19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 3 Ekim 2018 haber 4 EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Erdoğan’a 10 soru İktidara yarayan küresel rüzgâr 16Nisan anayasa değişiklikleriyle birlikte devletin ağırlık merkezinin Saray’a kaydığını ve bu tek kişilik merkezin ülkeyi yeni bir Milliyetçi Cephe siyasetiyle, buna dayalı ittifaklarla yönetmeye çalıştığını biliyoruz. Fakat bu tabloyu anlatırken dünya düzenindeki değişim dinamiklerini ihmal ediyoruz. Türkiye’de yaşanan otoriter rejim değişimini küresel tablo içinde de okumak gerekiyor. Dünyadaki güncel değişim dinamiğine bakalım: Yeni bir düzensizlik, küresel çalkantı dönemi bu. Hemen hemen her 100 yılda bir gerçekleşir. Dünyaya önderlik eden ülke ya da blokun yerine yeni kuvvet ya da kuvvetlerin yükselişi başladığında bir “belirsizlik çağı”nın da kapısı açılır. Şimdi de böyle. Bir tür sistemsel fetret devri. Eski ölüyor, yeninin ne olacağı ise belirsiz. İlginçtir, geçen hafta BM Genel Kurulu’nda ABD Başkanı Trump yeni süreci iki cümlede özetledi: “Amerika, Amerikalılar tarafından yönetilir. Küreselci ideolojiyi reddediyor ve vatanseverlik doktrinini kucaklıyoruz.” Küreselleşme, kapitalistemperyalist sistemin merkez ülkelerinin krize buldukları yanıttı. Kâr oranları düşüyordu; buna karşı yeni pazarlar bulmak, emeğiyle geçinenlerin kazanımlarına saldırmak zorundaydılar. Önderi Amerika’ydı, dünya genelinde bu pastadan pay almak isteyen yerli ortaklar bulup bazen “15 günde 15 yasa” talimatı dayatarak, bazen zor gücü kullanarak, işgal ya da darbelerle yaptı, yaptırdı bunları. “Üretmeyeceksin” dedi, fabrikaları sattırdı, özelleştirme dayattı; şekeriyle, tütünüyle, tekelleriyle girdi evlerimize, çalışan halkı korumasız bıraktırdı. Kriz ihraç etti. Sonuç? İnsanlık tarihindeki en eşitsiz dönemi yaşıyoruz. Şimdi küreselcilik krizde. Yeni bir yönetememe hali 20072008 krizinden bu yana Batı’yı etkiliyor ve buradan nasıl çıkılacağına dair bir reçete/model bulabilmiş değiller. Küreselciliğin önderi ABD’nin başında “küreselciliği reddediyoruz” diyen bir başkan var. Bu yeni bir durum, yeni aşama. Bunu “emperyalizmden vazgeçiyoruz” anlamında söylemiyor elbette. Hedefinde küreselleşme dalgasından yararlanarak büyüyen ve dünya liderliğine oynayan Çin var. Yeni aşamanın özelliklerine bakalım madde madde: Birincisi, kapitalist küresel sistemin iktisadi liderliği ilk kez Atlantik ve Batı dışına, Çin merkezli olarak Asya’ya kayıyor. ABD hegemonyası sarsılıyor. İkincisi, 20. yüzyılda dünya sisteminin önderliği İngiltere’den ABD’ye geçmişti. Atlantik içi bir görev değişimiydi. Barışçıldı, aralarında savaşmadılar. Yine böyle olacak mı? Belirsiz. Şimdilik savaş, ticaret savaşları şeklinde kendisini gösteriyor. İktisadi kriz ve küresel çalkantı, dünya genelinde milliyetçi ve faşizan hareketleri yükseltiyor. Kriz ve faşizm varsa, savaş ihtimali her zaman vardır. Hele ki ABD savaş bütçesi dünya genelini katlayarak geçerken. Üçüncü olgu: ABD, İkinci Dünya Savaşı ve faşizm yıkımı karşısında “özgürlüklerin bekçisi” olduğu mesajını vererek ve Sovyet tehdidi bahanesiyle siyasal önderliği “liberalizm” kisvesi altında ele geçirmiş ve modeli yaygınlaştırmıştı. Şimdiyse, krizdeki kapitalist sistemin liderliğinin, başında bir komünist tek partinin bulunduğu Çin’e geçişi gibi ilginç bir gelişmeyle karşı karşıyayız. Bu nasıl bir siyasal, sosyal model sunacak? Henüz belirsiz; fakat bu otoriter karakterin Çin’in yükselişinde etkili olduğu fikrinin alıcısı da çok. Yani mevcudun modelleşmesi olası. Buna bağlı dördüncü özelliğe gelelim. Belirsizliklerle dolu bu geçiş süreci, iktidar tarzını küre genelinde otoriter temelde dönüştürüyor. Küreselleşme ya da emperyalizm karşıtlığı gerici, ırkçı siyasetler eliyle kimlikler temelinde, lider kültü etrafında yükseltiliyor. Merkez sağ ve solun da çözüldüğü bu ortam, dünya genelinde sağ popülist, faşizme açık hareketlerin iktidara ulaşmasına yol açıyor. Daha kötüsü, bu gidiş karşısında henüz dünya genelinde alternatif bir halkçıdemokratik iktidar seçeneğinin ve programın ortaya çıkmamış, sınanmamış olması. İşte Türkiye’de iktidarın otoritermilliyetçi yeni siyasetini ve “güvenlik” merkezli rejim yapılanmasını tam da bu yeni tabloyla bütünlüklü okumak gerek. İktidar, genel küresel belirsizlik içine siyasetini yerleştirip risk algısını canlı tutarak daimi güvenlik vaat ediyor ve küresel otoriter rüzgârı kendi ideolojik öncelikleriyle uyumlu hale getiriyor, rejimi dönüştürüyor. İçeride zaten muhalefetsiz, bir de bu küresel rüzgârla yelkenleri iyice dolduruyor. Dolayısıyla, “kriz gelir, bu iktidar gider” pasifliği çare değil. Karşı siyaset gerek. Ve artık halkçı bir iktidar modeli yaratmanın sadece bu iktidara karşı değil, küresel düzeyde bir alternatif iktidar modeli, alternatif program oluşturma görevinin parçası olduğunu da görmek gerek.   Kılıçdaroğlu, McKinsey’le yapılan anlaşmanın yerli ve milli yönü olmadığını belirterek Erdoğan’a, ‘Onurun ve haysiyetin varsa anlaşmayı iptal et’ diye seslendi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’de ekonomik verileri denetleyecek McKinsey şirketiyle ilgili Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a 10 soru yönelterek, “Kendi milletine, kendi devletine güvenmeyip bir Amerikan şirketine güvenen bir hükümetin Türkiye Cumhuriyeti toprakları üzerinde yeri yoktur. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti ve 16 bakanlığını bir Amerikan şirketine denetletiyorsanız sizin Saray’da da yeriniz yoktur” diye konuştu. Kılıçdaroğlu, Erdoğan’a “Onurun, gururun ve haysiyetin varsa anlaşmayı iptal et uçağı da iade et,” diye seslendi. ‘Yeni dönem’ vurgusu Kılıçdaroğlu, yeni yasama yılının ilk grup toplantısında; parlamentoda yeni bir döneme başladıklarını belirterek, “Nerede bir haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik olursa, halkın partisi olan CHP, onların yanında olacaktır. Haksızlığa ve hukuksuzluğa uğrayan herkesin yanında olmak bizim görevimizdir” dedi. Kılıçdaroğlu, grup konuşmasında özetle şunları dile getirdi: n AYM bu gölgeyi kaldırmalı: Aramızda Enis Berberoğlu var. Kendisine hoş geldin diyorum. 464 günlük bir esaret yaşadı. Haksız ve hukuksuz olarak hapishanede tutuldu. Bu esareti aştık, parlamentoda yemin etti. Şimdi demokrasiye düşen gölgeyi kaldırma görevi Anayasa Mahkemesi’nin. Bu ayıba AYM’nin son vermezi lazım. Hep birlikte bekliyoruz. Sorun Berberoğlu sorunu değildir, sorun demokrasi sorunudur. n Türkiye’yi yönetemiyorlar: Ekonomik krizin başındayız. Daha mutfaklara, çiftçiye, esnafa tam yansımış değil. Tefecilere teslim olan bir iktidarla karşı karşıyayız. Yönettiğini söylüyorsun, bu zam yağmuru ne? Kışı göreceğiz hep beraber, karamsar bir kış geçireceğiz. Ama martta Allah’ın izniyle bu ülkeye baharı getireceğiz. Kim stokçuluk yapıyorsa onu suçlamaya başladılar. Niye suçluyorsun kardeşim, sen devlet değil misin? Kim yapıyorsa git yakasından tut. Vatandaşı ihbar etmeye davet ediyor. Vatandaş muhbir mi kardeşim? Sen görevini yapsana, stokçuluk yapan, köşeyi dönenler senin adamların, sen zaten dolar baronlarının adamı değil misin, onları korumuyor musun? Onların yanında değil misin? 5 saatte 84 bin dolar para kazandırmadın mı? n KenDi devletine değil, Amerikan şirketine güveniyor: Kendi milletine, kendi devletine güvenmeyip bir Amerikan şirketine güvenen bir hükümetin Türkiye Cumhuriyeti toprakları üzerinde yeri yoktur. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti ve 16 bakanlığını bir Amerikan şirketine denetletiyorsanız sizin Saray’da da yeriniz yoktur. Düşün milletin yakasından. Biz kendi kendimizi yönetemiyoruz di Kılıçdaroğlu yeni yasama yılındaki ilk grup toplantısında partililere seslendi. ‘Ezana ve bayrağa saldıranlara yetki!’ 1 Erdoğan’a göre, yaşadığımız ekonomik krizin sorumlusu “dış güçler”di. Dış güçlerin başında da Amerika ve Trump geliyordu. Peki, krizi aşmak için kimden liderlik istiyorsunuz? Bir Amerikan danışmanlık şirketinden… ‘Bizi batırıyorlar’ dediğiniz bir ülkenin şirketinden sizi kurtarmasını hangi akılla istiyorsunuz? 2 Erdoğan’a göre bunlar, ‘ezanımıza, bayrağımıza saldıranlar’dı. Peki, “ezanımıza, bayrağımıza saldıranlar”dan para karşılığı yardım istemeyi bu millete nasıl anlatacaksınız? Daha acı olanı ise bu tutumunuz, “Biz bu ekonomiyi yönetemiyoruz, gelin siz yönetin” anlamına gelmiyor mu? 3 Hazine ve Maliye Bakanlığı bünyesinde ‘Kamu Maliyesi Değişim ve Dönüşüm Ofisi’ olacak ve bu Ofiste de 16 bakanlıktan temsilci olacak. Bunların aldıkları her karar, yaptıkları her uygulama, düzenledikleri her rapor üç ayda bir McKinsey tarafından kontrol edilecek. Türkiye’de bunu yapacak kurum, kuruluş ya da şirket yok mu? 4 Devletin kozmik odasını FETÖ’ye teslim ettiniz. Şimdi de devletin tüm mali bilgilerini; ‘ezanımıza, bayrağımıza saldıranlara’ teslim edeceksiniz. ğımıza saldıranlar’ bunu biliyorlar ama necip Türk milleti bunu öğrenemeyecek. Bu tutum aynı zamanda sizin gayrı yerli ve gayrı milli karakterinizi göstermiyor mu? 7 Diyorsunuz ki “söz konusu danışmanlığın hiçbir icra fonksiyonu ya da yetkisi olmayacaktır.” Fonksiyonsuz ve yetkisiz bir şirkete hangi vicdanla milyonlarca dolar para ödeyeceksiniz? Fonksiyonsuz ve yetkisiz bir şirket neden üç ayda bir 16 bakanlığı denetlesin? 8 Allah aşkına, neyin nasıl tasarruf edileceğini Türkiye’de hiç kimse bilmediği için mi McKinsey firmasından milyon dolarlar ödeyip görüş alacaksınız? 9 Sevgili Erdoğan 15.03.2015 tarihinde Balıkesir’de yaptığın konuşmada “Benim derdim ne biliyor musunuz? Bir anonim şirket nasıl yönetiliyorsa, Türkiye de öyle yönetilmelidir” diyordun. McKinsey ile yapılan anlaşma, devleti bir şirket gibi yönetme arzusundan mı kaynaklanmaktadır? Bu anlayış ‘hanedan devlet’ anlayışı değil midir? 10 McKinsey’nin üç ayda bir düzenlediği raporları kamuoyuna açıklayacak mısınız? Bunu hangi ahlaki temele da yanarak yapacaksınız? 5 Size Türkiye’de liderlik yapacak olan McKinsey’e, bu işi ihaleyle mi yoksa birilerinin tav siyesi üzerine mi verdiniz? Tavsiye üzerine verdiyseniz, size bu şirketi kim ya da kimler önerdi? 6 Bu anlaşmanın tutarı, kapsamı ve süresi nedir? ‘Ezanımıza, bayra Berberoğlu grup toplantısına katıldı. yorlar, kendi kendimizi denetleyemiyoruz, kurumlarımıza güvenemiyoruz diyorlar. Şimdi Türkiye Cumhuriyeti’nin ekonomisinin yönetimini Amerikalılara teslim edeceksin, milletin önüne çıka caksın yüzün kızarmadan yerli ve milliyim diyeceksin. Saray’daki zata çok açık ve net söylüyorum. Onurun, gururun ve haysiyetin varsa anlaşmayı iptal et, uçağı da iade et. l ANKARA/Cumhuriyet KARTAL BELEDİYE BAŞKANI ÖZ: Aday değilim demedim HAZAL OCAK İzmir Büyükşehir Belediyesi Aziz Kocaoğlu’nun yaklaşan yerel seçimlerde tekrar aday olmayacağına ilişkin açıklamaları tartışılırken Cumhuriyet Kartal Belediye Başkanı Altınok Öz’ün de adaylığa ilişkin konuşmasını açıklığa kavuşturdu. Önceki günkü konuşmasında adaylık başvurusu yapmayacağını söylediğini belirten Öz, “Aday olmayacağım demek ayrı şey, adaylık başvurusu yapmayacağım demek ayrı şey. ‘Partim devam et’ derse devam ederim” dedi. Tartışma yaratan adaylık açıklamasına ilişkin ise Öz şöyle konuştu: “Aday olmayacağım demek ayrı şey, adaylık başvurusu yapmayacağım demek ayrı şey. Ben şu anda Belediye Başkanı’yım. Genel merkez il, ilçe örgütleri performansımıza bakarlar, halkla olan iletişimimize bakarlar. Bunlar ölçülebilir şeylerdir. Ölçerler. Dolayısıyla karşılığı varsa ‘Altınok sen devam edeceksin’ derler. Biz de parti disiplini içerisinde bu emrin gereğini yerine getiririz. Görevimize devam ederiz. ‘Tamam teşekkür ederiz’ derlerse de biz de onlara teşekkür ederiz ve bir parti neferi olarak hizmetimize devam ederiz. Söylemek istediğim oydu.” Deniz Gezmiş Müzesi... Öz, Türkiye’de ilk kez Kartal’da alerjisi olan ço Altınok Öz cuklara yönelik bir kreş aç tıklarını belirterek, kültür sanat alanında projeler ürettiklerini anlattı. Öz, “Müzele rimizi arttırmaya çalışıyoruz. Deniz Gez miş Müzesi planlıyoruz. Tarihi bir binayı restore edip, orada Deniz Gezmiş müze si açacağız. Deniz Gezmiş’in abisiyle ko nuştuk. Onayını aldık. İdam önlüğünden postalına kadar orada sergileyeceğiz. Ha yat hikayesini anlatacağız. Bir kentin de ğeri hisse senediyle değil, hissi senediyle ölçülür diye yola çıktık. Bunun da özü sa nattan geçiyor” diye konuştu. CHP’Lİ EMİR’DEN ALBAYRAK’A: McKinsey, TSK’yi de denetleyecek mi? CHP Ankara milletvekili Murat Emir, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’a Tükiye’nin savunma sisteminin de ABD’li şirket McKinsey’in denetimine açılıp açılmayacağını sordu. Bakan Albayrak’ın yanıtlaması istemiyle verdiği önergede McKinsey firmasıyla yapılan sözleşmenin bedeli ve süresini soran Emir, “Maliyet ve Dönüşüm Ofisi’nde temsilci bulunduracak olan Savunma Bakanlığı, McKinsey şirketi ile hangi bilgileri paylaşacaktır? Savunma sanayimiz ve ordumuza ait silah envanterine ait bilgiler söz konusu şirketle paylaşılacak mıdır? Ülke savunmasına ait bilgilerin yabancı bir şirketle paylaşılmasının ülke güvenliği üzerinde yaratacağı etki hesaplanmış mıdır” sorularına yanıt istedi. l Haber Merkezi Başkan’dan Meclis’e tırpan! TBMM Başkanı Binali Yıldırım’ın verdiği içtüzük önerisinde, Meclis’in yürütmeyi denetim yetkileri tırpanlandı EMİNE KAPLAN TBMM Başkanı Yıldırım’ın, siyasi partilerin görüşünü almadan verdiği içtüzük değişikliği önerisi, anayasaya uyum içeren teknik dü zenlemelerin yanı sıra mu halefetin sesini kısma ya ve Meclis’in yürütme organı üzerindeki bazı denetim mekanizmala rını ortadan kaldırmaya yönelik düzenlemeleri de içeriyor. Bu düzenle melerden bazıla rı şöyle: Soruştur maya par ti kara rı: Mevcut içtüzük, siya si par Binali Yıldırım ti grup CHP: Uzlaşmaya aykırı CHP grup başkanvekilleri Engin Altay, Özgür Özel ve Engin Özkoç, TBMM Başkanı Yıldırım’a gönderdiği yazıda, 27 Eylül’de yapılan toplantıda içtüzükte yapılacak teknik değişikliklerin tüm partilerin uzlaşmasıyla hazırlanacak önerinin hızla komisyon ve genel kurulda görüşülmesi noktasında mutabık kalınmasına karşın içtüzük değişikliği önerisinin verildiği vurgulandı. Yazıda, özet le, “Bu teklif, anayasaya uyum amaçlı teknik düzenlemelerin boyutunu aşan, muhalefetin sesini kısmaya dönük ifadeler içermesi bir yana 27 Eylül günü sağlanan mutabakata aykırıdır. Bu nedenle parti gruplarını toplantıya çağırmanız ve gerekli müzakereleri yaptıktan sonra içtüzük değişiklik teklifinin mutabakatla işleme konulması gerektiğini düşünüyoruz” denildi. larında Başbakan ve bakanlarla ilgili Meclis soruşturmasıyla ilgili görüşme yapılamayacağı ve karar alınamayacağını düzenliyordu. Milletvekillerinin ‘Yüce Divan’ oylamasında bağımsız davranabilmesi, partilerin baskı yapmasını engellemeyi amaçlayan bu hüküm, Yıldırım’ın önerisinde kaldırılıyor. Buna göre, hakkında soruşturma açılacak Cumhurbaşkanı, yardımcıları ve bakanlarla ilgili olarak par tiler aklama ya da Yüce Divan’a gönderme konusunda görüşme yapabilecek ve karar alabilecek. Soruşturma önergeleri de kadük: Öneriye göre, yasama dönemi başında önceki dönemde verilmiş yazılı soru, Meclis araştırması önergeleri ve genel görüşme önergelerinin kadük olmasına ilişkin hükme ‘Meclis soruşturma önergeleri’ de eklendi. Mevcut uygulamada, bakanlarla il gili verilen soruşturma önergeleri, genel seçim olsa bile hükümsüz kalmıyor ve yeni yasama döneminde de geçerliliğini koruyordu. Araştırma komisyonlarına yetki tırpanı: Meclis araştırma komisyonları, bakanlıklarla genel ve katma bütçeli dairelerden, yerel yönetimlerden, muhtarlıklardan, üniversitelerden TRT’den, KİT’lerden, özel yasa ile veya özel yasanın verdiği yetkiye dayanılarak kurulmuş banka ve kuruluşlardan, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarından ve kamu yararına çalışan derneklerden bilgi isteme ve buralarda inceleme yapma, ilgililerini çağrıp bilgi almak yetkisine sahipti. Ancak Yıldırım’ın içtüzük değişikliği önerisinde, araştırma komisyonlarının bakanlıklardan bilgi istemesi ve buralarda inceleme yapması yetkisi kaldırılırken, diğer kurumlarla ilgili bir değişikliğe gidilmedi. l ANKARA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle