24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 14 Aralık 2018 16 kültür EDİTÖR: EMRAH KOLUKISA TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Emin Alper’in üçüncü filmi ‘Kız Kardeşler’de baş rolleri Cemre Ebüzziya (solda), Ece Yüksel ve Helin Kandemir paylaşıyor. ‘Kız Kardeşler’ Berlin’de 8 yıl sonra Türkiye’den bir film Berlin Film Festivali’nde ana yarışmaya seçildi! Emin Alper’in ‘Kız Kardeşler’ filmi Altın Ayı için yarışacak Bugüne dek, ulusal ve uluslararası festivallerde ellinin üzerinde ödül kazanan Emin Alper’in üçüncü filmi “Kız Kardeşler”, 69. Berlin Film Festivali’nin ana yarışma bölümüne davet edildi. Alper, ikinci filmi “Abluka” ile Venedik Film Festivali’nin ana yarışmasında Jüri Özel Ödülü; ilk filmi “Tepenin Ardı” ile de Berlin Film Festivali’nin Forum bölümünde Caligari Ödülü kazanmıştı. Dünya prömiyerini Berlin Film Festivali’nde yapacak “Kız Kardeşler”, festival tarihin de, Türkiye’den ana yarışma bölümüne katılma başarısı gösteren onuncu film olacak. TürkiyeAlmanyaHollandaYunanistan ortak yapımı “Kız Kardeşler” bu yıl 717 Şubat tarihlerinde düzenlenecek festivalde, usta oyuncu Juliette Binoche’un başkanlığındaki Altın Ayı jürisinin karşısına çıkacak. Başrollerinde Cemre Ebüzziya, Ece Yüksel, Helin Kandemir, Kayhan Açıkgöz, Müfit Kayacan ve Kubilay Tunçer’in yer aldığı film, annelerinin ölümünün ardından kasabaya besleme olarak verilen üç kız kardeşin, yıllar sonra köylerine geri dönmesini ve birbirleriyle yüzleşmelerini konu alıyor. Yapımcılığını Liman Film ve NuLook Production’ın üstlendiği Kız Kardeşler’in ortak yapımcıları Komplizen Film, Circe Films ve Horsefly Productions. Yapım aşamasında, Eurimages (Avrupa Konseyi), Berlin Film Fonu (MBB), Hollanda Film Fonu (NFF) ve Yunanistan Film Merkezi (GFC) tarafından desteklenen film, Berlin’deki dünya galasının ardından 2019’un ilk yarısında Türkiye’de se yirciyle buluşacak. Fatih Akın da yarışıyor Farklı bölümlerde yer alacak 9 filmin açıklandığı festivalde Emin Alper’in yanı sıra Altın Ayı için yarışacak yönetmenler arasında daha önce “Duvara Karşı” adlı filmiyle Altın Ayı alan Fatih Akın da var. Akın, festivalde son filmi “Der Goldene Hadschuh” ile boy gösterecek. Alper’in diğer rakipleri arasında François Ozon, Marie Kreutzer, Angela Achanalec ve Deniz Côté de yer alıyor. l Kültür Servisi Zehra Yıldız aryalarla anıldı İstanbul Devlet Opera Balesi (İDOB) solist sanatçısı, Almanya’nın Heidelberg Operası’nda temsil sonrası geçirdiği beyin kanamasıyla yaşama veda eden soprano Zehra Yıldız ölümünün 21. yıldönümü olan 12 Aralık Çarşamba akşamı Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall Salonu’nda konserle anıldı. Avusturyalı piyanist Christian Koch eşliğindeki konserde soprano Burcu Uyar, mezzosoprano Barbora Fritscher Hitay, tenor Muzaffer Soydan ve bariton Caner Akgün opera repertuvarının ünlü aryalarını seslendirdiler. CD kaydından Zehra Yıldız’ın unutulmaz yorumu Vivaldi’nin “Bajazet Operası”ndan Irene’nin “Sposa son disprezzata” aryası çalındı. Zehra Yıldız Kültür ve Sanat Vakfı Başkanı, opera sanatçısı eşi tenor Süha Yıldız, konserin gerçekleşmesini sağlayan, kurum ve isimlerle sahnede ve salonda olan herkese tek tek teşekkür etti. l Kültür Servisi Sulukule çocukları grafitti öğrendi Hip hop kültürü ve sosyal sorumluluk bilinciyle yayın yapma amacı güden radyo kanalı Flow Radyo, Sulukule Gönüllüleri Derneği’nin desteği ve Türkiye’nin ilk grafitti sanatçısı Tunç “Turbo” Dindaş’ın işbirliği ile Hattat Rakım Ortaokulu’nda bir grafitti atölyesi düzen ledi. Etkinliğe Tahribadı İsyan isimli grubun üyesi Asil Slang de katılarak çocuklarla bir araya geldi. Okuldaki öğrencilerin atölye için hazırladığı resimleri yorumlayan Turbo, okul bahçesindeki duvara bunu grafitti olarak aktardı. l Kültür Servisi Salon’da 2019 sürprizleri Yılın son günlerine girilirken, alternatif müziğin popüler 16 Mart’ta ise Salon’da sahne vokal ve gitarlarda Erik “Rip mekânlarından Salon 2019 prog ley” Johnson, basta Dusty Jer ramından ilk isimleri açıkladı. Ye mier, klavyede Nash Whalen ve ni senenin ilk konukları arasın davullarda Omar Ahsanuddin da Jonathan Bree, Marissa Nad ile dört kişilik bir saykedelik rü ler, Ásgeir, Khruangbin ve Wooden ya takımını andıran Wooden Shjips bulunuyor. Geçen yıl mart Shjips’in olacak. 2019 sezo ayında biletleri tamamen tükenen nunda Salon’un en önemli ko iki müthiş konsere imza atan Tek nuklarından bir tanesi de me saslı indie pop grubu Khruangbin, leksi sesi ve müziğe farklı du 2018 başında yeni albüm “Con To ruşuyla Marissa Nadler olacak. do El Mundo”yu İstanbullularla yi Eylül ayında sekizinci stüdyo al ne Salon’da kutlamıştı. Grup, şim bümünü hayranlarıyla payla di çok sevdikleri Salon sahnesini şan Marissa Nadler, 18 ve 19 2019 turnesi kapsamında, 8, 9 ve Nisan’da Salon’da. Mayıs ayın 10 Şubat’ta tekrar ziyaret ediyor Marissa Nadler da ise Yeni Zelandalı şarkıcı, lar. Salon’da yer alacak yeni yılın söz yazarı ve prodüktör Jonat ilk konukları arasında Nordik coğrafyanın mü han Bree Türkiye’deki hayranlarının karşısına zik dünyasında hayranlık uyandıran yeni ismi ilk kez Salon’da çıkacak. Jonathan Bree, avant Ásgeir de var. Bon Iver’ın elektronik hali olarak pop, dreampop, saykedelik pop ve space rock tanımlanan Ásgeir, 2 Mart akşamı Salon’daki gibi deneysel türleri favorileri arasında sayan ilk konseriyle Nordik tınılarını dinleyiciyle buluş larla Türkiye’deki ilk konserinde 10 Mayıs’ta turmak için geliyor. Salon’da buluşacak. l Kültür Servisi Suat Özgültekin kansere yenik düştü Söz Sanat Merkezi Genel Sanat Yönetmeni Suat Özgültekin yaşamını yitirdi. 56 yaşındaki usta oyuncu Suat Özgültekin, Samsun Büyükşehir Belediyesi Konservatuarı Tiyatro Bölümü Başkanlığı ve Genel Sanat Yönetmeliği görevlerinde de bulunmuştu. 20072008 tiyatro sezonunda Söz Sanat Merkezi’nin kuran Suat Özgültekin, çok sa yıda oyunu yönetmişti. Özgültekin, Karadeniz Tiyatrolar Birliği’nin de (KTİB) Dönem Başkanlığını yapmıştı. Geçirdiği rahatsızlık sonucu yaşamını yitiren Suat Özgültekin’in cenazesi Kılıçdede Camisinde kılınan cenaze namazı sonrasında aile kabristanlığında sonsuzluğa uğurlandı. l CEMİL CİĞERİM / SAMSUN Bilgeliğin kutupyıldızı Dostsa dost, erdemse erdemli, dürüstlükse dürüst, hoşgörüyse hoşgörülü... İlke sağlamlığı ise; çeliği delecek kesici aletler vardır; onun sağlam iradesinden doğan ilkelerini; ucu en keskin aletlerle delmeye kalkanlar bile hüsrana uğramışlardır. Geçmişten geleceğe, insanı bilgiyle donatmanın maraton koşucusuydu Bozkurt Güvenç. Gülmeyi mekanik alışkanlıklardan sıyırıp kıvamını soluk borusunda bulan o sıcaklık duygusuna çevirmenin sırrına eren bir eşti, babaydı, insan sevgisinin uzun yol katarıydı. Bilgi dağıydı; ama onun aktarıcısı değildi. Bilgiyi yüreğinin, mantığının, insanlığı kucaklayan sevgisinin imbiğinden geçirmeden ortaya çıkarmazdı. Olayları anında kavrar, onu yaşamını bağışladığı emeğiyle belirginleştirip etkili kıvama getirdikten sonra yorumlardı. Güvenç’le dostluğumuz 1968 yılının Ağustos ayında başladı, giderek de perçinlendi. O şimdi, gerçek “varoluş”a erdiği şu günlerde zamanın sonsuzluğuna eriyor. Nereye gittiyse dostluğumu yanında götürecek denli yakını saydı beni. Yolu Japonya’ya düştüğünde, basım aşamasına varan Japon Kültürü adlı yapıtının sorumluluğunu bana bırakmıştı. Her insana özgü mutluluk kaynakları vardır. Yıpranmamış dostlukların mirasçısıyım ben. Bozkurt Güvenç, Ruşen Keleş, Sedat Sever’le birlikte hastalıklı günlerinde andığımız 62 yıllık dostum, öğretmenim Emin Özdemir, o toplantıda “Adnan’la ben bir kâğıdın iki yüzü gibiyiz; beni anan onu, onu anan beni de anar” sözünün onurunu taşıyorum benliğimde. Bozkurt Güvenç de, o toplantıda kendisi açıkladığı için dile getirmekte sakınca bulmuyorum derinliğine irdeleyerek oluşturduğu yazılarını görüp düşüncelerimi öğrenmek isterdi. Gecemi gündüz eyler, anında okuyup görüşlerimi sunardım. Bozkurt Güvenç, birine güven duyanın, gerçekte kendine beslediği yüksek güvençten doğduğunu öğretmiştir bana. Hoşgörüsü yüksek Güvenç’in beslediği güven, bana bıraktığı en kutsal mirastır. Eğitimin temel ilkesi olan “yaşayarak öğretme”nin yaratıcısıydı Güvenç. Sanırım bu yargıma en başta öğrencileri katılacaktır. Bilindiği gibi, Güvenç başlangıçta mimarlık eğitimi görmüştür. Ankara ziyaretlerimin birinde, başkentte ilginç yapısıyla ilgi çeken Japon Kültür Merkezi’ne götürmüştü beni. Yukarı katları geziyorduk. O sırada binanın kapısından itişerek kakışarak gürültülü bir öğrenci topluluğu girdi. Bana döndü, “Adnan, bak, içeriye girer girmez ne gürültü kalacak ne itişip kakışma!” demişti. Sözünü bitirmemişti ki, dediği gerçekleşti. “İşte mimarlık budur, insanı kendine benzetir” dedi Güvenç’in yıllar önce yaptığı bu yorum günümüzün en acı gerçeğinin portresidir. Hiç yoktan öldürme olaylarının; kadını bıçaklarla doğramaların, ortaya kurşun sıkmanın; trafikte her gün onlarca can kaybının, çocuğa tecavüzlerin, yalanın dolanın, zorbalığın, yol kesiciliğin, soygunculuğun... artmasında, gökte gün ışığını körelten, denizin esen yelini kesen gökdelenlerin, sefertası görünümlü dev yapılı çirkinliklerin etkisi yok mudur? Roma devlet adamı Cato’nun bin yıl önce söylediği söz, sanırım çağımızda tam yerini bulmuştur: “Ahmaklardır uygarlığı görkemli binalarda arayanlar.” Bozkurt Güvenç, İnsan ve Kültür adlı yapıtında, insanı yalnızca kültürle değil, kültürü de insanla kaynaştırıp düşünür kılan bir anlayışın savunucusu olmuştur. O, bu yönüyle, aramızdan ayrılan, bir beden değil, bilime önsezinin gücünü katan, gittiği yere kendi ışığını da götüren bir bilgedir. Daha yazılarının mürekkebi kurumadan, kayıp gitti bilgeliğin o Kutupyıldızı!. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle