27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 19 Mart 2018 12 haber/yorum EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Sınırsız gücün son durağı!? Demokrasi denilen yönetim biçiminin temelinde devlet gücünün sınırlandırılması var. Türkiye’de ise AKP iktidarı, oylama sonucu tartışmalı son anayasa düzenlemeleriyle, devlet gücünün tek kişide toplanmasını tamamladı. İlk kez! Sınırsız gücün kullanımıyla ilgili güçlü, keskin ve durdurucu bir uyarı, Diyanet’i ve kişileriyle dinden geçinenler, yerliler susarken, yurtdışında yaşayan İslamcı bir bilim insanından geldi. Geçen haftanın başlarında devlet gücünün kullanımı konusunda bir ilk yaşandı. CHS Başkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, kimi din adamlarını eleştirerek İslamın güncellenmesi gerektiğini bilmeyecek kadar aciz bunlar dedi ve ekledi: Siz İslamı 14 asır öncesinin hükümleri ile bugün uygulayamazsınız. Tam da doğru söze ne denir olarak da yorumlanabilecek bu sözler üzerine; yine basında yer aldığı gibi, Rotterdam Üniversitesi İslam Üniversitesi’nin rektörü, Nur Cemaatinin önde gelenlerinden ve yakın zamanda Erdoğan tarafından ağırlanan Prof. Dr. Ahmet Akgündüz şunları söyledi: “Muhterem Cumhurbaşkanım! Sizi Allah için seviyor ve 21. asrın siyasî müceddidi (yenilikçisi) olarak ilan ediyorum; ancak siz ne dinî müceddidsiniz ve ne de fıkıhçısınız. Ehil olmadığınız konularda ve hele de şer’î konularda görüş beyân etmeniz tamamen şahsınızı felâkete sürükleyebilir. Ben sözlerinizin maksadını aştığını hüsnüzanla (iyi niyetle) yorumluyorum. Sizi Allah için seven bu kardeşinizden birkaç noktayı dinleyiniz.” Bunun üzerine Erdoğan, haddimize mi düşmüş diyerek İslamın güncellenmesi isteğinden vazgeçtiğini kesin bir dille açıkladı. Yaşanan teslimiyet süreci Bu ülkede hukuk katledildi, gidişe karşı çıkanlar ezildi, en tepedeki kişi ve kurumlarıyla hukuk sustu; eğitim dinselleştirildi, eğitim dünyası büyük ölçüde sessiz kaldı; insanın oluşumundan evrim kuramına kadar bilimin başları koparıldı, üniversitenin çanına ot tıkıldı, karşı duranlar kovuldu; basın susturuldu, gık çıkmadı; askeriye biçimlendirildi, yüzyılların bu kurumsal yapısı uygun adım gitti. Bunlarla da kalınmadı, Kurtuluş Savaşı ve Lozan Barış Antaşması tartışmaya açılarak Cumhuriyetin tarihi yeniden yazılmak istendi; anlı şanlı, mangalda kül, TV’lerde yorum bırakmayan tarihçiler sus pus oldu. Şimdi İstiklal Marşımızın bestesi yetersiz bulunuyor; yetmiyor; lise öğrencilerine Dil devrimiyle damarlarımız kesildi; bu cinnet dönemi geride kaldı deniliyor! Elbette tarihçiler, besteciler ve ekmeğini Türkçe ile kazananlar doğrudürüst tepki göstermeyecek! Ülkenin aydınlarının çok büyük çoğunluğu ve kurumlarının tamamı; siyasetin muhalefet tarafı bu gidişe yeterince karşı çıkmayarak, tarihsel ve asla bağışlanamaz bir aymazlığa imza attılar. Sınırsız gücün kullanılmasına karşı çıkışın diğer konularda değil de yalnızca din konusunda yaşanıyor olması başlı başına çok önemlidir. Bu durum, ülke yönetiminin gerçek niteliğini açıklıyor. En güçlü kişi, yalnızca din konusunda; din çevresinden gelen, kendisine bağlılığını bildiği kişinin, şahsınızı felakete sürükleyebilir gerekçesiyle yaptığı çıkış karşısında geri adım atıyor. İlk kez yaşanan bu olgu, tek başına, bu ülkenin tepe yönetiminin sınırsız güce dayalı niteliğinin, yalnız ve ancak, siyasal İslam bağlamında ve dışarıdan sorgulanabildiğini kanıtlıyor. Gelinen noktada din ile siyaset tümüyle iç içe geçmiş bulunuyor. Bu oluşumdan, geriye, demokrasiyi geçtik, çağdaş anlamda neredeyse hiçbir değer ve kavram kalmıyor. Sorun, önümüzdeki seçimlerde bu gidişe evet denilip denilmeyeceğinde düğümleniyor. 19 mart 2018 SAYI: 33766 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Yazıişleri Müdürü (Sorumlu) Haber Koordinatörü Bülent Özdoğan Faruk Eren Aykut Küçükkaya Reklam Direktörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım Müdürü: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 05:40 05:26 05:50 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 07:05 13:18 16:39 06:49 13:03 16:24 07:12 13:26 16:48 Akşam 19:20 19:05 19:28 Yatsı 20:40 20:23 20:44 Yanıtı çok kolay bir soru bu. Hiç kuşkusuz gazeteleri gazeteciler yapar. Ama örneğin savcılar gazete yapmaz. Savcılar gazetelerin nasıl yapılması gerektiği konusunda gazetecilere ders vermez. Savcılar gazetelerin yayın politikalarının nasıl olması gerektiği konusunda gazetelere baskı yapmaz. Savcılar gazetelerin yayın politikası değişikliklerini sorgulamaz. Eğer sorgulasaydı, hemen her gazetenin yetkilileri savcıların odasında “Neden yayın politikanızı değiştirdiniz” sorusu ile karşılaşırlardı. Örneğin bir gazeteye, “Ne oldu bir zamanlar Çetin Altan’ın köşe yazdığı gazetenize” diye sorardı savcılar. Akşam’a, Vatan’a, Sabah’a, Hürriyet gazetesine daha pek çok gazeteye benzer sorular sorulurdu. Ama normal koşullarda meslekler böyle birbirine karışmazlar. Gazeteciler de kendilerini savcı yerine koymaz, işte şuna 7.5, ötekine 15 yıl diye hüküm kesmezler kuşkusuz. Bildiğiniz gibi savcılarımız böyle bir şeyler yapmıyor, gazetelerin işlerine karışmıyor, gazetecilere gazetecilik dersi vermiyor, “Yayın politikanızı neden değiştirdiniz” diye sormuyorlar. “Neden şu şu kişileri gazeteden uzaklaştırdınız, neden tirajınız düştü ya da yükseldi?” diye kaygılanmıyorlar. Savcılar yalnızca gazeteleri büyük bir dikkatle okuyor, verili süre içinde, yazıda çizide farklı bir görüş, farklı bir değerlendirme var diye değil, yasada açık net belirtilmiş bir suç görürlerse, gazetenin sorumlu yazıişleri müdürünü ya da yazı sahibini çağırıp sorguya çekiyorlar. Bir suç işlendiği kanısına varırlarsa da soruşturma ve nihayet dava açıyor, yazarı ya da sorumlu müdürü hâkim önüne çıkarıyorlar. Böyle oluyor bizim ülkemizde bu işler. Çünkü Türkiye, basının özgür ve bağımsız olduğu, demokratik bir ülke... Biliyorum inanmadınız bu yazdıklarıma ve bana soruyorsunuz: Eğer Türkiye basının özgür ve bağımsız olduğu demokratik bir ülke olsaydı, okurlardan binlerce mektup, ileti aldığınız ve bunun kanıtlarını sunduğunuz halde iddianamede size hâlâ “Neden okurların ile Gazeteleri Kimler Yapar? tilerini yönetime sunmadınız” diye sorulur, yasalarda olmayan bir suç icat edilir miydi? Eğer Türkiye’de basın özgür, yargı gerçekten bağımsız olsaydı, gazetenin İcra Kurulu Başkanı “aranıyorum, öyleyse gideyim de yargılanayım” diye Almanya’dan geldiği halde “kaçma şüphesi” var diye, bütün delillerin toplandığı mahkemece ilan edilmişken, “delilleri karartabilir” gerekçesiyle hâlâ tutukevinde tutulur muydu? Eğer Türkiye’de yargı bağımsız olsaydı Duruşma Savcısı, gazetenin sahibi vakfın kimi yöneticilerinin “yayın politikasını değiştirdiler” diye 15 yıla kadar hapsini ister miydi? Eğer öyle olsaydı savcılar Ceza Kanunu’nda yeri olmayan “yayın politikasını değiştirmek” diye bir suç icat ederler miydi? Öyle olsaydı, savcılar Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 225. maddesine bakmazlar, oradaki “Hüküm ancak suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilebilir” cümlesini okumazlar, “Suç oluşturan eylem nerede” diye sormazlar mıydı? Görevi yalnızca suçlamak olmayan, sanıkların lehine olan kanıtları da bulup çıkarmak olan savcılar mütalaa yazarken, “Bu kişiler adı geçen örgütlere nasıl, ne zaman, hangi eylemleriyle yardım etmişler” diye sormaz mıydı? Savcılar sanıkların somut bir eylemi varsa ve bu eylem iddia edilen suçla bağlıysa, illiyet rabıtası kurulabiliyorsa, somut eylemleri ve somut kanıtları birbirine bağlamazlar mıydı? Eğer her şey gerçekten usulüne göre yapılsaydı, örneğin Cumhuriyet Vakfı’nın dava konusu olan ve hâlâ sonuçlanmamış olan tartışmalı oturumunun kimi üyeleri sanık, kararlara katılan diğer iki üyesi tanık olabilir miydi? Eğer bir gazete haberleri, başlıkları nedeniyle iddianamede ve esas hakkında mütalaada suçlanıyorsa, o tarihlerde gazeteyi yapanlar değil de gazetenin iki aylık Yayın Danışmanı sanık, suçlanan gazeteyi yapanlar tanık olur muydu? Uzadı bu yazı ve artık bizler Cumhuriyet’in yazar ve çalışanları, görevlileri böyle bir “esas hakkında mütalaa” dinlemiş, okumuş olmaktan üzgünüz. Biz bu yazının başında çizdiğimiz, şimdi var olmayan ama bir gün olacağına inandığımız Türkiye’yi özlüyoruz ve özlemeye devam edeceğiz. HHH Genç Gazeteci Arkadaşlara Eski Federal Almanya Cumhurbaşkanı Johannes Rau adına kurulmuş Uluslararası Gazetecilik Programı IJP çalışanlarından arkadaşımız Nilüfer Şahin’den edindiğimiz bilgiye göre, IJP tarafından on birinci kez yapılacak olan Johannes Rau Burs Programı’nın 2018 yılı başvuruları başladı. Başvurular için son tarihin 15 Nisan 2018 olduğu bildirildi. Bu program gazeteci arkadaşlarımız için çok yönlü yararları olan bir programdır. http://www.ijp. org/tr/stiependien/johannesrauprogrami/?fblocale=trTR sitesinden daha ayrıntılı bilgi edinebilirsiniz. Genç gazeteci arkadaşlarımız koşullar uygunsa, örneğin İngilizce bilme koşulu var, başvurmalarını salık veriyorum. Ö Zaman az yazı uzun mu?nce Murat Sabuncu ve Ahmet şında... Son yazıları bir gözden geçirin. Şık’ın serbest bırakıl Ayrıca pazar ekindeki masına, Erdem Gül’ün de bera nusunda sınırlama getirilmiş çarşaf çarşaf yazılara ne deme atına sevindiğimi söylemeliyim... ti. Ancak bazı yazarlarınız torpilli li? Saygılar... Yazarlarınıza, yazı uzunluğu ko midir nedir, bu uygulamanın dı Düriye Gündoğmuş Okurlardan Nasıl bir başlık bu? 12Mart tarihli gazetemizin ilk sayfasındaki korkunç uçak kazası ile ilgili başlığınız kabul edilemez. “11 kadın öldü” ne demek Gazetemizden beklemezdim. İyi çalışmalar... Ayşe Ulus Özsu Gözden kaçıyor Ben Cumhuriyet online abonesiyim ve genelde gazeteyi (daha dogrusu makaleleri) herkese açık olan internet sitenizden okuyorum. Birkaç kere gözüme çarpmıştı, ama refleks olarak beynimiz internette reklamları filtrelediği için online okurlarına yönelik “Bizleri internetten takip etmeye devam edin ama her gün bir Cumhuriyet gazetesi almayı da ihmal etmeyin” ilanınız genel olarak gözden kaçıyor. Belki bu önerinizi çerçeve içine almayıp haber veya makale altında devam eder gibi basarsanız daha çok dikkat çekebilir diye düşünüyorum. İyi günler, İlhan Semen (Almanya) İsviçre’nin, İsveç’in başkentleri 11Mart 2018 tarihli gazetemizde, a 3. sayfasındaki “Paskalya orucu başladı” başlıklı resimli haberin 1. sütununda  İsim Günü ayini yapılan tarihi kilisenin adı Karasunmanuk, diğer sütunlarda ise Karasun Manuk olarak geçmektedir. Acaba hangisi doğrudur? b   Sayfa 13, sütun 1: “Avrupa aşırı sağı Bannon’la el ele” başlıklı haberin “Şimdi de Avrupa’yı yıkma peşinde” ara başlıklı 2. paragrafının 11. satırı: “New York Times gazetesinin haberine göre, Bannon’un salı günü ise İsveç’in başkenti Zürih’te Almanya’nın aşırı sağcı partisi AFD partisinin lideri..”  şeklinde bir yazı bulunmaktadır. Eğer bu görüşme İsveç’te yapıldıysa: İsveç’in başkenti Zürih değil Stockholm, eğer İsviçre’de yapıldıysa oranın da başkenti Zürih değil Bern’dir. Anlaşılan sayfa editörlerinin isimleri süs olsun diye yazılıyor? Bilgilerinize saygılarımla... İlter K. Akbuğ Yoğun katılım olan koşu öncesi Ali İsmail Korkmaz’ın annesi Emel Korkmaz, katılımcılara seslendi. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI Ali İsmail için barış için... ALİ İSMAİL KORKMAZ 24 YAŞINDA Gezi Direnişi sırasında Eskişehir’de cağız ve Ali İsmail’i yaşatacağız. Ülkede, bölgede, kentte ba polisler ve eli sopalı rış olsun. İnsanlar öl esnaf tarafından dö dürülmesin, katledil vüldükten sonra be mesin” diye konuştu. yin kanaması geçi 10 kilometrelik ma rerek yaşamını yiti ratonun kadınlar ka ren 19 yaşındaki üni tegorisinde Tuba Gü versite öğrencisi Ali neş birinci olurken, İsmail Korkmaz, do Nadya Zuyeva Saçlı ğum gününde anıldı. ikinci, Meltem Demir Ali İsmail için mem de üçüncü oldu. Er leketi Antakya’da Ha kekler kategorisinde tay Barış Koşusu dü ise birinciliği Erkan [email protected] zenlendi. Koşuya ka Bacak elde ederken, tılan 391 kişi, adım Koray Het ikinci, larını barış için attı. Murat Mazı ise üçün Ali İsmal’in anne cü oldu. 4 kilometre si Emel Korkmaz, ba lik halk koşusunun bası Şahap Korkmaz kadınlar kategorisin ve ağabeyi Gürkan de ise Zeynep Suadi Korkmaz da koşuya ye birinci, Funda Yıl katıldı. Koşu öncesi maz ikinci ve Mine gazetemize konuşan Ördek üçüncü oldu. Emel Korkmaz, “Ba Erkekler kategorisin rış koşusu Hatay’da de de Kenan Kaya bi ilk kez düzenleniyor. rinci, Eymen Kayık İnşallah, hepimizin çı ikinci, Okan Kara adımları ile bunu ço man da üçüncü oldu. ğaltarak sürdürece Dereceye girenlere ğiz. Oğlum aramızda ödüllerini, Hatay mil olmasa da ismiyle ya letvekili Serkan To şıyor. Ali İsmail’i ya pal ve CHP Hatay İl şatan herkese teşek Başkanı Servet Mul kür ediyorum” dedi. laoğlu verdi. Baba Şahap Korkmaz l İSKENDERUN/ da, “Barış için koşa Cumhuriyet [email protected] TÜSİAD Başkanı’ndan Ali İsmail paylaşımı TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik, Eskişehir’deki Gezi Parkı protestoları sırasında aralarında polislerin de olduğu kişilerce dövülerek öldürülen üniversite öğrencisi Ali İsmail Korkmaz’ın 18 Mart’taki doğum günü dolayısıyla Twitter hesabından bir paylaşımda bulundu. Bilecik, Ali İsmail Korkmaz’ın resminin yanında “Ben hep 19 yaşımdayım” yazan bir fotoğrafı “Gençler isterse düşler gelecek olur!” mesajıyla paylaştı. Bilecik paylaşımında Ali İsmail Korkmaz Vakfı’nı da (ALİKEV) etiketledi. l Haber Merkezi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle