16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ TASARIM: İLKNUR FİLİZ bilim ve teknoloji Herkese Bilim Teknoloji Dergisi’nin katkılarıyla hazırlanmıştır. Cumartesi 27 Ekim 2018 tBuaztaıkğmınaalidyüeştmeyinsürkeaeçrtlkaeirrliianyiolymraaNLış Çiçekler niçin kokar? Koku, tozlaşmayı sağlayan böcekleri kendine çekmek için çiçeklerin çıkardığı kimyasal bir sinyaldir. Uçucu bir özelliğe sahip, organik bileşim olan kokular, çiçeklerin yerinin saptanması, çiçek türlerinin seçilmesi gibi konularda böceklere yol gösterir. Kokular özellikle geceleri ziyaret edilen ve tozlaşan çiçeklerde daha belirgindir. Polenleri arılar ve kelebekler tarafından saçılan türler, daha çok tatlı kokular yayarken polen yayma işini diğer böceklere ve güvelere bırakan bitkiler daha çok baharatlı, meyvemsi kokular çıkarırlar. Böcekleri kendilerine çekmek ve çiçeğin içindeki yiyecek kaynağına ulaşmalarını sağlamanın yanı sıra, kokular böceklerin spesifik bir bitki türünü hatta tek bir özel çiçeği bulmasına yardımcı olur. Sözgelimi tozlaşma için farklı böceklere gereksinim duyan birbirlerine yakın akraba olan bitki türleri farklı kokular çıkarırlar. Çiçek kokuları, türe özel sinyallerle böceğe yiyecek kaynaklarını öğrenme yeteneği kazandırırken, böceğin yiyecek ihtiyacını karşılama performansını artırır. Aynı zamanda başarılı polen nakli (dolayısıyla cinsel üreme) garanti altına alınmış olur. Sonuçta bu işlemden hem böcekler hem de bitkiler yararlı çıkar. Gelişim evresinde, polen donörü olarak hizmet vermeye henüz hazır olmayan yeni açan tomurcuklar daha az sayıda ve miktarda koku yayar. Bu nedenle böcekler bunları yaşlı bitkiler kadar ziyaret etmez. Bir bitki tam anlamıyla döllendiği zaman çiçeklerini azaltır. Böylece böcekler, tüm enerjilerini çiçeklerin tam açtığı baharlara yöneltir. İnsanların kan grupları niçin farklı? Kan tipleri gerekli koşullar sağlandığı takdirde yaşam kurtarır. Kan tiplerini belirleyen alyuvarların yüzeyinde bulunan spesifik proteinler, glikoproteinler ve glikolipidlerdir. Bunlar kalıtsaldır. 1900 yılında Karl Landsteiner, orijinal sınıflamayı tanımlamıştır. Bunlar A, B ve 0 idi. Bugün doktorlar, yüzlerce alt tipi olan 23 kan grubu sisteminin bulunduğunu söylüyor. Bu moleküllerin pek çoğu kan hücre operasyonlarında gerekli değilmiş gibi görünüyor. Fakat bazılarının kırmızı hücre zarı üzerinde spesifik görevleri bulunuyor. Kantipi faktörleri belki de bir taşıyıcıdır. Sözgelimi bazı maddelerin kırmızı hücrelere girmesine ve çıkmasına izin verir. Belki de bunlar bazı maddelerin hücrenin yüzeyine bağlanmasına izin veren reseptörlerdir. A ve B kan grubu faktörlerinin işlevi hakkında fazla bir bilgimiz yok. (0 kan, A ve B faktörlerini içermez). Bunlar bir şekilde önemlidir, çünkü kan hücrelerine ek olarak pek çok hücre ve dokunun üzerinde bulunurlar ve plazma içinde dolaşırlar. Ayrıca A, B veya 0 grubu ile ilgili hastalıkları gösteren istatistiksel farklılıklar, bu faktörlerin bu hastalıklarda önemli bir rol oynadığını gösterir. Dolabınız tıka basa dolu olmasına karşın hiç giymediğiniz giysileri salt onlara bir yığın para harcadığınız için elden çıkartmıyorsanız, ya da salt bilet almış olduğunuz için istemediğiniz bir yere gitmekten vazgeçemiyorsanız batık maliyet yanılgısı durumuyla karşı karşıya kalmışsınız demektir. Psychological Science dergisinde bu konuyla ilgili bir raporu yayımlanan Carnegie Mellon Üniversitesi Tepper İşletme Fakültesi pazarlama uzmanlarından Christopher Olivola, “Batık maliyet etkisi insanların genelde para, zaman ya da emek harcamış oldukları bir işi, ya da belirledikleri bir hedefin izinden gitmeyi sürdürme eğilimleridir. Bu etki, insanları kendilerini mutsuz eden, ya da zarara uğratan eylemleri ne pahasına olursa olsun sürdürmek zorunda bıraktığında bir yanılgıya dönüşür” diyor. Bu görüş genellikle para için geçerli olmakla birlikte, harcanan zaman, emek, ya da çekilen eziyet gibi unsurlar da bu davranış biçimini etkileyebiliyor. Gönül ilişkileri de bu tür davranışın tipik bir örneğini oluşturuyor: birliktelik süresi uzadıkça çiftler yolunda gitmeyen bir ilişkiyi bitirme konusunda giderek daha çok zorlanıyorlar. Olivola’ya göre, insanlar çok çeşitli nedenlere bağlı olarak böyle bir ruhsal tuzağa düşebiliyorlar. Bir şeye yatırım yapıp ya da bir bedel ödeyip karşılığında beklenen getirinin sağlanmaması durumunda insanların bir Zarar verdiğini bile bile para,zaman ve emek harcadığımız eylemleri sürdürmekte ısrarlıyız bilişsel kopukluk yaşadıklarını belirten Olivola, artık hiçbir işe yaramasa bile tasarlanan bir işi sürdürmenin “pişmanlık karşısında üzerinde düşünülmeden verilen bir tepki” ya da “başkalarını ve kendimizi savurgan olmadığımıza inandırma yönünde bir çaba” olabileceğine dikkat çekiyor. Suçluluk duygusu İnsanlar “boşa giden” para kendi paraları olmasa bile, yine de suçluluk duygusuna kapılıyorlar. Olivola’nın son araştırması insanların “başkalarının batık maliyetlerini de kendi batık maliyetleriymiş gibi önemseme gereğini duyduklarını” ortaya koyuyor. Araştırmada arkadaşı tarafından konsere davet edilen ve konserin olduğu gün hastalanan bir kişinin, konse re gitme konusunda en az bilet parası kendi cebinden çıkmışçasına güçlü bir zorunluluk duyabileceğine işaret ediyor. Olivela, batık maliyet etkisinin insanları ne oranda varsayımsal kararlar almaya sürükleyeceğini ölçmeye yarayan bir dizi deney oluşturdu.. Bu deneylerin birinde deneklerden yanlışlıkla iki farklı tur programına aynı hafta sonu için yer ayırttıklarını varsaymaları ve bu ikisinden birini seçmeleri istendi. Deneklere birinin uçak fiyatının 200, ötekinin de 800 dolar olduğu söylendiğinde ve ucuz olan turun aktivitelerinin daha keyifli olduğu bilgisi verildiğinde bile deneklerin seçimlerini çoğunlukla daha pahalı olan turdan yana yaptıkları görüldü. Bir diğer deneyde ise, deneklerden katıldıkları bir yemekte sunulan pastayı kafalarında canlandırmaları istendi. Kimilerine pastanın yakındaki bir fırından satın alındığı söylenirken, ötekilere pastanın çok pahalıya satıldığı ve yaklaşık bir saatlik yoldan geldiği söylendi. Senaryo temel alınarak, katılımcılardan pastayı ya kendilerinin satın aldıklarını ya da bir başkasının satın aldığını düşünmeleri istendi. Ardından deneklere tıka basa doymuş olsalar bile pastayı son lokmasına bitirip bitirmeyecekleri soruldu. Pastayı ister arkadaş, ister yabancı, ister deneklerin kendileri olsun kimin satın aldığına bakılmaksızın, deneklerin genelde pahalı pastayı sonuna dek yemeyi sürdüreceklerini dile getirmeye çok daha yatkın oldukları görüldü. Olivola, insanların kendi çıkarları aleyhine bile olsa başkalarının yatırımlarına neden öylesine değer verme eğiliminde oldukları konusuna henüz kesin bir açıklama getirilemediğini belirtiyor. Ancak insanların batık maliyet yanılgısının her iki türünden de kaçınmaları gerektiğinin altını çizerek, “Olan oldu. Giden parayı geri getirmek elinizde değil sizi mutsuz eden bir şeyin peşine takılmak size hiçbir şey kazandırmayacağı gibi, sizden bir yığın şeyi götürecek ve sizi daha da mutsuz edecektir. Bu durumda direnmek, olsa olsa, daha da dibe vurmanıza katkıda bulunacaktır” diye de ekliyor. Derleyen: Rita Urgan Robotlara bir şeyler oluyor! Yürüyen robotlarla ilgili son gelişmeler insansı robotlara dönüşümü hızlandıracak mı? Erdal Musoğlu Bu yıl yürüyen ya da bacaklı olarak adlandırılan robotlarda önemli gelişmeler oldu. Özellikle ABD’li Boston Dynamic firmasının iki ve dört ayaklı robotlarının performansları tüm endüstriyi şaşkına çevirdi. Honda firması da meşhur robotu ASİMO’yu geliştirmeyi durdurdu. Uzun yıllardır geliştirilen ASİMO’nun hareketleri, bilindiği gibi, pek de doğal değildi. Robotun mekanik modeli ve kontrol sistemleri canlılarınki ile pek benzerlik taşımıyordu. Gerçekten de, biz insanlar ve diğer yürüyen canlılar, uzun bir evrim süreci sonucu, çok az enerji kullanan, dengeli, elastiki ve yüksek performanslı hareket biçimlerine sahibiz. Robotların bu özelliklere ulaşması şimdiye kadar pek olanaklı gözükmüyordu. Daha 2015 yılında ABD’nin DARPA ajansının yıllık robot yarışmasına katılan yürüyen robotlar, birkaç adım attıktan sonra tepetaklak oluyordu. Denge, hareket ve engelleri aşma açısından alınacak çok yol olduğu açıktı. Boston Dynamics 1992 de MIT’den bazı araştırmacıların kurduğu Boston Dynamics’in yöneticisi Marc Raibert, hemen 40 yıldır bu konu üzerinde çalışıyor, yani bu gelişmeler çabucak, kısa yoldan olmuyor. Ülkemizde de yeni teknolojilere dönük planlar yapılırken bu gerçeği göz önünde tutmak ve çalışmalara erken başlamak zorunda olduğumuzu hatırlatalım. Endüstriyel robotlar, bilindiği gibi, genelde sabit bir platforma monte edilmiş hareketli bir kol biçiminde. Hareketli robotlar ise daha çok tekerlekli oluyorlar, Ay’a ya da Mars gezegenine gönderilen cip türünden araçlar, ya da Amazon firmasının depolarında kullandığı otonom yük taşıyıcılar gibi. Doğanın gözlemi Öte yandan, biz insanlar, çevremizi, doğaldır ki, kendimize göre, yani ayakta hareket edecek biçimde düzenliyoruz. Doğa da karadaki hareke ti zorlaştırıcı bin bir çeşit engelle dolu. Bunun sonucu olarak evrim de canlıları yürüyecek ya da sürünecek biçimde şekillendirmiş. Bu nedenlerle yürüyen robotlar, özellikle de iki ayaklıları, hem doğada, hem de biz insanların arasında çalışmaya ve devinmeye çok daha uygun. İşin psikolojik yönünü de unutmayalım, olabildiğince insansı robotların bizlerce kabulü çok daha rahat olacak. Bu yeni gelişmeler sonucu bir iki de robot örneği verelim: 1. ATLAS adlı iki ayaklı robot bir atletik parkuru tamamlıyor. Üzerine sıç radığı engeller 60 cm yüksekliğinde, yani çok formda bir atlet için bile kolay değil bu performansı göstermek. Robotun hareketlerinin akıcılığı ve özellikle kolların dengeyi ve hamleleri sağlamak için kullanımı hayret verici. (https://youtu.be/hSjKoEva5bg) 2. SpotMini adlı dört ayaklı robot değişik ortamlarda kendi kendine yolunu bulabiliyor, eğilerek masa vb cisimlerin altından geçebiliyor, tutamaçlı kolu yardımı ile değişik işler yapabiliyor, merdivenlerden çıkıp inebiliyor ve örneğin bir muz kabuğu üzerinde kayıp düştüğünde ayağa kalkarak yoluna devam edebiliyor. (https://youtu. be/tf7IEVTDjng 3. SpotMini’nin yeni modeli daha atik, hafif ve daha az enerji harcıyor. Gelecek yıldan itibaren satışa sunulacak bu model aşağıda verilen linkteki videoda nefis bir dans gösterisi yapıyor ama tek marifeti bu değil tabii.... (https://youtu.be/kHBcVlqpvZ) Bu robotlar, performansları hayret verici düzeyde olsa da, insana biraz ürkütücü geliyor doğrusu. Ama yetenekleri böyle gelişmeyi sürdürürse onlara insansı bir görünüş de kazandırmak pek sorun olmayacak gibi. Global Internetin 10 Altın Madalyası 10) Wi Fi (Kablosuz) Erişim Cihazları (1999): Mobil interneti olanaklı kıldı. 9) Skype (2003): Dünyada telefon görüşmesi bedava oldu. Görüntülü iletişim standard hale gelir oldu. 8) Hotmail (1996): Bedava eposta imkânını olanaklı kıldı. 7) Napster (2000): Müzik de bilgi gibi bedava olmalıdır. Kendisi kapandı ama misyonu devam ediyor. 6) Web 2.0 (1999): Sosyal medyanın, blogosferin temelini attı. Herkes içerik üretebilir oldu. 5) Arap Baharı (2010): Twitter gibi sosyal paylaşım siteleri sayesinde gelişmeler tüm dünyaya ulaştı. 4) Youtube (2005): Interneti görselleştirdi, TV ile interneti birleşme sürecine soktu. 3) Dotcom Çılgınlığı (19952001): Yatırımcıların internet teknolojilerine yatırım yapmasını sağladı. 2) Google (1998): Sorun bilginin internette olup olmadığı değil, onun nasıl bulunacağıdır. 1) Facebook ve Sosyal Medya (2004): Dijital kültüre yepyeni bir bo yut getirdi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle