15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 18 OCAK 2019 CUMA EDİTÖR: HAZAL OCAK TASARIM: İLKNUR FİLİZ ÇEVRE Değişim ‘İzmir işi torba’ ile olmaz Yaşamı boyunca hiçbir siyasi partiye üye olmamış, hatta mesleğimden kaynaklanan şahsi ilkem gereği oy bile vermemiş, basın toplantıları için ya da habercilik faaliyeti dışında bir siyasi partinin bırakın genel merkezini, ilçe binasının kapısından bile içeri adımını atmamış bir gazeteci sıfatı ile yazıyorum. Siyasi partilere yönelik eleştirilerim, asla “herhangi bir partinin safından ötekini hedef alan” eleştiriler olmamıştır. Yaptığım eleştiri ve yorumlar, sadece ve sadece “ideolojiksiyasi formasyonumdan kaynaklanan” birer sistem eleştirisidir. Zaten, çok büyük bir siyasi birikim ya da iddiası olması gerekmeden, hemen her Türkiye Cumhuriyeti yurttaşının ortak bilgisidir ki (gizli ya da sezgiye şayiaya duyuma dayalı değil) Türkiye’de seçimler, özellikle de AKP iktidarı boyunca ağır bir şaibe ve usulsüzlük gölgesi altında yapılmış / yapılmaktadır. Dolayısıyla sandıklar, (söylerken bile yüzüm kızarıyor ama) “İzmir işi torba”ya dönüşmüştür. Daha açık söyleyeyim: “Neyin çıkacağı besbellidir” Pek çok yazımda ve farklı (radyoTVpanelkonferans) mecralardaki konuşmalarda defalarca tekrarladığım üzere, bu koşullarda seçime gitmek, oy kullanan sıradan vatandaşların haysiyeti ile onuru ile ve vatandaşlık bilinci hakkı ile alay etmek anlamına gelir. Oysa ki, öyle olması gerekmiyor. Bakın, “Avrupa Konseyi” diye (Türkiye’nin de kurucuları arasında yer aldığı bir organ) bir şey duydunuz mu? Peki, “Venedik Komisyonu” diye bir şey? “Demir Perde”nin, yani Sovyet Bloku’nun yıkılması ardından Avrupa’da yeşeren(!) demokrasilere anayasal konularda insan hakları, yargı bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü, demokrasi ve demokratik seçimler referandumlar, sistemlerin adaleti ve şeffaflığı vb. konularda akıl veren 1990’da oluşturulmuş bir tür “Rehberlik” kurumu. Her seçimde, Türkiye dahil sandıklarda ne olduğunu, “demokratik müsabakanın” nasıl yaşandığını (yaşanamadığını?) sözüm ona denetler. Belli kriterleri vardır (Venedik Kriterleri) ve sık sık hatırlatır. Bunların başında da (kabaca) adalet, siyasi çalışma eşitliği, propaganda olanaklarına adil erişim, finansman, medya olanaklarına erişim, kütüklerin ve oy kullanma işlemlerinin şeffaflığı gibi konular gelir. Venedik Komisyonu’nda Türkiye’nin 2 temsilcisi de vardır. Bu ansiklopedik (kalmaya mahkum) bilgileri aktardıktan sonra, bugün ülkemizde seçim öncesi yaşanan anayasa (TBMM Başkanı’nın ısrarla istifa etmemesi) ve yasa (YSK’nin oluşumu, yenilenmesi, bir parti liderini seçim yasaklarından muaf tutması, mühürsüz oy pusulaları vs.) ihlallerini düşünün. Bunlara bir de, artık “Cılkı çıkmış bu işlerin abi” dedirtecek düzeyde, seçmen kütüğü rezaletlerini okuyup üzerine koyun. Sonuçta bir karar verin. Böyle bir seçim yapılabilir mi/ Yapılırsa sonuç meşru olabilir mi? “Ucundan azıcık ihlal” ya da “Canım böyle de kazanırız, boşver. Sıkıntı yok…” demek demokrasi ile ne kadar bağdaşabilir? Size bırakıyorum. “Size” derken, muhalefet partilerini kastediyorum tabii. Bu koşullarda bu “olağanüstü hukuksuz ve adaletsiz müsabaka”ya girip yitirdiğinizde, dönüp bu yazıyı okuyun demeyeceğim. Çünkü çok geç olacak. Sonuç? Çare? Önerim? Kurumsal (muhalefet partilerinin) tavır ve gerekirse kurumsal boykot. Tek tek seçmenlerin sandığa gitmemesi çağrısı değil bu. Seçimi bu koşullarda yaptırmamayı hedefleyen “kurumsal bir boykot”… Gerisi, “Adaletsiz bir demokrasi tiyatrosunun altına imza atmaktan” (Tercümesi: suça/ayıba ortak olmak) ibaret olacaktır. Testi kırılmadan kayda geçsin. Sonra ağlaşmak nafile… Kadınlar çevre için bez çanta dikiyor Çevreye büyük zararlar veren plastik poşetlerin kullanımının sınırlandırılması amacıyla yılbaşından itibaren ülke çapında başlatılan yeni uygulamayla birlikte bez torba, file ve kese kâğıdı kullanımında artış yaşanıyor. Ataşehir Belediyesi ve Ataşehir Gönüllüleri Derneği’nin birlikte hayata geçirdiği çalışmayla, kullanılmayan giysiler ve atık kumaşlardan bez çantalar dikiliyor ve bu bez çantalar ücretsiz olarak Ataşehir’de dağıtılıyor. Ataşehirli kadınların rengârenk kumaşlardan diktiği bez çantalarla hem kullanılmayan giysi ve kumaşlar değerlendiriliyor hem de alışveriş yapan Ataşehirlilere minik bir hediye sunularak plastik poşet kullanımı azaltılıyor. Geleceğe prangaTürkiye ve Dünya’da Nükleer Enerji 2018 raporu çarpıcı veriler içeriyor İstanbul Nükleer Karşıtı Platform “Türkiye ve Dünyada Nükleer Enerji 2018” raporunu dün açıkladı. Mersin ve Sinop’ta planlanan nükleer santrallara verilen yüksek fiyatlı alım garantilerinin önümüzdeki 20 yıl boyunca ekonomiye 110 milyar dolarlık ek yük getireceğine dikkat çekilerek “ekonomiye pranga vuracağı” belirtildi. Santrallara karşı açılan davaların sürdüğü anımsatılan raporda “Türkiye’nin geleceğini riske atmayın” uyarısında bulunuldu. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın verilerine de yer verilen raporda, dünyada 1996 yılında nükleer santralların elektrik enerji üretiminde payının yüzde 17.5 olduğu, bugün bu rakamın 10.3’e düştüğü, 2050 yılına gelindiğinde ise bu oranın yüzde 3’e kadar gerileyeceği ifade edildi. Fatura artacak Raporda, “Planlanan nükleer santrallar devreye girerse Türkiye, diğer kaynaklara göre 23 kat pahalı olan nükleer santrallardan üretilen elektriği almak zorunda kalacak; bu da hem sanayi hem de konutlarda elektrik fiyatlarını artıracak. Elektrik piyasasında 2018 yılında olu şan ortalama fiyat, kilovatsaat başına 4 sent civarındayken, Mersin’deki santrala verilen alım garantisi 12.35 sent, Sinop’taki santrala verilen ise 10.8 sent. Yabancı şirketlerin Türkiye’de kurdukları santrallara ödenecek bu paray la enerji ithalatı faturası da aslında büyüyecek” ifadelerine yer verildi. ‘Yüzde 3’e gerileyecek’ Dünyadaki nükleer enerjiye ilişkin bilgilere de yer verilen raporda “Nükleer endüstri ve sözcüleri aksini söylese de dünyada nükleer enerjinin önemi ve üstlendiği rol giderek azalıyor. Nükleer santralların dünyada elektrik enerjisi üretiminde payı 1996’da yüzde 17.5’di. Bugün bu oran yüzde 10.3’e gerilemiştir. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (UAEA) kendi raporlarında da belirttiği gibi, 2050 yılına gelindiğinde bu oran en iyi olasılıkla yüzde 6, kötü senaryoda ise yüzde 3’e kadar gerileyecektir” denildi. 110 milyar dolar Nükleer Karşıtı Platform Sekretaryası’nda yer alan Elektrik Mühendisleri Odası’nın İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Hakkı Kaya Ocakaçan iki nükleer santrala verilen alım garantilerinin toplam tutarının 110 milyar dolar olduğunu anımsatarak “Zaten zor durumdaki Türkiye ekonomisine, bu iki santralın yapılmasıyla yıllar boyunca prangaya vurulacak” dedi. ‘Riske atmayın’ Nükleer Karşıtı Platform üyesi Özgür Gürbüz dünyadaki nükleer reaktörlerin yaşlandığına ve bunun da kaza riskini artırdığına dikkat çekerek, “Dünyadaki mevcut nükleer filo yaşlanıyor. Yeni nükleer reaktör yapımı maliyet ve kamuoyu baskısı nedeniyle zorlaşırken, şirketler eski reaktörlerin çalışma sürelerini uzatarak kârlarını artırmaya çalışıyor. Dünyadaki 77 reaktör tasarım ömrü olan 40 yaşını geçmiş durumda bu da kaza riskini artırıyor” ifadelerini kullandı. Gürbüz “Hükümetin tüm çabalarına rağmen, kamuoyunu pahalı, tehlikeli ve çevre düşmanı nükleer santrallar konusunda bilgilendirmeye devam edeceğimizi hazırladığımız bu raporla bir kez daha gösteriyoruz. Nükleer Karşıtı Platform, Mersin ve Sinop’taki nükleer santral projeleri iptal edilene kadar mücadelesini sürdürecek. Buradan hükümete bir kez daha sesleniyoruz. Türkiye’nin geleceğini riske atmayın, nükleer santral planlarını çöpe atın” dedi. Nükleer santrallar emekliye ayrılıyor Sinop’ta, Japonya ve Fransa ortaklığında hayata geçirilmek istenen nükleer santral projesinde yüksek alım garantisi verilmesine karşın mali sorunlar yaşandığı anlatılan raporun sonuç bölümünde nükleer enerji alanına ilişkin 2018 yılında yaşanan gelişmelerle ilgili özetle şu ifadelere yer verildi: l Dünyada 9 yeni reaktör (7’si Çin, 2’si Rusya) devreye alındı. Üç reaktör (2’si Çin, 1’i ABD) kapatıldı. Çin artan enerji talebi için tüm kaynakları kullansa da 2017 enerji yatırımlarının sadece 8 milyar dolarının nükleer enerjiye, buna karşılık 98 milyar dolarının ise yenilenebilir enerjiye gittiği unutulmamalı. l Güney Afrika 9600 MW gücünde yeni nükleer santral yapma planından vazgeçti. l Belçika hükümeti ül kedeki 7 nükleer reaktörü 2025 yılına kadar kapatma kararı aldı. Ülkedeki nükleer santralda (Doel ve Tihange) mikro çatlakların ortaya çıkmasıyla, olası bir nükleer kazaya karşı Belçika’da yaşayanlara iyot hapı dağıtılması için hükümet hazırlık yapılmasını istedi. Almanya ve Hollanda hükümetleri de benzer hazırlıklar yapmış, Almanya Belçika’dan bu iki reaktörü kapatmasını istemişti. l Fukuşima nükleer kazasından sonra 9. reaktör 2018 yılında devreye alındı. Ülkedeki 42 çalışabilir reaktörden sadece 9’u çalışıyor ve Fukuşima öncesi Japonya’nın elektrik talebinin yüzde 30’unu karşılayan nükleer enerji bugün sadece yüzde 3.6’sını sağlıyor. l Finlandiya’da Rosatom’un yapacağı Hanhikivi1 reaktöründe inşaata başlama tarihi 4 yıl ötelendi. Akkuyu Nükleer Santralı’nın ilk ünitesinin yapımına geçen yıl başlandı. Bölge sakinleri nükleer santral kurulan bölgenin depremselliği, santralın Akdeniz’de turizme olumsuz etkisi, radyoaktif atıkların nerede ve nasıl depolanacağı gibi konuların yeterince araştırılmadığını belirtiyor. Santrala karşı açılan dava ise Anayasa Mahkemesi’ne taşındı. Karadeniz çöp deniziDoğu Karadeniz Bölgesi’nin çöp ve dolgu sorunu bitmiyor... Deniz ve dereleri belediyeler kirletiyor ÖMER ŞAN Doğu Karadeniz’de, Rize kent merkezi için alan kazanmak amacıyla 1970’li yıllarda başlatılan deniz dolgusu, sahilleri ve balık yuvalarını yok eden SamsunSarp arasındaki Karadeniz Sahil Yolu ile devam etti. OrduGiresun Havalimanı ve RizeArtvin Havalimanı çalışmaları sırasında sahiller, plaj ve balık yuvaları ortadan kaldırıldı. Dolgu çalışmaları sırasında bölgedeki belediyelerin, bu alanları vahşi çöp ve hafriyat depolama alanı olarak kullanmasıydı. Bölgede oluşturulan belediye birliklerinin belirlediği vahşi depolama alanlarına çöp taşıma gibi ekonomik yükümlülüklerden kaçan belediyelerin, çöp döktüğü alanlar ise içme suları ve ve kıyı balıkçılığını tehdit ediyor. ‘Utanç verici’ Bölgedeki sorunu değerlendiren TEMA Temsilcisi Nevzat Özer, HES projeleri ile kurutulmak istenen vadi ve dere yataklarının çöp depolama alanları olarak kullanılmasının utanç verici olduğunu belirterek, “Eşsiz ekosistemlerin yaşam kaynağı olan vadilerdeki sularımızın kurutulması da kirletilmesi de asla kabul edilemez. Yerel yönetimler, sorunu çözmek yerine kolaycılığa kaçıyor” diye konuştu. Doğu Karadeniz’deki 309 belediyenin günlük 60 bin ton civarında çöp Karadeniz’de her sağanak sonrası yağmur sularının taşıdığı çöpler sahilde birikiyor. topladığı, bunun önemli bir bölümünün dere ve deniz kıyılarına bırakıldığı, çoğunluğunun denize karıştığı biliniyor. İşte bölgedeki durum: n ARTVİN: Hopa ve Arhavi, Çamlıkköy ve Fener mevkisi arasında oluşturulan vahşi depolama alanına yıllarca çöp döktü. Bölgede yaşanan sel afeti sonrası taşan dereler, çöpleri sahile taşıdı. Karayolları ekipleri, yaklaşık 500 kamyon çöp çıkardı ve çöpleri, 200 metre ileride yine Hopa Belediyesi’nin oluşturduğu ve yol kenarına duvar örerek gizlediği bir başka çöp alanına döktü. n RİZE: Rize Belediyesi Salar ha Vadisi’ne, Ardeşen Belediyesi Fırtına Deresinin denize döküldüğü alana, Pazar Belediyesi ise Hemşin Vadisi’ne çöp döküyor. Fındıklı belediyesi Çağlayan Vadisi’nde dere kenarına çöp döküyor. Önceki hafta sonu Rize’de aralıklarla etkili olan fırtına ve sağanak yağış nedeniyle bazı balıkçı barınakları taşan dere ve yağmur sularının taşıdığı çöplerle doldu. Balıkçılar, Rize Belediyesi’nin sahildeki dolgu alanına çöple karışık toprak döktüğünü, dolgunun içinde tonlarca çöp olduğunu ve hâlâ aynı bölgeye çöp dökülmeye devam edildiğini söyledi. n TRABZON: Kentte günlük 160 tonun üzerinde çöp toplandığı ve bunun önemli bir kısmının da çeşitli yollarla denize ulaştığı belirtiliyor. Bir dönem Akçaabat’ta deniz tahkimatı yapılmadan kıyı şeridinin toprakla doldurulduğu, Akçaabat Belediyesi kontrolündeki alanlara bilinçsizce çöp ve hafriyat dökülmesine devam edildiği kaydediliyor. Çöp dağları n GİRESUN: Giresun kent merkezinde yaklaşık 85 ton çöpün toplandığı bildirilirken, bunun önemli bir bölümü bir dönem Giresun Adası karşısında Aksu Deresi’yle denizin birleştiği alana dökülüyordu. Gelen tepkiler ve yapılan çalışmaların ardından Giresun Belediyesi’nin girişimleri ve bölgedeki 17 belediyenin katılımıyla faaliyete geçen düzenli katı atık bertaraf tesisiyle deniz ve derelere çöp dökülmesinin önüne geçildi. n ORDU: Ordu kent merkezinde günlük 120 ton çöp toplanıyor ve bunun neredeyse tamamına yakını ünlü Melet Irmağı’nın denizle birleştiği yerde oluşturulan adacık gibi dolgu alanına dökülüyordu. Arazide son olarak adına “mega proje” denen, 130 milyon lira maliyetli “Melet Park Projesi” geliştirildi ama henüz hiçbir çalışma yapılmadı. Yapılan anlaşmayla çöplerin önemli kısmı, tonu 5 TL’den Ünye Çimento’ya gönderiliyor ve yakıt olarak kullanılıyor. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle