kompleksimiz yüksektir. Pek çok sahnede kendimiz yetiştirmemiş olsak da bu küçük büyük dev adamla gururlanıyor, onun Amerikalıların milyon dolarlık teklifini elinin tersiyle itişini gözyaşlarıyla izliyor, kendi kilosunun üç misli ağırlıkların altına girip kaldırdığı zaman nefesimizi tutuyor, ağırlığı yere attığında üzerimizden bir yük kalkıyor! Bu duyguları seyirciye geçirebilmek, onu sevindirmek, ağlatmak, heyecanlandırmak, bence sinemanın başarısı ve keyfidir. Sinema, sadece festival filmleriyle yaşayamaz. Mustafa Uslu, başarılı büyük prodüksiyonlarıyla büyük bir kitleyi de sinemaya çektiği için çok başarılı. Sadece 50 yaşında kaybettiğimiz; TIME’a kapak olmuş bu büyük sporcunun anısına da yakışmış. ‘Küçük Şeyler’ damgası SELAHATTİN GÖKATALAY Bu yıl 9’uncusu düzenlenen Malatya Film Festivali ödül töreniyle sona erdi. Malatya 9. Film Festivali’nde en iyi film ödülü “Küçük Şeyler” filmine verildi. Kapanış ve ödül töreninde pazar günü hayatını kaybeden usta sanatçı Yıldız Kenter anıldı. Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Selahattin Gürkan, ödül töreninde yaptığı konuşmada, “9. Malatya Uluslararası Film Festivali’nin sinemamıza, sinema sanatçılarımıza ve Malatyamıza hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum. Biz, dünya sinemasındayız. Oynadığımız hayat filmindeyiz. Önemli olan rollerimizin güzel olmasıdır” ifadelerini kullandı. Ulusal Kısa Metraj’da 135 film yarışmaya başvurdu, 10 film yarışmaya katıldı. Filmlerin gösterilmesinin ardından Jüri Özel Ödülü sunuldu. Jüri Özel Ödülü “İyi Yemek Öldürür” filmine verildi. 9. Malatya Film Festivali’nde Vefa Ödülü geçen günlerde hayatını kaybeden ünlü oyuncu Tarık Ünlüoğlu anısına eşi Gülenay Kalkan Ünlüoğlu’na verildi. Festivalde, “Küçük Şeyler” filmi SİYAD ödülüne de layık görüldü. Festivalde, YÖNBİR Kıvanç Sezer Ödülü ise “Kovan” filminin yönetmeni Eylem Kaftan ile “Küçük Şeyler” filminin yönetmeni Kıvanç Sezer’e takdim edildi. En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü, “Küçük Şeyler” filmindeki performansıyla Alican Yücesoy, En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü ise yine “Küçük Şeyler” filmindeki performansıyla Başak Özcan aldı. Festivalde, En İyi Senaryo Ödülü, “Omar ve Biz” filminin senaristi Mehmet Bahadır Er, Ulusal Uzun Metraj Jüri Özel Ödülü’nü ise “Dilsiz” filmi aldı. Kemal Sunal Halk Ödülü’ne, “Omar ve Biz” layık görülürken, Ulvi Saran Özel Ödülü ise “Kimsesizler Oteli” filmine verildi. En İyi Yönetmen Ödülü, “Kapan” filminin yönetmeni Seyid Çolak’a takdim edildi. l MALATYA Türk Sanatı ve Paris Tecrübeleri Yazar, küratör Necmi Sönmez, duayen gazeteci Hıfzı Topuz ve Ünal Göğüş, Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan, Necmi Sönmez’in kaleme aldığı “Paris Tecrübeleri École de Paris Çağdaş Türk Sanatı: 19451965” adlı kitap vesilesiyle 19 Kasım Salı akşamı YK Loca’da düzenlenen söyleşide bir araya geldiler. Soru cevap şeklinde ilerleyen söyleşiye Hıfzı Topuz ekrandan katıldı. II. Dünya Savaşı sonrasında bu kentte oluşan hareketli kültürel ortamı, sanatçıların nasıl yaşadıkları sorusu ana ekseninde gelişen söyleşide Sönmez, “Dünyanın pek çok yerinden gelen sanatçılar yokluk çekti. Dönemin koşullarını bilmeden o günlerin sanat eserleri doğru değerlendirilemez” diyerek kitabın doğuş nedenini ortaya koydu. Necmi Sönmez Ünal Göğüş Söz veriyoruz Yıldız Kenter: Lafta kalmayacak! Sevgili Yıldız Kenter, Müjde! Önceki gün salon yine ağzına dek doluydu... Tüm koltuklar, balkon, merdivenler, fuaye, kulis, sahne arkası... Sokaklara taşmıştı izleyiciler... Hüzünlüydük, ama nasıl da umutlu! Duydunuz değil mi! Hem Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanı Mehmet Nuri Ersoy hem de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Kenter Tiyatrosu’na sahip çıkacaklarına, tırnaklarınızla kazıya kazıya, çalışma azminizle, dinmeyen enerjinizle yoktan var ettiğiniz o tiyatronun yıkılıp yok olmasına izin vermeyeceklerine dair söz verdiler... Onları dinlerken biz sahne arkasında gözyaşlarını tutamayanların yüzünde bir gülümseme belirdi ve “Yıldız Hanım, gidişiyle bile tiyatroya hizmet etmekten geri kalmıyor” demekten kendimizi alamadık. Ve size söz veriyoruz. Bu taahhütlerin takipçisi olacağız. Bu vaatlerin lafta kalmayacağına inanıyoruz. HHH Sevgili Yıldız Kenter, Eğer uygar ve çağdaş bir ülkede yaşıyor olsaydık, ayaklarınızın altına kırmızı halılar serilir, çevreniz size hizmete amade insanlarla donatılır, emrinize arabalar, konaklar, istemeseniz de saraycıklar verilirdi... Eğer hak bilir, değer bilir, yeteneğe, bilgi ve birikime öncelik tanıyan bir ülkede yaşıyor olsaydık, bir eliniz yağda bir eliniz balda olurdu... “Bu yaştan sonra kafama peruk geçirip reklama çıkamam” diye feryat etmek, tiyatronuzu ayakta tutmak için kapı kapı dolaşıp destek aramak zorunda kalmazdınız... Sizin adınıza sadece İstanbul ve Ankara’da değil, sayısız Anadolu kentinde nice tiyatro, nice salon açılırdı. Ama gelin görün ki hoyratlık, kıyıcılık, yandaşlık, goygoyculuk, vasatlık ve acımazsızlık ele geçirmiş bu ülkeyi... Bütün bunlara karşın siz, yürüdüğünüz yolu aydınlatmayı sürdürdünüz ve sürdürüyorsunuz. Ne büyük bir mucize! Eğer toplumumuz da 81 yaşında nasıl amuda kalktığınızı ya da “Ramiz ile Jülide” oyununda bacaklarınız ne kadar açıldı diye merak edeceğine bu tiyatroyu yaşatmak için verdiğiniz mücadeleyi daha çok merak etseydi, inanın Türkiye bugün bambaşka bir yerde olurdu. HHH Sevgili Yıldız Kenter, Önceki gün sizin tiyatronuzdaki törende, haksızlığa, hukuksuzluğa karşı nasıl kaplan kesildiğinizi izleyicilerle paylaşmaya çalıştım. 12 Eylül faşist darbe döneminde Şehir Tiyatroları’na “müfettiş” atanan Vasfi Rıza Zobu’nun evine siz, Şükran Güngör ve ben gitmiştik, onu sağduyuya davet etmek için... Orada verdiğiniz özgürlük, eşitlik, insan hakları dersini hiç unutmadım... Karaca Tiyatrosu, tiyatrocuların elinden alındığında çağrım üzerine nasıl koşup geldiğinizi... AKM’yi savunduğumuzda... Her haksızlığa karşı yürüyüş ya da protesto mitingleri düzenlediğimizde, hep en ön saflarda yer almanızı... Hiç unutmadım. Ergenekon davalarını izleyişinizi, mahkeme kapılarındaki o yiğit duruşunuzu hiç unutmadım. Önceki gün paylaşmadım. Ama şimdi paylaşacağım çok özel bir anım: 32 yıl aralıksız çalıştığım gazeteden ve kendi kurduğum, 30 yıla yakın yönettiğim dergiden kovulduğumda yaşadığım travma günlerinde yaptıklarınız... Anne şefkatiyle yaralarımı sarmaya çalışmanız... Her akşam temsil sonrasında kâh evime gelerek kâh telefonla beni güldürmeye, gülümsetmeye çalıştınız... Dert ortaklığımız... Ve çok demokrat, çok liberal, çok 68’li geçinen yeni yöneticilerin, ne dergide ne de gazetede okurlarımla vedalaşmama izin vermemeleri üzerine, “Veda Mektubu”mu sahneden seyircinizle paylaşmanız... O mektubumu bastırıp fuayede ve sokaktaki vitrine asmanız... Sesimi duyurma çabanız... Unutmak mümkün mü... İyi ki varsınız ve hep var olacaksınız Yıldız Hanım.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle