18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Yüzyüzeyken Konuşuruz bu akşam Dorock XL’de Sevilen alternatif müzik grubu Yüzyüzeyken Konuşuruz yaz konserlerine devam ediyor. Yeni konserlerini sosyal medya hesaplarından duyuran grup bu akşam Kadıköy’de konser verecek. Kadıköy Do rock XL sahnesindeki konser saat 22.30’da başlayacak. 2011 yılında kurulan grubun yeni albümü “Akustik Travma” şubat ayında dinleyiciyle buluşmuştu. Konserin biletleri Biletix’ten edinilebilir. 12 ‘Öteki Düşler’ kitabıyla 73. Yunus Nadi Öykü Ödülü’nü kazanan Yiğit Bener, “Edebiyatı dar tanımların içine hapsetmeye kalkarsanız sıkıcı bir kalıba‘Esdıeğbmiyaazt’tekraramahkumedersiniz”diyor EDİTÖR: eMRAH KOLUKISA TASARIM: EMİNE BİLGET [email protected] Cumartesi 4 Ağustos 2018 ‘Almanya’ya Göçün Hatıra Defteri’ belgeseli Yazar Yiğit Bener, “Öteki Düşler” adlı kitabıyla 2018 Yunus Nadi Öy kü Ödülü’nün sahibi oldu. “Öte ki Düşler”de yazarın 1991 yı lında yazdığı öy kü de var 2016 yı lında da... Kitap, “Yaşamak, bir yönüyle kayıp ORHUN ATMIŞ larla baş etme sanatı değil midir? Kayıplarla baş etmeye çalışırken de sığı nacağımız güvenilir liman düş gücümüz değil midir” sorusuy la başlıyor. Biz de söyleşimize o soruyla başladık. n Siz nasıl baş ediyorsunuz kayıplarla, baş edebiliyor mu sunuz? Yazarak.... Paylaşarak... Ola bildiğince. n Birçok yazara da atıfta bu lunmuşsunuz, sizin için de ğerleri nedir bu isimlerin? Yazdıklarımız, okuduklarımız la düşündüklerimizin, hissettik lerimizle yaşadıklarımızın/göz lemlediklerimizin bileşkesidir. Her bir satırımızda aslında oku duğumuz, beğendiğimiz yazarla rın satırlarından izler vardır. İç selleştirdiğimiz bu izleri zaman zaman belirginleştirerek o ya zarları anmanın bir vefa borcu olduğunu düşünürüm. ‘Denemezseniz mürekkebiniz kurur’ n Kitabınızın adı “Öteki düşler.” Düş kurmanın anlamı ne sizin için? Benim için düşler, hem bilinçdışını yüzeye yansıtan, farkına varmaya olanak sağlayan bir araçtır hem anlatmak istediklerimizi dile getirmek için başvurduğumuz imgelerdir hem umutlarımızdır hem de hoşumuza gitmeyen gerçeklerle baş etmenin, onların ötesine geçebilmenin yol haritasıdır. Düş kurmak, düşünme ve yazma sürecimin temel öğelerinden biridir. n Seçici Kurul, kararında “Öykünün sınırlarını, katmanlarını genişletmesi öykülerin öyküsünü de yazarak öykü içeriğini zenginleştirmesi nedeniyle” verdiğini belirtmiş. Siz de pek çok türü bir arada kullanmışsınız, bunları nasıl öykü haline getirdiniz? Edebiyat ele avuca da sığmaz, kalıplara da. Dar tanımların içine hapsetmeye kalkarsanız sıkıcı bir tekrara mahkum edersiniz. Şairler kalıpları zorlamasalardı, şiir bugün hâlâ aruz vezniyle yazılırdı. Aynı yaklaşım, roman ya da öykü türü için, hatta tüm sanat dalları için geçerlidir bence. Skolastik düşünce ve piyasa mantığı yazarların dilini ve kurgusunu, hatta ele alacakları konuları katı kalıpların sınırlarına hapsetmeye çalışırken, yazarlar da bu sınırları sorgulayıp genişletmeye çalışmışlardır hep. Bu yöndeki her deneme başarıya ulaşmayabilir, “ben yaptım oldu” demekle olmuyor kuşkusuz. Ama denemezseniz mü rekkebiniz kurur. Öykülerimde birçok türün ola naklardan yararlanmaya çalıştığım doğru. Her bir farklı unsuru aslında anlatmaya çalıştığım öykünün hizmetine sunarak öykümü dillendirmenin araçları ve yapı taşları olarak kullanıyorum. Buruk sevinç n Yunus Nadi Öykü Ödülü’nü kazandığınızı öğrenince ne hissettiniz, nasıl bir duygu? Ödül almakla daha “büyük” ya da daha “iyi” yazar olunmuyor. Bence ödüllerin en önemli işlevi, ödül alan yazarı bir süreliğine mutlu etmek, eserine dikkat çekmektir. Ben de kuşkusuz jüriyi oluşturan değerli edebiyat insanlarının yazdıklarımı takdir etmelerine mutlu oldum. Ayrıca bu ödülü yıllar önce babam Erhan Bener’le amcam Vüs’at. O. Bener de almıştı ve bu kitapta her ikisini anan öyküler var. Onları bu şekilde anmak ayrı bir mutluluk. Öte yandan, dünyanın ve ül kemizin hali ortadayken bu mutluluk buruk bir sevinç olmaya mahkum. Kitap çıktığında “Dostlarım Turhan Günay’la Kadri Gürsel ve niceleri hapisteyken bana yaldızlı Nobel ödülü ya da ödüllü Mabel sakızı verilse kime ne ifade eder” demiştim. Bugün çok şükür onlar özgürlüklerine kavuştu, gelgelelim daha nice yazar, gazeteci, sendikacı, akademisyen, öğrenci ve hatta milletvekilleri hâlâ hapiste. Ödül almak bunları ya da burnumuzun dibindeki savaşlarda ölenleri, Yunanistan’da diri diri yanan insanları unutturmuyor. Öte yandan, değerlerimizin ve insanlığımızın yok edilmekte olduğu bir dünyada bize düşen bence yazmaya devam ederek olabildiğince direnmek, bu değerleri yaşatmak ve düş kurmaya devam ederek bu kayıplarımızla baş etmeye çalışmaktır. Ödülü bu yönde küçük bir teşvik olarak görüyorum. Yazmak için gerekli güç içimizdedir kuşkusuz, ama biraz teşvikin de kimseye zararı yok doğrusu. ‘Meğer bu oyun...’ Tiyatromuzun büyük ustası Genco Erkal, önceki gece Kadıköy Tiyatro Festivali kapsamında Selamiçeşme Özgürlük Parkı Amfi Tiyatro’da sergilediği tek kişilik oyunu “Bir Delinin Hatıra Defteri”nin ardından sosyal medyada yaptığı paylaşımla duygularını dile getirdi ve “1500 kişi Deli’yi izlemeye gelmişler. Bu oyun açık ha va oyunuymuş meğer. Amfi tiyatroya çok yakıştı” diye yazdı. Yaz turnesine devam eden “Bir Delinin Hatıra Defteri” sırasıyla Antalya (bu akşam), Denizli (5 Ağustos), Datça (7 Ağustos), İzmir (8 Ağustos), Artur (10 Ağustos), Ayvalık (11 Ağustos), Altınoluk (12 Ağustos) ve Bozcaada’da (14 Ağustos) izleyiciyle buluşacak. Klasik romana yeni tasarım Türk edebiyatının usta isimlerinden Sabahattin Ali’nin dünyada birçok dile çevrilen önemli eseri “Kürk Mantolu Madonna” özel bir tasarımla raflardaki yerini aldı. Tüm kuşakların severek okuduğu roman, D&R için yeniden tasarlanan özel farklı kapak görseli, özel bez cilt yüzeyi ve baskısıyla kitap severleri bekliyor. Çocuklara Çocukların iletişim becerileri, hayal gücü ve yaratıcılıklarını müzede geliştirmeyi hedefleyen Rahmi M. Koç Müzesi, Yaz Atölyeleri düzenliyor. Müzenin ağustos ayına özel atölyeler Yaz Atölyeleri’nde çocuklar robotikten mutfak sanatlarına; müzikten yazarlığa kadar birçok alanda hayal dünyalarını yansıtacak. Yaz Atölyesi kapsamında bugün “Müzede Masalımı Devam Ettiriyorum”, 8 Ağustos’ta “Bugün Kurabiye Sanatçısıyım”, 10 Ağustos’ta “Tarlamızdaki Sebze Meyvelerimiz”, 15 Ağustos’ta “Sokak Oyunlarını Öğreniyorum”, 17 Ağustos’ta “321 Motor”, 29 Ağustos’ta “Müzede Bilgi Avı” gibi atölyeler düzenlenecek. Bilet satışları Biletix üzerinden gerçekleştirilirken atölye programıyla ilgili detaylı bilgi almak isteyenler 0212 369 66 00’ı arayarak Eğitim Bölümü’yle irtibata geçebilir. Hasan Hüseyin Demirel Şarkıları (Arda Müzik Yapım) 2014 yılının mart ayında intihar etmişti besteci, yorumcu, yapımcı, Hasan Hüseyin Demirel. Sadece 56 yaşındaydı. Hayatı örgütlü mücadeleyle geçmiş bir yurtseverdi, özgün müziğin temel harcını karmış gönül insanıydı; sayısız ünlü ismin sahne gerisindeki kritik adamdı, sayısız müzisyene dokunmuş, beste vermiş, albüm yapmıştı. Çok önemli eserleri vardı, vefatının ardından geride bıraktığı. Ölümünden az evvel kardeşi Kadir Demirel ise stüdyosunu kapatmış, Berklee’ye gitmeye hazırlanıyordu, müzik eğitimi almak için. Bunun üzerine vazgeçti ve abisine vefa borcunu ödemek amacıyla bir veda albümüne sıvandı. Kadir “Hasan Hüseyin Demirel Şarkıları” albümünü hazırlarken, abisinin en sevdiği ve yakını oldu ğu isimleri tercih etti. Bilhassa hikâyesi olan şarkıların yorumlanmasını istedi. Ne de olsa masa başında değil, mücadelenin içinden çıkmıştı bu besteler. Dört yıl sürdü bu mesai, her şeyi tek başına üstlenmişti Kadir. Yedi eserin düzenlemesini yaptı; Tolga Çandar’dan Cengiz Özkan’a, Haluk Levent’ten İlkay Akkaya’ya, Feridun Düzağaç’tan Selçuk Balcı’ya 11 farklı isim şarkıları yorumladı. “Hasan Hüseyin Demirel Şarkıları” zayıf hafızalara anlamlı bir hatırlatma, vefasız kalplere ise bir uyarı niteliğinde... [email protected] Okay Temiz ‘Denizaltı Rüzgârları / Dokuz Sekiz’ (Arşiv Plak) 1975 yılında (kapağında Betül Atlı’nın çizgileriyle ve Yonca Plak etiketiyle) 45’lik olarak basılan Okay Temiz plağının A yüzünde “Denizaltı Rüzgârları”, B yüzünde “Dokuz Sekiz” adlı parçalar bulunuyordu. Adıyla pek bilinmeyen, ama duyulduğunda herkesin aşina olduğu müziklerdendi bunlar; bir zamanlar gerek TRT’de ve Yeşilçam filmlerinde çokça kullanılan parçalar... Aynı parçalar Temiz’in 1975 ile 1980 yıllarında İsveç ve İstanbul’da kaydettiği, 1980 yılında da plak olarak basılan “Drummer of Two Worlds” albümünde de İngilizce isimlerle yer almıştı: “East Breeze” ve “Ocean Roller”. Alengirli melodilerle örülmüş, caz, saykodelik rock ve avangard funk etkili enstrümantal parçalar, döneminin çok ötesinde bir çizgi ye sahipti. Doğu ile batı müziğini son derece nevi şahsına münhasır bir biçimde iç içe geçirerek ele alan parçalarda, temiz 14 farklı ritim aleti kullanırken, kendisine bağlamada Arif Sağ, davulda Akay Temiz ve moog çalan Atilla Özdemiroğlu eşlik ediyordu. Müzik tarihimizin loş sayfalarını, kalabalığın dikkatini çekmemiş dipnotlarını, ehemmiyetine karşın hak ettiği ilgiyi görememiş satırlarını yeniden hatırlatan Arşiv Plak, 42 yıl aradan sonra bu nefis 45’liği yeniden (az sayıda) bastı. Kısa filmde Arif Erkin, Almanya’ya giden bir işçiyi oynuyor. Özgentürk’ten sürpriz kısa film Nebil Özgentürk’ün hazırladığı “Almanya’ya Göçün Hatıra Defteri” belgeseli, “Acı ve Tatlı Vatan Hüzünlerle Geçtim Aranızdan” isimli bir kısa film ile taçlandı. Başta Yabancı Damat ve İkinci Bahar olmak üzere, dizi ve filmlerin en hakiki Anteplisi, Memik Amcası ve tabii ki ustalar ustası Arif Erkin, kısa filmde “Almanya’ya giden ilk kuşaktan bir işçi” rolünü üstleniyor. Filmde 60’lı yıllarda Almanya’ya giden işçilerin yaşadığı zor koşullar konu ediliyor. Arif Erkin’in torunları rolünü, ikiz kardeşler Ela ve Bennu Boztepe üstleni yor. İkizler, Almanya’da doğan dördüncü kuşak çocukları canlandırıyorlar. InterDoga prodüktörlüğünde 1.5 yıl önce yapımına başlanan, Almanya’ya göçün bin bir renginin anlatıldığı belgesel, 2017 yılında Köln Nâzım Hikmet Kültür Sanat Vakfı’yla Dayanışma Derneği ve InterDoga Başkanı Günay Çapan’ın ev sahipliğinde galaözel bölümünün ilk gösterimini yapmıştı. Merakla beklenen belgesel için çekilen AcıTatlı Vatan kısa filminin çok özel kamera arkası görüntüleri de izleyicilerle paylaşıldı. Milas’ta yedi antik mezar gün ışığına çıktı Muğla’nın Milas ilçesinde, Euromos Antik Kenti’nde elektrik kazısı için yürütülen çalışmalarda rastlanan Roma ve Helenistik döneme ait 7 mezar gün yüzüne çıkarılarak koruma altına alındı. Selimiye Mahallesi’ndeki antik kentte, yurtiçi ve yurtdışından 25 akademisyen ve öğrenci, araştırmalarını Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Abuzer Kızıl başkanlığında yürütüyor. Kızıl, yaptığı açıklamada “Mezarlar karşılama merkezine yol kenarından elektrik hattı açılırken ortaya çıktı. Gün yüzüne çıkarılan mezarlar güney nekropolün dokusu içerisinde yer alıyor. Bu mezarlar Roma ve Helenistik döneme ait kiremit çatkılı ve çoğunluğu lahit mezarlardan oluşuyor. Dönem olarak Helenistik, Roma ve Geç Roma dönemine ait. Aynı zamanda bir mezarın taban seviyesinde ele geçen bir seramikten yola çıkarak Arkaik döneme kadar gittiğini söyleyebiliriz. Önceki çalışmalarımızda Nekropolün Geç Geometrik döneme kadar gittiğini kazılarda ortaya koymuştuk. Diyebiliriz ki Geç Geometrik dönemden Geç Roma dönemine kadar hatta buna kısmen Bizans dönemini de katabiliriz ki burası kesintisiz bir nekropol alanı.” dedi. l AA Almanya’nın en eski kütüphanesi bulundu Köln’de devam eden bir arkeolojik kazıda Almanya’nın en eski kütüphanesine ait olduğu düşünülen kalınıtılar gün ışığına çıkarıldı. RomaGermen Müzesi’nden bir ekibin yürüttüğü kazılarda bulunan kütüphanenin MS 2. yüzyılda kurulduğu tahmin ediliyor. Yaklaşık 20.000 yazmanın muhafaza edildiği kütüphaneyi bulan ekipteki araştırmacılardan Dr. Dirk Schmitz yapılan keşfi “gerçekten olağanüstü” diyerek tanımladı. Romalılar tarafından M.S. 50 yılında Colonia adıyla kurulan Köln’deki kütüphanenin 20 metreye 9 metre alan öl çülerine sahip olduğu açıklandı. RomaGermen Müzesi Müdürü Marcus Trier, “Önce bir toplanma alanı olduğunu sandık ama sonra duvarlardaki sıradışı girintileri fark ettik” diyor. Türkiye’deki Efes başta olmak üzere diğer antik kentlerdeki binalarla karşılaştırmalar yapan ekip buldukları kalıntıların bir kütüphaneye ait olduğundan emin. “Yapıdaki nişler heykel yerleştirmek için çok küçük” diyen Schmitz “Bunlar tam da Efes’teki kütüphanelerde göreceğiniz gibi girinitiler ve kesinlikle bir kütüphaneye aitler” ifadelerini kullanıyor. Kütüphanenin iki kat olduğu sanılıyor. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle