18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Özgürlük Heykeli’nde sığınmacı eylemi ABD’de bir kadın, Trump yönetiminin sığınmacılara karşı uyguladığı “sıfır hoşgörü” politikasını protesto etmek için Özgürlük Anıtı’na tırmanmaya çalıştı. Demokratik Kongo Cumhuriyeti vatan DUNYA daşı olduğu öğrenilen kadın, üzerinde “dik dur ve diren” yazılı tişörtüyle yaptığı eylemin ardından gözaltına alındı. ‘Her üç günde bir aktivist öldürülüyor’ FARC’la savaşı 2016 yılında imzalanan barış anlaşmasıyla bitiren Kolombiya’da, insan hakları aktivistlerine yönelik saldırılarınsa hız kesmediği bildirildi. Ombudsman Carlos Alfonso Negret, 2016 başından bu yana 311 aktivistin öldürüldüğünü açıkladı. Aktivistlerin daha çok uyuşturucu kaçakçılığı yapılan bölgelerde öldürüldükleri belirtildi. Berlin’de Orban rüzgârıCuma6Temmuz2018 [email protected] TASARIM: EMİNE BİLGET 7 Avrupa Birliği’nin göçmenlere açık kapı politikasının değişiminde etkili olan Macaristan’ın sağcı başbakanı, üç yıl aranın ardından Almanya’da ağırlandı Göçmenlere kapalı kapı politikasına yönelen Avrupa Birliği’nde (AB), yeni le eleştiriliyor. ‘İnsanlık’ tartışması dönemin yol haritasının çizilmesi için temaslar yoğunlaştı. Berlin’in öncülüğünü yaptığı sığınmacı kotasına Avrupa’da en sert itirazı yükselten lider olan Macaristan Başbakanı Victor Orban, üç yıl sonra ilk kez davet edildiği Almanya’da, Başbakan Angela Merkel ile görüştü. Avrupa Birliği’nin geçen hafta Brüksel’de yapılan liderler zirvesinde İtalya ve Avusturya’nın yanı sıra Macaristan’ın başını çektiği Orta Avrupa Vişegrad ülkelerinin sertlik yanlısı tutumları etkili olmuş, AB içinde ve dışında sığınmacı kayıt merkezlerinin kurulması, sınır güvenliğinin artırılması gibi konularda uzlaşma sağlanmıştı. Zirvenin ardından Orban, çıkan kararlarda “kendi ısrarcı tutumunun büyük bir etkisi olduğunu” savunmuştu. Gündem göç merkezleri Her AB ülkesinin belli bir kota çerçevesinde sığınmacı kabul etmesi politikası nedeniyle daha önce çok sert tartışmalar yaşayan iki ülke liderinin dün Berlin’de gerçekle Merkel Orban şen zirvesi, Macar basını tarafından “Avrupa’da yeni rüzgârlar esiyor” şeklinde yorumlandı. Almanya’nın önemli dergisi Der Spiegel ise, Brüksel zirvesinin ardından gerçekleşen buluşmayı Merkel’in “Orbanlaşması” olarak yorumluyor. İkilinin görüşmesinin önemli bir boyutunu ise Macaristan’da sığınmacılar için uygulanan transit merkezleri oluşturuyor. Merkel’in partisi Hıristiyan Demokratlar’la (CDU) koalisyondaki kardeş partisi Hıristiyan Sosyal Birlik (CSU) Almanya’da da sığınmacıların toplanması için transit merkezlerinin oluşturulması konusunda mutabakata varmıştı. Söz konusu merkezler, muhalifler tarafından “toplama kampları” ifadesiy Merkel’le Orban, görüşmelerinin ardından yaptıkları ortak basın açıklamasında kameralar karşısında birbirlerine yüklenmekten vazgeçmedi. Merkel, sığınmacılarla ilgili politikalarda AB’nin “insani” değerleri gözetmesi gerektiğini vurgularken, Orban ise “insani olanın göçmenlerin geldikleri ülkelere yardım etmek, AB’nin sınırlarını ‘bela getiren’ insanlara kapatmak” olduğunu söyledi. Almanya’da geçen hafta yine sığınmacı politikası nedeniyle istifanın eşiğinden dönen, Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU) lideri İçişleri Bakanı Horst Seehoofer ise soruna ilişkin benzer kaygılara sahip Avusturya Başbakanı Sebastian Kurz’la görüşmek üzere Viyana’ya gitti. Sığınmacıların Avrupa’da ilk kayıt yaptırdıkları ülkelere iadesi konusunda ortaklaşan ikilinin, Almanya’nın transit merkezleri oluşturma planına ilişkin görüş alışverişinde bulundukları bildirildi. Kurz, komşusu Berlin’in sığınmacılarla ilgili tasarıları hakkında açık bir plan beklediklerini söylemişti. Yeni bir göçmen gemisi dün İspanya’ya ulaştı. Macron: SORUN NÜFUS ARTIŞI Avrupa’ya göç dalgasının en önemli kaynağı olan Afrika’da temaslarda bulunan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, AB’nin Kuzey Afrika’da kurmayı planladığı göçmen kayıt merkezleri projesinin, Afrika ülkelerinin önderliği olmazsa işlemeyeceğini söyledi. Nijerya’ya yaptığı gezi sırasında BBC’ye konuşan Macron, göçmen sorununu bir kez daha “kıtadaki plansız nüfus artışına” bağladı ve Avrupa’nın bu problemle on yıllar boyunca uğraşmak zorunda kalabileceğini savundu. Macron’un benzer söylemleri daha önce “sömürgeci yaklaşım” olarak eleştirilmişti. ‘İran ajanı’ davası başladı Tahran’a karşı sert politikasını yoğunlaştıran İsrail’de eski bir bakanın İran ajanlığıyla suçlandığı dava görülmeye başladı. 1992 ile 1995 yılları arasında İsrail Enerji Bakanlığı görevinde bulunan Gonen Segev’in 2012 yılından itibaren İran adına çalışmaya başladığı, çok sayıda gizli belgeyi bu ülke yetkililerine ilettiği iddia ediliyor. Savcılık iddianamesinde Segev’in İranlı istihbaratçılara enerji piyasası, savunma tesisleri ve hükümet çalışanları hakkın da bilgi verdiği belirtiliyor. Suçlamaları reddeden Segev 2005’te uyuşturucu kaçakçılığı ve sahte pasaport kullanma suçlarından 5 yıl hapse mahkum edilmişti. Tahran’dan Hürmüz resti ABD’nin İran’ın petrol satışını sıfırlama planına karşı Tahran “Hür müz Boğazı” kartını açmaya hazırla nıyor. İran Devrim Muhafızları Komu tanı İsmail Kevseri, petrolün satışı nın engellenmesi durumunda “Hürmüz Boğazı’ndan petrol geçişine izin verme yeceğiz” de di. Washington, kasım ayın da İran’a pet rol yaptırımının uygulanacağını duyurmuş, İran Cumhurbaşka nı Hasan Ru hani de böyle si bir adımdan Avrupa’da temaslarını tüm bölge pet sürdüren Ruhani, Avus rolünün etkileneceği uyarısın turya Başbakanı Sebastian Kurz ile görüştü. da bulunmuştu. Bu arada İran’da Sünni din adamı ve akademisyen Mevlevi Abduşşekur Ter şabi, SistanBelucistan eyaletine bağ lı Haş ilçesinde silahlı saldırı sonucu ha yatını kaybetti. 121 bin kişi evinden oldu Yemen’de Suudi Arabistan öncü lüğündeki koalisyonun desteklediği Hadi hükümetine bağlı güçler ile İran destekli Husiler arasında Hudeyde kenti için çatışmalar sürerken bölgede evlerini terk etmek zorunda kalanların sayısı artıyor. Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi’nin hazırladığı raporda, kentten göçlerin devam ettiği ve haziran ayı başından bu yana bu sayının 121 bini geçtiği ifade edildi. Filistinli çocuklar, İsrail güçlerinin gerçekleştirdiği yıkımın kalıntılarına bakarken görüntülendi. diplomatlar köye alınmadı İsrail askerlerinin Kudüs’ün doğusundaki Han elAhmer’de bir Bedevi köyünde ruhsatsız olduğu gerekçesiyle 40 civarında ev ve ağılı yıkmasına yönelik tepkiler devam ediyor. İsrail polisi, köyü ziyaret etmek isteyen Fransa, İsveç, Belçika, İtalya, İrlanda, İsviçre, Finlandiya, Danimarka ve Avrupa Birliği diplomatlarına engel oldu. Filistin Devlet Baş kanı Mahmud Abbas ise baskını kınadı, Birleşmiş Milletler’i Filistin halkına uluslararası koruma sağlamak üzere göreve çağırdı. Önceki gün Bedevilere ait ev ve ağılları yıkmaya gelen ekiplere tepki gösteren Filistinlilere müdahale eden İsrail askerleri, birçok Filistinliyi darp ederken bazılarını da gözaltına almıştı. Olayda 4 Filistinli’nin yara landığı belirtildi. Bu arada İsrail’de bir mahkeme, pazartesi günü Ramallah’ta gözaltına alınan Filistin Yasama Konseyi milletvekillerinden Halide Cerrar’ın gözaltı süresini, duruşma olmaksızın dört ay uzattı. Carar, İsrail tarafından “terörist örgüt” olarak görülen Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’ne üye olduğu gerekçesiyle gözaltına alınmıştı. Deraa’ya yoğun ateş Suriye ordusu ve müttefiklerinin Şam ve çevresinin cihatçı güçlerden geri almasının ardından operasyon başlattığı Deraa’da ilerleyişi sürerken kalan silahlı gruplarla Rusya arasındaki müzakerelerin önceki gün başarısızlıkla sonuçlanmasıyla dün çatışmalar yeniden alevlendi. Muhaliflere yakınlığıyla bilinen Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, ülkenin güneyinde İsrail işgali altındaki Golan Tepeleri’ne ve Ürdün sınırı civarındaki Deraa bölgesine Suriye ve Rus uçakları tarafından yüzlerce füze ve varil bombası atıldığını savundu. Londra merkezli örgütün başkanı Rami Abdel Rahman, AFP’ye yaptığı açıklamada, bombardımanın ardından Şam güçlerinin Ürdün sınırındaki bir güvenlik noktasıını, üç yıl sonra ilk kez ele geçirdiği bilgisini verdi. Diğer yandan bölgeye yönelik hava saldırısının, Suriye ordusunun Deraa’ya 19 Haziran’da başlattığı operasyondan bu yana yaşanan en ağır bombardıman olduğu bilidrildi. Şam güçleri, Deraa’ya başlattığı operasyonlar ve cihatçı gruplarla yapılan tahliye anlaşmaları sonucu kentin yüzde 60’ını ele geçirmiş durumda. Özgür Suriye Ordusu ile Rus yetkililer arasında Busra el Şam bölgesi için yapılan ateşkes görüşmeleri, önceki gün bir anlaşmaya varılamaması üzerine sona ermişti. Yoğun bombardımanın ardından, akşam saatlerinde silahlı gruplarla Rus yetkililer arasinda müzakerelerin tekrar başlayacağı duyuruldu. Caracas’a ‘müdahale planı’ Venezüella’daki Nicolas Maduro yönetimine karşı sert tavrıyla bilinen ABD Başkanı Donald Trump’ın, bu ülkeyi işgal etmeyi değerlendirdiği ileri sürüldü. The Guardian’ın haberinde, Trump’ın, geçen ağustos ayında “Venezüella bölgesel güvenliği tehdit ederken niye basit bir çözüme gidip ülkeyi işgal etmeyelim?” diyerek Caracas’a yönelik askeri müdahale önerisinde bulunduğu iddia edildi. Beyaz Saray’a dayandırılan haberde, önerinin Oval Ofis’te gerçekleştirilen toplantıda bulunan üst düzey yetkililer tarafından kabul görmediği belirtildi. Trump’a karşı çıkan isimler arasında şu anda görevde olmayan dö nemin Dışişleri Bakanı Rex Tillerson da bulunuyordu. Habere göre, Trump askeri müdahale seçeneğini sonraki bazı toplantılarda da tekrarladı. ABD Başkanı, 11 Ağustos 2017’de bu önerisini kamuoyu önünde açıkça dillendirmişti. Askeri müdahale iddialarının hedefindeki Caracas yönetiminden ise “hazırlıklıyız” mesajı geldi. Venezüella Devlet Başkanı Maduro, orduyu ABD işgaline karşı tetikte olmaya çağırdı. Maduro, “ABD müdahalesi hiçbir zaman Venezüella sorunlarına çözüm olmayacak. Ama silahlı kuvvetlerimizin ulusal toprakları korumaya hazır olma sorumluluğu var” dedi. Filipinler’de IŞİD operasyonu Uyuşturucu çeteleriyle hukuk dışı yöntemlerle mücadele ettiği gerekçesiyle eleştirilerin odağındaki Filipinler’de IŞİD bağlantılı cihatçı güçlere karşı operasyon sonucu 4 militanın öldürüldüğü bildirildi. Ordudan yapılan açıklamada, güneydeki Datu Paglas bölgesinde, yerel halkın ihbarı üzerine yaklaşık 40 militanla çatışmaya girildiği belirtildi. IŞİD bölgede dört aydır etkin. Avrupa’nın ‘toplama kampları’ Sermayenin, malların ve parası olanın özgürce hareket edebildiği, ulus devletleri kırıp geçen küreselleşmeci düzenin dikiş tutmayacağı her geçen gün daha net ortaya seriliyor. Bir sığınmacı krizi, Avrupa’nın büyük savaşların yıkımları üzerine inşa ettiklerinin köküne kibrit suyu ekmeye yetti. Avrupa çırpındıkça batıyor, ürettiği bütün insani değerlerle birlikte... Bu krizin tozu dumanıyla yakın vadede ilk vuracağı Almanya’nın ‘demir lady’si Angela Merkel olacak gibi görünüyor. Geçen haftaki AB zirvesinde alınan ‘Avrupa’nın dış sınırlarını korumak’ odaklı kararların fos çıkması için aylar geçmesi gerekmedi. Birliğin ‘öncü ülkesi’ Almanya’da Hıristiyan Demokrat koalisyon (CDU/CSU) kendi içinde çatırdadı, şimdi büyük koalisyondaki Sosyal Demokrat ortak SPD ve Avrupa’daki tek tek ülkeler isyan halinde. HHH Önce Merkel’in CDU’sunun Hıristiyan Demokrat ortağı CSU’lu İçişleri Bakanı Seehofer sığınmacı akınının bitirilmesi için istifa resti çekti. ‘Demir lady’ yoğun müzakereler ve tavizler eşliğinde kendisini şimdilik ikna etti. l İkna dediğimiz, Almanya’nın sınırlarını tutmak. Daha önce bir AB ülkesine kayıtlı sığınmacılar için Almanya sınırlarında ‘tahliye merkezleri’ oluşturmak. Bu çerçevede ana rota Avusturya ile ikili anlaşma yapmak. Sığınmacıların dosyalarının ekonomik sığınmacılar mı, savaşlardan kaçıp geri dönemeyecek olanlar mı olduğunu belirlemek hızla görülmesi ve istenmeyenlerin ilk kaydoldukları ülkelere geri postalanması. l Peki nereye? En başta Avusturya’ya. Peki Avusturya alacak mı? AB dönem başkanlığını devralan Avusturya’nın Başbakanı Sebastian Kurz açıkça “Avusturya’ya yük olacak hiçbir anlaşmayı kabul etmeyeceğiz” diyor. Onlar da İtalya, Slovenya’ya ve Macaristan sınırına kendi duvarlarını çekecekler. Sığınmacı krizi ekonomik krizle birleşerek zaten İtalya’da, Avusturya’da radikal sağı yükseltti. Merkel’in ‘AB çözümünü’ açıkça istemeyen Çekya, Macaristan, Polonya, Slovakya ve İsviçre’nin direnişinin kırılması zor. Bu durumun Schengen bölgesini etkilemesi kaçınılmaz. Sıkı kontroller altında ‘Avrupa’nın beyazlarına geçiş serbestisi’ içerecek formülün ucunun nereye gideceği de meçhul. l Plan Afrika ülkelerinde de kalkınma için yatırımlar eşliğinde sığınmacıların Avrupa’ya ulaşmalarını engelleyecek ‘kabul merkezleri’ öngörüyor ki, bunu yapacak Afrika ülkesi yok. Fransızların aklıevvel liberal ‘altın çocuğu’ Emmanuel Macron, Nijerya ziyaretinde sığınmacı sorununu ‘Afrika’nın plansız nüfus artışına’ bağladı, insanları ‘delice risklere girip Avrupa’ya ulaşma düşüncesinden vazgeçirmek’ sihirli formülünü önerdi. Bunun için Afrikalıların ‘öncülüğü’ gerekiyormuş. Zaten artık kimse ‘sömürge dönemini anımsamıyormuş’. Öyle buyurdu... Hasılı, Akdeniz’den insan toplamacaya devam. HHH Formülün asıl gürültüsü AB’nin ‘motor gücü’ Almanya’dan işitiliyor. Almanya, Suriye krizinin patlattığı sığınmacı akınında 2015 anlaşması çerçevesinde 900 bin kadar insanı kabul etti. Avrupa’ya akan 1 milyondan fazla sığınmacının büyük kısmını yani. Akın çoktan kesildi, bu sene 56 bin sığınmacıdan söz ediliyor. Almanlar artık ötesini istemiyor. Üretilen ekonomik fazlayı paylaşmak, kültürel ve sosyal dokuyu korumak refleksiyle ‘çok kültürlülüğe’ direnen milliyetçi dalga kaçınılmaz olarak yükseliyor. Merkel’in Seehofer ile uzlaşmasının akıbetinin belirsizliği bir yana sebebi ekimde Bavyera’daki eyalet seçimlerinde CSU’nun sığınmacı karşıtı radikal sağcı AfD’ye karşı ipleri yitirmesi kaygısıydı. Tabii ‘tahliye merkezleri’ Merkel’in büyük koalisyondaki ortağı SPD tarafından kabul edilmiş de değil. Merkel’in yapabileceği fazla bir şey yok. Komşularla bitmeyecek bir gelirim, koalisyonunun çökmesi ve hatta erken seçimler eşliğinde AfD’nin yükselişini önlemek zor. HHH Diğer yandan ‘çözüm’ diye sunulanların bizatihi kendisi AB’nin küreselleşmeci hümanizmini ayaklar altına alacak cinsten. Sınırlarda dikenli teller arkasındaki ‘tahliye merkezleri’ özünde bu sığınmacı savaşının ‘toplama kampları’. Sığınmacı krizi bugün ‘Avrupa’nın ideallerini’ altüst ediyor, yarının distopyasını yazıyor. AB için ‘sonun başlangıcı’ desek yeridir. İkinci Noviçok vakası Britanya’da Salisbury yakınlarındaki Amesbury kasabasında cumartesi günü bilinçsiz bir halde bulunan iki kişide, eski Rus çifte ajan Sergey Skripal ve kızının zehirlenmesine neden olan sinir gazı Noviçok’un izine rastlandı. Britanya Güvenlik Bakanı, “Noviçok’a temas ettikleri kesin fakat hedefi önceden belirli bir saldırı değil” dedi. Londra, Skripal olayıyla ilgili Rusya’yı suçlamış, Moskova ise iddiaları reddetmişti. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle