20 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 25 Eylül 2017 14 yorum TASARIM: BAHADIR AKTAŞ ‘Dilsiz’ milliyetçiler! Yarın 26 Eylül, Dil Bayramı’nın 85. yılı, Türkçeyi sevenlere kutlu olsun. Kişinin kendisini milliyetçi olarak görmesinden bağımsız olarak bilinmesi gereken bir gerçek var: Milliyetçilik dilde milliyetçilikle başlar. Tarihsel gelişmesiyle birlikte incelenirse, insanları birleştiren ve ulus kavramının doğuşunu sağlayan birincil araç dildir. Milliyetçilik dil ile başlar Bu bilinçle davranan Cumhuriyetin kurucuları, yaklaşık yüzyıl önce Ziya Gökalp’ın, Vatan şiirinde Bir ülke ki camiinde Türkçe ezan okunur, Köylü anlar mânasını namazdaki duanın... Bir ülke ki mektebinde Türkçe Kuran okunur Küçük büyük herkes bilir buyruğunu Huda’nın... Ey Türk oğlu, işte senin orasıdır vatanın! diyerek sergilediği görüşünün gereklerini yerine getirdi. Cumhuriyetle birlikte eğitimde ve kültürde Türkçeye önem verilmesi; Türk Dil Kurumu oluşturulması; Türkçe üzerinde yerli ve yabancı bilim insanı dilbilimcilere araştırmalar yaptırılması ile dilin gelişmesine büyük emekler verildi. Bu ülkenin özellikle siyasal İslamcı sağcıları, öteden beri Türkçeye soğuk, giderek düşmanca bakar. O kadar ki, yalnızca namaz zamanı, gelin birlikte dua edelim çağrısı olan ezanın Türkçe okunmasına bile katlanamaz. Nitekim 1932 42 arası isteğe bağlı, 1942 sonrasında yaklaşık sekiz yıl zorunlu olan Türkçe ezanı Demokrat Parti, 1950’de iktidar olur olmaz kaldırdı. Yine de siyasal İslamcılar, ezanın çok kısa bir süre için de olsa Türkçe okunmuş olmasını bu ülkenin halkına karşı yapılmış olan en büyük zulüm olarak görür ve sürekli dile getirirler. Oysa yeryüzünün bütün ulusları, başta Reform sonrasının Avrupa ülkelerinin halkları olmak üzere, kendi anadilleriyle dua ederler. Kendi dilinde dua etmek en doğal insan hakkıdır. Ülkede dil birliğinin sağlanmasının ana dayanaklarından biri olan Köy Enstitülerini kapatan Demokrat Parti, içeriğinin virgülüne dokunmadığı tek parti döneminin anayasasının dilini, Teşkilatı Esasiye Kanunu adıyla Osmanlıcaya dönüştürdü. Bu büyük eskiye dönüş, kaçınılmaz olarak hukuk, eğitim ve kültür alanlarında geçerlilik kazandı. Böylece, halkın kullandığı Türkçeden kopuk bir Osmanlıca kullanan seçkinler dili oluştu. ‘Türkçe ile felsefe yapılamaz’ Bu sözler 2003’ün Martı’ndan bu yana ülkeyi önce başbakan, 14 Ağustos 2014’ten sonra da cumhurbaşkanı olarak yöneten Recep Tayyip Erdoğan’a aittir (24 Aralık 2014, basın)! Bu sözlerin anlamı çok açıktır; Türkçe ile dua edilmeyeceği gibi, bilimsel üretim de yapılamaz. Burada asıl karşı çıkılan tek başına Türkçe değildir; Gökalp’in de bu topraklarda gelişmesi için öncülük ettiği bilgilerimizin oluşmasının ana kaynağının olgular, deneyler, gözlemler ve usavurmalar olduğu gerçeğinin benimsenmemesidir. Oysa Türkiye’de ve diğer ülkelerde anadili Türkçe olan milyonlarca insanı küçümseyen bu görüş, bir önyargıdır; bilimsel ve nesnel olarak da doğru değildir. Orhun Yazıtları’ndan günümüze Türkçe yazılan ve yabancı dillere çevrilen çok sayıda düşünce, bilim ve sanat eseri vardır. Hem Türkçe ile felsefe yapılamazsa, neredeyse her gün tekrarladığınız Yunus Emre’nin Yaratılanı severiz, yaratandan ötürü dizesini söyleyebilir miydiniz? Ya da Nâzım Hikmet, Türk Köylüsü şiirine , “Hoca Nasreddin gibi ağlayan, Bayburtlu Zihni gibi gülendir” diye başlayabilir miydi? Çok önemli bir nokta daha var. Bu ülkenin milliyetçi geçinen kimi siyasetçi ve düşünürleri, önce siyaseten Türkİslam sentezine sarılarak, sonra da Türkçe ile felsefe yapılamaz diyenleri sahiplenerek Türkçeye en büyük zararı veriyorlar. Dil Bayramı’nı tüm bu olumsuzluklara aldırmadan kutlamak ve Türkçeyi sürekli olarak sahiplenmek gerekiyor. 25 EYLÜL 2017 SAYI: 33591 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Yazıişleri Müdürü (Sorumlu) Haber Koordinatörü Bülent Özdoğan Faruk Eren Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Reklam ve Pazarlama Danışmanı Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 05.22 05.08 05.32 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 06.47 13.03 16.24 06.32 12.47 16.09 06.55 13.10 16.32 Akşam 19.05 18.50 19.13 Yatsı 20.25 20.08 20.29 Bugün Cumhuriyet gazetesi yazar, yönetici ve çalışanlarının yargılanmasına devam edilecek. Beş arkadaşımız hâlâ tutuklu. Yasalara, hukuk ilkelerine uygun bir tutukluluk gerekçesi, doğal olarak, son duruşmada da yazılamadı. Cumhuriyet çalışanlarının tutuklulukları ile ilgili başvuruları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin “acil” kaydıyla gündeme aldığı bir dosyadır ve yakın bir zamanda sonuçlanması beklenmektedir. Mahkemenin eski yargıçlarından değerli hukukçu Rıza Türmen davanın yargıçlarına T24 sitesinde yayımlanan bir açık mektupla seslendi. Mektubunda, Hükümetin AİHM kararlarını uygulamakla yükümlü olduğunu belirten Türmen, “Cumhuriyet çalışanlarının AİHM kararı sonucu serbest kalmaları Türkiye bakımından ağır bir sonuç olmaz mı” diye sordu. Yalnızca bu soruyu sormakla yetinmedi sayın Türmen, tutuklulukların devamı gerekçesi olarak ileri sürülen klişeleri de tek tek çürüttü. Türmen yargıçlara “11 Eylül’de verdiğiniz kararda kuvvetli suç şüphesinin varlığını vurgulamışsınız. Kuvvetli suç şüphesi 3. kişiyi suç işlediğine ikna edecek somut verilerin bulunmasına bağlı. Siz tarafsız bir üçüncü kişi olsanız ve size ‘Bu gazete yayın ilkelerini değiştirdi. Böylelikle örgüte yardım suçunu işledi’ denilse, ikna olur musunuz” diye sordu. Önceki duruşmada yazılan gerekçe ile 11 Eylül duruşmasında açıklanan gerekçenin bire bir aynı olmasına da değinen Türmen, “Tutuklamanın devamı için makul kuşkunun ötesinde, başka nedenlerin bulunması gere Basın Özgürlüğü Davası kir. Dolayısıyla, Temmuz’da verilen tutuklamanın devamı kararıyla yaklaşık 3 ay sonra verilen kararın farklı nedenleri içermesi aranır. Oysa iki karar arasında, hiçbir fark gözetilmemiş. İki karar da tıpatıp aynı” dedi. Eski AİHM yargıcı Rıza Türmen, “delillerin toplamamış olması” gerekçesine de şöyle yanıt verdi: “Yargı sürecinin geldiği noktada hâlâ delillerin toplanmamış olması, düşünülmez. Kadri Gürsel ile ilgili olarak yazılan karşı oy yazısında, ‘tanıkların büyük ölçüde dinlendiği, delillerin toplanmış olduğu gözetildiğinde delil karartma olasılığının bulunmadığı’ belirtiliyor. Aynı nedenlerin başka tutuklular için de geçerli olmadığını düşünmek için neden yok. Öte yandan ara kararınızda, ‘adli kontrol önlemlerinin yetersiz kalacağı’ belirtiliyor. Bu genel ve soyut ifade tutukluluğun devamının gerekçesi olamaz.” Türmen, 27. Ağır Ceza Mahkemesi üyelerine yazdığı açık mektubunun son bölümünde basın özgürlüğü konusunun AİHM açısından önemine de değindi. “Sorunun bir de basın özgürlüğü yanı var. Gazetecilerin tutuklu yargı lanması zaten kabul edilmez bir durum. Sayın yargıçlar, AİHM tutuklanmanın hukuka aykırı olduğu ve basın özgürlüğünün ihlalini oluşturduğu yolunda bir karar verirse, hükümet bu kararı uygulamakla yükümlüdür. Kararın uygulanması, ihlale yol açan nedenin ortadan kaldırılması, yani tutukluluğun sona erdirilmesi anlamını taşır. Cumhuriyet gazetesi çalışanlarının AİHM kararı sonucu serbest kalmaları Türkiye bakımından ağır bir sonuç olmaz mı” diye sordu. Bugünkü duruşmada heyetin arkadaşlarımızın serbest kalması yönünde karar vereceğini umuyoruz. Bu yalnızca benim ya da gazetenin öteki yazar ve çalışanlarının dileği değil, okurlarımızın da beklentisi. Çünkü Cumhuriyet davası artık basın özgürlüğü davasıdır; yalnız bizleri, bu davada yargılanan tutuklu tutuksuz Cumhuriyet çalışanlarını, yazarlarını değil, haksız hukuksuz tutuklanmış öteki gazetecileri de kapsıyor. Bu nedenle basın özgürlüğü için, halkın haber alma hakkı için, arkadaşlarımızın serbest bırakılması için bugün okurlarımızla birlikte Çağlayan’daki Adliye Sarayı’nda olacağız. Rapor dosyaya sunulur mu? 23 Eylül tarihli gazetenin 11. sayfasındaki yazının baştan 2. cümlesi  “inceleme raporu soruşturma dos yasına sunuldu” ibaresiyle bitiyor. Bu  ifade yanlıştır. Rapor dosya ya sunulmaz konur veya konulur. Sayfa editörü olarak ismi ko nulan gazetecilerin eposta adresleri olsa bu gibi yanlışlıkları, çünkü çok var, o adreslere yazarız. Saygılar... İhsan Gökçen KISA KISA Mahmuz mahfuz 23/09/2017 tarihli Cumhuriyet gazetesinin 16. sayfasındaki “Referandum Gayri Meşru” başlıklı haberin: “Kabul edilemez” alt başlığının 1. paragrafının 12. satırındaki “kuvvetler vurgulanmıştır” ibaresinin “kuvvetle vurgulanmıştır” ve 2. paragrafınının son satırındaki “mahmuz” sözcüğünün “mahfuz” olması gerekiyordu. Biraz daha dikkatli olunması sanırım uygun olur. Ayrıca, sayın Yılmaz Büyükerşen Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı ve bildiğim kadarıyla da halen görevde. 23/09/2017 tarihli gazetenin 16. sayfasında ki “Hasret Gidermek İsteyenler İçin” başlıklı haberin 2. paragrafının 3 ve 4 üncü satırlarında Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı olarak “Yılmaz Özdilek” yazılmış. Saygılarımla... Engin Alptekin Özel bir taksi! 18 Eylül Cumhuriyet internet sitesinde bir haber: “Kaza, saat 22.30 sıralarında TEM otoyolu Altınşehir mevkiinde meydana geldi. İddiaya göre, bir ticari taksinin hatalı sollama yapması sonucu arkasında seyreden TIR duramayarak ticari taksiye çarptı. Ticari olmayan taksi var mıdır? Gayri ticari taksi nasıl bir eşyadır? Saygılarımla... İlhami Akkum Keşke yanıt verseler Okur şikâyet ve önerileri köşenize ve samimiyetinize güvenerek bir soru soracağım. Cumhuriyet yazarları; kendilerine ilettiğimiz epostalarını okuyup olumlu / olumsuz geri dönüş yapamazlar mı? Cemal Solak Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: NAZAN ÖZCAN [email protected] Trump ve hayal kırıklığı YALIM ERALP Emekli Büyükelçi Bürokraside bulunduğum zamanlar Türk hükümetleri genelde ABD’deki Cumhuriyetçi adaylara meyletmişlerdir. Bunun başlıca nedenleri Cumhuriyetçilerin askeri işbirliği ve metotlara öncelik vermeleri ve insan hakları konularını ön plana çıkarmamalarıdır. Bizde insan hakları durumu parlak olmadığı için, hele şimdi, bu meylediş normal. Eskiden bizde askeri işbirliği ve silah alımları ön planda idi. Şimdi değil. Benzerlik çok ABD Başkanı Donald Trump, ABD’deki kurulu düzene karşı çıkarak ve yerel politikalara öncelik vererek seçildi. Trump, kurulu düzene karşı çıkarak seçilen ilk başkan değil. Ancak kendisine benzerlerinden de farklı. Birinci’si ABD global bir güç. Yerel politikalara çok öncelik vermek günümüz koşullarına ve küreselleşmeye aykırı. Gerçi her şeye karşı çıkmak ve dostlukları pekiştirmeme ve hatta bozma konusunda mevcut hükümetimize çok benziyor. Trump, Türkiye’nin insan hakları sorununu önemsemese de kendine bağlı kurumlar eleştiriden geri kalmıyor. Seçildiğine neden seviniyoruz? Erdoğan Ancak bizim ve onun öncelik ve tutumları ters yönde. Trump ABD’nin en yakın dostları Avrupalılara, Kanada’ya ve hatta Avustralya’ya ciddi biçimde ters düştü. Meksika da bunlar arasında... Son zamanlara kadar ABD’nin en yakın dostlarından Almanya dahi artık ABD’yi fazla güvenilir bulmuyor. Buraya kadar beraberiz. ABD ile aramızdaki en büyük fark orada ciddi ve bağımsız yargı ve basının bulunması, bürokrasinin dik durabilmesi ve ABD Kongresi’nin bizde olduğunun aksine tek adamın ağzına bakmaması. Seçilmişler, Başkan tarafından tayin edilmiyor. Bu nedenle de parti disiplini gevşek. ABD’deki establisment yani sisTrump temin kurumları güçlü ve omurgalı. Geçim için devlet eline bakmıyor. Kısacası bizdeki durumun tam tersi. Trump’ın bize benzer şekilde zikzaklar çizdiği ortada. Putin’e olan sempati kaybolmuş ve Suriye’de sınırlı işbirliği dışında ABDRusya arasında gerginlik artmış durumda. Bu, son zamanlarda Rusya’ya yanaşan Türkiye bakımından olumsuz bir gelişme. Clinton olsaydı KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Hillary Clinton’ın Türkiye’de istenmemesinin başlıca nedenleri Clinton’ın Fethullah Gülen’e yakın olduğu izlenimi ve parçası olduğu Obama yönetiminin Suriye’deki YPG/ PYD’ye yardım etmiş olması. Trump’ın seçilmesi ile bunların son bulacağı, Gülen’in iade edileceği ve YPG/PYD’ye yardımın biteceği gibi yüksek beklentiler vardı. Olmadı. Rıza Sarraf ve Halk Bank durumları da aynı. Obama zamanında başlayan bu politikalar, devam ediyor. Beşşar Esad da işbaşında. Amerika istemese de sanki Esad’ı kabullenecek. Türkiye tarafından savunma füzelerinin Rusya’dan alınma olasılığının yüksek oluşu, nükleer santralın Ruslar tarafından yapılması ABD ile olan işbirliğinin giderek azaldığının göstergeleri. Üstelik Erdoğan’ın korumaları hakkında ABD mahkemelerinde yargılamanın başlaması da var. ‘Uçak gemisi’ ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] Türkiye bir zamanlar ABD’nin bölgede adeta rakipsiz “uçak gemisi” gibi idi. Artık değil. Romanya ve Bulgaristan, NATO üyeleri. Kuzey Irak yönetimi de uçak gemisi olmaya aday. ABD’nin bu tutumlarının değiştirilmesi mümkün müydü? Belki. Rahmetli Adnan Menderes devrinde izlenen tamamen Amerikan yanlısı politika belki etkilerdi. Bugün ABD ve Batı, Türkiye’nin tam anlamıyla Batı’nın bir parçası olduğuna ve güvenilirliğine inanmıyor. Her ne kadar Trump insan hakları konusunu Türkiye bakımından öne çıkarmasa da kendisine bağlı kurumlar eleştiriden geri kalmıyor. İstanbul’daki Trump Towers, Trump’ın Türkiye yanlısı olmasına yetmiyor. Hemen her yerde o Towers’tan var. Trump’ın seçilmesine sevinildi de ne oldu.! C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle