24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 Rabbim ‘aldıkça alıyor’ Sayın Bülent Arınç’ın veciz bir sözü vardı: “Kurban olduğum Rabbim verdikçe veriyor…” İktidarın peşpeşe gelen siyasi kazanımlarına vurgu yaparken sarf etmişti bu sözü. Bugün bizim açımızdan, yani demokrasiden, özgürlüklerden, hukuktan ve adaletten yana kitleler açısından bakıldıkça, “Rabbim” maalesef aldıkça alıyor. Her gün, hatta her geçen saat hukukun, adaletin, demokrasinin ve insan haklarının yara aldığı, insanların hukuka olan inançlarının, dolayısıyla da geleceğe olan umutlarının zedelendiği örneklere tanık alıyoruz. Sadece bir gün içinde 3 haber başlığı, bu bağlamdaki umutları sararttı. Varan 1: Fox Haber ve Halk TV’ye yayın durdurma ve para cezası. Bir yayın kuruluşuna, gazeteciye verilecek en ağır cezadan söz ediyoruz. Üstelik de bu kararı veren kurum (bu durumda Radyo Televizyon Üst Kurulu RTÜK) siyasi parti temsilcilerinden oluşuyor ve iktidar blokunun “parmak çoğunluğu ile” çalışıyorsa. Bu da yetmiyormuş gibi, “En Üst Muktedir İrade”nin demecinden adeta bir “görev çıkarıyormuş” izlenimini fevkalade vererek. Varan 2: TBMM çatısı altında, bir milletvekiline (yani seçilmişe) parmak sallayarak ve üst perdeden avaz avaz “Dinleyin!” diye bağırarak konuşan (atanmışbürokrat statüsündeki) bakanla polemiğe giren milletvekili hakkında dava açılıyor. Gerekçesinde de, sanki “Aralarında komutanast rütbeli asker ilişkisi varmışçasına” bir gönderme ile. Ne yani? Meclis kürsüsünde bir milletvekili, bir bakanı eleştiremeyecek mi artık? Eleştirince, kendini yargı önünde mi bulacak? Ve daha da vahimi, yine bir önceki örnekte olduğu üzere “En Üst Muktedir İrade”nin parmakla işaret etmesi üzerine!.. Varan 3: Meclis Başkanı, partisinin büyükşehir başkan adayı olarak gösterilmesine rağmen, görevinden istifa etmek zorunda olmadığına hükmediliyor. Kim tarafından? Yine “En Üst Muktedir İrade” tarafından. Oysa ki, T.C. Anayasası (çok net biçimde) tam tersini emrediyor: “…Meclis Başkanı Meclis içinde ve dışında siyasi parti faaliyetinde bulunamaz…” diyor. Nokta.. Seçim kampanyasında ne yapacak Sayın Meclis Başkanı? O makamdaki icraatını mı anlatacak? İktidar partisine oy isteyecek. Partisini savunacak, oy isteyecek. Anayasayı çiğneyecek yani. Sorulduğunda kendisi şu yanıtı veriyor. “Bu tartışma kapanmıştır…” Yani, “Bırakın anayasayı.. Hükmü sayın liderimiz verdi” demeye getiriyor.     Dedim ya: ‘Rabbim aldıkça alıyor…’ Basın, düşünce ve ifade özgürlüğünün, eleştiri ve sorgulama özgürlüğünün, uyarıda bulunma özgürlüğünün ayaklar altına alındığı bir dönemdir bu. Muhalif sesleri ekrana, mikrofona, sayfalarına yansıtan medyanın baskı altına alınması, özellikle seçim dönemlerinde “Adil olmayan yarışma” anlamına gelir ki, bu da geçmişte defalarca yaşandığı gibi, seçimin (ya da referandumun) sonucunu “gayri meşru, geçersiz” kılar. Oldu olacak, sonuçları şimdiden Anadolu Ajansı (A.A.) ve TRT’den ilan edin, yandaş gazetelerde 9 sütuna basın da, zahmete girmesin memleket. Onca emek ve çaba da harcanmasın. Bir ülkenin tüm yasaları ve anayasanın hükümleri ve tüm mahkemelerin yetkilerinden de ağır bir yükümlülüğü vardır Yüksek Seçim Kurulu’nun. Bu kurulun görev süresinin ilginç koşullarda uzatılması, tam da aynı günlerde “Cumhurbaşkanı, seçim yasaklarıyla bağlı değildir” hükmünü vermesini saymıyorum bile… Bunun adına demokrasi diyebilir misiniz? Derseniz, yüzünüz nasıl olur da kızarmaz? Hukukun, adaletin, hakkaniyetin, en önemlisi de demokratik ilkelerin üzerinden paspas gibi yürüyüp geçerek kazanacağınız bir “Seçim Zaferi” sonsuza kadar tartışılır. Sonuç, o gecenin tutanaklarının üzerine yazıldığı saman kâğıttan bile daha değersiz hale gelir. Gölcük Parkı’nda otel projesine durdurma Bolu’nun doğa harikası Gölcük Tabiat Parkı’nda 19 odalı dağ köşkü ve 25 bungalov projesine mahkeme, yürütmeyi durdurma kararı verdi. Mahkeme proje kapsamında yapılacak olan dağ kızağı ve teleferik hattı projesinin durdurulması talebini ise reddetti. Bolu İdare Mahkemesi’nde görülen davada proje ile ilgili hazırlanan bilirkişi raporunda yapılmakta olan evlerin mevcut ağaçlara ve ağaç köklerine zarar verdiği gözlendiği belirtildi. Gölcük Platformu Orman ve Su İşleri Bakanlığı’na projenin doğanın yapısını bozacağı gerekçesiyle dava açmıştı. Bakanlık tarafından Bolu Belediyesi’ne 2012’de 29 yıllığına kiralanan Gölcük Tabiat Parkı yapılan ihale kapsamında, 19 odalı dağ köşkü ile 25 bungalov yapımı ve göl gazinosunun özel işletmeye verilmesi yer almıştı. İhaleyi Düzceli iş insanı Kurtuluş Tokcan aylık 116 bin TL teklif vererek kazanmıştı. l DHA ÇEVRE [email protected] Cuma 28 Aralık 2018 EDİTÖR: HAZAL OCAK tasarım: emine bilget 2019 yDılİıRoElaNcaİŞkTürkiye’debinlerceyurttaşyaşamalanlarınıkorumakiçinmücadeleetti Türkiye 2018 yılını geride bırakırken enerji politikaları nedeniyle doğasını kaybediyor. Doğa ve yaşam savunucuları, 2018’de tüm Türkiye’de, çevre yıkımına karşı ayaktaydı. Aydın Kızılcaköylülerin jeotermal enerjiye karşı direnişi sırasında jandarmaların önünde tek başına oturan 77 yaşındaki Esma Calayır’ın fotoğraf karesi ve Sinop’ta nükleer santral için kesilen yüz binlerce ağaç hafızalara kazınanların sadece birkaç ta nesi... Çevreciler 2019’a Akkuyu’dan Sinop’a, Çanakkale’den Aydın’a dek doğanın dengesini bozan projelere ve ranta karşı direnerek giriyor. 3 nükleer planı Yüz binlerce ağaç kesildi İkinci nükleer santralın da Sinop, İnceburun Yarımadası’nda deniz kenarına kurulması planlanıyor. Yarımadada yüz binlerce ağaç kesildi. Bölge sakinleri Sinop Nükleer Santralı projesinin ÇED toplantısına alınmadı. Konuya ilişkin suç duyurusunda bulunan Sinoplular mücadelesini sürdürüyor. Üçüncü nükleer santralın ise İğneada’ya yapılmak istendiği konuşulsa da henüz resmi bir açıklama yapılmadı. Türkiye’de genelinde üç nükleer santral planlanıyor. Akkuyu Nükleer Santralı’nın temeli Nisan 2015’te atıldı. Çevre aktivisleri, dava açtı. Çevreciler, Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporunun iptalini istedi; bilirkişi, dünyaca koruma altına alınan Göksu Deltası ve nesli tükenmekte olan Akdeniz foklarının santral yapımı ve sonrasında tehlike altında kalacağını tespit etti ancak bu durumun santral yapımına engel olmayacağını savundu. Dava reddedildi. Greenpeace, santral projesinin önünü açan ÇED iptal davasının reddi üzerine, kararı Danıştay’da temyiz etti. Ayrıca nükleer santral projesinde, yer lisansının iptaline ilişkin açılan davanın dosyasına da skandallarla dolu bilirkişi raporu girdi. Çernobil ve Fukuşima felaketlerinin sonuçlarının dikkate alındığı belirtilen raporda, “Olası bir büyük kaza sonuçlarında, halkın radyasyon sağlığına ve güvenliğine ilişkin Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) mevzuatındaki sınır değerlerin aşılmayacağı gösterilmiştir” denildi. Kömür yatırımları Türkiye’de onlarca kömürlü termik santral tesisi faaliyette. Daha onlarcası da projelendirilmiş ya da duyurusu yapılmış durumda. Projeler Adana, İskenderun Körfezi çevresi, Çanakkale, İzmir, Zonguldak Bartın, Konya Kapalı Havzası, KütahyaSeyitömer ve Trakya’da yoğunlaşıyor. Türkiye’nin dört bir yanında termik santrallarla iç içe yaşamak zorunda kalan bölge sakinleri doğası ve yaşamları için direniyor. Istrancalar’a zulüm Istranca Dağları’nın eteklerinden başlayıp Türkiye ve Bulgaristan’a yayılan Istranca Ormanları’na taş ocakları zarar veriyor. Yıllar önce açılan taşocakları bugün hâlâ kapasite artışı alarak dağların kalbinde çalışmalarını sürdürüyor. Nükleer ve termik santrallar tehdidiyle karşı karşıya kalan doğa harikası Istrancalar’da şu an 26 taşocağı tahribata neden oluyor. Bölge sakinleri Köylülerin mücadelesi Aydın’ın İncirliova ilçesine bağlı Kızılcaköy’de tarım arazileri üzerine kurulmak istenen jeotermal elektrik santralına (JES) karşı yurttaşlar direndi. Jeotermal enerjiye karşı direniş sırasında jandarmaların önünde tek başına oturan 77 yaşındaki Esma Calayır’ın fotoğ raf karesi hafızalara kazındı. Jandarma ve JES şirketi çalışanları geçen günlerde köylülüren direnişi üzerine alandan çekildi. Aralık ayının ilk haftasında gerçekleşen olayların ardından, ÇED sürecinin tamamlanması beklenen Kızılcaköy’de köylüler mücadelesini sürdürüyor. Esma Calayır yıllardır taşocaklarına karşı mücadele ediyor. HES isyanı Bölge sakinlerinin ve doğanın olumsuz etkilendiği projelerden biri de HES. Türkiye’nin dört bir yanında faal durumdaki yüzlerce HES dereleri kuruttu. Suları azalttı. Karadeniz Bölgesi’nde faal durumdaki yüzü aşkın HES de canlı yaşamını olumsuz etkiledi. Yeraltı sularının yerini değiştirdi. Danıştay kararıyla HES’ten kurtarılan Kastamonu Loç Vadisi üzerinde de yine kara bulutlar dolaşıyor. Projesi yargıya takılan Orya İnşaat, yeni bir raporla Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na başvurdu. Şirket yeni raporda proje alanını, Küre Dağları Milli Parkı’ndan yalnızca 245 metre uzağa çekti. Bitmeyen kirlilik Çorlu Çerkezköy Lüleburgaz civarındaki sanayi tesisleri Ergene Nehri’ne yıllardır atıklarını deşarj ediyor. Nehirde canlı bırakmamış. Simsiyah akan nehrin etrafında tarım yapılıyor. Çevre sakinleri bölgede çevre mücadelesini sürdürüyor. Türkiye’de YdeişrielnYioşil Karadeniz yaylalarını birbirine bağlayarak turizm yatırımlarına açmayı he defleyen Yeşil Yol projesine karşı yaylalarda verilen mücadele sürüyor. En son projenin Yukarı Kavron ile Samistal yaylaları arasındaki kısmında yapılan çalışmalarda patlayıcı kullanıldığı ortaya çıktı. Bölge Kaçkar Dağları Milli Parkı sınırları içerisinde yer alıyor ve bu bölgede patlayıcı kullanmak yasak. ki 25 akarsu havzasından biri, bölgenin önemli su kaynağı olan Büyük Menderes Havzası ve Nehri de büyük risk altında ve kirlilik alarmı veriyor. Çevresinde tarım yapılan nehir, evsel ve endüstriyel atıklar nedeniyle kırmızı renkte akıyor. Tarım alanları, bu suyla sulanıyor. Nehirden gelen koku, her noktadan hissediliyor. Umutlandıran karar Doğa harikası Artvin Cerattepe Kafkasör Yaylası’nda Cengiz Hol ding halkın tüm itirazlarına karşın maden faaliyetlerine başladı. Çalışmalarla dereler kirlendi, şu ana kadar binlerce ağaç kesildi. Cerattepe’yi korumak için mücadele eden bölge sakinlerinin madencilik faaliyeti için ‘ÇED olumlu’ raporunda 22 hektar gösterilen alana verilen işletme izninin 240 hektara çıkarılmasına karşı açtıkları davada umut veren bir karara imza atıldı. 240 hektarlık işletme izni kararı iptal edildi. Bölge sakinleri yaşam alanlarını korumak için hukuki mücadelesini sürdürüyor. DANIŞTAY KARARLARINA KARŞIN 4. KEZ ÇED SÜRECİ BAŞLATILMIŞTI ORKİNOS TOPLANTISINI TERK ETTİLER Belediye başkanları ve yurttaşlar daha önce alınan yargı kararlarını anımsattı. Türkiye’nin en önemli turizm yörelerinden Seferihisar ve Urla kıyılarını barındıran Sığacık Körfezi’nde orkinos çiftliği kurmak için yeniden ÇED süreci başlatılması, yörede yaşayanlar ve yerel yöneticiler tarafından protesto edildi. Seferihisar’ın Sığacık ve Urla’nın Demircili koylarında orkinos çiftliği kurmak isteyen Başaranlar şirketinin girişimi, en son Danıştay’ın geçen martta verdiği ÇED iptal kararıyla engellenmişti. Ancak yıllık 900 ton kapasiteli orkinos üretim çiftliği kurmak isteyen şirketin 4. ÇED başvurusu, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından kabul edildi. Bununla ilgili halkın katılımı toplantısi ise dün Demircili’de, “halksız” yapıldı. Urla Belediye Başkanı Sibel Uyar, Sefe rihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer, CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, önceki dönem Milletvekili Musa Çam, CHP Urla İlçe Başkanı Hakan Özbadur, Urla ve Seferihisar Kent konseyleri, Urla Belediyesi meclis üyeleri ile çok sayıda yurttaş, Danıştay kararını anımsatarak toplantıyı terk etti. Urla Belediye Başkanı Sibel Uyar, ekoturizme en uygun kent olarak belirlenen Urla’nın kirliliğe kurban ettirilmeyeceğini söyledi. Aynı firmanın Sığacık Körfezi’ndeki çalışmalarının mahkeme kararlarıyla durdurulduğunu belirten Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer de, “Bir aldatmaca ile karşı karşıyayız. Bizi koyun yerine koymak istiyorlar. Yeni süreci daha güçlü biçimde mahkemeye taşıyacağız” diye konuştu. l İZMİR / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle