19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
OLAYLAR VE GÖRÜŞLER eposta: [email protected] Çarşamba 3 Ekim 2018 2 TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Toplumcu siyaset Aydınlığı seçelim! için biraz cesaret Kültür varlığımızın tarihi geçmişten geleceğe bir süreklilik olarak tanımlanır. Uygarlık dünyasındaki yerimizi ve sıramızı bilmek için kuşkusuz geçmişimizi araştırmalıyız. Geçmişimizi bilelim, tartışalım ama geçmişimize takılıp kalmayalım Bozkurt Güvenç “Her olumsuzluk cehaletten” ise yakınmakla yetinmemeli, kurtuluşun yollarını arayıp bulmalıyız. Tümüyle değilse bile kara cehaletten kurtulmuş ya da cehaleti bir ölçüde denetim altına almış toplumlar var, biz de denemeliyiz. Doğan Kuban, yorulup usanmadan, Osmanlı mirası cehalet üzerinde duruyor. Coşkun Özdemir bu sayfada çarpıcı bir cehalet dökümü yaptı. Erdal Atabek, Tehlikeli Cehalet’ten sonra, Cumhuriyet’teki köşesinde haftalık kurtuluş reçeteleri sunuyor. Özetle, cehaletin çağdışı kalmış eğitim kurumlarınca beslendiğini söylemek yanlış olmaz. Kültür varlığımızın tarihi geçmişten geleceğe bir süreklilik olarak tanımlanır. Uygarlık dünyasındaki yerimizi ve sıramızı bilmek için kuşkusuz geçmişimizi araştırmalıyız. Geçmişimizi bilelim, tartışalım ve değerlendirelim ama geçmişimize takılıp kalmayalım. Devlet Ebed Osmanlı’nın matbaada kitap basmadaki 300 yıllık gecikmesini asla kapatamadık. Çağdaş ülkeler arasında en az okuyan toplumlardan biriyiz. Kuranıkerim’i doğru yorumlamayı savunan Yaşar Nuri Öztürk, kitabın geçerliğini değil, sanırım, saygınlığını korumaya çalışıyordu. Her şeyin hızla değiştiği dünyamızda binlerce yıllık inançların harfine dokunmadan geçerliği nasıl savunulabilir? İnanç ve değerlerin ana kaynağı Değişen kültürlere direnen bazı hakikatlerin, doğaüstü tanrılardan gelmesi şart değildir. Uzakdoğuda inanç ve değerlerin ana kaynağı tanrılar değil; LaoTze, Konfüçyüs ve Buddha gibi bilge kişilerdir. Devrimci Mao, Konfüçyüs’ün [kadınlarla ilgili] tutucu görüşlerini aşamayışından yakınmıştır. Daha açık bir deyişle, öğrenelim ama şanlı geçmişimize tutsak olmayalım. Tanrı devleti mi yoksa Dünya Devleti mi? Hangisinin yurttaşı olduğumuza hiç gecikmeden karar verelim. Çünkü bu iki devletin değerleri, erdemleri tümüyle uzlaşmıyor. Yakınlarda medyaya düşen ve kabul gören ‘hakikatertesi’ (posttruth) vb. kasıtlı çarpıtmalardan sakınmalıyız. Batı dillerinde değişen gerçek (realite) ile değişime direnen hakikat (verite) ayrımı vardır. Teknoloji devrimi, bir bilgi toplumunu yaratamadı ama, var olanı yıpratıp yozlaştırıyor. Bedeli çok ağır olan cehalettir Tarihimizi araştırıp öğrenmek, geçmişte yaşamak ya da geçmişi sil baştan inşa etmek değildir. Osmanlı, İslam öncesi tarihimizi Macar tarihçilerden öğrenmişti. Cumhuriyet, İslamı doğru yorumlamaya çalışıyor. Halil İnalcık, Osmanlı’nın Kuruluş Tarihi’ni yazdıktan sonra duraklama ve çöküş dönemlerinin tahrif edildiğinden yakınmıştı. Günümüzde seçkinlerin daha seçkinleri, cahillerin kara cahilleri var. Aydınlanma gibi cehaleti de tarihten öğreniyoruz. Geçmişte yaşamayı önermek, bir hak veya özgürlük değil, bedeli çok ağır olan cehalettir. Gerçi gelişmiş toplumlarda bile cadılar, büyücüler, falcılar, muska yazanlar, müneccimler, hatta Mesih olduğunu söyleyen sapıklar vardır ama ülke yönetimine aday olamayan bu kişiler, canlı müzelerdir. Alain Touraine, laiklik, ötekileştirmeyen demokratik toplumun ön koşuludur diyerek hiç üstünde durmuyor ama bir örnek vermekten de dikkatle kaçınıyor. Yine de umutsuzluğa kapılmayalım. Uygarlığın yapı taşı kabul edilen aile, ne yaptığını bilmeden, karşı cinsten biriyle dünya evini giren, gecikmeden anababa olabilen gençlerle kurulur. Kişi, temel kişiliği ile dünya görüşünü okulöncesi çağda annesinden öğrenir. Ömrü boyunca değiştiremediği kişiliği ile sürekli değişen toplumuna uyum sağlamaya çabalar. Bu süreçte, Annelerin kişiliğe katkısı yüzde 60’lardan yüzde 90’lara çıkarıldı. Artık, okulöncesi okullara gerek kalmadı; anneyi eğitin yeterlidir deniyor. “Yedi sinde neyse yetmişinde O’dur, Huy canın altındadır” özdeyişleri evrenseldir. “Kişiliğim kaderimdir” deyişi Alman diline yerleşmiştir. Ana erkil düzene dönülebilir mi? Nüfusbilim uzmanı Aykut Toros (HNEE, 1993), laik bir lise eğitimi alan kızların yükseköğretim düzeyinde bir dünya görüşü ve kişilik kazandığını savunan bilimsel araştırmalar yayımlamıştır. Erkek egemenlerin doğru dürüst yönetemediği dünyamızda, Babaerkil düzeni bırakıp Anaerkil düzene dönülebilir mi? Hukuk Tarihçisi J. J. Bachofen (1861), tarım yerleşmelerinden önceki avcılık çağında, atalarımızın Ana Hukuku ile yönetildiğini yazmıştı. Çağdaş Japonya’da Samuraylar değil, aileye egemen kadınlar yönetiyor toplumu. Ana hukukuna dönme zamanı geldi mi? Hayır diyen elleri görüyorum. Kuşkusuz güç ama bazı kuzey ülkelerinde kadınlar yürütme erkini ele geçirdiler. Michael Moore, “Kapitalizm: Bir Aşk Öyküsü” filminde, 20078 ekonomik krizinde, İzlanda’da batmayan bankayı kadınların yönettiğini belgelemiş. Aynı kadınlar şimdi ülkeyi de yönetiyormuş. Saçı uzun aklı kısa kadınların yönetimde görev alması, çağların en büyük kültür devrimi olabilir. Ülkemizde, anaerkillik, kadına ve çocuklara yönelik taciz, tecavüz ve örtülü ensest vb. olaylar ile cinayetleri tümden durdurmasa bile azaltabilir mi? Merak ede rim. Nereden, nasıl başlayalım? İlk aklıma gelen, her aynanın sapına bağlı küçük bir kitapçık olabilir! TV yayınında beğenildiğinde ya da övgü aldığında, elleri saçına gitmeyen türbansız bir kadın kalmış mıdır? Bilemiyorum. Böyle bir yurttaşlık görevini üstlenecek öncü gençleri ciddiye alıp desteklemek barışçı sosyal demokrasinin tarihi görevi olmalıdır. CHP kuruluşundan bu yana cehaletle savaşmaktan geri kalmadı ama sanayileşmede geç kalmış bir toplumda ancak bu kadar yol alabildik. DPT’nin ilk yıllarında, çağdaşlık kentlerde gerçekleşti. İç göçleri destekleyelim, diyorduk. Dolmuşlu, gecekondulu, gökdelenli, arabesk, kentler yarattık. Kentleştik ama kentlileşemedik. Burak Cop, “Dünya solu otoriterliğe çözüm arıyor” yazısında, Gelişmiş ABD’de kendini ‘demokratik sosyalist’ olarak tanımlayan Sanders’in ‘sağ popülist liderlerle ortak paydalarına’ değinirken; Yunanistan’da yazar Varufakis, otoriter sağ hükümetlerin ‘Milliyetçi Enternasyonel’ oluşturduğunu tespit ediyor. Özdemir İnce, “Nasıl işçi olunur” konulu son köşe yazısında, yurdumuzun yapısal çelişkisini şöyle açıklıyordu: İşçilerimiz, “Çalıştıkları ülkelerde sol partilere, Türkiye’de AKP’ ye oy veriyor!” Cehaletten kurtuluştaki başlıca engelimiz, sanırım burada, toplumun kutuplaşmasında değil. Hayatın anlamı yaşamaktır. Gelin, aydınlığı seçelim! Doç. Dr. Burak Cop den inşa edip dönüştürmeyi he İst. Kültür Üni. defleyen radikal bir plan öner Otoriter popülist dalga, geleneksel merkez sağ ve diğini belirtti. Öte yandan Corbyn’in iktidar yolunun dikensiz olduğu düşü sol partilerin tabanlarını ke nülmemeli. Egemen güçler, sos mirerek pek çok demokratik yalizan programı halktan geçer rejimde etkili oluyor. Yalnız not alan Corbyn’i başka bir yer ca Batı dünyasının değil; Rus den sıkıştırıyorlar. Hayatı bo ya, Hindistan, Türkiye, Fili yunca ırkçı ve ayrımcı politika pinler gibi ülkelerin de kaderi lara karşı bir aktivistsiyaset ne hâkim olan, demokratik ku çi olarak mücadele vermiş olan rum ve kuralların sürekli aşın Corbyn, kendisine ve bazı parti dığı otoriter rejimler inşa eden lilere yönelik antisemitizm suç sağ popülist liderlerin güttükle lamalarıyla uğraşmak zorun ri siyasete taban tabana zıt bir da kalıyor. Anglosakson dünya tersdalga ise İngiltere’de ik da büyük partilerin liderlerinde tidar alternatifi oldu. Jeremy görmeye alışık olmadığımız öl Corbyn’in 2015’te başa geçti çüde tutarlı ve kararlı bir Filis ğinden beri sola kaydırdığı İş tin destekçisi olan Corbyn, özel çi Partisi, geçen yılki seçimler likle de bu yılın başından be de aldığı sonuçla, iktidara ta ri artan bir biçimde İsrail lobisi lip olma iddiasını kuvveden fi tarafından yıpratılıyor (antise ile çıkarma potansiyelini gös mitizm suçlamalarının, partinin terdi. Gelirin yenidendağıtımı başına geçtiğinden beri dile ge nı ima eden “Azınlık için değil, tirildiğini not edelim). çoğunluk için” sloganıyla popü Bu mesele İşçi Partisi safla lizm çubuğunu sola büken par rında iç tartışma ve suçlama ti milletvekili sayısını arttırdı. lara, enerji israfına, hatta yıl Corbyn’in sol aşısı tuttu. gınlığa yol açacak ölçüde, ge 26 Eylül’deki yazıda İşçi çen yaz ayları boyunca med Partisi’nin sermaye çevreleriy ya tarafından gündemleştiril le uzlaşması ve soldan merkeze di. Corbyn’e yönelik suçlamalar doğru kayması ihtimalinin, sağ sinekten yağ çıkarır cinstendi: popülizme karşı sol alternatifin 2010’da katıldığı Filistin yanlı ölü doğumu anlamına geleceği sı bir etkinlikle kendisiyle aynı ni not ettik. Ancak şu anda böy platformda yer alan bir kişinin le bir olasılık görünmüyor. Par sarf ettiği bazı sözler... 2012’de ti 2017 seçimlerinde su dağıtım antisemitist olduğu iddia edi sistemi, demiryolları, posta idaresi, len bir sanat eseri Sermayenin ba nin imha edilmesi ulusal gaz ve elekt ğımsız bir siya ne yönelik bir Face rik aktarım şebekesini kamulaştırmayı vaat etmişti. Vaatlerinin arkasında si aktör olmasına izin verilmeyen, karşılığında ona book grubunda çalakalem yazdığı iki cümlelik eleştiri... 2014’te Tunus’ta, İs lar. Partinin gölge maksimum kâr rail jetlerinin 1985 maliye bakanı John McDonnell geçenlerde, iktidara geldiklerinde ilk iş ola garantisi verilerek iktidara tamamen tabi kılındı yılındaki bombardımanında ölen FKÖ’lülerin mezarına çelenk koyması... rak bu kamulaştır ğı günümüz Tür Bu sonuncusu iyi maları yapacaklarını tekrarladı. Corbyn ise kısa süre önce, iş yaşa kiye’sinde böylesi bir radikalizm çok daha yaşamsal. ce zorlama bir eleştiri, zira mesele aynı mezarlıkta 1972 Olimpiyatları’nda mında dengelerin İsrailli sporcuların çalışanlar aleyhine rehin alınıp öldürülmesinden gitgide bozulduğuna; çalışma sorumlu kişilerin de yatıyor ol saatleri uzarken ücretlerin düş ması. Corbyn’i “ben çelengi on tüğüne ve güvencesizliğin arttı lar için değil, 1985’te ölenler ğına dikkat çektikten sonra çar için bıraktım” demek zorunda pıcı bir çözüm önerdi: Büyük bırakan bu olay İsrail Başbaka firmaların yönetim kurulu üye nı Netanyahu’nun da gündemi liklerinin üçte birinin çalışan ne girdi. Netanyahu, Twitter’da ların temsilcilerine ait olması. Corbyn’in açık bir şekilde kı Günümüzün “kurumsal” dünya nanması gerektiğini yazdı. sında bazılarına hayalperest gö Antisemitizm suçlamaları rünecek bu uygulama aslında o Corbyn’in sermaye sınıfında, kadar da devrimci bir fikir de onun kontrolü altındaki med ğil. İktisatçı Ernest Mandel’in yada, iktidarda, kendi partisi “sosyal kapitalizm” diye adlan nin sağ kanadında ve bu saydı dırdığı 2. Dünya Savaşı sonra ğımız kesimlerle önemli ölçü sı refah devleti kapitalizminde de kesişen İsrail lobisinde ya bunun örnekleri vardı. 1976’da rattığı korkuyu göstermesi ba Almanya’da, iki binden fazla ça kımından anlamlı. Corbyn va lışanı bulunan şirketlerin yöne kasının bizim açımızdan en tim kurullarında, çalışanların önemli boyutu ise, kapitaliz hissedarlarla eşit temsil edilme min başlıca metropollerinden si yasalaştırılmıştı. Kırk yıl ön birinde, ülkenin en güçlü ikin ceki bir uygulama neoliberal ci partisinin liderinin sosyali dönemde ütopik görünebiliyor. zan politikaları savunabilmesi Corbyn’in iktidar yolu ve bunun halktan destek görmesi. Devir böyle bir devir. Bu Corbyn, partisinin Liverpo nu mümkün, daha doğrusu zo ol’daki büyük kongresinde yap runlu kılan bir devir. Serma tığı konuşmada, açgözlülüğü yenin bağımsız bir siyasi aktör yücelten kuralsızlaşmış finan olmasına izin verilmeyen, kar sal kapitalizmin bir kuşak bo şılığında ona maksimum kâr yunca modern ekonomi yöne garantisi verilerek iktidara ta timinin yegâne yolu olarak yü mamen tabi kılındığı günümüz celtildiğini, ancak 2008 kriziyle Türkiye’sinde böylesi bir ra beraber iflas ettiğini vurguladı. dikalizm çok daha yaşamsal. Egemen güçlerin sistemi esas Çünkü muhalefetin, ürkütmek tan değiştirmek yerine mevcut ten çekineceği bir sermaye sı haliyle sürdürmeye çalıştığını, nıfı yok karşısında. Biraz ce partisinin ise İngiltere’yi yeni saret! Altmış yıllık dostum Cumhuriyet Daver Darende Emekli DiplomatYazar İnsanın yüreğini sızlatan, acı veren, ürkütücü günler yaşıyoruz. Yol ayrımına girdiğimiz bu duyarlı dönemde, karabasan üzerimize çökerken, hiç yaşlanmayan, her dem genç kalan, altmış yıllık dostum Cumhuriyet’e yeniden kavuşmanın heyecanı var yüreğimde... Atatürk’ün aydınlanma kalesi olan Cumhuriyet’in kökeni Kuvayı Milliye’ye dayanır. 20042014 yılları arasında Cumhuriyet’te yazılarımın yayımlanması benim için mutlu lukların en büyüğü olmuştu. Babamdan kalan en büyük miras olan Cumhuriyet, Atatürk’ün yaktığı ateşi söndürmek için harekete geçenlere karşı aklın, bilimin, uygarlığın ve aydınlanmanın yolunda yürümeye devam edecektir. Çağdaş uygarlığı yaşatmak Şimdi aramızda olmayan değerli yazar, düşünür, dost Oktay Akbal, Cumhuriyet’le yaşıt Cumhuriyet gazetesi için şunları yazmıştı: “Atatürk’ün adını koyduğu bir gazete, seksen yedi yıldır Atatürk devrimlerini savunmuş bir gazete; çağdaş uygarlığı yaşatmak, sürdürmek, gerekirse her şeyi göze alarak savunmak görevini üstlenmiş bir gazete Cumhuriyet...” Uğur Mumcu, kendisi gibi Atatürk devrimlerinin yılmaz savunucusu olan ak saçlı dostları Prof. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, bilge ozan Ceyhun Atuf Kansu, Prof. Muammer Aksoy, Prof. Tarık Zafer Tunaya ve Nadir Nadi için Cumhuriyet’te şunları yazmıştı: “Günümüzün Kuvayı Milliye cileri ne kalpak takarlar başlarına, ne boyunlarına fişeklik ne de bellerine tabanca. Onlar, bağımsızlık inancını günümüzün kurt kapanlarıyla dolu çıkar dünyasında dirençle, özveriyle savunan Kuvayı Milliyecidirler. Onlar, Atatürk’ün Cumhuriyet’i emanet ettiği gençlerdir.” Cumhuriyet’in değerli yazarı Işık Kansu’nun dediği gibi ulusal bilincin çeliğine toplumcu suyu aşılayan Cumhuriyet, Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda mücadelesine devam edecektir. Gelmekte olan gerici tehlikeyi önceden gören, halkımızı uyaran, ABD ve Batı emperyalizminin bizi Sevr’e kadar götürecek ürkütücü projesini belgeleriyle ortaya çıkaran hep Cumhuriyet olmadı mı? Cumhuriyet’in yıllar önce yazdıklarının hepsi bugün tek tek doğrulanıyor. Bilge yazarımız İlhan Selçuk’un “Tehlikenin farkında mısınız” şeklindeki tarihsel sözünü unutmak olası mı? Cumhuriyet’in genleri Cumhuriyet’e büyük emek veren İlhan Selçuk’u, Uğur Mumcu’yu, Oktay Akbal’ı, Ahmet Taner Kışlalı’yı, Prof. Mu ammer Aksoy’u, Bahriye Üçok’u ve diğer aydınlarımızı artan bir özlem ve saygıyla anıyorum. Onlar esen rüzgârlara göre fikir ve kimlik değiştirenlerin her zaman korkulu rüyası oldular. Mustafa Kemal Atatürk’ün anısını kalemleriyle yücelttiler. Onlara çok şey borçluyuz. Bombalı suikastlar sonucu yazarlarını kaybeden, aydınlanmanın ve laikliğin simgesi Cumhuriyet büyük bedeller ödeyerek bu günlere geldi. Altmış yıllık dostuma aydınlanma yolunda başarılar diliyorum. Cumhuriyet’in genleriyle artık kimse oynayamayacaktır.  C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle