23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 4 Ağustos 2018 EDİTÖR: SERKAN OZAN / TAMER KAYAŞ haber 3 330/2 0 0 350/2 6 0 260/1 9 0 330/2 2 0 330/2 0 0 280/1 3 0 240/1 2 0 310/1 9 0 410/2 5 0 370/2 5 0 320/2 0 0 320/2 4 0 330/2 1 0 320/2 6 0 300/2 0 0 290/1 8 0 340/2 1 0 380/2 1 0 260/1 7 0 330/2 1 0 280/2 3 0 330/2 6 0 TARİHTE BUGÜN 1875: Danimarkalı ünlü masal yazarı Hans Christian Andersen (70), Kopenhag’da yaşamını yitirdi. 2005: Safa Önal, filme çekilmiş 395 senar yosuyla Guinness Re korlar Kitabı’na girdi. 2012: Ünlü yönet men Metin Erksan, İstanbul’da tedavi gördüğü hastanede 83 yaşında öldü. Metin Erksan 101 kez müebbet10 EKİM KATLİAMI DAVASINDA REKOR KARAR T ürkiye Cumhuriyeti döneminde yaşanan en büyük katliam olarak tarihe geçen ve 100 ki şinin öldüğü Ankara Tren Garı Meyda nı’ndaki patlama davasında karar çık tı. Mahkeme, 9 sanığı anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs ve 100 kişiyi öl dürmek suçundan 101’er kez ağırlaştı rılmış müebbet hapis cezasına çarptır dı. 9 sanık ayrıca, patlamada yaralanan 391 kişiyi öldürmeye teşebbüs suçun dan 10 bin 557 yıl hapis cezası aldı. Di ğer 10 sanık ise örgüt üyeliği suçundan cezalandırıldı. Davayı ba şından beri takip eden 10 Ekim Davası Avukat Ko misyonu, katliamın ger çekleşmesinde kusuru ALİCAN ULUDAĞ ve sorumluluğu bulunan hiçbir kamu görevlisinin yargılamaya dahil edil mediğini, devletin sorumluluğunun üs tünün örtüldüğünü kaydetti. 7 Haziran 2015 genel seçimlerinde AKP iktidarını kaybetmesiyle birlik te ülkede çatışma ve şiddet ortamı arttı. Buna karşı DİSK, KESK, TMMOB, TTB tarafından 10 Ekim 2015 tarihinde Sıh hiye Meydanı’nda “Emek, Barış ve De mokrasi Mitingi” düzenlenmesi kara rı alındı. IŞİD üyesi iki canlı bomba, mi tingin toplanma alanı olan Ankara Tren Garı Meydanı’nda saat 10.04’te 4 sani ye aralıklarla kendilerini patlattı. Pat lama sonucunda 2’si çocuk olmak üze re 100 kişi yaşamını yitirirken, 391 kişi yaralandı. Ankara Cumhuriyet Başsav cılığı, 19’u tutuklu, 17’si firari olmak üzere 36 sanık hakkında dava açtı. Ayrıca 10 biner yıl hapis Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen davanın karar duruşması, dün Sincan Cezaevi’nde gerçekleştirildi. Mahkeme heyeti, sanıkların son söz sözlerini alarak, duruşmaya saat 17.00’ye kadar ara verdi. Aranın ardından kararı, Mahkeme Başkanı Selfet Giray açıkladı. Buna göre, 16 firari sanığın davasının ayrılmasına karar verilirken, operasyon sırasında kendisini patlatan sanık Mehmet Kadir Cabael hakkında açılan dava ise ölüm nedeniyle düşürüldü. Mahkeme, canlı bombaları Ankara’ya getiren araca eskortluk yapan Yakup Şahin ile kardeşi Hakan Şahin, IŞİD’in Antep Emiri Yunus Durmaz’ın kardeşi Haci Ali Durmaz ile Resul Demir, Talha Güneş, Metin Akaltın, İbrahim Halil Alçay, Hüseyin Tunç ve Abdulmuttalip Demir’e “anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs” suçundan birer kez, 100 kişiyi öldürmek suçundan ise 100’er kez olmak üzere toplam 101’er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi. 9 sanık ayrıca, olayda yaralanan 391 kişiyi öldürmeye teşebbüs suçundan toplam 10 bin 557’şer yıl hapis cezası aldı. İzinsiz patlayıcı madde bulundurmak suçundan Yakup Şahin, Hüseyin Tunç, Abdulmuttalip Demir, Metin Akaltın ve Burak Ormanoğlu, ayrı ayrı 10 yıl hapis ve 40 bin TL adli para cezasına çarptırıldı. Metin Akaltın ve Burak Ormanoğlu, ayrı ayrı 10 yıl 6 ay hapis ve 36 bin TL adli para cezası aldı. Hakan Şahin’e, 3 yıl hapis cezası verildi. Patlamayla bağı tespit edilemeyen 9 sanık ise örgüt üyeliği suçundan mahkum edildi. Burak Ormanoğlu, Suphi Alpfidan, Mehmedin Ba GÖZ YUMANLAR CEZASIZ KALDI 10Ekim Katliamı davasındaki karar, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir davada verilen en büyük hapis cezaları oldu. Ancak katliamda sorumluluğu bulunan kamu görevlilerinin yargı önünde hesap vermemesi, davayı yarım bıraktı. Çünkü, 10 Ekim 2015’te gerçekleştirilen katliam, devletin güvenlik kurumlarının gözü önünde yapıldı. Ellerini kollarını sallayarak geldiler raç, Nihat Ürkmez ve Yakup Karaoğlu, 12’yer yıl; Esin Altuntuğ, Hatice Akaltın, Yakup Yıldırım, Abdulhamit Boz ise 7’şer yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Sanık Erman Ekici ise silahlı terör örgütü yöneticisi olmak suçundan 18 yıl hapis cezası aldı. Mahkeme, Ekici hakkında patlamada sorumluluğu bulunduğu gerekçesiyle kasten öldürme ve kasten öldürmeye teşebbüs suçlarından suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi. ‘Devletin sorumluluğunun üstü örtüldü’ 10 Ekim Davası Avukat Komisyonu tarafından kararın ardından yapılan açıklamada, devletin sorumluluğunun üstünün örtüldüğü kaydedilerek, “adeta ‘Devlete dokundurmayız, alın size IŞİD’lilerin bir kısmı bunlara yetinin!’ denilerek adaleti değil, suç işleyen kamu görevlilerinin sorumsuzluğunu esas alan bir tavır içerisinde olunmuştur” ifadelerine yer verildi. l ANKARA Başkentin göbeğinde binlerce kişinin katılacağı barış mitinginin düzenleneceğinin bilinmesine karşın, Ankara Emniyeti başkent girişinde arama noktası oluşturmadı. Gaziantep’teki hücre evinden yola çıkan canlı bombalar, elini kolunu sallayarak mitingin toplanma alanı olan Gar Meydanı’na geldi. Kent girişinde miting nedeniyle hiçbir arama noktası oluşturulmadı. Gar Meydanı çevresinde o sırada sadece 75 polis görevliydi. Patlama sırasında polis, yaralıları hastaneye yetiştirmek yerine üzerlerine gaz bombası attı. Ambulanslar, alana sokulmadı, zamanında gönderilmedi. Patlamanın ardından kamu görevlilerinin ihmali İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin raporuyla tespit edildi. Katliam öncesinde canlı bomba eylemi yapılacağına ilişkin istihbarat raporları, bizzat Emniyet görevlileri tarafından gizlendi ve bu durum miting için önlem olan ekiplerden saklandı. Ankara Valiliği, sorumluluğu bulunan Emniyet görevlileri hakkında soruşturma izni vermedi. Ankara Başsavcılığı da bu karara itiraz etmeyerek, kamu görevlilerini soruşturmaktan kaçındı. İktidar ise Türkiye tarihinin en büyük katliamı nedeniyle özür dilemek yerine, olayı “siyasi rant” amaçlı kullandı. Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, “10 Ekim patlamasından sonra oylarımız arttı” açıklamasında bulundu. Diyarbakır’daki anma etkinliğinde yolun iki yanına dizilen katılımcılar bir dakikalık sessiz eylem yaptı. Katliamlar birbirini besliyor Trump, Erdoğan, Brunson Devletin kurumlarının ortadan kaldırılması ve bütün yetkinin tek elde toplanması hızlı ve etkin bir yönetim değil, bir karmaşa ve kriz yaratır. Dahası dışarıdan bakıldığında yasaması, yürütmesi, yargısı ve tüm kurumlarıyla bir devlet değil bir kişi görülür. Ülkede yargı bağımsızlığının ortadan kalktığı, siyasi kararların hukuki değerlendirmelerin yerini aldığı da biliniyorsa, sadece o tek kişi muhatap alınır. Tek adamın, yargı bağımsızlığını öne sürmesi bu sebeple bir işe yaramaz. Hele, devleti bir sözüyle bağlama yetkisine sahip cumhurbaşkanı çıkıp da “al papazı, ver papazı”, “yapalım yargıda şeyini” demişse. Tek adam rejimlerinin devletleri güçlendirmediğini aksine zayıflattığını ısrarla söylemeye çalışanların kaygı duyduğu işte bugün yaşadığımız gibi bir tabloydu. Yargısının bağımsızlığına güvenilmeyen, devleti yönetene “hadi, sen istersen olur” denen bir ülkenin pazarlık gücü de müzakere yeteneği de azalır. Üstüne üstlük karşınızda rasyonelliği ya da diplomatik yeteneğiyle tanınmayan Donald Trump ve belki de ondan daha tehlikeli yardımcısı Mike Pence varken. Trump, kendini dünyanın en başarılı iş bitiricisi olarak görüyor. Zamanında yazdığı kitap İş Bitirme Sanatı başlığıyla Türkiye’de de yayımlanmıştı. Devletin bu işlerden anlayan kesimlerine ne kadar kulak astığı belirsiz. Pence ise Katoliklikten, pastör Brunson’ın da dahil olduğu evanjelizme geçmiş, bir dinci. Dinin siyasetteki rolü hakkında fanatik görüşleri var. Brunson’ın serbest bırakılması kasım seçimlerinde evanjelik oyların yerini sağlamlaştıracak bir unsur. Eminim Trump da Pence de, Türkiye’deki gibi bir tek adam rejimini arzu edecek kişilikte insanlar. Onlar da devletin bütün kurumlarının tek elde toplandığı bir yönetim şeklini hayal ediyorlardır. Gelgelelim, ABD henüz oraya varmadı. Trump hakkında, kazandığı seçimlerde Rusya’yla işbirliği yaptığına dair bir soruşturma dahi var. Hükümetinden ve yakın çevresinden kimi şahıslar bu sebeple istifa etmek zorunda kaldı. Yani söz konusu Gülen’in iadesi olunca, “ben bir gariban başkanım, ne yargıya sözüm geçer ne de zaman zaman senatoya, baksanıza hakkımdaki soruşturmayı bile engelleyemiyorum” diyebilir. Haklı da olur çünkü ABD, kuvvetler ayrılığının keskin biçimde uygulandığı bir yönetime sahiptir. Müzakerenin Türkiye tarafının ise Brunson meselesinde benzer bir gerekçeye başvurması mümkün değil. Hem ülkemizin siyasi davalar pratiği, hem Brunson davasındaki iddiaların ayaklarının pek yere basmaması hem de “Erdoğan istedi mi hallolur” algısı Türkiye’nin elini zayıflatıyor. Kolaylıkla halledilebilecek bir sorunun kördüğüm olma ihtimalini ABD yönetimindekilerin “pazarlık anlayışı” ve ülkemizde hukuk devletinin ortadan kaybolması arttırmakta. Uğur Mumcu’nun ablası hayatını kaybetti Uğur Mumcu’nun ablası, Av. Beyhan Mumcu Gürson hayatını kaybetti. Gürson’un hayatını kaybettiğini, Uğur Mumcu’nun kızı Özge Mumcu Aybars sosyal medya hesabından paylaştı. Aybars “Halam Beyhan (Mumcu) Gürson’u Beyhan Gürson dün gece kaybettik. Acımız büyük” dedi. Gürson’un kardeşi Ceyhan Mumcu ise “Ailemizin en büyüğü Ablam Av. Beyhan Gürson’u kaybettik. Üzüntümüz büyük” ifadelerini kullandı ve cenazeyle ilgili şu bilgileri verdi: “Cenazesi yarın öğle namazını müteakip Maltepe Camii’nde kılınacak cenaze namazının ardından Mamak Ortaköy Mezarlığı’na defnedilecektir.” l ANKARA / Cumhuriyet Terör örgütü IŞİD’in Irak’ta Şengal bölgesinde 3 Ağustos 2014’te başlattığı katliamda 5 binden fazla Ezidi inançları ve kimlikleri nedeniyle katledildi. Yaklaşık 10 bin Ezidi kadın ve çocuk esir alındı. Ezidi kadınlar ve kız çocukları köle pazarlarında satıldı, ağır sistematik işkencelere, taciz ve tecavüze uğradı.Yüz binlerce Ezidi, anavatanlarından göç etmek zorunda kaldı. Katliamdan kaçabilenler göç yollarında haftalarca açlık ve susuzlukla karşı karşıya kaldı, yollarda yaşamını yitirdi. Terör örgütü IŞİD’in elinde halen 3 bin Ezidi kadının olduğu belirtilirken, katliamın 4. yıl dönümünde anma etkinlikleri düzenlendi. HDP milletvekilleri Feleknas Uca, Dersim Dağ ve İmam Taşçıer, beraberlerindeki sivil toplum örgütü temsilcileriyle Şengal’de ziyaretlerde bulundu. Heyet, terör örgütü IŞİD’in saldırdığı köyleri ziyaret etti. 3 Ağustos çağrısı Diyarbakır’daki anma töreni Sanat Sokağı’nda gerçekleştirildi. Yolun her iki yönünde tek sıra dizilerek, insan zinciri oluşturuldu ve 1 dakikalık sessiz eylem yapıldı. Türkçe ve Kürtçe olarak okunan açıklamada, “3 Ağustos gününün ‘Kadın kırımı ve Soykırıma karşı Uluslararası Eylem Günü’ olması için 2016 yılında yaptığımız çağrıyı yineliyoruz” denildi. Zorla Alıkonulan Kadınlar İçin Mücadele Platformu, İstanbul’da anma etkinliği gerçekleştirdi. Tünel’de düzenlenen törende konuşan HDK Eş Sözcüsü ve HDP Muş milletvekili Gülistan Koçyiğit, 10 Ekim Ankara Gar Katliamı davasında karar beklendiğini hatırlatarak “Bütün bu katliam silsileleri birbirini besliyor. Uluslarası güçler, dünya kamuoyu Şengal’e karşı dursaydı Suruç olmazdı. Suruç etkin bir şekilde soruşturulsaydı Ankara olmazdı. Ankara etkin soruşturulsaydı Antep’teki düğün saldırısı olmazdı” ifadelerini kullandı. HDP’den yasa teklifi HDP Van Milletvekili Murat Sarısaç, Ezidilere yönelik katliamın soykırım olarak tanınması için TBMM’ye kanun teklifi verdi. Katliamın Avrupa Parlamentosu tarafından Ezidi Soykırımı olarak tanındığını vurgulayan Sarısaç, “Özellikle Türkiye’de yaşayan 20 milyon Kürt’ün öz kardeşleri olan Ezidîlerin maruz kaldığı katliamın Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından ‘Ezidi Soykırımı’ olarak kabul edilmesi halklar arasındaki bağı güçlendirecektir” dedi. l Haber Merkezi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle