18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Cuma 14 Aralık 2018 İnsan Hakları Konferansı Kuçuradi Felsefe ve İnsan Hakları Vakfı’nın düzenlediği etkinlikte vakıf başkanı Prof. Dr. Ioanna Kuçuradi 15 Aralık Cumartesi günü saat 14.00’te, Ankara’da, Ulucanlar Müzesinde “İnsan Hakları” başlıklı bir konferans verecek. EDİTÖR: eMRAH KOLUKISA TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Şallıel Bros’tan yeni albüm Saksofon sanatçısı kardeşler Anıl Şallıel ve Batu Şallıel’in müzikal projesi Şallıel Bros’un yeni albümleri “FaMiRe” çıktı. Lin Records etiketiyle yayımlanan ve 7 orijinal besteden oluşan “FaMiRe”, ikilinin Şallıel Bros ile çıkardıkları ikinci albüm. [email protected] 15 Cannes’dan ödüllü Sert, ödünsüz bir‘Donbass’ haftanın filmleri arasında Ukrayna panoramasıöneçıkıyor Son Cannes festivalinde, Sergey Loznitsa’ya senaristliğini ve yönetmenliğini üstlendiği “Donbass” filmiyle (nerdeyse festivalin yarışma bölümü kadar önemli ve itibarlı olan) Belirli Bir Bakış bölümünde en iyi yönetmen ödülünü kazandıran ve şubat ayında ABD’de 91. kez yapılmasına az bir süre kalmış, 2019 Akademi ödülleri için Ukrayna’nın Oscar adayı filmi seçilen” Donbass”, Osmanlı’dan beri yüzyıllardır Karadeniz’den ortak olduğumuz bu ezeli kuzey batı komşumuzun 45 yıldır resmen bir çeşit iç savaş kaosu yaşayan hali pür melalini, birebir gerçeklere dayanmasa da oldukça sert, ödünsüz, çarpıcı bir belgeselimsi anlatımla, skeç skeç hikâye eden tokat gibi bir film. Sovyetler Birliği’nin en büyük, güçlü, kalabalık cumhuriyetlerinden biriyken Sovyetler’in 1991’de dağılmasının ardından eski önemini biraz yitiren üstelik Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesiyle de iç karışıklığa gömülen Ukrayna BatıDoğu diye ikiye ayrıldı malum. Sadece Rusya tarafından tanınan Doğu Ukrayna Cumhuriyeti’nin Donbass bölgesindeki genel il meclisini toplantı halindeyken basan protestocu bir kadının meclis başkanının başından aşağı boklu tuvalet sularını boca ettiği, sarsıcı bir sahneyle açılan film, kâh ilaçlarla hazır yiyeceklerle dolu, başhekiminin yolsuzluklarla anıldığı bir hastanenin doğumhanesinde, kâh bir Alman gazetecinin (Thorsten Merten) ayrılıkçıların karakolunda zor bela röportaj yapmaya çalışmasında, kâh 2019 Akademi Ödülleri için Ukrayna’nın Oscar adayı seçilen ‘Donbass’ 45 yıldır bir çeşit iç savaş yaşayan Ukrayna’nın hali pür melalini sert, ödünsüz ve skeç skeç hikâye eden tokat gibi bir film. taş devrinden farksız, kötü koşullarda yaşanılan, berbat bir sığınağın dizboyu perişanlığında, kâh keyfi bir şekilde sivil vatandaşın arabasına el konulan bir emniyet müdürlüğünde, kâh hükümet binasında, kâh faşist diye tekmelenen Batı Ukraynalı bir tutsağa sokak ortasında yapılan, insanlık dışı linç muamelesinde ya da yerel bir nüfus dairesindeki komik ötesi bir evlilik töreninde, kah ansızın peşpeşe patlayan bombaların şiddet, dehşet, korku saçtığı ordu kontrol noktalarında geçen, hayat ve ölümün nerdeyse içiçe geçtiği sahnelerle ilerleyen bir film. Finalindeyse, en başta çekim hazırlığı yaptıklarını gördüğümüz 12 kişilik bir TV ekibinin öldürüldüğü, kan dondurucu bir katliam sekansıyla noktalanıyor “Donbass”. Rus sempatizanlarıyla Batı yanlısı milislerin karşı karşıya geldiği, yalanlarla gerçeklerin birbirine karıştı ğı, hakikatin önemini kaybettiği ve nefret ve yozlaşmanın tavana vurduğu ülkede, her çeşit yolsuzluk, soygun, propaganda, zorbalık ve silahlı çatışmalar adeta gündelik hayatın sıradan hallerine dönüşmüştür.. Çarpıcı bir kara komedi Kurmacayla belgeseli harmanlayan, 1964’te doğduğu Belarus’tan ailesiyle Ukrayna’nın başkenti Kiev’e göç eden bir ailenin çocuğu olan Sergey Loznitsa, tanınmış Gürcü yönetmen Nana Cordcadze’nin atölyesinde 7 yıl eğitim göreceği Gerasimov Sinema Enstitüsü’nü 1997’de iftihara geçerek bitirince Krakov, Oberhausen, Karlovy Vary; Erivan gibi festivallerde ödüller kazanacak çeşitli kısa filmler ve belgeseller çekti. 2014’te Altın Palmiye için yarıştığı Cannes’da FIBRESCI ödülünü alan “In the FogSiste”si gibi, 2010 Erivan’da “My Joy”la Gümüş Kayısı, 2016’da Ann Arbor’da “The Event”la Michael Moore ödüllerini kazanan Sergey Loznitsa’nın uluslararası otoritelerce asıl dikkat çeken filmiyse 2014 yapımı “Meydan” oldu. Cannes’ın yanısıra Kahire festivalinin Gümüş Piramid ödülünü de alan filmin Doğu Ukrayna’nın Donbass bölgesinde çekilmiş görüntüleri kameraman Oleg Mutu’ya ait, oyuncu kadrosuysa tamamı amatör Doğu Ukrayna sakinlerinden oluşturulmuş. Alışılmış savaş filmlerinden ayrılan, manipülasyon ve propagandanın hakikat ve gerçekler üstündeki yıpratıcı etkilerine yoğunlaşan, insancıl hassasiyetlere de dokunan, yer yer asap bozucu da bulunabilecek, 110 dakikalık bu “Donbass”, Amerikan Sceen International dergisinin nitelediği gibi sonuçta kaçırılmayacak türden ‘çarpıcı bir kara komedi’. Hababam Sınıfı ‘Yeniden’ Rıfat Ilgaz’ın unutulmaz eseri “Hababam Sınıfı”, yeni karakterler ve yeni jenerasyona uyarlanmış hikâyesiyle 2019’un Mayıs ayında tekrar izleyiciyle buluşacak. “Hababam Sınıfı Yeniden” ismini taşıyacak filmin yönetmenliğini Doğa Can Anafarta üstleniyor. Filmin kadrosunda Altan Erkekli, Toygan Avanoğlu, Hande Katipoğlu, Sadi Celil Cengiz gibi isimler yer alırken, Hababam Sınıfı’nın mirasını devralan öğrenci kadrosunda ise Özge Özacar, Yusuf Çim, Giray Altınok, Nazlı Pınar Kaya, Sami Aksu, Irmak Aydın, Fırat Albayram var. l Kültür Servisi Oscar’da sunucu olmayabilir Hollywood’dan gelen son haberler Akademi’nin bu yılki Oscar töreni için ev sahibi sunucu kullanmayabileceği yönünde. Hatırlanacağı üzre, geçen hafta Kevin Hart’ın önce Oscar Ödül Töreni için sunuculuk yapacağı açıklanmış ama iki gün sonra gelen tepkiler üzerine Hart bu görevden fergat ettiğini duyurmuştu. 2011 yılında attığı homofobik nitelikli bir tweet yüzünden yoğun bir tepkiyle karşılaşan Hart özür dileyerek sunuculuk yapmayacağını söyleyince Akademi’de de hafif çaplı bir panik yaşandığı söyleniyor. Variety’nin haberine göre Akademi’nin yeni bir isimle anlaşmak konusunda çekinik kaldığı ve belki de bu yılki töreni sunucusuz idare etmeyi tercih edebileceği ihtimali ağır basıyor. Bu durumda birkaç ay önce Emmy ödül töreninde uygulanan yöntem tercih edilebilir ve bir grup oyuncu ya da komedyene iş paylaştırılabilir. Tören, 24 Şubat gecesi yapılacak. Film Comment’in en iyi 10 filmi 1. “Zama” (y: Lucrecia Martel) 2. “Burning” (y: Lee Changdong) 3. “First Reformed” (y: Paul Schrader) 4. “Roma” (y: Alfonso Cuaron) 5. “Western” (y: Valeska Grisebach) 6. “Shoplifters” (y: Hirokazu Koreeda) 7. “Let the Sunshine In” (y: Claire Denis) 8. “The Other Side of the Wind” (y: Orson Welles) 9. “Happy as Lazzato” (y: Alice Rohrwacher) 10. “Hale County This Morning, Tgis Evening (y: RaMell Ross) Film Comment’e göre yılın en iyisi ‘Zama’ ABD’nin en saygın sinema dergilerinden Film Comment yılın en iyi filmlerini derledi. Derginin yazarlarına göre belirlenen seçkide Lucrecia Martel’in filmi “Zama” zirvede yer aldı. Antonio di Benedetto’nun aynı adlı romanından sinemaya uyarlanan ve ilk gösterimini Venedik Film Festivali’nde yapan “Zama” geçen yıl Arjantin’in Yabancı Dilde En iyi Film dalı için aday olmuştu. 18. yüzyıl sonlarında Güney Amerika’da ücra bir kolonide geçen film temmuz ayında ülkemizde de vizyona girmiş ancak 8 hafta sonunda sadece 4333 izleyici tarafından izlenmişti. Randevu İstanbul sona erdi TÜRSAK Vakfı’nın düzenlediği 21. Randevu İstanbul Uluslararası Film Festivali, Fransız Kültür Merkezi’nde gerçekleşen ödül töreni ile sinemaseverleri bir araya getirdi. Gecede TÜRSAK Vakfı’nın kültüre ve sanata katkılarıyla fark yaratan isimlerini onurlandırmak amacıyla 3 yıl önce hayata geçirdiği TÜRSAK Kültüre ve Sanata Yüksek Katkı Ödülü’nü ülkemizin kültür ve sanat yaşamına sunduğu değerli katkılardan dolayı “Kariyo & Ababay Vakfı” aldı. Ödülü Kariyo & Ababay Vakfı’nın kurucuları Dü (Soldan sağa) Fehmi Yaşar, Dürin Ababay, Sami Kariyo, Ege Kökenli. rin Ababay ve Sami Kariyo birlikte alırken teşekkür konuşmasını Sami Kari yo yaptı ve “Her şeyden evvel çok teşekkür ederim. Bu ödülü hem vakfımız adına hem de Başka Sinema’nın emektarları adına alıyoruz. Başka Sinema gerçekten bu işe kendini vakfetti. Kendini sinemaya ve sanata vakfetmiş değerli insanları var. Hepimiz aynı yolun yolcusuyuz ve sanata, sinemaya gönülden destek veriyoruz. Bir avuç insanız kısıtlı imkânlarla elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Ben bu ödülü bir sinema dostundan bir diğerine verilmiş çok hoş bir hediye olarak kabul ediyorum”dedi. Ute Lemper geliyor Günümüzün en önemli kabare şarkıcılarından Ute Lemper, 9 Şubat 2019’da “Marlene ile Randevu” gösterisi ile Zorlu PSM Turkcell Platinum Sahnesi’nde bir konser verecek. 1988 yılında, bugünden tam 30 sene önce, Ute Lemper henüz kariyerinin başlarındayken, sinema ve müzik dünyasının en önemli yıldızlarından Marlene Dietrich ile kıyaslanmaya başlanır; bu durumdan büyük üzüntü duyan Ute, Marlene Dietrich’e bu üzüntüsünü ifade eden bir kart gönderir. Bu kart sonrasında iki yıldızın yaptığı 3 saatlik telefon konuşması, ‘Marlene ile Randevu’nun hikâyesini yaratır. Ute Lemper sahnede, Marlene Dietrich’in kariyerini, Şair Rilke’ye olan aşkını, üzüntülerini, sevinçlerini, hayatından bölümleri aralarında Jacques Brel, Pete Segger, Cole Porter ve Bob Dylan gibi efsanelerin de bulunduğu isimlerin şarkıları eşliğinde anlatacak. Zafer Toprak’tan Atatürk’e dair İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’nün, Atatürk’ün vefatının 80. yılı sebebiyle düzenlediği “Atatürk Konuşmaları” konferans serisi, Prof. Dr. Zafer Toprak’ın gerçekleştireceği “Atatürk Döneminde Gündelik Yaşam: 19181938” başlıklı konuşma ile son buluyor. Konuşma, 20 Aralık Perşembe günü saat 18.30’da Pera Müzesi Oditoryumu’nda ücretsiz olarak izlenebilecek. “Atatürk Döneminde Gündelik Yaşam: 19181938” başlıklı konuşmasında Prof. Dr. Zafer Toprak, Cihan Harbi’nin ve Milli Mücadele’nin neden olduğu köklü dönüşümlerin yeni kurulan Cumhuriyet Türkiye’sini derinden etkilediğinin altını çizerek ancak 30’lu yıllarda bu travmanın üstesinden gelinebildiğini vurguluyor. Toprak’a göre bu dönemde, Cumhuriyet Türkiyesi’nin geleceğe bakışı, köklü bir kültür devrimini gerekli kılıyordu ve Halkevlerinin etkinliği, nüfus sorununa yönelik yürütülen sağlık politikaları, aile kurumunu pekiştiren önlemler, yeni bir dil ve tarih anlayışının benimsenmesi, laik toplum yapısının temellerinin atılması ve toplumda giderek kültüralizmin hâkim olması gibi gelişmeler, gündelik yaşamın çerçevesini belirliyordu. Çağdaş Nijerya şiirleri Türkçede Şair, yazar, çevirmen İlyas Tunç’un, İngilizce asıllarından çevirip derlediği 58 Nijeryalı şairin şiirlerinden oluşan Çağdaş Nijerya Şiiri Antolojisi, Kaos Çocuk Parkı Yayınları etiketiyle raflardaki yerini aldı. Chinua Achebe, John Pepper Clark, Gabriel Okara, Christopher Okigbo ve Nobel ödüllü Wole Soyinka gibi Nijerya edebiyatının başlıca kalemlerini bünyesinde barındıran Antoloji, Afrika edebiyatı alanında Türkçeye kazandırılmış en kapsamlı çalışma olmasıyla bir ilk özelliği taşıyor. Antoloji’de aynı zamanda ülke şiirinin “Çağdaş Nijerya Şiirinin Evrimsel Süreci” başlığı altında; sömürge öncesi, sömürge dönemi, sömürge sonrası ve günümüz şiiri olarak dört temel bölümde etraflıca incelendiği bir giriş bölümü de bulunuyor. “Sözlükçe ve Açıklamalar” kısmı da farklı kabilelere, dil ve kültürlere ait merkezi kavram ve motiflerin anlamlarını içeriyor. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle