19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 10 KASIM 2019 PAZAR EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: SERPİL ÜNAY Göz göre göre ölüme gidiyor HABER Adli Tıp, ‘hayati tehlikesi var’ dedi, savcılık 4 yıl 2 aylık cezasının infazını durdurdu... Yargıtay ise kesinleşmeyen 8 yıllık ceza dosyasını görüşmediği için kanser hastası mahkum dışarı çıkamadı ALİCAN ULUDAĞ Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 3. İhtisas Kurulu, cezaevinde 4 yıl 2 aylık cezadan hükümlü olan akciğer kanseri Erdinç Tulay’ın “hayati tehlikesi” olduğu gerekçesiyle cezasının ertelenmesi gerektiği yönünde rapor verdi. Bitlis Cumhuriyet Başsavcılığı, rapor üzerine 16 Temmuz’da Tulay’ın cezasının infazının 6 ay geri bırakılmasına ve serbest bırakılmasına karar verdi. Ancak Tulay’ın örgüt üyeliğinden aldığı 8 yıllık hapis cezası Yargıtay tarafından görüşülmediği için hasta mahkhum serbest bırakılamadı. Terör örgütü propgandası suçundan aldığı 4 yıl 2 aylık hapis cezası kesinleşen 63 yaşındaki Tulay, yaklaşık 4 yıldır cezaevindeydi. Bitlis Cezaevi’nde yatan Tulay, geçen mayıs ayında rahatsızlandı. Tulay’ın akciğer kanseri olduğu tespit edildi. Bunun üzerine Tulay, tedavisinin yapılması için Ankara Sincan Cezaevi’ne nakledildi. Burada ameliyat olan Tulay’ın kemiklerine sıçrayan kanser hastalığının 4. evrede olduğu belirlendi. Tulay’ın avukatları, infaz durdurma talebinde bulundu. Bitlis Başsavcılığı, Tulay’ı Adli Tıp’a sevk etti. Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu, 10 Temmuz 2019’da hazırladığı raporda Tulay’ın metastatik akciğer kanseri olduğu, kemoterapi alması gerektiği, tedavi olmaması halinde hayati tehlikesi olduğu, hastalığının sürekli olduğu, bu nedenle ceza sının bir yıl ertelenmesi gerektiği Ancak Adli Tıp’ın raporuna kar kaydedildi. şın Yargıtay’dan bu zamana kadar Raporu dikkate alan Bitlis Cum herhangi bir karar verilmedi. huriyet Başsavcılığı İlamat ve İn Tulay’ın eşi Leyla Yetkin Tu faz Bürosu Savcılığı, 16 Temmuz lay, son ziyarete gittiğinde eşi 2019’da Erdinç Tulay’ın 4 yıl 2 ay nin tanınmayacak hale geldiğini lık cezasının 6 ay ertelenmesine belirterek “Çok zayıflamış. Otu ve serbest bırakılmasına karar ver rup kalkamıyor. Koğuş arkadaş di. Kararda, bu sürenin 12 Ocak ları onun ihtiyaçlarını görüyor, 2020’de dolacağı ifade edildi. Karara karşın Tulay, tahliye ola Erdinç Tulay tuvaletini yaptırıyor. Kemoterapi aldıktan sonra iyi beslenme madı. Buna gerekçe olarak Tulay’ın örgüt si, temizliğine dikkat edilmesi gerekiyor. üyeliğinden aldığı 8 yıl hapis cezasının he Ancak cezaevi koşulları buna uygun de nüz kesinleşmemesi gösterildi. Tulay’ın ğil. Durumu günden güne kötüye gidiyor. avukatları, temmuz ayından bu yana Yar Yargıtay’ın bir an önce dosyayı görüşmesi gıtay 16. Ceza Dairesi’ne birçok kez di gerekiyor. Kimse sesimizi duymuyor” de lekçe vererek, tahliye talebinde bulundu. di. l ANKARA Medeniyet, kendisine ilgisiz kalanları yok eder.. 10 Kasımlarda Atatürk.. Ve Bilim    Medeniyet öyle kuvvetli bir ateştir ki, ona ilgisiz kalanları yok eder. Uygar olmayan insanlar ve toplumlar, daima uygar olanların altında kalmaya mahkum olacaklardır... Herkese Bilim Teknoloji dergisinin son sayısında, İstanbul Kültür Üniversitesi’nin sayfasında Ufuk Dikme’nin “Atatürk ve Bilim” yazısında yukarıdaki cümleyi yeniden okuyunca, bugünkü zorluklarımızın kökenini nasıl da dile getirmiş dedim. Ciddi bir soru Atatürk’ü nasıl anacağız 10 Kasımlarda? Hayır, bu ciddi bir sorudur. Milletin 19 Kasımlarda, Cumhuriyet ve Zafer bayramlarında, Hatta Ata’nın doğum günlerinde, 23 Nisan Çocuk ve Egemenlik Bayramlarında Atatürk sevgisinin doruk yaptığı günlerde aynı zamanda yeni bir anma türü geliştirmeliyiz: Atatürk’ün attığı temellerin nedenlerini sorgulayan, içeriklerini, önemlerini ve günümüzdeki karşılıklarını açıklayan ve tartışan halka yönelik ve/veya akademik geniş toplantılar biçiminde gerçekleştirilmesi gerektiğine inanıyorum. Ata’nın beni en çok etkileyen, bilimle ilişkisi ve bilim insanları ve araştırmanın önemi bakımından, çağın çok ötesinde, belki de o güne kadar hiçbir devlet adamının sarf etmediği, şu sözleridir: “Türkiye’de ilim adamları arasında ecnebi müellifler tarafından site edilen kaç kişi ve kaç eser vardır?” Şimdi bu sözlerin anlamını açıklamak gerekir. Ata, bu sözleri, henüz İstanbul Üniversitesi kurulmadan, o zamanki Darülfünun’a 1931’de yaptığı sanırım son ziyaretinde akademik kadro karşısında dile getirdi.  Ata şunu merak ediyor: Bizim bilim adamlarımızın yaptığı ve yayımladığı araştırma metinlerine, Avrupalı bilim insanları ilgi gösterdi mi, bu yabancı bilim insanları, bizim bilim insanlarımızın araştırmalarını, hiç veri olarak kullandı mı, kaçını kullandı? Ata, var mı böyle araştırma makaleleriniz diye soruyor aslında, varsa kaç tane ve bunların kaçı referans olarak kullanıldı? Bu sorgulaması, Ata’nın kafasındaki üniversite, araştırma, bilim insanı kavramlarının en üst düzeydeki ifadesidir ve görmek istediği üniversitedir. 1933’te bu fırsatı yakaladı ve ağırlığı Alman olan bilim insanlarının Hitler’den kaçarak Türkiye’ye getirilmesi ile modern, araştırmacı, sorun çözen ve üreten üniversite hayalini gerçekleştirmeye koyulacaktır.. Türkiye bu yoldan gidemedi, çünkü 1950’lerden sonra ülkenin hayatına yön veren siyasilerden çok büyük çoğunluğu onun hayaline sahip değildi, Ata’nın bu sözlerinin anlamını kavramanın yanından bile geçmiyordu (İnönü dışında).. Bilim ülkesi yaratamadık Bir bilim ülkesi, Cumhuriyeti yaratılmadı. Aydınlanma yarım ve eksik kaldı, ülkemiz üniversiteleri bugün dünya çapında büyük işler yapan bilim insanlarımızla kaynamıyor.. Onlara yurtdışındaki büyük çalışmalarıyla övgüler düzüyoruz. Olsun, yine de onların hepsi, Ata’nın hayalini burada değil, gelişmiş ülkelerde gerçekleştiriyorlar. Çünkü Ata’nın hayal ettiği üniversiteler kurulabilseydi, onların hepsi ülkemizde büyük işler başaracaklardı. Bugün İzmir’de Biyo Tıp ve Genom Merkezi’nin 10 Kasım toplantısı Atatürk ve bilim üzerine. Çok önemli bir merkez, devletin de desteklediği 4 büyük merkezden biri. Uluslararası karakterde.. Ülkemiz bu merkezden çok önemli bilimsel başarılar bekliyor.. Ata’yı anmanın en anlamlı toplantılarından biri olacak. “Du¨nyada her şey için, medeniyet için, hayat için, muvaffakiyet için en hakiki mu¨rşit ilimdir, fendir” sözüyle bitireyim.  EMEP’li İlgün ve Aksoy hayatını kaybetti Emek Partisi (EMEP) MYK üyesi ve İstanbul İl Yöneticisi, gazeteci Metin İlgün ve EMEP üye si Fazlı Aksoy hayatını kaybetti. Bir süredir kanser tedavisi gören ve dün ya şımını yitiren İlgün’ün cenazesi, bugün saat 11.00’de EMEP Tuzla İlçe Ör gütü binası önünde yapılacak törenin ardından Tunceli’de toprağa verilecek. EMEP ta rafından yapılan açıklamada, “1961 doğumlu olan ve 58 ya Metin İlgün şında hayata gözlerini yuman Metin İlgün, Ger çek dergisinde ve Evrensel gazetesinin ilk ku rulduğu dönemde işçisendika servisinde mu habirlik ve editörlük görevlerini yapmış, Emek Partisi’nin de kuruluşundan bu yana İstanbul il ve merkez yöneticiliği görevlerini yürütmüştü. İl gün, çalışkanlığı ve işçi sınıfı mücadelesine bağ lılığıyla örnek bir komünist olarak partimizin saf larında mücadelesini sürdürdü” denildi. Öte yandan 3 yıldır kanser tedavisi gö ren Fazlı Aksoy’un cenazesi ise dün Altınoluk Cemevi’nde yapılan törenin ardından Altınoluk köy mezarlığında toprağa verildi. l İç Politika
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle