28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 19 Haziran 2018 EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: EMİNE BİLGET 100 ay görüş yasağı haber 9 Halkın Hukuk Bürosu operasyonunda tutuklanan stajyer avukat Naim Eminoğlu’na ceza Halkın Hukuk Bürosu’na (HHB) yönelik operasyonda tutuklanan stajyer avukat Naim Eminoğlu’na 100 ay ziyaretçi görüşünden men cezası verildi. Eminoğlu, aynı soruşturmada tutuklanan Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı ve avukat Yaprak Türkmen’in Silivri’de ağır tecrit koşullarında tutulduğunu, kendilerine gönderdikleri mektupların keyfi olarak verilmediğini ifade etti. Cezaevinde sohbet hakkının kullandırılmadığını, buna karşı direndikleri için hapishane yönetiminin kendisine 100 ay ziyaretçi görüşünden men cezası verdiğini belirten stajyer avutat Eminoğlu, gazetemize gönderdiği mektupta, şu ifadeleri kullandı: “Uygulanmayan sohbet hakkımızın uygulanmasını istediğimiz için ve direnme hakkımızı kullandığımız için hapishane yönetimi kukun temel kaidelerin den olan ‘cezaların şah siliği’ ilkesi de böyle ih lal edilmiş oluyor. Aslın da böyle direniyor olma mızın bir nedeni de ki bence asıl nedeni tecrit ve izalosyon politikası na karşı çıkmaktır. Soh Eminoğlu Kozağaçlı bet hakkımız bu program kapsamında bakan lığın talimatı ile uygu lanmıyor. Direnme hak kımızı kullandığımız bizleri disiplin cezaları ile yıldırmaya çalışıyor. Ancak bu cezalar, baskılar, yıldırmak bir yana öfkemizi için bu hak uygulanmadığı için tutsaklara görüşten men, hücre gibi cezalar veriliyor.” ve kararlılığımızı artırıyor. Hapishane yönetimi tarafıma 100 ay (her bir ceza 1 ay olmak üzere) ziyaret Kozağaçlı ve Türkmen ağır tecritte çi görüşünden men etme cezası ver Tutuklanmadan önce Çağdaş Hu di. Bu cezalarla hem tutsağı hem de kukçular Derneği (ÇHD) Genel Baş ailesini cezalandırmış oluyorlar. Hu kanı Selçuk Kozağaçlı’nın yanın da stajyerlik yaptığını belirten Eminoğlu, Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan Kozağaçlı ve avukat Yaprak Türkmen’in tecritte tutulduğunu vurgulayarak, mektubunu şöyle sürdürdü: “Avukatım, ağabeyim Selçuk Kozağaçlı da tutuklandığı günden bu yana ağır bir tecrit işkencesine maruz kalıyor. Bu tecridi kırmak için Selçuk abiye mektuplar yazıyorum ancak Silivri hapishanesi keyfi bir şekilde vermiyor. Bu haksız uygulama ile elimizden geldiğince mücadele etmeye çalışıyoruz. Adalet Bakanlığı’na, Silivri Hapishanesi Müdürlüğü’ne, savcılara, mahkemelere, ‘bu tecrit uygulamasına son verin, avukat Selçuk Kozağaçlı ve avukat Yaprak Türkmen’i tek tutmayın’ diye sürekli dilekçeler yazıyoruz. Gelen cevaplar genelde ‘bu durum bizim sorumluluğumuz değil’ şeklinde oluyor. ” l Yurt Haberleri Polisi myaükdmüırşü Hiç kullanmadığı telefon yüzünden ihraç edildi, amirinin kullandığını ispat etse de 16 ay sonra görevine dönebildi SİNAN TARTANOĞLU Şırnak Emniyet Müdürlüğü’nde görevli polis, adına kayıtlı telefon hattı ile ByLock programı kullanıldığı gerekçesiyle Kasım 2016’ta ihraç edildi. Hakkında başlatılan soruşturmada, ByLock olduğu iddia edilen telefonun, görevli olduğu Şırnak Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube amirleri tarafından kullanıldığı tespit edildi. Hatta, ByLock raporunda işaret edilen hattın ve telefonun Şırnak İl Emniyet Müdür Yardımcısı’na tahsis edildiği belirlendi. İhracından 6 ay sonra savcılık kararı ile aklanan polis, OHAL Komisyonu tarafından da ihracından 16 ay sonra da kamu görevine iade edildi. Şırnak İl Emniyet Müdürlüğü’nde görevli bir polis memuru, 15 Temmuz darbe girişiminden 4 ay sonra, Konya İl Emniyet Müdürlüğü’nde görevliyken, 16 Kasım 2016’da açığa alındı, 22 Kasım 2016 tarihli Kanun Hükmünde Kararname ile ihraç edildi. İhracına Konya Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hakkında yürüttüğü FETÖ soruşturması gerekçe gösterildi. Polis hakkında FETÖ soruşturması, adına kayıtlı GSM hattı üzerinden, 21 Aralık 2014’ten itibaren FETÖ/PDY mensuplarının örgüt içi iletişimde kullandıkları ByLock programının kullanıldığı şüphesi üzerine başlatıldı. 6 ay aklanmayı bekledi Konya Cumhuriyet Başsavcılığı, polis hakkındaki soruşturmasını, 9 Haziran 2017’de, ihracından yaklaşık 6 ay sonra tamamladı. Polisin, savcılık savunmasında, ByLock yüklü olduğu iddia edilen GSM hattının “Şırnak Emniyet Müdürlüğü kurumsal hizmetinde kullanılmak üzere adına gönderilen hatlardan olduğunu, adına gönderilen 3 hattın Güvenlik Şube Müdürü, Çevik Kuvvet Şube Müdürü ve Güvenlik Şube’den sorumlu il emniyet müdür yardımcısı tarafından kullanıldığını” belirttiği görüldü. Bunun üzerine savcılık, görevli olduğu dönemle ilgili savunması karşılığında Şırnak Emniyet Müdürlüğü’ne başvurdu. Polisin ihracı ile sonuçlanan skandal, savcılık ile emniyet müdürlüğü arasında yapılan yazışmadan ortaya çıktı. Buna göre, ‘toplumsal olaylar iletişim’ projesi kapsamında Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından, Şırnak Emniyet Müdürlüğü’ne 3 adet telefon teslim edildi. Polisin, Bylock yüklendiği gerekçesiyle ihracına neden olan hat ve telefon ise 24 Ekim 2013’te İl Emniyet Müdür Yardımcısı’na tahsis edildi. Tahsis edilen telefon bu tarihte Güvenlik Şube Müdürü tarafından teslim alındı. Telefon, yaklaşık 17 ay, İl Emniyet Müdür Yardımcısı tarafından kullanıldı. Savcılık kararında, “Bylock raporunda bahsedilen telefon hattının ve telefonların şüpheli adına kayıtlı olsa bile Güvenlik Şube Müdürlüğü amirleri tarafından kullanıldığı, şüphelinin Bylock kullandığına dair bir delilin olmadığı, aramada ele geçirilen dijitallerinde yapılan incelemede de herhangibir suç unsuruna ratstlanmadığı ve şüphelinin FETÖ üyesi olduğuna dair başka bir delilin elde edilemediği” ifadeleri kullanıldı. Savcılık polis hakkında takipsizlik kararı verdi. Komisyon, polisin savcılık kararı ile aklanmasından 10, ihraç edilmesinden 16 ay sonra iade kararını vermiş oldu. l ANKARA 301 madencinin katledildiği iş cinayetiyle ilgili dava bugün ‘Karanlıktan çıkış davası’ Soma’da 301 kişinin katledildiği iş cinayetiyle ilgili 5’i tutuklu 51 sanığın yargılanmasına, Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki dava kapsamında bugün yeniden başlanacak. Sosyal Haklar Derneği’nden ve madenci ailelerin avukatlarından Can Atalay, yoksullukları istismar edilen ve ekmeklerini kazanırken göz göre göre öldürülen tüm insanlar açısından, Soma Davası’nın çok önemli olduğunu vurguladı. Olayın ar dından başsavcılığın olmayan gerekçelerle dosyayı 1.5 yıl beklettikten sonra davanın açılabildiğini belirterek, şunları söyledi: “Bu davayı neden takip ettikleri sorulduktan sonra avukat arkadaşlarımız tutuklandı. İnsanların babalarının, eşlerinin, oğullarının ve çalışma arkadaşlarının davalarını takip etmemesi için, siyasi iktidar ve şirket her şeyi ama her şeyi denedi. Mahkeme başkanı ve 1 üye başka yere gönderil di. Bu dosya siyasi iktidarın açık ve örtülü tüm müdahalelerine karşın bu aşamaya kadar getirilebildi. Türkiye işçi sınıfının tarihine geçecek bu davanın sonunda da, bu karanlıktan çıkış için mücadele edenlerin aileleri yalnız bırakılmamalı.” Son duruşmada mütalaasını veren savcı, Soma Kömür İşletmeleri AŞ’nin sahibi Alp Gürkan’ın tutuklanmasını istemişti. l YUSUF ÖZKAN / İZMİR Suruç’ta 1 gözaltı dahaMehmet Şenyaşar da, tedavisinin ardından gözaltına alındı Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde geçen cuma günü seçim çalışması yapan AKP milletvekili ve adayı İbrahim Halil Yıldız’ın esnaf ziyareti sırasında yaşanan tartışmanın ardından çıkan silahlı kavgada Yıldız’ın kardeşi Mehmet Şah Yıldız ile esnaf Celal ve Adil Şenyaşar ile babaları Esvet Şenyaşar’ın ölümüyle ilgili soruşturma sürüyor. Olayda babası ve iki kardeşi ölen Mehmet Şenyaşar, Gaziantep’te tedavi gördüğü hastaneden taburcu edildikten sonra gözaltına alındı. Şenyaşar, Şanlıurfa Adliyesi’ne götürüldü. Fadıl Şenyaşar ise pazar günü tedavisinin ardından çıkarıldığı mahkemece “Kasten öldürme, ruhsatsız ateşli silahları ve mermileri satın alma, bulundurma, yaralama” suçlarından tutuklanmıştı. Olayla ilgili çarşı esnafı ve hastane çalışanlarının ifadeye çağrıldığı belirtildi. Oğulları Adil ve Celal ile eşi Esvet’i TTB: İnceleme yapmak istiyoruz Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi, Suruç’ta yaşananlarla ilgili Merkez Konsey binasında basın toplantısı düzenledi. TTB Merkez Konseyi adına konuşan Prof. Dr. Sinan Adıyaman, saldırıda yaşamını yitiren 4 kişi için başsağlığı dileyerek, “Her koşulda yaşatmak için var olan hekimler ve TTB olarak yaşa nan bu katliamdan büyük kaygı duymaktayız. Üstelik ölümlerden ikisinin hastanede olması kaygılarımızı daha da artırmaktadır. Gerçeklerin bir an önce ortaya çıkarılması için TTB heyetinin Suruç Devlet Hastanesi’ni ziyaret etmesi ve inceleme yapabilmesine olanak sağlanmasını talep ediyoruz” diye konuştu. kaybeden Emine Şenyaşar ise Mezopotamya Ajansı’na konuştu. Olayın 2 gün öncesine dayandığını söyleyen anne Şenyaşar, “Gelmişler dükkâna oğluma ‘oyunuzu bize verin’ demişler. Oğlum da onlara ‘Oyumu Kürtlere vereceğim’ demiş. Oğlum ‘Bunlar beladır başımıza iş açarlar’ deyip 2 gün dükkânı açmadı. Üçüncü gün arifeydi gitti dükkânı açtı. Onlar da bu kez silahlarıyla gelip katliam yaptılar” dedi. Anne Şenyaşar “Hastanenin içine girer girmez 20 erkek etrafını sardı. Serum şişesinin asıldığı demirlerle kafasına vurdular. Linç ettiler sonra da kafasına kurşun sıktılar. Kafasına kurşun sıkanı görsem tanırım” diye konuştu. l Yurt Haberleri Polis baskısı arttı KESK İstanbul Şubeler Platformu’nca yapılan basın toplantısında konuşan Eğitim Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan, “70 haftadır işine, ekmeğine, geleceğine, haklarına sahip çıkan KESK’li arkadaşlarımızın hukuksuz gözaltı süreci devam ediyor. KESK olarak, Eğitim Sen olarak hukuksuz ihraçlara karşı mücadelemize devam edeceğiz. Mutlaka ama mutlaka KHK’ler gidecek biz kalacağız’’ dedi. Toplantıda yapılan açıklamada, KESK li kamu emekçilerinin Bakırköy, Kartal ve Kadıköy’de 70 haftadır OHAL ve KHK uygulamalarına karşı mücadele ettiği hatırlatılarak, şöyle dendi: “Seçim döneminin başlamasıyla birlikte bu direniş alanlarına yönelik polis baskısının da arttığına ve iyice hukuksuz ve keyfi bir hal aldığına şahit olduk. Bu durumun nedeni kuşkusuz AKP iktidarının gerçekleri özellikle seçim döneminde halktan gizleme ihtiyacıdır. ” Kayyımın son icraatı Diyarbakır’ın Lice ilçesinde belediyeye atanan kayyım, Diyarbakır’da 2013 yılında Öcalan’ın yakalanışının yıl dönümündeki gösterilerde zırhlı polis aracı tarafından ezilerek yaşamını yitiren 19 yaşındaki Şahin Öner’in adının verildiği Şahin Öner Eğitim Destek ve Kültür Evi’ni yıkarak yerine semt pazarı yaptı. Kayyım atanmadan önce DBP’li beledile tarafından açılan Şahin Öner Eğitim Destek ve Kültür Evi, kreş olarak hizmet veriyordu. Lice Belediyesi’nde geçen yıl görevli olan kayyım, 2009’da koyunlarını otlattığı sırada havan mermisi sonucu yaşamını yitiren 12 yaşındaki Ceylan Önkol Parkı’nın adını da değiştirerek parka Silvan’da 30 Ağustos 2015’te bombalı saldırıda yaşamını yitiren 13 yaşındaki Fırat Sımpil’in adını vermişti. l DİYARBAKIR/Cumhuriyet Paçalardan akan ne? Parlamento çoğunluğunu kaybetme ve başkanlık seçiminin ikinci tura kalması ihtimali arttıkça, AKP tarafında gerginliğin de arttığı görülüyor. Meclis’te azınlığa düşmüş Tayyip Erdoğan’a karşı seçmenlerinin ikinci turda ne tür bir davranış sergileyecekleri bilinmiyor. Bu da gerginliğin saldırganlığa dönüşmesine yol açıyor. Başta HDP, ondan sonra CHP ve İYİ Parti faaliyetlerine karşı fiziki saldırıların yer yer boy göstermesinin yanında, sözlü saldırılar kaba yalan desteğinde giderek yoğun biçimde kullanılıyor. Suruç’taki münakaşa sonrası yaşanan elim çatışmayı, tek taraflı bir mağduriyet hikâyesine dönüştürme çabası bunun en anlamlı örneği. AKP milletvekilinin koruması olan kardeşi Mehmet Yıldız’ın ölmesini “şehadet” olarak tanımlarken, DBP’nin eski yöneticisi esnaf Esvet Şenyaşar ve iki oğlunun ölümünden hiç bahsetmeyen, yokmuş gibi yapan, insanlığını yitirmiş bir zihniyet sergileniyor. Üstelik kavga sırasında değil, hastanede linç sonucu Esvet Şenyaşar ve bir oğlunun öldüğü konusunda güçlü tanıklıklar varken, AKP propaganda dairesi Nazi propaganda ustalarına parmak ısırtacak bir beceri sergiliyor. Ama toplumda beklenen etkiyi yaratamıyor. Seçime az bir zaman kala, fırtına öncesi sessizliği andıran bir durum var sanki. Bir yandan miting alanları dolup taşıyor, diğer yandan kararlı bir sakin bekleyiş sergileniyor. AKP yönetimini en çok bu sonuncu tavır endişelendiriyordur. Bu nedenle kaba yalan konusunda tahayyül sınırlarını zorluyor bazı AKP sözcüleri. Bunlardan biri, İçişleri Bakanı makamından konuşan Süleyman Soylu. “Suruç’taki olayın sebebi ve müsebbibi Muharrem İnce’dir. Çok nettir. Bunlara bu şımarıklığı veren, bunları siyasetin özünden ayırıp şiddete doğru yönelten anlayışın kendisi Muharrem İnce’dir” cevherini yumurtladı. Kendisinin 2009’da Tayyip Erdoğan’a “bu milleti kandırıyorsun, bu ülkenin insanlarını istismar ediyorsun” diye meydanlarda haykırmışlığı vardır. 2015’te ise “Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’nin ilelebet ve ebedi başkanıdır” diyerek, AKP saflarında bile rahatsızlık yaratmıştır. Şimdi herhalde AKP Genel Başkanı’nın, HDP’nin cumhurbaşkanı adayı Demirtaş’a “teröristbaşı” sıfatını yakıştırma ihtiyacı duyacak kadar paniklediğini görünce, kendisi de iftirada el yükseltmek ihtiyacı duymuş olmalı. Maalesef ülkemizde sık olan ağız dalaşının silahlı çatışmaya dönmesi vakasını köpürtmeye, bu ülkenin insanlarını istismar etmeye çabalıyor. Bu belli ki yeterli olmamış, Demirtaş’ın cezaevinde kayda alınmış TRT konuşmasında halkı iktidar ittifakından korkmamaya, seçim sandığına gitmeye çağırırken, “bir oyluk canları var” demesine inanılmaz bir yorum getiriyor. “Bu ne demek, biliyor musunuz? Hepimizi ölümle tehdit ediyor!” diyecek kadar çaresiz kaldığı anlaşılıyor Soylu’nun. Demirtaş, bir oy vererek iktidarı değiştirme çağrısında bulunduktan sonra, “Meydanlarda bağırıp çağırarak insanlara hakaret edip, düşmanlaştırarak halka boyun eğdireceklerini zanneden siyasi karikatürlere halkın kim olduğunu ve gücünü göstermek hiç de zor değil” diyerek, oy vermenin ve verdiği oya sayım sırasında sahip çıkmanın önemine işaret ediyordu. İçişleri Bakanı’nın bunu “ölüm tehdidi” olarak algılanmasına çalışması, kimin panik içinde aklından geçenin aslında böyle bir şey olduğunu ele vermiyor mu? Süleyman Soylu AKP Genel Başkanı’na biat etmeden önce, 2008’de, Tayyip Erdoğan ve hükümeti için “Paçalarından yolsuzluk akıyor” diye iddia etmişti. Şimdi içinde yer aldığı hükümetin paçalarından yolsuzluk akmaya devam ettiğini düşünmeye devam ediyor mudur, bilmiyoruz. Ama kendi paçalarından, endişe bile değil, apaçık korku aktığını ağzından dökülenler açıkça gösteriyor. İktidarı kaybetmekten neden bu kadar korkuyorlar? 18. Munzur Kültür ve Doğa Festivali temmuzda Dersim Dernekleri Federasyonu (DEDEF), her yıl temmuz ayının son haftası düzenlenen 18. Munzur Kültür ve Doğa Festivali’nin OHAL bahane edilerek engellenmesine rağmen yapılacağını duyurdu. DEDEF, festivale katılım çağrısı yaptı. Tunceli’de 2000 yılından bu yana yapılan Munzur Kültür ve Doğa Festivali, son yıllarda OHAL bahane edilerek engellenmeye çalışıldı. Geçen yıl tüm engellemelere rağmen festival, bölge halkının kendi imkânlarıyla gerçekleştirildi. Festival ile ilgili İHD İstanbul şubesinde dün düzenlenen basın toplantısında konuşan DEDEF Genel Başkanı Ali Haydar Ben, bu yıl 18’si gerçekleşecek Munzur Kültür ve Doğa Festivali’nin OHAL gerekçe gösterilerek yasaklanmak istendiğini belirterek, “Bu festival 1994 yılında köy boşaltma ve insansız ulaştırma saldırılarına karşı başladı. Geçen yıl kayyımın yasak kararına rağmen festivali gerçekleştirdik. Bu sene de festivali yapacağız” dedi. Sanatçılar Erdal Yıldırım ve Kibar Aslan de festivalin önünde duran engel her ne olursa olsun onun karşısında olacaklarını belirttti. l İSTANBUL/Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle