18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 28 Aralık 2018 dizi TASARIM: İLKNUR FİLİZ 13 Uzun olur beyaz yakalının direnişi 3. Havalimanı inşaatı ya da... Çağdaş köleler ataol behramoğlu İlk Mısır piramidinin yapılışına MÖ 2551’de başlandığı kabul edildiğine göre, aradan 4 bin 500 yıldan çok zaman geçmiş. Çin Seddi piramitlere göre çok daha genç, MÖ 3. yüzyılda yapılmış. O da aşağı yukarı 2 bin 300’lü yaşlarında. Bu dev yapıların inşa edilmelerinde kaç emekçi köle çalıştırıldığını, çalışma sürelerinin ne olduğunu, ne gibi haklara sahip olduklarını ve bu çalışmalar sırasında kaç emekçikölenin yaşamını yitirdiğini bilemiyoruz. Fakat bu haklar herhalde bir dolap beygirinin sahip olduğu haktan daha fazlası değildi ve herhalde yüzlerce bile değil, binlerce can kaybından söz edilebilir. O günlerden bugünlere çok zaman geçti. İnsan ve işçi hakları konusunda kuşkusuz büyük ilerlemeler gerçekleşti. Fakat örneğin, çöp konteynırlarından çıkardıkları karton, kâğıt ve plastik atıklarını yüklenmiş ve durmaksızın akan trafiğin bir parçası olarak kimi kez yağmur altında sırılsıklam geçen çağdaş köleleri gördüğümde, o günlerden bugünlere pek de fazla bir şey değişmemiş olduğunu düşünüyorum... İSİG (İş Sağlığı ve İş Güvenliği) Meclisi’nin raporuna göre, 2018 yılında 11 ayda 1797 işçi çalışırken yaşamını yitirmiş. Bu korkunç sayının aynı süre içinde piramit ya da Çin Seddi yapımındaki olası ölümlerden daha az olabileceğini düşünmüyorum... Tabii daha çok değilse... Yapımına başlandığı Mayıs 2015’ten beri 3. havalimanı inşaatı sırasındaki işçi ölümleri konusunda söylentiler gündemden düşmedi. 16 Şubat 2018 tarihli Cumhuriyet’te Mehmet Kızmaz imzasıyla yer alan bir haberde, başlangıcından bugüne bu inşaatta 400 işçinin yaşamını yitirdiği iddiasından söz ediliyordu... Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yaptığı açıklamada bu sayıyı 27 olarak verdi. İlgili sendika yöneticileri, toplam kayıtlı işçi sayısı 31 bin olan bu şantiyelerden sağlıklı bilgi alınamadığı için can kaybı sayısının teyit edilemediğini, fakat iş ve can güvenliği, işçi hakları konusunda ciddi sorunlar bulunduğunu söylediler. 14 Eylül 2018’de eylem başladı. Güvenlik güçleri şantiye alanına girerek biber gazıyla müdahale ettiler. Gece saatlerinde yüzlerce işçi gözaltına alınarak çevre karakollara götürüldü. 24 işçi tutuklandı, bu sayı sonraki tutuklamalarla 31’e ulaştı. 5 Aralıkta’ki duruşmada tahliye edilinceye kadar 3 aya yakın cezaevinde kaldılar. 19 Aralık Cuma günü onların temsilcileriyle gazetemizde buluştuk... ÇARESİZLİĞİ KULLANMAK Temsilci arkadaşlardan birinin sözleriyle, şimdilik Papua Yeni Gine havalimanındaki gibi resmi davet vb. nedenlerle günde en çok beş uçağın kalktığı bu inşaatta kayıtlı kayıtsız toplam 40 bin işçi çalışıyor. Kayıt dışı işçiler genellikle yurtdışından ve doğu güneydoğu illerimizden. İşçilerin yüzde 99’u sendikasız. Temsil yetkisi olan sendikalar Türk İş’e bağlı Yol İş ve DİSK’e bağlı Dev Yapı İş. Yanı sıra da 5 firmadan oluşan girişim grubu, kısaltılmış adıyla İGA (İstanbul Grand Airport), Yen Yol adıyla bir sendika kurdurmuş... Bu 5 firmayı da sıralayalım: Cengiz, Mapa, Limak, Kolin, Kalyon... Altta ise resmi sayısıyla 250, asıl sayıyla 1500 taşeron firma, şirket vb... Yani tam bir yağma alanı... Çalışmanın 2028’e kadar sürmesi planlanmış. Bu nedenle yoğun bir mesai ve zorunlu çalışma saatleri. Bir başka deyişle gece gündüz çalışılıyor... Buraya kadar olağandışı bir şey yok diyelim... Sonrasında ise sorunlar üst üste yığılıyor... Ücretlerden başlayalım... Ücretler ortalama 2500 3000 TL. Asgari ücret dışında elden ödenmesi gereken ve fazla mesai ücretleri aylar sonra veriliyor. Her ayın 15’inde yatırılması gereken maaşlar da zamanında ödenmiyor. Tam anlamıyla ilgili firma ya da şirketin keyfine bağlı bir uygulama. Yine şirketine göre, ayda ya da üç ayda bir hafta sonları da çalışılıyor. Kamp yerleri dağbaşında... Sosyal yaşantı diye bir şey söz konusu değil. Çünkü işçi insan yerine konulmuyor... (Bunları hep, konuştuğumuz arkadaşların kendi sözcükleriyle yazıyorum.) Dört kamp yerinin şantiyeye uzaklıkları ortalama 15 km. Koğuşlarda 4 6 kişi kalıyor. Bu da taşeron firmaya bağlı. İstediği kadar doldurabiliyor... Çalışma sabah sekizde başladığı için 6’da kalkmak gerekiyor. Giderken ve dönerken geçen toplam dört saate yakın sürenin mesai saati sayılması talebi kabul edilmemiş... Bayram tatili ve ücreti diye bir şey söz konusu değil. Yemekler kalitesiz, hijyen konusu ve özellikle de tahtakuruları başlı başına bir sorun. Kaçak çalıştırılan göçmen işçiler ve başka kimlikle çalıştırılan 18 yaşından küçük işçiler var. İşe alırken hafta sonları da çalıştırabilmek için eve gitme sorunu olmayan gurbetçi ve özellikle de doğulu güneydoğulu işçiler tercih ediliyor. Yine temsilci arkadaşlardan birinin sözleriyle, bütün bunlar “çaresizliğin kullanılması”dır... ZAFERLE TAÇLANACAK Aralarında İnşaatİş Sendikası Genel Sekreteri Yunus Özgür, Dev Yapı, İş Genel Başkanı Özgür Karabulut’un da bulunduğu temsilci arkadaşlar, iki aydan fazla hapiste kaldıktan sonra adli kontrol şartıyla serbest kaldılar. Adli kontrol bir anlamda tutukluluğun devamı demektir. Çünkü bu durumda, özellikle de iş saatleri belirsiz bir inşaat işçisinin iş bulup çalışma olanağı yoktur... Sevgili Metin Demirtaş’ın unutulmaz dizelerinden biriyle “İşsizlik, yani o en büyük hapishane”dedirler... Çağdaş köleliğin hüküm sürmekte olduğundan kuşku duymadığım 3. havalimanı dev şantiyesindeki sorunlarda düzelme var mı, olabilir mi? Papua Yeni Gine havalimanı işlevsizliği ne zamana kadar devam edecek? İnşaat söylenen tarihte tamamlanacak mı? Bunları bilemiyoruz... Çünkü karşımızda ulaşılabilir bir muhatap da bulunmuyor. Fakat sonuç ne olursa olsun; ardında bıraktığı ölümler, kan, gözyaşı, zulüm ve sömürü unutulmayacak, bugün de yarın da sorumlularından hesap sorulmaya devam edilecektir... Emekçinin sendikalaşma, hak, özgürlük; kendisi, çocukları ve ülkenin geleceği için mücadelesinin zaferle taçlanacağından ise kimsenin kuşkusu olmamalıdır! TÜMTİS örgütlenmesi nedeniyle 2017 Temmuz’unda işten atılan 7 çalışanın direnişi bir buçuk yıldır sürerken, sendika işyerinde çoğunluğu sağladı. Toplu iş sözleşmesi görüşmeleri sürüyor. Sendikanın öncelikli talebi atılanların geri alınması... HİLAL KÖSE DHL Express’te, Tüm Taşıma İşçileri Sendikası’na (TÜMTİS) üye olduktan sonra işten çıkarılan 7 “beyaz yakalı”, 531 gündür direnişte. Yeni yılı ikinci kez direnişte karşılayacaklar. Kaç bayram geçti, kaç yaz, kaç bahar geçti, bir anda hesaplamak güç... Bağcılar’daki merkez ofis önünde direniş çadırında buluşuyoruz. Masadaki kitaplar, satranç takımı ve tavla dikkatimizi çekiyor. Tüplü küçük soba nedeniyle içeride birazcık tüpgaz havası var. İşçilerden beşi iş mahkemesindeki davayı kazanmış. İki dava sürüyor. Sendikaları da toplusözleşme masasında. TÜMTİS örgütlenme uzmanı Murat Küçükşahin, “59 maddelik sözleşmenin anlaşmaya varamadığımız 12 maddesi kaldı. Bizim için öncelikli talep, atılan arkadaşlarımızın geri alınması” diyor. Ferhat Sönmez, 36 yaşında. İşletme mezunu. İki çocuk babası. 13 yıllık çalışan. Müşteri hizmetleri bölümün Direnenler 5 de işe başlamış. Finans bölümüne ter fi etmiş. Sendika sürecinde öncü olma nın karşılığı olarak işsiz bırakılmış. “Beyaz yakaya sendikayı anlatanlardan biriyim” diyor. İşe geri döneceğine inancı tam. Mahkeme de sendikal faa l Ataol Behramoğlu liyet nedeniyle çıkarıldığını tespit etmiş: “Hepimiz aynı nedenle çıkarıldık ama davayı kazanan dört arkadaşımın kararında sendikal gerekçe yer alma l Hilal Köse Vedat Arık dı. Avukatımız o kararlara da itiraz et ti. Benim davam sonuçlanalı üç ay ol yıldan beri konuştuğumuz ve önceki gün du. Bekliyoruz, işe dönme talebimizi tek karar verip sendikaya üye olan arkadaş rarlıyoruz. Gezdiğinizde görmüşsünüz lar var. Demek ki burada boşuna durmu dür, hak arayan işçinin kaderi bu biraz. yoruz. Bir şeyleri değiştiriyoruz.” Sendi Örgütlenirken en zorlandığımız şey in kanın İstanbul şubesinde yöneticilik de sanların inançsızlığıydı. Korkuyorlar, çe yapmaya başlayan Sönmez, “Kovulma kiniyorlar... Olmayacağını düşünüyorlar. mız 8 dakika sürdü. Anayasal hakkı Biz biraz da onu yıkmaya çalışıyoruz. İki mız kullanmak istedik sadece...” diyor. ÖFKENİN NEDENİ YAKAMIZDI... DHL Express’te Türkiye genelinde 930 çalışan var . Bağcılar’daki merkezde 480 kişi çalışıyor. Serkan Yıldız Ferhat Sönmez Gökhan Cayak Serkan Yıldız, 34 yaşında, bir çocuğu var. Uluslarası ilişkiler okumuş. 9 yıldır finans bölümünde. “Maaşlar kötü değildi ama” diye söze başlıyor: “İş garantinizin olmadığının farkındasınız. 20 yıllık personeli beş dakikada çıkarabiliyorlar. Antrepoda çalışan arkadaşlar asgari ücretli... Sendika ayağımıza gelince bu fırsatı kaçırmak istemedik açıkçası. Çünkü buradan emekli olmak istiyorsanız, iş güvencesi istiyorsanız, sendikaya üye olmaktan başka çare yoktu. Üye olduk ve baskılar başladı. Finans bölümünde ve genel olarak beyaz yakalılarda bu kadar çok üyelik onlarda şok etkisi yarattı. Çok sert bir şekilde kovulduk. ” Bir yemek sonrası dördünü birden müdür çağırmış. Toplantı yapa cağını söylemiş: “Bizi tek sıra dizdiler, arkamızda müdür, koridorda gidiyoruz böyle tutuklu gibi... Arkadaşlarımızla bile vedalaşamadık.” Hepsini en çok üzen konu bu. “Hiçbir arkadaşıma gidiyorum diyemedim. Ağlayanlar oldu kadın arkadaşlarımızdan. İnsan kaynaklarından iki eskort var yanınızda ve eşyalarınızı bile tam toplayamıyorsunuz. Bunca emeğe karşılık yapılması gereken buysa tebrik ediyorum onları... Biz suç işlemedik. Şirkete zarar vererek gidenleri bile daha güzel gönderdiler... Sonradan anladık ki öfkelerinin nedeni bizim beyaz yakalı oluşumuzdu. Direnişe başladık polis geldi, OHAL var dedi. Muharrem Abi ‘İçeriye söyleyin’ dedi. Bir yandan da korktuk ama sendikanın bize verdiği özgüvenle durduk burada...” ‘Ağladık hep birlikte’ DİKİLİ AĞACIM... Cayak: Rakamlar vardı işimde. Rapor hazırlıyorum, müdüre veriyorum, işe dokunamıyorum. Marangoz eserine dokunur mesela... Burası benim eserim işte. Diğer beyaz yakalılara da bunu söyleyebilirim. Ömür bitecek, geride ne bıraktın? Bir insana dokunamamışsındır. Bir dikili ağacın yok derler ya benim burası dikili ağacım. Gökhan Cayak, 35 yaşında. 5 yıllık çalışan. Turizm mezunu. O da finanstan. “Direnişi anlatmaktan keyif alıyorum. Serüven gibi. Ben neymişim diyorum. Yemek yedikten sonra Starbucks’tan kahve alıp masasına oturup çalışan bir insandım. Ferhat’tan etkilendim. Mavi yakalılarla zaman geçiriyor, onlarla futbol oynuyor, onların dertlerini anlatıyordu. Bana enteresan geliyordu. Utanmaya başlıyordum. O sırada bir arkadaşımız çok çirkin bir şekilde atıldı, sendika üyesi olduğu için. 5 dakikada, vedalaşamadan... Eskortlar vardı başında. Çok zorumuza gitti. Kötü bir hikâyemiz yoktu ama bunu yaşayabilirdik. Sendikaya yetki belgesi için beyaz yakalıların destek vermesi lazımdı. Kendime dair endişelerle girmedim sendikaya...” diyor. Kazandık!.. Cayak, atıldıktan sonraki süreci şöyle özetliyor: “Ofisten çıkarken geri geleceğiz diye mırıldandık ama içimizden bağırdık. Yönetici kadrosu dışında gidişimize herkes çok üzüldü. Bir dönem düştük, olmaz dedik, ama kazandık. Davaları kazandığımızda burada hep beraber ağladık da... Mahkemeye gidiyoruz, çok haklıyız, ilk duruşmada biter zannediyoruz. Hâkim olmuyor, üç ay sonra hâkim var ama dosyayı okumadım diyor... Akdeniz Üniversitesi öğrencileri direnişimizin filmini çekti. Festivallere gönderiyorlar. Filmi izlerken de ağladık. Filmin adı All Together. (Hep Beraber)” Cayak, filmin adını İngilizce söyleyince Serkan Yıldız araya giriyor: “Beyaz yakalı işte” :) Döneceğiz!.. Ulaş Kurt. 14 yıllık çalışan. 40 yaşında. Bir çocuk babası. Birçok biriminde çalışmış. Son beş yıldır finansta. Yıllardır yaptığı iş için ‘Ya pamıyorsun, İngilizce bilmiyorsun’ demiş ler: “Bölümümde İngilizce bilmeyen arkadaş lar çalışmaya devam ediyor. Diğer arkadaş lara da bölümünüzü kapattık dediler ama bö lüm hâlâ açık. İçeride keyfilik söz konusuydu. Yöneticiye yakın olan kişinin zam oranı fark lı oluyordu.” Bir buçuk yıl nasıl dayandıklarını soruyorum. Kurt, “Mahkemelere hep umutla gidiyorduk. Kazanacağımıza gerçekten inan dık. Beyaz yakalılar da direnir. Bizim asıl ama cımız içeriye girip toplusözleşme düzeninde çalışabilmek. Bizi burda 550 gün tutan sebep bu. Tabelamıza gün yazıyorduk, artık kazan dık ibaresi var” diyor. Sendika ihtiyacını da şöyle anlatıyor: “Niye eksik zam aldım? Üst yönetimin kararı. Niye böyle oldu? Üst yöne tim. Toplantılarda çok konuşuyorum diye pri mim kesildi. Bu politika bizi sendikalaşmaya itti. Kaderim yöneticinin iki dudağı arasında olmasın, gelecekle ilgili kaygıla rım olmasın, ne kadar prim, ne kadar zam alacağımı bileyim is tedim. Düşünün 30 yıllık şirketin, biri engelli, toplam 6 emeklisi var.” Bitti C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle