18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 23 Nisan 2018 24 Adayda son düzlük yorum/haber EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: EMİNE BİLGET Bitmeyen kin! T BMM Başkanı İsmail Kahraman, 12 Nisan’da bir açılış töreninde Abdülhamit dönemi ile AKP dönemi arasında kalan dönemde bir duraklama dönemine girildiğini, Erdoğan ile birlikte bu dönemden çıkıldığını söylüyor. Bu sözler, AKP’nin, sonu gelmeyen Cumhuriyet düşmanlığının öyle sanıldığı gibi bir kişiye özgü olmadığını da kanıtladığı için ayrı bir önem taşıyor. ‘Bugün 23 Nisan!’ Geçmişte de laikliğin anayasada yer almaması gerektiği; 1923’ün bir darbe olduğu türü sözleriyle bilinen TBMM Başkanı Kahraman’ın, Cumhuriyet dönemini bir duraklama dönemi olarak görmesi, aslında, bugün oturmakta olduğu koltuğun anlamını hiç ama hiç kavramadığının çok somut bir kanıtıdır. Ulusun emperyalizme karşı başkaldırısı olan Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın en önemli adımı TBMM’nin açıldığı 23 Nisan 1920’dir. 23 Nisan, o zamana kadar padişahlara ait olan ulusal egemenliğin, gökten yere indirildiği ve kayıtsız koşulsuz olarak halka ait olduğunun gerçeklik kazandığı gündür. Bu niteliğiyle 23 Nisan’da açılan TBMM, Ulusal Kurtuluşun, onun uluslararası belgesi olan Lozan Barış Antlaşması’nın ve sonrasında kurulan Cumhuriyetin temel dayanağıdır. Cumhuriyet, hukuktan eğitime, bilimin yol göstericiliğinden sanayileşmeye; yurtta ve dünyada barıştan doğruluğu, dürüstlüğü ilke edinen kurumlaşmış bir kamu yönetimine uzanan görkemli bir çağdaşlaşma atılımıdır. Cumhuriyetin değerlerinin, II. Dünya Savaşı’ndan sonra işbaşına gelen sağcı iktidarlar tarafından, özellikle ABD’nin desteğiyle ve artan bir hızla aşındırıldığı biliniyor. AKP, Kahraman’ın da etkin biçimde içinde yer aldığı o yıllarda yaşanan ülke siyasetinin aşırı sağcılaşmasının çocuğudur. Gelinen noktada, TBMM Başkanı kalkıyor Cumhuriyet çağdaşlaşmasını duraklama dönemi sayıyor; sayabiliyor! Gerileyen Türkiye! Oysa, AKPErdoğan dönemi, bir duraklama döneminden çıkış değil, gerçek bir gerileme dönemidir. Ekonomiden kentleşmeye, çevreden çocuk sömürüsüne uzanan olumsuzluklara ek olarak asıl gerileme, hukuk, özgürlük, eğitim ve bilim ve toplumsal barış gibi toplum yaşamının ana damarlarında yaşanıyor. Önce, toplumsal dokuyu oluşturan hukukun tarafsızlığı ve bağımsızlığı tamamıyla yok edilmiş bulunuyor. Başta düşünce ve ifade özgürlükleri olmak üzere hak ve özgürlükler, baskı altına alınıyor. Onlarca gazeteci, binlerce öğrenci ve bilim insanı çok sayıda muhalefet milletvekili hapistedir. Ülke OHAL olmadan yönetilemiyor; en önemli seçime OHAL ortamında gidiliyor. İkinci olarak, AKPErdoğan yıllarında toplumsal barış tam anlamıyla yıkıma uğradı; Doğu ve Güneydoğu’da yaşananlar bir tarafa, farklı kulüplerin taraftarları yıllardır birlikte maç izleyemiyor; dahası, geçen hafta yaşandığı gibi, önemli bir futbol maçı çıkan olaylar nedeniyle yarım kalıyor. Üçüncüsü gerileme alanı eğitimdir. 17 Nisan’da, Köy Enstitülerinin 78. kuruluş yıldönümü bağlamında tüm ülkede, özellikle de İzmir’de üç gün süren ve Balçova Belediyesi ve Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği’nin birlikte düzenledikleri etkinlikte bir kez daha vurgulandığı gibi, AKPErdoğan yönetimi, çağdışı uygulamalarıyla eğitimi bilimsellikten tümüyle uzaklaştırdı; Türkiye araştırma ve bilimsel yayınlarda da birçok ülkenin gerisine düştü. Hukuk, barış, eğitim ve bilim alanlarındaki gerilemeler, hiç kuşkusuz toplumun geleceği açısından yıkıcı tohumları da içinde saklıyor. Ancak asıl gerileme 23 Nisan’da halkın egemenliğiyle doğan parlamenter yapının, özellikle bütçe hakkının elinden alınmasıyla, iyice zayıflatılmasıdır. Eğer Haziran seçimlerinde durdurulmazsa, AKPErdoğan yönetiminde ülkenin çok daha büyük bir çöküşe sürükleneceği kesindir. HHH Yarın başlayacak duruşmada 541 gündür tutuklu olan Akın Atalay ve yargılanan tüm Cumhuriyetçilere özürlük diliyorum. 23 Nisan 2018 SAYI: 33801 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Yazıişleri Müdürü (Sorumlu) Haber Koordinatörü Faruk Eren Aykut Küçükkaya Dijital Medya Koordinatörü Bülent Mumay Reklam Direktörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel n Seçimin belirleyici gündemi cumhurbaşkanı adayları mı olacak? İktidarın adayı aylar öncesinden biliniyordu. Meral Akşener’in de önceden açıklanmış bir adaylık hevesi var. Yarın CHP Parti Meclisi “aday” gündemiyle toplanıyor. Saadet Partisi, Abdullah Gül’ü de kapsayacak görüşme trafiğine başlıyor. HDP’de yine partiden önce Selahattin Demirtaş konuştu. Kararlar oluşuncaya kadar, seçim gündemine başka bir başlığın girmesi zor görünüyor. Sürecin ilk haftalarını aday belirleme ve yaratacağı tartışmaların işgal etmesi, muhalefet için zaman kaybını biraz artıracak; seçimin hedefi konusuna daha geç geçilecek. Kutuplaştırma üzerinden yürüyen blok siyaseti, seçimleri yarışmaya çevirdi. İktidar kendi lehine olduğunu düşündüğü bu algıyı sürekli besliyor. Bu algının dışına kolay çıkamayan muhalefet kamuoyu da, Erdoğan’a denk güçte bir aktör ihtiyacıyla fazla meşgul. Ancak kurulmakta olan rejim, sadece tek adam iktidarı değil, “bir adamın” iktidarı. Dolayısıyla, muhalefetin Erdoğan ile eşit güçte ve bu güçleri aynı şekilde kullanacak “demir yumruklu” bir aktöre değil, itiraz edenlerin birlikteliğini sağlayacak esnekliğe ve yumuşaklığa daha fazla ihtiyacı var. n İktidarı dengeleyecek muhalefet ortaklığını nasıl bir aday taşıyabilir? Çok geçmeden adaylar netleşecek ve yeterince güçlü olup olmadıkları, geniş bir çevrenin desteğini alıp alamayacakları tartışılmaya başlanacak. Belirlenecek isimler, iktidarın pek de etik olmayacak saldırılarına, muhalefetin kimi haksız memnuniyetsizliklerine maruz kalacak. Elbette, cumhurbaşkanı adayının, aday olunan mevki, beklenen kapsayıcılık ve zorlu mücadele için çok önemli vasıfları olması gerekiyor ama bu süreci kaldırabilecek dayanıklılık en gerekli özellik. Adayların eksiklerinden çok, alerji yaratabilecek fazlalıkları daha önemli. Muhalefetin tek bir siyasi par ti veya hareketin çıkaracağı isimle kazanması beklenmediğine göre, adayların bütün dinamikleri birleştirebilecek ve taşıyacak özellikleri olması, değilse de buna evrilmesi gerekiyor. Bu da, belirlenecek adayların hazır, bilinen özellikleri kadar, aday olduktan sonra nasıl konumlandıkları/konumlandırıldıkları, nasıl takdim edildikleri ve kendilerini nasıl ifade ettiklerini önemli hale getiriyor. Adayların seçime taşıyacakları mutabakat çok önemli ama bu mutabakatı seçimden sonra nasıl sürdürecekleri sorusu daha kritik. n Cumhurbaşkanı, rejim tercihinin mi, iktidar değişiminin mi sembolü? 24 Haziran, 16 Nisan’ın tamamlanma seçimi olacağı için ikili bir fonksiyona sahip. Bir taraftan Türkiye’yi yönetecek aktörler ve tercihler, bir taraftan da ülkenin nasıl yönetileceği oylanacak. Memnuniyet oranındaki düşme ve beklenti anketlerinin negatife dönmesi, tercihler ve aktörler konusunda bir rahatsızlık olduğunu gösteriyor. 16 Nisan’da evet diyenlerin bir kısmının pişman olduğunu gösteren araştırmalar da, rahatsızlığın yeni yönetim tarzına uzandığını anlatıyor. İki grafiğin iktidar aleyhine seyretmesi erken seçim kararını getirdi ama erkenciliğin koruyucu olması garanti değil. Muhalefet açısından da, böylesi kısa bir zamanda, her iki rahatsızlık alanına birden laf üretmek, bunu aktarmak ve inandırmak kolay değil. Cumnhurbaşkanı adayı belirlerken, sunarken bu iki fonksiyon arasında uyumlu bir denge oluşturulmak zorunda. Seçimin bu iki farklı yönü arasında denge kurmanın en kolay yolu da, mevcut yönetme biçimi ile yapılan yanlışlıklar arasında ve elbette seçilen yöntemle başarılabilecek olanlar arasında doğrudan ilişki kurmak ve bunu anlatabilmek. n Seçimin erkene alınması muhalefeti ne kadar sıkıştırıyor? İktidarın aşırı erken seçimle muhalefeti hazırlıksız yakalamak, hamle imkânlarını kısıtlamak istediği ortada. Yeni yapılacak seçim düzenlemeleriyle başka engeller ve zorluklar hazırlanacağı da anlaşılıyor. Muhalefetin şimdiye kadar ağırdan aldığı ve biraz geç kaldığı yolunda da yaygın değerlendirmeler var. İktidarın etik dışı, kuraldışı, aşikâr ve ölçüsüz avantaj yaratma çabaları, zaten elinde bulunan olağanüstü imkânları daha da büyütüyor, endişeleri artırıyor. Zaman darlığı karamsarlığı ve panik hissini besliyor. Ama... Şimdiye kadar birlikte davranma konusunda daha ürkek olan, fazla ihtiyatlı bir bekleme halindeki muhalefet, koşulların yarattığı “meşruiyete” dayalı olarak daha cesur adımlar atabiliyor. Atılan adımlar beklenenden daha az tepki alıp, daha kolay kabullenilebiliyor. CHP’nin İYİ Parti’ye milletvekili ödünç vererek seçime katılma garantisi yaratması, “HDP’ye mesafe koyma lüksü olmadığını” açıklaması gibi hamleler bunu gösteriyor. Belki de, sıkıştırma muhalefetin sadece önünü kesmeyip bazı açılardan elini rahatlatıyor. İYİ Parti için üretilen formülde olduğu gibi, “çaresiz değiliz” hissiyle moral avantaj üretebiliyor. n Muhalefet hâlâ beklenmedik sürprizlerle karşılık verebilir mi? İktidar, adaylık, ittifak, şehit ailelerini bile propaganda malzemesine dönüştüren seçim söylemi, özel avantajlı seçim düzenlemeleri ve son olarak erken seçim hamlesiyle beklenen sürprizlerle ilerliyor. Muhalefeti zaman ve hamle açısından sıkıştıracak ama kimseyi şaşırtmayan oyunlar hazırlıyor. Mevcut dengeyi korumanın, değişimi risk olarak göstermenin, birkaç yıldır yapılan seçimlerde olduğu gibi yeteceğine inanıyor. Oy artıracak çare aramayı bırakmış, muhalefetin yoluna taş döşemeye çalışıyor. Muhalefet çoğu çevre tarafından geç kalmakla eleştirilse bile, hâlâ önemli hamle avantajlarını ve acele etmemiş olmanın sürpriz çıkış imkânlarını elde tutuyor. İktidarın bu kadar engellemeye çalışmasıyla gücünü ve popülaritesini artırmış Meral Akşener, tamamen devre dışına çıkmamış Abdullah Gül, CHP’nin açıklamayarak koruduğu adayı ve Selahattin Demirtaş’ın sahne alacağı bir ilk tur, Erdoğan için fazla kâbus içeriyor. İlk turda açık ara (yüzde 45) bir yenilginin geri döndürülmesi kolay olmayacaktır. Elbette bu sonuca paralel bir Meclis aritmetiğiyle birlikte. İnsan haklarında işbirliği yok DUYGU GÜVENÇ AnkaraWashington arasında birçok alanda yaşanan gerginlik bu yıl ABD’nin 190’dan fazla ülke için yayımladığı insan hakları raporuna da yansıdı. Geçtiğimiz yıla kadar raporların yazımında Washington ile birlikte çalışan Ankara bu yıl işbirliğini kesti. Ankara’nın işbirliğini kestiği Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya şu sözlerle yansıdı: “Tarafsızlık ve objektiflik kriterlerinden uzaklığı nedeniyle itibarı zedelenmiş olan bu raporun hazırlıkları kapsamında ülkemizin sürdüregeldiği işbirliğinden artık imtina etmesinin yerindeliği de bu vesileyle teyit olmuştur.” ABD Dışişleri tarafından yıllardır açıklanan ve Ankara’nın 2017 yılına kadar resmi açıklamalarla tepki göstermediği rapor, 15Temmuz’un ardından iki baş ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından her yıl yayımlanan rapora iki yıldır resmi açıklamayla tepki gösteren Ankara’nın, raporun yazımında ABD ile işbirliğini kestiği ortaya çıktı. kent arasında sorun olmaya devam ediyor. Ankara, ilk olarak geçtiğimiz yıl tepkisini yazılı açıklamayla duyurmuş ve “Şimdiye kadar raporların yazımında sergileyegeldiğimiz işbirliğinin devamı konusunda önemli sonuçları olacaktır” demişti. Bu sonuçlar ikili ilişkilerde başta adli işbirliğinde kendisini gösterirken, raporun yazımı sırasında ise Ankara, Washington ile birçok veriyi paylaşmadı. Dışişleri’nin açıklamasında geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yıl da ABD tarafından “iç çatışma” ifadesinin kullanılması eleştirildi: “Terör bağlantılı grupların anlatılarını tekrarlayan ve terörle mücadeleyi “iç çatışma” olarak nitelendirme gafletine düşen bu bel genin FETÖ’nün elebaşının barındığı bir ülke tarafından kaleme alınmış olması rastlantı değildir.” Ankara, ABD’yi FETÖ ile mücadelesini gözardı etmekle suçladı ve “Mevcut raporun terör iltisaklı çevrelerin iddia ve ithamlarını gerçek gibi sunmak suretiyle bu sorumluluktan uzak bir anlayışla kaleme alınmış olması tarafımızda derin düşkırıklığı yaratmıştır” dedi. Dışişleri, Türkiye’nin uluslararası yükümlülüklerine bağlılığını tekrarlarken ayrıca ABD’de sistematik insan hakları ihlali olduğunu savundu; “Önce kendi vatandaşlarına dönük sistematik insan hakkı ihlallerine son vermelerini tavsiye ediyoruz” önerisini iletti. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Kültür Sanat: Emrah Kolukısa l Düzeltme: Mustafa Çolak Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım Müdürü: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 04:30 04:19 04:47 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 06:07 13:10 16:55 05:53 12:54 16:38 06:18 13:17 16:59 Akşam 20:00 19:43 20:03 Yatsı 21:29 21:09 21:27 ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] Köşemiz bugün iş gezisi ve Cumhuriyet Davası hazırlıkları nedeniyle kapalı. Haftaya buluşmak dileği ile... Büyükelçi Karlov, 2016’da polis Mevlüt Mert Altıntaş tarafından öldürülmüştü. Karlov suikastında MİT’çi zanlı FETÖ’cü, eski MİT görevlisi Akalın, Karlov cinayetinden tutuklandı. Katil polis Altıntaş ile MİT’çi Akalın’ın ortak yanları, ikisinin de örgüt içindeki ‘abi’liğini BTK uzmanlarının yapması. ALİCAN ULUDAĞ Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) Rusya Masası’nda görevli olan ve FETÖ üyesi olmak suçundan tutuklanan Vehbi Kürşad Akalın’ın Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov’un öldürülmesi olayına karıştığı iddia edildi. Geçen ocak ayında savcı tarafından sorgulanan ve Karlov cinayetine iştirak suçundan tutuklandığı belirlenen Vedat kod adlı Akalın’ın cinayetten önce Karlov’la ilgili bilgileri ve suikast sonrası yaşanan gelişmeleri FETÖ abisi Yusuf kod adlı BTK uzmanı Hüseyin Kötüce’ye ilettiği öğrenildi. Ankara Cumhuriyet Savcısı Adem Akıncı’nın Karlov cinayetine ilişkin yürüttüğü soruşturma kapsamında bugüne kadar arasında Altıntaş’ın örgüt abisi BTK uzmanı Şahin Söğüt’ün olduğu 8 kişi tutuklandı. Cumhuriyet’in ulaştığı bilgilere göre tutuklanan 8 kişi arasında, bugüne kadar kimliği ve görevi sır gibi saklanan bir isim gün yüzüne çıktı: “Eski MİT görevlisi Vehbi Kürşad Akalın”. “Cinayete iştirak” suçundan 9 Ocak 2018’de tutuklandığı öğrenilen Akalın’ın MİT’in Rusya Masası’nda görev yaparken FETÖ üyeliği iddiasıyla ihraç edildiği ve bu kapsamda tutuklandığı bildirildi. Cumhuriyet’in önceki gün ifadelerini yayımladığı eski MİT görevlisi Muhammet Şükrü Ersoy ile aynı FETÖ hücresinde bulunan Akalın’ın abiliğini, YusHKcueöüftysükaecoypediı,nyaBoKdrTldöKıut’ü.deBkTaKnruıınnzmcgaüagvnöeırnSülöinkğtüüktlaebmnirmerbiaşaltnai. çalışırken ihraç edilmişti. Katil polis memuru Mevlüt Mert Altıntaş’ın ‘abiliği’ni de yine bir BTK uzmanı olan Şahin Söğüt’ün yapması dikkat çekti. Ersoy’un ifadesi Eski MİT’çi Ersoy, ifadesinde Akalın’a ilişkin şunları kaydetti: “Hüseyin Kötüce, Rusya Federasyonu konularıyla çok ilgiliydi. Bu yüzden bu şubede çalışan Vehbi Kürşat Akalın ile evdeki odaların birinde yalnız olarak görüşüyordu. Vehbi Kürşad Akalın’ın şube konuları kapsamında dokümante ettikleri görüntüleri bana da izletmişti. Bu konu hakkında Kötüce’ye bilgi verdiğini söylemişti. Benim evimde gerçekleşen bir görüşmede; Vehbi Kürşad Akalın, gittiği daire yemeğinde dairedekilerle fotoğraf çektirdiğini söyledi. Bunun üzerine Kötüce bu fotoğrafın şu anda telefonda olup olmadığını sordu. Akalın cep telefonunda bulunan fotoğrafı Kötüce’ye gösterdi. Fotoğrafta bulunan şahıslar hakkında Kötüce kim olduklarına dair sorular sordu. Kürşad da bu sorulara yanıtlar verdi.” İfade ayıklandı! Ersoy’un ifadesinde Akalın’ın Karlov cinayetindeki rolünün bulunduğu, ancak bunun ifadeye katılan MİT görevlileri tarafından savcı ile konuşularak tutanaktan çıkarıldığı öğrenildi. FETÖ’cü Akalın’ın Rusya masasında çalışmasının avantajını kullanarak, Karlov ile ilgili edindiği bilgileri ‘abi’si Hüseyin Kötüce’ye ilettiği öne sürüldü. Nerede olduğu bilinmeyen Hüseyin Kötüce’nin, Ankara’da kimliği belirsiz kişiler tarafından kaçırılan FETÖ üyeleri arasında yer aldığı iddia edildi... l ANKARA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle