19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Sergei Loznitsa’ya Onur Ödülü Uluslararası Boğaziçi Sinema Derneği ve İstanbul Medya Akademisi işbirliği ile 26 Ekim3 Kasım tarihleri arasında 6’ncısı düzenlenecek Boğaziçi Film Festivali’nin bu yılki Onur Ödülü’nün sahibi Ukraynalı auteur Sergei Loznitsa olacak. Geleneksel tarih anlayışını tersyüz eden bakışı ve seyirciyi rahatsız etmek ten çekinmeyen tavizsiz duruşuyla tanınan usta yönetmen, festivale özel bir “masterclass” verecek. Sergei Loznitsa’nın bu yıl Cannes’ın Belirli Bir Bakış bölümünden En İyi Yönetmen Ödülü ile döndüğü “Donbass” ile birlikte “Process (The Trial)” ve “Victory Day” adlı son filmleri sinemaseverlerle buluşacak. 14 EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN [email protected] ‘Hayattan esinleniyorum’ Salı 18 Eylül 2018 Caz festivaline yeşil ışık n Bir caz müzisyeni olarak belki sizi ilerleyen senelerde İstanbul Caz Festivali’nde görme şansımız da olabilir mi, ne dersiniz? Caz çocukluğumdan beri iç içe olduğum, tutkuyla dinlediğim bir tür... Çocukken babam çalar, ben söylerdim. Babamın çok geniş bir caz arşivi vardı. Dolayısıyla neden olmasın. Bu fikrinizi Türkiye’deki ajansım Pasion Turca ile paylaşacağım. Fransa ve Belçika için de caz repertuvarının ağırlıklı olduğu bir konser programı hazırlıyorum. Bunun dışında ilk albümüm için de çalışmalarım sürüyor. Belki bir dahaki sefere yeni albümümden şarkıları paylaşmak üzere gelirim. ‘La Casa De Papel’ dizisinin jenerik müziğiyle dünya çapında ün kazanan Cecilia Krull, İstanbul’da ardı ardına 2 gün konser verecek Popüler dizi La Casa De Papel’de seslendirdiği “My Life Is Going On” şarkısıyla bü yük çıkış ya kalayan Ceci lia Krull, İs tanbul’daki ilk konseri için 21 22 Eylül ta ORHUN ATMIŞ rihlerinde Salon İKSV’ye geliyor. Müzis yen bir aileden gelen ve ka riyerine 7 yaşında Disney filmlerinin şarkılarını ses lendirerek başlayan Krull, günümüzün önemli yeni ku şak caz şarkıcılarından biri olarak gösteriliyor. Yetenek li şarkıcı konser öncesinde sorularımızı yanıtladı. n Bazı dizilerin jene rikleri özeldir, diziyi izle yenler jeneriği atlamak is temez. “My Life Is Going On”un da onlardan biri ol duğunda birçok kişi hemfi kir. Bu başarının arkasın daki neden ne sizce? Bu sırrı bilmeyi ben de is terdim. Şarkıyı hikâyeyi, ka rakterleri hissederek, düşü nerek yazdım. Ve çok seve rek çalıştım. Ben şarkılarımı yaparken hayattan esinleni yorum. Farklı türde müzikle ri, yeni şeyler denemeyi çok seviyorum. Söz yazarken de şarkı söylerken de kendi sı nırlarımı zorlamayı, sesim le oynamayı seviyorum. Sa Cecilia Krull, İstanbul’daki ilk konseri için 21 22 Eylül tarihlerinde Salon İKSV’ye geliyor. Şarkıcı, La Casa De Papel’de seslendirdiği “My Life Is Going On” şarkısıyla büyük çıkış yakaladı. nırım işin sırrı yaptığınız işi çok sevmekte ve emek vermekte. n Sizin çok sevdiğiniz beğendiğiniz dizi jenerik müzikleri var mı? “Stranger Things”in müziklerini çok seviyorum. Son zamanlarda “Peaky Blinders”a sardırdım, onun da müzikleri çok başarılı. ‘Gün sayıyorum’ n “La Casa De Papel” Türkiye’de de oldukça beğenilen bir dizi haline geldi. Hatta sizin şarkınızın Türkiye’de Burak Yeter remix’i oldukça tuttu. Cover yapan genç isimler de var. Onları dinleme fırsatınız oldu mu? Beğendiniz mi? Elbette dinledim ve çok beğendim. Umarım birlikte başka işlerde çalışma fırsatı bulabiliriz. Şarkının bu kadar sevilmesi, herkesin kendi yorumunu katarak söylemesi ve videolar çekmesi beni çok mutlu ediyor. Denk geldikçe ben de onları kendi sosyal medya hesaplarımda paylaşıyorum. n Türkiye’deki ilk konserinizi birkaç ay önce Ankara’da verdiniz, ilgiyi nasıl buldunuz? İstan bul’daki hayranlarınıza neler söylemek istersiniz? Ankara Next Level’daki konserim muazzamdı. İnsanlar yağmura rağmen konser alanını terk etmedi. Konser sonrası fotoğraflar çektirdik. Daha ilk seferde böyle bir sevgiyle karşılaşınca çok mutlu oldum. İspanya’da çok sayıda Türk arkadaşım var. Güzel ülkenizi, zengin kültürünüzü, yemeklerinizi, İstanbul’u onlardan çok dinledim. İki gece üst üste müziği, şarkıları paylaşacağımız için inanılmaz heyecanlıyım. Konsere gün sayıyorum! Umarım harika geçecek. Toronto’nun galibi ‘Green Book’ Bu yıl 45. kez düzenlenen Toronto Film Festivali’nde Grolsch sponsorluğundaki People’s Choice ödülü, başrollerini Mahershala Ali ve Viggo Mortensen’in paylaştığı, Peter Farrelly’in yönettiği “Green Book” adlı filme verildi. İzleyicilerin oylarıyla verilen ödül aynı zamanda Oscar için de önemli bir göster ge kabul ediliyor. Aynı ödülü daha önce kazanan yapımlar arasında sonradan Oscar ile ödüllendirilen “Slumdog Millionaire”, “The Kİng’s Speech” ve “12 Years A Slave” gibi filmler bulunuyor. Bu yıl Toronto’da ikincilik ödülünü Barry Jenkins’in yeni filmi “If Beale Street Could Talk”, üçüncülük ödülünü ise Alfonso Cuaron imzalı “Roma” aldı. 2018 Erdal Öz Edebiyat AAĞDAAOLĞETLU Ödülü’nün sahibi Can Yayınları’nın kurucusu Erdal Öz’ün anısını yaşatmak için ailesi tarafından her yıl düzenlenen Erdal Öz Edebiyat Ödülü’nün bu yılki sahibi Adalet Ağaoğlu oldu. 11. Erdal Öz Edebiyat Ödülü’nün seçici kurulunun başkanlığında Handan İnci bulunurken, üyeler Asuman Kafaoğlu Büke, Oğuz Demiralp, Sibel Irzık, Cemil Kavukçu, Ömer Türkeş ve Faruk Duman’dan oluşuyor. Ödülün gerekçesinde şu ifadeler yer aldı: “16 Eylül 2018 Pazar günü toplanan Erdal Öz Edebiyat Ödülü Seçici Kurulu, çağdaş edebiyatımızın temel taşlarından Adalet Ağaoğlu’nu edebiyatımıza sağladığı tüm katkılardan dolayı bu yılki ödüle layık gör müştür. Adalet Ağaoğlu, arka planlarında Türkiye’nin sosyal, siyasi, kültürel yapılarını işlediği romanlarını, yenilikçi anlatım teknikleriyle kaleme almış, günlükleri, öyküleri, roman ve oyunlarıyla edebiyatımızın doruklarından biri olmuştur.” Her yıl bir üyenin ayrılıp bir başkasının katılımıyla yenilenen jüri, altı yıldır jüride bulunan ve 2018 komitesinin başkanlığını yürüten Handan İnci’yi uğurlayacak. Gelecek sene jüriye katılacak olan yeni isim Metin Celâl olacak. 2018 Erdal Öz Edebiyat Ödülü 22 Ekim Pazartesi günü Dada Salon’da yapılacak törenle Adalet Ağaoğlu’na verilecek. Dil bayramı yaklaşırken Remzi İnanç’la Remzi İnanç’ın ‘Yazmak Anımsamaktır’ başlıklı ‘anılar/anımsamalar’ kitabı nisan ayında Ürün Yayınları’ndan çıktı. İnanç, özellikle Ankaralı kitapseverlerin yakından tanıdığı ve sevdiği bir yazaryayıncıkitabevi sahibidir. Kendisini emekli edeli yıllar oldu, ama önce Zafer Çarşısı’nda sonra da Yenişehir’de konuşlanan Toplum Kitabevi’ndeki söyleşilerin ve demli çayların tadı bugün de damaklardadır. Öykü, portre ve anılardan oluşturduğu 6 kitabı olan İnanç, son yapıtı ‘Yazmak Anımsamaktır’da Ankara’daki gençlik yaşantılarından, Toplum Yayınevi’nde gözlemlediklerinden ve bir aydın kişi olarak çeşitli yaşam deneyimlerinden yola çıkarak, yayıncılığa, kitapseverliğe, adam gibi adam olmaya, Türkiye’nin ‘halleri’ne ilişkin izlenimlerini dile getiriyor. ‘Ellilerden günümüze sadeleşerek gelen yazı dilimiz’ (s. 2831) başlıklı yazısını 26 Eylül’de kutlayacağımız Dil Bayramı’mıza yaklaşan şu günler için saklamıştım. Remzi Ağabey’in ‘Türkçe’nin yalınlaşması’ bağlamındaki çalışması 1930’larda yayımlanmış bir kitabın dilini 1960’lar Türkçesine uyarlama yolundaki çabalarıyla başlamış. Böylece kitabın yeni baskısını yapmayı başardığında şöyle bir sonuca varmış: ‘19351966 arasındaki dil sorunu (sade sözcük değil) (…) artık yaşanmıyor, yaşanmayacak da…’ Bu olumlu gelişimi açıklarken Türk dilinde üretmiş yazarlarımızın hakkını veriyor: ‘Kırk kuşağı edebiyatımızın genç takımı, “Garipçiler” ve elli kuşağının yazarları ile Köy Enstitüsü mezunu yazarlar (…) sade, yalın ve su gibi akıp giden bir dili dolanıma soktu. (…) Ataç Usta cephenin hep ön sıralarında oldu. Ona göre hüner, eski sözcüğün yerine yenisini koymak değil, Türkçe düşünüp Türkçe yazmaktı!’ İnanç yazısını dilimizin gündelik yaşam içinde nasıl bir ortaklığın anlatımı olduğunu dillendirerek sürdürüyor: ‘…ister sözlü ve yazılı basında, ister politikada, politikacılarda olsun, kimselerin yadırgamayacağı “ortadan” sade bir dil artık gelip hakça yerine oturmuştur. En sağcı yayın organından, en yaşlı yazarına dek herkesin şimdilerde kullandığı dilde hiç ayrım kalmadı diyebiliriz. (…) “Nesiller arasında uçurum yaratıyor bu dilciler” yakınması neredeyse sona ermiştir.’ Yine de Dil Devrimi karşıtı görüşlerin her an atağa geçmeye hazır olduğu bir gerçek. Dil Derneği başkanı Sevgi Özel, Çağdaş Türk Dili dergisinin 365. (Temmuz 2018) sayısında tam da bu noktayı irdeliyor. ‘Atatürk’ün kurduğu Türk Dil Kurumu 86 yaşında: Dilde Devrim başarılı olmuştur’ başlıklı yazısında dil devrimine karşı çıkmayı iş edinmiş konuşma ve yayınlara değinerek, ‘dilde devrim geçmişle bağımızı koparmış, dedeyle torun anlaşamaz olmuş’ gibi eleştirileri tıpkı İnanç gibi çürütüyor. ‘Uydurukçu solcu işi’ denilerek karşı çıkılan ‘devrim’le kazanılmış sözcüklerin bugün devlet kurumlarında yazılı ve sözlü olarak kullanılıyor olmasıyla ‘bu devrimin başarısı kanıtlanmıştır’ diyor. Ancak, Türkçemizin baş etmesi gereken sorunlar bitmiyor. Televizyon kanalları aracılığıyla, pek çok sözcük yanlış seslendiriliyor. (Devlet büyüğü, sunucu, bilim adamı, köşe yazarı olmaya soyunanlar bile bu bağlamda tuzağa düşüyor). Vak’a sözcüğü ‘vakvaka’ der gibi söylenirken, ‘sen de, ben de öfkeliyiz’ gibi bir cümlede yer alan ‘de’ eki yerine, ilk hecesinin kısa olarak okunması gereken ‘dahi’ sözcüğünü kullanmayı seçenler, çoğunlukla ilk heceyi uzatıyorlar ve farkına varmadan, ‘olağanüstü yetenekleri olan kişi’ anlamına gelen bir başka sözcüğü –yanlış yerde kullanmış oluyorlar. Cümle yapılarında ve sözcüklerde görülen falsolar da cabası. ‘Sağduyu’ anlamına gelen ve ‘isim’ işlevi taşıyan Osmanlıca ‘aklı selim’ terkibinin ‘sıfat’laşarak, cümle içinde, söz gelimi, ‘aklı selim adam’ biçimini alması gibi. Dil Devrimi yolundaki çabalarımız tükenmemeli. Türkçe öğretmenlerinin sorumluluğu büyük! Remzi İnanç gibi, Sevgi Özel gibi dil emekçilerinin saptamalarının doğruluğunu sürdürmek adına… Dil bayramımız kutlu olsun! Malatya’da jüri başkanı Nuri Bilge Ceylan Bu yıl 915 Kasım tarihleri arasında düzenlenecek 8. Malatya Uluslararası Film Festivali’nin Uluslararası Uzun Metraj Yarışma bölümünün jüri başkanlığını, dünyaca ünlü yönetmen Nuri Bilge Ceylan üstlenecek. Usta yönetmen, ayrıca festival kapsamında gerçekleştirilecek “masterclass”a konuk olarak deneyimlerini sinemacılarla paylaşacak. Öte yandan, açılış töreninde, “Onur, Emek ve Türk Sinemasına Katkı Ödülleri” oyuncu Şener Şen ve Perran Kutman ile yönetmen Osman Sınav’a takdim edilecek. Uluslararası bölümün jüri üyeleri ve bu bölümde yarışacak filmler, festivalin basın toplantısında kamuoyu ile paylaşılacak. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle