18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR 14 Sunay Akın gösterisi bu akşam Şair, gazeteci ve yazar Sunay Akın, Beylikdüzü Belediyesi’nin geleneksel hale getirdiği Ramazan Etkinlikleri’ne bu akşam saat 21.30’da Yaşam Vadisi Sahnesi’nde konuk oluyor. Tek kişilik gösteride Akın, tarihte yaşanmış olayları ve günlük yaşamdan ilginç ayrıntıları seyircilere aktaracak. EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: BAHADIR AKTAŞ [email protected] Salı 29 Mayıs 2018 ‘Özgün, yaratıcı, farklı’ İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Ezcacıbaşı, 16 ülkeden 122 öğrencinin katılacağı Vardiya projesinin Türkiye Pavyonu’nu ‘buluşma ve üretim mekânı’ haline getireceğini vurguladı Venedik Bienali 16. Uluslararası Mimarlık Sergisi Türkiye Pavyonu’nda, “Vardiya” projesinin açılışının ardından görüş tüğümüz İKSV Yönetim Kurulu Baş kanı Bülent Ezcacıba şı “Vardiya projesinin çok özgün, sorgulayan, yaratıcı, farklı bir yak laşımı var. Ziyaretçi EMRAH KOLUKISA leri dinamik bir süreç bekliyor” dedi. Bülent Eczacıbaşı’nın gerçek leştirdiğimiz mini söyle şide paylaştığı görüşler şöyle: Karşılaşma ve üretim... n Genel olarak Mimarlık Bienali’ni ve Türkiye Pavyonu’ndaki Vardiya’yı karşılaştırırsanız, bizim en ayırt edici özelliğimizin ne olduğunu düşündünüz? Türkiye Pavyonu’nda ziyaretçileri durağan bir sergi değil, 122 öğrenci ile mimarlık ve tasarım alanından çok sayıda konuşmacının katılımıyla kurgulanan dinamik bir süreç bekliyor. Vardiya projesinin çok özgün, sorgulayan, yaratıcı, farklı bir yaklaşımı var. Vardiya, bitmiş bir işin sergilenmesinden ziyade Türkiye Pavyonu’nu bir buluşma, karşılaşma ve üretim mekânı haline getirmeyi hedefliyor. Dünyanın farklı ülkelerinden gençleri mimari projeler etrafında bir araya getiren Vardiya’nın, mimar adaylarının dünyalarını genişleten, onları üretime teşvik eden yaklaşımını çok beğendim. Vardiya’nın enformel öğrenme yönteminin bu gençlerin gelecek teki üretimlerine çok olumlu etkileri olacağına inanıyorum. Alışılmış sergi yapısının dışına çıkan yaklaşımları nedeniyle küratöryel ekibi ve Türkiye’yi bienalde bu projenin temsil etmesine karar veren seçici kurulu Bülent Ezcacıbaşı ‘Bizim asli görevimiz’ “Vardiya” projesinin küratörlüğünü Kerem Piker, yardımcı küratörlüğünü Cansu Cürgen, Yelta Köm, Nizam Onur Sönmez, Yağız Söylev ve Erdem Tüzün üstleniyor. Türkiye Pavyonu’nun açılışı için Venedik’e gelen Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürü Şaban Karataş, Vardiya projesinin açılışının ardından düzenlenen akşam yemeğinde konuştu. Karataş “Bakanlığımızın yaptığı bir lütuf değil görevdir. Aynı hedeflerde çalışıyoruz, bizim yapacağımız işi siz yapıyorsunuz. Bu iş Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın asli işidir” dedi. “Bakanlık bu işi tamamen kendi bünyesine mi almak istiyor?” sorusunu yönelttiğimiz Karataş şu yanıtı verdi: “Bu şekilde sorumluluğu alarak işi devletleştirmenin çok verimli olacağı düşüncesinde değilim. Yani burada olabildiği kadar STK’lerin, bu konuda duyarlı kesimlerin, sanatçıların, bilimadamlarının desteklenmesi gerekir. Devletin bu işe girmesi, Sovyet sistemine döner o iş. Mesela İKSV’yle beraber çalışıyoruz. Çünkü, amaçlarımız aynı. Bizim yapacağımız işleri yapıyorlar. Biraz toplumsal gelişmemizle de ilgili, eğer toplumun talepleri kültür anlamında yükselirse o zaman bakanlığın bütçesi de artar. Şu anda biz çok mütevazı bütçelerle çok değerli, kıymetli gördüğümüz için bunları destekliyoruz. Destekliyoruz derken, aslında vazifemiz demek istedim. Yani, maddi destekten bahsediyorum. Onun dışında bakanlığın her türlü bilgi ve birikimini bu çalışmalara katabiliriz.” Karataş, “Peki, maddi olarak desteklediğinizde diyelim, bunun ne kadarına katkıda bulunuyorsunuz. Bir yüzde vermek istesek...” sorusunu da “Yüzde 56 civarı olabilir. Bizim genel bütçemizin içinde yüzde 10. Ama biz İKSV’nin hepsine veriyoruz. Biz zayıf bütçeyle çalışıyoruz. Ama hiçbir zaman bunu mazaret olarak gösterip reddetmemeye çalışıyoruz. İmkânlarımızı sonuna kadar zorlayıp olabildiği kadar katkı sağlamaya çalışıyoruz” sözleriyle yanıtladı. muzu tebrik ediyorum. n Venedik Mimarlık Bienali’nde sergilenen Vardiya aslında bir sergiden çok, küratörlerden Cansu Cürgen’in dediği gibi, bir tersine sergi. Yani her şey altı aylık sürecin sonunda ortaya çıkacak. Bu anlamda, dövizin de bu denli yükseldiği bir dönemde Türkiye Pavyonu’nu hayata geçirmek ekonomik olarak sizi çok zorladı mı? Vardiya’nın alışıldık sergilerden biraz daha farklı bir bütçesi var dediğiniz gibi. Klasik bir projede karşılaştığımız prodüksiyon, nakliye, etkinlik giderlerinin yanı sıra bu seneye özgü bir harcamamız da çoğu Türkiye’den olmak üzere dünyanın 16 ülkesinden 122 öğrencinin uçak biletleri, konaklama ve bir haftalık seyahat masrafları olacak. Öte yandan döviz kurlarındaki durum bizim bütçelerimizi de olumsuz yönde etkiliyor tabii. Süreçle birlikte harcamalar da devam ettiği için aslında maddi sponsorluk ve destek arayışlarımız da devam ediyor. Örneğin genç mimarlık öğrencilerinin ulaşım masraflarına destek konusunda THY ile görüşüyoruz ve iyi haberlerini bekliyoruz. Önümüzde kasım sonuna kadar altı aylık bir süreç var, özellikle mimarlık konusuna ilgi duyan ve destek olmak isteyen kurumlar, bu süreçte Vardiya’ya destek olabilirler. Bakanlığa teşekkür... n Kültür Bakanlığı’nın katkısını yeterli buluyor musunuz? Ekonomik olarak ya da başka şekillerde daha fazla sizi nasıl desteklemelerini umut ederdiniz? Koordinasyonunu İKSV’nin yürüttüğü Türkiye Pavyonu sergisi Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla, Dışişleri Bakanlığı’nın himayelerinde, 2014 yılında vakfımızın girişimi ve 21 destekçinin katkılarıyla kiraladığımız kalıcı mekânda düzenleniyor. Bu yıl Venedik Mimarlık Bienali’ndeki Türkiye Pavyonu’nun açılışını Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürü Sayın Dr. Şaban Karataş ve ekibi ile beraber gerçekleştirdik. Kendileri de konuşmalarında projeyi ve uygulamayı beğendiklerini söyleyerek bizi onurlandırdı ve cesaretlendirdi. Bakanlığımıza maddi ve manevi destekleri için teşekkür ediyoruz. ‘Okullar Okulu’ n İstanbul Tasarım Bienali için hâlâ bir sponsor arayışı sürüyor yanılmıyorsam. Bu konuda bir ışık var mı? Prodüksiyon bütçelerinin büyüklüğü nedeniyle 2012, 2014 ve 2016 yıllarında İstanbul Tasarım Bienali için birden çok bienal sponsorunun katkılarını gerektiren bir sponsorluk yapısı kurgulanmıştı. 4. İstanbul Tasarım Bienali’nin sponsorluğunu ise tek başına VitrA üstlenecek, ancak farklı temalar ve projeler için sponsor arayışımız ve farklı firmalarla görüşmelerimiz devam ediyor. “Okullar Okulu” başlığıyla düzenlenen bu bienalde de tasarımın hayatımızdaki farklı temalarla ilişkilerine dair önemli tartışmaların yürütüleceği önemli bir uluslararası platform oluşturulacak. Biz de tasarımın geleceğinde rol almak isteyen, bu alanda yapacağı yatırımı önemseyen özel kuruluşlarla işbirliği fırsatları yaratmak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. YEKÜV VASFİ RIZA ZOBU 2018 TİYATRO ÖDÜLLERİ Saran ve Uzun’a ödül 21. Yüzyıl Eğitim ve lü” ise Ecem Uzun’a verilKültür Vakfı’nın di. Ödüller Zorlu PSM’de geleneksel olarak dü sahnelenen oyundan zenlediği Vasfi Rıza Zo sonra her iki tiyatrocuya bu Ödülleri’nde bu yıl YEKÜV Başkanı Işın Öz “Martı” oyunuyla “Onur demir ve YEKÜV Başkan Ödülü” Tilbe Saran’a, Yardımcısı Tülay Erkan “Genç Tiyatrocu Ödü tarafından verildi. La Scala Filarmoni’den görkemli konser... İstanbul FesCtaizvali Pelin Güneş Quartet Genç cazcılar sahneye İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından Garanti Bankası’nın sponsorluğunda düzenlenen 25. yaşını kutlayan İstanbul Caz Festivali kapsamında gerçekleştirilecek Genç Caz konserlerinde sahne alacak müzisyenler belirlendi. Genç Caz Seçici Kurulu tarafından, fusion caz, rock caz, funk caz, latin caz, pop caz, acid caz, blues, soul, R&B, elektronik caz ve benzeri tarzlarda yapılan başvurular sonrasında gerçekleşen değerlendirme konserinde, halka açık yapılan elemelerle belirlenen Art Blakey Tribute Band, JmH, The Kites, Nar, Pelin Güneş Quartet ve Portrait and A Dream festivalin bu yıl da 7 ve 8 Temmuz tarihlerinde Beylikdüzü Yaşam Vadisi Parkı ve Fenerbahçe Khalkedon ile Fenerbahçe Parkı’nda gerçekleştirilecek Parklarda Caz etkinlikleri kapsamında ücretsiz gerçekleştirilecek Genç Caz konserlerinde yer alacaklar. Türkiye’de amatör veya yarı profesyonel olarak müzikle ilgilenen genç müzisyen ve toplulukların festival programında yer alabilecekleri bir platform oluşturmanın yanı sıra onları teşvik etmeyi ve profesyonel müzik dünyasına hazırlamayı da amaçlayan Genç Caz’ın Seçici Kurulu’nda bu sene Aycan Teztel, Cem Tuncer, Cenk Erdoğan, Feridun Ertaşkan, Ferit Odman, Hediye Güven, Hülya Tunçağ, Sevin Okyay, Yekta Kopan ve İstanbul Caz Festivali Direktör Yardımcısı Harun İzer yer alıyor. Konserde şef Harding ve piyanist Trifonov etkileyici bir performans sergiledi. 46.İstanbul Müzik Festivali kapsamında İstanbul’a gelen La Scala Filarmoni Orkestrası, önceki akşam Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda konser verdi. Konserde şef Daniel Harding ve piyanist Daniil Trifonov etkileyici bir performans sergiledi. La Scala Filarmoni Orkestrası’nın konuk şefi olarak İstanbul’a gelen Daniel Harding, konsere gösterilen ilgiden çok memnun olduğunu dile getirirken, “İstanbul gibi büyülü bir şehirde Türk seyircisiyle buluşmaktan büyük keyif aldım” dedi. Grammy ödüllü piyanist Daniil Trifonov ise “Köklü bir müzik geleneğine sahip olan Türkiye’de ilk kez La Scala Filarmoni Orkestrası ile birlikte çalma şansı buldum” dedi. Konserde Gioachino Rossini’nin Sevil Berberi Uvertürü, Sergei Prokofiev’in No. 3 Do Majör, op. 26 adlı piyano konçertosu ve Ludwig van Beethoven’ın Senfoni No. 3 Mi bemol Majör, op. 55, “Eroica” adlı yapıtları La Scala Filarmoni Orkestrası tarafından çalındı. Özgünaydın’ın konuğu Ayşe Kulin Lütfi Özgünaydın’ın çektiği Yaşar Kemal ile başlayan “Yazarların 40 Fotoğrafı” gösterim etkinliği yarın saat 19.30’da yazar Ayşe Kulin ile devam ediyor. Gösterimin ardından Kulin ile söyleşi yapılacak. Yazarlar Projesi’ne Ekim ayına kadar ara verilecek. “Yazarların 40 Fotoğrafı” projesinin ekim ayı konuğu ise Prof. Dr. Cevat Çapan olacak. Tilbe Saran’a mutlu yaşlar Tilbe Saran 21 Mayıs’ta doğmuş. Raslantı sonucu Google’da gördüm. Yıllardır yazmayı düşündüklerimin tam zamanı. Tilbe şimdilerde Çehov’un Pürtelaş Tiyatro yapımı ‘Martı’sının Arkadina’sı olarak gündemde. (Oysa 1990’lı yıllarda, Kent Oyuncuları yapımı ‘Martı’nın genç Nina’sıydı). Aynı zamanda TV dizisi ‘İstanbullu Gelin’de insancıl ama çok profesyonel psikoterapisti oynuyor. Her iki yapımda da Fırat Danış’la müthiş bir ikili olarak büyük seyir keyfi veriyorlar. Onu sahnede ilk izlediğimde yirmili yaşlarındaydı. Haldun Dormen ve Metin Serezli’nin oyunculuğuyla eşsiz bir seyirliğe dönüşen Ray Cooney farslarından ‘Hangisi Karısı’ Ankara turnesi yapıyor. Yıl 1986. Sahnede iki eşli bir erkek var (Haldun). İlk karısı Aliye Uzunatağan, ikincisi ise gencecik Tilbe. Nereden çıktı bu kız? Aklımıza, gönlümüze takılıyor. Neden sonra öğreniyoruz. St. Benoit Lisesi mezunuymuş. İstanbul Belediye Konservatuvarı Tiyatro Bölümü’nü ve İstanbul Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü’nü bitirmiş. Birkaç yıl sonra bir Rüstem Batum gösterisi sırasında tanışıyoruz. Rüstem’le evli o sıralar. Eşinin başarılı olması için koşturup duruyor. Sahnede olduğundan da genç görünen makyajsız bir küçük kız... ‘Marka’ oyunculuk Zaman içinde Tilbe Saran’ın nasıl bir ‘diva’ya dönüştüğünü izleyeceğiz. İBBŞT’nin 1990’daki Işıl Kasapoğlu imzalı ‘Kral Lear’ yapımının Soytarı’sı olarak ilk parlak çıkışını yapıyor. (Ödüller bu oyunla başlayacak ve hep sürecek.) Ardından 1991’de İBBŞT yapımı ‘Vanya Dayı’daki Sonya rolü geliyor gündeme. 1995’te Cüneyt Türel ve Işıl Kasapoğlu ile birlikte Aksanat Prodüksiyon Tiyatrosu’nu kuruyorlar. Bu muhteşem üçlü ‘Abelard ile Heloise’ oyunuyla başlayan güçlü tiyatro maratonunu yıllar boyu sürdürüyor. Aralarına katılan Köksal Engür’le birlikte artık tiyatromuzun vazgeçilmezleri arasındalar. Hemen hemen hepsini izlediğim pek çok oyunda, ama özellikle Strindberg’in ‘Alacaklılar’ (1998) ve Tankred Dorst’un ‘Fernando Krapp Bana Mektup Yazmış’ (2003) yapımlarında Tilbe artık doruklardadır. Öte yandan, Tilbe’nin 2000’li yıllardaki komedi oyunculuğu örnekleri bana uzak düştü. Semaver Kumpanya yapımı ‘Cesaret Ana ve Çocukları’nda, Işıl Kasapoğlu rejisi doğrultusunda sunduğu yoruma da katılamadım. Yine de Tilbe Saran oyunculuğu ‘marka’ olarak sürüyor... Çehov ustaları Cüneyt Türel ve Tilbe Saran birbirlerine güzel sahip çıktılar. Aşkla dostluğun ve oyun arkadaşlığının sarmaş dolaş olduğu imrenilesi bir ilişkiydi. Cüneyt’i yitirdiğimiz 1 Mayıs 2012 yılına dek sürebildi. Bu mayıs ayında, her ikisini de, ‘Abelard ve Heloise’den sonra karşılıklı en parlak yorumlarını sundukları Brian Friel’in Çehov’dan esinlenerek yazdığı ‘İki Hayat Sonra’(2004) oyunu için yazmış olduklarımla selamlamak istiyorum: “Tilbe Saran ve Cüneyt Türel, oyunu iki enstrüman için bestelenmiş bir Çehov sonatına dönüştürüyorlar. Türel, Friel’in Andrey karakterini sunarken, ‘Üç Kızkardeş’in özgün Andrey’inin şaşkınlığını, saflığını, yumuşak başlılığını, beceriksizliğini ve umarsızlığını Vanya Dayı karakterinin ‘öfkesiz’ anlarıyla ve ‘Vişne Bahçesi’ndeki dayı Gayev’in hoş ve boş romantizmiyle buluşturuyor. Saran ise Friel’in Sonya’sını, Çehov’un kadın karakterlerinden kimilerinin yalancı iyimserliğiyle, hüzünlü neşesiyle, avuntuyu içkide arama çaresizliğiyle besleyerek yorumluyor. ‘Söz’ü şarkıya dönüştürüyor zaman zaman. Yorumunun ‘işitsel’ vuruculuğu, bir duyarlıktan bir başka duyarlığa geçişte, bakışlarıyla, mimikleriyle, jestleriyle oluşturduğu incelikli ‘koreografi’nin görsel etkisiyle pekişiyor. Tilbe ve Cüneyt’ten, bir tek oyunun yorumundan çok daha ötelere giden, Çehov tiyatrosunun çok özel enerjisinin, Friel’in çok da ‘iddialı’ olmayan sahne yazısında tüm vuruculuğuyla yansımasını sağlayan bir oyunculuk şöleni izliyoruz.’ Nice mutlu yaşlara, Tilbe Saran! C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle