27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 13 Mart 2018 EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Bu gözyaşı dinmez haber 9 Gazi katliamının 23. yılında düzenlenen anmada Aleviler yeni katliamlar yaşanmaması için gerçek faillerin bulunmasını istedi Gazi Mahallesi’nde 23 yıl önce Alevi yurttaşların bulunduğu kahvehanenin taranması ile başlayan ve 3 gün süren olaylarda 17’si Gazi Mahallesi, 5’i Ümraniye’de olmak üzere yaşamını yitiren 22 yurttaş anıldı. Gazi Cemevi önünden, Gazi mezarlığına düzenlenen yürüyüşte ölenlerin fotoğraflarının bulunduğu “Gazi, Ümraniye katliamını unutma unutturma” yazılı pankart açıldı. Grup yürüyüş boyunca sık sık “Gazi şehitleri ölümsüzdür”, “Katil devlet hesap verecek”, “Halkımız saflara hesap sormaya” sloganları attı. Eski postane binası şimdi park olan alana gelindiğinde saygı duruşunda bulunuldu. Gruptakiler ellerindeki karanfilleri eski postane binası şimdi park olan alana bıraktı. Basın açıklamasını olaylarda yaşamını yitiren Sezgin Engin’in ağabeyi Ergin Engin okudu. Eli kanlı katillerin halkı birbirine kırdırmak amacıyla AleviSünni çatışması yaratmak istediğini belirten Engin, “Katiller nasıl oldu da Gazi gibi polis devriyelerinin her zaman yoğun olduğu bir yerde, ellerini kollarını sallayarak ortadan kayboldu. Bunun açıklamasını Gazi halkı biliyordu. Bu nedenle öfkesi sel oldu ve Gazi Karakolu’na akmaya başladı. Burada halkın üzerine otomatik silahlarla ateş açılırken, KURTULUŞ ARI basında vuranların kim olduğu açıkça belli iken göstermelik davalar açılarak katiller cezalandırılmadı” dedi. Katiller bulunsun Olayların ardından sadece Adem Albayrak ve Mehmet Gündoğdu isimli iki polisin yargılandığını anımsatan Engin, “Dönemin Başbakanı Tansu Çiller, İçişleri Bakanı Nahit Menteşe, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Hanefi Avcı, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu, İstanbul Emniyet Müdürü Necdet Menzir ve bunların tetikçileri sorumludur ve cezalandırılmalıdır. Bizler devletin polisiyle öldürülen tüm canlarımızın mücadelesini son nefesimize dek devam ettireceğiz. Yeni canların öldürülmemesi için aramızda gezinen katillerin, Gazi olaylarını planlayan ve organize eden sorumlularının bulunarak cezalandırılmasını istiyoruz” diye konuştu. Açıklamanın ardından Gazi mezarlığına doğru yürüyüşe geçen gruptakiler, olaylar sırasında taranan kahvehane ve pastanenin de bulunduğu dükkânların önüne de karanfil bıraktı. Ölenlerin me Katliamda hayatını kaybedenlerin yakınları mezarları başında gözyaşı döktü. zar başında dua edilmesinin ardından Gazi Cemevi’nde yemek verildi. Anma öncesinde polis bölgede yoğun güvenlik önlemi aldı. Semte giriş çıkış yapan araçlardan şüphelileri durduran polis didik didik aradı. Yürüyüş boyunca korteji zırhlı polis aracı takip ederken Gazi Polis Karakolu üstünden yürüyüştekiler kameraya alındı. l İSTANBUL/Cumhuriyet KHK MAĞDURU Avukata tecritHALKIN HUKUK BÜROSU’NDAN türkmen, 84 gündür tek başına tutuluyor Alev Şahin Şahin’e bir de para cezası KHK ile 6 yıldır çalıştığı işinden edilmesinin ardından, bir yılı aşkın süredir oturma eylemi yapan ve iki kez gözaltına alınan mimar Alev Şahin’e şimdi de para cezası verildi. Düzce Cumhuriyet Başsavcılığı ‘valiliğin aldığı tedbire aykırı SEYHAN AVŞAR Halkın Hukuk Bürosu’nun (HHB) 17 avukatı aylardır tutuklu. Yedi ildeki, dokuz ayrı hapishaneye dağıtılmış durumdalar. Haklarında iddianame henüz hazırlanmadı. Avukat Yaprak Türkmen de 84 gündür Silivri 9 No’lu Cezaevi’nde tecritte tutuluyor. Berkin Elvan, Ha hareket ettiği’ gerekçesiyle 750 san Ferit Gedik, Soma gibi da TL para cezası verdi. Kararda, vaları şimdi basından takip et kamu davası açmak için yeterli delilin olduğu belirtilerek, cezaya denk gelen miktarın 10 gün içinde ödenmesi gerektiği ve ödenmediği takdirde kamu davası açılacağı bildirildi. mek zorunda kaldıklarını aktaran Türkmen, “Gözümüz kulağımız bu davalarda” diyor. Türkmen, avukatları aracılığıyla sorularımızı yanıtladı: Şahin, “Para cezası da hukuk n “Örgüt üyeliği” iddiasıy suzluğun başka bir boyutu. Avu la tutuklandınız. Bu konuda katlarımla bu durumu konuştuk. Ödemeye karar verdik. Bazen arkadaşlarlarla espri yapıyoruz. Paramızla dayak yiyip gözaltına alınıyoruz” dedi. Şahin, valiliğin eylem yasağına rağmen direnişine devam ettiğini belirterek, “İki ke neler söylemek istersiniz? Büromuza yapılan baskın la gözaltına alındım. Kütüphaneden çıkardıkları iki kitaba el koydular. Bu kitaplar hakkımda delil olarak kul re gözaltına alındım. Ben eylemi lanıldı. Savcı ifademi dahi al sürdürünce pes ettiler. İşine ek madan hâkimliğe sevk etti. meğine sahip çıkmak, OHAL ile Hâkim, ‘Bu kitapları atmayı itğbeluadıimrrnelmic”keuetddeyğiiyoliesmerye.,lkZebgoamienrfreusiyrşuaaetçpdukmık.maa ad rkaaştrıymlıdağaseıyavoakalcumdaş a dgzsoiuührşnhdüuâinyk.meÇitmüionklyiobksrelaelmyirrıiudlneasddueiinnğeuisgakzen’imtdasiepoynrlea rı l ZEHRA ÖZDİLEK / İSTANBUL okumadığı için tutuklanıyor. Yaprak Türkmen Atmayı düşünmediğimi söyledim. Vereceğiniz cevaba göre tutuklanırsınız. n Kötü muameleye maruz kaldınız mı? Gözaltında herhangi bir fiziksel işkenceye maruz kalmadım. Ancak nezarethanede gördüğümüz muamemele kölelik sisteminde yaşıyormuşuz hissi veriyor. Polisler azarlayarak konuşmak, laf söylemek için fırsat kollama halindeler. Böyle bir ortamda getirdikleri yemeği yemek istemiyor insan. Bu nedenle gözaltında açlık grevi yaptım. İkinci gün şekerim bitmişti. Gelen avukat arkadaşı personel yok diyerek görüşe almamışlardı. Haliyle şeker alamamıştım. Nezarethanedeki kadın polisten yan koridorda gözaltında olan bir kadın arkadaştan şeker alıp getirmesini rica ettim. Şekeri alıp gelen polis, ‘Al da insanlık gör’ diyerek şekeri önüme fırlattı. ‘İnsanlığı senden mi öğreneceğim’ karşılığı verdim, sessiz kalmadım. Türkülü hoşgeldin n Cezaevinde ilk gününüz nasıl geçti? Cezaevine akşam saatlerinde getirildim. Hücreye konuldum. Dışarıdan slogan sesleri geldi. Yalnız olmadığımı hissettim. Ertesi gün kadın arkadaşlar diğer hücrelerden seslendiler. Tutuklandığımı öğrenmişler gazetelerden. Grup Yorum üyesi kadın arkadaşlar akşam pencerelere çıkarak türküler söylediler. ‘Hoş geldin’ dediler. Çok duygulandım. Evet hücrede tek tutuluyorum. Kadın arkadaşlar bu durum içinde benimle dayanışma gösteriyorlar. Her akşam havalandırma kapıları kapatılırken, ‘Avukatımız Yaprak Türkmen yanımıza getirilsin’, ‘Tecrit işkencedir, tecrit insanlık suçudur’ nidalarıyla taleplerini dile getiriyorlar. Genelde üç kişi beraber kalıyor ama ben ve iki müvekkilimiz tek tutuluyoruz. n Tek tip kıyafet uygulamasını değerlendirir misiniz? Basit bir uygulama değil. Düşünceye yönelik bir saldırıdır. Toplum içerisinde küçük düşürme, suçlu muamelesi yapma, kişiyi kriminalize etme, kendilerinden olmayanı ötekileştirme düşüncelerinden hareketle yapılan bir düzenleme. Yıllarca önce bu dayatma denenmiş. Devrimci tutsaklar bu duruma direnişe karşılık vermiştir. Düşüncelerimize yönelik bu saldırıya karşı direneceğiz. Kabul edilen evrensel ilkelere, uluslararası sözleşmelere rağmen bunu dayatanlar sonuçlarından sorumludur. n Neye özlem duyuyorsunuz? Karışık kızartmayı özledim. Patates kızartması, peynir, çay üçlemesini özledim. Bir de dolma köftesini çok özledim. Sivas yöresinin dolma köftesini ama... l İSTANBUL 12 MART’IN 47. YILINDA BİR ARAYA GELDİLER ‘Solkırım’cı darbe lanetlendi Askeri Darbelerin Asker Muhalifleri Derneği (ADAMDER) üyeleri dün 12 Mart darbesinin 47. yılında Kadıköy Kuşluk Parkı’ndaki ‘İşkence Görenlere Saygı’ anıtı önünde bir araya geldi. Dövizler taşıyıp slogan atan grup, eylemden önce kaybettikleri yoldaşları, arkadaşları anısına 1 dakikalık saygı duruşunda bulundu. Dernek Başkanı Kudret Ünal, 12 Mart’ta büyük bir insanlık suçu işlendiğini söyleyerek, “Hiçbir iktidar, işkenceye uğrayan arkadaşlarımın yaralarını sarmadı. 16 yıldır iktidarda olan AKP tüm darbeleri ayırmış, parti tüzüğünde olmasına rağmen darbenin nimetlerinden yararlanarak devleti parti devleti haline getirmeye çalışmıştır” diye konuştu. Genel Başkan Yardımcısı Süreyya Kemal Çakıroğlu ise ‘solkırımcı 12 Mart 1971 darbesini lanetlediklerini belirtti. Yönetim Kurulu üyesi Kazım Şaroğlu, özgürlükçü 61 anayasasının darbenin en büyük gerekçelerinden biri olduğunu anımsatarak, “Gözlerimiz kapatılarak götürdüldük ve elektrikten falakaya kadar bir ay çeşitli işkenceler gördük” diye konuştu. Orhan Altan da 12 Mart hukuksuzluğunun 2018’de de devam ettiğini söyledi. l İSTANBUL/Cumhuriyet Yerli ve milli haset patlaması A KP iktidarı “yerli ve milli” etiketini tam ne zaman piyasaya sürdü, hatırlamıyorum. 2010’ların başında olmalı. Daha önce yerli ve milli kavramlarını bitiştirilmemiş olarak AKP sözcüleri elbette kullanıyordu. Toplumu “biz ve düşmanları” olarak ikiye ayıran “yerli ve milli” etiketi, kin duygularını körükleyerek iktidarı pekiştirme stratejisinin izinde, 2010’larda egemen siyasete, devlete, toplumun bir kesimine yön ve anlam verir oldu. Bugün Türkiye’de ceza yargısı bu yerli ve milli olma kriteriyle esas olarak işleyen bir hınç ve öfke aygıtı olarak çalışıyor. Bir türlü tatmin olmayan bir öç alma arzusunun iniş ve çıkışlarına göre ilerliyor. Tanıl Bora, yeni Türkiye’nin siyasi dilini oluşturan kelimeleri kıvrak biçimde incelediği yeni kitabı Zamanın Kelimeleri’nde (Birikim Kitapları), yerli ve millinin birleşik kullanımına ilk kez 1965’te Alparslan Türkeş’in Dokuz Işık kitapçığının sunuşunda başvurulduğunu hatırlatıyor: “Yüzde yüz yerli, yüzde yüz milli ilk doktrin” olarak Dokuz Işık. Dokuz Işık milliyetçilikle muhafazakârlığı, bir teyakkuz hali olarak, bir beka meselesi olarak, saldırgan bir ideolojik alanda birleştiriyordu. Tanıl Bora, bunun “milliyetçimuhafazakâr çevrede dışa dönük bir teyakkuz olarak tezahür” ettiğinin, “yabancı ve yabancılar tayin etmenin vesilesi” olduğunun altını çiziyor. Milliyetçilik Türkiye’de, aralarında ince farklar içerse de Afrin’de yürütülen savaşın da bugün gösterdiği gibi, toplumun büyük çoğunluğunu sarıp sarmalayan hâkim düşünce tarzıdır. Bunun yerlilikle bütünleşmesinin yarattığı bir yıkıcı ruh haline işaret ediyor Tanıl Bora: “Yerlilik bahsindeki zevk, birilerinin yabancılığını ilan etmekte, o yabancılığın, o bizdendeğil’in canını çıkarmadadır.” Bu bağlamda yerlilik, akut biçimde saplantılı yabancı korkusunun dışavurumudur. Burada korkulan, dış yabancıdan ziyade, yakın yabancıdır. Yabancılığı ilan edilenler “yerli yabancılar”dır çünkü yerlilik iddiasını gölgeleyen, geçerliğini tehdit eden, onlardır. Onların “canını çıkarma zevki”, yerli ve milli kin ve öfke kabarmasının müşevviğidir. Orhan Koçak, bu sütunda, Hasetten Beslenen Kin başlıklı yazıda (20 Şubat) hızlı biçimde değinmeye çalıştığım konuyu genişletip zenginleştirerek tartışan, Haset ve Siyaset başlıklı iki yazı yayımladı Birikim dergisinin internet sitesinde (26 Şubat ve 6 Mart). O da, yerliliğin bizdendeğil’in canına okumak için kullanılmasından duyulan zevke, haset bağlamında işaret ediyor. Koçak, yazımda hasedi imrenmeden ayırırken yaptığım tanımın, kıskançlık kavramına yakın düştüğünü haklı olarak belirtip hasedin bundan öteye, “onların” mahvolmasından zevk alan, bu haz dışında çıkarı olmayan kişi ve grupların davranışını da tasvir ettiğine işaret ediyor. “Haset, bu kısıtlı, kıstırılmış, engellenmiş hazzın adı olabilir” deyip bu hazzın “dönüp kendisini de zehirleyebileceğini” hatırlatıyor. Kıstırılmış, engellenmiş bu yıkıcı haz, imrenilen değerin ele geçirilmesiyle de tatmin olmaz. Koçak’ın belirttiği gibi, haset öznesi imrendiğini eline geçirdiğinde bununla hiçbir şey yapamayacağını, birdenbire tamamen değersizleşeceğini bilir ya da belli belirsiz hisseder. Bu nedenle hasedin biriktirdiği öfke, aynı zamanda kendi yetersizliğine, kendi değersizliğine duyulan bir öfkedir. Yerine doğru dürüst bir şey koymadan yıkma, yok etme, canını çıkarma zevkiyle tatmin olmaya çalışması ve hiçbir zaman tatmin olamamasının nedeni budur. Bugün Türkiye’de “yerli ve milli” etiketiyle yönetilen haset ve kin patlaması, Rabia ve Bozkurt’un izdivacıyla eşgüdümlü gerçekleşiyor. Bu gökten aniden inen bir durum değil. Türkiye toplumuna bir yüzyıldır yüksek dozda enjekte edilen milliyetçilik/ulusalcılık, adı konmamış ırkçılık, türlü çeşit bağnazlık içinde, kökleri derinlere uzanıyor. Haset ve kin siyasetlerinde aranan haz, faşizmlerde, kültür devrimleri ve karşıdevrimlerinde, içinde boy verdikleri toplumların büyük felaketlere maruz kalmasına neden olmuştur. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle