18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 16 Nisan 2018 6 adımAByaDkiılnelaaşdmımaS‘mtitsaotümelttytedeenefcbiskeetlikekrgkru, huna’ NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Suriye’ye yönelik operasyonun ar NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg bugün Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ya dından bugün Ankara’da olacak. nı sıra Milli Savunma Baka Temmuz ayında düzenlenecek ve nı Canikli ve Dışişleri Baka Rusya ile ilişkilerin geleceğinde belirleyici olacak Zirve öncesin DUYGU GÜVENÇ nı Mevlüt Çavuşoğlu ile de görüşecek. Çavuşoğlu ile ortak de hazırlık ziyareti yapacak olan basın toplantısı düzenleye Stoltenberg, Ankara’dan “güçlendiri cek olan Stoltenberg’in, ittifakın 1112 lecek müttefiklik ruhuna” tam destek Temmuz’da yapılacak zirvesine yöne vermesini isteyecek. Ankara’dan bek lik mesajlarını da burada vermesi bek lenti, ABD öncülüğündeki Suriye ope leniyor. NATO üyesi bir ülkenin üst rasyonunun ardından, Türkiye’nin düzey diplomatı ise, Ankara ziyareti Rusya ile ilişkilerini gözden geçirme nin Türkiye’nin dış politikadaki ter si ve artık tercihini müttefiklerinden cihleri ışığında önemli olduğunu söy yana kullanması. Ankara’nın Avru ledi. TürkiyeRusya yakınlaşmasına ve pa ile Atlantik arasındaki işbirliğinin NATO’ya entegre edilemeyeceği bilinen güçlendirilmesine tam destek ver S400’ler konusunda Rusya ile devam mesi beklenirken temmuz zirvesinin eden görüşmelere işaret eden yetkili, gündemindeki en önemli konulardan “Türkiye, ittifaka daha çok yakınlaşıp biri de terörle mücadele. Zirve, ittifa yakınlaşmayacağına karar verecek. Bu kın Rusya ile ilişkileri açısından kri karar da Rusya ile uzaklaşması anlamı tik önemde görülüyor. Bir diğer baş na gelecek” dedi. lık da AB ile NATO arasındaki işbirli Duma’da kimyasal silah kullanıldı ğini artırmak olacak. ğına yönelik haberlerin ardından, re jimin sorumlu olduğu yönünde “güçlü şüphesi” bulunduğunu 8 Nisan günü açıklayan Ankara, 14 Nisan’da düzenlenen operasyonda NATO müttefikleri arasında yer aldı. Operasyonda başta İncirlik’in kullanılmaması ve AnkaraMoskova yakınlaşmasının hemen ardından gelmesi Türkiye’ye de mesaj olarak değerlendiriliyor. Türkiye’nin, NATO ile birlikte hareket etme tutumunun ise önümüzdeki günlerde de artarak devam etmesi bekleniyor. Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi’nin (EDAM) son raporunda bu operasyonun siyasi sonuçları şöyle değerlendirildi: l Türkiye, ABD öncülüğündeki Suriye’ye yönelik mahdut hedefli bir seyir füzesi taarruzunu destekleyen ülkeler arasında yer almış ve bu tutumu ile Astana sürecindeki ortakları Rusya ve İran’dan ayrışarak NATO ortakları arasında yer almıştır. Bu durumun bir süredir sorunların biriktiği ve güven erozyonunun yaşandığı Türk Amerikan ilişkilerine olumlu etki edeceği söylenebilir. l Rusya’nın Türkiye’nin bu tutumundan duyduğu memnuniyetsizlik, Afrin’in rejim güçlerine devredilmesini isteyen mesajıyla açığa çıkmıştır. l Rejimin de bundan sonraki adımının Afrin üzerinde baskı yaratmak ama daha da önemlisi İdlib’e bir operasyon başlatmak olduğu değerlendirilebilir. Türkiye, İdlib’ten bugüne kadar mülteci dalgasını önlese de Rusya ve İran, Türkiye’yi “cezalandırmak” isterse İdlib’de rejimi cesaretlendirebilir. l Astana süreci bağlamında Rusya ve İran ile kurulan ortaklığın ön şartı, askeri yöntemlerle rejim değişikliği hedefinden vazgeçilmesiydi. Bu ön şartın, operasyona verilen destekle, Türkiye içinde ve Türkiye tarafından tartışmaya açılması, Astana sürecinin ve dolayısıyla Türkiye’nin Suriye bağlamında Rusya ve İran ile siyasi ortaklığının da sınırına gelindiğine dair tereddütleri artıracaktır. l ANKARA MHP’den farklı tepki: Türkİslam düşmanlığı ABD’nin, İngiltere ve Fransa ile birlikte Suriye’ye yönelik harekâtına MHP’den tepki geldi. Uzun yıllar MHP’de ‘ikinci adam’ konumunda olan ve Teşkilatlardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı yapan Ankara Milletvekili Şefkat Çetin, “Suriye’nin sınırlarının yeniden çizildiğini” belirtti; “operasyonun Türk İslam düşmanlığı olduğunu” öne sürdü. Çetin, ABD, İngiltere ve Fransa’nın önceki gün Suriye’ye gerçekleştirdiği hava operasyonunu yine sosyal medya hesabı üzerinden yorumladı. Üzerinde ateşlerin yandığı dünya haritasıyla birlikte, Rusya’nın simgesi Matruşka bebekleri, üzerinde “Senaryonun farkında değilseniz, diğer oyunculara göre başka çareniz kalmaz” yazılı bir kukla ve Atatürk’ün, üzerinde 23 Temmuz 1919’da Erzurum Kongresi’nde alınan “Vatan bir bütündür, bölünemez. Millet, her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı, topyekun kendisini savunacak ve direnecektir. Manda ve himaye kabul olunamaz” büst fotoğrafıyla birlikte şu mesajı paylaştı: “ABD Rusya İngiltere Fransa, çıkardıkları yangını söndürmek gerekçesiyle... Afrika ve Ortadoğu’da paylaşım yaparken, Türk ve İslam düşmanlığı üzerine ittifak oluşturmuşlardır. Terör örgütlerini kuranlar ve kurdukları örgütlerle mücadele gerekçesiyle bölgeyi savaştıranlar aynıdır.” Çetin’in ikinci mesajında da “ABD, İsrail, İngiltere ve Fransa bayraklı şapka takan baronların, gri bir bulutun üzerinden ‘Allahu ekber’ diyerek kavgaya tutuşan iki Müslümanın kavgasını izledikleri” bir fotoğraf ile “ağzından kan damlayan Macron, May ve Trump’ın fotoğraflarını” yayımladı. Bu fotoğraflarla birlikte, “Önce vatan” yazılı sınırda nöbet tutan Mehmetçik ile “Türkiye’nin kovduğu ABD bayraklı temsili Azrail’in, Suriye üzerinden yine Türkiye’ye girmek istediğini” temsil eden fotoğrafları da yayımlayan Çetin, bu fotoğrafların üzerine de şu mesajı yazdı: “Türkiye Cumhuriyeti devletimizin, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü olumsuz etkileyecek küresel emperyalizmin BOP’çu (Büyük Ortadoğu Projesi) oyunları devam ediyor... Enerji koridoru güvenliği örtüsü altında gizlenen, Akdeniz’e açılan Birleşik Kürdistan BOP projesidir. Suriye sınırları çiziliyor.” l SELDA GÜNEYSU /ANKARA Suriye saldırısı protesto edildi ABD, İngiltere ve Fransa’nın Suriye’ye yönelik hava saldırısı çeşitli siyasi partiler tarafından Taksim İstiklal Caddesi’ndeki Fransa Başkonsolosluğu ve İngiltere’nin İzmir Konsolosluğu önünde protesto edildi. ÖDP, EMEK Partisi, Halkevleri, Devrimci Parti, Emekçi Hareket Partisi ve Türkiye Komünist Partisi üyesi kalabalık bir grup dün öğlen Fransa Başkonsolosluğu önünde bir araya geldi. “Suriye’de emperyalist saldırganlığa hayır”, “Kahrolsun emperyalizm”, “Savaşa hayır” ve “Suriye halkı yalnız değildir” yazılı pankart ve dövizleri taşıyan grup, “Kahrolsun ABD emperyalizmi” ve “Kahrolsun ABD, işbirlikçi AKP” sloganları attı. Burada partiler adına ortak açıklamayı okuyan Özge Akman, Suriye’ye yönelik saldırının uluslararası hukuka aykırı ve em peryalist bir saldırı olduğunu belirterek “ Emperyalistler aynı Irak işgalinde olduğu gibi herhangi bir somut kanıta dayanmaksızın Suriye’yi bombalamıştır. Suriye’yi hedef alan saldırı, Ortadoğu’nun genelinde devam eden saldırganlık ve kirli hesaplardan bağımsız düşünülemez” dedi. Türkiye’nin ilerici, demokrat, sosyalist ve emekten yana güçleri olarak emperyalistlerin saldırılarını lanetlediklerini söyleyen Akman, “Suriye, Filistin ve Yemen gibi ülkelerde devam eden saldırganca politikalara derhal son verilmelidir. Bölge genelinde sayıları hızla artan İncirlik dahil, yabancı askeri üsler derhal kapatılmalı, Suriye’de yaşayan Araplar, Kürtler, Türkmenler ve diğer halklar kendi siyasi geleceklerine kendileri karar vermelidir. Tüm yurttaşlarımızı bu savaş siyasetini durdurmaya, barış ve kardeşlik coğrafyasını el birliğiyle yaratmaya davet ediyoruz” ifadelerini kullandı. Açıklama sırasında polisin konsolosluk önünde yoğun güvenlik önlemi aldığı görülürken, Suriyelilerin de açıklamayı cep telefonları ile çekmesi dikkat çekti. İzmir’de TKP ve ÖDP üyeleri, saldırgan müttefik ülkelerden İngiltere’nin İzmir Konsolosluğu önünde bir protesto eylemi düzenledi. Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde toplanan partililer, “Suriye halkı yalnız değildir”, “Katil ABD işbirlikçi AKP” sloganları eşliğinde, İngiltere’nin İzmir Konsolosluğu önüne yürüdü. Burada İsmail Hakkı Ortaköy’ün okuduğu basın açıklamasında, emperyalist saldırganlığa karşı Suriye halkıyla dayanışma içerisinde olunacağı vurgulandı. l İSTANBUL İZMİR / Cumhuriyet Üçüncü krizde füzeler atıldıyRAakuşrBsiazDyddaıiğ’elneığınilikl Suriye krizi nedeniyle karşı karşıya gelen ve önceki gün ABD’nin Su riye’deki bazı üsleri vurmasıyla yeni bir döneme giren iki ülkenin ilişkileri geç miş yıllarda da buna benzer krizler ya şamış ve savaşın eşiğinden dönülmüştü. ABD ve Rusya, o zamanki adıyla Sovyet ler Birliği, ilki 1960’ta, ikincisi 1962’de olmak üzere iki büyük kriz ya şadılar ve karşılıklı savaş tehditlerinde bulundu lar. Dünyanın yüreği ağ MİYASE İLKNUR zına gelmişken son anda taraflar geri adım atarak tansiyonu düşürdüler. Geçen hafta Trump’ın “Füzeler yolda” tweeti’yle başlayan gerilim, önceki gün ABD füzelerinin Suriye’deki üsleri vur masıyla sonuçlandı. İlginç olan iki ülke arasındaki bu üç krizde de Türkiye’nin doğrudan tehdit altında olmasıydı. U2 krizi Dünya, U2 olayını 3 Mayıs 1960’ta Nikita Khrushchev’in Sovyet hava sahasında bir Amerikan casus uçağının 1 Mayıs 1960’ta düşürüldüğünü açıklamasıyla öğrendi. ABD, bu uçağın casus uçağı değil meteoroloji uçağı olduğunu açıkla dı. Khrushchev, 5 Mayıs 1960’ta verdiği ikinci demeçte, Amerikan uçaklarına üslerinde faaliyet izni veren devletlere de uyarıda bulunarak, herhangi bir saldırıya karşı SSCB’nin güdümlü füzelerle karşılık vereceğini ve bu saldırıda kullanılan üslerin de yerle bir edileceğini söyledi. Bu sözler Türkiye’ye doğrudan bir tehdit niteliği taşıyordu. SSCB , ilk günlerde U2 uçağının pilotunun sağ olduğunu gizli tuttu. Pilot, CIA’nın kendisini casusluk amacıyla görevlendirildiğini itirafı üzerine daha önce vurulan uçağın meteoroloji uçağı olduğunda ısrar eden ABD, casus uçak olduğunu kabullenmek zorunda kaldı. Pilotun bağlı olduğu birlik 1956 tarihinden beri Türkiye’deki İncirlik Üssü’nde üslenmişti ve her yıl bir dizi haberalma uçuşlarına çıkmaktaydı. Bu olaylar üzerine Türk hükümeti, uçağın Norveç’e uçtuğunun belli olduğunu, bu nedenle Türkiye’nin bu olaydan sorumlu tutulamayacağını açıkladı. ABD Başkanı Eisenhower, 25 Mayıs 1960’ta U2 uçuşlarının durdurulduğunu açıklamak zorunda kaldı. Küba füze krizi SSCB, Fidel Castro’nun çağrısıyla 1962’de Küba’ya orta menzilli nükleer başlıklı füzeler yerleştirdi. Sovyetler füzelerinin Küba’ya yerleştirilmesi CIA’nın casus uçakları tarafından resimlendi. Bu sırada, füze parçaları taşıyan 20 Sovyet gemisi daha Küba’ya hızla yaklaşmaktaydı. ABD donanması 22 Ekim 1969 günü 300 gemi ile Küba’yı ablukaya aldı. Başkan Kennedy, 23 Ekim 1962’de halka yaptığı konuşmada Küba’dan bölgedeki herhangi bir ulusa yönelik füze saldırısını siyasi anlamda SSCB’den yapılmış bir saldırı olarak göreceklerini ve yanıtını eksiksiz olarak bu ülkeye vereceklerini söyledi. SSCB Başkanı Kruşçev ise füzelerin saldırı değil savunma amaçlı olduğunu, ayrıca ABD’nin Küba’ya saldırmama garantisi verinceye kadar da orada kalacaklarını açıkladı. Krizin 12. gününde SSCB’nin Washington Büyükelçisi Dobriyn’in de “Türkiye’ye yerleştirilmiş olan ABD füzelerini dengelemek amacıyla Küba’ya Sovyet füzeleri yerleştirildiğini söylemesi, Türk kamuoyunda şaşkınlıkla karşılandı. Zira Türkiye’deki ABD üslerinde Sovyetler’i hedef alan nükleer başlıklı füzelerin yerleştirilmesinden Türk halkının haberi yoktu. Kruşçev’in 27 Aralık 1962’de yaptığı “Küba ve Türkiye’deki üsleri 23 hafta içinde karşılık lı boşaltalım” açıklaması ile durumun vehametini Türk kamuoyu da öğrenmiş oldu. Kruşçef’in açıklaması üzerine Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’in çağrısı ile Çankaya Köşkü’nde acil toplantı yapıldı. SSCB başkanı Khrushchev 27 Ekim günü Kennedy’e gönderdiği mektupta, Küba’daki füzeleri sökmek için Türkiye’dekilerin de sökülmelerini ve Küba’nın işgal edilmeyeceğine dair güvence vermelerini istedi. Bu durumda Türkiye’nin toprak bütünlüğüne saygı göstereceğini ve işgal etmeyeceğini belirtti. Kennedy ise cevabi mektubunda Küba’daki füzeler söküldüğü takdirde ablukaya son verileceğini ve Küba’yı işgal etmeyeceği güvencesini vereceğini söyledi. Ancak Türkiye’deki füzelerin sökülmesi konusunda kesin bir güvence vermedi. Khrushchev ertesi gün bir mektup daha yazarak teklife sıcak baktığını belirtti ve 15 gün süren Küba krizi kansız çözüldü. Türkiye hariç... Küba krizi yüzünden Türkiye’de bir de cinayet işlendi. Adana’da Seyhan Nehri kıyısında kurulan çilingir sofrasında Küba krizini tartışan beş kafadarın tartışması cinayetle sonuçlandı ve Toto Yaşar adındaki Adanalı, Küba krizini tartıştığı Burduş Yılmaz’ı bıçakla öldürdü. haber EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: EMİNE BİLGET En ahlaklısı 1 milyonu bomba ile yok etmektir Batı uygarlığının dışa dönük yüzü rezildir. Şöyle demek daha doğru: Batı uygarlığının iki yüzü var: İlki bilim, felsefe, sanat, düşün vb alanlarda insanlığın baştacı üretim; insanlığın bütününe yönelik, askeri yönünü bir kenara bırakırsak, teknoloji.  İkinci yüz, politiktir: Hegemonyaya ve çıkara dayanır. Bu yüzü ahlaksızdır. Biz insani ve evrensel olanı paylaşıyoruz. Hegemonya ve ağır sömürüye dayanan ikiyüzlü ve ahlaksızlığa hep karşı çıkıyoruz. Şu sırada Batı’nın en büyük ahlaksızlık ve insani olmayan oyunu Suriye’de oluyor. Yüzlerce bomba yağdırıyor bu ülkenin üzerine. Bu ülke İslam ülkesi. Nerede? Ortadoğu’da.  Batı’nın ahlaksız yüzü  Ortadoğu’nun tepesine binen kim: Ahlaksız Batı. Irak’ta bir milyon Müslümanın hayatlarını parçalayıp yok etti mi, etti. Suriye’de de rejime yönelik isyanları başlattı mı, kışkırttı mı, evet. Daha önce Irak’ı İran üzerine kışkırttı mı, evet. Saddam’a verdiği zehirli gazlarla binlerce İranlının ölümüne neden oldu mu, evet. O zaman sesini çıkardı mı, hayır. Irakla İran’ı birbirine kırdırdıktan sonra bu kez Saddam’ın kimyasal silahları var diye bu ülkeyi parçalayıp ufaladı mı, evet. Sonra, yokmuş, yalan söyledik aradık bulamadık dediler mi evet. Blair denen çoban köpeği de itiraf etti mi evet. Batı’nın şimdilik bütün hikâyesi, dolapları yumuşak İslam dünyası üzerinde dönerken (Rusya ayrı konu)...  Türkiye’den bu iki yüzlülüğe iktidar destek çıkıyor mu? Evet: İyi oldu, hakettiler. İnsani yardımlaşma sözde amaçlı, aslında Ankara’nın bir politik aracı olan derneğin başkanı: Yüreğimiz soğumadı, bu kadarcık mı bombalanacaktı,dedi mi evet. Batılı emperyalistlerin Suriye’yi bombalamasına destek çıkanlar, emperyalizmin aracı olmuyorlar mı, Evet. Emperyalizme karşıyız, üzerimizde oyunlar oynanıyor biçimindeki iktidarın söylemi, iki yüzlü olmuyor mu, evet. Esad bahane.. Önemli olan Suriye’nin parçalanması. Niyeti laflarda değil, reel politik tutumda arayacaksınız. 2003 ‘kimyasal gazı’  Sanki unuttuk, insan aklı hızla akıp giden güncel olaylarla ilgilenme sakatlığı içindedir. 2013 Ağustosu: Yine Esad’ın kimyasal silahla 2000 kişiyi öldürdüğü bahanesiyle, Obama Suriye’yi bombalamaya hazırlanıyordu. Obama, “Esad kimyasal silah kullanırsa müdahale ederiz, kimyasal silah kırmızı çizgimiz” demişti. O sırada da alelacele, belgesi, inandırıcılığı olmayan “evet kimyasal kullandı” söylemleri ayyuka çıkartıldı, uyduruk raporlar hazırlandı, dahası Ankara’ya göre gazı Esad’ın attığı kesindi.. bizim MİT’in kimyasal gaz raporu hazırlayıp  Rusya ve ABD’ye verdiği açıklandı! Ama dünyada, BM’de henüz kimyasalı kimin attığı tartışılıyordu ve inandırıcı bir sonuç yoktu ortada. O sırada Şam’da bulunan BM gözlemcileri hemen olay gerine gitmiş ve ilk açıklamalarında  “Şam hükümeti tarafından atıldığına ilişkin bir bulguya ulaşamadık, sanmıyoruz” demişlerdi.. Ama emperyalistlere sadece bahane gerekti, bombalamak için. Ankara o zaman da bombalama için “yetmez ama evet” diyordu! ABD’yi Şam’a karşı askeri müdahale için zorlayıp duruyordu! Temel politika Emevi Cami’nde namaz kılmaktı.. “Bu iş havadan bombalamakla olmaz, karadan müdahale edilmesi gerekir” diyordu Ankara’dakiler! Bunları unuttuk mu? Yıl 2014: Gaz yalan Önce ünlü ve saygın üniversite M.İ.T raporunu açıkladı: Guta’daki kimyasal silahları muhalif gruplar attı... kimyasalı atan füzelerin en çok 2 km menzili vardı ve ancak Esad düşmanı muhaliflerin bölgesinden fırlatılabilirdi! Amerikalı gazeteci Seymour Hersch 2014’te o zamanki gaz olayı ile ilgili ayrıntılı bir araştırma yayınladı: “Harekâttan iki gün önce Obama yönetimini vazgeçiren şey, saldırının arkasında Esad rejiminin değil, rejime karşı savaşan El Kaide’ci El Nusra Cephesi’nin… bulunduğunun anlaşılmasıydı.” Yukarıdaki cümlede Türkiye’yi de suçlayan bir ifade var. OHAL de var, almıyorum buraya. Yalanın ortakları  El Guta köktendincilerin, El Nusracı vb teröristlerinin elindeydi. O zaman gözlerini kırpmadan gazla 2000 insanı zehirleyip öldürdüler.  Şimdi de Şam kendi topraklarını bunlardan kurtaracakken.. aynı hikâye tekrarlandı. Bu kez 80 kişi ölmüş.. Ölmüş mü, bu da bilinmiyor.. Ama emperyalist yalanların Türkiye’de ortakları çok. Dahası bizzat yalan üretenler de.. Şam ülkesini kurtardıkça ağlaşıp duran… C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle