18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR İFSAK’ta Adnan Binyazar fotoğrafları Lütfi Özgünaydın’ın çektiği Yaşar Kemal ile başlayan “Yazarların 40 Fotoğrafı” ilk gösterim etkinliği yarın saat 19.30’da araştırmacı yazar, eğitimci Adnan Binyazar ile devam edi yor. Gösterimin ardından Özgünaydın, 84 yaşındaki usta yazar Binyazar ile söyleşi yapacak. Yazarların 40 Fotoğrafı etkinliği mayıs ayında Ayşe Kulin ile devam edecek. Salı 24 Nisan 2018 EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: eMİNE BİLGET [email protected] 13 İnadına kadınları yazmak... Yeni kitabı ‘Durmadan Leyla’ ile okurun karşısına çıkan Aslı Tohumcu ‘Her şey erkekken inadına kadınları yazmak güçlü bir motivasyon’ diyor DİLEK ŞEN Yazar Aslı Tohumcu, yeni kitabı “Durmadan Leyla”da alışılanın aksine yarı fantastik bir kurguyla ve mizahi anlatımla çıkıyor okurunun karşısına. Yine “erk”i, kadınlığı, toplumsal cinsiyet rollerini sorguluyor. Yer yer politik hatırlatmaların da yapıldığı kitapta, ana karakter Dişi’nin bir adı yok, “aşk tanrısı” Eros modern insanın aşka bakışını eleştiriyor, coğrafyamızda ise sansür ve isyan var. Tohumcu ile coğrafyamızda kadınlığı, yazarlığı ve yeni kitabını konuştuk. n Aslı Tohumcu edebiyatını nasıl tanımlar, kendini yazın dünyasının neresinde görür ve ne için yazar? Sizden dinleyelim. Ağırlıklı olarak erkek şiddetini yazdığımı söyleyebiliriz. Bunu da insanlarda bir vicdan yaratmak için yapıyorum. Hâlâ saf bir şekilde dünyayı değiştirmeyi hayal ediyorum. Aynı hayalle ilerlerim sanırım gelecekte de. Üslup ve tür değiştirmeyi arzu ediyordum ama ne zamandır. İnsanları gülümsetmeyi, değişik kadınları anlatmayı da... Durmadan Leyla’da eğitimli, iyi kötü özgür, kendi ayakları üzerinde duran, yazar bir kadını anlattım. Üslup da hikâyeye göre şekillenen bir şey; fırlama bir roman çıktı ortaya. Bu defa yarı gerçekçi yarı fantastik bir kurgu içinde anlattım hatta derdimi. n Bir karakter olarak Eros; bundan böyle Apollon’un kendisini daha erkeksi resmetmesini istiyor, Haberci’ye mobbing yapıyor, aşkın tek gecelik ilişkilere ya da evliliğe yeğlenmesini eleştiriyor. Şimdiye dek yazılan, anlatılan Eros lardan farklı. Eros’u böyle yazmanız, aşka gerçekçi bakmanızdan mı? Aşka şöyle bakıyorum diyemem, zor. Ama aşkın bazı yönlerine değinmek açısından güzel bir alan verdi roman da, Eros da bana. Eros’la, Eros algısıyla dalgamı geçtim. Ayrıca Dişi’nin hikâyesi için bir aşk tanrısına ihtiyacım vardı, Eros’a ihtiyacım doğrultusunda şekil verdim. Queer bir karakter çıktı sanki ortaya. ‘Dergilerin yazar kadroları sırf erkek’ n Eros’un politik eleştirileri de var. Dergilerdeki yöneticilerin hemen hepsinin erkek oluşuna kızıyor mesela. Edebiyat sektöründe çalışan çok kadın var, ama yönetim düzeyinde çoğunluk erkek. Dergilerde de öyle. Hatta dergilerin yazar kadroları neredeyse sırf erkek diyebiliriz. Neden kapaklara daha çok kadın konmadığını hep soruyoruz. Bazı dergi yöneticileri satmadığını söylüyor. Dergileri kadınlar okuyormuş ve kapakta kadın görmek istemiyorlarmış! Bu açıklamaya inanamıyorum açıkçası. Kadınlar, kapağında Leyla Erbil’i, Sevgi Soysal’ı ya da Birhan Keskin’i, Ayfer Tunç’u görüp almamazlık etmezler bence o dergiyi. Deniz Durukan’ın çıkardığı Pulbiber bu anlamda ve her anlamda bir alternatifti. Ekonomik zorluklar nedeniyle veda etti yayın hayatına. Kadınların sermayesi olsa çok güzel işler yapabilirler. Okuyucu nezdinde de karşılığı var bunun kesinlikle. Ama Eros’un tek eleştirisi dergilere değil, genel olarak erkekliğe... n Her şey bu kadar erkekken, kadınların sorunlarını yazan kadın yazar olmayı sürdürmekle ve var olmakla ilgili ne yaşıyorsunuz? Her şey bu kadar erkekken inadına kadınları yazmak normal geliyor bana. Bu güçlü bir motivasyon benim için. Bugüne kadar aldığım olumlu yorumlar da ayrı bir motivasyon. Başımın ağrıdığı durumlarda bile, kadın ya da erkek, şiddet mağdurlarından bunların daha çok yazılması gerektiğine dair cümleler duydum. Yalnız da değilim; mesela Seray Şahiner’in ana der ‘Üstümüze geliyorlar...’ n Bu koşullarda kadın mastürbasyonundan bahsetmeniz, vajinaya vajina demeniz bile oldukça aktivist. Var olan koşullarda aktivist bir eylem sayılabilir belki, bilmiyorum. Kadın kahkaha atmayacak, hamileyken sokakta dolaşmayacak, şort giymeyecek, pedini saklayacak, şu bu… Her kanaldan aşırı derecede üstümüze geliyorlar. Biz de koyun değiliz, ses çıkaracağız elbet. Durmadan Leyla da, bazı anlamlarda ses çıkarma imkânı verdi bana. Vajinaya vajina dedim evet. Aslında Eros’a dedirttim. “Ne diyelim, burun mu diyelim?” diye söyleniyor Eros. Hatta, “Erkek söylerse sıkıntı olmaz” gibisinden dalgasını geçiyor durumla. Hakikaten ne diyeceğiz? Adı neyse onu diyeceğiz. Korkulacak bir şey yok bunda, ama anlıyoruz erkeklerin korkusunu. Kadınların bacak aralarını neden rahat bırakamadıklarını da. di kadındır, Mine Söğüt’ünki kötülüktür. Bu coğrafyada çok normal bir durum bu; kadınların yaşadıkları belli. Tabii kadınların tepkileri de belli! Tekirdağ’da bir fabrikada kadınlar iş bıraktı, Karadeniz’de kadınlar HES’lere karşı eylem yapıyor. Sadece yazarlar çabalamıyor yani, çabalar saymakla bitmez. Her 8 Mart’ta on binlerce kadın şahane sloganlarla Taksim’e dökülüyor, o sloganların birilerini rahatsız etmesi bile tek başına yeter. Beyoğlu’na yeni sanat mekânı Boğazkesen’den Tophane’ye uzanan yolun baş tarafında, Cezayir Sokağı’nın bir alt paralelindeki sokakta, etrafındaki irili ufaklı galerilere eklemlenen Martch Art Project daha önceleri sanat danışmanlığı yapan Bahar Kizgut tarafından hayata geçirilen yeni bir sanat mekânı. İlk sergisini geçen günlerde açan galeri küçük ama iki katlı yapısıyla sokağa bir yenilik, farklı bir hareketlilik getirmeyi hedefliyor. Martch Art Project’in ilk sergisi olan “Gece Notları” beş farklı sanatçının işlerini bir araya getiriyor. Çınar Eslek, Fulya Çetin, Furkan Akhan, İlhan Sayın ve Sadık Arı’nın katılımıyla gerçekleşen sergide sanatçılar, çizim video ve resim aracılığıyla gecenin barındırdığı farklı anlamları açımlayarak yorumluyorlar. Salt geceyi yorumlamaktan öte soluklaşan öznel alanları kendi bakış açılarıyla ifade ediyorlar. 20 Nisan’a dek her gün 10.0019.00 arasında ziyaret edilebilecek olan sergi sadece cuma günleri, serginin adına uygun olarak gece saat 22.00’ye kadar görülebilir. Çınar Eslek’in sergide yer alan yapıtı. NIna ZIllI, Üniversiteliler için Türkiye’ye geliyor... ‘Tiyatro Zirvesi’ Üİtalya pop müzik sahnesinin önemli yıldızlarından Nina Zilli, Türkiye’de ilk kez 10 Mayıs akşamı İş Sanat’a konuk oluyor. Son albümü “Modern Art”ın dünya turnesi kapsamında İstanbullu müzikseverlerle buluşacak sanatçı, çıkışını 2009 yılında yayımladığı “50 Mila” isimli 45’liği ile yapmıştı. Nina Zilli, ünlü yönetmen Ferzan Özpetek’in “Serseri Mayınlar” filminde ‘soundtrack’ olarak kullanılan şarkısı ile Türkiye’deki sinema ve müzikseverlerin hafızalarında yer etti. niversite öğrencilerinin kültür ve sanat bilgisini artırmak amacıyla Kasım 2016’dan bu yana ücretsiz bilet ve kitap sağlayan sosyal girişim, “seyirci yetiştirme programı” ÜniKumbaravan, 30 Nisan Pazartesi günü Tiyatro Zirvesi düzenleyecek. Tasarım Atölyesi Kadıköy’de gerçekleşecek etkinliğe 150 kişilik öğrenci grubu başvuru formuyla katılabilecek. Zirve boyunca sorulan tüm sorular not alınarak başta araştırma yapmalarını teşvik etmek amacıyla akademisyenlere ve sonrasında tüm sanat paydaşlarına gönderilecek. Zirvede Ali Biber, Ayhan Taş, Ata Özdemirci, Behzat Uygur, Süheyl Uygur, Cenk Tunalı, Gizem Aldemir, Gülay Yıldız, İsmail Nuri, Mehmet Ergen, Şivan Adalı ve Tarkan Osoy öğrencilerle bir araya gelip soruları yanıtlayacak. (www. kumbaravan.com/uni/tiyatrozirvesi) ‘Büyüleyen Şehir İstanbul’ Ressamı Memduh Kuzay’ın “Büyüleyen Şehir İstanbul” isimli sergisi 21 Mayıs’a kadar Trump Art Gallery’de (TAG) sanatseverlerle buluşacak. Kumaş ve kâğıt kolajlarını yoğun renk öğeleriyle bütünleştirerek İstanbul kompozisyonları yaratan ressam Memduh Kuzay, eserlerinde İstanbul’un güzelliklerine dikkat çekiyor. Sanat eseri yaratmanın olmaz sa olmazı başkalarına benzememektir diyen Memduh Kuzay, resmini şöyle tanımlıyor: “Evrensel doğru disiplini, araştırmayı ve her şeyden önce bilgi gerektirir. Bu saydığım mayalarla yoğrulmuş hamurumun (resmimin) tanımı; kendi orijinal tekniğim ile bilgiyi birleştirerek, aynı şeyleri tekrarlamadan yaptığım ve evrensel kabul görmüş bir yolculuktur.” Viyana’dan Yansımalar Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall Klasik Müzik Konserleri 25 Nisan Çarşamba günü saat 19.30’da Christoph Angerer ve Milan Nikolic (keman), László Ábrahám(viyola), Bernhard Aichner(çello), Benedict Ziervogel’den (kontrabas) oluşan Avusturyalı topluluk Concilium Musicum Wien ve flüt virtüözü Şefika Kutluer ile devam ediyor. Viyana’dan Yansımalar başlıklı konserde topluluk, Albert Franz Doppler “Fantaisie Pastorale Hongroise”, Pietro Morlacchi “Pastore Svizzero” ve Briccialdi / P.A. Genin “Variations on Carnival in Venice” eserlerinde solist sanatçı Şefika Kutluer’e eşlik edecekler. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle