19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 25 Mart 2018 haber EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ/BURAK YURTTAŞ TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN 11 OCAK’IN ANNESİ: KATİLLERİ İSTİYORUM Cu6m78a.rtkeeszi bAunlnueşlteuri, Cumartesi Anneleri, kayıplarının akıbetini öğrenmek için 678. kez Galatasaray Meydanı’nda buluştu. Ellerinde kayıplarının fotoğrafları ve karanfillerle oturma eylemi yapan grup, “Failler belli, kayıplar nerede?” pankartı açtı. Pankartın üzerine karanfiller, bağlama, Pir Sultan Abdal ve Karacaoğlan kasetleri konuldu. Bu hafta gözaltında işkenceyle öldürülen ve kimsesizler mezarlığına gömülen Hasan Ocak’ın faillerinin yargılanması istendi. Hasan Ocak’ın annesi Emine Ocak, 23 yıldır Galatasaray Meydanı’nda beklediğini vurgulayarak, “Ben katilleri istiyorum. Ben burada bekliyorum, adalet istiyorum” dedi. Hasan Ocak’ın ağabeyi Ali Ocak, “Seneler önce Tayyip Erdoğan söz vermişti. Kayıpların bulunacağını söylemişti. Cumhurbaşkanı’nın elini tutan ne” diye sordu. Ocak ailesinin avukatı, İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri ise ailenin oğulları kaybedildikten sonra açlık grevi yaptığını anlatarak “Her gün eylem yapılıyordu. Amaçları hem Hasan’ın kaybedildiğini kamuoyuna duyurmak hem de devletin Hasan’ı gözaltında kaybettiğini kabul etmesini sağlamaktı. 52 gün sonra ‘sağ istiyoruz’ talebi maalesef kimsesizler mezarlığında son buldu” dedi. 52 gün boyunca işlem yapmayan polisler ve savcılar için de suç duyurusunda bulunduklarını söyleyen Yoleri, “Yapılan tüm suç duyuruları takipsizlikle sonuçlandı” diye konuştu. Eyleme destek veren CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, “Burada durmaya, burada çoğalmaya devam edeceğiz. Bu zulme, bu zalimliğe son vereceğiz, hiç kimsenin şüphesi olmasın” diye konuştu. l İSTANBUL/Cumhuriyet Beraata Yargıtay yolu Yargıtay Ceza Genel Kurulu, istinaf mahkemelerinin doğrudan verdiği beraat kararları için Yargıtay’a gidilebileceğine karar verdi Yargıtay Ceza Genel Kurulu, yerel mahkemelerinin verdiği hapis cezalarına karşı istinaf mahkemelerinin aldığı beraat kararlarıyla ilgili önemli bir içtihada imza attı. Ceza Genel Kurulu, istinaf mahkemelerinin doğrudan verdiği beraat kararlarının temyiz yolunun açık olduğunu ve Yargıtay’a gidilebileceğine karar verdi. Böylece istinafların sadece 5 yıl ve altı hapis cezaları kesin nitelikte olacak, ancak beraat kararları Yargıtay’a taşınabilecek. Ceza Muhakemesi Yasası’nın 286 mad lebiliyordu, fakat 5 yıl desine göre, ilk derece ve altı hapis cezaları mahkemelerinden ve na Yargıtay yolu kapa rilen beş yıl veya da lıydı. ha az hapis cezaları iti Bir yerel mahkeme raz üzerine bölge adliye mahkemelerine taşı ALİCAN ULUDAĞ nin adi bir suçtan verdiği 5 yıl hapis ceza nabiliyordu. İlk derece sı, istinaf mahkemesi mahkemelerinden verilen beş ne taşındı. İstinaf mahkeme yıl veya daha az hapis ceza si, dosya kapsamında sanığın larını artırmayan bölge adli suç işlediğinin sabit olmadı ye mahkemesi kararları kesin ğı gerekçesiyle 5 yıl hapis ce nitelikteydi ve bunlar temyiz zasını bozarak, doğrudan be edilemiyordu. Örneğin istinaf raata hükmetti. Olayın mağ mahkemesi, yerel mahkeme durları, bu durumu Yargıtay’a nin verdiği 4 yıl hapis ceza temyiz etti. Hukuki boşluk sını 5 yıl üzerine çıkardığın nedeniyle itiraz Yargıtay Ceza da buna karşı Yargıtay’a gidi Genel Kurulu’nun gündemine geldi. Kurul, oy çokluğuyla istinaf mahkemelerinin doğrudan verdiği beraat kararlarının Yargıtay’a taşınarak temyiz edilebileceğine hükmetti. En az bir denetim Kararın gerekçesinde, hukukta bütün hükümlerin en az bir denetime tabi olması gerektine işaret edilirken, “AİHS ve anayasa gereği hak arama hürriyeti kısıtlanamaz. İstinaf mahkemelerinin verdiği beraat kararına karşı temyiz yolunun kapatılması, suçun mağdurlarının hak arama hürriyetini kısıtlayıcı nitelik tedir. Böyle bir durumda beraat kararları denetimsiz kalır. 5 yıl ve altı hapis cezaları kararlarının onanması temyize kapalıdır. Ancak hukukta kıyas yasağı vardır. Kıyas yoluyla bunun beraat kararları için de uygulanması hukuka aykırıdır” denildi. Yargıtay’ın bu içtihadı mağdurlar açısından olumlu bir gelişme. Ancak muhaliflerin yargılandığı davalarda mahkemelerin verdiği cezaların istinaf tarafından beraatla sonuçlanması üzerine bu kararlar Yargıtay’a taşınacak. l ANKARA ‘Vahide Teyze’ uğurlandı İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) kurucularından 93 yaşındaki Vahide Açan, önceki gün öğlen saatlerinde yaşama veda etti. Açan’ın cenazesi dün Kartal Mevlana Camii’nde Vahide Açan ki cenaze töreninin ardından son yolculuğuna uğurlandı. Açan, Maltepe Gülsuyu Mezarlığı’nda kendisi gibi İHD’nin kurucuları arasında yer alan öğretmen eşi Hasan Açan’ın yanına defnedildi. Cenaze törenine HDP İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, İHD avukatı Eren Keskin, Eşber Yağmurdereli, Haşmet Atahan, İHD üyeleri, 68 ve 78’liler kuşağından çok sayıda devrimci ile EMEP ve CHP Kartal, Maltepe ve Kadıköy üyeleri de katıldı. Vahide Açan’ın vefatı, insan hakları savunucuları, aydınlar, eski tutuklular ve dostlarında derin bir üzüntüye sebep oldu. l İSTANBUL/Cumhuriyet Turgay Deniz için eylem İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Hapishane Komisyonu, Galatasaray Meydanı’nda 313. F oturma eyleminde yüzde 80 engelli ve tüberküloz hastası olan Turgay Deniz’in serbest bırakılmasını istedi. Sanatçı Nur Sürer, “Sol akciğeri işlevsiz. Sağ akciğerde lezyon var ve tüpe takılı yaşamını sürdürmekte. Açık yarası var. Cezaevi pansuman ve ilacı vererek tek başına tedavisini yapmasını istemiş. Verem hastalığı bulaşıcı ve hızlı yayılma riski taşımaktadır. Dudak ve tırnaklarda morarma başlamış” dedi. l İSTANBUL/Cumhuriyet Aleviler yine hedef İtirafçı beyanıyla Pir Sultan Abdal Kültür Derneği yönetici ve üyeleri ile 80 yaşındaki iki köylünün de aralarında yer aldığı 16 kişi tutuklandı MEHMET MENEKŞE Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Genel Başkan Yardımcısı Erol Yeter, Erzincan Şube yöneticisi Akın Demir, PSAKD üyesi Murat Demiray, Doğan Şimşir, Refahiye ve Ula ilçelerine bağlı Gölköy, Söğütlü, Kızıleniş köylerinden 3 muhtar ve 80 yaşındaki A.S. ve V.S. adlı çiftin de bulunduğu 16 kişi bir itirafçının beyanları doğrultusunda “terör örgütüne üye olmak, terör örgütü propagandası yapmak” suçlamalarıyla tutuklandı. PSAKD Genel Baş bu itirafçının beyanı dışın da gözaltına alınıp tutuk lanan kişiler hakkında bir bilgiye ulaşma imkânımız olmadı. Tesadüfen tutuk lanmış olaylarla hiçbir ilgi Erol Yeter si olmayan kişiler var. İn Akın Demir sanların hepsi o köyler de yaşıyor. Bu tutuklanan kan Yardımcısı Erol Yeter’e bu 16 kişinin 14’ü çoban, ko suçlamalara ek olarak sosyal yun otlatan, kuzu güden, ot bi medya paylaşımları nedeniy çen, odun kesen insanlar. Atılı le “cumhurbaşkanına hakaret, suç ile ilgisi olabilecek insan halkı kin ve nefrete sevk et lar değil. İnsanlar baskı altına mek” suçlaması da yöneltildi. alınıp buradan göç etmeleri is Gazetemize konuşan avukat teniyor. ‘Agit Servan’ kod ad Nebahat Bektaş, “Dosyada giz lı bir itirafçının beyanları doğ lilik kararı olması sebebiyle rultusunda gözaltı ve tutukla malar yapıldı. Tutuklanan insanların bu suçla hiçbir ilgisinin olmadığına inanıyoruz, bir an önce özgürlüklerine kavuşabilmeleri için elimizden geleni yapacağız” dedi. PSAKD İstanbul şubeleri, tutuklanan üyelerinin serbest bırakılması çağrısında bulundu. İçerenköy Cemevi’nde yapılan açıklamada, PSAKD Genel Sekreteri Turgay Özkan, “Açıkça görülmektedir ki Alevi toplumunu Alevi örgütlülüğünden uzaklaştırarak asimile etmenin hesapları yapılmaktadır. Baskılar karşısında susmayacağız” dedi. Grup Yorum üyesi Bergün Varan: Saçım yolundu, dosya işlemden kaldırıldı SEYHAN AVŞAR Bolu T Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan Grup Yorum üyesi Bergün Varan’ın 30 Mayıs 2017’de gözaltında uğradığı işkence sonucu saçının yolunmasıyla ilgili dosya işlemden kaldırıldı. Varan’a cezaevinde İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından gönderilen belgede, “Bergün Varan isimli şahsın 9 Haziran 2017 tarihinde polis başmüfettişi tarafından alınan müşteki ifade tutanağına konu olan iddialarla ilgili olarak Emniyet Genel Müdürlüğü makamınca dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmiştir” ifadeleri yer adı. Gazetemize mektup yollayan Varan, yaşadığı adaletsizliğin bir türlü bitmediğini söyledi. Varan, “Saçlarımın yolunmasıyla ilgili dosyanın işlemden kaldırılması kararı verilmiş. Bu kararın neye dayanılarak verildiği söylenmiyor. Sadece saçlarımı yolan polisin yargılanmayacağı söyleniyor” dedi. Yaşadığı işkence sonucu başının kanadığını ve kel bırakıldığını belirten Varan, Mehter Marşı eşliğinde saatlerce işkence gördüğünü anımVaran sattı. İşkencenin teşhir olmasının ardından iktidarın göstermelik olarak, “işkenceci polisleri yargılayacağını” söylediğini aktaran Varan, “Üstünden neredeyse bir sene geçtiği için davayı kapattılar. Şimdi ise polisleri yargılamayacağını söylüyor. İşkenceyi bu şekilde unutturmak istiyor. Hak aramayalım istiyorlar ama ben bunun peşini bırakmayacağım. Cezalandırması, tutuklanması gereken bana işkence yapan polislerken ben 8 aydır tutukluyum. Neden? Çünkü halkın sanatını yaptım. Bunun bedeli işkence görmek oldu.” l İSTANBUL Deniz Aktaş hâlâ cezaevinde Tutukluluk gerekçesi muhalif olması ZEHRA ÖZDİLEK İstanbul’da geçen ay belediye otobüsünde başka bir yolcunun ihbarı sonrası gözaltına alınan sınıf öğretmeni Deniz Aktaş, Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nde bir ayı aşkın süredir tutuklu. Aktaş’ın avukatı Gülhan Kaya, “İhbarcılık hükümet eliyle yaygınlaşmaya başladı. Deniz’in tutukluluğunun devam etmesi bizim hukukla açıklayabileceğimiz bir şey değil. Tutukluluğunun esasında tek gerekçesi muhalif olmasıdır” diye konuştu. İhbar eden kişi, Aktaş’ın DevrimDer adlı bir grupta yazışmalar yaptığını ve telefonunda Abdullah Öcalan’ın fotoğrafının olduğunu iddia etmişti. Kaya, müvekkilinin iddia edildiği gibi bir WhatsApp yazışması olmadığını, Aktaş’ın bir haber sitesinden haber okuduğunu söyledi. Aktaş’ın Ezilenlerin Sos yalist Partisi (ESP) ve Sosyalist Kadın Meclisleri üyesi olduğunu belirten Kaya, “Siyasi kimliği nedeniyle cezaevinde tutuyorlar. Aksi olsa bir ihbardan dolayı bu kadar tutulmazdı. Üstelik savcıya ‘telefonu açalım yazışmalara siz bakın’ dememize rağmen buna bile Aktaş bakmaktan kaçındılar. Böyle yaparak onlar, ‘bizim tutuklama için bir gerekçeye bir delile ihtiyacımız yok’ demek istiyor. İhbar nedeniyle gözaltına alındı ama 8 Mart için yapılan toplantılarda alınan birkaç tane güncel, siyasal nitelikteki not da tutulmasına gerekçe olarak gösterildi” diye konuştu. Bu olaydan sonra benzer dosyaların gelmeye başladığını dile getiren Kaya, “İhbarcılık hükümet eliyle yaygınlaştırılmaya başlandı. Burada asıl suçlu ihbarcılar. Ne yazık ki bu memlekette bir de bunlar ödüllendiriliyor” dedi. l İSTANBUL Kendi elimizle Afganistan kuruyoruz Geçenlerde Fırat Kalkanı operasyonundan bu yana Türkiye’nin kontrolü altındaki ElBab’dan bir görüntü vardı televizyonlarda. Gazeteciler açısından Fırat Kalkanı bölgesine gidiş izni almak neredeyse imkânsız; haliyle haberi ilgiyle izledim. “Bakın ne güzel medeniyet getirdik, okullar açıldı” kıvamındaki haberde, bir sınıf gösteriliyordu. Türkçe konuşan Suriyeli öğretmen, Afganistan’daki ‘burka’ benzeri bütün yüzünü de örten bir çarşaf giymişti. Öğrenciler de keza sadece gözleri görünebilecek şekilde çarşaflıydı. Daha önce yine aynı bölgedeki Cerablus’tan da benzer videolar gördüm. Hastanede bir doktor tepeden aşağı simsiyah kapanmış. Gözlerini bile göremiyorsunuz. Sokakta, okulda, çarşıda zaten kadın görmek pek mümkün değil. Söz ettiğim, IŞİD’den temizlendikten sonra son bir yıldır tamamen Türkiye kontrolündeki bölge... Gaziantep ve Kilis belediyeleri ve AFAD’ın katkılarıyla bir yıldır buralara gıda, çöp toplama, elektrik, inşaat gibi hizmetler götürülüyor ve 140 bin Suriyeli bu bölgeye yerleştirildi. Ancak ortaya çıkan tablo, sınırlarımızın dibinde kendi elimizle Peşaver benzeri radikal İslamcı bir coğrafya oluşturduğumuzu gösteriyor. Ankara orada bir yerel konseyin kurulmasına önayak oldu ve yerel liderler atadı. Hatta bir ara bir genelgeyle doktor ve öğretmenlerin yüzlerini kapamasını yasakladı. İyi etti. Hastanede yüzü kapalı doktor olur mu? Suudi Arabistan’da bulamazsınız bu zihniyeti! Ancak artık nasıl bir ‘yerel konsey’ kurduysak, hemen isyan ettiler. IŞİD kılıklı adamlar sokakta Türkiye aleyhine nümayiş yaptılar. Ankara geri adım attı. Sonuçta bizim vergilerimizle finanse edilen ve şeriat esaslarına göre yönetildiği iddiasında bir Taliban rejiminin önü açıldı. Bu sadece bir başlangıç. Korkarım Türkiye’nın bu hesapsız ve Kürtfobik politikası yüzünden, birkaç yıl içinde Suriye’deki bütün radikal unsurları bize paslayacaklar. Lütfen yanlış anlaşılmasın; Suriyeli mültecilerin ciddi bölümü pırıl pırıl insanlar. Türkiye, savaştan kaçan bu insanları almakla insani açıdan doğru olanı yaptı. Ancak şimdi içlerindeki İslamcı gruplara “El Kaide ve YPG Kürt olmasın da ne olursa olsun” diye müsamaha göstererek, gelecek kuşaklarda başını ağrıtacak bir sürece girdi. Astana süreci, hem Doğu Guta hem de İdlib’deki diğer radikal unsurların da bizim sınırlarımıza doğru sürülerek Türkiye himayesine verilmesinin önünü açıyor. BM verilerine göre, aralık ayından beri İdlib’deki çatışmalar yüzünden 400 bin sivil yerinden oldu. Bizim sınırlarımıza geldiler. İdlib deyince bir durup düşünmek gerekiyor; çünkü orası uzunca süredir el Kaide ve türevleri tarafından yönetiliyor. Haliyle oradan gelen insanlar da Taliban benzeri bir yönetimde yaşamaya rıza gösteren insanlar. Şimdi sadece Cerablus için değil, zaman içinde Urfa, Kilis ve Antakya için de aynısını isteyecekler. İnsan Hakları Gözlemevi (Human Rights Watch) aralıkşubat arası İdlib’den göçe zorlanan 400 bin kişinin akıbetini şöyle anlatıyor: “Türkiye sınırının yakınlarındaki tarlalarda kurulmuş derme çatma kamplara sıkışmış, yemeğe, temiz suya, barınağa, sağlık hizmetlerine ve yardıma muhtaç halde, sürekli saldırı tehdidi altında bulunan 1.3 milyon kişiye katıldılar.” Siz olayın vahametini anlıyor musunuz? Ankara’nın sınırlarındaki YPG varlığını uzaklaştırmak adına, kendi eliyle cihatçı grupların denetiminde İslamcı bir tampon bölge yaratıyor oluşu, size mantıklı geliyor mu? “Afrin’i terörden temizledik” deyip ElBab’daki gibi okullar açınca, biz daha mı güvende olacağız? Sınırlarımızı güvene alacağız diye yola çıkıp Türkiye’nin imkânlarıyla bir Afganistan yaratmak, Idlib ve Doğu Guta’dan gelen bütün aşırı İslamcı unsurları sınır boylarımıza yerleştirmek, nasıl bir zihnisinir stratejinin ürünü? Fırat Kalkanı kuşağındaki radikal İslamcı yapı bütün güney sınırımıza yayılsa Türkiye güvende mi olacak? Yerim kalmış olsa, size Pakistan’ın 80’li yıllarda benzer bir mantıkla yarattığı radikal İslamcı Peşaver bölgesinin bugün nasıl bütün ülkeyi teslim alan bir terör yatağına dönüştüğünden söz edeceğim. Ama yerim yok. O zaman şöyle sorayım: Siz kendi mahallenizde seküler Kürtler ve “Cihangir’deki majinallerle”t mi komşu olmak isterdiniz, yoksa otobüs otobüs Doğu Guta’dan getirdiğiniz radikal İslamcılarla mı? Ama bak kıvırmadan cevap verin! C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle