19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 13 Eylül 2018 EDİTÖR: ŞEHRİBAN KIRAÇ TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Varlık Fonu’nu Erdoğan ve damadı yönetecek 200 milyar dolarlık Varlık Fonu AŞ’de dümene Cumhurbaşkanı Erdoğan kendisi geçti. 2016’da kurulan Fon piyasada bugüne kadar işlem yapmadı Şu anda 200 milyar dolarlık aktif büyüklüğü ile Türkiye’nin en büyük şirketi konumundaki ve bünyesinde BOTAŞ, PTT, Borsa İstanbul ve THY’nin de bulunduğu Türkiye Varlık Fonu Yönetimi AŞ’nin (TVF) başına Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geldi. Erdoğan, şirketin başkan vekilliğine ise aynı zamanda damadı olan Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ı atadı. ‘Olmadı’ demişti Yaklaşık bir yıl önce TVF Başkanı Mehmet Bostan görevinden alınmıştı. Görevden alınmasına gerekçe olarak Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan hedeflenen sürecin başarılı olmadığını söylemiş ve “Varlık Fonu’nu bizim yeniden organize etmemiz şart” demişti. Türkiye Varlık Fonu Yönetimi AŞ Yönetim Kurulu üyeleri ile Genel Müdürü’nün atanmasına ilişkin Cumhurbaşkanı kararı Resmi Gazete’de yayımlandı. Buna göre, Yönetim Kurulu üyeliklerine de Salim Arda Ermut, Türkiye Bankalar Birliği Başkanı Hüseyin Aydın, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Erişah Arıcan ve Tosyalı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Fuat Tosyalı atandı. Genel Müdürlüğe ise daha önce varlık fonu yönetiminde uluslararası tecrübeye sahip Zafer Sönmez getirildi. Kariyerine İnterbank’ta başlayan Sönmez 1974 doğumlu. Sönmez, Malezya’nın varlık fonu Khazanah Nasional Berhad’da Türkiye, Orta Doğu ve Orta Asya’daki yatırımlardan sorumlu Kıdemli Müdür olarak çalıştı. Atamalar Saray’dan Tüm kamu kurum ve kuruluşlarına açıktan atama işlemleri için Cumhurbaşkanlığı’ndan izin alınacak. Resmi Gazete’de yer alan Cumhurbaşkanlığı genelgesine göre, TBMM İdari teşkilatı, Anayasa Mahkemesi, Sayıştay, Kamu Denetçiliği Kurumu ve MİT ile hakim ve savcı adayları atamaları hariç olmak üzere diğer kamu kurumları, özel mevzuatları gereğince mesleğe özel sınava tabi tutularak alınacak personel için, sınav açmadan önce Cumhurbaşkanlığı’ndan izin alacak. Türkiye Varlık Fonu Yönetimi AŞ’nin eski yönetimi Yönetim Kurulu Başkan Vekili Himmet Karadağ, Yönetim Kurulu Üyeleri Kerem Alkin, Yiğit Bulut, Oral Erdoğan’dan oluşuyordu. Yeni görevlendirmede bu isimlere yer verilmemesi dikkat çekti. Türkiye’nin ekonomik büyümesine katkı sağlamak, uluslararası kurumsal yatırımcıların ilgisini çekmek ve büyük projelere kaynak yaratmak amacıyla 2016 Ağustos’ta kurulan Varlık Fonu’na çeşitli banka ve şirketlerdeki kamu hisseleri, bazı KİT’ler ile at yarışları ve şans oyunlarına dair lisanslar 49 yıllığına devredilmişti. 200 milyar dolar Fonun yaklaşık 200 milyar dolarlık aktif büyüklüğü, 40 milyar dolarlık da varlık değe ri bulunuyor. TVF’ye devredilen şirketler arasında Ziraat Banka sı, BOTAŞ, PTT, Borsa İstanbul, Türksat ve Türk Telekom’un sermayelerinde bulunan Hazine Anayasal görevle çeliştihisselerinin yanı sıra THY’deki BENZERİ YOK VÖzelleştirme İdaresi hisse leri bulunuyor. arlık Fonu düzenlemele TVF’nin kuruluşu için 2016 Ağustos’ta TBMM’de kabul edilen yasa ri ile ilgili açıklama ya Çin, Rusya, Norveç, Katar ve Suudi Arabistan gibi ülkelerde varlık fonu yönetimi için genellikle piyasadan, bankalardan, devlet adına temsilci ve bakanlardan oluşan bir pan Girne Üniversitesi’nde Anayasa Hukuku Profesörü Korkut Kanadoğlu, Cumhurbaşkanı’nın ticari kimlik sahibi olma dTebgyykhkeüıüaüaellodtzydrefkkndeoüacıfnieomeiyysmk1eıiyaelç.’ğiels15nikırlin0kianinalmealmvaesııştRtıb.iyurnauastşbmayıdnnualladiau’lydVuhaeebanatkÇktmiyrroPliaiAınukbnfrpieoyoalFDıennoSkmotessauaernivi.nlnnrMmuvlÇcieyb’euintaithonayehnuBkşaemaYnvı.amdnamasSbşdtiirmkluaalıiaeryauşlıeinomnyıVdndıreilVd.aXFdAbeadoieiJrlninKiaimnnubrpias’irnsionPugunkılmızkırenduasslcndeorıolalunağaerğçnnılruyıenuaneumly,iınanişaFlldneuik2ooşicallln0lkueeayu1iğkşayşng8iısuönrea/a“nsmtli1Ultiae6vrıugkstnde2iöun,dmirh.luksaKeaubukvdaoyakiuünlıyuaak i Ancak bugüne kadar ral koyan bir düzenleyici iş lem niteliği taşıyan bu işlem Cumhurbaşkanı Kararı ile değil, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi olarak yapılmalıydı” dedi. Kanadoğlu, Cumhurbaşkanı’nın “ticari kimlik” sahibi olmasındaki hukuksuzluğu ise “Cumhurbaşkanı, Varlık Fonu’nda üstlendiği bu görevle siyasi kimliğine ticari bir kimlik de eklemiştir. Anonim Şirket Yönetim Kurulu Başkanı sıfatıyla belirtilen kimlik, Cumhurbaşkanı’nın Türkiye Cumhuriyetinin ve Türk Milletinin birliğini temsil etmeye dönük anayasal göreviyle çelişecektir. Sorunlu bir diğer nokta da Cumhurbaşkanı’nın özel hukuk sorumluluğuna ilişkindir. Fonun işlemlerinden dolayı, Cumhurbaşkanı da tüm yurttaşlar gibi hukuki sorumluluk altında olacaktır” şeklinde özetledi. TVF aktif olarak hayata geçmedi ve piyasalarda herhangi bir işlem de yapmadı. Şeffaf değil TVF’deki önemli yapısal değişikliğin, Ticaret Sicil gazetesinde dün yer almaması dikkat çekerken, özel hukuka tabi olan Varlık Fonu’nun denetim biçimi ve yönetim kurulu üyelerinin aldığı maaşlar gibi temel sorulara net yanıt verilmiyor. Fon’un şeffaf olduğunu söylemek mümkün değil. Arsa tahsisi, vergi indirimi, İhale Kanunu’na tabi olmama, SPK düzenlemelerine karşı bağışıklık gibi pek çok imtiyaz fona verilmiş durumda. Bu nok Türkiye hızla hanedanlaşıyor CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TVF’deki yeni atamalara ilişkin “Başkanı olduğu fon bütçe dışında. Bu fonu Sayıştay, TBMM denetleyemiyor. Türkiye yönetilemiyor, Türkiye savruluyor” ifadelerine yer verdi. CHP Genel Başkan Yardımcısı, Parti Sözcüsü Faik Öztrak, Türkiye Varlık Fonu’ndaki yönetim değişikliğiyle ilgili, Türkiye’nin korkunç bir hızla Ortadoğu’nun batmış devletler ligine doğru gittiğini gösterdiğini kaydetti. Öztrak, “Hanedanlaşıyoruz. Türkiye’nin bir sürü değerinin içinde olduğu fonun başına kendinizi atıyorsunuz. Yetmiyor, baş daşıyor. Varlık Fonu’yla ilgili hatalı bir işlemden dolayı soruşturma açıldığında Cumhurbaşkanı nasıl hesap verecek ? Bu artık zurnanın zırt dediği yer. Ekonominin liyakate göre değil sadakate göre yönetildiği algısını pekiştirmiştir” ifadesini kullandı. CHP’nin 24 Haziran’daki cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce de, “Devleti sarmış olan tek adam, aile yönetim tarzı şimdi kamu şirketlerini de esir almıştır. Sergilenen bu akıl almaz her şeyi yönetme ihtirası, sonuçta hiçbir şeyin yö ta da dikkate alındığında küresel kanvekilliğine de damadınızı atıyorsunuz. netilememesi sonucunu do örneklerdeki şeffaflığın Türki Bu Türkiye’de tek adam, parti devletinin ğurmakta. Memleketi kaosa ye Varlık Fonu’nda olduğunu id hızla hanedanlaştığını gösteriyor. Varlık sürükleyecek bu tek adam dia etmek zor. Buna, dün hayata fonu devletin bir şirketi. Cumhurbaşkanı uygulamalarına hep birlik geçen yeni yönetim yapısı da ek buraya kendisini nasıl atayabiliyor? Cum te sesimizi yükseltmek za lendi. l ANKARA/İSTANBUL hurbaşkanının görevleri ile bu nasıl bağ manıdır” diye konuştu. Kemal Kılıçdaroğlu ÖTV’den 4.1 milyar gitti Keskinoğlu’na iki ay mühlet Tavukçuluk sektörünün önde gelen şirketlerinden olan ve mali sorunlar nedeniyle konkordato ilan eden Keskinoğlu için geçici mühlet kararı iki ay daha uzatıldı. Konuya ilişkin şirketten yapılan açıklamada, “Keskinoğlu A.Ş. olarak, 11 Haziran 2018 tarihinde ticari faaliyetlerimizi aralıksız devam ettirebilmek için, nakit sıkışıklığı nedeniyle geçici süreliğine konkordato başvurusunda bulunmuştuk. Talebimiz mahkemece kabul edilerek 3 ay süreyle geçici mühlet kararı verilmişti. Şirketimizin finansal verilerinin incelenmesi sonrasında, 10 Eylül 2018 itibariyle; Akhisar 1. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından geçici mühlet kararının 2 ay daha uzatılmasına karar verilmiştir” denildi. Vergiden karşılanan tutar motorinde litre başına 99, benzinde 89 kuruş oldu Filoya kur darbesi Filo kiralama şirketleri finansman koşullarında sıkılaşma nedeniyle bu yıl daralma ile karşı karşıya. Türkiye oto kiralama kuruluşlarını temsil eden Tüm Oto Kiralama Kuruluşları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı İnan Ekici, sektörün artan borçlanma maliyetleri ve bankaların kredi vermede isteksiz davranmaları nedeniyle bu yıl yüzde 5 daralacağını söyledi. Sektörün büyüklüğü haziran sonu itibariyle 365 bin düzeyinde. Akaryakıt fiyatlarında eşel mobil sistemine geçilen mayıs ayı ortasından bugüne kadar özel tüketim vergisinden (ÖTV) karşılanan tutar litre motorinde 99 kuruşa ulaşırken, sistemin bütçeye maliyeti ise 4.1 milyar TL oldu. Enerji Petrol Gaz İkmal İstasyonları İşveren Sendikası (EPGİS) Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “Gün itibari ile akaryakıt fiyatları üzerinde feragat edilen ÖTV miktarları motorinde litrede 99 kuruş, benzinde 89 kuruş ve otogazda 87 kuruş oldu... Feragat edilen tahmini toplam ÖTV 4.1 milyar TL” denildi. Bakanlar Kurulu, mayıs ayı ortasında ben zin, motorin ve otogazda, petrol fiyatları ve döviz kuruna bağlı artış yaşanması durumunda, bu mallara uygulanan ÖTV’nin, gerçekleşen artış kadar azaltılmasına karar vermişti. Bu sisteme geçildiğinden bugüne bir kere Cumhurbaşkanı kararı ile akaryakıttaki ÖTV oranları 16 Ağustos’ta artırılırken, vergi artışı pompa fiyatlarına benzinde litre başına 59, motorinde 54 ve otogazda 34 kuruş zam olarak yansıtıldı. Kalan artışlar bütçeden karşılandı. Şayet ÖTV yansıması olsaydı akaryakıt fiyatları İstanbul’da motorinin litresi 7.25, benzin 7.80, otogaz 4.74 lira olacaktı. l Ekonomi Servisi ekonomi 9 Faşizme geçit yok! A lmanya’nın Chemnitz kentinde patlak veren kitlesel faşist gösteriler, göçmenlere yönelik saldırılar, “1930’lara mı dönüyoruz” tartışmalarını alevlendirdi. “30’lara mı dönüyoruz” sorusu akademik bir tartışma olmaktan öte bir tehlikeyi yansıtıyor: Faşist hareketin yükselişi nasıl durdurulabilir? Faşist hareket ve devlet Faşist hareketin, bir ölüm olayını kullanarak birkaç saat içinde yaklaşık 800 militanı harekete geçirebilmesi, gösterilerini hafta boyunca sürdürebilmesi, binlerce kişinin katıldığı bir miting düzenleyebilmesi, yıllardır mayalanmakta olan faşist hareketin, artık gerçek ve güncel bir tehlike olduğunu gösterdi. Gelinen noktada, çeşitli faşist gruplar, AfD, Pegida gibi daha düzen içi gibi görünen siyasi örgütlenmelerle eşgüdüm içinde hareket edebiliyor. Faşist militanlar sokaklarda güç gösterir, yabancılara saldırırken, AfD faşist hareketin taleplerini ve sloganlarını parlamento düzeyinde dile getiriyor. Bu eşgüdüm, kendilerini faşist, hatta ırkçı olarak bile görmek istemeyen, ancak Merkel hükümetinin göçmenler politikasından hoşnut olmayan görece ılımlı vatandaşların da faşist grupların eylemlerine katılmasını kolaylaştırıyor. Faşist hareketin geldiği düzeyi gösteren ikinci, çok daha korkutucu gelişme de devletin güvelik örgütleriyle faşist hareket arasında artık gizlenemeyen ilişkidir. Chemnitz olaylarında, Nazi selamlarının yanı sıra, dikkati çeken ikinci olgu, polisin son derecede düşük çaplı müdahalesiydi. 6000 faşist militan ve destekçilerinin katıldığı mitinge yalnızca 600 personel ile gelen ve tamamen “etkisiz” kalan polis örgütü, sıra antifaşist göstericileri durdurmaya gelince gayet yüksek bir performans sergiliyordu. Bu tartışmalar arasında, Almanya’nın FBI’ı sayılan Anayasayı Koruma Bürosu (BfV) adlı güvenlik örgütünün başkanı, HansGeorg Maassen’in faşist harekete yakınlığı konuşuluyor. Merkel’in Chemnist olaylarında faşist militanların sokaklarda yabancıları kovalamasını kınayan açıklamasına karşın, Maassen’in sokaklardaki kovalama olaylarının aslında “fake news” olduğunu ima eden açıklaması büyük tepki çekti. Maassen’in AfD liderliği ile sık sık buluştuğu, eylemlerini ve açıklamalarını yasalarla çelişmeden sürdürmelerine yardımcı olacak yönde akıl verdiği ortaya çıktı. Maassen önce iddiaları yalanladı, sonra da kabul etmek zorunda kaldı. Farklı faşist eğilimli grupların arasındaki eşgüdüm, parlamentoda AfD yoluyla söz sahibi olmaları ve devletin güvenlik örgütleriyle yakın ilişkileri, gerçekten korkutucu biçimde de 1930’ları anımsatıyor. Birleşik çephe 1930’larda Almanya’da, örgütlenme düzeyi, toplumsal tabanı, faşist hareketten defalarca büyük olan sosyal demokrat ve komünist partiler birlikte mücadele etmeyi başaramadıkları için faşizmin yükselişini engelleyememişlerdi. O günden bu yana, faşizmle mücadele söz konusu olunca ilk akla gelen haklı olarak birlik sorunu oluyor. Bu bağlamda, Sol Parti’nin yönetim kurulu başkanı Sahra Wagenknecht’in, Sol Parti, Sosyal Demokrat Parti ve Yeşiller arasında bir eşgüdüm sağlayacak Aufstehen (ayağa kalk) isimli örgütlenme inisiyatifi büyük önem taşıyor. Aufstehen, yaşam koşullarını, sendikal hakları öncelikle vurgulayan, sığınmacılığı siyasi sığınma hakkıyla sınırlamayı hedefleyen, ırkçılıkla mücadeleye öncelik vermeyi kimlik politikası olarak eleştiren bir sol popülist hareket yaratarak, faşist hareketin cazibesine katılan ama faşist olmayan vatandaşları yeniden sol harekete kazanmayı amaçlıyor. Aufstehen başarılı olabilecek mi? Olumlu cevap vermek için henüz erken. Birincisi, Aufstehen, faşizmin yükselişini salt ekonomik sorunlara bağlıyor; faşist propagandanın ilgilendiği kültürelpsikolojik sorunları azımsıyor. Kültürel psikolojik boyutu azımsamak, egemenlik söyleminin üretildiği alanı faşist harekete terk etme riskini getiriyor. İkincisi, sağ popülizm ve faşist hareketin düzen partileri olarak nitelediği yapılanmaların Aufstehen ile bir araya gelmesi faşist harekete yeni propaganda malzemesi sağlayabilir. Aufstehen için bu iki engeli aşmanın yolu 1980’lerden bu yana İngiltere ve Almanya’da, faşist hareketi, her başını kaldırdığında geriletmeyi başaran deneyleri anımsamaktan geçiyor: Faşizmin güç gösterilerinin cazibesine katılan vatandaşlara, çok daha güçlü bir alternatif sunmak gerekiyor. Bunun yolu da, faşist hareketi, sokaklarda, meydanlarda, karşıt kitlesel eylemlerle durdurarak, yıldırmaktan geçiyor. KISA...KISA n Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Türkiye ve Kazakistan arasında 1.7 milyar dolarlık, 18’i ticari olmak üzere 22 anlaşmanın imzalanacağını söyledi. n Antalya’nın Serik ilçesindeki 5 yıldızlı Vera Mare Resort Otel icra sonucu yapılan ihaleyle Fibabanka’ya 89 milyon 551 bin liraya satıldı. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle