20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 10 Şubat 2018 EDİTÖR: SERKAN OZAN / ASLAN YILDIZ TASARIM: EMİNE BİLGET Avukata müdahale çok istisnai olmalı ADLİYEDE PROTESTO DAVASI 15 avukat beraat etti seyhan avşar Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şube yöneticisi Ebru Timtik’in ters kelepçe ile gözaltına alınmasını İstanbul Adliyesi önünde protesto ettikleri için “Toplantı ve gösteri yürüyüşlerine muhalafet’’ suçlamasıyla yargılanan ÇHD’li ve Özgürlükçü Hukukçular Platformu üyesi 15 avukat ile 3 yurttaş dün beraat etti. Duruşmaya ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı, Barkın Timtik, Ebru Timtik ve Aycan Çiçek de tutuklu bulundukları cezaevinden getirildiler. Çağlayan’da İstanbul Adliyesi 58. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada Selçuk Kozağaçlı “Hakkımda 100’den fazla dava vardı. Bu davaların çoğundan beraat ettim. Geriye 10 dava kaldı’’ dedi. Meslek hayatı boyunca hiçbir kamu görevlisine yumruk atmadığını aktaran Kozağaçlı, “Onlarca kez kamu görevlisinden yumruk yedim. Hiçbir görevliye tekme atmadım. Hepsi tarafından tekmelendim. Kamu görevlilerini çırılçıplak soymaya kalkmadım. Beni dört kez kapalı bir odaya sokup soymaya çalıştılar. Kamu görevlilerine asla küfür etmedim. Defalarca kez onlardan küfür işittim. Sonra benim hakkımda dava açıyorlar’’ dedi. Polisle kişisel bir sorunu olmadığına dikkat çeken Kozağaçlı şu ifadeleri kullandı: “Polislerle kurumsal bir sorunum var. Ne yaparsam yapayım beni bu devlet korur diyen bir polis kitlesi var. Bu ülke dayak yemekten korkmayanların, işi ekmeği için direnenlerin yüzü suyu hürmetine dönüyor.’’ ‘Umut dağıtmaya devam’ Balıkesir L Tipi Cezaevi’nden getirilen avukat Ebru Timtik ise “O yerleşkenin içinde Cumhuriyet Başsavcılığı basın açıklaması yapıyorsa biz de basın açıklamamızı yaptık. Eğer biri hukuka aykırı davranıyorsa bu savcılıktır. Bizi susturmak istiyorlar. Korkutmak istiyorlar. Biz korkmayacağız, umut dağıtmaya devam edeceğiz’’ dedi. Bolu T Tipi Cezaevi’nden getirilen Barkın Timtik de açıklama sırasında polisin kendilerini yerlerde sürüklediğini vurgulayarak özetle şu ifadeleri kullandı: “Bu durum polisler için gurur kaynağı. Yargıyı bitirmek istiyorlar. Karşımızda bizi demir bir yumrukla ezmeye çalışan bir iktidar var. Bu memleketin çocukları başka bir ülkede öldürülüyor. Biz bunu kabul edemeyiz. Yurtta sulh cihanda sulh diyorsak buna izin veremeyiz.’’ Düzce T Tipi Cezaevi’nden duruşmaya getirilen Aycan Çiçek ise bu davanın kendilerine değil, saldıran polislere açılması gerektiğini aktardı. Çiçek, “Bize saldırdılar, biz de direndik’’ dedi. l İSTANBUL hukukçulardan YENİ OLUŞUM OHAL’e karşı birleştiler Çok sayıda avukat, savcı, hâkim ve akademisyen, önceki gün Ankara Barosu’nda bir araya gelerek “OHAL’e Karşı Hukukçular” grubunun kurulduğunu duyurdu. Avukat Sevinç Hocaoğulları, hukukçuların birçok farklı noktada OHAL karanlığına karşı mücadele ettiğini belirterek “Beraber bu karanlığa son verebiliriz, demek için buradayız” dedi. Basın açıklamasını ise Ankara Barosu Genel Sekreteri Aşkın Demir okudu. OHAL KHK’lerini hukuksal prensiplerle açıklama çabasının anlamsız olduğunu dile getiren Demir, “OHAL’i durdurabiliriz diyerek bugün yan yana gelen tüm hukuk kurumları, yargıç ve savcılar, avukat kolektifleri, akademisyenler ve çaba sunmak isteyen tüm hukuk insanları, yani bizler; olağanüstü hal uygulamalarına, hukuksuzluklarına karşı mücadele ederek, OHAL’i durduracak bir birliktelik yaratacağımızı biliyoruz” dedi. Açıklamada “OHAL KHK’lerinin ‘olağanüstü’ dönem ve koşullarla sınırlı olmadığını, ‘olağanüstü’nün ‘olağan’laştığı yeni bir rejimin inşası olarak okuyoruz. Ve bu rejim; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ve ayrıca anayasamızın derogasyon yasağı ile koruduğu hakların dahi ihlal edildiği bir rejim, onanmamış ya da Meclis’te hiçbir parlamenter hukuk tartışmasına tabi tutulmamış KHK’lerin kendileri yasanmadan yasaları kalıcı halde değiştirdiği bir rejim, 7 kez keyfi olarak uzatılan ve iktidarın yasama yetkisini tekeline aldığı bir rejim, Keyfilik, öngörülemezlik ve belirsizliğin hâkim olduğu bir rejim, yargının içsel olarak yürütmenin OHAL “gereklilikleri”ne uyduğu bir rejim, bir hukuksuzluk rejimi. Biz bu rejim inşasına izin vermeyeceğiz” ifadeleri kullanıldı. Anayasa Mahkemesi, müvekkilini savunurken duruşma savcısını eleştiren avukata ceza verilmesinin hak ihlali olduğuna hükmetti İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen bir davada 5 sanı tı. Avukat Öztürk’ün bu karara yaptığı itiraz da reddedildi. Öztürk’ün başvurusunu, de ğın avukatlığını üstlenen Ke ğerlendiren Anayasa Mahke leş Öztürk, 1 Nisan 2009 gü mesi, avukatın cezalandırılma nü görülen duruşmada savcının sanıklar hakkında mü SİNAN TARTANOĞLU sının ifade özgürlüğünün ihlali olduğuna karar verdi. Yüksek talaa vermesinin ardından mahkeme, kararında “Somut savunma yaptı. Öztürk savunmasın olay bakımından savunma avukatlığı da, “Savcı hukuk fakültesini yeniden yapan başvurucunun ifade özgürlü okusun, Hukuk Fakültesi’ni okuma ğüne yönelik müdahaleler demokra dı ya da mahkemenin yaptığı işleri tik bir toplumda çok istisnai durum esas almıyor, ya da değer biçmiyor” larda gerekli olarak kabul edilebilir. dedi. Keleş savcı hakkında bu sözle Sözlerin muhatabı davanın hâkimi ri söylemediği gerekçesiyle, duruşma değil iddia makamını temsil eden tutanağına itiraz etse de mahkeme, Cumhuriyet savcısıdır. Hâkimlere bu sözler nedeniyle Öztürk hakkında nazaran Cumhuriyet savcılarından “görevli memura görevinden dolayı kendilerine yönelik eleştiriler karşı hakaret, terör örgütlerine hedef gös sında daha hoşgörülü olmaları bekle terme” ve “adil yargılamayı etkile nir. Bu nedenle kovuşturma aşama me” iddiasıyla suç duyurusunda bu sında yargılamanın taraflarından bi lundu. İstanbul 2. Ağır Ceza Mahke ri olan savcılara yapılan eleştiriler mesi de avukatı Mayıs 2010’da 6 bin hâkimlere yönelik eleştirilere kıyas 80 TL adli para cezasına çarptırdı, la ifade özgürlüğü bağlamında daha hükmün açıklanmasını da geri bırak yüksek bir korumadan yararlanır” ifadelerini kullandı. ‘Abartılı da olsa...’ Avukatın sözlerinin, duruşma sırasında ortamın gergin olduğu bir anda ve Cumhuriyet savcısının esas hakkıdaki mütalaasına karşı söylendiğini belirten Yüksek Mahkeme, “Eleştiriler abartılı görülebilirse de bu konudaki eleştirilerin temel amacının Cumhuriyet savcısının mütalaada benimsediği yaklaşımı eleştirmek olduğu anlaşılmaktadır. Avukatların savunma esnasındaki sözlerinden dolayı cezai takibata maruz kalmalarının müvekkillerinin çıkarlarını hararetle savunma görevi üzerinde caydırıcı etki oluşturabileceği de göz önüne alınmalıdır. Bu kapsamda avukatların mesleklerinin icrası sırasındaki ifade özgürlükleri bağlamında ceza soruşturmalarına verilen cezalar hafif olsa da ancak istisnai durumlarda başvurulmalıdır” dedi. l ANKARA FAİLLERİ YARGIYA TESLİM EDİN Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin 28 Kasım 2015’te öldürülmesinin üzerinden 113 hafta geçti. Diyarbakır Barosu, her hafta olduğu gibi bu hafta da Elçi’nin faillerinin bulunması ve etkili soruşturma yürütülmesi talebiyle adliye önünde basın açıklaması yaptı. Baro Başkanı Ahmet Özmen, “Diyarbakır Barosu olarak ilk günden bugüne söy lediğimiz üzere Tahir Elçi soruşturma dosyasının faili meçhul dosyalar kervanına katılmasına asla müsaade etmeyeceğiz. Ben buradan sizler aracılığıyla tüm yetkililere bir kez daha sesleniyorum. Bizlere vermiş oldukları sözlerini yerine getirmelerini, sorumluluklarını, görevlerini Tahir Elçi’nin faillerini bulup yargıya teslim ederek yerine getirme lerini bir kez daha talep ediyorum. Devlet ve hükümet yetkililerine bir kez daha sesleniyorum ve vicdanlarına hitap ediyorum. Vicdanınızın ve sorumluluğunuzun gereğini lütfen yerine getirin, Tahir Elçi’nin faillerini yargıya teslim edin” diye konuştu. Basın açıklamasının ardından avukatlar 5 dakikalık oturma eylemi yaptı. 9 AYDIR TUTUKLU BULUNAN GRUP YORUM ÜYESİNİN AĞZINDAN VE BURNUNDAN KAN GELİYOR Dilan hastaneye götürülmüyor ZEHRA ÖZDİLEK Silivri Cezaevi’nde 9 aydır tutuklu bulunan ve sağlık sorunları yaşayan Grup Yorum üyesi Dilan Poyraz, Gebze Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na sevk edildi. Poyraz’ın babası Ali Poyraz, “Kızımın ağzından ve burnundan kan gelmeye devam ediyor. Silivri’de kontrolleri yapılmıyordu. Gebzeye gönderildi orada da kontrolleri yapılmıyor” dedi. Dilan Poyraz’ın (22) babası Ali Poyraz (48), üç gün önce Gebze’de kızını ziyaret etti. Kızının sağlık durumundan endişe eden baba Poyraz, “Dilan’ın annesi pankreas ve akciğer Dilan ve babası Ali Poyraz. kanseri. Annesinin yaşadığı ilk belirtileri Dilan da yaşıyor. Bu endişelerimizi daha önce de dile getirdik ama umursamıyorlar” dedi. Görüş gününden iki gün önce kızının fenalaştığını dile getiren Poyraz, “Dilan ‘nefes alamıyorum beni has taneye götürün’ demiş ama orada da götürmemişler. ‘Nefes alamadım, neredeyse boğulacaktım’ diyor. Görüşten sonra kızımı doktora götürün diyecek muhatap aradım bulamadım. Koğuşlar çok soğukmuş. Aynı sistem ve düşünceler devam ediyor. Kızımın bu kadar ciddi sağlık sorunları varken cezaevinde tutmaları yetmiyormuş gibi bir de tedavi hakkını elinden alıyorlar. Kızımın sağlığı için gerekirse tek başıma eylem yapacağım. Dilan ‘bir sonraki duruşmada tahliye edileceğimi biliyorum ama cezaevi kapısı önünde tekrar tutuklanacağımı da biliyorum’ diyor. Psikolojisi bozulmuş, korkuyor.” Kocaeli’de 19 kişiye Afrin gözaltısı Kocaeli’de Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturmada “sosyal medya üzerinden Zeytin Dalı Harekâtı’nı karalamaya yönelik propaganda yaparak halkı sokağa dökmeye çalıştığı” iddiasıyla 21 kişi hakkında gözaltı kararı çıkarıldı. Karar sonrasında polis ekiplerince sabah saatlerinde belirlenen adreslere operasyon düzenlendi. Operasyon sonucunda HDP ve DBP Gebze ilçe yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 19 kişi gözaltına alındı. ‘Firari’ durumdaki 2 kişinin ise yakalanması için çalışmaların sürdüğü öğrenildi. l İHA Furkan Vakfı’nda 5 kişiye tutuklama Adana’da Furkan Eğitim ve Hizmet Vakfı’na yönelik operasyonda gözaltına alınan 28 kişiden, vakfın kurucu başkanı Alparslan Kuytul’un da aralarında bulunduğu 5 kişi tutuklandı. Tutuklananlardan İ.B.’nin cep telefonunda ‘çocuk pornosu’ görüntüleri bulunduğu bildirildi. Şüphelilerden 6’sı hakkında ev hapsi verilirken, 17’si de adli kontrol İ.B. şartıyla serbest bırakıldı. l DHA haber 11 ‘Türk halkında savaşa karşı bir hissiyat vardır’! Tayyip Erdoğan’ın 2006’da ABD ziyaretinde, dönemin ABD Başkanı oğul Bush’la yaptığı görüşmenin ilginç bir ayrıntısı basına yansımıştı. ABD Başkanı’nın Türkiye Başbakanı’na sorduğu soruyu, başka bir odada Emine ve Sümeyye Erdoğan’la görüşmekte olan Laura Bush da sormuş: “Türkiye’de ABD karşıtlığı neden bu kadar yüksek?” Belli ki ABD tarafı görüşme hazırlığında bu konuya önem vermiş. Milliyet’te 4 Ekim 2006’da yayımlanan haberde, Tayyip Erdoğan’ın, eşinin ve kızının bu soruya aynı yanıtı verdikleri aktarılırken, Laura Bush’un görüşmeyi tutanağa aldırdığı belirtiliyordu. Habere göre, 2006 yılında Erdoğan ailesi Türkiye’de ABD aleyhtarlığının nedeni olarak savaşı göstermiş. Tayyip Erdoğan, ülkede ve bölgede yaşanan gelişmelerin, “zaten savaşa karşı hassasiyeti olan halkımızda menfi etki yarattığını” belirtmiş. “Türk halkında genelde savaşa karşı bir hissiyat vardır” diye ilave etmiş. Sümeyye Erdoğan benzer bir ifadeyle, “Halkımız ABD’ye ya da halkınıza değil, savaşa karşı bir hissiyat içindedir” demiş. Emine Erdoğan da, dünyanın çeşitli yerlerinden olumsuz görüntülerin basında yer almasının etkisini belirtip, “Türkiye demokratik bir ülke, basını engelleme girişimimiz tabii ki olamaz” diye ilave etmiş. Bugün Türkiye’de savaşa karşı hassasiyeti olduğunu ifade etmek, Erdoğan ailesinin 2006’da söylediğinin aynısını söylemek suç. On yılda “Türk halkı” mı değişti, Erdoğan rejimi mi yerleşti? Doğru yanıt, sanırım ikisi de. Unutmamak gerekir, 2003’te toplumun büyük çoğunluğu Irak’a müdahaleye karşı iken, Tayyip Erdoğan bu savaşı canla başla savunuyordu. O zamanlar “Türk halkının hassasiyeti” ile Erdoğan’ın hassasiyeti örtüşmüyordu. Şimdi savaşı eleştiren mesajlar yolladıkları gerekçesiyle gözaltına alınan, tutuklanan kişi sayısı her gün artıyor. Meslek kuruluşları yönetimleri gözaltına alınıyor. Zaten büyük ölçüde susturulmuş, engellenmiş olan basının yanında, sosyal medyanın, sokağın, bütün kurumların susturulması operasyonu hızla yürütülüyor. Çocukların annebabalarını ihbar etmelerini teşvik eden girişimler yer yer ortaya çıkıyor. Savaşa karşı olmanın Türk halkına ait olmamak olarak damgalandığı, barış sözcüğünün ihanet simgesi olduğu, irredantist özlemlerin kışkırtıldığı, ölmek ve öldürmenin yüceltildiği, ulusalcı/milliyetçidinci ittifak istibdadı zamanındayız. Bunu fırsat bilerek, yönetim totaliter ideallerini hayata geçirecek adımları atmayı ihmal etmiyorlar. Savaş sadece gelecek seçimleri kazanmak için yapılan bir yatırım değil, toplumda hiçbir özerk kurum ve alan bırakmama projesinin ilerlemesi için kullanılan bir fırsat aynı zamanda. Bir türlü yandaşlarının yönetimi ele geçirmesini sağlayamadığı TTB, TBB gibi kamu örgütü niteliği haiz meslek kuruluşlarını lağvetmenin fırsatını yakaladıklarını düşünüyorlar. Aynı şekilde, giderek genişletmeye çalıştıkları milliyetçiİslamcı ittifak karşısında yüzde 25’e sıkışmış CHP dışında bir muhalefet bırakmamak için, HDP’nin milletvekillerini, yöneticilerini her türlü bahaneyi kullanarak kitlesel biçimde tutuklatıyorlar. Görünen o ki sıra HDP ile dayanışma içinde olan sol örgütlerde. Savaş bahanesi OHAL istisnalarını genişletip, pekiştiriyor. Savaşçı hassasiyeti körüklüyor. Bugün Türk halkının çoğunluğunun savaşa karşı bir hissiyat sergilediğini söylemek zor. Rejimin ağır baskıları nedeniyle durumun böyle göründüğü iddia edilebilir. Ama yıllardır halkı “kinini diri tutmaya” çağıran o gergin sesin, yaşanan medeniyet kaybında çok büyük payı olduğu inkâr edilemez. Gelecekte çevremizdeki ülke yöneticilerine, “Neden Türkiye karşıtlığı bu derece yüksek” sorusu soracak olanlar alacakları yanıtı şimdiden tahmin edebilirler. MEKTUBU MECLİS’TE OKUNDU Hemşirenin OHAL isyanı TBMM Genel Kurulu’nda OHAL uygulamalarını eleştiren CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, bir OHAL mağdurunun mektubunu kürsüden okudu. 14 Temmuz 2017’de ihraç edilmeden önce Niğde SSK ve Devlet hastanelerinde 23 yıl hemşire olarak görev yapan 2 çocuk annesi Hatice Kayacan mektubunda “Bırakın silahlı terör örgütü üyeliğini çantamda tırnak makası bile taşımadığım halde bir anda işsiz, sosyal güvenceden yoksun kalmış bulunuyorum. Silahlı terör örgütü üyeliğinin gerekçe gösterilmesi bir anne, bir eş olarak kanıma dokunuyor. Neye itiraz edeceğimi, neyi savunacağımı bilmemekteyim. Önce kendime bir suç yakıştırıp daha sonra onu savunmak zorunda kalıyorum. Sağlıkçıdan terörist olmaz, terörist can kurtarmaz. Şahsıma yapılan bu uygulamanın savunulamaz olduğu inancımla çalışmalarınızda başarılar” ifadelerini kullandı. l ANKARA / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle