18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 8 Ağustos 2018 4 Krize çözüm aranıyor haber EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: EMİNE BİLGET Önal başkanlığındaki heyet ABD’ye gidiyor. Heyet, Rahip Brunson’ın ev hapsine alınmasıyla iki ülke arasında tırmanan gerginliği gidermeyi hedefliyor Türkiye ile ABD arasında yaşanan gerginliğin giderilmesine dönük ön mutabakata varıldığı ifade edildi. Dışişleri Bakanlığı, bu bilgiyi önce teyit etmedi, ancak bakanlık yetkilileri daha sonra Bakan Yardımcısı Sedat Önal başkanlığındaki heyetin ABD’ye yola çıktığı haberini verdi. Heyette, Dışişleri’nin yanı sıra İçişleri, Adalet , Enerji Bakanlığı ile Maliye ve Hazine’den 9 yetkilinin yer alacağı ifade edildi. ABD’den sert yalanlama Bu arada iki ülke arasında tırmanan kriz nedeniyle doların yükseldiği yorumları yapılırken, ABD Büyükelçiliği bazı medya kuruluşlarında yer alan ve “bir ABD’li yetkilinin doların 7 lira olacağı” tahmininde bulunduğu haberlerine, çok sert tepki gösterdi. Büyükelçiliğin resmi Twitter hesabından yapılan açıklamada, “Mevcut gerginliklere rağmen ABD, Türkiye’nin sağlam bir dostu ve müttefiki olmayı sürdürmektedir. Ülkelerimiz, canlı bir ekonomik ilişkiye sahiptir. Bu nedenle, bir Amerikalı yetkilinin, Amerikan Doları’nın 7 TL olacağı tahmininde bulunduğu yönünde tamamen temelsiz ve sorumsuz haberlerin Türk medyasında yer alması çok talihsiz ve rahatsız edicidir. Bu, uydurulmuş ve temelsiz bir yalandır” denildi. Öte yandan ABD ile dün hızlı bir telefon diplomasisi yaşandı. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile ABD’li mevkidaşı Mike Pompeo, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ile de ABD Savunma Bakanı James Mattis görüştü. l ANKARA/Cumhuriyet PORTRE/SEDAT ÖNAL ABD ile varılan ön mutabakat çerçevesinde bu ülkeye gidecek heyetin başkanlığını çiçeği burnunda Dışişleri bakan yardımcısı, Sedat Önal üstlenecek. Dışişleri Ortadoğu dairesinde çalışırken, Suriye kriziyle uğraşan Önal, 2012’de Ürdün’e büyükelçi olarak atandı ve 4 yıl burada görev yaptı. Önal, 2016 yılında bakanlıkta Ortadoğu’dan sorumlu müsteşar yardımcısı oldu. Dün sabah Resmi Gazete’de yayımlanan kararla birlikte Dışişleri Bakan Yardımcılığına atanan Ünal’ın ‘ikili ilişkilerden sorumlu’ bakan yardımcısı olması bekleniyor. Gerginlik nasıl tırmandı? İzmir’deki Protestan cemaatine ait Diriliş Kilisesi’nin ABD’li Rahibi Andrew Craig Brunson, 2016’nın Ekim ayında ifadeye çağrılarak gözaltına alınmış ve ardından tutuklanmıştı. FETÖ üyeliği, casusluk, anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs suçlamalarıyla tutuklanan ve iddianamesi 1.5 yıl sonra hazırlanan Brunson hakkında 35 yıla kadar hapis cezası istendi. Geçen hafta, İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi “ev hapsi ve yurtdışına çıkış yasağı” konulması koşuluyla rahibin tahliyesine karar verdi. ABD Başkan Yar dımcısı Mike Pence, Brunson’ın “hemen” serbest bırakılmaması halinde Türkiye’ye “ciddi yaptırım” uygulanacağını açıkladı. ABD Senatosu Dış İlişkiler Komisyonu Türkiye’nin uluslararası kuruluşlardan kredi almasını kısıtlayan ‘Türkiye Uluslararası Finansal Kurumlar Yasası’nı kabul etti. 1 Ağustos’ta ise Brunson’ın ‘durumuyla’ ilgili sorumlu rol üstlendiği belirtilen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’e yaptırım uygulanacağı açıklandı. Türkiye kararı protesto etti ve tutuma aynen karşılık verileceği ifade edildi. ABD Sözcüsü’nden kafa karıştıran yanıt ABD Dışişleri Sözcüsü Heather Nauert, dün akşam yaptığı basın açıklamasında, Dışişleri Bakan Yardımcısı Sedat Önal’ın başkanlığındaki heyetin yaptırımlarla ilgili Washington’da yapması beklenen görüşmeleri şimdilik doğrulayamadığını belirtti. Nauert, “Haberler gördüm, fakat teyit edemem, şu anda görüşmeler ya da başka bir konuda duyuracağım herhangi bir şey yok” dedi. Dün yapılan ÇavuşoğluPompeo görüşmesi için “Diyaloğun önemine güveniyoruz” ifadesini kullanan Nauert, Türkiye ile bir anlaşmaya varılıp varılmadığına ilişkin ise “Anlaşmaya varmış olsaydık Brunson evine dönmüş olurdu” açıklamasını yaptı. Yavuz Selim Kıran Sedat Önal Mevlüt Çavuşoğlu Faruk Kaymakcı Dışişleri yeniden örgütleniyor Dışişleri Bakanlığı’nda beklenen bakan yardımcılıklarına atamalarda büyük sürpriz yaşandı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan imzasını taşıyan ve Resmi Gazete’de yayımlanan karara göre Dışişleri Bakan yardımcılıklarına müsteşar yardımcısı Sedat Önal, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun siyasi danışmanı ve AKP’den aday milletvekili aday adayı da olan bakanlık dışından Yavuz Selim Kıran ile Türkiye’nin Brüksel’deki AB Daimi Temsilcisi Faruk Kaymakçı atandı. Dışişleri Bakanlığı teşkilatının sil baştan değişmesi anlamına gelen atamalarda, adı bakan yardımcılığı için geçen Dışişleri Müsteşarı Ümit Yalçın, ile AB Genel Sekreteri Selim Yenel hayal kırıklığı yaşadı. Diplomatlarca da süpriz olarak nitelendirilen bu atamalarla ilgili hükümetin siyasi tercihlerinin ön plana geçtiği yorumu yapıldı. Yapılan bu atamalarla bakanlığın idari yapısı da değişecek. Yeni atamalarla birlikte örgütlenme şemasında da müsteşar yardımcılıkları yerine genel müdürlük örgütlenmesine gidilecek. Genel müdürlük düzeyinde yapılacak atamalar nedeniyle açıkta kalan müsteşar ve müsteşar yardımcılarının da yurtdışında açılacak yeni görevlere veya büyükelçiliklere atanması bekleniyor. l DUYGU GÜVENÇ/ANKARA 13.5 milyar TL’lik proje görüşüldü Cumhurbaşkanlığı Sistemi’yle beraber Türk Silahlı Kuvvetleri’nin savunma ihtiyaçlarının karara bağlandığı Savunma Sanayi İcra Komitesi’nin (SSİK) ilk toplantısı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında yapıldı. 13.5 milyar TL tutarındaki savunma projelerinin ele alındığı toplantıda Atak2’ye ilişkin de sunum yapıldı. Yeni dönemin ilk toplantısına eski Savunma Sanayi Müsteşarı İsmail Demir, Savunma Sanayi Başkanı olarak katıldı. Toplantıda Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler de ilk kez yer aldı. Toplantıya dair yapılan açıklamada, güvenlik güçlerinin kullanımına yeni yerli ve milli sistem eklemeye yönelik projelerin görüşüldüğü dile getirildi. l ANKARA/Cumhuriyet Mülakatla kadrolaşma Memur alınırken zorunlu olan KPSS sınavı yönetmeliklerle aşılarak mülakat yoluyla kamuda kadrolaşma yaygınlaştırılıyor. KamuSen hazırladığı raporda FETÖ’ye göndermeyle uyarıda bulundu MUSTAFA ÇAKIR Birçok kamu kurum ve kuruluşunun yeni memur alımlarında ya KPSS sınavından yeterli puan alma şartı istemediği ya da KPSS puanını düşük tutarak sözlü sınavla personel almaya başladığı ortaya çıktı. Mülakatla alım yapılan sözleşmeli personel istihdamı ise son sürat devam ediyor. Türkiye KamuSen ArGe Merkezi “Kamuda Mülakata Hayır” başlıklı rapor hazırladı. Raporda dikkat çeken değerlendirmelere yer verildi. Raporda, “Son günlerde birçok kamu kurum ve kuruluşunun yeni memur alımlarında ya KPSS sınavından yeterli puan alma şartı istemediği ya da KPSS puanını düşük tutarak sözlü sınavla personel aldığı görülmektedir” vurgusu yapıldı. Yönetmeliklerde yapılan değişikliklerle, kamu personel sisteminde zıt denilebilecek iki eğilimin aynı anda gerçekleştirildiğine işaret edilen raporda, bir yandan 2002’de yürürlüğe konulan Kamu Görevlerine İlk Defa Atanacaklar İçin Yapılacak Sınavlar Hakkında Genel Yönetmelik’le memurluğa girişte merkezi sınavla personel alınırken, diğer yandan bazı düzenlemelerle bu alımın sınırlandırılarak ya da istisna getirilerek sınavsız işe girmenin önünün açıldığı kaydedildi. Raporda, istisnai kadrolar yoluyla ve yerel yönetimlere tanınan merkezi sınav dışı sözleşmeli personel istihdamıyla kamuda kadrolaşma yapıldığına dikkat çekildi. Tüm kurumların uyması gereken genel çerçeve görevde yükselme yö netmeliği de Ekim 2016’da değiştirildi. Daha önceki uygulamada sadece şube müdürü ve müdür düzeyindeki kadrolar için söz konusu olan yazılı sınav sonrasında sözlü sınav uygulaması, şef ve altındaki unvanlara yapılacak görevde yükselme niteliğindeki atamalar için de geçerli hale getirildi. Son dönemde tüm kamu kurumlarının mülakat ile memur almaya başladıklarının vurgulandığı raporda, mülakatın kamuda “belli odakların” yapılanmasına olanak verebilecek bir uygulama olduğuna da dikkat çekildi. ‘Terör örgütü sızdı’ 15 Temmuz darbe girişimine işaret edilen raporda, şöyle denildi: “Terör örgütü, sınav sorularını sız dırma, çoğunlukla mülakatlarda tarafgir ve sübjektif davranma, liyakat, ehliyet ve adalet ilkelerini hiçe sayan terfiler yoluyla kamuda kendisine yer edinmiş, bu yapı bir süre sonra devletin varlığını dahi tehdit edecek boyutlara ulaşmıştır. Mülakatlardaki adaletsizlikler sonucunda örgüt üyelerinin devletin üst kademelerinde kendilerine yer buldukları, karar alma mekanizmalarını etkiledikleri görülmüştür. Bu dönemde sendikalarımıza üye olan kamu görevlileri sırf sendikal aidiyetlerinden dolayı olmadık muamelelere maruz bırakılmış, türlü haksızlıklarla mağdur edilmiş, terfileri engellenmiş, kamuya terör örgütüyle ilişkili olmayan bir kişinin atanması neredeyse imkânsız hale gelmiştir.” l ANKARA Kriz İçinde Kriz T ürk Lirası’nın korkutucu bir hızla değer yitirmesi, beklenen krizin boyutlarının tahminleri aşacağının da işareti. Aslında artık “beklenen” demenin de bir anlamı kalmadı. Çevrilemeyen dış borç, yükselen enflasyon, TL’nin sürekli değer yitirmesi krizin çoktan hükmünü yürütmeye başladığını gösteriyor. Bundan sonrası büyükler de dahil, döviz borçlusu çok sayıda firmanın dara düşmesi, iflası, enflasyonun durdurulmaması, dışarıya kaçışın hızlanması olur. HHH Bu durumda krizden nasıl çıkılabileceği de temel soru sorun olarak hemen her kesimin gündeminin ilk maddesi olacaktır. Çünkü krizden çıkmanın farklı kesimler için anlamı da sonuçları da değişir. Ama önce bugün tüm dünyada egemen finans kapitalin “yoldan çıkanları” yeniden hizaya sokmada uyguladığı katı kuralların Türkiye açısından uygulanabilirliğini görmekte yarar var. HHH Finans kapitalin katı kurallarını Korkut Boratav Hoca şöyle özetliyor: “1 Merkez Bankası’nın kesin bağımsızlığı. 2 Enflasyon üzerinde faiz oranını belirleyen sıkı para politikası. 3 Döviz fiyatları dalgalanmaya bırakılacak, Merkez Bankası müdahale etmeyecek. 4 Hepsinin temeli olan ana kural sermaye hareketleri serbest bırakılacak.” Şimdilik iktidarın ya da her konuda karar verici olan Cumhurbaşkanı’nın bu kurallarla arasının iyi olmadığını biliyoruz. HHH Bu kurallara karşı çıkmanın mümkün olduğunu, radikal kararlar alarak başka bir rotada hem krizle hem krizi yaratan finans kapital düzeni ile savaşma yolunun seçilebileceği de söylenebilir. Peki sistemle herhangi bir ideolojik, politik sorunu olmayan bir iktidar böyle bir yolu seçebilir mi? Türkiye’nin 70’li yılların sonunda kurallara uymaya söz verdiği, IMF ile yapılan kredi anlaşmaları ile önceki krizleri atlattığı söylenir. Şimdi de aynı durum söz konusu değil mi? HHH Eğer finans kapital ile savaşmayı göze alamıyorsanız, boyun eğecek, IMF’nin kapısına dayanacak, kredi musluklarının açılmasını bekleyeceksiniz. Ama bu kez işlerin o kadar da basit olmadığı, kontrol edilemez başka süreçlerin devreye girdiği anlaşılıyor. ABD’nin, örneğin İran ambargosuna kayıtsız şartsız uymak gibi kabul edilmesi güç isteklerinin birbirini izlediği görülüyor. Daha öncesi, derini de var. HHH Kapitalist dünya hemen bütün yönetim çevrelerinin, üst düzey uzmanların kabul ettiği, gözle de görülebilen büyük yapısal bir krizin içinde. Bu aynı zamanda kapitalist dünyanın önde gelen aktörlerinin birbirleriyle kıyasıya savaşı demek. AB, ABD, Çin arasında ilan edilmiş, ucu açık bir ticaret savaşı gittikçe hızlanıyor. Bu da Türkiye gibi ülkelerin çok katmanlı bu krizden çıkma şanslarını azaltıyor. HHH ABD’nin, AB’nin talepleri karşısında iktidarın ya da tek karar vericinin oldukça uzun bir süredir ısrarla denediği ama kapitalist mantığın kabul edemeyeceği önerilerinin kısa sürede gündemden düşeceğine kesin gözüyle bakılabilir. Öte yandan kriz, halk sınıfları için yaşam koşullarının iyice ağırlaşması demektir. Bu duruma, iktidarın kriz önlemlerine itiraz edebilecek, dayatılan imam hatip modelinin iflasıyla birlikte seçimlerde kazandığı zaferin bir “Pirus zaferi” olduğu daha iyi anlaşılan iktidara karşı dik durabilecek bir sol alternatif bugün her zamandan daha gerekli ve mümkündür. HHH Kriz, krizin nedeni olanların tüm yükü halk sınıflarına yıkan yöntemleriyle aşılamaz. Hem ekonomideki sürekli kriz üreten çürüklük hem de kısa sürede iflas eden, olumsuz sonuçları her gün daha iyi görünen eğitim sorunu, olası sol alternatifin önüne etkin iki gündem maddesi koyuyor. Pek güzel de bu olası sol alternatif nasıl gerçeğe dönüşecek ki? KAMUDA ATANMANIN YOLU AKP’Lİ OLMAKTAN GEÇİYOR Yakın isimlere görev MUSTAFA ÇAKIR Cumhurbaşkanı kararı ile dün yeni atamalar ve görevden almalar gerçekleştirildi. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Sanayi Ürünleri Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürü Uğur Büyükhatipoğlu ile Sanayi Bölgeleri Genel Müdürü Yaşar Öztürk başka bir göreve atanmak üzere görevlerinden alındı. Uğur Büyükhatipoğlu’nun aynı zamanda eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlarından Faruk Çelik’in dünürü olduğu gazetelere yansımıştı. Görevden alınan Büyükhatipoğlu’nun yerine ise Mehmet Bozdemir atandı. TSE Genel Sekreteri olan Bozdemir, AKP’den milletvekilliği aday adaylığı için görevinden istifa etmişti. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Sanayi Bölgeleri Genel Müdürlüğü’ne Ramazan Yıldırım atandı. Yıldırım, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nda OSB’lerden sorumlu müsteşar yardımcısı olarak görev yapıyordu. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ArGe Teşvikleri Genel Müdürlüğü’ne Muhammet Bilal Macit atandı. Teknopark İstanbul Genel Müdürlüğü görevinde de bulunan Macit daha önce AKP’den İstanbul milletvekilliği de yapmıştı. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Sanayi ve Verimlilik Genel Müdürlüğü’ne Halil İbrahim Çetin atandı. Çetin, Türk Akreditasyon Kurumu Genel Sekreterliği görevini yürütüyordu. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Kalkınma Ajansları Genel Müdürlüğü görevine de Barış Yeniçeri getirildi. Diyanet İşleri Başkanlığı Başkan Yardımcılığı’na Dr. Selim Argun atandı. Argun daha önce de Diyanet’te görev yapıyordu. l ANKARA Adli yıl açılışı yine Saray’da Yargıtay tarafından her yıl geleneksel olarak düzenlenen Adli Yıl Açılış Töreni, bu yıl da Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde yapılacak. 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminin ardından adli yıl açılış töreni ilk kez külliyede yapılmış, bu durum yoğun tepkiye neden olmuştu. 2017’deki açılış töreni bu nedenle yeniden Yargıtay’a alınmıştı. Ancak Yargıtay Başkanlığı, 3 Eylül Pazartesi günü yapılacak olan 20182019 Adli Yıl Açılış Töreni’ni yeniden Cumhurbaşkanlığı Kongre ve Kültür Merkezi’nde yapma kararı aldı. Buna ilişkin hazırlanan davetiyeler, katılımcılara gönderildi. Saat 10:00’da başlayacak törene Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da katılacak. Törende Erdoğan’ın da konuşma yapması bekleniyor. 3 Eylül akşamı ayrıca TBMM’de resepsiyon verilecek. l ALİCAN ULUDAĞ/ANKARA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle