15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 31 Ekim 2018 EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: ECE KURTULUŞ Açıklayamadı haber 9 İçişleri Bakanı Soylu, Tunceli’de iki askerin neden donarak şehit olduğunu açıklamak yerine, gazetemize hakaret etti İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 26 Ekim’de Tunceli’nin Nazımiye ilçesi kırsalında şehit olan iki askerin üzerlerinde “eksi 3035 dereceye kadar dayanıklılık ortaya koyabilecek bir malzeme” olduğunu öne sürdü. Düzenlediği basın toplantısında “Biz aslan gibi 2 evladımızı kaybettik, bu sorumluluğu en üstten en alta kadar taşıyoruz. Biz sorumluluğumuzu hissediyoruz” diyen Soylu, iki askerin neden şehit olduğunu açıklamak yerine gazetemizi hedef aldı. Soylu, Jandarma Lojistik Komutanı Tümgeneral Münir Güzel’in açıklamalarını “Komutan canlı yayında açıkladı: Yeni soğuk iklim kıyafeti geçen hafta gönderilmiş” başlığıyla veren cumhuriyet.com.tr’nin haberine hakaretle karşılık verdi. Basın toplantısında askerlerin üzerinde yeterli kıyafeti olmasına karşın neden şehit olduklarını açıklayamayan Soylu, Twitter hesabından “Cumhuriyet gazetesi namussuz bir çarpıtma yapmıştır! Münir Paşa’nın geçen hafta gönderildi dediği, ArGe’si yeni bitmiş, çok daha üst kademe teçhizatlardır. Buradan mevcut kışlıkların olmadığı, soğuğa karşı yeterli olmadığı anlamını çıkarmak, öncesini dinlememek zavallılıktır” dedi. Helikopter ulaşamadı Bakanlık Konferans Salonu’nda basın toplantısı düzenleyen Soylu, terör örgütü PKK’ye vurulan ağır darbelerin neticesinde yurtdışından terörist takviyesi kararı aldığı ve Tunceli kırsalında bir terörist grubu intikal ettirmeye çalıştığı bilgisinin edinildiğini belirterek, bölgeye 21 timle operasyon başlatıldığını belirtti. Şehit olan askerlerin içinde bulunduğu 2 timin 22 Ekim’de bölgeye helikopterle indirildiğini söyleyen Soylu, hava şartlarının meteorolojik tahminlerin ötesinde aniden ağırlaştığı için komutanların, tipi nedeniyle 26 Ekim’de timlerin geri çekilmesi talimatı verdiklerini ifade etti. Helikopter pilotunun tipi ve olumsuz hava şartları nedeniyle birçok kez denemesine rağmen bölgeye inemediğini bildiren Soylu, “Bunun üzerine arkadaşlarımız terörist saldırısı ve EYP eylemi riskine rağmen tabur komutanı başta Yeni tip kıyafetler geçen hafta gitti Soylu’nun ardından Jandarma Lojistik Komutanı Tümgeneral Münir Güzel, komando personelinin kıyafetleri hakkında gazetecilere bilgi verdi. Askeri kamufulajların 40 dereceye kadar koruma sağladığını söyleyen Güzel, “Soğuk iklim elbisesi, polar mont, panço, uyku tulumu, arazi şartlarında muhafazalarını sağlamak için dağ çadırlarımız, karda hareket imkânını sağlayan hediklerimiz mevcut. Bunlara ilave olarak ‘yeni tip soğuk iklim kıyafeti’ tüm birliklerimize geçen hafta itibarıyla gönderildi. Pusu ve mevzi görevlerinde giyebilmeleri için giyilebilir uyku tulumu, ArGe kapsamında yaptığımız çalışma sonucu tedariklerine de başladık. Soğuk iklim botlarının koruyucu özelliğini artırıcı bot planımız ArGe kapsamında yapıldı, kasım ayı sonuna kadar da tüm birliklerimize ulaştırmayı hedefliyoruz. Bunlara ilave olarak kimyasal vücut ısıtıcıları da mevcut. Uyku tulumu 40 dereceye kadar koruyor. Polar mont, soğuk iklim kıyafeti, kar elbisesi veya pançoyu aldığımızda 40’a kadar muhafaza imkânı sağlamaktadır. olmak üzere yaya olarak bölgeye intikal etmeye çalıştılar. 26 Ekim’de güçlükle time ulaşan personelimiz tarafından, hipotermi geçiren iki evladımıza ilk müdahale yapıldı” dedi. Şehit olan askerlerin üzerindeki giy si ve ekipmanın, Jandarma Genel Komutanlığının kullandığı, dünya standartlarında, hatta birçok orduya da aynı standartta üretim yapan standartlar şeklinde elde edildiğini ifade eden Soylu, “Ağır kış şartları için özel ola Ortaylı’ya tepki İsim vermeden Prof. Dr İlber Ortaylı’yı da hedef alan Soylu, “Her konuda profesör olunmaz. Her konuda yorum yapıyor… Tarih profesörüsünüz. Başımızın üstünde yeriniz var. Ama televizyona çıkıp, sanki 40 yılını buradaki komutanlarımız gibi, bu radaki emniyetçilerimiz gibi ahkam kesiyorlar. Buna müsaade etmek mümkün değildir kim olursa olsun” dedi. rak üretilmiş ekipmanlardır. Hipotermi dediğimiz olay, her insanda aynı hava koşulları, aynı etkiyi göstermeyebiliyor” dedi. Soylu, bir gazetecinin, “12 kişilik timden bahsediliyor, diğer askerler hastanede ayakta tedavi edildikten sonra taburcu edildi, bu iki asker niye hipotermi geçirdi?” şeklindeki sorusu üzerine şunları kaydetti: “Bu tıbbi bir şey. Tipinin beklenmeyen şekilde sert olduğu diğer jandarmalarımız tarafından da bize ifade edildi. Bunun özellikle uzmanları tarafından açıklanmasının çok daha doğru olabileceğini düşünüyoruz. Ama şu nettir, oradaki jandarmalarımızın teçhizatları, giysileri, donanımları konusunda herhangi bir farklılık söz konusu değil. Bütün operasyonları nasıl yapıyorsak bunları da o kadarıyla yapıyoruz. Eksi 3035 dereceye kadar dayanıklılık ortaya koyabilecek bir malzeme söz konusu.” lANKARA / Cumhuriyet TÜRFENT’İN DOLABINDAYDI ‘Türkiye haritada neden küçük’ soruşturması MAHMUT ORAL Terör örgütü üyeliği ile suçlanıp 8 yıl hapis cezasına çarptırılan KHK ile kapatılan DİHA muhabiri gazeteci Nedim Türfent hakkında, Almanca dil öğrenimi kitabının arka kapağından koparıp, dolabına astığı dünya haritasında, Türkiye’nin küçük gösterildiği iddiasıyla Van Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi yönetimince disiplin soruşturması başlatıldığı bildirildi. Edinilen bilgilere göre, 13 Eylül’de yapılan aramada Türfent’in koğuştaki dolabında asılı “Türkiye’yi küçük ve sınırlarının da yanlış çizilerek, ülke topraklarını başka ülke toprağıymış gibi gösteren” dünya haritası bulundu. Türfent hakkında disiplin cezası verilmesi için, bir de tutanak tutuldu. Başlatılan soruşturma kapsamında Türfent ifade verdi. Savunmasında, Almanca öğrenmek için dil bilgisi çalıştığını belirten Türfent, söz konusu arka kapaktaki dünya haritasından da ülkelerin Almanca isimlerini ezberlediğini, bu amaçla yanında bulundurduğunu söyledi. Ardından cezaevi idaresi, disiplin soruşturması kapsamında bir de Disiplin Kurulu kurup, haritayı araştırdı. Kurul hazırladığı raporunda şu ifadelere yer verdi: “Türfent’in odasından genel arama sonucunda alınan Cornelsen yayınevine ait olan Almanca Dil Gramer Kitabı’nın arka kapak kısmında yayımlanan dünya haritası küçük ölçekle çizildiği için bu çizim esnasında bozulma meydana geleceği bilgisi Milli Eğitim Müfredatında da yer almaktadır. Ayrıca, internet üzerinde yapılan dünya haritaları kıyaslamasında benzer şekilde olduğu görülmektedir. Goethe Institut’un İstanbul şubesinin de grundstufe seviyesinde bu kitapları kullandığı, sertifika sınavları için ilk bakılması gereken kaynaklardan olduğu, Goethe Institut’lerde de tüm yayınlarının var olduğu ve uluslararası bir yayınevi niteliğinde olduğu görülmektedir.” Böylece, araştırmanın sonunda kasıt olmadığı kanısına varan kurul, Türfent’in bilerek ve kasten suç teşkil edecek herhangi bir davranışta veya oluşumda bulunmadığını belirterek “disiplin cezasının verilmesine yer olmadığına” oybirliği ile karar verdi. l DİYARBAKIR Savaş gemisi eşliğinde sondaj Türkiye’nin derin sularda petrol ve doğalgaz arayacak ilk sondaj gemisi ‘Fatih’, dün Alanya 1 kuyusunda ara ma çalışmalarına başladı. ‘Fatih’te dün Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in de katıldığı programla ilk çalışma Antalya açıklarında Kıbrıs adasının batısında Türkiye’nin Münhasır Ekonomik Bölgesi’nde yapıldı. Fatih sondaj gemisi, Türk savaş gemilerinin koruması altında faaliyet gösterecek. 2011 Güney Kore yapımı Fatih, 6’ncı nesil olarak adlandırılıyor ve en ileri teknolojik özelliklere sahip. Fatih Sondaj Gemisi’nde, yerliyabancı uzmanlar görev alıyor. 229 metre boyunda olan Fatih, 12 bin 200 metre derinlikte çok yüksek basınç altında deniz sondajı yapabilme becerisine sahip ve aktif konumlanma teknolojisiyle donatıldı. Fatih’te iki kulede de sondaj yapabilecek ekipmanlar yer alıyor. l DHA AİHM’den ders gibi karar Prof. Dr. Kaboğlu ve Prof. Dr. Oran’ın hazırladığı ‘Azınlık raporu’ sonrası maruz kaldıkları hakaret ve tehditlerin düşünce özgürlüğü değil hak ihlali olduğuna karar verildi HÜSEYİN HAYATSEVER Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) CHP İstanbul Milletvekili Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu ve Prof. Dr. Baskın Oran’ın 2004’te Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu (İHDK) üyesi oldukları dönemde “Kültürel ve Azınlık Hakları” başlıklı raporu sonrası maruz kaldıkları hakaret ve tehditlerin Yargıtay tarafından ‘düşünce özgürlüğü’ olarak değerlendirilmesinin, hak ihlali olduğuna karar verdi. Rapor o dönemde tartışma yaratırken Kaboğlu ve Oran, haklarında tehdit ve hakaret içeren açıklamalara karşı dava açmışlar, fakat Yargıtay, bu açıklamaları ‘ifade özgürlüğü’ çerçevesinde değerlendirerek cezaya yer görmeyen ilk derece mahkemesinin kararını onamıştı. AİHM Kaboğlu ve Oran’ın 2010 yılında yaptığı başvuruyu karara bağlayarak iki ismin ‘özel hayatın ve aile hayatının korunması’ haklarının ihlal edildiğine hükmetti. AİHM kararında o dönem Kaboğlu ve Oran hakkında yapılan “Bu Rapor bizi ilmek ilmek bölmeye, parçalamaya yönelik bir düşüncenin sonucudur. Yemin olsun; toprağın bedeli kandır; gerekirse dökülür,” “Bence bu adamlar dövülselerdi, milletin yüreği soğurdu. Sevr’ciler tekme tokadı hak etmişlerdir” gibi açıklama ların nefret suçu oluşturduğu belirtildi. Kararda bu sözlerin ifade özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilemeyeceğini, Türkiye’deki mahkeme kararının ‘özel hayatın korunması’ ile ‘basın ve ifade özgürlüğü’ arasında denge kuramadığı ve bu nedenle Avru Kaboğlu pa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesinin ihlal edildiği kaydedildi. AİHM, Kaboğlu ve Oran’a hükümetin bin 500’er Avro manevi tazminat, 4 bin Avro da yargılama giderleri olmak üzere toplam 7 bin Avro tazminat ödemesine hükmetti. ‘Hükümet için ders olmalı’ Kararı Cumhuriyet’e değerlendiren Kaboğlu, AİHM kararının, AKP’nin ilk dönemlerinin anımsanarak anlaşılabileceğine dikkat çekerek “İki rapor özellikle İHDK’de 3 Şubat seçimlerini kaybeden Fethullahçıların yarattıkları bilgi kirliliği ortamı ve linç kampanyasının da etkisi ile hükümet üyeleri, sert tepkiler gösterdi; insan hakları uzmanlarını tasfiye etti. Hükümet ve idare güdümünde başlatılan linç kampanyası, küfür, hakaret ve sövgü içerikli söz ve yazıların ötesinde fiili saldırılarla da sürdürüldü. Mahkemeler ve Yargıtay, ifade özgürlüğü adına raporların sorumluluğunu üstlenenlerin yaşam hakkını tehdit edenler lehine kararlar verdi” dedi. AİHM’nin kararının yürütme ve yargı organlarınca neden olunan kolektif ihlallerin tescili bakımından çok Oran önemli ve ciddi uyarılarla dolu olduğunu vurgulayan Kaboğlu, “Çünkü; bugün görüş ve düşünceleri nedeniyle yargısız infaza tabi tutulan on binlerce kamu görevlisi ve özellikle Barış için Akademisyenler (BAK), Cumhurbaşkanı öncülüğünde yasamayürütme ve yargı işbirliği çerçevesinde hedef gösterilmiş, toplumsal linçe tabi tutulmuş ve sivil ölüme mahkum edilmiştir. Bu işlemler, er ya da geç Avrupa Mahkemesi tarafından denetlenecek ve Sözleşme’nin ihlal edildiğine karar verilecek. Bu karar, OHAL ortam ve koşullarından yararlanarak ‘muhalifleri temizleme’ azminde olan sorumlular için uyarıcı olmalı. Bu karar, AKPGülen ittifakı balayı döneminin ürünü; şimdi ise, aynı parti, eski müttefikine karşı mücadele bahanesiyle, muhalif gördüğü bütün entelektüellere karşı adeta ‘savaş’ yürütmekte; hukuk ve demokrasi dışı, üstelik meşru olmayan yöntemler eşliğinde” değerlendirmesini yaptı. l ANKARA Atatürk’e ne kadar ulaşabildik? Cumhuriyetin 95. yılı kutlamalarına siyasetin parçalı durumuyla halkın coşkulu katılımı damgasını vurdu. Siyasetteki parçalanma iktidar dayatmalarının doğal sonucu. 29 Ekim’i Erdoğan propagandasına çevirme girişimi MHP’nin bile “bu kadar olmaz” diyeceği bir noktaya geldi.  Halkın bayrama büyük katılımı aklımıza AKP iktidarının ilk yıllarını getirdi. Ulusal bayramları kutlamamanın yollarını aradılar. Şu yöntemde karar kıldılar: Bu bayramlar sadece devlet töreni şeklinde geçiyor. Bırakalım halk kutlasın! Halkın bayramlara katılımı artarak devam edince, anıtlara çelenk koymayı yasaklamaya giriştiler. Bu da tutmadı.  Sonuçta önceki gün olduğu gibi Anıtkabir yine deyim yerindeyse “yanıtkabir” oldu. 5 yaşından 95 yaşına kadar binlerce yurttaş Cumhuriyete olan bağlılığını Anıtkabir’de buluşarak gösterdi. Sadece Anıtkabir mi?  Kuşadası’nda denizin dibine inip Türk bayrağı açan dalgıçlardan Kahramanmaraş’ta Atatürk posterini gururla taşıyıp dağ başına ulaşmaya çalışan ilkokul çocuklarına kadar tüm yurttan kutlama haberleri vardı. HHH Bu satırları okuyanların şöyle dediğini duyar gibiyiz: Kardeşim, 95. yıl kutlamaları iyi güzel de Cumhuriyetten geriye kutlanacak ne kaldı? Yakın geçmişteki pek çok seçim için, “köprüden önceki son çıkış” tanımını kullandık. Artık bu tanımın hükmü kalmadı. Rejim başkalaştı. Ortada bir sistem yok ki, otursun. Uygulamada doğan sakatlıklara kalıcı olması olanaksız çareler üretiliyor. Dün altını çizdiğimiz gibi halkın içinde  “bu iktidar gitmez” duygusu yerleşmeye başlamış. Bundan sonra ne olur? Ülkeler zaman zaman olağanüstü dönemlerden faşizan yöntemlere kadar baskıcı süreçler geçirebilirler. Bu süreçler bittiğinde toplumun derinliğinde ne varsa, o su üstüne çıkar. Buna iki örnek verebiliriz; Irak ve Almanya. Irak’ta Saddam rejiminin bitmesinden sonra tam demokrasi gelecek derken, her anlamda bölünmelerin yaşandığı sancılı bir sürece girildi. Çünkü Irak halkının deneyimi bundan ibaretti. Almanya’da ise Hitler faşizminden sonra toplumun derinliklerinde hangi birikim varsa, o öne çıktı.  Güncel haber Başbakan Merkel’e ilişkin. Partisinin oy kaybetmeye başladığını görünce şimdiden iki yıl sonraki seçimlere katılmayacağını, partisinin kurultayında genel başkanlığa da aday olmayacağını ilan etti.  Türkiye tarzı siyasete göre, Merkel bu işi bilmiyor. Hiç koltuk bırakılır mı? HHH Türkiye’ye dönersek... AKP sonrasında ne olur? Erdoğan’ın, Bahçeli ile bir olup dayattığı parlamentosuz, denetimsiz yapının yerini ne alır? Bu soruya verilen yanıtlardan biri şu: Erdoğan gitse bile onun yerini başka bir benzeri alır. Bize göre durum bu kadar kötü olmaz. Toplumun derinliklerinde güçlü bir lidere bağlılık eğilimi olsa bile, “liderin haddini bilmesi gerekir” duygusu da güçlü. Türklerin Tarihi kitabının yazarı Türkolog JeanPaul Roux şöyle diyor: “Türkler tarihte çok güçlü devletler kurmuşlardır. Bölgelerine, dünyaya hükmetmişlerdir. Ancak gücü paylaşmayı ve devretmeyi bilmedikleri için bunu kalıcı ve kurumsal hale getirmemişlerdir.” İşte Atatürk, “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır” derken, bunu yıkmak istemişti. Cumhuriyet 100. yıla giderken Atatürk’e ne kadar ulaşabildiğimizi de göstereceğiz. 7 PKK’li öldürüldü Irak’ın kuzeyine hava harekâtları Türk Silahlı Kuvvetleri’nce (TSK), Irak’ın kuzeyine yönelik hava harekâtlarında, üs bölgelerine saldırı hazırlığında olan terör örgütü PKK mensubu 7 kişi öldürüldü. TSK’den yapılan bilgilendirmeye göre, Irak’ın kuzeyindeki Gara ve AvaşinBasyan bölgelerine dün düzenlenen hava harekâtları sonucunda PKK’ye ait sığınak, barınak ve mühimmat depoları imha edildi. l AA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle