19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 13 Eylül 2018 EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: İLKNUR FİLİZ ‘Onları iyi tanırız’BBC, ABD’NİN 12 EYLÜL İLE 5 KASIM TARİHLERİ ARASINDAKİ YAZIŞMALARINI YAYIMLADI haber 7 Darbeden birkaç saat sonra ABD Büyükelçisi’nin Washington’a “Türkiye’nin dış politika ve savunma politikası değişmez” diye yazdığı ortaya çıktı 12Eylül 1980 askeri darbesi sırasında ABD’nin Ankara Büyükelçisi olan James Spain’in, darbeden birkaç saat sonra ABD’ye gönderdiği diplomatik notta askeri lideri iyi tanıdıklarını ve Türkiye’nin gerek dış politika gerekse de savunma politikalarının değişeceği yönünde endişe yaratacak bir neden olmadığını söylediği ortaya çıktı. BBC Türkçe, 2011 yılında Bilgi Edinme Yasası kapsamında yapılan bir başvuru üzerine gizliliği kaldırılan ABD Dışişleri Bakanlığı belgelerine ulaştı. Haberde, 12 Eylül 1980 ile 5 Kasım 1980 tarihleri arasında ABD’nin Ankara, İstanbul ve İzmir’deki diplomatik temsilciliklerinden Washington’daki Dışişleri Bakanlığı ile diğer ülkelerdeki temsilciliklerine gönderilmiş 10 adet yazışma yer alıyor. “Gizli” ve “Özel” ibareleri yazışmaların ilkinin tarihi 12 Eylül 1980. Darbeden kısa bir süre sonra yazıldığı anlaşılan ve dönemin Ankara Büyükelçisi Spain imzasını taşıyan “Gizli” yazıda, şu ifadeler yer alıyor: ‘Endişeye gerek yok’ “Mevcut askeri liderlerin tamamını iyi tanıyoruz ve özellikle de NATO üyeliği başta olmak üzere Türkiye’nin güvenlik ya da dış politikasında değişim yaşanacağı yönünde bir endişe taşımamıza da gerek yok... ABD devleti adına konuşan sözcülere, durumu yakından takip ettiklerini söylemelerini ve yorumlarını Türkiye’nin NATO üyeliği gibi dış politika yaklaşımlarında herhangi bir değişim görmeyi beklemedikleri yönündeki ifadelerle sınırlı tutmalarını öneriyoruz... Kısacası, bu bir Latin Amerika cunta darbesi değil... Hükümetlerle değil, devletlerle ilişki kurma temeline dayanan olağan politikamıza uygun olarak, bu durumda (askeri yönetimi) tanıma gibi bir sorunun ortaya çıkmadığını düşünüyorum. Bunun ötesinde, mevcut durumla ilgili ABD’nin iki önemli ulusal çıkarı söz konusu. Bunlardan ilki Türkiye’nin uzun vadede demokratik bir ülke olarak korunması. Diğeri de savunma ve ekonomik işbirliği anlaşmasının uygulanmaya devam etmesi de dahil olmak üzere güvenlik alanındaki ilişkilerimizin sürmesi.” Spain, darbe bildirisine yönelik eleştirilerini de Milli Güvenlik Konseyi toplantılarına da katılan Büyükelçi (İlter) Türkmen’e ilettiğini belirterek, “Türkmen, görüşlerimi hem (Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan) Evren hem de (MGK Genel Sekreteri Haydar) Saltık’a aktaracağını ve aynı zamanda bugün için NATO büyükelçileriyle planlanan toplantıda da demokrasinin yeniden tesisi konusunun üzerinde yoğun şekilde durulacağını söyledi” diyor. Türkler’in öldürülmesi Darbenin mimarı Kenan Evren’in 16 Eylül 1980’de düzenlediği basın toplantısındaki açıklamalarının İngilizce tam metni de diplomatik yazışmalar arasında ABD’ye gönderilmiş. Ankara’da görevli diplomatlardan, darbeden bir yıl sonra İstanbul Başkonsolosluğu’na atanan Daniel Newberry de darbeye dair 20 maddeden oluşan de 12 EYLÜL ASKERİ DARBESİ PROTESTO EDİLDİ Celalettin Can, “Türkiye 12 Eylül yüzünden hâlâ demokrasiye dönemedi” dedi. ‘12 Eylül’le hesaplaşılsaydı 15 Temmuz yaşanmazdı’ 12Eylül askeri darbesinin 38. yılı İstanbul’da çeşitli gösterilerle protesto edilerek, demokrasinin yükseltilmesi talep edildi. 78’liler Girişimi, Emekçi Hareket Partisi, Halkların Demokratik Partisi, Kürecikliler Dayanışma ve Kültür Derneği, Uluslararası İşçi Derneği’nin de aralarında bulunduğu siyasi parti ve çeşitli derneklerin temsilcileri Taksim Kazancı Yokuşu’nda bir araya geldi. Grup adına konuşan Celalettin Can, 12 Eylül’ün 38. yılında Kazancı Yokuşu’nda darbelerle yüzleşmek için bir araya geldiklerini belirterek, “1 Mayıs 1977’de burada bir katliam oldu. 35 arkadaşımız yaşamını yitirdi. 12 Eylül’ün taşları burada dizildi” dedi. 12 Eylül dönemindeki yasakları ve baskıları da anımsatan Can, “12 Eylül darbe döneminde bir milyon insan gözaltına alındı. 1 milyon 685 bin kişi fişlendi. Tonlarca kitap yakıldı ve yasaklar aldı başını gitti. 78 kuşağı, üniversite öğretim üyeleri, öğrenciler ve memurlar işlerinden edildiler. Bugün bir şekilde yaşananlar o dönem de yaşatıldı. 12 Eylül ile hesaplaşılmadığı için de 15 Temmuz yaşandı ve Türkiye hâlâ demokrasiye dönmedi” diye konuştu. Kurumlar adına ortak açıklamayı okuyan 78’liler Girişimi Sözcüsü Yunus Bircan da “1970’li yılların özgürlükçü, eşitlikçi, hakkını ve hukukunu arayan toplumsal özgürlük ruhunu tasfiye etmeye yönelik ağır insan hakları ihlallerinin mimarı olan 12 Eylülcüler, yaşadığımız coğrafyanın vicdanı olan solu ve özgürlükçü düşünceyi ülkenin gündeminden bilmeye çalıştılar. Toplumun özgüvenini, bir şeylerin değişebileceğine dair inancını, inisiyatifini ve kişiliğini zedelediler. Türkiye’yi Ortadoğu’da ABD emperyalizminin ve İsrail’in çıkar bekçisi yaptılar. Esasen tüm bu uygulamalar Türkiye toplumunun aydınlık ge leceğinin önünü kesme çabasıydı” ifadelerini kullandı. TRT önünde eylem İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi de Harbiye’deki eski TRT Radyo binası önünde 12 Eylül darbesini protesto etti. Basın açıklamasını okuyan İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, darbe anayasasının halen yürürlükte ve darbe kurumlarının halen işbaşında olduğunu söyledi. AKP iktidarının, “12 Eylül’ü tamamen ortadan kaldıracağız” söylemini anımsatan Yoleri, aksine “15 Temmuz darbe girişimi” sonrası ilan ettiği OHAL ve yasaları ile 12 Eylül’ü daha da pekiştirdiğini belirtti. DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu yaptığı yazılı açıklamada emperyalizminin desteği ile yapılan 12 Eylül darbesinin Türkiye toplumuna ağır bedeller ödetmeye ve tahribatlar yaratmaya devam ettiğini söyledi. 38 YIL SONRA DÖNMEK İSTEDİLER 12 Eylül askeri darbesinin ardından köyleri boşaltıldığı için büyük şehirlere ve Avrupa’ya göç eden Tunceli’nin Pülümür ilçesine bağlı Kayırlar ve Sarıbudak köylüleri, 38 yıl sonra memleketlerine geri dönmek istedi. Köylüler, eski köylerine yerleşemeyeceklerini öğrenince 60 aile bir dernek kurarak satın aldıkları araziye ev yapma kararı aldı. Arazi tapuları, kurulan dernek yetkililerince, 12 Eylül 1980 darbesinin yıldönümünde köylülere dağıtıldı. l Haber Merkezi ğerlendirme kaleme almış. Newberry, ordunun darbe planlarının, eski Başbakan Nihat Erim ve DİSK’in kurucusu Kemal Türkler’in öldürülmelerinin ardından, temmuz ayı ortasında “ciddiye bindiğinin artık daha net bir şekilde” görüldüğünü belirtiyor. Newberry’in darbeci askerlerle ilgili değerlendirmesi şöyle: “Bazı askeri liderlerin dini görevlerini yerine getiren kişiler olduğu söylenirken, Kemalizmin en güçlü ilkelerinden biri olan laik bir siyasal sisteme inançlarının tam olması da ilginç bir nokta.”Newberry de Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreteri İlter Türkmen ile temasta olduk larını belirterek, “Büyükelçi’nin Türkmen ile kurduğu temaslar yapıcı ve ABD’nin çıkarları ile savunma alanındaki karşılıklı olağan işbirliğinin devamına yönelik rahatlatıcı oldu” ifadelerini kullanıyor. ‘Politikaları değişmez’ Yazışmada, ekonomi politikaları alanında ise Evren’in ekonomik reform programının devam edeceğini ve Uluslararası Para Fonu (IMF) ile Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’yle (OECD) yapılan anlaşmaların süreceğini taahhüt ettiği ifade ediliyor. 22 Eylül 1980 tarihini taşıyan “Özel” ibareli bir yazışmada, Bülend Ulusu başbakanlığında kurulan yeni kabineye dair değerlendirmeler yer alıyor. ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’nde görevli Arnold Schifferdecker imzalı yazışmada, kabinede ekonomi, dışişleri ve savunma bakanlıklarına yapılan atamaların, askeri yönetimin ekonomi ve dış politikada mevcut politikaları sürdüreceğinin bir teyidi olarak yorumlanıyor. Schifferdecker, “Kabineyi oluşturan adamlar hiç kadın yokyetenekli, tartışma yaratmayacak ve kendilerine teslim edilen konularda deneyimli isimler olarak biliniyor” diyor. l İSTANBUL/Cumhuriyet Kenan Evren’in 12 Eylül yalnızlığı 12Eylül askeri faşist darbesinin yıldönümünde darbenin lideri Kenan Evren’in yalnızlığı dikkat çekti. 9 Mayıs 2015’te yaşamını yitiren ve Devlet Mezarlığı’na defnedilen Kenan Evren’in mezarı, 12 Eylül darbesinin yıldönümünde ziyaretçi çekmedi. Hayatını kaybedince devlet töreniyle defnedilen Evren’in mezarının arkasında, Cumhurbaşkanlığı Sarayı dikkat çekiyor. l ANKARA / Cumhuriyet ‘AMAÇLARI MUHALİFLERİ SUSTURMAK’ Askeri Darbelerin Asker Muhalifleri Derneği üyeleri, 12 Mart 1971 askeri faşist darbesi döneminin işkence merkezi, İlhan Selçuk’un kitabıyla kamuoyuna mal olan Erenköy’deki Ziverbey Köşkü’nün önünde bir araya geldi. ‘İşkence Mağdurları Anıtı’ önünde açıklama yapan ADAMDER Başkanı Emekli Üsteğmen Kudret Ünal, “AKP 15 Temmuz’u bahane ederek devleti parti devleti haline getirmeye, muhalifleri bastırmaya çalışıyor” dedi. Çok ‘Nazik’ bir operasyon! Suriye haberlerinin İdlib’de düğümlendiği bir anda Reyhanlı katliamının planlayıcıları arasında olduğu için aranmakta olan Yusuf Nazik Lazkiye’de yakalanarak Türkiye’ye getirildi. İlk haberlere göre MİT’in başka bir ülkeden yardım almaksızın gerçekleştirdiği bu operasyon, şüphesiz Türkiye’nin terörle mücadelesi bakımından büyük önem taşıyor. Televizyonlar doğal olarak kendilerine ulaşan görüntüler ve bilgiler zemininde konuyu haberleştirdiler. Haberlerin bir kanadı 11 Mayıs 2013’te Hatay’ın Reyhanlı ilçesindeki saldırıda ölen 53 yurttaşımızın yakınlarıydı. Saldırıyı planlayan teröristlerden birinin daha yakalanması elbet ölenleri geri getirmeyecek ama, yüreklerinin bir nebze olsun soğuduğunu ifade ettiler. Haberlerde terörist Yusuf Nazik’in 1984 Antakya doğumlu olduğu sıklıkla vurgulandı. Yusuf Nazik, biraz bozuk bir Türkçeyle pişmanlığını ve teslimiyetini ezberlediği sözlerle mırıldandı. Nazik’in, böyle bir saldırı planlaması için Suriye istihbaratından talimat aldığını söylediği haberlerin ana unsurlarından biriydi. Reyhanlı saldırısından sonra devletin tepesinden yapılan ilk değerlendirme şuydu: “Reyhanlı’da 53 Sünni yurttaşımız katledildi!” HHH Yusuf Nazik’in Antakya doğumlu olduğu dikkate alındığında ortaya şu denklem çıkıyor: Türkiye topraklarında doğan bir terörist, Esad yönetiminden aldığı talimatla Türkiye topraklarında 53 yurttaşımızı katletti. İşte Suriye’de olup bitenlere karşı çok dikkatli olunması, ülkemizin iç barışının her şeyin üstünde tutulması gerektiğini vurgulamamızın başlıca nedeni bu. Yusuf Nazik’in etkisi altına girdiği açıklanan terör örgütünün ana hedefi şu: Hatay’ın Suriye topraklarına katılmasını sağlamak. Türkiye bu örgütün Esad reji minin kontrolünde olduğu yaklaşımından hareketle konunun bu yanına ayrıca eğiliyor. Suriye’nin öteden beri Hatay’ı kendi toprakları içinde gösteren haritalar kullandığı biliniyor. Suriye’deki güncel gelişmelerin yanına bir de bu tarihsel durumu koyduğumuzda yukarıdaki denklem daha karmaşık hale geliyor. HHH Türkiye’nin, sınırları dışında bir operasyon düzenleyerek 53 yurttaşını öldüren bir teröristi yakalayıp sağ olarak getirmesi önemli bir başarıdır. Bunun altını bir kez daha çizelim. Ancak terörle mücadeleye salt teröristlerin her nerede olursa olsun yakalanıp getirilmesi olarak bakarsak sorunu çözemeyiz. Zaman zaman bu, çekiçle sinek öldürmeye bile benzeyebilir. Hatay ilimizin sınırındaki İdlib’de 3 milyona yakın Suriyeli her an hareket haline geçip Türkiye’ye yönelebilir. Zaten sınırımızın dibinde, yaşadığı toprakları terk etmiş 600 binden fazla Suriyelinin barındığı kamplar var.  Suriye rejimi Rusya ile bir olup doğrudan kontrol edemediği İdlib’i bombalıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan Suriye’de ateşkes ilan edilmesi için sesini Amerikan gazeteleri aracılığıyla duyurmaya çalıştı. Sorunun çözümü için Esad ile görüşmenin gerekliliği Türkiye’de sadece muhalefet değil iktidar çevrelerinde de dillendirilmeye başlandı. Suriye sınırına boydan boya 4 metre yüksekliğinde tepesi telli duvar örülüyor. İşte böyle bir ortamda Yusuf Nazik yakalandı. Reyhanlı olayı tümüyle aydınlatılmalı, bununla neyin amaçlandığı da mutlaka açığa çıkarılıp ona göre toplum bilgilendirilmeli. Aman bu çok “Nazik” operasyon, kan ve kinin yükseleceği bir zemin yaratmasın... Özgürlükçü Demokrasi gazetesi DAVASI ‘Göz ardı edilen kesimin sesi olduk’ ZEHRA ÖZDİLEK Kapatılan Özgürlükçü Demokrasi gazetesinin 6’sı tutuklu, 14 çalışanının yargılandığı davanın ilk duruşması dün görüldü. Çağlayan’da bulunan İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada gazetenin İmtiyaz Sahibi tutuklu İhsan Yaşar, atılan manşetleri okuyan Mahkeme Başkanı’na “Gazeteyi her zaman okumuyorum” dedi. Gazetenin Sorumlu Yazıişleri Müdürü tutuklu İshak Yesul, “İddia namede ‘talimat’ kavramı var. Bu bizim kişiliğimize hakarettir. Gazetede 70, 80 haber çıkıyor. Hepsini takip edemem” dedi. Editör Reyhan Hacıoğlu, “Kanun hükmünde kararname ile iki dakikada kapatıldık. Bu ülkede Kürtçeye tahammülsüzlüğü gösteriyor” dedi. Editör Hicran Urun ise “Göz ardı edilen kesimin sesini duyurmayı ilke edindik. Delil olarak dinlediğim Kürtçe şarkılar ve gazetede çekildiğim fotoğraflar da var” dedi. Mahkeme gazete sekreteri Pınar Tarlak’ın tahliyesine karar verdi. TKPKIVILCIM ÖRGÜTÜNE OPERASYON Avusturyalı gazeteciye örgüt suçlamasıyla gözaltı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talimatıyla TKPKıvılcım Terör Örgütü üyesi olduğu iddiasıyla 8 kişiye yönelik operasyon yapıldı. Ankara’da 3, Adana’da bir kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlardan biri de Avusturyalı gazeteci Max Zirngast oldu. Savcılık açıklamasında, şüphelilerin çocuk ve gençlere yönelik yaz okulu adı altında eğitim faaliyeti verdiği iddia edildi. Şüphelilerin üniversitelerdeki feminist kadın hareketi olan “Kampus Cadıları” ve “Her yer çocuk” yaz etkinlikleri nedeniyle gözaltına alındığı ifade edildi. Savcılığın etkinlikleri, TKP/Kıvılcım örgütüyle bağlantılı gördüğü öğrenildi. Türkiye’nin Avusturya Büyükelçisinin Zirngast ile görüşme talebi savcı tarafından reddedildi. Dosyada gizlilik kararı alındı. Avusturya Başbakanı Kurz, Türkiye’den gözaltının gerekçelerini açıklamasını ve olaya ilişkin “somut bilgiler” vermesini talep etti. Kurz, Türkiye’nin bunu yapmaması halinde Zirngast’ın “derhal serbest bırakılması gerektiğini” söyledi. Avusturya Dışişleri Bakanı Karin Kneissl da Twitter’dan, “Onu yalnız bırakmayacağız ve hukuk devletinin gerektirdiği tüm araçlara sahip olması için baskı yapacağız” dedi. Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) de Zirngast’ın serbest bırakılması için çağrı yaptı. l ANKARA / Cumhuriyet Alman Dışişleri Bakanlığı açıkladı ‘Türkiye’de tutuklu bir Alman serbest bırakıldı’ Alman Dışişleri Bakanlığı, Türkiye’de siyasi nedenlerle tutuklu olan bir Alman vatandaşının serbest bırakıldığını açıkladı. Böylece Türkiye’de tutuklu Alman vatandaşlarının sayısı 6’ya düştü. Almanya Dışişleri Bakanlığı’nın verdiği bilgilere göre, serbest bırakılan kişi hakkında yurtdışı çıkış yasağı konuldu. Öte yandan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Adebahr, Alman basınında çıkan ve geçen yıl bir Alman vatandaşının 9 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırıldığının belirtildiği haberi doğruladı. Söz konusu kişinin, Gülen cemaatine yakın bir işverenler örgütü üyesi olduğu gerekçesiyle yargılandığı belirtilmişti. l Haber Merkezi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle