18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 27 Mart 2018 2 Asıl suClu kim? Cezaevlerinde çoğunlukla hırsızlık, gasp ve uyuşturucu suçlarıyla üç bine yakın çocuk bulunuyor. 169 yabancı çocuktan 119’u Suriyeli FİGEN ATALAY Çocuk ve gençlik cezaevlerinde bulunan 1318 yaş arasındaki 2 bin 818 çocuktan 2 bin 721’i erkek, 97’si ise kız. Bu çocukların yaklaşık yarısı yeniden suça sürüklenerek cezaevlerine dönüyor. Cezaevlerindeki yabancı çocuk sayısı ise 169. Bu çocuklardan 119’u Suriyeli. Çocukların cezaevine geliş nedenleri çoğunlukla uyuşturucu, hırsızlık ve gasp. Tutuklu çocuklar genelde 23 ay kalıyor. Ancak bazıları 10 yıla kadar hüküm giyiyor. Çocuklar neyin suç olduğunu ya da olmadığını ve cezaevinin nasıl bir yer olduğunu bilmiyor. Aralarında 7. sınıfta olması gereken ama okumayazma bile bilmeyen çocuklar var. Sincan Çocuk ve Gençlik Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda geçen günlerde bu konuda bir toplantı yapıldı. Adalet ve Milli Eğitim Bakanlıkları temsilcileri, psikologlar, öğretim üyeleri ve hukukçuların katıldığı toplantıda dile getirilen tespitler ve öneriler şöyle: n Çinçin bölgesindeki 12 okula önleyici tedbir alınırsa cezaevine gelen çocuk sayısı azalabilir. n Üniversite öğrencileri cezaevlerinde staj yapabilir. n Akademik tez çalışmaları yapılmalı. n Meslek edinmeleri için çalışmalar yapılmalı. n STK’lerle işbirliği yapılmalı. n Çocukların suça yönelmesini önleyici olarak ne tür çalışmalar yapılabilir? Buradan ayrılan çocukların tekrar suç işlememesi için neler yapılabilir? Buradan çıkan çocukların izleme değerlendirmesi nasıl yapılıyor? n Çocukların suça yönelmesini uyaran faktörler nelerdir? n Ailelerin suç oranı ile çocukların suç oranı arasındaki ilişki gibi konularda çalışmalar yapılabilir. n Gençlik ve Spor, Adalet, Kültür, Aile Sosyal Politikalar bakanlıkları, MEB ve İŞKUR birlikte çalışmalı.   n Çocuklar neyin suç olduğunu/ ol KURSLAR VERİLİYOR Sincan Cezaevi’nden veriler: n Okuma yazmadan mesleki eğitime kadar 25 kurs var. n Halk eğitim merkezinin görevlendirdiği öğretmenler kurs veriyor. n Sincan’da 350 çocuk var. Yabancı uyruklu çocuk sayısı ise 160. 305 çocuk kurs alıyor. n Çocukların 36’sı ilköğretim, 100’ü açık öğretim ve 28’i de örgün öğretim programlarına kayıtlı. n Çocukların buraya geliş nedenleri çoğunlukla uyuşturucu, hırsızlık ve gasp. madığını bilmiyorlar. Bu konuda okulda bilinçlendirilmeleri çok iyi olur. n Aynı şekilde cezaevinin nasıl bir yer olduğunu da bilmiyorlar. Bilseler uyuşturucu konusunda özellikle daha dikkatli olabilirler. n Bilinçlendirme ile ilgili konuları okulda öğretebilmek için müfredata eklenebilir mi? n Bu çocuklar belli bir ekosistemden geliyorlar. Bu ekosistem nasıl kırılabilir? n Bu çocuklara ayrı bir okul yapılarak özel eğitimin ve mesleki becerilerin kazandırılması sağlanabilir. Her çocuğa ayrı uzman Adalet sistemine giren çocuklara destek olmayı ve önleyici çalışmalar yürütmeyi amaçlayan Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı (TCYOV) Başkanı Nevin Özgün’ün verdiği bilgilere göre çocuk ve gençlik hapishanelerinde, Halk Eğitim Merkezleri tara fından atanan meslek öğretmenleri çeşitli kurslar veriyor. Ancak hapisteki çocukların asıl ihtiyaçları psikososyal destekler ve tahliye sonrasına yönelik faaliyetler olmalı. Bu çocuk ve gençlerden yaklaşık yüzde 50’sinin yeniden suça sürüklendiğine dikkat çeken Özgün, şunları söyledi: “Sistemde neler olduğunu çözmek ve çocuklar yararına önleyici tedbirlerin alınması gerekir. Çocuk suça sürüklendiği ortama, iyileştirme yapılmadan geri dönüyor. Her bir çocuğa ait ‘tahliye sonrası bireysel program’ uygulanması gerekir. Bunun en iyi örneklerinden biri Almanya’da uygulanıyor. Her bir çocuk/genç için bir sosyal çalışma uzmanı, tahliye sonrası destek için atanıyor. Yerelde bulunan tüm kurumlar, spor kulüplerinden işletmelere kadar, işin içinde. Herkes adalet sistemine giren çocuklara uygun çeşitli atölyeler düzenliyor. Ço cuğun talebine ve yeteneğine göre bu kurumlardan birine devam ederek, mesleki eğitim ve uzmanı kanalı ile de sosyopsikolojik destek alarak, yeniden suça sürüklenmesinin önüne geçilmeye çalışılıyor. Her bir çocuk için bir uzman atanması oldukça dikkat çekici.’’ Temeli önleme Çocuk adaletinin temelinin onarıcı adalet ve önleme olduğunu vurgulayan Özgün, “Çocuğu suça sürüklenmeden önce fark etmek ve önlem almak. Bu da birçok kurumların ortak görevidir. Özellikle milli eğitim sisteminde rehber öğretmenlerin çocuğu ve aileyi yakından izlemesi başlıca önlemdir. Tabii tüm çocukların eğitim sistemi içerisinde tutulması birincil tedbirdir. Çocuğa bakış açısının cezalandırma değil, topluma kazandırmaya yönelik tedbirlerin alınmasını bekliyoruz’’ dedi. TOKAT’TA 285 öğrenci zehirlendi ‘Yemekte böcek var!’ Tokat’ta, Taşlıçiftlik mevkisinde bulunan Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu (KYK) Kız Öğrenci Yurdu’nda kalan 285 öğrenci gıda zehirlenmesi şüphesiyle hastaneye başvurdu. KYK yurdunda kalan bir grup öğrenci, zehirlenmeler nedeniyle bina önünde eylem yaptı. “İşletme istifa” sloganları atan öğrenciler, yemeklerin içerisinden böcek çıktığını söyledi. Öğrenciler, “Arkadaşlarımızın bir kısmının tavuktan, bir kısmının köfte ve makarnadan rahatsızlanıp zehirlendiği söyleniyor bize” dedi. KYK İl Müdürü Fahri Delen ise, net sonuçların çıkacak tahliller sonucunda belli olacağını belirterek “Bir sıkıntı var ise gereğini yapacağız’’ diye konuştu. l DHA LİSEYE GEÇİŞ sistemi HÂLÂ tam AÇIKLANMADI Okullar eşleştirilecek OZAN ÇEPNİ Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) liseye geçiş sistemi için yeni yönergesini açıkladı ancak birçok soru yine yanıtsız kaldı. Yönergeyle sadece adrese dayalı sistemin ortaokul ve liselerin eşleştirilerek farklı okul türlerinden oluşturulacağı kesinlik kazandı. ‘Nitelikli’ okullar için yapılacak merkezi sınavın, sözel ve sayısal olarak aynı gün iki oturumda yapılması kararlaştırıldı. Sınavla ve sınavsız öğrenci alacak liselerin isimleri ve tercih sisteminin netleşmesi ise nisan ayında beklenen kılavuza kaldı. MEB, liseye geçişte yarattığı kaosa son veremiyor. Şubat ayındaki yönetmelik değişikliği ile ilk adımı atan bakanlık dün de “Ortaöğretime Geçiş Yönergesi”ni yayımladı. Yeni sistemde fen liseleri, sosyal bilimler liseleri, proje uygulayan eğitim kurumları ile mesleki ve teknik Anadolu liselerinin teknik programlarına yerleşmek için yapılacak merkezi sınav sözel ve sayısal olarak bölünerek, aynı gün içinde 2 oturumda tamamlanacak. Yönergeye göre yeni sistemde yerleştirme yerel ve merkezi olarak gerçekleştirilecek. Merkezi yerleştirme, sınavla öğrenci alacak “nitelikli” okullar için Merkezi Sınav Puanı (MSP) ile MEB Ölçme, Değerlendirme ve Sınav Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından yapılacak. Sınav puanının eşitliği halinde; Ortaokul Başarı Puanına (OBP), öğrenci yaşına, YBP üstünlüğüne ve devamsızlığına bakılarak yapılacak. Kayıt alanına göre Yerel yerleştirme ise sınavsız öğrenci alacak okullar için ortaöğretim kayıt alanları içindeki okul kontenjanlarına göre yapılacak. Ortaöğretim kayıt alanı “Süreklilik ve coğrafi bütünlük esasına dayalı olarak öğrenci sayısı, okul türü ve kontenjan göz önünde bulundurularak ortaokul ve liselerin birbirleri ile eşleştirildiği ve tercihe bağlı olarak kayıt yapılabilecek farklı ortaöğretim kurumlarından oluşturulan alan” olarak belirlenecek. Yerel yerleştirme, okulun bağlı bulunduğu milli eğitim müdürlüklerinin sorumluluğunda Bakanlıkça yürütülecek. Tercih sistemi ise ayrıca yayımlanacak kılavuzla belirlenecek. haber EDİTÖR: FİGEN ATALAY TASARIM: İLKNUR FİLİZ Doğan Medya’nın satışı Sevgili okurlarım, Erdoğan/AKP iktidarı, Doğan Medya grubunun ve kişisel olarak Aydın Doğan’ın üzerine gitmeye başladığından beri, bu grubun bağımsızlığını savunmak için çok yazı yazdım. Bir yandan iktidar gücüyle uygulamaya konulan haksız ve hukuksuz vergi cezaları... Öbür yandan kifayetsiz muhteris iktidar tetikçilerinin tehditleri, iftiraları... Erdoğan’ın Aydın Doğan’ı doğrudan hedef alan eleştirileri... Yargının da siyasetin emrine girmesi ve hak arama yollarının kapanması... Sonunda Aydın Doğan’ı da yıldırdı ve Doğan Medya Grubu iktidar yanlısı bir sermayeye satıldı. HHH Hiç kimse bu olayı, “Doğan Medya zaten biat etmişti, iktidar yanlısı olmuştu” diye  küçümsemeye kalkmasın; mülkiyet ve yönetim Aydın Doğan’da kaldığı sürece, umut vardı: Aydın Doğan iyi bir işadamı olarak sattığı mal ve hizmetin kalitesiyle ve bu mal ve hizmetin hedeflediği tüketici kitlesinin beklentileriyle yakından ilgiliydi. Zaten iktidarla arasındaki sürtüşme de buradan çıkmıştı: Erdoğan/AKP iktidarı, kendilerinin yönettiği bir medya istiyor, Aydın Doğan ise, bu isteğe uyduğu takdirde, ürettiği mal ve hizmetin kalitesinin sıfırlanacağını, müşteri tarafından reddedileceğini biliyordu. Yani sorun Aydın Doğan’ın ideolojik ya da siyasal tutumundan değil, doğrudan doğruya, piyasa ekonomisinin koşullarına uygun bir medya yönetimi/üretimi yapmaya çalışmasından kaynaklanıyordu. HHH İktidar tetikçilerinin iyice azgınlaştığı ve Doğan Grubu’nu PKK destekçiliğiyle suçlamaya kalkıştığı bir dönemde, böyle abuk sabuk bir saldırının saçmalığını belirtmek için 17 Eylül 2015’te “HÜRRİYET’E PANİK SALDIRISI” başlığıyla Hürriyet Gazetesi’nin ve Aydın Doğan’ın öyküsünü anlattığım bir yazıda şöyle demiştim: “Bir işadamı olarak faaliyetlerini Milliyet ve Hürriyet’in öncülüğünde genişletti, gazete ve televizyon alanında neredeyse tekel sınırlarına gelecek kadar güçlendi...” Yazımın çıktığı günün sabahı Aydın Doğan aradı: Ben yazımda, Emin Çölaşan’ı, Bekir Coşkun’u, Yılmaz Özdil’i yolladığını, son zamanlarda AKP’ye kayıtsız koşulsuz destek verdiğini filan da yazmış olduğum için bunlara itiraz ve sitem edecek sandım. Ama hiç beklemediğim bir açıklama yaptı: “Sayın Kongar, bana ‘işadamı’ demişsin, bütün bunlar benim başıma ‘işadamı’ olduğum için değil, ‘gazeteci’ olduğum, ‘gazetecilik’ yaptığım için geldi” dedi. Hiç kuşkusuz, ürettiği mal ve hizmetin kalitesini düşünen, müşterisini memnun etmek isteyen, medya sektöründe patronluk yapan bir işadamı olarak, doğru söylüyordu. Bu açıklama o sabah gerçekten yüreğimi burktu: Türkiye’de gazetecilik yapmak artık olanaksızlaşmıştı! HHH Doğan Medya’nın zorla, yandaş sermayeye satılmış olması, Demokrasi açısından önemli bir gerilemedir. DayatmaLAR sürüyor ‘Seçtirmeli’ din dersi OZAN ÇEPNİ Milli Eğitim Bakanlığı’nın seçmeli ders adı altında din derslerini öğrencilere dayatması belgelendi. İkinci dönem başında birçok ilde milli eğitim müdürlükleri ve tarikatlar eliyle camilerde, toplantılarda teşvik edilen seçmeli din dersleri İstanbul’da ortaokul öğrencilerine zorunlu kılındı. Hazırlanan dilekçede aileler, belgenin ilk sırasında okul yönetimi tarafından seçilmiş Kuranıkerim dersi ile karşılaştı. Müdürlüklere sunulmak üzere hazırlanan dilekçede, “öğrencinin aşağıda belirtilen toplamda 6 saatlik seçmeli dersleri almasını istiyorum” denilerek öğrencinin kimlik bilgileri ile velinin onay vereceği bölüm ile birlikte “Ortaokulları için haftalık seçmeli ders seçim tablosu” yer aldı. Velilerin imzalamak zorunda bırakıldığı “seçtirmeli ders dilekçesinin” ilçe milli eğitim müdürlükleri talimatıyla hazırlandığı, yaşananlara tepki gösteren öğretmenlerin de soruşturma tehditlerine maruz kaldıkları öğrenildi. Eğitim Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan, “İlçe milli eğitim müdürleri, müdürlerle yaptıkları toplantılarda ‘Ya okullarda seçmeli din dersleri ile ilgili gerekli çalışmalar yaparsınız ya da koltuğunuzdan olursunuz’ diyorlar. Zeytinburnu İlçe Milli Eğitim Müdürü de seçmeli din derslerinin, özellikle Kuranıkerim dersinin seçilmesi için müdürler toplantısında müdürlere baskıda bulunuyor’’ dedi. l ANKARA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle