18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 26 Nisan 2018 EDİTÖR: ŞEHRİBAN KIRAÇ TASARIM: SERPİL ÜNAY OHAL’siz daha iyi bir performans olabilirdi TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik: İki gözümüzün biri ekonomide, diğeri dış politikada. Dış ilişkilerden gelen sese dikkat etmemiz, eleştirilere kulak vermemiz gerekiyor Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik, iş dünyasının erken seçim beklemediğini vurgulayarak, “Tercihimiz erken seçimden yana değil, vaktinde olmasından yana idi. 24 Haziran siyasi otoritenin kararı. Bunun sonuçları itibarıyla Türkiye’ye hayırlı olacağına inancımızı paylaştık” dedi. Bilecik, ‘Büyük Veri, Online Platformlar ve Rekabet Hukuku Programı’ sonrası basın mensuplarının gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “İş dünyasının OHAL konusundaki şikâyetleri bizleri üzüyor” şeklindeki açıklamalarını yorumlayan Bilecik, terörle mücadele ve güvenlik tedbirleri açısından OHAL’e farklı bakmadıklarını vurgulayarak, “Tüm mesele dün yanın baktığı gözle ifade edildiği üzere OHAL koşullarının eleştiriye maruz kalacak noktalara sahip olması. İş dünyasının hemfikir olduğu konu teröre dönük yapılan mücadele. OHAL koşulları açısından bu açıdan sıkıntımız olamaz. O bakımdan acaba OHAL koşullarının bir kanun maddesi ile Fransa örneği olabilir, kendimize özgü olabilir bir değişime uğrayabilir mi diyoruz. Aslolan dünyaya entegrasyonunu iyi yapmış, rekabet gücü yüksek olan bir Türkiye görmek. İki gözümüzün biri ekonomide, diğeri dış politikada. Dış ilişkilerden zaman zaman gelen sese dikkat etmemiz gerekiyor. Buradaki eleştirilere kulak vermemiz gerekiyor” diye konuştu. “OHAL şartlarının devam etmesi yatırımcıların Türkiye’ye gelmesini etki ler mi” şeklindeki soruya Bilecik, “Şu ana kadar yapılan rakam analizlerine bakıldığı zaman bu noktada kaybettiklerimiz ve kazandıklarımız ortada. Daha iyi bir performans yapabilirdik ama yapamadık. 25 Haziran sonrasında bu performansımızın daha sağlıklı şekilde yerini bulması beklentimiz” şeklinde konuştu. Grev haktır Bilecik, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın OHAL şartları ile grevlerin engellendiği yönündeki açıklamalarıyla ilgili, “Cumhurbaşkanımızın demek istediği tahmin ediyorum biraz farklı. Çünkü demokrasi boyutuna bakıldığı zaman grev de tabii ki bir hak. Ama aslolan şu; işvereni ve işçisiyle bütün topyekun bakıldığı zaman umuda koşan bir iş dünyasının çalışması.” l Ekonomi Servisi Tercihimiz erken seçim değil İş dünyası olarak erken seçimi beklemediklerinin altını tinde olmasından yana idi. 24 Haziran’a baktığımız zaman bu çizen Bilecik, “Biz Sayın Cum bir karar. Siyasi otoritenin ka hurbaşkanımız başta olmak rarı. Bunun sonuçları itibarıy üzere bakanlarımızla yaptı la Türkiye’ye hayırlı olacağına ğımız istişarelerde aldığımız inancımızı paylaştık” dedi. ana yanıt erken seçimin ol Gümrük ve Ticaret Baka mayacağıydı. İş dünyası do nı Bülent Tüfenkci de top ğal olarak geçmiş bir lantıda yaptığı konuşmada, kaç yıla bakıldığı za “Hükümet olarak bizler, man önemli seçim özellikle yakaladığımız leri geride bırakmış istikrarın bozulmaması bir seçim yorgunlu adına, makro ekonomik ğuna sahip iklimden dengelerin bozulmaması geldik. Sayın siyasi adına ne seçim ekono otoritelerimizin bu misi uyguluyoruz, görüşlerinden uygulayacağız, dolayı erken ne de popü seçim bekle list anlamda miyor idik. Ter bir siyaset cihimiz erken yapmayaca seçimden ya ğız” diye ko na değil, vak Erol Bilecik nuştu. Otomasyon, işi bitirecek Erken seçim iadesi arttı Cumhurbaşkanlığı ve millet vekilliği genel seçimlerinin 24 Haziran’da yapılacağının açıklanmasının ardından, bu tarihte tatil planı yapan çok sayıda kişi, rezervasyon iptali veya tarih değişikliği için seyahat acentelerini aramaya başladı. Tur Operatörleri Platformu Sözcüsü Cem Polatoğlu, “Mücbir sebep ilkesi gereğince seçimden dolayı gerçekleştirilen rezervasyon iptallerinin tamamının ücretini geri ödüyoruz” dedi. Polatoğlu, rezervasyon iptalleriyle ilgili sigorta şirketlerinden bilgi alınamaması sebebiyle net bir rakamın verilemeyeceğini belirterek “Ortalama olarak, seçim dönemine tekabül eden döneme yönelik şu ana kadar yaklaşık yüzde 50 rezervasyon iptali var. Bu oranın yüzde 90’lara çıkacağına eminiz” diye konuştu. l Ekonomi Servisi Yatırım girişi yüzde 15 düştü Türkiye’ye uluslararası net doğrudan yatırım girişi ocakşubat döneminde geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 15 azalarak 1 milyar 113 milyon dolar olarak gerçekleşti. Ekonomi Bakanlığı, şubat ayına ilişkin ‘Uluslararası Doğrudan Yatırım Verileri Bülteni’ni yayımladı. Buna göre, şubatta 511 milyon dolarlık uluslararası net doğrudan yatırım girişi gerçekleşti. Şubatta 280 milyon dolar sermaye girişi görülürken, nakit sermaye girişinin 200 milyon dolarlık bölümü Avrupa Birliği (AB), 65 milyon dolarlık kısmı Asya ülkeleri kaynaklı yapıldı. Şubatta 651 uluslararası sermayeli şirket ve şube kuruldu, 9 yerli sermayeli şirkete de uluslararası sermaye iştiraki gerçekleşti. Şubat sonu itibarıyla 1280 uluslararası sermayeli şirket ve şube kurulurken, 15 yerli sermayeli şirkete de uluslararası sermaye iştiraki geldi. Aynı dönemde kayıtlı sermayesi 500 bin doların üzerinde 20 uluslararası sermayeli şirket, şube kuruluşu ile yabancı ortak iştiraki gerçekleşti. Bu şirketlerin 7’si toptan ve perakende ticaret sektöründe hizmet gösterdi. l Ekonomi Servisi OECD’ye göre küresel istihdamın yaklaşık yarısı otomasyonla yok olacak Şarap üretimi 60 yılın en düşüğünde Paris merkezli Uluslararası Şarap Örgütü, küresel şarap üretiminin 2016’ye kıyasla yüzde 8.6 gerilediğini ve 2017’de 25 milyar litre (33 milyar 250 milyon şişe) seviyesinde gerçekleştiğini açıkladı. Bu miktar, 1957’den bu yana görülen en düşük üretim seviyesiyken küresel şarap tüketimi geçen yıl yaklaşık 24 milyar 300 milyon litre oldu. Örgütten yapılan açıklamada, Avrupa’yı kış aylarının sonunda vuran ve hasadı engelleyen don, üretimdeki düşüşe gerekçe olarak gösterildi. Avrupa’da toplam şarap üretimi geçen yıl yüzde 15 düştü. İspanya’da bu oran, yüzde 20, Fransa’da yüzde 19, İtalya’da yüzde 17 geriledi. Avrupa, küresel şarap üretiminin yüzde 65’ini oluşturuyor. Diğer bölgelerde durum biraz daha iyi. Geçen yıl Kalifoniya’da çok büyük yıkıma yol açan yangına rağmen ABD’nin şarap üretimi geçen yıl durağandı. 2016’daki El Nino kasırgasının yaralarını saran Güney Amerika verimli bir hasat dönemi geçirirken, Güney Afrika da kuraklıktan çok etkilenmedi. l Ekonomi Servisi OECD tarafından hazırlanan yeni bir çalışma, 32 ülke genelinde istihdamın yüzde 14’ü otomasyon karşısında risk altındayken, en az yüzde 70 olasılıkla tamamen otomatikleşebileceği belirtiliyor. Türkiye imalat sektörü istihdamı ise OECD ülkeleri genelinde en yüksek riske sahip ülkeler arasında Slovakya, Litvanya ve Yunanistan’ın ardından dördüncü sırada yer aldı. İşlerin yüzde 32’si ise yüzde 50 ile yüzde 70 arasında olasılıkla, giderek artan otomasyon nedeniyle risk altında. 32 ülke genelinde toplam 210 milyon işin tehlikede olduğu vurgulandı. Türkiye’de risk yüksek Otomasyonla birlikte en fazla tehlikede olan işgücü alanları ise yüzde 60’ın üzerinde bir oranla gıda hazırlama, yüzde 60’a yakın bir oranla inşaat, temizlik, araç kullanma, tarım işçiliği, konfeksiyon imalatçılığı, kişisel hizmetler, satış olarak belirtiliyor. Riski yüzde 50’nin altında olan alanlar ise müşteri hizmetleri, işletme, bilişim teknolojileri, bilim ve mühendislik, sağlık hizmetleri, konaklama, siyaset, öğretmenlik. İmalat sektörlerinin otomasyonla istihdamının zarar görme olasılığı riski Türkiye’de yüzde 55 iken OECD ortalaması ise yüzde 48. l Ekonomi Servisi Varlık değil yokluk fonu Faruk Eczacıbaşı Eczacıbaşı Biznet’i aldı Siber güvenlik alanın da Türkiye’nin önde gelen kuruluşlarından Biznet’in yüzde 100 hissesi, Faruk Eczacıbaşı’nın oluyor. 2011’de, FVD İleri Teknoloji Yatırımları AŞ aracılığı ile Biznet’e yatırım yapan ve çoğunluk hissesini satın alan Faruk Eczacıbaşı, kalan hisseleri de mayıs ayı itibarıyla şirketin kurucu ortakları Neşe Sayarı, Onur Arıkan ve Haluk Aydın’dan devralıyor. Üç kez Deloitte Teknoloji Fast 50 Türkiye listesine girmeye hak kazanan, pek çok büyük siber güvenlik projesini gerçekleştiren Biznet Bilişim, kurulduğu 2000 yılından bu yana siber güvenlik alanında projelendirme, danışmanlık ve denetim hizmetleri sunuyor. l Ekonomi Servisi Hükümetin 200 milyar dolar gibi büyük hedeflerle kurduğu, sade ce Hazine’den aktif büyüklü ğü 160 milyar dolar olan var lıkların devredildiği Türki ye Varlık Fonu (TVF) Yöne timi AŞ’ye bugüne kadar sa dece Kayseri Şeker Fabrikası AŞ’den 1.5 mil yon TL temet tü ödemesi ya pıldı. Kasım 2016’da faliye MUSTAFA ÇAKIR te geçirilen ve büyük projelere kaynak sağ laması amaçlanan fonun ge çen 1.5 yılda kuruluş süreci bile tamamlanamadı. Kuruluş çalışmaları devam ettiği ge rekçesiyle de yıllık faliyet ra poru hâlâ yayımlanmadı. Or tada rapor olmadığı için de TBMM Plan ve Bütçe Komis yonu denetim yapamadı. TVF, 26 Ağustos 2016 ta rihinde Resmi Gazete’de ya yımlanan yasayla kuruldu. TVF Yönetimi AŞ ise, 9 Ka sım 2016’da Resmi Gazete’de yayımlanan Bakanlar Ku rulu kararı ile faaliyete geçti. TVF o günden bu yana faliyette. CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, TVF’nin bugüne kadarki çalışmaları hakkında Başbakanlık İletişim Merkezi’ne (BİMER) bilgi edinme başvurusunda bulundu. Emir’in fonla ilgili sorularına TVF Yönetimi AŞ Yönetim Kurulu Başkan Vekili Himmet Karadağ imzasıyla yanıt geldi. Verilen yanıtlarda, “Halen kuruluş sürecine yönelik çalışmaları devam ettiğinden, bugüne kadar geçen sürede herhangi bir borçlanma yapılmadı. Kuruluş çalışmaları devam ettiğinden, yıllık mali tablolaları ile faliyet lerine yönelik bağımsız denetim süreci devam etmektedir. 2017 bağımsız denetim çalışmaları tamamlandığı anda, yıllık faliyet raporu kurumsal yönetim ilkeleri gereği olarak kamuoyu ile paylaşılacak. 46 adet taşınmaz TVF’ye devredildi, değerleme çalışması devam ediyor. TVF Yönetimi AŞ’nin kuruluş çalışmaları devam etmekte olduğundan herhangi ticari bir faliyette bulunulmadı” denildi. CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, “1.5 yıl geçmesine karşın Varlık Fonu’nun, Türkiye ekonomisine neredeyse hiçbir katkısı olmamış” dedi. l ANKARA ekonomi 9 Aklın kötümserliği ile iradenin iyimserliği arasında Seçimlere giderken “gerçekliğin” içindeki kaynakların dağılımına, güçler dengesine, siyasetin dayatılan sınırlarına (Gül, Gül diye bağıran koroya), bakınca ağırlığın siyasal İslamı temsil eden AKP liderinden yana olduğu görülür. Aklın kötümserliği.. Siyasal İslam, devletten mahalleye, validen muhtara, tarikat şeyhinden okul öğretmenlerine kadar örgütlüdür. Büyük olasılıkla da tepeden tırnağa silahlanmıştır. Seçimlere OHAL altında giderken, seçim listeleri, kimin nerede kaç kez oy verdiğini saptamaya olanak vermeyecek biçimdedir. Sandık başındaki devlet görevlileri, mühürsüz oyların da sayılacak olması, sandıktan çıkacak oyların gerçek dağılımını gizleyecektir. Medya da, sokaklar da AKP rejiminin egemenliğinde... AKP rejimi, zaten dağınık, kafası karışık muhalefeti hazırlıksız yakaladı. Soğukkanlı bir analiz seçimlerin sonuçlarının bugünden belli olduğunu söylüyor. İradenin iyimserliği Akıl kötümser sonuçlara varıyor, ama irade bu sonuçları kabul etmeye mecbur değil! Devrimci olan “gerçeklik” değil, “irade”dir. Muhalefet, var olan “durumu” kabullenmek yerine, otonom (otonomos: Kendi yasasını kendisi koyan) bir özne olarak davranabilirse, bugün aklı kötümserliğe iten “durumu”, iradesiyle değiştirebilir. Diğer taraftan bugün bile “durumun” içinde AKP’nin başkanına bu seçimleri kaybettirebilecek dinamikler de var. Bu dinamiklerin bir kısmını, “Bu rejim neden, 2019’u bekleyemedi” sorusunun cevabının içinde bulabiliyoruz. Ekonominin iç ve dış dengeleri ile siyasal İslamın egemen sınıfının, destekçisi sermaye sınıflarının ekonomik çıkarları arasındaki çelişki, ülkeyi önlenemez bir krize doğru götürüyor. Ekonominin yapısal özellikleri, bu krizin öncelikle bir borç krizi olarak geleceğini (örneğin: Financial Times 24/04/2018) dış kaynak girişi durunca, ekonomin duracağını, inşaat sektörünün çökeceğini, kimi bankaların batacağını söylüyor. O zaman rejim, geçen yıllarda, Yunanistan’da yaşanan ekonomik yıkımı, toplumsal çalkantıları anımsatan bir manzarayla karşı karşıya kalabilir. Rejimin erken seçim kararının arkasında, seçimlere giderken böyle bir krizin içine düşme korkusu yatıyor. Rejim, böyle bir kriz patlak verdiğinde, kaynakların dağılımını doğrudan kontrol edebilecek bir konumda olmak istiyor. Bir yandaş yazarın vurguladığı gibi seçimlerden sonra, “Türkiye’nin ekonomi kurumlarının ve anlayışının da başkanlık sistemi doğrultusunda kökten değişmesi... bütün ekonomik reformların anası olacaktır.” Bu, yazarın “büyüklerin küçükleri ezmediği… bir yeniliğe de tekabül edecektir” sözlerinin ima ettiği gibi, bu “reformlar” sermayenin el değiştirmesi, geleneksel, büyük TÜSİAD burjuvazisinden AKP burjuvazisine, siyasal İslamın toplumsal tabanına bir kaynak transferi anlamına gelebilecektir. Bir başka yandaş yazar da “Batılı bürokratik oligarşiden” kurtulmaktan, “milli iradeyi kamu yönetimine tercüme etmekten” söz ediyor. Bunlardan birincisi bana şu günlerde üzerinde çalıştığım Tiranlık rejimlerini; tiranların (MÖ VI yüzyılda Atina) iktidarlarını güvenceye almak için yaptıklarını anımsatıyor... İkincisi de Mussolini’yi... Rejimin, Suriye’de yeniden mayalanmakta olan krizin içindeki seçenekleri de hızla yok oluyor, manevra alanı daralıyor. Rejim 2019’u bekleseydi, bu krizin patlak verdiği koşullarda seçime gitmek zorunda kalabilecekti. Rejimin, bu iki kriz olasılığı karşısında erken seçime gitmek zorunda kalması, kırılganlığı had safhaya çıkarken özgüveninin hızla düşmekte olduğunu gösteriyor. Bu “durum”, iradeye, yeni bir hareket alanı açıyor. Bu irade sandığa giderken, “ortalama doktrinin” cazibesine kapılmazsa, saflarını sıklaştırırken, eylem ve propaganda biçimlerini, kendisine dayatılan koşulların sınırlarını aşacak, kurallarını sorgulayacak, geleneksel siyaset anlayışının dayattığı düşmanlıkları aşacak biçimde belirleyebilirse, “otonom” bir iradeye dönüşerek aklın kötümserliğini aşabilir. CHP liderliğinin kıvranmaları, liberallerin ikinci hamlesi, aşamayacağını düşündürüyor... Acun borç yapılandıracak Televizyon patronu ve yapımcısı Acun Ilıcalı faktoring borçlarını yapılandırmak istediğini belirtti. Bloomberg’e verdiği özel röportajda Ilıcalı, “Faktoring borçlarımızı bankalara almak istiyoruz. Çünkü arada 45 puan gibi ciddi bir fark var. Ayrıca Türk Lirası kredilerimizi daha cazip faiz imkânı sağlayan döviz cinsi kredilere çevirmek istiyoruz. Bu hızla gidersek birkaç yıla dünyanın en büyük televizyon prodüksiyon şirketi olacağız. Para benim için benzin. Büyümek için benzine ihtiyacım var” dedi. Tahvil ihracı için bir dönem nabız yokladıklarını belirten Ilıcalı, şirketin yurtdışı büyümesini tamamlayıp gerçek potansiyelinin ortaya çıkmasının ardından halka arz planladığını söyledi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle