18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 27 Ağustos 2018 10 ‘Bizim Güngör’ diyenlere bak! Geçen hafta Güngör Uras’ı yitirdik. Daha çok köşe yazılarıyla bilinen Uras, değişik çevrelerden hak ettiği övgüyü aldı. Ancak, iktidar sahiplerinin Uras’ı sahiplenmeleri bir başkaydı. Cumhurbaşkanlığı ve AKP sözcüleri, Hazine ve Maliye Bakanı yaptıkları açıklamalarla Uras’ı göklere çıkardı. Hatta son başbakan ve şimdiki Meclis Başkanı, Uras’ı “Halka ekonomiyi öğretti” diye methetti. Cumhurbaşkanı boş durur mu? Uras’ın eşini telefonla arayarak övgü konusunda da öne geçti. AKP iktidarının Uras’ı dört koldan göklere çıkarması, yeni rejimin üzerinde durulmaya değer yepyeni bir özelliğidir. Uras ve AKP Osmanlı’dan kalmış olmasına karşın Cumhuriyet’in önde gelen yükseköğretim kurumlarından biri olan Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden en etkili olduğu günlerinde mezun olan; Devlet Planlama Teşkilatı’nda uzman olarak çalışan; TÜSİAD Genel Sekreterliği’ni kurumlaştıran; uzun yıllar gazete yazarlığının yanı sıra öğretim üyeliği yapan ve 30 dolayında yapıtı bulunan Uras’ın ülke ekonomisine bakışı ile AKP politikalarının örtüşmesi söz konusu değildi. Cumhuriyetin değerlerine, yerli üretime, özellikle de sanayileşmeye tutku derecesinde bağlı olan Uras, onca çabasına karşın AKP’ye ekonomiyi öğretemedi. İşte bunun somut kanıtlarından biri: AksuGiresun Kâğıt Fabrikası’nın hikâyesi, kurulu üretim tesislerinin nasıl yok edildiğinin, yandaş girişimcilere rant yaratan özelleştirme işlemlerinin sonunda ülkeyi nasıl dışa bağımlı hale getirdiğinin hikâyesidir. Türkiye’de Cumhuriyetin kurduğu sanayi tesislerinin hurdacıya satılarak, arsalarının konut yapsatçılarına açılmasının hikâyesidir. Fabrika, özelleştirme programı çerçevesinde 12 Eylül 2003’te Milli Gazete’nin yan kuruluşu Milda’ya 5 (beş) milyon liraya satıldı. Özelleştirme için hazırlanan değer tespit raporunda 60 milyon lira değer biçilen fabrikaya sahip olan Ankara merkezli şirket, fabrikayı 5 yıl çalıştırma zorunluluğuyla satın almasına rağmen, kısa bir süre üretim yaptıktan sonra TEDAŞ, SSK, Maliye, belediye, vergi dairesi ve işçilere toplam 40 milyon lira borçlanarak fabrikayı kapattı. Özelleştirme İdaresi, sözleşme şartlarına uyulmadığı için fabrikayı geri almadı. Şirket 5 milyon liraya aldığı Türkiye Selüloz ve Kâğıt Fabrikası’nın makinelerini 2010’da 11 milyon liraya hurdacıya sattı. 2013 yılında hükümetin talimatı ile Giresun İl Özel İdaresi, SEKA Kâğıt Fabrikası’nın 684 dönümlük arazisini 68 milyon liraya Milda’dan satın aldı. Arazi daha sonra TOKİ’ye devredildi. Milda, özelleştirmeden 5 milyon liraya aldığı fabrikadan toplam 79 milyon lira gelir elde etmiş oldu. … TOKİ, SEKA tesislerinin yerine 1500 konut, stadyum, hastane inşa ediyor. Şimdilerde yılda kâğıt ve karton ithalatına 3.5 milyar dolar ödüyoruz. (Güngör Uras; Sanayileşecektik, Büyüyecektik N’oldu Bize?, İstanbul: Doğan Kitap, 2017, s. 106) Neden? Şunca yıllık iktidarı süresince Uras’ın düşüncelerinden yararlanmayan, önerilerini değerlendirmek yerine bu yazıda sergilendiği gibi tamamıyla karşıt ekonomi politikalarına imza atan AKP iktidarı, ölümünden sonra Uras’a sarılıyor. Türkiye sağının, aklı sıra kurnazlıkla, kendisinden olmayan kimi değerlere sahip çıkması, Nâzım Hikmet örneğiyle yaşandığı gibi, hiç de yeni değil. Ancak, bu kez durum çok daha farklı. Uras’ın ölümü sonrasındaki tutumu kanıtlıyor ki, yeni rejim toplumun kamuoyuna mal olmuş tüm insanlarına, ölümlerinden sonra, geçmişte kendisini eleştirmiş olmalarına bakmaksızın, güçlü ve düzenli bir biçimde sahip çıkmaya başlıyor. Böyle bir sahiplenme, düşünce ve anlatım özgürlüğü ortamında anlamlı ve olumlu bulunabilirdi. Bizim Güngör yaklaşımı, toplumun, yeni rejimin geçen günlerde ok atışlarıyla süslenen kutlu davası ile bütünleşmesini güçlendirme isteğinden başka bir şey değildir. 27 Ağustos 2018 SAYI: 33927 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına MEHMET Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Yazıişleri Müdürü (Sorumlu) Haber Koordinatörü Faruk Eren Aykut Küçükkaya Dijital Medya Koordinatörü Bülent Mumay Reklam Direktörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Kültür Sanat: Emrah Kolukısa l Düzeltme: Mustafa Çolak Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım Müdürü: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Baskı Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Demirören Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 04:46 04:34 05:02 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 06:18 13:12 16:54 06:04 12:56 16:38 06:29 13:19 17:00 Akşam 19:53 19:36 19:57 Yatsı 21:19 21:00 21:19 haber/yorum EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Yoğun bir haftayı geride bıraktık, ama yaşadıklarımızı geride bıraktığımız, bırakacağımız, daha önemlisi bırakabileceğimiz söylenemez. Cumartesi Anneleri, eşlerinin, çocuklarının, kardeşlerinin akıbetini soran, öldürülmüş olanların katillerinin bulunmasını isteyen demokratik eylemlerine ilk başladıklarında hoyrat bir baskı ile karşılaşmışlardı. Aradan geçen sürede toplumsal destek, dayanışma ve annelerin bitip tükenmeyen sabrı, direnci ile bu haklı eylem kalıcılaştı. Şimdi hoyratlık misliyle, ağırlaşarak, artarak geri dönmüş görünüyor. Olağanüstü halin kalktığı söyleniyordu, ama kalkmadığı ya da uygulamada herhangi bir değişikliğin olmadığı anlaşıldı. Olağanüstü hal döneminde milletvekillerine saldırıldığı pek görülmezdi. Şimdi o engelin de parlamentonun işlevsizleştirilmesine paralel olarak kalktığı anlaşılıyor. Milletvekilleri Ahmet Şık’a, Garo Paylan’a, destek, dayanışma için orada bulunan öteki vekillere “dokunduklarını” gördük çünkü. Bu arada pek çok kişi gözaltına alındı. Bu gözaltı operasyonlarından arkadaşımız, Cumhuriyet’in Yazıişleri Müdürü, aynı zamanda DİSK Basınİş Başkanı, 12 Eylül’de kaybedilen kardeşi Hayrettin Eren için orada bulunan Faruk Eren de payını aldı, kısa bir süre gözaltında kaldı. Faruk serbest bırakıldı ama bize de gazetecilik, hak savunuculuğu, sivil toplum örgütü yöneticili tir. Gazetecinin bu görevi ni yapabilmesi için habe re, olaya, olguya, belge ye ve bilgiye dayalı yazılar yazması gerekir. Bunun için de gazetecinin güve nilir kişi olması zorunlu dur. Sır saklayan, haber ve bilgi kaynağını gizle mesini bilen, gerektiğinde Haftanın Dökümü hükümetlere ve güç odaklarına karşı savaşmayı göze alan insan, gazetecidir.” BBC’nin yaptığı söyleşide de ğinin bir araya geldiği bu olay vasıtasıyla gazetecilerin yalnızca haber yapan kişiler olmakla yetinip yetinemeyecekleri konusunu bir kere daha tartışma olanağı verdi. Doğum gününde kendisini bir kez daha anma fırsatı bulduğumuz ustalarımızdan Uğur Mumcu’nun bu konudaki sözlerine değinmeden geçmeyelim öyleyse. Şöyle yazıyordu: “Gazeteci, her konuda fikir ileri süren, her şeyi bilen insan demek midir? Hayır. Nereden bilecek gazeteci her şeyi? Ben kendime göre bir tanım yapayım: Gazeteci, haber ve bilgi kaynağına en çabuk ulaşan ve bu kaynaklardan edindiği bilgi ve haberleri okurlara sunan insan demek şöyle dedi: “Gazeteciliği tek başına gazetecilik diye almıyorum. Sanat için sanat gibi. Gazetecilik, bir siyasi işlevin parçasıdır. Onun bir parçası olarak görüyorum, siyasi kavganın, siyasi mücadelenin bir kürsüsü olarak niteliyorum.” İşte gazeteciliğin kapsamlı tanımı böyledir. Cumhuriyet yazarlarının, yöneticilerinin tutuklanmasının, mahkum edilmelerinin, gözaltına alınmalarının, çok sayıda gazetecinin hâlâ hapiste bulunmasının nedeni budur. “Kurulu düzen gazeteciliği”nden farklı bir gazeteciliği kabul edemeyenler, gerçek gazetecileri susturmanın yollarını işte bu nedenle baskıda, zorbalıkta ararlar. Geçtiğimiz haftanın tartışma yaratan bir olayı ise eski Taraf Genel Yayın Yönetmeni, Cumhuriyet gazetesiyle yıldızı hiç barışmayan, Taraf gazetesinin Ergenekon davaları sırasında pek çok kişinin canını yakan tutumu nedeniyle sert eleştirilerle karşılaşan ve uzun bir süredir tutuklu bulunan yazar Ahmet Altan’ın bir yazısına Cumhuriyet’te yer verilmesiydi. Çok sayıda okur tepki gösterdi. Ben de bu konu ile ilgili kişisel görüşlerimi Twitter aracılığı ile açıkladım. Özetle şunları söyledim: “Ahmet Altan’ın Cumhuriyet’te yazması doğal değildir. Pek çok açıdan yanlıştır. En kötü yazarın bile yazı yazmasına karşı çıkılamaz. Onun Ahmet Altan Olayı yerinde ben olsaydım Cumhuriyet’e yazmazdım. Taraf’ta yazmak benim hiç aklımdan geçmedi. Cumhuriyet sıkıntılı bir dönemden geçiyor. Sıkıntıyı koyulaştıracak adımları anlamakta hep zorluk çektim.” Kuşkusuz bunlar benim belirttiğim gibi kişisel görüşlerimin bir kısmıdır. Genellikle kişisel görüş ve değerlendirmelerimi Avrupa adlı köşede yapıyorum. İzleyen okurlar anımsayacaktır, bu türden hele gazete içi polemikleri tercih etmem ama “müftülerin nikâh kıymasını doğal bulan” bir yazarı da laik demokratik cumhuriyet ilkelerine uygun bulmadığım için eleştirmiştim. Bu kez kişisel görüşlerimi köşe dışına, hem de buraya taşımak zorunda kaldığım için üzgünüm. Ama okurların yoğun tepkisini aktarmak da görevim. Ben okurlarımızın yakından bildikleri gibi Cumhuriyet’in yöneticisi değilim, Okur Temsilcisi ve yazarıyım. “Cumhuriyet’te kim yazabilir kim yazamaz” konusu beni aşan bir konudur. Genel Yayın Yönetmeni, Yazıişleri müdürleri beni aydınlattıklarında ben de “Neden Ahmet Altan’a Cumhuriyet’te yer verdiniz” diye soran çok sayıda okuru bilgilendiririm. Bağımsızlığa giden yol Türk ulusunun kurtuluş destanında tarihi dönüm noktası olan Büyük Taarruz’un 96. yıldönümü kutlamaları Şuhut’tan Kocatepe’ye yapılan yürüyüşlerle başladı Şayak kalpaklı adam... 26 Ağustos gecesini Nâzım Hikmet, Kuvayı Milliye Destanı’nda 8. Bap’ta ‘26 Ağustos Gecesi Saatler’ başlığı altında anlatıyor. “... Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu. Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki şayak kalpaklı adam nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden güzel, rahat günlere inanıyordu ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında, birdenbire beş adım sağında onu gördü. Paşalar onun arkasındaydılar. O, saatı sordu. Paşalar : “Üç” dediler. Sarışın bir kurda benziyordu. Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı. Yürüdü uçurumun başına kadar, eğildi, durdu. Bıraksalar ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak Kocatepe’den Afyon Ovası’na atlayacaktı ...” KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK Mustafa Kemal önderliğinde halkın ve ordusunun işgalci lere karşı kazanacağı büyük zaferin ilk adımı olan Büyük Taarruz’un 96. yıldönümü ve Zafer Haftası kut lamaları başladı. Etkinlikler kapsa mında Atatürkçü Düşünce Derne ği (ADD) üyeleri Ulu Önder Musta fa Kemal Atatürk ve komuta kade mesinin, 1922’de Afyonkarahisar Şuhut’tan Kocatepe’ye yaptığı ‘Za fer Yürüyüşü’nü anmak için aynı yürüyüşü gerçekleştirdi. ADD, 2326 Ağustos tarihleri ara sında “Afyon Kocatepe Yıldırım Ke mal Gençlik Kampı”nı 125 gencin katılımıyla düzenledi. 23 Ağustos günü Kocatepe eteklerine kurulan AYNI YOLU YÜRÜDÜLER ADD, 2326 Ağustos tarihleri arasında “Af kampta, eğitim seminerleri, söyle yon Kocatepe Yıldırım Kemal Gençlik Kampı”nı 125 gencin katılımıyla şiler, turnuvalar, müzik dinletileri gerçekleştirdi. Kampın sonunda, Zafer Yürüyüşü’nü anmak için Ulu ve bölgenin tarihsel dokusunu kap Önder Mustafa Kemal Atatürk ve komuta kademesinin, Şuhut’tan sayan geziler de yapıldı. ADD Ge Kocatepe’ye yaptığı yürüyüşün güzergâhı yeniden katedildi. nel Başkanı Prof.Dr. Süheyl Batum, “Büyük Taaruz öncesinde Afyon’da yaşanan havayı soluyoruz. Yürürken neler yaşandığını, bu BULMACA SEDAT YAŞAYAN ülkenin nasıl kazanıldığını zihnimizden silmemeliyiz. Tarihimizin bu önemli gününü anarak görevimizi yaptık” diye konuştu. Etkinlikler kapsamında Afyonkarahisar’ın Şuhut ilçesinde de tören düzenlendi. Ata SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 türk Evi’nde önceki gece yapılan törene milletvekilleri, askeri erkân, STK temsilcileri ve çok sayıda yurttaş katıldı. Daha sonra Atatürk’ün taarruz emrini verdiği 1874 rakımlı Kocatepe’ye yürüyüş yapıldı. l DHA 2 3 4 [email protected] 5 6 7 8 9 ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] 1/ Vitaminsizlikten 1 2 3 4 5 6 7 8 9 ileri gelen hastalık. 2/ Eskrimde kullanılan üç silahtan biri... Kurutulmuş ringa balığı. 3/ Altı mukavvayla bes 1 E RGONOM İ 2 MARDA İ NÇ 3 İ TA İ S T İ 4 ŞEDARABAN 5 İ OTOBAN 6 KS İ B İ B İ K lenmiş, üstü sır 7 T A P İ A Y A malı işleme... Arap 8 S A R İ E T E N abecesinde bir harf. 4/ Japonlara 9 İ R İ KARA T özgü çiçek düzenleme sanatı. 5/ Türkiye’nin de üyesi olduğu bir örgüt... Evrensel alıcı olan kan grubu. 6/ Motorlu taşıtlar da direksiyon ile tekerlek arasındaki bağlantıyı sağlayan mil... Sıcak bölgelerde yetişen ve lifleri tekstilde kullanılan bir ağaççık. 7/ Parola... Yan sıma, yankı. 8/ Eli ya da ayağı sakat olan kimse... Ruh. 9/ Yapıları yıldırımdan koruyan aygıt. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Atların soy gelişimini gösteren belge. 2/ Sa nat, hüner... Kesilen ağacın toprak üstünde kalan bölümü. 3/ Osmanlı donanmasında ve kıyılarında görev yapan asker sınıfı... Önü hendekli siper. 4/ “Kimine bir vermez giyesi / Kiminin atına atlas çul eyler” (Yunus Emre)... Verme, ödeme. 5/ Açık mor renk. 6/ Yunanistan’ın plaka imi... Şinto dininde, ibadet edenlerce tanrısal varlığa söylenen sözler. 7/ “Tırpana” da denilen iri bir balık... Kültür. 8/ F.H. Dağlarca’nın bir şiir kita bı... Gelenek. 9/ Akarsu kıyısındaki çalı ve ağaç çıkların üzerinde de yaşayabilen bir balık. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle