16 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 17 Eylül 2017 6 Skandal fotoğraf haber EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: SERPİL ÜNAY İçişleri Bakanı Soylu’nun Aysel Tuğluk’un annesinin cenazesine saldırı olayı sonrası gittiği karakolda saldırganlardan Murat Alp ile fotoğraf çektirmesi gündemi sarstı HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk’un annesi Hatun Tuğluk’un cenazesine yapılan saldırı üzerine olay yerine giden İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun polis karakolunda saldırganlardan Murat Alp ile fotoğraf çektirdiği ortaya çıktı. Fotoğrafı doğrulayan İçişleri Bakanı Soylu, olayla ilgili gözaltı talimatlarını vermek için gittiği karakola “mahalle eşrafı”nın da geldiğini, birçok kişiyle fotoğraf çektirdiklerini, söz konusu kişinin de ertesi günü savcının talimatıyla gözaltına alındığını söyledi. Soylu, fotoğraf üzerinden kendisini eleştirenlere “aşağılıksınız” derken, “Adnan Menderes’in fitne ile idam edildiğini” anımsattı, “Allah fırsat vermesin” dedi. Aysel Tuğluk’un annesinin 13 Eylül’de İncek Mahallesi Mezarlığı’na defin işlemi sırasında yaşanan saldırı olayına ilişkin Gölbaşı Savcılığı’nın soruşturması sürüyor. Olaya ilişkin gözaltı sayısı 7’ye yükselirken, şüphelilerin bu hafta içinde adliyeye çıkarılacakları öğrenildi. Şüpheliler arasında Murat Alp adlı saldırganın sosyal medya hesabında paylaştığı bir fotoğraf gündemi sarstı. Cenazeye saldırı olayından sonra İncek’e gelen Süleyman Soylu’nun polise talimat vermek için geçtiği karakolda Murat Alp ile fotoğraf çektirdiği anlaşıldı. Karakol içindeki bir odada çekildiği anlaşılan fotoğrafta Soylu’nun gülümsediği görüldü. Skandal fotoğraf, önce sosyal medyada yayılarak gündem oldu, ardından haber sitelerine yansıdı. Birçok sosyal medya kullanıcısı, Hrant Dink’in katili Ogün Samast ile fotoğraf çektiren jandarma görevlilerini anımsatarak tepki gösterdi. Bakan Soylu, dün sabah yaptığı yazılı açıklamada saldırganlardan Murat Alp ile fotoğraf çektirdiğini doğruladı. Açıklamasına, kendisini eleştirenlere “aşağılıksınız” diyerek başlayan Soylu, 16 Eylül tarihinin iki bakan, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu’nun idam edilişinin 56. yıldönümü olduğunu anımsattı. “Size benzeyen insan müsveddelerinin iftiralarıyla alçakça asıldılar. Yarım asır geçti, aşağılık tavrınız değişmedi” diyen Soylu, açıklamasının devamında ise Diyanet’in başına Ali Erbaş atandı Diyanet İşleri Başkanlığı’nda Mehmet Görmez’in istifasının ardın dan başkanlığa Yalova Üniversitesi Rek törü Prof. Dr. Ali Er baş atandı. Diyanet İş leri Başkanlığı Eğitim Hizmetleri Genel Mü dürü görevini yürütür ken, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından 9 Haziran’da Yalova Üniversitesi Rektörlüğü’ne Ali Erbaş atanan Erbaş yeniden Diyanet’e döndü. 1984’de MÜ İlahiyat Fakültesi’nden me zun olan Erbaş’ın, İstanbul’da İlim Yay ma Yüksek Tahsil Talebe Yurdu’nda kal dığı belirtildi. l ANKARA/ Cumhuriyet HDP’den Adalet ve Demokrasi mitingi HDP, bugün Diyarbakır’da “Vicdan, Adalet ve Demokrasi Mitingi” düzenleyecek. “Faşizmin panzehiri cesarettir. Cesareti buluşturalım, umudu büyütelim” sloganıyla düzenlenecek miting saat 15.0018.00 arasında İstasyon Meydanı’nda gerçekleştirilecek. Mitingde HDP Eş Genel Başkanı Serpil Kemalbay, HDP Grup Başkanvekili Ahmet Yıldırım, HDP Sözcüsü Osman Baydemir ve HDP Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp birer konuşma yapacak. Mitingde HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın tutuklu bulunduğu Edirne F Tipi Cezaevi’nden göndereceği bir mesajın okunması bekleniyor. l DİYARBAKIR/ Cumhuriyet Güven ve Öztürk DTK eşbaşkanı DTK’nin 8. Olağan Kongresi, Diyarbakır’da DBP il binasındaki Vedat Aydın Konferans Salonu’nda gerekleştirildi. Kongrede Eşbaşkanlıklara mevcut Eşbaşkan Leyla Güven ile HDP Ağrı Milletvekili Berdan Öztürk seçildi. Kongreye, HDP Eş Genel Başkanı Serpil Kemalbay, HDK Eş Sözcüsü Gülistan Kılıç Koçyiğit, DBP Eş Genel Başkanı Mehmet Arslan, HDP milletvekilleri katıldı. l DİYARBAKIR/ Cumhuriyet Kılıçdaroğlu: Fotoğraf ‘istediğiniz kadar saldırın’ demek Fotoğrafı doğrulayan Soylu, karakola “mahalle eşrafı”nın da geldiğini, birçok kişiyle fotoğraf çektirdiklerini, söz konusu kişinin de ertesi günü gözaltına alındığını söyledi. Saldırgan Alp’in Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’la fotoğrafı da sosyal medyada gündem oldu. saldırı olayına yaptığı müdahaleyi anlattı: “O akşam Ankara Valisi ve Ankara Emniyet Müdürü ile birlikte olayın gerçekleştiği mezarlığa, akabinde bilgi almak, ailenin mezar yeri değerlendirmesini beklemek ve karakolun önünde bir araçta bekleyen Aysel Tuğluk ile görüşmek için karakola gittik. Aysel Tuğluk’a başsağlığı dileyip 45 dk. görüştük.” ‘Mahalle eşrafı’ dedi Heyetle birlikte bir saat kadar olayın videosunu izlediklerini söyleyen Soylu, yaklaşık 3.5 saat karakolda bulunmalarının ardından olayla ilgili yapılması gereken gözaltı talimatlarını verip karakoldan ayrıldıklarını savundu. Bu esnada orada bulunduklarını bilen “mahalle eşrafı”nın karakol da kendileriyle fotoğraf çektirmek istediklerini ifade eden Soylu, kendisini şöyle savundu: “Ve ayrılırken bir çok kişiyle fotoğraf çekildik. Önemli olan, hayatımızın her döneminde kimin bizimle fotoğraf çekilip çektirmeyeceği değil hukuk açısından bir suça karışıp karışmadığıdır. Talimatlarımız sonrası tahkikatın derinleştirilmesi sonucu 48 kişinin ifadesi alındı ve ifadesi alınan bu şahıs da savcının talimatıyla ertesi günü gözaltına alındı ve halen gözaltındadır. Mahalle eşrafının bizimle fotoğraf çekme talebi, talimatlarımız sonucu yapılan incelemede fotoğraf çekilenlerden birinin de gözaltına alınması, fitne gerçeğini değiştirmez. Tam tersine bu konudaki hassasiyetimizi ve olaya bakışımızı ortaya koyar. Biz bu konuda gereğini yapmışız ve yaparız.” ‘Helal olsun demeliydi’ Soylu, AKP Arsin İlçe Başkanlığı kongresinde de kendisini istifaya davet eden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaoğlu’na yanıt verdi. Soylu “Bana demesi lazım ki; Ulan helal olsun adam bak gecenin bir yarısında olaylara müdahale etti, meseleye vaziyet etti, çıkabilecek bir olayı engellemeye çalıştı” ifadelerini kullandı. Karakolda ne işleri var? CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, Soylu’ya “O saldırganların karakolda ne işi vardı” diye sordu. l ANKARA / Cumhuriyet Ankara’da Çankaya Zülfü Livaneli Kültür Merkezi açılışında konuşan Kemal Kılıçdaroğlu, İçişleri Bakanı Soylu’nun saldırganla fotoğraf çektirmesine tepki gösterdi. Kılıçdaroğlu, “80 yaşında bir kadının gömülmesine karşı çıkıyorsanız, mezarı burada olmasın diyorsanız bunu içimize sindirmemiz mümkün değildir. Sorun şunu veya bunu kınamak değil arkadaşlar, sorun Türkiye bu atmosfer nasıl geldi, kim taşıdı buraya? Peki bu gerginlik toplumu nereye kadar götürecek. Siyasetin görevi toplumu ayrıştırmak kutuplaştırmak değildir. Siyasetin görevi Türkiye’yi uygar toplumun bir parçası haline getirmektir. Nasıl oldu da Türkiye’yi bu hale getirenlerle birlikte bir ülkenin İçişleri Bakanı oturup beraber fotoğraf çeker. Üstelik nerede, karakolda çekecek siniz fotoğrafı. Bu ne demektir, istediğiniz kadar istediğiniz kişinin mezarına saldırabilirsiniz, sizin tek güvenceniz benim  demektir. O fotoğrafı çektiren kişinin siyasette, inançta, ahlakta, hayatta  yeri yoktur” diye konuştu. Kemal Kılıçdaroğlu THsEAPaKKÖlİ dVREGıKÜrITNıLAEnRMİANeDEfNreCt esnuaçzuedyuer MAHMUT ORAL HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk’un annesi Hatun Tuğluk’un cezanesine yönelik saldırıya kınayan hak örgütleri, saldırının nefret suçu olduğunu vurgulayarak, iktidarın ötekileştirici, ayrımcı dilinin bu tür saldırılara zemin hazırladığına dikkat çekti. Diyarbakır Barosu Başkanı Ahmet Özmen: Birbirimizin ölülerine bile tahammül edemiyorsak, toplumsal birlik ve bütünlükten, bir arada yaşamaktan nasıl bahsedebiliriz. Üçbeş insanlık dışı, kendini bilmez kişinin hareketi olarak görmemek gerekir. Burada yetkililerin toplumun geldiği noktayı görüp, yeni bir siyaset belirlemeleri gerekir. En başta ölüye, cenazeye saygısızlık söz konusudur. Defin işlemini gerçekleştiren kişilere yönelik hakaretler var. Ayrıca ‘cenazeyi ya siz çıkarırsınız ya da biz çıkarır parçalarız’sözünde ise zorbalık söz konusudur. Bunların tamamı ceza hukukunda karşılığı olan, her birine cezai yaptırım gerektiren eylemlerdir. Savcılığın derhal bu kişiler hakkında tutuklu bir şekilde soruşturma yürütmesi gerekir. Çünkü toplumda yarattığı infial, üzüntü, kırılma çok büyüktür. Bu olay ayrıca nefret suçunun tam da kendisidir.Biz insan hakları ve demokrasi savunucuları olarak yıllardır bu nefret suçunun tanımlanması ve ceza kanununda yer alması gerektiğini savunuyoruz. İHD Genel Başkan Yardımcısı ve Diyarbakır Şubesi Başkanı Raci Bilici: Uzun süredir gerek basın, gerek siyasetçiler kin ve nefret dilini, ayrıştırıcı dili kullandılar, ötekişileştirdiler. Bunun geçmişte de benzerleri yaşandı. Mezarlar yıkıldı, mezar taşları kırıldı, anıtlar yok edildi. Bu konuda yer uyarı yaptığımızda ise örgüt yandaşı olmakla, örgüt propagandası yapmakla suçlandık. Hakkımızda davalar açıldı Hatun Tuğluk için lokma dağıtıldı HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk’un hayatını kaybeden annesi Hatun Tuğluk için, “Hatun Tuğluk hepimizin annesi” çağrısıyla Ataşehir Pir Sultan Abdal Cemevi ve İçerenköy Cemevi’nde lokma dağıtıldı. Hatun Tuğluk’un ölümünün üçüncü gününde “Onun Kürt, Türk, Çerkez, Ermeni, Rum, Laz, cümle dilden dinden kızları 3. gün lokmasını dağıtıyor” şeklinde duyurusu yapılan anma töreni, Ataşehir Pir Sultan Abdal Cemevi ve İçerenköy Cemevi’nde yapıldı. İçerenköy’de yapılan anma programına Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı Gani Kaplan, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Kadıköy CHP İlçe Başkanı Ali Narin ve CHP Kadıköy İnsan Hakları Komisyonu katıldı. HDP milletvekillerinden Hüda Kaya, Müslüm Doğan, Çilem Küçükkeleş’in de katıldığı programda, konuşma yapan kişilerin unvanları yerine “Hatun ananın oğlu ya da kızı” ifadeleri kullanıldı. Pir Sultan Abdal Cemevi’nde yapılan programa iki yüzden fazla yurttaş katıldı. l İSTANBUL/Cumhuriyet bu yüzden. Bu olup bitenler, bir anda oluşmadı. Kin ve nefret tohumlarının ekilmesiyle oluştu. Alev’iyi olduğu gibi, Kürtleri haklarıyla, gayrimüslimleri inançlarıyla kabul edeceksin. Sataşma değil, planlı, organize, yıllarca böyle valilerin yaptığı açıklamaların doğal bir sonucudur. Bu utanç verici bir durumdur. Onların bu eyleme karışanların ağırlığı kadar, hakaret edici bir açıklamadır. Sorun çok ciddidir ve bu ciddiyetle çözümler geliştirilmelidir. Hak İnisiyatifi’nden yazar Reha Ruhavioğlu: Oraya gelen o linç güruhu, ‘Buraya Ermenileri, Kürtleri, Alevileri gömdürmeyiz’ diyor. Bunun siyasal kutuplaşma ile ilgisi var. Siz sivil siyasetçileri terörize ettiğinizde, bırakın si vil siyasetçinin kendisini, onun ölmüş annesini bile terörize edersiniz. İnsanlar da cenazesine izin vermeme yetkisini kendisinde görür. Sırrı Sakık’ın oğlu vefat ettiğinde benzer tepkiler gösterilmişti. Bir Kürt siyasetçi ya da yakını ne zaman Ankara’ya gömülmek istense, böyle şeyler yaşanıyor. Devlet yetkilileri tarafından bu linç güruhunun arkasında, yanındaymış gibi bir görüntü verilmesi, çok kırıcı, kutuplaşmayı artıran bir durum. Adalet Bakanı, Başbakan Yardımcısı gibi insanların çıkıp ‘lanetliyorum, kınıyorum’ demeleriyle olmaz bu iş. Bir nefret suçu kapsamında yargılanmaları gerekiyor ki insanlar bir daha böyle davranmasın. Bu bizim açımızdan bir nefret suçudur. ‘Pis kokular’ın ardında ne var? Cumhurbaşkanı, ABD’de Zafer Çağlayan hakkında alınan tutuklama kararı üzerine “Burnuma pis kokular geliyor...” dedi. MİT Müsteşarı ve durumu yorumlayabilecek nitelikteki bazı kurmaylarıyla şüphesiz durum ve olasılıklar gözden geçirilmiştir. Bu “pis kokular”ın altı deşilmedi. Ama Çağlayan’ın Zarrab davasına dahil edilmesiyle, şüphesiz ki bu kez doğrudan Erdoğan hedef alınmaktadır. Reza Zarrab’ın (Rıza Sarraf) 2122 Mart 2016’da ABD’ye vardığında tutuklanması üzerine, bu köşede 4 Mart 2016 tarihli yazıda şöyle deniyordu: “Sarraf’ın tutuklanması ile yeni bir sayfa açıldı Türkiye’de.. Bu kesin gibi. Türkiye’de iktidarın hem de ABD ile tam papaz olduğu bu sırada, Sarraf’ın şirketleri ve parasal ilişkileri soruşturulurken, Türkiye’deki siyasilerin büyük koruması altında sürdürdüğü parasal faaliyetin, ilişkilerin, rüşvetlerin es geçileceğini düşünmek, büyük safdillik olur...” Olaylar tam da bu çizgide gelişti. Dördüncü şok gelir mi? Zarrab ile birlikte davanın İktidara uzanacağı belliydi. Zarrab iktidarın adamı ve İran’la alışverişin beyni idi, hem de altın transferi sırasında iktidar düzeyinde dağıttığı rüşvetleri ayyuka çıkmıştı. Olay, Zafer Çağlayan’ın 700 bin liralık kol saatinde simgeleşmişti. Unutmayalım: 4 Bakan siyasi olarak aklanmış, ama AKP’den ve siyasetten tasfiye edilmişti. Ahmet Davutoğlu’nun “Gitsinler Yüce Divan’da aklansınlar” demesine rağmen... Erdoğan’ın sahip çıktığı Zarrab’dan bir yıl kadar sonra, 29 Mart 2017’de bu kez Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla, ABD’ye gittiğinde tutuklandı. Üçüncü “şok karar” için bu kez 1 yıl beklenmedi, 5 ay kadar sonra, 8 Eylül’de Zafer Çağlayan davanın içine çekildi: Tutuklama kararı. Davanın hızlandığı görülüyor... Erdoğan’ın “pis kokular” lafının derinliğinde ne var? CIA oyunun neresinde, sonra bakacağız. ‘Yasadışılık durumu..’ Şüphesiz ki Zarrab Atilla Çağlayan’ı kapsayan, bir adli davanın çok ötesinde, aynı zamanda siyasi niteliği öne çıkan bir olay.. Cumhurbaşkanı da Çağlayan’ı savunarak “Bir hükümet kararını uygulamıştır” diyerek, siyasi sorumluluğa ortaklığını açıkladı. ABD’de savcılar bunu bir “suç ikrarı” sayar ve dava dosyasına koyarlar mı, bilinmez. Ama hedefte zaten Çağlayan’ın nezdinde, hükümet ve AKP siyaseti var. Ve şüphesiz ki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan. ABD’de bu “Zarrab AKP iktidarı” üzerindeki ağ, adım adım örülmeye devam edecek. Zarrab’ın, kazaen, kâğıt üzerinde tahliye edilmesi de oyunun bir parçası sanki. Bu “yanlışlık”, Zarrab’a tünelin ucundaki ışık gibi gösterilmiş olabilir: Konuş ve kurtul. ABD, Ankara için bir evrensel “yasadışılık durumu” yaratma çabasında. Tren son istasyonda mı? Erdoğan’ın kafasının içinde ise daha çok 2019 seçimleri stratejileri ve taktikleri oynuyor. Yargı ve hukuk, siyasetin tam bir aleti durumuna, bugüne kadar ve hiç bu kadar gelmemişti! Sırtını iktidara dayayarak muhalefete bindiren bir üst düzey yargıç bu ülke topraklarında böylesine yeşermemişti. Bu konuşmayla da kendisini en kısa sürece şüphesiz yargı sisteminin dışına atmış oldu. Seçim stratejisinin bir ayağının, Kılıçdaroğlu’nu tecrit üzerine kurulduğu görülüyor. Yardımcısı Enis Berberoğlu’na şok hapis cezası ve arkasından, “Digitürk üyeliğini iptal etti” gibi en aşağılık bir bahane ile Kılıçdaroğlu’nun avukatı, CHP Yüksek Disiplin Kurulu üyesi, hâkim avukat Celal Çelik’in “FETÖ’cülük” iddiasıyla gözaltına alınması, bu stratejinin uygulamaları gibi. Cumhurbaşkanı, soruşturmanın Kılıçdaroğlu’na uzanabileceğini de resmen dile getirmişti, “bakarsın..” ifadesiyle. Şimdi bu iç konuyu neden olayın içine soktum? RTE’nin, bir yandan içerideki bu politikasının evrensel ölçekte gördüğü büyük tepki ve içine girdiği yalnızlık sarmalı ile ABD’de örülen ağı birlikte düşünürsek, seçimlere kadar bu durumu nasıl sürdüreceğini merak ettiğimden. Belki de bunu bilerek oynuyor: Demokrasi treninin son durağa geldiğini ilan etmek için. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle