18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Odysseia destanının parçaları bulundu Yunanistan başkenti Atina’daki Olympia tapınağının yakınlarında yapılan kazılarda, Roma Dönemi’ne ait bulgular arasında, Odysseia destanından 13 satırın kazılı olduğu bir kil levha bulundu. Yunan mitolojisinin İthaka kralı olan Odysseus’un Eumaios’la konuş masını konu eden XIV. rapsodiye ait dizelerin kazılı olduğu levhanın düşünüldüğü gibi Milattan Önce üçüncü yüzyıla ait olduğu laboratuvarlarda da doğrulanırsa, Homeros destanlarının şimdiye kadar bulunan en eski yazılı metni olarak kabul edilecek. l DHA 14 EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: BAHADIR AKTAŞ [email protected] Ter, gözyaşı ve tükürük Perşembe 12 Temmuz 2018 Şarkı söyledi, piyano çaldı, atladı, zıpladı, terledi, küfretti, seyircinin içine daldı, mikrofonu fırlattı, sahneye tükürdü... Onun sahnede canı çıktı, bizim aşağıda. Nick Cave önceki gece İstanbul’u bağrına bastı, İstanbul da onu. Bir şey olacak ve Nick Cave sahneye çıkmayacak. Nedense buna inanmıştım: Nick Cave sahneye çıkmayacak, çıkama yacak. Oysa aylar öncesinden gele ceği duyurulmuş, yerler haftadan önce ayırtılmış, dostlarla sevgililerle sözleşilmiş, akın akın Küçükçiftlik Park’a gidilmiş ve üstelik turne bo yunca herhangi bir konser iptali de olmamış. Ama işte, bir şey olacak ve Nick Ca ve çıkmayacak. Yanıldım. Nick Cave önceki gece 25. İstan bul Caz Festivali’nin EMRAH konuğu olarak Küçük KOLUKISA çiftlik Park sahnesi ne çıktı. Söz verdiği gi bi 21.30’da, bize göre sahnenin so lundan geldi ve sağ elini kaldırıp se lam verdi. Siyah takım elbisesi (üç parçalı, yeleği falan her şeyi tam dı), beyaz gömleği (uzun yakalı, ye niden moda olmalı) ve her zamanki gibi kuzguni siyah saçlarıyla nere deyse hiç değişmemiş gibiydi. “Ske leton Tree” albümünden “Jesus Alo ne” ile başlayan ve grubu Bad Seeds ile birlikte 2 saat süren konser bo yunca Nick Cave şarkı söyledi, piya no çaldı, atladı, zıpladı, terledi, küf retti, seyircinin içine daldı, mikrofo nu fırlattı, sahneye tükürdü... Hava ya çok güzel tekmeler savurdu, hat ta bir tane de nota sehpasına vurdu ve notalar havalara uçuştu. Yetme di, seyircilerin arasına indi (hemen arkasından can havliyle koşturan bir korumayla birlikte), omuzlarda yükseldi, insanlara dokundu, elle rini tuttu, hatta 100 kadar izleyici yi sahneye çıkardı... Bir ara sigara içen biriyle ufaktan muhabbet bile etti (“Ben bıraktım ama sen çok gü zel görünüyorsun sigaranla”). Tuhaf bir akşamdı ve ben yanıldım, Nick Cave sahneye çıktı. Hayata tutunmak için Nick Cave’i sahnede gördüğüm andan itibaren aklıma gelip yerleşen ve bir türlü gitmeyen soru şuydu: Nasıl başa çıkıyor, nasıl şarkı söyleyebiliyor. Herkes biliyor ya artık, bundan neredeyse tam 3 yıl önce (14 Temmuz’da) 15 yaşındaki oğlu Arthur’u berbat bir kaza sonucu yitirdi Nick Cave. Bana sorarsanız tüm biyografisi de o gün değişti, sıfırlandı. Kalkıp canına kıysa kimse şaşırmazdı. Bu yüzden hep anlamaya çalıştım, nasıl hayata tutunduğunu, nasıl sahneye çıkıp şarkı söyleyebildiğini. Önceki gece görmüş oldum. Belki biraz da anlar gibi oldum. Belki siz de anlayabilirsiniz. Belki. Hani hep ayin gibi olduğu söyleniyor ya Cave’in konserlerinin. Nick Cave & The Bad Seeds neler söyledi 1. “Jesus Alone” 2. “Magneto” 3. “Do You Love Me?” 4. “From Her To Eternity” 5. “The Mercy Seat” 6. “Red Right Hand” 7. “Shoot Me Down” 8. “Into My Arms” 9. “The Ship Song” 10. “Girl In Amber” 11. “Tupelo” 12. “Jubilee Street” 13. “The Weeping Song” 14. “Stagger Lee” 15. “Push The Sky Away” 1. bis “City of Refuge” 2. bis “Rings of Saturn” Tam öyle değil. Daha doğrusu biraz ters bir ayin. Yani izleyicinin kendinden geçip arındığı, sağaldığı bir ayin değil de daha çok Nick Cave’in yaşadığı bir ayin... Kendi kendini avutmaya çalıştığı, acısını azaltmaya uğraştığı, izleyicilere dokunarak onların yaşam enerjisiyle beslendiği bir ayin. Hayata tahammül edebilmek için, ayakta durabilmek, nefes almayı kabullenebilmek için yapabileceği tek şeyi yapmak gibi... Sahneye çıkıp insanlarla olmak: Yalnızlığından, o kahredici yalnızlığın getirdiği uğursuz hayallerden kurtulmak için... İçine akıttığı gözyaşlarını kurutmak için... Ben bu nu gördüm önceki gece. Başkasını bilemem. Hayatlarımıza dokundu Yaşımız gereği Elvis’e yetişemedik, ne de Sinatra’ya. Kalçasının bir hareketiyle kitleleri çıldırtan “Kral”ı ya da takım elbisesiyle, elinde sigarasıyla bambaşka bir ekol olan “Ol’ Blue Eyes”ı canlı canlı sahnede göremedik belki ama, savurduğu tekmeyle akılları dağıtan, şık kıyafetiyle zarafetinden ödün vermeyen, efsunlu sesiyle hayatlarımıza dokunan Nick Cave’i, hem de evelallah iki kere, izlemiş olduk. Uzunca bir süre bize yeter herhalde. ‘Müziğe tutunun’ Hollandalı sanatçı Caro Emerald, 25. İstanbul Caz Festivali kapsamında bu akşam Zorlu PSM’de konser verecek ORHUN ATMIŞ İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın (İKSV) bu yıl 25’incisini düzenlediği İstanbul Caz Festivali’nde yavaş yavaş sona geliniyor. 17 Temmuz’da kapanışını yapacak festivalde bugün “Back It Up” ve “A Night Like This” gibi şarkılarıyla bilinen Caro Emerald, Schindler sponsorluğunda Zorlu PSM’de (21.45) sahne alacak. Emerald’la İstanbul’a gelmeden önce kısa bir söyleşi yapma imkânı yakaladık. İlk kez İstanbul’a yine bir temmuz ayında ve İstanbul Caz Festivali’nde 2012 yılında gelen sanatçı, her fırsatta sevdiğini söylediği Türkiye’ye en son iki sene önce uğradı. Geçen yıl “Emerald Island” adında bir “EP” yayımlayan başarılı sanatçı, bu albümün turnesinin şu ana kadar yaptıkları en iyi şov olduğunu söylüyor. Emerald, konsere gelen insanlara atmosferi ise “Koltuğunuza oturduğunuzu ve sizi uzaktaki bir tropikal adaya taşıdığı nı hayal edin” sözleriyle anlatıyor. 37 yaşındaki müzisyen, konserde ayrıca insanların henüz dinlemediği yeni düzenlemelerin de olacağını belirtiyor. Caro Emerald’a Lou Reed’den Lady Gaga’ya birçok müzisyenin şarkılarına “cover” yaptığını, bu şarkıları nasıl seçtiğini sorduğumuzda, “Kendi yaptıklarımdan farklı olmalarına dikkat ediyorum. Öbür türlü sıkıcı bir hale gelebilir” yanıtını veriyor. Sanatçı, bu konserde de Nat King Cole tarafından 1948’de yayımlanan “Nature Boy” şarkısını söyleyeceğini dile getiriyor. Son olarak, enerjik ve mutluluk verici şarkılarıyla dikkat çeken Caro Emerald, “İnsanlar Türkiye’de de her şeye rağmen gülüp eğlenmeye çalışıyorlar. Onlara bir mesajınız olacak mı” sorumuzu “Lütfen müziğe tutunun. İçtenlikle şuna inanıyorum ki müzik böyle zor zamanlarda sizi en doğru şekilde iyileştirecek tek şey” şeklinde yanıtlıyor. Palmira’da heykellerin onarımına başlandı... Şam Ulusal Müzesi’nden uzmanlar, antik Palmira’da IŞİD’den kurtarılan heykellerin onarımına başladı. Suriyeli uzmanlara bu süreçte söz verildiği gibi UNESCO uzmanları değil Rus uzmanlar yardımcı oluyor. Batı ülkeleri ve UNESCO dahil uluslararası örgütler, Palmira’nın onarımına yardımcı olmaya hazır olduklarını açıklamış ama bugüne kadar hiçbir katılımda bulunmamıştı. Sputnik muhabirinin aktardığına göre, Şam Ulusal Müzesi Genel Müdürü Mahmud Ali Hamud, müzeye ait laboratuvarın uzmanlarının Palmira’da IŞİD’den kurtarılan heykellerin onarımına başladığını belirterek, “Palmira’da UNESCO temsilcileri yok” dedi. Kurtarılan heykellerin onarımı için para Suriye hükümeti tarafından verildi. Onarıldıktan sonra heykeller halka sergilenecek. Savaş sırasında faaliyeti askıya alınan müzenin kendisi de 2 ay sonra açılmayı planlıyor. Şam Ulusal Müzesi Laboratuvarı Direktörü Muhammed Halid Esad da şu açıklamada bulundu: “Şimdi 8 kişilik grubumuz, kurtarılarak Palmira’dan getirilen heykellerin onarımına başladı. Daha sonra grup genişleyecek, uzman sayısı artacak ve çalışma hacmi de artırılacak. Çalışma çok zor. Teröristler heykelleri çok sayıda parçaya böldü ve biz onları deyim yerindeyse puzzlle gibi toplamaya çalışıyoruz. Moskova merkezli Puşkin Devlet Müzesi uzmanları bize yardımcı oluyor. Onlar, mozaik ve kültürel değerlerin küçük parçaların onarımıyla ilgili tavsiyelerde bulunuyor. Bu çok önemli bir yardım”. Muhammed Halid Esad, “Zararı ve Palmira’nın onarımı için gerekecek parayı hesaplamak zor. Ama biz anıtların onarım planını hazırladık. UNESCO bunu nasıl görüyor bilmiyorum, onların uzmanları bizimle görüşmedi. Ancak Rusya’dan mimarların buraya geldiğini biliyorum” diye anlattı. Angelina Jolie ve Elle Fanning. ‘Malefiz 2’nin gösterim tarihi belli oldu Angelina Jolie’nin başrolde yer aldığı ve çekimleri halen süren Malefiz’in (Maleficent) devam filminin vizyon tarihi açıklandı. 2014 yapımı fantastikaksiyon türündeki filmin devamı ABD’de 29 Mayıs 2020’de gösterime girecek. İlk filmin başrol oyuncuları Ange lina Jolie ve Elle Fanning’e Malefiz 2’de (Maleficent 2) Chiwetel Ejiofor, Robert Lindsay, Harris Dickinson, Sam Riley, Imelda Staunton, Juno Temple, Lesley Manville ve Michelle Pfeiffer da katıldı. Robert Stromberg tarafından yönetilen film, Uyuyan Güzel filminin hikâyesini kötü peri Malefiz’in gözünden anlatıyor. Yasak arası sanat… Evet, ne bekliyorduk? Seçim öncesi verilen vaatleri mi? OHAL kalkacak, daha çok özgürlük, daha çok demokrasi mi? Güldürmeyin beni… O nedenle yılların tiyatrocusu Orhan Aydın’ın gözaltına alınmasına şaşmadım. Gerekçe: “Yaşasın Hayat, Yaşasın Tiyatro” dediği için Erzurum’dan; “Darbenin siyasi ayağı araştırılsın” dediği için darbecilikle Antalya’dan ihbar edilmesi… Orhan Aydın iddiaları redetti ve serbest bırakıldı… İki gündür sanat çevrelerini kahreden bir başka olay Fazıl Say’ın Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda vereceği konserin iptal edilmesi. Dünkü gazetemizde okudunuz. Kente nefes aldıran bu açıkhava tiyatrosu İstanbul Büyükşehir Belediyesine ait. Gözler derhal oraya çevrildi. Zaten politik baskı söylentileri vardı. Ama Büyükşehir Belediyesi bizden kaynaklanmıyor diyor. Organizasyonu üstlenen Atlantis Yapım ise susuyor. Fazıl Say Instagram’daki duygusal açıklaması dışında konuşmayacak ve zaten konuşmamalı da… Ama biz? Biz Fazıl Say’ın dünyadaki başarılarını ve konumunu bilenler, Türkiye için önemini kavrayanlar onu sevenler konuşabiliriz, sorabiliriz. Sormalıyız da. Kim, Fazıl Say’ın Türkiye’de dinleyicisiyle buluşmasını engellemek ister? Kim, neden? (Bu arada Sevgili Fazıl Say’ın annesinin bir an önce sağlığına kavuşup yoğun bakımdan çıkmasını ve sanatçımıza güç diliyorum.) Devlet Opera, Bale ve Tiyatroları’nın geleceği Tam bu yazıyı yazıyordum ki bir haber geldi: “Devlet Opera Bale ve Tiyatroları kapatıldı” diye… Yok deve! (okurlardan özür dilerim…) Hayır efendim. Öyle bir şey yok. Şimdilik sadece KHK ile Cumhurbaşkanı’na bağlandı… Cumhurbaşkanı bilmez mi hiç kapatmanın rezillik olacağını. Onca sanatçının kapı önüne konmayacağını. Bırakın dünyanın, kendi suratımıza bakamayacağımızı; Atatürk’ün ‘her şey olabilirsiniz ama sanatçı?’... dediğini… Turizmci Kültür Bakanı hiç izin verir mi buna!? AKP iktidarı sırasında hani “Türkiye Sanat Kurulu Yasa Tasarısı” Meclis’e sunulmuş, opera ve bale ile tiyatronun birleştirilmesi istenmiş; sanat çevreleri de karşı görüşle, protestolarla ve kamuoyundan gelen baskıyla yasanın çıkması engellenmişti ya… İşte şimdi sıkıysa karşı görüş, sıkıysa protesto, sıkıysa kamuoyu baskısı… Bir kararnameyle hoşça kal özerklik…Ne bekliyorduk ki? Ama bu kurumlar ‘gerçekten özerk miydi’ diye de sorulur elbet! Şimdi göreceğiz bakalım, yeni uygulama neler getirip neler götürecek… Bütün bunlardan söz etmek yerine, bugün bütün bu köşeyi muhteşem bir olaya ayırmak istiyordum… Yerim azaldı ama sığdırmaya çalışacağım: Donizetti Kraliçeleri Leyla Gencer’in aramızdan ayrılışının onuncu yılı nedeniyle Borusan Sanat müthiş bir esere imza attı. Donizetti Kraliçeleri “Donizetti Queens” adlı bir albümde 3 tarihi kaydı bir araya getirdi. Koleksiyon değeri taşıyan albüm Anna Bolena’nın (1958 Milano), Roberto Devereux’nun (1964 Napoli) ve Maria Stuarda’nın (1967 Floransa) kayıtlarını bir araya getiriyor. A.K. Müzik etiketiyle piyasaya çıkan albüme, İtalyanca, İngilizce ve Türkçe üç dilde libretto ve Leyla Gencer’in “Donizetti’nin Üç Kraliçesi” başlıklı Trieste Semineri notlarının da bulunduğu geniş kapsamlı bir kitap eşlik ediyor. Leyla Gencer’in çok geniş repertuvarında sayısız Donizetti eseri var. Ancak bu üçünün önemi başka. Onu bir yerden alıp farklı bir çizgiye yerleştiren olağanüstü yorumlar… Borusan Sanat’ın Genel Müdürü Ahmet Ereli şöyle diyor: “Leyla Gencer denince, Donizetti’nin unutulmuş operalarının gün ışığına çıkarılması ve repertuvarda tekrar yer almasını tarif eden ‘Donizetti Rönesansı’ndan söz etmemek mümkün değil. Biz de onun, sıra dışı yorumlarıyla, kariyerinde çok önemli yere sahip Donizetti’nin üç operasını tematik bir bütünlük içinde sunmaya karar verdik.” Şu anda A.K. Müzik’te satılan CD’ler sonbaharda Amazon’da da satılmaya başlanacak. Dinleyin. Yaşamda güzel şeyler olduğunu da görün, duyun, hissedin. Sinirleri yatıştırmaya, pes etmemeye birebir geliyor… C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle